Durduk yere yaşanan krizler

Tamam işte her şey yolunda. Koca adam oldu. Bu sene son rahat seneleri diye oynasınlar, coşsunlar diyoruz. Onlara göre bir hayat sürdürüyoruz. Yediklerini pişiriyoruz, yemediklerini görmüyoruz.

Haberin Devamı

Daha ne istiyonuz!!!

Yanlış anlamayın. Yazarken biraz da abartabiliyorum. Amacım dünyanın en şımarık çocuğunu yetiştirmek değil. O yüzden sanmayın ki kontrol tamamen elimden çıkmış durumda...

Kabul ediyor ve itiraf ediyorum, şımarıklık da var biraz. Ben şımarıklığın belli sınırlarda olmasına karşı değilim. İnsanın hayattaki en önemli şeyi çocuğu ise, onu şımartmak, ayın son günü cebindeki iki kuruş ile kendine değil de, ona dondurma ya da çikolata almak bizim için zevk.

Bir kitapta bir baba, deniz gözlüğünü biraz kullanması için arkadaşına vermeyen kızına aşağı yukarı şöyle diyordu: ‘Evet, seni şımartıyoruz. Ama şımarık bir çocuk gibi davranmaya başlarsan elimden seni şımartma lüksünü alırsın.’ (Daha önce de bahsettiğim Can Yayınları’ndan çıkan Ad Hudler’ın yazdığı Ev Erkeği kitabında) Ve kızı babasının istediğini yapıyordu!

Hiç unutmam benzer sorunu yaşadığımızda, Sinan bir oyuncağını arkadaşı ile paylaşmadığında ben de aynı cümleleri Sinan’a söylemiştim.

Yemedi! Vermedi oyuncağını arkadaşına.

Ben de düşünmeden edemedim: O kız mı çok düzgün, benimki mi biraz kalas, yoksa kitaptaki o bölüm biraz fantastik mi diye. Sonuçta kitaptaki bölümün fantastik olduğuna inanmayı tercih ettim tahmin edersiniz ki...

BİZİM KRİZLERİ  EŞİM ÇÖZÜYOR

Velhasıl bazen ondan artık bazı şeyleri anlamasını, yapmamasını ya da yapmasını bekliyorum. Beraber sokakta yürürken haliyle bir sürü tanıdıkla karşılaşıyor, selamlaşıyor, bazen de bir iki çift laf ediyorum. Hepsi doğal olarak Sinan’a yönelip hal hatır soruyor.

Ama benimki cevap bile vermiyor. Ve ben her yolumuza devam edişimizde ondan rica edip duruyorum. Ve bu kabalığı yapmamasını istiyorum.

Ya da eve geldiğimizde istediği en ufak bir şeyi reddettiğimde ağlamasını artık normal bulmuyorum.

‘Ya yeme işte şunu şimdi. Bir saat sonra yemek yiyeceğiz, ondan sonra otur bütün paketi bitir!’

‘Böööööö...’

Ve ben kopuyorum. Hazmedemiyorum bazı tavırlarını ve bu sefer ben bağırmaya başlıyorum. Koca herif oldu, yapmasın artık bazı şeyleri diye bekliyorum. Ben bağırdıkça, o bağırıyor. O bağırdıkça, ben daha çok bağırıyorum.

Ve eğer baba evde ise olay bir adım daha büyüyor. Bu sefer ana-oğul babadan fırça yiyip sönüyoruz.

Eşim Sinan’ın krizlerini yanlış bulsa da benim istikrarsızlığım üzerinde daha fazla duruyor: ‘Yarım saat bağrıştıktan sonra yanına gidip ikiniz kucak kucağa olunca tepem atıyor,’ diyor. ‘Koy tavrını sonuna kadar!’

E buna çalışıyorum zaten! Ama olmuyor işte bazen!..

Bazen son derece olgun ve aklı başında davranıp, müthiş şeyler konuşmaları onların çocuk olduklarını unutmamıza sebebiyet veriyor belki de. Evet, bazen ‘Anne, bugün günün kötü geçti galiba. Konuşmak ister misin?’ gibi cümleler sarf edenleri dolayısı ile büyük gibi görüyorsunuz. Sonra anlamsız bir durum için çocuk kaprisi yaptıklarında şaşırıyor, kabul edemiyorsunuz.

Oysa daha bunlar çocuk yahu! İşin acı yanı bizim için hep çocuk kalacaklar ve her zaman her şeylerine birer bahanemiz olacak sanırım...

Anneye uygun doğum günü partisi

Çocuklarımızın doğum günleri en mutlu, en eğlenceli günümüz değil mi?! Bir ay öncesinden afakanlar basmaya başlar. ‘Kaç kişi olur bunlar şimdi? E anneler, hatta yardımcılar da var. Onları da düşünmek lazım. Yemekleri nasıl ayarlasam? Peki eve sığar mıyız?...’ Bir sürü bitmek bilmeyen soru çıkar

karşınıza. Üstelik sorun cevapları bulmakta değil, bunları başarıyla uygulamakta. Kulağa hoş gelse de, her doğum günü bir krizdir. Bunu bütün anneler bilir. Ama kutlamamak da olmaz. Peki nasıl bir doğum günü yapmalısınız? İşte karakterinize ve fikirlerinize göre önerilerimiz...


Her annenin doğum gününü yapıp yapmama fikri şahsına aittir. Kimisi ellerle yenilecek bir pastayı parkta ikram edecek şekilde organize eder, kimisi çatallı bıçaklı bir davet yapar. Bazısı ‘daha anlamaz’ diye yapmamak için mazeret bulurken kimi de karmaşa ve patırtıdan kaçınır. Ama eninde sonunda kaçamayız bu günden...

Eskiden doğum günü kutlaması çok sade olurdu. Bir pasta, birkaç tatlı-tuzlu kurabiye ve limonata... Bir kaç oyun oynanırdı. Büyük çocuklara dönemin popüler parçaları çalınıp, dans ettirilirdi.

Günümüzde ise bu bir yükümlülük. Ciddi bir organizasyon, bir sınav, bir mücadele... Daha süslü yemekler, daha fazla çeşit. Animasyonlar, palyaçolar, pinyatalar... Günümüzün doğum günlerini üç kategoride inceleyebiliriz.

1) Ekonomik açıdan: Ciddi bir bütçe ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Eviniz uygun değilse, bir yerle anlaşmanız lazım. Burası boş bir düğün salonu olabilir. O zaman süsleme ve yemek işini sizin ayarlamanız gerekir. Ya da bu konuda uzman mekanlarla irtibata geçebilirsiniz. Kişi sayısına, yapılacak aktiviteye göre fiyat alabilirsiniz. Hatta paket programlar da var. McDonalds, Burger King gibi fast food restoranları buna örnek. Özel lokallerde at binmekten oyuncak yapmaya kadar onlarca aktivite de ayarlanabiliyor.

2) İdeolojik açıdan: Kimileri fast food işine baştan karşı olduğu için, daha kontrol altında geçecek partileri tercih ediyor. Siz de onlardansanız evde sağlıklı yemekler ve meyve suları, süt içeren yiyecekler hazırlayabilirsiniz. Bu durumda pastayı da sizin yapmanız beklenir bir durum. Fikir iyi ama biraz yorulmanız söz konusu.

3) Pedagojik yanıyla: Bu durumda yiyecek ve içecekten çok çocukların zamanlarının iyi ve yararlı geçirilmesi, dağılmamaları için bir arada tutulması hedeflenir. Bunun için de işinin ehli animatörlerle irtibata geçmeniz gerek. Şu sıralar annelerin birbirlerine şiddetle tavsiye ettiği, çocukların hemen hepsini 2-3 saat boyunca kontrol altında tutan animatörlerin isimleri dilden dile dolaşıyor. 150-200 YTL’ye kadar çıkabiliyor fiyatlar. Ama inanın, iyisine değiyor. Bu arada anneler de kendi aralarında rahat rahat konuşabiliyorlar.

ANNEYE GÖRE PARTİ

Çocuğunuz için verdiğiniz parti, büyük oranda sizin karakterinizden etkileniyor. Nasıl bir anne olduğunuzu biliyor musunuz? 


HAMARAT ANNE: Son derece pratik ve hızlıdırlar. Dolayısı ile her türlü partiyi sadece organize etmekle kalmaz, her şeyi kendileri yaparlar. Yemekleri, süslemeleri; hatta biraz daha ileri gidenler animatörlüğe bile kalkışırlar. Pratik oldukları için yemek çeşitleri de bol olabilir. Çünkü pek çok şeyi zaten bir gün önceden hazır etmişlerdir.

OYUNCU ANNE: Tematik partilere bayılır. Bunun için yaratıcılığının zirvesine kadar çıkar. Önce çocuğu ile alakalı bir tema bulur. Sonra bununla ilgili süsleme ve dekor işine girer. Yemekleri bile o konuya göre hazırlar. Konu dışına çıkılmasından pek hoşlanmazlar. O yüzden her şeyin onların ayarladığı sınırlar içinde gitmesi gerekir. Abartıp, hazine avı gibi uzun süreli ve araştırmalı oyunlar bile yaratabilirler. Daha büyük yaştaki çocuklar için daha eğlenceli partilerdir. 

Haberin Devamı

 RAHAT ANNE: Her şeyi hazır alırlar. Yemekler hazır gelir. Evi süslemez, aksine boşaltır ki çocuklar istedikleri gibi tepinsinler. Asla onlara bağırıp çağırmaz ve çocuklar azarken o diğer annelerle sakin sakin sohbet eder. Masaya kağıt örtü serer, içindeki kağıt ve plastik bardaklarla beraber olduğu gibi çöpe atabilir. Zaten bütün malzemeler ona göre ayarlanmıştır.

AKTİF ANNE: Çocuklarla beraber her türlü atraksiyona katılmaya meraklı olduklarından onlara geniş alan gerekir. Yaz mevsimi ideal olur. Kocaman parklarda, bahçelerde her türlü top ve koşuşturmacanın olduğu oyunlara dayalı parti organize ederler. Spor hocalığı yapan animatörler bulurlar. Yiyecekler de piknik havasında hazırlanan ve elde yenecek türdendir.

ARİSTOKRAT ANNE: Son derece şaşaalı partiler düzenlerler. Mümkünse bir villada olur parti. Çocukları cicili bicili süslemek yerine çok şık giydirirler. Ciddi markalarla hem de... Ortam da asla lüzumsuz süslü değildir. Son derece ağır yiyecekler bulunur. Gerçekten bir lüks hissedersiniz. Bu partiyi bozmamak için sofra adabı bilmelisiniz. Çocuklar meyve suyu değil, meyve kokteyli, yeşil çay falan içer. Hani şöyle diyebiliriz, bu çocuklar için hazırlanan parti, normal insanların bile kolay kolay göremeyeceği türden olur. Ama memleketimizde pek karşılaşmayız.

Yazarın Tüm Yazıları