Paylaş
Araştırma rakamlarına bakılırsa daha kısa boy daha uzun bir yaşam süresi beklentisi anlamına da gelebiliyor. İstatiksel rakamlara bakılırsa daha kısa boy daha uzun bir yaşam süresini öngörüyor. Bu durumun farklı açıklamaları var. Bunlardan biri de “kanser sorunu”! Bazılarına göre “daha uzun bir boy ile daha kısa bir yaşam süresi” arasındaki ilişki esas olarak “boy uzadıkça artan kanser oranları”ndan kaynaklanıyor. Bu fikirde olanlara bakılırsa boy farkı meselesi erkeklerin kadınlara kıyasla kansere yakalanma riskinin neden yüzde 50 daha fazla arttığını açıklamaya da yardımcı olabilir. İstatistiklere göre, boydaki 1 santimetrelik artış kanserden ölme riskini yüzde 6 arttırabiliyor ve erkekler kadınlardan genelde daha uzun boylular.
Bir başka görüşe göre ise boy ve kanser arasındaki bağlantı İGF-1 gibi kansere teşvik eden büyüme hormonlarından da kaynaklanıyor olabilir. Kısacası bir zamanlar çocukluk dönemindeki üstün yaşam koşullarının ve sosyoekonomik statünün bir avantajı gibi düşünülen “daha iri ve daha uzun olma” farkı ya da avantajı günümüzde pek de geçerli değil.
ÖNEMLİ
KUVERSETİN ARTTIKÇA ÖMÜR UZUYOR
Kuversetin son yılların flaş flavonollerinden biri. Diğer taraftan sağlıklı beslenen birinin diyetinde (soğan, lahana, karnabahar, armut ve elma tüketenlerde) en çok bulunan flavonellerden biri de yine kuversetin. Kuversetinin pek çok marifeti var. Antialerjik, antiviral ve bağışıklık güçlendirici becerileri ilk aklıma gelenler. Son yıllarda ortaya çıkan ve onu çok daha popüler hale getiren yeni becerisi ise olağanüstü “senolitik” gücü.
Hatırlayalım: Bedenimizde oluşan yaşlanan hücrelerden bazıları ölmeyi reddederek “zombi hücrelere” dönüşebiliyor. Bu zombiler de ürettikleri iltihap oluşturan kötü ürünlerle genç hücrelerin görevlerini yapmalarına engel oluyor. O yaşlanmış/zombi hücrelerin yaşa bağlı fiziksel işlev bozukluklarına yol açmasının ve ölüm oranlarının arttırmasının nedeni salgıladıkları bu toksik maddeler. Bu yaşlı, fonksiyonsuz, işe yaramaz ve de kötü/olumsuz neticeleri olan hücrelerin küçük bir kısmının bile temizlenmesi/yok edilmesi ise yaşa bağlı organ bozulmalarını geciktiriyor, yaşam süresi ve kalitesini arttırıyor. Bu hücreleri yok eden moleküllere de “senolitikler” adı veriliyor. Kuversetin çilekteki fisetin ile birlikte bilinen en güçlü senolitik flavonollerden biri.
Ne iyi ki o harika ve doğal fitobesin yukarıda saydıklarım dışında doğada pek çok bitkide bol miktarda mevcut. Kapariyi, çayı, marulu ve hurmayı da yukarıdaki listeye rahatlıkla ekleyebiliriz. Bir halk sağlığı aforizması olan “Günde bir elma doktoru evden uzak tutar” deyiminin nedeni belki de kuversetinin bu önemli marifetiyle bağlantılı.
AKLINIZDA OLSUN
FİSETİN VE PİPERLONGUMİN DE ÖMRÜ UZATIYOR
Fisetin ve piperlongumin de güçlü birer senolitik. Hatta fisetin kuversetine oranla neredeyse iki kat daha güçlü ve daha etkili muazzam bir senolitik yani zombi yok edici flavonol. Ve bilinen en güçlü kaynağı ise çilek. Günde 50-100 gram çilek bile size muazzam bir fisetin gücü kazandırabiliyor. Piperlongumine gelince... Bizde pek bilinmeyen bir Hint biberinde/baharatında “pippali”de bol miktarda piperlongumin var. Çileği her dönem, her yaşta, her koşulda -tabii ki alerjiniz yoksa- tüketebilirsiniz ama bir tür sivri acı biber olan pippalinin hamilelik ve emzirme dönemlerinde tüketimi ise pek tavsiye edilmiyor.
OKUR SORUSU
SİRKE ZAYIFLATIR MI
Araştırma neticelerine bakılırsa güvenilir ve ev yapımı bir sirke nasıl elde edilirse edilsin, AMPK isimli enzimi aktive ederek kilo kontrolüne yardımcı olabiliyor. Sirkenin Latince kimyasal adı “asetik asit”. Asetik sözcüğü de zaten Latince sirke anlamına gelen “acetum” sözcüğünden türetilmiş. Salatalarınıza ve bazen de yemeklerinize muazzam bir lezzet katan sirke ise asetik asidin sudaki seyreltik bir çözeltisi. Sirke tükettiğinizde bedeninize giren asetik asit daha fazla AMPK enzimini aktive ederek daha kolay kilo kontrolü sağlayabiliyor.
AKLINIZDA OLSUN
SİRKENİN BAŞKA MARİFETLERİ DE VAR
Sirke sadece kilo kontrolüne yardımcı bir mutfak lezzeti değil. Araştırma sonuçları sirkenin yine AMPK aktivasyonu yoluyla kanda kolesterol ve trigliserid seviyelerini düşürerek damarsal fonksiyonlarını da iyileştirdiğini, neticede de ömrümüzü uzatabileceğini gösteriyor. Ünlü Harvard Hemşireler Çalışması’na bakılırsa haftada beş gün veya daha fazla en az bir çorba kaşığı sirke tüketen kadınlar bunu yapmayanlara göre daha sağlam kalplere ve daha düşük oranda kalp krizi riskine sahipler.
Paylaş