Katılıyorum artık silkelenme zamanıdır

Hürriyet Ege’nin yazarı Sıtkı Şükürer, önemli bir yazı yazdı. Benim de defalarca değindiğim bir konuyu dile getirdi.

Haberin Devamı

Karşıyaka Spor Kulübü için “Artık silkinme zamanı” dedi.

Ve ekledi.

“Diyeceğimiz; 600 milyon TL'ye ulaşmış borcu, her gelenin verdiği desteğe ‘temlik’ koyan anlayışı ile gelinen yerde KSK'nin takati tükenmek üzeredir. Zaman silkelenme ve heyecanı tazeleme zamanıdır.”

Şükürer’in bıraktığı yerden devam edeyim.

1912’de kurulmuş bu büyük kulüp sadece bir spor dizgesi değil; Karşıyaka’nın ruhuna sinmiş köklü bir kentin sivil toplum örgütü, kuşaklar boyu bir hayat okuludur.

Karşıyaka Spor Kulübü, sadece bir spor kulübü değildir.

O; İzmir’in belleğidir.

Yüz yılı aşan bir zamanın, mahalle arkadaşlıklarının, çocukluk hayallerinin, lise aşklarının sembolüdür.

Ama şimdi bu sembol tozlu bir rafta duruyor.

Günden güne ağırlaşan bir borç defteriyle, yönetilemeyen bir aidiyetle, her yıl bir daha “şimdi ne olacak” diye soran koca bir taraftar kalabalığıyla beklemektedir.

Haberin Devamı

Artık bazı şeyleri yüksek sesle konuşma zamanı geldi.

600 milyon TL borçla konuşulan bir kulüpten söz ediyoruz.

Gelen yöneticisinin, katkı yapanın hemen temlik koyduğu bir düzen…

Basketbolda 53 yıllık miras, birkaç maaş ödenemediği için neredeyse Süper Lig’den düşüyordu.

Sadece 150 kişinin katıldığı genel kurullarla çoğu zaman suskun bir yapı karşımızda…

Peki, bu yapı sürdürülebilir mi?

Hayır.

Ve Karşıyaka’nın buna alışmaması gerekiyor.

Göztepe bunu yaptı.

Mehmet Sepil’in liderliği, ardından gelen yabancı yatırımcı ve profesyonel yönetim Göztepe’yi çok farklı bir yere taşıdı.

Bugün kulübün değeri 100 milyon doların üzerine çıkmış durumda.

Futboluyla, altyapısıyla, stadıyla ilgi gören bir Göztepe var.

Peki Karşıyaka neden yapamıyor?

Karşıyaka Spor Kulübü artık her branşıyla şirketleşmeli.

Basketbol ayrı bir şirket; futbol, voleybol, yelken ayrı birer şirket olmalı.

Ama hepsi aynı bayrağın altında, aynı semtin çocuğunun heyecanıyla yoluna devam etmeli.

Bu şirketler, o branşları yönetecek kapasitede, işi bilen isimlere emanet edilmeli.

Evet, dernek yapısı kalabilir.

Ama “isim hakkı alınır, başarı gelmezse geri verilir” gibi yatırımcıyı ürkütecek ifadelerle olmaz bu iş.

Haberin Devamı

Kulüp, manevi misyonuna odaklanmalı.

Yatırımcı ise işini yapmalı.

Sıtkı Şükürer’in dediği gibi Karşıyaka için silkelenme zamanı.

 

 

Camia kenetlenirse bu iş olur

Bugün Karşıyaka düşerse, sadece bir takım değil, bir dönem, bir hafıza, bir kültür düşer.

Ama çıkarsa?

İşte o zaman Türkiye bir şeyi daha öğrenmiş olur.

Köklü kulüpler nostaljiyle değil, vizyonla yaşar.

Yeter ki bu camia geçmişinden utanmadan, geleceğinden korkmadan yeniden ayağa kalkmayı istesin.

Neden şirketleşme?

Kulübün 600 milyon TL’yi aşan borcu artık hazmedilmez seviyede.

Göztepe iyi ve doğru bir örnektir. Karşıyaka da futbolda, basketbolda, voleybolda branş bazlı şirketleşme ile yeniden potansiyelini parlatabilir.

Haberin Devamı

Parçalı değil, kurumsal kalıcı çözüm arayan bir yaklaşım şart.

Danışma Kurulu Başkanı Hasan Denizkurdu “Şirketleşme başlangıçtır, kenetlenme temeldir” diyor. Camia bunu duydu, biliyor. Aslında yapılacaklar belli ve Karşıyaka’nın insan kaynağı deneyimli, ne yapacağı insanlardan kurulu…

Şükürer’in de altını çizdiği gibi halen 4 bin 900 üye ama sadece 150–200’ü genel kurula katılıyor.

Bu sistemle bireysel katkılar değil, kurumsal stratejiyle yapılan ciddi destekler gelir. Ali Erten’in İZVAK çalışmaları da tam bu vizyonda sahada…

Karşıyaka yıllardır “hayatta kalan kulüp” olmaktan çıkıp yaşayan, büyüyen, profesyonellikte örnek bir sivil toplum kimliğiyle çıkmalı sahneye.

Haberin Devamı

Borçlar azaltılmalı. Branşlarda kurumsal işler büyümeli.

Taraftarın aidiyet duygusu finansal destekle perçinlenecektir.

Kurumsallaşmalı, kenetlenmeli ve kaybolan o büyük potansiyel, yeniden parlamalı.

Hadi Karşıyaka…

Silkelenme vakti.

 

Siyaset sokakta yapılır karşılık da öyle olur

 

Bayramdan bu yana bütün Türkiye, Ferdi Zeyrek’i konuşuyor.

Manisa’nın genç başkanını talihsiz bir kaza sonucu kaybettik. Geçen gün de yazdım.

Cenaze töreni son yıllarda gördüğüm en kalabalık cenazeydi.

Bu başkanın ne kadar çok sevildiğini bizlere gösterdi.

İnsanların gönlüne, kalbine, omzuna dokunduğunuzda sayılıyor, seviliyorsunuz.

İnsanların dertleriyle dertlendiğinizde, insanların mutluluklarını paylaştığınızda da seviliyorsunuz.

Haberin Devamı

Bu zamansız veda bir kez daha bize gösterdi ki…

Siyaset sokakta, insanların içinde yapıldığında karşılık buluyor.

 

Yapay zeka artık 

Bilim kurgu değil

Gelecekle ilgili fikir sörfü yapılan bir ortamda bulunsam; hemen gidip Geoffrey Hinton'ın 2024'te Nobel Ödülü törenindeki konuşmasını okuyorum.

Tavsiye ederim.

Geoffrey Hinton, yapay zekanın fikir lideri olarak kabul ediliyor.

Ve diyor ki…

“AI, insan muhakemesinden ziyade insan sezgisini modellemede mükemmeldir ve neredeyse tüm endüstrilerde üretkenliği artıracak son derece zeki ve bilgili asistanlar yaratmamızı sağlayacaktır. Artan üretkenliğin faydaları eşit şekilde paylaşılabilirse, bu tüm insanlık için harika bir ilerleme olacaktır. Ne yazık ki, AI'daki hızlı ilerleme birçok kısa vadeli riskle birlikte geliyor. Zaten insanları öfkelendiren içerikler sunarak bölücü yankı odaları yarattı. Yakın gelecekte AI, kimi öldüreceğine veya sakat bırakacağına kendileri karar veren korkunç yeni virüsler ve korkunç ölümcül silahlar yaratmak için kullanılabilir. Tüm bu kısa vadeli riskler, hükümetlerden ve uluslararası örgütlerden acil ve güçlü bir ilgi gerektiriyor.

Ayrıca, kendimizden daha zeki dijital varlıklar yarattığımızda ortaya çıkacak daha uzun vadeli bir varoluşsal tehdit de var. Kontrolü elimizde tutup tutamayacağımız konusunda hiçbir fikrimiz yok. Bu yeni varlıkların kontrolü ele geçirmek istemesini nasıl önleyeceğimiz konusunda acilen araştırma yapmamız gerekiyor. Artık bilim kurgu değiller.”

Yapay zeka fikrini ortaya atan, geliştiren Geoffrey Hinton bunu söylüyor.

Ve biz her sabah yeni bir jeopolitik bir haberle uyanıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları