Herkesin alkışlayacağı bir yetenekleri de yok.
Kendilerinden söz ettirmenin tek yolu yapacakları saçma sapan hareketler.
O yüzden 3 ayda bir mutlaka bir saçmalıkla çıkarlar milletin karşısına.
Kendilerinden söz ettirmenin ahlaki bir sınırı yoktur onlar için. En iyi ses, en iyi sahne, en iyi oyunculuk kendilerinde sanırlar.
Yaptıkları işin ustası olduğuna inandırmışlardır kendilerini.
Dışarıdan hep güler, hep keyifte gözükürler.
Ama sizlere bir şey söyleyeyim mi?
Şöyle de bir gerçek var, evet...
Dinlediğim popüler şarkılardan daha fazla 90’lar, 2000’ler duyuyorum.
Yetmiyor çünkü o listedeki şarkılar...
Öyle çok şarkı yapılıyor, öyle fabrikasyon işler çıkıyor ki ortaya...
Maalesef tatmin etmiyor bu dinleyiciyi...
Bir mekâna gittiğinizde sadece 90’lar, 2000’ler hatta 80’ler çalsa...
Kimse “Ne oluyor yahu” demez.
Programa göre Demet Akalın’ın 22.00-22.30 saatleri arasında sahneye çıkması gerekiyormuş.
İddia bu...
Çünkü Resul Dündar aksini söyleyip “23.00’e kadar sahnede olacağım” demiş.
Sonrası mı?
Sonrası kaos...
Resul Dindar bir ara seyircilere “
Kötü haber
Çoban; “Dizileri tutmuyor ama her proje ilk Burcu’ya gidiyor. Niye acaba” diye sormuş.
Burcu da “Biraz edepli olun” falan demiş.
Edep konusuna girmeyeceğim, bence Burcu da girmesin. Çünkü Burcu ile kişisel olarak yaşadığım ve edepsizliğin diz boyu olduğu can sıkıcı bir olay var.
Anlatmayacağım ama onun birine “Edepli olun” demesine şaşırdım.
Neyse...
Bir söz yazarı neden böyle bir açıklama yapar, o da ayrı bir mevzu.
Demek duyduğu, bildiği, şahit olduğu bir şeyler var.
Asla yetinmiyorlar çünkü.
İstanbul’da ulaşıma beklenen zam kararları açıklandı.
Taksi indi-bindi ücretine yüzde 75 zam yapıldı.
40 liradan 70 liraya yükseldi yani.
Taksimetre açılışı ise artık 19 lira olacak.
Kilometre başına eskiden 8.51 öderken artık 13.75 ödeyeceğiz.
Yani yüzde 50 ila 75 arasında değişen zamlar söz konusu taksilere.
O bu açıklamayı yapar yapmaz bizleri yeniden aldı bir panik havası...
Demek ki 6 ay içinde en büyük felaketleri bile sıfırlıyormuşuz zihnimizde.
Demek ki böyle hatırlatmalar lazımmış bizlere.
Şengör diyor ki, “Deprem olursa İstanbul’dan kaçamazsınız, sokaklara girilemez, kaos ortamı olur, sağ kalanlara bile ulaşılamaz...”
Onun açıklamaları yeniden alevlendirdi deprem korkusunu.
O alev de sönecek birkaç hafta içinde. Bakın görün.
Sonra yeni bir açıklama, yeni bir olay yine yeniden hatırlatacak bize aynı korkuyu.
Yapın, yapmayın
Parayla mı kapak olunuyor?
Üst sıralarda nasıl kalınıyor?
Kısacası “bu alemde işler nasıl dönüyor” gibi sorular, kafalarda hep soru işaretiydi.
Hafta sonu Dilan Polat’ın “Enerci” isimli bir şarkıyla en hit listelere girdiğini, bu da yetmezmiş gibi kapak olduğunu gördük.
Bir şeyler yapmaya çalışanları anlıyorum, o yüzden Dilan’a da pek lafım yok bu mevzuda.
Ama yazık değil mi onca emeği olan sanatçılara? Bir şeyler yapmaya çalışan şarkıcılara?
O kapağa girmeyi arzu eden, gece gündüz bunun hayaliyle yaşayanlara?
Ben şanslı isimlerdendim.
Şarkının ona gelişine de, heyecanına da, ilk okumasına da tanıklık ettim.
Ben seviyorum böyle dokunaklı şarkıları.
Çok dokunuyor insana Begüm’ün şarkısı.
Ama o ‘dokunan’ şarkıların kadını zaten...
“Sevebilirim ki” şarkısını bulur bulmaz günlerini, aylarını bu şarkıya verdi.