Çocukları kucaklarında anneler duvara vuruyor ve sanki çocuğun başı çarpmış gibi “ah canım, iyi misin, acıdı mı” gibi tepkiler gösteriyor.
Çocuklar, canı acımadığı, kafası gerçekten vurmuş olmadığı halde, ağlamaya başlıyor.
İşte burada psikolog devreye giriyor ve şöyle diyor: “Çocuklar ailelerinin aynasıdır. Tepkilerini ve hatta acılarını anne babaların verdikleri tepkilere göre şekillendirirler.”
Kafası gerçekten duvara çarpmış çocuğa, bir şey yokmuş gibi davranırsanız, ciddi bir şeyi yoksa, ağlamadan, yakınmadan hayatına devam edebilir.
Anne baba tepkisi her şey yani.
Ben yazmadım ki!
Madonna’ya yıllar yıllar önce “Like a Virgin”i soruyorlar.
Sonraki sorularla da setteki
Beril-Ersin aşkının nasıl başladığını da öğrenmek istiyorlar.
Gözde çok tatlı, pek konuşmak istemiyor, ustaca konuyu başka yere getiriyor.
Asıl aşkı çekimlerin yapıldığı yalıdaki kedilerin yaşadığını, sürekli doğum halinde olduklarını söylüyor.
Ben buradan yola çıkarak dizinin yapım ekibine ve oyunculara sesleniyorum:
(OGM Pictures bizim HAÇİKO Derneği’nin destekçilerindendir, son derece hayvansever bir şirkettir.)
Lütfen kedileri kısırlaştırın.
Onun üzüntüsüne bu eleştirilerle üzüntü katanlara tek kelime ile “ayıp” diyorum.
Safiye, yaşadığı sürece engelli evladını pamuklara sarıp baktı.
Ne ajitasyon yaptı, ne kendini acındırdı. Emeğiyle kazandığı parayla oğlunun bakımını sağladı.
Böyle bir anneyi evlat sevgisi üzerinden vuramazsınız.
Kaldı ki yakınlarını kaybedenler en
geç 1 hafta sonra işlerine dönmüyorlar mı?
Safiye eğlenmeye başkasının konserine mi gitti? Konser vermek bir iştir, eğlence değildir.
Sarı Bandana Projesi, insanların ve diğer hayvanların yanında huzursuz ve tepkili olan köpeklerin ayırt edilmesini ve ona göre davranılmasını hedefliyor.
Tepki gösterme potansiyeli olan köpekler sahipleri tarafından dışarı çıkarıldıklarında, boyunlarına sarı bir bandana takılıyor.
Bu görsel uyarı, o köpeklere karşı mesafenin korunması gerektiğini gösteriyor.
Böylelikle hem bu köpekler, hem sahipleri hem de onlarla karşılaşan insan ve köpekler daha rahat ediyor, stresten kurtuluyor.
Ben bir köpekle karşılaştığımda her zaman sahibine “Sevmeme izin var mı, dokunulmaktan hoşlanıyor mu” diye sorarım.
Bu, o hayvana ve sahibine saygıdır.
Sarı Bandana Projesi buna gerek bırakmadan bu soruları cevaplamış oluyor.
Bence bizde de uygulanmalı, HAÇİKO olarak arzu eden hayvanseverlerle paylaşmak için sarı bandanalarımızı hazırlıyoruz.
Girişteki halının üzerinde iki küçük ırk sokak köpeği yatıyor.
Görevli arkadaşlara sordum, sabah gelmişler. “Eyvah” dedim.
Kesin birileri “Burası havaalanı, alın bunları buradan” der ve barınak aranır.
Barınağa sağ salim varırlar mı meçhul!
Barınakta başlarına ne gelir, kafeste ne hale düşerler o daha da meçhul.
Öyle de tatlılar ki.
Hemen aradım HAÇİKO saha ekibini.
PETA’nın haberine göre Paris Olimpiyatları’nda şu ana kadar 6 ayrı takımın atlara eziyet ettiği tespit edilmiş.
Bunların en göze çarpanı Danimarka ekibi...
Atların dillerinin mosmor olduğu fotoğraflar gerçekten korkunç.
Hayvanlara eziyetin olmadığı, bu saçma kategorinin kaldırıldığı bir olimpiyatlar olsun artık.
Herkesi sevin
Toplum içinde nasıl çekici olabiliriz” diye başlayan bir video izledim.
Jenny Dinovi, “Dışarıya çıktığınızda insanlara bakıp, kısık sesle de olsa onları sevdiğinizi söyleyin” diyor.
Gökhan Ünver, eski adıyla Twitter, yeni adıyla X’e de koyduğu videosunda “Instagram açılmayınca benim TikTok’taki performansımın kalitesi” diyerek, dans edip izleyenlerden hediye istediği bir paylaşım yaptı.
“Hediye yoksa yayını kapatıyorum” diye bitirdi videoyu.
Nalet Bebe, “Instagram kapanınca influencer’lar” başlıklı paylaşımında “Blogger Ayça’yı Instagram kapandı çıkın diye otelden çıkarmışlar. Ayfer’in bebek arabasını bile marka geri istemiş” diye olayın trajikomik yüzünü dile getirdi.
Bu yazı yayımlandığında Instagram’la anlaşma sağlanmış ve açılmış bile olabilir.
Umarım da öyle olur.
Britney Spears’ın hayatı film oluyor
Britney Spears’ın çok satan anı kitabı “The Woman in Me”nin (İçimdeki Kadın) sinema filmi olacağı uzun zamandır konuşuluyordu.
İşte o yazı...
“6 ayı yaz, 6 ayı bahar” sözleriyle bilinen ve sert geçmeyen kışları nedeniyle keyifli bir yaşamla özdeşleştirilen Alanya’da Alanya Kalesi ile başlayacağım.
Sahil şeridinin tam karşısında muhteşem bir manzarayla karşımızda duran bu kaleyi diğerlerinden ayıran pek çok özellik var.
250 metre yükseklikte bir yarımada üzerine kurulan Alanya Kalesi’nin ilk iskân tarihi, Helenistik döneme (M.Ö. 4. yüzyıl) kadar inse de, gerçek anlamda tüm görkemi ile anıtsal şeklini Selçuklu döneminde almış.
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat, 1221 yılında Selçuklu topraklarına dâhil ettiği Alanya’yı “Alaaddin’in kenti” anlamına gelen Alaiyye olarak adlandırmış ve kaleyi kışlık merkez haline getirerek yeniden imar etmiş.
Kale, 6.5 km uzunluğundaki surları, 140’a yakın burçları, 400’den fazla sarnıcı, 6 anıtsal kapısı, limanı korumak için inşa edilen Kızılkule, Selçukluları Akdeniz’le tanıştıran ve Alaaddin Keykubat’ın “İki Denizin Sultanı” unvanını aldığı Ortaçağ Akdeniz tersanelerinin en iyi korunmuşlarından biri olan tersane, tersaneyi koruma amaçlı inşa edilen Tophane ve yarımadanın en yüksek yerinde kurulmuş İçkale’deki saray kompleksi, geleneksel Alanya evlerinden oluşan kentsel dokusu ve farklı medeniyetlere ait anıtsal yapıları ile bir açık hava müzesi görünümünde.
İçinde yaşam olması da Alanya Kalesi’ni özel ve canlı kılıyor tabii.
Ödüllü muz lifi projesi