Çağla Şıkel ile Nail Gönenli’nin barıştığı haberlerini “Ex’ten next oldu” başlığıyla okudum. E neden buna şaşırıyor insanlar anlamıyorum.
Öyle tahammülsüzlük var ki insanlarda artık. O bıkmışlık, yeni insan tanımayı çok zorlaştırıyor.
Ben şahsen yeni arkadaş bile edinmek istemiyorum. O yüzden “ex’ten next olur” diyorum.
Tanıdığın, huyunu suyunu bildiğin insana defalarca şans verebilirsin. Öyle böyle düzeltirsin o insanı.
O yüzden kalıplara takılmayın.
“İnsanlar değişmez” de demeyin. Herkes değişir, herkes şekil alır.
Beylik cümleler eden sözde sosyal medya şairlerinin sözlerine kanmayın. Hadise’nin şarkı sözüne falan da inanmayın.
Yine ismine yakışır bir konserdi. O konserin ortalarında bir ders verdi protokolde oturanlara.
Çünkü o en önde oturan grup, Ajda sahnedeyken ayağa kalktı ve kulise doğru gitmeye başladı.
O isimlerden biri de kardeşi Semiramis Pekkan’dı. Kalkıp kulise doğru yöneldi Pekkan.
Bunları gören Ajda ise; “Bir daha ön sıradan hiçbirinize yer vermeyeceğim evinizde oturun. Ben sizin konserinize gelsem en önde protokolde otursam ve sonra da çekip gitsem ne dersiniz? Bunu hiç affetmeyeceğim. Protokol bilmiyorsanız göstermelik gelmeyin” dedi.
O zarif üslubuyla söyledi bu sözleri ama anlayana çok ağırdı sözler.
Çok haklı Ajda!
Kardeşi de olsa uygunsuz hareketleri affetmeyeceğini açık açık söylemiş.
Vallahi hiçbirini görmedim, sadece birkaç arkadaşım bahsetti.
Bakın şimdi, demek istediğim şu...
- İşini hakkıyla yapan bir sürü influencer var, onlara laf yok!
- Onlar bu dünyanın renkleri, iyi ki de varlar!
- Onları takip etmek de bizler için büyük keyif!
AMA!
- Mekânlara gidip “Şu kadar takipçim var, bedava yemek yiyeceğim” diyenler...
Daha doğrusu benim için durum böyle. Bıraksanız, sabahtan akşama kadar izleyebilirim tüm müsabakaları.
Bunda, Paris 2024’e daha çok Türk sporcunun katılmasının da payı büyük tabii.
Olimpiyat denince aklına Nadia Comaneci, Sergey Bubka, Naim Süleymanoğlu, Michael Johnson, Carl Lewis, Maria Sharapova, Olga Korbut ve Florence Griffith-Joyner gelen bir ‘olimpiyat acemisi’ olarak, Paris’teki organizasyona dair tuttuğum notları paylaşmak istiyorum sizinle...
SPİKER ETKİSİ
Yarışları genellikle Eurosport1’den izliyorum.
Önceki gün yine televizyon karşısındayım ve ekranda yüzme branşının madalya töreni var. Madalyaları, Olimpiyatlar’da daha önce yarışan sporcular veriyor. Eurosport spikeri, “Hep bulunur madalya verecek eski sporcu” diyor ve bunu tam üç kez tekrarlıyor. Ama ne demek istiyor, inanın anlamadım.
Çıkarılan yasayı kullanmaya çalışan zavallılar bunu yapıyor.
Bakın, ayıptır.
Bakın, günahtır.
En başından beri bahsettiğim buydu. Bu işi suistimal eden vicdansızlar olacak.
Bu daha başlangıç.
Çünkü bu tip insanlar mutsuzlar. Ne kendilerine ne de çevrelerine hayırları var.
Sorsan “Sokakta yatan köpeğin sana ne zararı var” diye, verecek cevabı bile yoktur.
Vakko’nun tasarımları çok eleştirildi, eleştiriliyor.
Yapıcı eleştiriler olmalı ama bence
kötü denebilecek bir kıyafet serisi ortaya çıkmamış.
Bazı modacılar eleştirecektir onun da nedeni ‘kıskançlık’ olabilir mi.
İçten içe “keşke ben yapsaydım bu işi” diyorlardır.
Ama tekrar tekrar baktığımda günlerce eleştirilecek, söz
edilecek, yerin dibine sokulacak tasarımlar göremiyorum ben.
“Simge, Icardi’yle bulduğu popülariteyi sonuna kadar sürdürmeye kararlı” diyen var.
Bir de “Icardi, Simge’nin şarkısını kullanarak büyük kitlelere ulaştı” diyen var
Yahu ne alakası var...
Adam top oynayarak, gol atarak zaten hitap ediyor kitlesine...
E Simge de şarkısını söyleyerek yapıyor işini zaten...
Başka bir desteğe, başka bir işe gerek var mı, yok...
Ama her iki tarafı da uyarıyorum, sürekli Icardi- Simge haberleri görmekten, okumaktan sıkıldı millet.
Hele ki böyle ağır durumlarda yapılan hareketler sinirimi bozuyor.
Safiye Soyman oğlunu kaybetti. Büyük acı!
Arkadaşı Banu Alkan ise bir sosyal medya paylaşımı yaparak ‘başın sağ olsun Safiyem’ dedi...
Dedi demesine ama o paylaşımı müzikle yaptı.
Arkada garip bir şarkı çalışıyor... Taziye mesajının altına da Jennifer Lopez ile Kylie Jenner’ı etiketledi...
Peki niye...
Nasıl bir amaç var bu işte mesela?