Osman Müftüoğlu

Kahve ömrü uzatır mı?

16 Temmuz 2019
Makul miktarda kahve içmenin belleği desteklediği, safra taşı oluşumunu engellediği, karaciğer yağlanmasını önlediği biliniyor. Ancak kahvenin ömür süresine etkisi hakkında bir veriye sahip değiliz.

Kahvenin bazı sağlık faydaları olsa da bu bilgi bizim onun sağlıksız taraflarını görmezden gelmemizi gerektirmiyor.
Örneğin nabzı hızlandırması, çarpıntı yapması, uyku kaçırması, reflüyü gastriti azdırması, selüliti şaha kaldırması kahvenin yarattığı sorunlardan sadece birkaçı.
Ne var ki makul miktarda kahve içmenin belleği desteklediği, safra taşı oluşumunu engellediği, karaciğer yağlanmasını önlediği de anlaşılıyor.
Peki kahvenin ortalama ömür süresine etkisi var mı?
Elimizde bu konuda yapılmış bazı araştırmalar var ama kahvenin ömrü uzattığına dair açık ve net bir veriye sahip değiliz.
Benim tavsiyem; kemik erimesi olan kadınların, hipertansiyonluların, göz tansiyonu yüksek olanların, reflüden yakınanların, çarpıntım var diyenlerin kahve tüketiminde dikkatli davranmalarıdır.

Semizotu salatasını unutmayın

Semizotu güçlü bir posa ve vitamin kaynağı. Özellikle C vitamini içeriği bir hayli yüksek. Ayrıca iki önemli antioksidanı daha barındırıyor: Betakaroten ve glutatyon.

Yazının Devamını Oku

Tatlı zehir kansere götürüyor

15 Temmuz 2019
ŞEKERİN “tatlı zehir” olduğunu gösteren kanıtlar artıyor. Bu araştırmaların sonuncusu Fransa’da, Sorbonne Paris Cité Üniversitesi’nde yapıldı. Neticeleri de dünyanın en güvenilir profesyonel tıp dergilerinden birinde, British Medical Journal’da yayınlandı.

 Netice şu: Günlük şeker tüketimi arttıkça kansere yakalanma riskiniz artıyor. Her gün 100 ml, yani haftada ortalama 2 büyük kutu şekerli içecek tüketenlerde kansere yakalanma olasılığı yüzde 18 daha fazla. Araştırma önemli, çünkü oldukça uzun bir süre (5 yıl) ve çok sayıda olgunun (100 bin kişi) takip edildiği ciddi bir çalışma. Araştırmacılar, meyve suyu, şeker eklenmiş çay, kahve, enerji içeceği, kolalı, gazlı meşrubat ayırt etmeden içinde yüzde 5’ten fazla şeker bulunan her türlü içeceği “şekerli içecek” olarak kabul etmişler. Bu araştırmanın neticelerine pek çok noktadan, özellikle de meyve suyu konsantrelerini, kolalı-gazlı meşrubatları “mutluluk suyu” gibi pazarlayanlardan pek çok itiraz gelecek. Ama gelin şu gerçeği kabul edelim: Sağlık için tehdit olduğu kesinleşen aşırı şeker tüketimine ciddi bir sınır getirmenin zamanı çoktan gelmiştir.

NE KADAR ŞEKERE İZİN VAR?

Öncelikle şu noktanın altını bir daha ve kalın bir çizgi ile çizelim: Haftaya şeker konusu ile başlamak, daha ilk günden ağzınızın tadını azaltmayı ben de istemezdim. Benim de fikrim aslında sizinle az çok örtüşüyor. Ama doğruları söylemek ve yazmak söz konusu olduğunda görev bize düşüyor.

Meselenin özü şu: Tatlısız olur mu? Olmaz. “Ben ağzıma tatlının gramını bile sokmam!” diyen biri doğru söyler mi? Söylemez! Şekerin diğer adının “tatlı zehir” olduğu kesin mi? Kesin. Fazlasının bizi hasta ettiği doğru mu? Doğru. Peki birazına, minik bir miktarına da mı izin yok? Var! İyi haber şu: Rakamlar ülkelere ve kurumlara göre değişse de uzmanlar erkekler için günde 8-10, kadınlar için 6-8 gram şekere izin veriyor. Peki bu rakamın karşılığı ne? 1 çay kaşığı şeker 2,5; 1 kesme şeker ise ortalama 4 gram şeker içeriyor. 1 tatlı kaşığı bal da 2 adet kesme şekere eşdeğer sayılıyor. Yani çayınıza, kahvenize şeker eklerken, balın, pekmezin tadını denerken ölçüye dikkat edilecek. Bunlardan biri ile yetinilip diğerleri pas geçilecek. Ha, bir de meyve şekeri, doğal früktoz meselesi var. Onda da günlük hakkınız 15- 20 gramla, yani günde 2-3 küçük elma, 1-2 orta boy incir ile sınırlı.  

FAZLA ŞEKER NEDEN MAHVEDER?

Şeker sadece kilo aldırdığı için değil, insülin direncini gıdıklayıp şeker hastalığına zemin hazırladığı, karaciğerinizi yağlandırıp damar sertliğini hızlandırdığı, eklemlerinizi aşındırıp kıkırdaklarınızı hırpaladığı, Alzheimer dahil her türlü bellek bozukluğuna zemin hazırladığı, kolesterolü oksitleyip yoldan çıkararak pıhtı oluşumunu kolaylaştırdığı için de zararlı. Araştırmalar gösteriyor ki şeker kansere de davetiye çıkarabilen tatlı bir zehirdir. Bizi kötü yaşlandıran yanlışların da en etkilisi aşırı şeker tüketimidir.

TELOMERİNİZ NE KADAR?

Yazının Devamını Oku

Menopozda hangi bitkisel desteklerden faydalanmalı?

12 Temmuz 2019
Menopoz sorunlarıyla mücadele ederken pek çok bitkisel destekten faydalanabilirsiniz. İşte o destekler arasında öne çıkanlar...

Menopoz sorunlarıyla mücadelede ilk akla gelen çarelerden biri bitkisel östrojenlerden faydalanmak. Genistein ve daidzein, bitkisel östrojenlerin en ünlüleri.
Fitoöstrojen olarak da bilinen bu iki harika molekül, menopoza bağlı sorunların çoğunu en azından hafifletebiliyor.
Sıcak basmalarında sarı kantaronun, terlemelerde ise şerbetçiotunun faydalı olabileceğini gösteren bazı çalışmalar var. Şerbetçiotu sıcak basmalarında da etkili olabiliyor.
Agnus castus da önemli bir bitkisel menopoz takviyesi.
Benim önerim ise biraz farklı. Favorim burada da taze öğütülmüş keten tohumu.
Keten tohumu sadece bitkisel omega-3 alfa linoleik asitten değil, östrojenik aktiviteye ait lignanlardan da zengin doğal bir mucize.
Günde iki çay kaşığı kadar keten tohumu aynı zamanda bol omega-3 kazanımı ve ciddi bir kabızlık mücadelesini de beraberinde getiriyor.

Fazla yağları nasıl yakmalı?

Yazının Devamını Oku

Pancar suyu yorgunluğu nasıl önlüyor?

11 Temmuz 2019
Pancar kökü, nitrat bakımından en zengin besinlerden biri. Günün yorgunluğundan daha kolay kurtulmak ve damarların yaşlanma hızını azaltmak için iyi bir seçenek.

Eğer fiziksel performansınızı biraz daha artırmak istiyorsanız, bedeninize daha fazla “nitrat” kazandırmaya bakın.
Bunu da hapla çöple değil, nitrat zengini yeşil sebzeler ile, öncelikle de pancar köküyle başarmaya çalışın.
Pancar kökü nitrat bakımından en zengin besinlerden biri.
Besinlerle kazandığımız nitrat bileşikleri ise bedenimizde nitrik okside indirgeniyor.
Nitrik oksit, mucizevi bir molekül. Kas kasılmalarını düzenlemeden kalsiyum dengesini planlamaya, kan akımını artırmadan mitokondriyal fonksiyonları güçlendirmeye pek çok alanda inanılmaz işler başarıyor.
Eğer egzersiz performansınızı artırmak, dahası günün yorgunluğundan daha kolay kurtulmak ve damarlarınızın yaşlanma hızını bir nebze olsun azaltmak istiyorsanız pancar suyu veya pancar salatası sizin için de iyi bir seçenek olabilir.

Tartılar da yalan söyler

Bilelim ki sadece şarkılar değil (!) bazen tartılar da yalan söyler. Nedeni şu: Tartı cihazları kalça, basen ve bacakta biriken 3-5 kilo yağı önemser, göbekte depolanan iltihap üreticisi, diyabet, tansiyon, kalp krizi, felç, Alzheimer ve hatta kansere davetiye yağları görmezden gelir.

Yazının Devamını Oku

Kolesterol ilacı yutanlar koenzim Q10 desteği de alsın mı?

10 Temmuz 2019
Kolesterol seviyelerini azaltmak için kullanılan sitatinler sadece kolesterolünüzü azaltmıyor, bu işi yaparken koenzim stoklarınızın da canına okuyor. Koenzim stoklarınız düşünce de pek çok sorun devreye girmeye başlıyor.

Yüksek kolesterol seviyelerini azaltmak için kullanılan sitatinler sadece kolesterolü değil, koenzim Q10’u yani ubiquinolü de azaltıyor.
Yani sitatinler sadece kolesterolünüzü azaltmıyor, bu işi yaparken koenzim stoklarınızın da canına okuyor. Koenzim stoklarınız düşünce de kas ağrılarından yorgunluğa, uykusuzluktan unutkanlığa kadar pek çok sorun devreye girmeye başlıyor.
Eğer statin tedavisi ubiquinol formunda koenzim takviyeleriyle desteklenirse sitatin grubu ilaçların oluşturduğu kas ağrılarında ciddi azalma sağlanabilir diye düşünenler var.
Ben de aynı kanaatteyim. Kısacası sitatin kullananların imkânları varsa ubiquinol takviyelerinden de faydalanmaları iyi olur...

Ceviz mi balık mı?

“Bu saçma kıyaslama da nereden çıktı hocam?” demeyin. Başlıktaki bu sorunun da aslında bir mantığı var.
Ayrıca soru benden değil sizden, İzmirli bir okurdan geliyor. Bilindiği gibi ceviz bitkisel omega 3 kaynaklarının en güvenlilerinden biri.

Yazının Devamını Oku

Zeytinin yaprağı da işe yarıyor

9 Temmuz 2019
Zeytin ve zeytinyağı, Akdeniz tipi beslenmenin en önemli iki sırrı. Anlaşılan o ki zeytin yaprağı da sağlık açısından faydalı bileşiklerle dolu.

Araştırmalar, zeytin yaprağı ve özütünün içeriğinde oleuropein ve hidrotirezol isimli fenolik bileşiklerin çok yoğun olduğunu gösteriyor.
Zeytin yaprağından faydalanmanın en kolay yolu, bu yapraklardan hazırlanan çayı tüketmek.
Ama aklınızda olsun o çay, içeriğinde bulunan bazı maddeler nedeniyle (iridoitler) size oldukça acı gelebilir.
Zeytin yaprağı çayını kan basıncınızı dengelemede, kan şekeri ve kolesterolünüzü düşürmede kullanabilirsiniz.
Zeytin yaprağı hapları veya tabletlerine gelince...
Onların henüz ciddi bir standardizasyonu ve formülasyonu maalesef yok. Bu nedenle “uzak durun” derim.

Ne kadar su içmeliyiz?

Su, tartışmasız günümüzün en sağlıklı içeceği. Önemli olan içeriği güçlü, minerali bol, güvenli, kaliteli, PH seviyesi yüksek (alkali gücü fazla) bir su bulup onu içebilmek. Peki miktarı ne olmalı? Günlük su tüketimi nasıl ayarlanmalı?

Yazının Devamını Oku

Trans yağ zehirdir fazla kızartmayın

8 Temmuz 2019
“İKİ D kuralı” hayatın her alanı gibi beslenmede de geçerli. Beslenme planlanırken de “denge” ve “doğallık” vazgeçilmez olmalı.

Besin unsurlarının doğal olanlarını yiyip içmek, karbonhidrat (un, şeker, sebze, meyve), yağ (zeytinyağı, tereyağı) ve protein (et, yoğurt, yumurta) oranlarını dengelemek de mühim iki marifet. Yalnızca şeker, un ve benzeri karbonhidratların değil, protein ve yağların da aşırısı zarar verir ama bana göre, yağ konusu biraz daha önemli. Özellikle aşırı doymuş yağ ve yapay trans yağ kazanımının çok mühim hatalar olduğu bilinmeli. Güne kahvaltıda zeytinyağı içerek başlamak da çorbaya pilava aşırı tereyağı ekleyip, iç yağı ve kuyruk yağını şifalı saymak da yanlış düşünceler. Bu bilgilerin tam zıttı da geçerli: Yağı aşırı sınırlamak da en az onu kontrolsüz kullanmak kadar hatalı ve tehlikeli. Doğrusu günlük kalori ihtiyacının ortalama yüzde 30’unu yağlardan temin etmek, rakamı yüzde 35’in üzerine çıkarmayıp, yüzde 25’in altına düşürmemek. Önerim, ihtiyacınızın dörtte üçünü bitkisel yağlardan -tabii ki öncelik zeytinyağınındır-, dörtte birini de hayvansal yağlardan -burada da öncelik tereyağınındır- karşılamanızdır. Trans yağ tehdidine gelince... Buyurun.

TRANS YAĞ NELERDE VAR?

Trans yağ meselesi bizim mutfağımızın önemli sorunlarından biri. Nedeni kızartma kültürümüzün biraz abartılı olması. Mutfağımız özellikle sebze kızartmaları konusunda (patlıcan, biber, kabak kızartmaları gibi) biraz aşırıya kaçmış durumda. Tamam, üzerine sarımsaklı yoğurt eklenmiş biber, patlıcan, kabak kızartmasının tadına doyum olmaz ama bunların da fazlası tehlikelidir. Nedeni şu: Kızartılan yağlarda trans yağ oluşumu artmakta, bu “yapay” trans yağlar da sağlığımızın canına okumakta. Yapay trans yağların başka kaynakları da var. Bunlar eski usul üretilen margarinler ve fast food gıdalar. Pizzalar, kızarmış patatesler, burgerler en mühimleri. Şunu bilelim: Trans yağlar en tehlikeli yağlardır. En küçük miktarları bile sağlığa zarardır. Her türlüsü toksik, kanserojen ve damar düşmanıdır. Özetle trans yağlar zehirdir, sağlıklı beslenme hedeflerimizden biri de mutlaka “sıfır trans yağ kazanımı” olarak belirlenmelidir.

HEDEFİMİZ SIFIR TRANS YAĞ OLMALI

Kirlenen çevre daha kolay hastalanan insan, en kötüsü daha çok kanser hastası demek. Sadece bu nedenlerle bile çevre kirliliği en önemli sağlık tehditlerimizden biridir. İşte bu nedenle “sıfır atık” projesi ile çevresel kirlenmeye, dolayısıyla ülkemizin bir “kanser çöplüğü”ne dönüşmesine engel olmaya çalışan Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin gayretlerini takdir ve şükranla karşılıyoruz. “Beslenme”nin sağlığımızın temel belirleyicisi olduğuna inanan sağlıkçılar olarak Sayın Emine Erdoğan’dan bir dileğimiz var: Bedenlerimizi kirletip hastalık yuvası haline getiren “damar düşmanı” ve “kanser dostu” trans yağlar için de ülke çapında bir “sıfır trans yağ” projesi başlasın istiyoruz. Kanserden damar sertliğine, bunamadan bağışıklık yetmezliğine pek çok sağlık sorununda “anahtar” rol oynayan bu bela yağlardan bizi uzak tutacak bir “sıfır trans yağ” projesi en az “sıfır atık” projesi kadar önemli bir atılım olacaktır.

ÇAKMA ŞEKER NASIL ÖNLENİR?

Yazının Devamını Oku

Ayakta kal hayatta kal!

5 Temmuz 2019
Kötü beslenmek kadar hareketsiz bir hayat sürmek, özellikle de oturmak bedeninize yapabileceğiniz en büyük yanlış.

Ayakta kal, hayatta kal. Bu deyimin patenti (!) bize ait. Zira kötü beslenmek kadar hareketsiz bir hayat sürmek, özellikle de “oturmak” bize göre bedene yapabileceğiniz en büyük yanlış.
Ayrıca oturmanın daha hızlı yaşlandırdığı ve paslandırdığına dair araştırmaların sayısı da sürekli artıyor.
Gün boyu oturmak zorunda kalanların kısa aralıklı hareket çabasına girmeleri, örneğin ofislerinde sandalyeden kalkıp sadece birkaç dakikalık turlar atabilmeleri ya da çömelme egzersizi yapabilmeleri bile ciddi sağlık faydaları sağlıyor.
Oturmanın vereceği sağlık zararları sadece eklem sorunları, insülin direnci, kilo problemi, şeker hastalığı gibi metabolik problemlerle de sınırlı değil.
Günlük yaşamlarını daha çok oturarak geçirmekte ısrar edenlerin damar yapıları da süratle bozuluyor ve bu gelişme hızlı yaşlanmaya zemin hazırlıyor.
Özeti şudur:
Oturmak yerine sadece ayağa kalkmanız ve ayakta durmanız bile sağlığınız için daha iyidir.

Antep fıstığı cinsel yaşamı iyileştiriyor

Yazının Devamını Oku