Pek çok ünlü yazarın neredeyse yüzyıllar önce vurguladığı gibi. İyi yaşlanmanın da bir değil birçok yolu, yordamı vardır. Hatta bazı önemli düşünürlere göre “İYİ YAŞLANMAK DA BİR ÇEŞİT SANATTIR”.
İyi yaşlanmayı becerebilme meselesi ise özellikle küresel yaşın ortalama yaşın 70’li, ülkemizdeki ortalama yaşam süresinin ise 80’li yaşları kucakladığı günümüzde daha da önemli bir ayrıntıdır. İyi yaşlanan biri biriktirdiği tecrübelerden ve hayat imbiğinden geçirdiği yaşanmışlıklardan oluşan dersler nedeniyle toplum için aslında önemli bir kazançtır. Zaten böyle olduğu için de bizim geleneğimizde “aksakallı büyükler” ve “Dede Korkut’lar” vardır. Şimdi kaldı mı bilmiyorum ama benim çocukluğumda köylerde seçimle gelen muhtarlara yol gösteren “İHTİYAR HEYETLERİ”nin oluşturulması da muhtemelen bundandır. Ne var ki kötü yaşlanan biri kendisi için de ailesi ve içinde yaşadığı toplum için de -maalesef- problem ve yük olmak durumundadır. Bu nedenle hepimizin özellikle elimizdeki ülke istatistiklerini 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki payının yüzde 10’ları geçtiğini gösterdiği bugünler itibariyle iyi yaşlanma meselesine biraz daha kafa patlatması şarttır.
HATIRLATMA
Yanlış yaşlanma efsaneleri
EFSANE 1
“Yaşlanma kaçınılmaz bir gerileme, ilerleyici bir düşkünlük halidir”: En yaygın ve en yanlış efsanelerden biridir. Oysa iyi yaşlanan biri hem fiziksel hem de ruhsal açıdan yeterince güçlü kalabilir.
EFSANE 2
Ne var ki bu tedavi zannedildiği kadar kolay ve ekonomik değil. Eğer kök hücre tedavisinin faydalarından yararlanmayı düşünürseniz kemik iliğiniz veya yağ dokunuzda cerrahi bir işlemle kök hücre alınmasına razı olmanız gerekiyor ki her ikisi de acı verici ve pahalı prosedürler. Son yıllarda bu soruna da çözüm getirildiğini, kök hücrelerin içinde üretilip diğer hücrelere yollanan “eksozom” adlı “gençlik çeşmesi” paketçiklerinin kullanımıyla bu soruna da çözüm bulunduğunu önceki yazılarımda sizinle paylaşmıştım. Ama gelin isterseniz tekrar hatırlayalım...
İYİ BİLGİ
HİBROZOMLAR LİPOZOMAL EKSOZOMLARDIR
Ona direnmek, onunla kavga etmek, geriye çevirmeye çalışmak ise yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri. Yaşlılığa direnmek yerine onunla birlikte, “kol kola girerek hayatı güzelleştirmeye çalışmak” en doğru, akılcı, faydalı, zarif ve güzel yaklaşım. Diğer taraftan yaşlanma sürecinden doku, organ ve sistemlerimizin eşit oranda etkilenmediği de kesin. Bazılarımızın kalbi beyninden, böbreği karaciğerinden, akciğerleri sindirim sistemlerinden daha hızlı yaşlanabiliyor. Ve şu bilgi de net ve kesin: Cildimiz, yaşlanmadan nasibini en erken ve en çok alan organlardan biri, hatta birincisi. Ne var ki her bir kırışıklık başımızdan geçenlerin, hayatın önümüze çıkardığı zorluklara karşın gösterdiğimiz dirençlerin, kavgaların, üzüntülerin ve sevinçlerin de bir hatırası. Geçmişten gelen her şeyimiz gibi o kırışıklıkları da kucaklamak, yok eğer istemiyorsak da onlarla kavga etmeden nazikçe uğraşmak ise en doğal hakkımız. Çoğu insan yaşlanma sürecini zarafetle kucaklayıp fiziksel ve ruhsal sağlığına gereken özeni gösterirken belki de bu nedenle cildini ilk sıraya koyuyor ve işe oradan başlıyor. İç güzelliği ile dış güzelliği birleştirmek yaşlanmayla gelen değişiklikleri daha kapıdan içeri girmeden değiştirmek bence de takdir edilmesi gereken bir çaba. Önünde anlayışla ve saygıyla eğilmeniz lazım. Peki o çabanın dipnotlarında neler var?
İYİ HABER
CİLT GENÇLİŞTİRMEDE DE BİR DEVRİMİN KAPISINDAYIZ
Özellikle yaşlılığını formda ve fit geçirmek isteyenlerin diğer bir tanımla “longevity tutkunları”nın son yıllardaki en çok konuştukları konulardan biri, belki de birincisi. Basit anlamıyla “biyolojiyi zorlamak” olarak özetlenebilir. Bilimsel temelinde ise bir başka mühim kavram var: HORMEZİS.
Peki, hormezis ne ya da neyin nesi? Hormezis kavramını anlamak için 16. yüzyıla İsviçreli kimyager Paracelsus’a kadar gitmemiz lazım. Çünkü hormezisin açıklamasını en güzel özetleyen cümle ona aittir, Paracelsus diyor ki: “Her şey zehirdir ve hiçbir şey zehirsiz değildir; bir şeyin ilaç mı zehir mi olacağına ise ‘DOZ’ izin ve karar verir.”
Detaylara gelince...
ÖNEMLİ
BİOHACKİNG YA DA HORMEZİS DÜNYASINDA NELER VAR
Biohackingi de hormezisi de anlayabilmek için önce gelin “vücudunuzu kendini korumak için yüksek vitese geçirebilen ama genelde küçük ya da ortalama dozlarda yaşamayı tercih eden bir güç” olarak düşünün.
Örneğin
ÖNEMLİ
KAYIPLAR SAYMAKLA BİTMİYOR
Önce şunu bilelim: Ani ölümler yalnızca bizim ülkemiz için değil gezegenimiz için de ciddi bir problem haline gelmiştir. Ani ölümle beklenmedik bir yaşta, yerde ya da zamanda kaybettiklerimizin sayısı giderek artmakta ve bu ölümler -maalesef- ciddi oranda genç yaşlara, hatta çocuklara doğru kaymaktadır. Gelin bildik örnekleri yeniden bir hatırlayalım. Yakın geçmişte Cenk Koray, Kemal Sunal, Barış Manço gibi sanatçılarımızı, Mustafa Koç gibi iş insanlarımızı ve daha birçok tanınmış şahsiyeti de ani ölümler nedeniyle kaybettik. Son zamanlarda bunlara İbrahim Erkal, Metin Arolat ve şimdi de Volkan Konak gibi değerli sanatçılarımız katıldı. Üzgünüz... Hepsi çok değerli ve sevilen isimlerdi ama bilelim ki her kayıp değerlidir ve sevilendir. Rabbimizin rahmeti üzerlerine olsun. İsterseniz gelin biraz daha ilerleyelim ve biraz daha detaylara girip başlıktaki sorulara yanıt arayalım.
ÖNEMLİ BİR SORU 1
ANİ ÖLÜMLER NEDEN ARTIYOR
İstatistiksel rakamlara bakıldığında ani ölümler tüm ölümlerin yüzde 10-12’sini oluşturuyor. Tamamı dikkate alındığında da ani ölümlerin yüzde 80’ine “kalbin koroner damarlarındaki sorunlar” neden oluyor. Kalbimiz muazzam bir enerji ihtiyacıyla çalışan olağanüstü bir kas yumağı. Öyle ki bedenimizin toplam oksijen tüketiminin neredeyse 4’te 1’ini o gerçekleştiriyor. Bunu da kendisini besleyen ve koroner arterler olarak bilinen damarlarla gelen kandaki oksijen ve diğer besinler ile gelen hammaddelerle başarıyor. Kalbi besleyen damarlarda kritik düzeyde daralma ya da tıkanmalar oluştuğunda bu hastaların yüzde 20’sinde ani ölümler ortaya çıkabiliyor. Kalp çok güçlü olsa da düşündüğümüzden çok daha hassas bir organ. Oksijen ve besin ihtiyacı yeterince karşılanamadığında özellikle ve öncelikle “ritmi” süratle bozuluyor, “pompalama gücü” azalıyor ve sonra da birdenbire durabiliyor. Ani ölümler yalnızca yaşlılarda değil, yetişkinler, gençler ve hatta çocuklarda bile görülebilen bir tehlike. Birçok ülkede ve muhtemelen bizde genç ve orta yaş ölümlerin en sık nedenlerinden biri de ani kalp ölümleri. Ama bilelim ki pek çok ölüm nedeni gibi ani ölümler de kader değildir, önlenebilir bir sağlık meselesidir.
ÖNEMLİ
Diğer taraftan sadece duygu ve motivasyon ilişkisi değil, “pekiştirme/güçlendirme ve uyarılma” meseleleri de bu ilişkiyi derinden etkiler. Ama temel oyuncu her daim motivasyon ile duygu arasındaki muazzam danstır. Duygular içimizden doğar, motivasyonlarla şımarır, havalara uçar. Diğer taraftan ruh sağlığı uzmanlarına göre duygular, duygu durumlarıyla ilişkilidir ama ikisi aynı şey değildir.
Bu alanın uzmanlarından biri olan benim de ilgiyle -hatta bazen gıpta ederek- izlediğim Dr. Daniel Levitin’e göre “DUYGULARIMIZ birkaç saniye ya da dakikalarca süren akut bir duygulanım ve uyarılma halidir. DUYGU DURUMLARIMIZ ise daha uzun süreli ve daha etkili bir duygusal tona işaret eder... Emotion (duygu) sözcüğünün motion (hareket) sözcüğünü içermesi de tesadüfi değildir. Keza özellikle ‘derin duygular’ hissettiğimizde ‘etkilendiğimizi/duygulandığımızı’ (move it) söylememiz de rastlantı değildir. Duygular bedenin bizi ‘kendimiz için en iyisini’ yapmaya teşvik etme biçimidir”.
Peki hafta sonunun bu ilk gününde motivasyon-duygu ilişkisinin önemine değinmemin nedenine gelince... Sıkıntılı günlerden geçiyoruz ama önümüzde muazzam bir şans var: BAYRAM! Duygu durumumuzu iyileştirmek için her bayram gibi bu bayram da muazzam bir fırsat. Gelin beni dinleyin hepimiz bu fırsatı çok ama çok iyi değerlendirelim. O pek sevdiğimiz “Şenay şarkısı”nı yeniden hatırlayıp içimizden de olsa “HAYAT BAYRAM OLSA” şarkısını sık sık tekrar edelim...
Ramazan Bayramı’nızı kutluyor, sağlık, huzur ve mutluluk diliyorum.
İYİ BİLGİ 1
EKSOZOM KREMLERİ CİLDİMİZİ NASIL GENÇLEŞTİRİYOR
- Eksozom ürünleri cilde daha fazla nem, kolajen ve elastin sağlar.
Yaşlanmayı iyileştiren hapların son yıllarda en çok konuşulanı, satılanı ve yutulanı ise NAD’dır (Nikotinamid Adenin Dinukleotid). Peki, bu yaklaşım doğru mudur? Her gün düzenli olarak bir NAD takviyesi ya da bedende daha sonra NAD’a dönüşecek olan bir NAD öncüsü molekülü (Nikotinamin Ribozid/NR ya da Nikotinamid Mono Nükleotid/NMN) yutarak NAD zengini genç bir yaşlı olma beklentisi gerçekleşebilecek bir istek midir? Ya da NAD ampullerini damar yoluyla uygulatarak bir çeşit “NAD trilyoneri” olan birinin 100. yıl pastasını keyifle üfleme beklentisi gerçekleşebilecek bir şey midir? Bugünlerde en çok karşılaştığım sorulardan birinin “NAD MESELESİ” olduğu kesin. Bu nedenle “Merak ediyorsanız” demiyorum merak ettiğinizi biliyor ve şimdilik şu kısa bilgiyi sizinle paylaşarak bir sonraki yazımı beklemenizi tavsiye ediyorum. Ama şu cümleyi şimdiden kalemimden kaçırmış olayım: Araştırma sonuçlarına bakılırsa hasretle beklediğiniz o gençlik çeşmelerinden biri NAD olabilir.
ÖNEMLİ 1
SİNSİ BİR SAĞLIK DÜŞMANI: NÖROPATİ
Ayaklarınızda günlerdir devam eden ve çoğu gece de uykularınızı bölen ayak ağrıları ve kramplarından, yanma, uyuşma ve karıncalanmalarından, bacaklarınızda sanki karıncalar dolaşırmış gibi hisler yaratan tatsız duygulardan şikâyetçi misiniz? Bu şikâyetlerinize zaman zaman ayak kaslarınızda kasılmalar hatta bazı geceler sizi neredeyse yataktan fırlatacak şekilde sarsılmalar da bu sorunlara eşlik ediyor mu? Eğer yukarıdaki sorulardan sadece yarısına bile yanıtınız “Evet” ise üzülerek belirteyim siz de “HOŞGELDİN NÖROPATİ (!)” diyebilirsiniz. Peki, nöropati de neyin nesidir? Yanıt bir sonraki kutuda sizi bekliyor.
ÖNEMLİ 2
NÖROPATİNİN DE ÇEŞİTLERİ VAR
Nöropati
Özellikle 50’li 60’lı yaşlar sonrasında bu yatırım metabolik sağlığınızın sigortası gibidir. Bugüne kadar binlerce araştırmada fiziksel aktiviteden bağımsız olarak sadece uzun süreli hareketsiz kalmanın bile kötü sağlık sonuçlarıyla ilişkili olduğu net ve açık olarak gösterilmiştir. Daha önce de sık sık vurguladığım gibi “OTURMAK SAĞLIĞA İHANETTİR”. Egzersiz, iyi ve sağlıklı hayatın da uzun bir ömrün de vazgeçilmezidir. Ama bilelim ki egzersiz yapsanız da yapmasanız da “OTURMAKTA ISRAR ETMEK FAİLİ BELLİ BİR SAĞLIK CİNAYETİDİR”.
BİR ÖNERİ
KASLARINIZI ÇALIŞTIRIN
Kas