Önceki sene geldi aklıma.
∆ Yine yapılan transferler...
∆ Verilen paralar...
Yazın ortasında Şampiyonlar Ligi’nde oynamak için çıkılan bir maç...
Ve tabii ki ikiye bölünen Fenerbahçe taraftarı...
∆ Birileri diyor ki, olmaz abi yanlış transferler yapıldı.
∆ Öbür taraf diyor ki, bu sene o sene, kesin bizden bir şeyler olacak.
Fakat verdikleri konserden çok sahne ve sahne çevresindeki ‘koruma’ görevini üstlenen polisler dikkat çekti. Şaka değil.
Kurtuluş ile Burak sahnedeyken çevresini saran 3 çevik kuvvet polisi gördüm.
Şarkıcılar sahneden inip halkın arasına karışmak istediğindeyse bu sefer başka polisler koşarak geldiler yanlarına. Panik içinde seyircilerin önüne falan geçtiler.
Çok can sıkıcı görüntülerdi. Kurtuluş ile Burak’ı eleştirmiyorum. Hatayı kimde aramak lazım onu soruyorum sadece...
∆ Belediye mi?
∆ Organizasyon şirketi mi?
Biz diyoruz ki, ‘kokoreç kırmızı çizgimizdir.’
Yeni tartışmanın adı Kokoretsi ve Kokoreç.
Aslında ikisinin içeriği çok farklı ama pişirme şeklinden görüntüsüne kadar birebir aynı.
Bizler kokoreci sadece bağırsaktan yapıyoruz.
Sonra baharatlarını, isteğe göre biberini, domatesini ekliyoruz.
Kokoretsi adı verilen Yunan yemeğindeyse, bağırsağın içinde ciğer, böbrek, uykuluk ve baharatlar var...
Ama Yunanlılar diyor ki...
O sahnede şarkı söylerken, hemen sahne yanında bir arbede çıktı. Bilin bakalım arbedeyi çıkaran kimdi?
Belediye Başkanı Hasan Arslan...
Kendinden emin bir tavırla sahneye yürüdü Başkan.
Merdivenlere yöneldi sonra.
Adımını atıp tam sahneye çıkacaktı ki...
Engellendi.
Sonrası “Vay sen misin beni engelleyen”!
◊ Yabancı turistler mutlaka orada...
◊ Tatile giden Türkler zaten orada...
Hafta içi İKİ günümü Macaristan Budapeşte’de geçirdim.
Kaldığım Matild Palace Hotel’in binasının dillere destan bir tarihi varmış. Habsburg Hanedanı üyelerinden olan Prenses Maria Klotild’in himayesinde 1901 senesinde inşa edilmiş.
Meşhur Elizabeth köprüsünün yanı başındaki binayı Özyer Group alıp 8 yılda yenilemiş ve hizmete açmış.
Matild Palace Yönetim Kurulu Başkanı Metehan Özyer ve otelin genel müdürü Selim Ölmez Budapeşte’de tüm Avrupalıların özendiği bir hizmet sunuyorlar.
Tamamen Türk sermayesiyle yapılan otel bugünlerde şehrin yeni buluşma noktası. Teras katındaki bar, şehri seyretmek için en nokta atışı yer.
Otelin giriş katında,
Hemen söyleyeyim tüm Avrupa’da olduğu gibi Macaristan’da da insanlar zamlardan dertli.
Oteller, restoranlar son gelen vergilerden dolayı fiyatlarına zam yapmış.
Macarlar euro’nun yanında kendi paraları olan forint’i de kullanıyor. 1 forint şu anda 0,043 TL.
Lüks yerlerde, otellerde bir İtalyan ya da Fransız omletini (ki bunlar bol malzemelidir) 3 bin ila 4 bin forint’e yiyorsunuz, yani 160 ila 200 lira arasında. Sezar salata 4 bin forint, o da yaklaşık 170 Türk lirası.
Kruvasan 35 lira.
Kahveye gelince... Bir bardak kahve 70 lira.
Su ise 20 lira.
Bu bahsettiğim fiyatlar, 5 yıldızlı otellerin ve lüks restoranların fiyatları.
Konu: Deniz mahsullü lahmacun...
Ben çizgimi çektim.
‘Olmaz, olamaz, olmamalı...’
Fulya’nın görüş aldığı isimlerden, Ayhan Sicimoğlu demiş ki...
“Yemekte maceraya açığım ama bu kadar da olmaz yahu!”
Kebap deyince aklıma gelen şeflerden olan Tahir Tekin Öztan da eklemiş:
“Bunlar reklam kokan hareketler...”
Ünlü şef
Geçen gün bir röportajını okudum.
Arabesk müzikle ilgili söyledikleri dikkatimi çekti. Şunları söylüyor:
* “Sosyete arabesk dinliyorsa
bu yozlaşmanın işaretidir.”
* “Fazla ‘laylaylom’dan dolayı pusulasını kaybetmiş insanlardır bunlar.”
* “İtirazım Var’ı dinleyen sosyete insanını hoş karşılamam. Çünkü onların iyi kötü eğitimi de vardır, kafasını çalıştırmasını gerektiren.”