Ve eğer benim takipçimseniz, benim gibi hayvansever olduğunuzu varsaydığımdan, tam sizlik.
Neler hissederseniz; adını koyduğunuz, itinayla beslediğiniz, kucağınıza alıp okşamaya doyamadığınız, güçlü bir sevgi bağı geliştirip koyun koyuna yattığınız bir canınızı gözlerinizin önünde can çekişirken izlerken!..
Ya da aynı acıyı iki kez yaşadığınızda ne hale gelir ruhunuz!
Üstelik sırf başkalarının dikkatsizliğinden kaynaklanıyorsa bu ölümler!..
“Dostluk” adlı yeni kitabına, yaşanmış öykülerle başlamış Yalçın Şimşek. İnsanların sevgi ve mülkiyet duygusunu da sorgulamış, sokak hayvanlarına karşı davranışları üzerinden.
Ve bu noktada kilidin anahtarı veteriner hekimlerde.
Belediyeler kadar özel klinikler de bu işe el atarsa sonuca ulaşmak kuşkusuz hızlanacak.
İşte bu noktadan yola çıkan veteriner hekim Ateş Barut, “onlar sokak hayvanı değil sokağımızın hayvanları” dediği canların kısırlaştırılmasına vurgu yapmak ve kaynak yaratmak için bir sergi açtı.
Ateş’le hikâyemiz yıllar öncesine, canım Sheba’mın uzun tedavi sürecine kadar uzanıyor.
Köpeğim Sheba’yı kaybetmek üzereyken hayatıma girip, bize birlikte yıllar hediye ettiği için Ateş’in bendeki yeri hep ayrıdır ve öyle kalacaktır.
Tedbir almak zorundayız.
Üstelik tehlikeli alanlar da eskisi gibi sınırlı değil, çok geniş.
Evimizin, ofisimizin kapısını kilitlemekle, kamera takmakla, güvenlik tutmakla olmuyor.
Bilgi çağında yaşıyoruz ve bilgi hırsızlığı çok ciddi bir tehlike.
Bu bağlamda, yapay zekâ ve büyük veri işleme konularında uzmanlaşmış bir yazılım teknolojileri şirketi olan, şahıs ve şirketlere siber farkındalık ve güvenlik zafiyeti ve tehdit analizi, uçtan uca veri entegrasyonu, veri gölü oluşturma ve hesaplama gibi konularda hizmet veren Backzone’dan aldığım bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hem bireysel hem de şirketler bazında alınması gereken önlemlerin başında siber istihbaratı iyi okumak gerekiyor.
Siber istihbarat, bilgisayar sistemleri, ağlar, yazılımlar ve dijital ortamlar üzerindeki faaliyetleri izleyen, analiz eden ve yorumlayan bir istihbarat dalı, bilgi toplama, analiz etme ve bu bilgileri kullanarak riskleri belirleme sürecini içeriyor. Bunlar genellikle güvenlik tehditlerini tespit etmek, siber saldırıları önlemek veya hükümetlerin, kurumların veya bireylerin dijital varlıklarını korumak için kullanılan bilgiler.
Avrupa’da eşi benzeri yok, İngiltere’den gelip bu standarda nasıl erişebiliriz diye araştırıyorlar. Gelen, gören hayran kalıyor.
Hayran olunmayacak gibi değil zaten.
7 bin 500 metrekareye yayılan 8 katlı binasında hizmet vermeye başlayan VetAmerikan hayvan hastanesini, hastanenin baş hekimi Dr. Onur Ülgenalp ve Prof. Dr. Kemal Altunatmaz ile birlikte gezdim.
SOKAK HAYVANLARINA YÜZDE 50 İNDİRİM
VetAmerikan’la ilk tanışmamız Ömer Koç’un Beykoz’dan kurtardığımız, şiddet görmüş ve çoklu kırıkları olan bir köpeğimizi yeni açtıkları hastanelerinde tedavi ettirmesi vasıtasıyla olmuştu.
HAÇİKO Derneği’nin de kurucularından olan Prof. Kemal Altunatmaz’ın ameliyatını yaptığı köpeğimiz şu anda sağlığına kavuştu ve yeni yuvasında çok mutlu.
Canlı ayırt etmeksizin sağlığı önceliklendiren Koç Healthcare’in hayvan hastanesi VetAmerikan, hayvan sağlığı konusuna da beşeri sağlık tarafında olduğu gibi zirveyi hedeflemiş ve yakalamış.
Bunu yaparken sokak hayvanlarına uyguladığı yüzde 50 indirimi ile sosyal sorumluluğu da es geçmiyor.
Semiramis Pekkan, TEDX’te başarısının sırrını anlatırken bu 3 şeyin üzerine özellikle basıyor.
Bilgi, ahlak, özgüven, terbiye, seçimler ve sevgi dolu tebessümü de ekliyor listeye.
Farkındalığın, hazır olmanın, planlı olmanın, ne istediğini, nereye gitmek istediğini bilmenin de çok önemli olduğunu anlatıyor.
Videonun tamamı, detaylarıyla Semiramis Pekkan’ın YouTube kanalında yüklü. Ciddi çalışma noktasına ben de dikkat çekmek istiyorum.
Gazetecilik hayatım boyunca mesleğinin ve şöhretinin zirvesinde pek çok ünlü ile röportaj yaptım.
Başarınızın sırrı nedir soruma aldığım tek ortak cevap çalışmak, çok çalışmak oldu hep. Severek yaptığınız işte gerçekten çok sıkı çalışırsanız başarılı olmamanız imkânsız. Aklınızda olsun.
Cannes’da yoksunluk eylemi
Sinema sektöründeki çalışma şartlarının sadece bizde değil Avrupa’da da kötü olduğunu bu yıl 77’ncisi düzenlenen
Hesap uzmanı, başarılı iş insanı Soner Gedik, sürpriz yaparak bir romanla çıktı karşımıza.
Kitap, ilk sayfasından itibaren insanı içine alan, sarmalayan, akıcı bir dille, kötülük, iyilik, ütopya kavramları üzerinde duruyor. İyi hisseden insanların auraları genişler derler ya, kitabı okudukça olan tam da bu.
“Kızıl Aura”yı mutlaka okuyun derim, o sırada ileride dizi ya da filme konu olacak bir romanı okuyor da olabilirsiniz.
“Kızıl Aura” demişken, Soner Gedik’in sosyal medyasında kitabıyla ilgili “Romanımı ister okuyun, ister dinleyin” paylaşımlarına da dikkat çekmekte fayda var.
Yeni nesil kitap tanıtımlarında artık sesli kitaplar da basılılar kadar öne çıkıyor çünkü.
Kitabın yyıncısı bunu “Yolda, yürüyüşte, evde ya da uykudan önce, spor ya da ütü yaparken” diye özetliyor.
Sesli kitaplar, başta Amerika olmak üzere dünyada ve Türkiye’de hayli yaygınlaştı.
Yazdıklarımı okuyunca kendisinin sporla ne alakası var ki diyeceksiniz.
Ben de sordum aynı soruyu.
İyi bir izleyici olmanın dışında bir alakası yok.
Meselesi aslında başka...
Cinsel ayrımcılık ve biraz da kadın hakları.
Her Türk vatandaşının neden, niçin aramadan hassasiyet göstermesi gereken konular bunlar.
Şöyle yazdı Kamil Çetin: “Geçen hafta Türk Spor Yazarları Derneği’nde olağan genel kurul yapıldı. Oğuz Tongsir, 4’üncü kere 3 yıl için tekrar başkan seçildi. Bütün kurulları ile 40 kişilik bir yönetim listesi var ve bu listelerde bir tane dahi kadın üye yok. Türkiye’de, TSYD’de bilgi, birikim, deneyim, donanım olarak yönetim kuruluna girmeye layık bir tane bile kadın spor yazarı yok mu...”
Önce şunu netleştirelim; New York Metropolitan Sanat Müzesi’nde düzenlenen ve yaratıcılığın sınır tanımadığı bu etkinliğin ana amacı bağış toplamak.
Buraya bir alkış bıraktıktan sonra geceyi ve geceye damga vuran tasarımları konuşabiliriz.
Bu yılki kıyafet konsepti bilim kurgu yazarı JG Ballard’ın “Zamanın Bahçesi” idi.
Ve bence gecenin yıldızı Zendeya oldu.
“Dune” filmiyle yıldızı parlayan Zendeya’nın, John Galliano’nun özgün tarzını yansıtan elbisesi gecenin dikkat çeken tasarımıydı.
Tek kıyafetle olmaz diyen genç yıldız daha sonra siyah bir Givenchy marka elbise ve Alexander McQueen imzalı bir şapka ile geceye devam etti.
Konserlerde şarkıcılar sahne arasında kıyafet değiştirir ama böyle bir galada 3 ayrı kıyafet giyenine de pek alışık değiliz.
Zendeya ile birlikte gecenin sunuculuğunu üstlenen şarkıcı ve oyuncu Jennifer Lopez de Schiaparelli imzalı elbisesi ve fit vücudu ile zamana meydan okuduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.