21 Temmuz 2007
Okul işleri biz annelerin kafasını karıştırdıkça ben yeni çareler aramaya başladım. İnsan tatile gidip de boş boş denize havuza bakınca, kafası sürekli sorular üretip duruyor. Sonunda da dayanamadım ve Özel Okullar Birliği Başkanı Rüstem Eyüboğlu’na sataştım! Ona bir mail atarak, "Ne olacak biz anaların hali" diye sordum. Büyük bir kibarlıkla beni yemeğe davet etti. Çok ilginç bilgiler verdi. Ben hesapta dırdırlanmak için gitmiştim ama o anlattı ve ben dinledim.
Herkes "Eğitim şart" der. Ama Rüstem Bey bunun ne demek olduğunu açıkladı bana. Üç kelime sadece: "Okul Öncesi Eğitim." Evet, yanlış duymadınız. Okul öncesi eğitim alan çocukların gelecekte her açıdan çok daha başarılı olacağına inanıyoruz. O da ben de...
Eğitim sistemlerini kopyaladığımız yabancı ülkelerin çocukları bu kadar başarılı ve düzgün oluyorken bizimkiler neden duvara çarpıyor? Cevap okul öncesi eğitimde yatıyor. Bu da her sene yaklaşık 3-6 yaş arası 1.750.000 çocuk demek. Çünkü bu dönem verilen eğitim bir çocuğun hayata bakış açısını, duruşunu, sükunetini, olgunluğunu etkiliyor.
Şu anda Türkiye genelinde okul öncesi eğitim alan çocukların ortalaması yüzde 25. Bu oran Belçika’da 100, Hollanda’da 99, Almanya’da 91, Avusturya’da 80, Türki Cumhuriyetlerde 47. Hindistan’da bile bizden yüksek: 35!
Rüstem Eyüboğlu’nun bana darbe gibi inen bazı kesin tespitleri var. Ben "Biz yeni kuşak anneler"in daha aklı başında olduğunu sanıyordum. Oysa ki biz annelerin biraz sarsılmaya ihtiyacımız var. Çünkü 70’lerin gergin ve kısıtlı ortamında yetişen bizler, kendimizin yapamadığı pek çok şeyi yapsınlar diye çocuklarımızı deli gibi koşturuyoruz. Çaktırmadan ya da çaktırarak meslek seçimlerini bile etkiliyoruz.
Açıkçası özel okul zamlarının da açıklandığı ve ailelere ağır geldiği bu zamanda bütün hışmımızı okullara yönlendiriyoruz. Bu kadar parayı hak edip etmedikleri, yaptıkları bu zammı okul için ne şekilde kullanacakları gibi sorularımız oluyor. Oysa her şeyi de okuldan beklemek ne kadar doğru?
Demek istediğim şu... Tabii ki her şeyi okuldan bekleyemeyiz ama bazı şeyleri de isteriz. Ne ilginçtir Rüstem Bey’in şu sözü çok doğruydu: "Bir doktora gideriz. 15 dakika gördüğümüz doktora güvenir, verdiği ilacı içeriz. Ne var ki 15 sene çocuklarımızı okutacak öğretmenlere güvenemiyoruz..."
Ne varsa öğretmende var diyoruz ama onları bile adam yerine koymuyoruz!
Ayyy, okullar tatile girdi de ben neden giremedim anlayamıyorum...
Bu arada Rüstem Bey bütün çocuklarımızın yapması gereken bir şey söyledi: Günlük yazmak! Evet, kızlar neyse ama erkekler için çok zor da olsa sanırım buna alıştırmamız lazım. Okuma yazma alışkanlığının yanı sıra kişilik gelişimi için bile önemliymiş. Ben henüz beceremedim, siz benden evvel davranın...
Oyun deyip geçmeyin
Oyunda başardıkları ile çocuk özgüven geliştirir. Oyun çocuğun olumlu kişilik geliştirmesini sağlar.
Çocuklar oyun yoluyla kendilerini, dünyayı ve bu dünya içindeki varlıklarını anlamaya, anlamlandırmaya başlarlar. Saldırganlığın boşalmasını sağlar. Çocuk oyuncak yardımıyla rahatlar, sorunlarını çözer.
Miş gibi oyunlar (evcilik, doktorculuk vb.) çocuğun durumu miş gibi canlandırmasını ve o ortamda çözmesini sağlar, kendini ifade etme imkanı verir. Gevşemesine ve sıkıntılarını gidermesine yardımcı olur.
Oyun yoluyla çocuk hayal ve gerçek ayrımını öğrenir. Oyun başlı başına kendini ve diğerlerini anlama ve anlamlandırma sürecidir.
Oyun çocuğunuzun vücudunda denge unsurunu geliştirir. Güç kontrolü sağlar. Hareket uyumu, ritim, hareket esnekliği sağlar. Motor becerilerini geliştirir ve böylelikle kas gelişimini hızlandırır, güçlendirir.
Oyun çocuğa topluluk karşısında sıkılmadan konuşma becerisi kazandırır. Ses tonu, vurgu, durak ayarlamalarını öğrenmesini sağlayarak dil gelişimine katkıda bulunur.
Düzgün ve etkileyici konuşma becerisini geliştirir. Başkalarını dinleme ve anlama yetisi kazandırır. Kelime dağarcığı gelişimini sağlar Kendisini ifade etmeyi, sözlü olarak ifade edilenleri anlamayı öğrenir.
Oynanan oyunlar çocuğunuzun problem çözme becerisini arttırır. Dikkatini bir noktaya toplamayı ve becerilerini organize etmeyi öğrenir.
Muhakeme yeteneğini, tahmin edebilme becerisini, hayal gücünü ve yaratıcılığını geliştirir.
Renkleri, kısa - uzun, büyük - küçük, alt - üst, ön - arka gibi kavramları kurduğu oyunlarda kullanarak daha hızlı öğrenir.
HANGİ OYUNCAK HANGİ ÖZELLİĞİ GELİŞTİRİR?
Bisiklet: Büyük kas gelişimini geliştirir.
Oyun hamuru: Küçük kas gelişimini, el becerilerini geliştirir, yaratıcılığı artırır.
Telefon: Dil gelişimini artırır, sosyalleşme becerilerini geliştirir ve yaratıcı fikirlere ön ayak olur.
Tahta yapbozlar içinde harfler sayılar: Okuma ve konuşma becerilerini keyifli bir yolla artırarak çocuğunuzun algı ve kavrama becerilerini geliştirir.
Beşik üstüne asılan oyuncaklar: Bebeğinizin belki de ilk ses çıkaran oyuncağı. Bebeğinizi uzanmaya ve yakalamaya teşvik eder. Göz ve el koordinasyonunu geliştirir.
Peluş oyuncaklar: Bebeğinizin özellikle 1 yaşından itibaren bir bağlanma nesnesine ihtiyacı vardır. Yumuşak oyuncak, yatağında kendini güvende hissettirir.
Top: Karşılıklı etkileşim, iletişim, sıra bekleme gibi sosyal becerilerin gelişmesi açısından da faydalıdır. Emekleyen bir bebek topu kovalamaktan büyük zevk alır. Yeni yürümeye başlayan bir bebek ise onu yuvarlar ve yakalamaya çalışır. Daha büyük çocuk ise ayaklarıyla vurabileceği, atabileceği organize oyunlardan hoşlanır.
OYUNCAK ALIRKEN DİKKAT ETMENİZ GEREKENLER
Sağlam, tüyleri, boyası kolay çıkmayan, kullanışlı, sivri köşeleri olmayan cinsten olmalı.
Bakımı, temizlenmesi ve onarımı kolay olmalı.
Titizlikle uygulanan bir cinsiyet ayrımı yapmamalısınız. Becerilerini geliştirecek ise bir erkek çocuğun bebekle, bir kız çocuğun kamyonla oynamasında hiçbir sakınca yoktur.
Hayal gücünü arttırıcı ve yaratıcı faaliyetleri teşvik edici olmalı. Örneğin bir süt kamyonu yerine, boş kasalı bir kamyon çok daha fonksiyoneldir.
Ne kadar süreyle çocuğun ilgi alanında kalabileceği dikkate alınmalı.
Savaş oyuncakları, onları dışarıya karşı saldırgan ve toplum dışı olmaya iter. Savaş oyuncaklarından, silahlardan uzak durun.
Çok küçük oyuncaklardan belirli bir yaşa kadar uzak durun, çocuğunuzun burnuna boğazına, kaçabilir ve boğulmalara neden olabilir.
Çok gürültü çıkaran makineli tüfek vb. oyuncaklar da çocukların duyma düzeyini etkileyebilir.
Elektrikli-pilli oyuncakları güvenilir markalardan aldığınıza emin olun.
Parents Dergisi’nin Temmuz sayısında yer alan "çocuklarınız için en iyi 50 oyuncak" çalışmasından alınmıştır.
Yazının Devamını Oku 
14 Temmuz 2007
Bu hafta bu sayfayı iyice tatile ayırmış olduk sanırım. Ama tam da zamanı... Biz genelde eşimin Ege’deki köyüne giden bir aile olmamıza rağmen, geçen hafta bir kaçamak yaptık ve 2 günlüğüne de olsa köyümüzdeki evin dışında bir yere gittik. Tatilde evimin erkekleri kendilerini aştı!!!
Yan tarafta çocuklarla gidilecek yerleri toparlamamıza rağmen, daha farklı konumlanan bir yerdeydik: Hillside Su Otel. Su gibi duru, buz gibi uyarıcı, modern ve şık bir yer. Aile oteli olarak tanınmamasına rağmen çok sayıda çocuklu insan gördüm. Havuzunun yanı sıra son zamanlarda girdiğim en güzel denize sahip. Yemekler, saat beşte havuzda dolaşan simit peynirler, soğuk çay ikramları çocukların dört gözle beklediği şeyler arasında. Bizimki yakaladığı herkesle top, bilemediniz dart oynamaya kalktı.
Otelin hemen yanındaki DolphinLand’de günde iki kere gösteri ve sonrasında yunuslarla yüzme seansı var. Önce fok ailesi çıkıyor sahneye. Bir büyük bir de yavru fok var. Belki anne çocuklar, emin değilim tabii. Ondan sonra yunuslar ve sonrasında da büyük beyaz balina...
Gösteri bitince isteyenler sırayla yunuslarla yüzüyor. Bunun için ayrı bilet alınıyor. Çok ucuz değil ama hayatta her zaman yapılacak bir şey de değil.
Neyse, suya atlıyorsunuz; iki tur atıyorsunuz. Sonra birkaç kare fotoğraf çektirip bir tur daha atıyorsunuz. Sonra biraz daha suda kalıp onu okşayabiliyorsunuz. Başlarına dokunmamanız daha iyi, vücudu okşamak yeterli. İki yunus olduğundan, baba oğul beraber yüzsün istedim. Tam bizi çağırmak üzerelerken eşim Sinan’ın becerebileceğinden şüpheye düştü. Yüzü değişti. Ben de gerildim birden. Ya olmaz mı acaba falan derken, içeri aldılar.
İkisi atladı suya. Sinan yunusun yüzgecini tuttuğu anda yunus onu gezdirmeye başladı. Suratında hafif bir endişe vardı ama sonuna kadar dayandı. Hatta hızdan mayosu kaymaya başlayınca tek eliyle yunusu, tek eliyle de şortunu tutma başarısını bile gösterdi.
Çok sempatik hayvanlar olmasına rağmen insan biraz tırsıyor. Gerçi eğitmenler de başımızda. Ne var ki, gerçekten eğlenceli. İnsan dev bir havuzu olsun, içinde de devamlı yunusları olsun istiyor. Onlara bakmak bile insanın içini açıyor.
Buranın hemen yanında 40 metreden 100 metreye varan, hem açık hem de kapalı tüplerden oluşan çeşitli kaydırakları, dev şelalesi, dalga ve jakuzi havuzları ile AquaLand var ama biz gitmedik. Baba oğul sakin tatilleri tercih eder. Buna rağmen oğlu son anda onu satmasına rağmen, babamız deniz paraşütü yaptı. Ayrıca dev bir koltuk üzerinde sürat teknesi tarafından maaile çekildik. Pek eğlendik, yamulduk.
Cumartesi gecesi oğlumuzu odada uyutup otelin ve otelde çalan "tam bizlik" müziğin keyfini çıkarmaya niyetlendiysek de beceremedik, erkenden uyuduk...
Çocuklarınızla tatil programı yaparken böyle farklı detaylar yakalayabilmeniz için size yardımcı olmaya çalışıyorum. Bence bir liste yapın. En azından ileriki yıllarda çocuklarınızla tatilde yapmayı planladıklarınızı yazın. Hem kendiniz hem de çocuklarınız için... Mesela ben, oğlumla beraber ayrı jet ski’lerde gezeceğimiz zamanı not ettim bile...
Çocuklu tatilin adresleri
Yaz aylarında ailece tatile gitmeyi planlayanlar için, tecrübeli anne ve babalara danışarak en çok tercih edilen yerleri tespit ettik. İşte çocuklarla sorunsuz tatil için gidilebilecek adresler...
HILLSIDE BEACH CLUB
DJ’lik öğreniyorlar
Fethiye’de çocuklar için bir cennet. Hem deniz hem havuz seçenekleri var. Üç farklı yaş grubu için farklı kulüpler oluşturulmuş. Kid Side Mini Club, Junior Club ve Teenager Club. Her grup için ayrı tasarlanmış perküsyon, hip-hop, karaoke, DJ’lik dersleri, su jimnastiği, havuz oyunları, tiyatro ve tenis dersleri var. Çok sayıda ve farklı tipte kaydırakları, salıncakları, uyuma köşesi, ısıtılmış yüzme havuzu, küçük evleri, minyatür köprüleri, profesyonel eğitmenleriyle, çocuklara ait bir dünya. Gerektiği zaman baby sitter hizmeti de alabiliyorsunuz. Açık büfe bile çok başarılı. Akşamları animasyon var. Tel: (252) 614 83 60
MAGIC LIFE BELEK WATERWORLD
Bol bol havuz, bol bol eğlence
Türkiye’de 7 Magic Life var. Hepsi de çocuklarla gitmek için uygun ama bazıları daha tercih edilebilir. Mesela Belek’teki Magic Life Waterworld Imperial. 2 bin metrekarelik bahçe içine yerleşmiş bu alanda bol havuz, kocaman bir sahil ve farklı ebatta ve heyecanda eğlence vaateden kaydıraklı bölümler var. Çocuklar için Mungo kulüp bulunuyor. Küçükleri her gün değişik oyunlar, spor, disko, piknik ve daha fazlası bekliyor. Akşam yapılan gösteriler arasında Çin akrobasi takımı varsa, sakın kaçırmayın. İzlerken çocuklarınızın nefesi kesilecek. www.magiclife.com
ELA QUALITY RESORTS
Resepsiyonları bile ayrı
Sadece çocuklara özel bir resepsiyon karşılıyor onları. Kayıtları Everland Q adını verilen miniclub’a yapılıyor. Odalarda çocuklara özel bornozlar, havlu terlikler, şekilli sabun ve şampuanlar, minibarda çizgi karakterli mısır gevrekleri ve sütler, lavaboya kolay erişebilmeleri için basamak var. Ayıcığını evde unutan çocuklar için Teddy Q bile koymuşlar. Mini club 9.00- 24.00 arası hizmet veriyor, kendi restoranı var ve organik gıdalar kullanılıyor. Çocuklar anne ya da baba olmadan dışarı çıkamıyor. Anne ve babalara birer çağrı cihazı verilerek gerektiğinde iletişim kuruluyor. Aileler isterse, kameralar aracılığı ile çocuklarını izleyebiliyor. Tel: (242) 710 22 00
SUNGATE PORT ROYAL DE LUXE RESORT OTEL
Çocuk krallığı kurmuşlar
20 bir metrekarelik dev oyun ve eğlence alanı ile her yaş grubundan çocuğu, Çocuk Krallığı’nda ağırlıyor. Yaş gruplarına göre oyunlar, dev bir oyun labirenti, bir nehir, 3 kaydıraklı çocuk aquaparkı, dalga havuzu, sinema, havuzlar ve eşsiz bir doğa var. Çocukların en sevdikleri yiyeceklerle donatılmış Kids Burger’in yanı sıra dondurma köşeleri de bulunuyor. Akşam yemeğini yaşıtlarıyla, özel restoranda yiyen küçükler, yemekten sonra Mini Disco’ya katılabiliyor. Sabah dokuzdan gece 22.30’a kadar çocuk animasyonu var. Tel: (242) 824 00 00
DİVAN MARMARİS MARES
Bebeklerin tatil cenneti
Pencere ve kapılarda sineklik, küvette spiral duş ve teras merdivenlerinde çit kapı, çocukların ek güvenliği için. Aile tipi villalar özel düşünülmüş. Termometre, puset, mama sandalyesi, bebek karyolası, bebek çarşafı-yorganı-nevresimi, bebek havlusu, bebek bornozu, banyo küveti, bebek şampuanı, bebek sabunu ve duş taburesi, mini barda sade, çikolatalı, muzlu, çilekli süt ve ıslak mendil var. Ayrıca çocuk parkı, çocuk kulübü, kaydıraklı yüzme havuzu, babysitter hizmeti sunuluyor. Havaalanı transferlerinde bebek araba koltuğu da mevcut. Tel: (252) 455 22 00
İBEROTEL SARIGERME
Dalma, sörf, tenis kursları
35 santim derinliğinde çocuk, 15 santim derinliğinde bebek havuzu var. Fantasia çocuk kulübü, 4 yaşa kadar çocuklar için. Üstü kapalı çocuk oyun alanı, küçük hayvanat bahçesi, mini disko ve mini şov tesisin diğer artıları. Gündüzleri eğitilmiş personel tarafından çocuklara yönelik programlar yapılıyor. Ayrıca bebek bakıcısı da ayarlanabilir. Çocuklara özel yemek mönüleri var. Ücretsiz olarak bebek arabası, bebek telefonu, bebek maması, bebek yatağı, çocuk ve bebek sandalyeleri, bebek alt değiştirme masası, şişe ısıtıcısı temin edebilirsiniz. Tenis, dalış ve sörf kursları veriliyor. Tel: (252) 286 80 31.
CLUB MED PALMİYE
Sirk okulu ve katamaran eğitimi
Kemer’de bulunan tatil köyü, yaşa göre Mini Club seçenekleri sunuyor. Özellikle sirk okulu ve çocuklar için katamaran eğitimiyle dikkat çekiyor. 0-23 ay bebekler için "Club Med Baby Welcome" servisi sunuyor. Bebeğiniz için tüm malzemeleri ve yiyecek bulabilirsiniz. Ayrıca baby-sitting servisi de var. 2-3 yaş çocuklar için Petit Club hizmeti veriliyor. Mini Club ise, 4-11 yaş çocuklar için. Sabah 9.00, akşam 21.00 saatleri arasında açık. Tel: (212) 233 11 82
LYKIA WORLD
Maceralı oyun alanları
Fethiye Ölüdeniz kıyısındaki LykiaWorld, 22 bin metrekarelik alana "Çocuk Cenneti" kurmuş. Burada çocuklara özel 3’ü ısıtmalı olmak üzere 8 açık havuz var. Ayrıca 1 oyun havuzu, 20 su kaydırağı bulunuyor. Macera severler için Hazine Adası, Korsan Ormanı ve Gizli Mağaralar gibi özel oyun alanları, bebekler için kum havuzu, 6 ay - 2 yaş arası bebeklere özel bakıcılık servisi, çocuk tiyatrosu ve restoranı, yaş gruplarına ayrılmış özel kulüpler, hobi ve sanat atölyesi var. Pek çok spor aktivitesi de mevcut. Çocuk Cenneti’nde çocuklar, yaşlarına göre kulüplere üye olabiliyor. Ayrıca LykiaWorld, her yıl temmuz ayının ilk haftası "Çocuk Festivali" düzenliyor. Tel: (252) 617 02 00 .
Yazının Devamını Oku 
7 Temmuz 2007
Geçtiğimiz hafta Fransa’nın Lyon şehrinde düzenlenen Danone Uluslar Kupası’nda 12 yaşındaki çocuklardan oluşan Türkiye takımı, 40 ülke arasından üçüncü oldu. Kalecimiz Murat, ayrıca en iyi kaleci ödülünü de aldı. -Sinan, ben neden Fransa’ya gittim biliyor musun?
-Evet anne, para kazanmaya.
-Tamam da, ben para kazanıp gelmedim. Ne içindi, onu soruyorum.
-İş için.
-Tamam ama ne yaptım?

-Bilmem...
-Kızmayacaksın ama...
-Kızmayacağım.
-İyi o zaman, çocukların futbol turnuvasına gittim.
-ANNNEEEEEE!!!
Vicdanımı rahatlatmam lazımdı. Başta ona söylemeye hiç niyetim yoktu. Hatta bu sayfayı bile ortadan kaldıracaktım. Ne var ki, orada yaşadıklarımı ve gördüklerimi o kadar çok insana anlatmak ve onları şöyyylleee bir sallamak arzusu ile doldum ki, işe kendi oğlumdan özür dileyerek başlamak istedim.
Bütün çocuklardan özür dilerim: Sizlere oyun oynayacak kocaman alanlar, spor yapacağınız ya da en azından top peşinde koşamadığınız sahalar, tesisler veremediğimiz için...
Neyse, baştan başlayalım...
12 yaşındaki bir grup Türk çocuğu, ülkemize iki koca kupa kazandırdılar. Bunlardan bir tanesi üçüncülük kupası, diğeri de en iyi kaleci kupasıydı. Hoş, aslına bakarsanız "fair play" kupasını da hak ettiğimize inanıyorduk ama onu Bangladeş’e verdiler.
Yaklaşık 8 senedir bütün dünya ülkelerinden çocuklar, Danone Uluslar Kupası için bir araya geliyor. Yaşları 10-12 arasındaki bu çocuklar, önce kendi ülkelerinde seçilerek bir takım haline geliyorlar. Sonra da markanın hamiliğinde, bir takım ruhu eşliğinde hazırlanıyor, yetiştiriliyorlar. Sonra da Lyon’da yapılan dünya finaline katılıyorlar.
Bütün hikaye "Hayallerinize İnanın" sloganıyla başlıyor. Bu sloganla yola çıkarak, Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde pek çok okula haber salınıyor. Beş senedir bu işle ilgilenenlerden biri olan ve olayımızın gerçekten bu kadar büyümesine katkıda bulunan Milli Eğitim Bakanlığı Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkan Vekili Metin Cengiz, bu sene katılımın epey arttığını söyledi: Beş yıl önce katılan okul sayısı 900 iken bu sene 8000’e ulaşmış. 115 bin öğrenci de hayallerini gerçekleştirmek için bu yolculuğa katılmış.
NASIL HAZIRLANDILAR
Bu çocukların nasıl toparlandığını siz annelere biraz anlatalım: Her yıl 81 ilden çocuklar okul takımlarıyla beraber bu kupaya katılabiliyor. İl Milli Eğitim Müdürlükleri’nin duyuru yapmasıyla beraber Küçükler Futbol İl Birinciliği’ne katılım başvurusu İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’ne yapılıyor. İl birinciliklerinde dereceye giren okul takımları, Türkiye’nin 8 merkezinde yapılan grup birinciliklerinde illerini temsil etmeye hak kazanıyor. Grup birinciliklerinde başarılı olan 32 takım ise Türkiye birinciliğine katılmaya hak kazanıyor. Türkiye birinciliği sonrasında en yetenekli küçük futbolculardan seçilerek takım kuruluyor.
Bu kadar çocuğa ulaşmak ve onları toparlamak için Danone Kupası Koordinatörü Kenan Öner ve ekibi uzun süre uğraşmış. Binlerce çocuk izlendikten sonra kurulan takım da eski milli futbolcumuz 16 Yaş Altı (U16) A Milli Takım antrenörü / Danone Uluslar Kupası Teknik Direktörü Hami Mandıralı ve yardımcısı Bursaspor Altyapı Antrenörü / Danone Uluslar Kupası Yardımcı Teknik Direktör Musa Öztürk’ün ellerine teslim ediliyor. Kamp ve sıkı bir çalışmadan sonra 40 ülkenin çocuklarıyla yarışmak için yola çıkılıyor.
ZİDANE’A KOŞTULAR
Çocukların bizden önce gittikleri Lyon’da, biz varana kadar İtalya ve Meksika’yı yendiklerini öğrendik. Tabii bu büyük bir moral oldu bize. Kendimizi uçaktan iner inmez sahaya attık. Bizimkiler kazandıkça kazandı ve yarı finale kaldılar. Son gün maçlar Lyon’daki Gerland Stadı’nda olacaktı. Sahayı ikiye bölerek maç alanlarını oluşturdular ve bütün sıralama maçları bu iki sahada oldu. Bizim takımımızın da yarı final maçı buradaydı. Orada penaltılarda yenildik ve üçüncülük maçına kaldık. Bizi ancak penaltılarda yenen Güney Afrika takımı Fransa’yı 3-0 yenince de açıkçası biraz rahatladık.
Bizim takımımız bizi çok mutlu etti. Maç öncesi bize el salladılar. Her gol attıklarında bize koştular. Ne var ki son gün üçüncülük maçında attıkları golden sonra haklı olarak hepsi Zidane’a koştu! Ona dokundular, ona sarıldılar. Zidane onların maçını seyretti. Bunun gerçekten önemli bir şey olduğunu ben bile kadın aklımla biliyordum!
O çocuklarda aklım kaldı inanın. Bir taraftan böyle bir deneyim kazandıkları için onları şanslı buluyorum. Ama bir taraftan da oynadıkları futbolu görünce bunun sadece şans olmadığını anlıyorum. Dünyanın dört bir yanından çocuklarla arkadaşlık kurdular. Futbolla ilgili pek çok insan onları izledi. Kim bilir kaç tanesini gözüne kestirenler oldu. Onların hepsini olmasa bile bazılarını ileride çok iyi tanıyacağımıza eminim.
GÖZLERİM DOLDU ÇÜNKÜ...Çünkü... çocuklar yan yana sahalarda maç yapıyorlardı. Burası spor için ayrılmış kocaman bir alandı. Toplam 4 saha vardı. Çocukların heyecanı ve eğlencesi dışında bizim durumumuz geldi aklıma... Bizim çocukların spor yapacağı böyle bir yerin hayalini kurdum. Yanımızda Futbol Federasyonu’ndan katılan eski Galatasaraylı milli futbolcu Türkiye Futbol Federasyonu AR-PEG Teknik Sorumlusu Yılmaz Gökdel vardı. Ona bile yakındım: "Ya ne olacak bizim çocukların hali!!! Nerede top oynayacaklar? Neden bizde böyle sahalar yok? Bunu kimden beklemek lazım? Bunu kime anlatmak lazım. Bakanlığa mı, federasyona mı, belediyelere mi, kime?"
KAPTAN RECEP ANLATIYORSelam... Ben Recep Niyaz. 12 yaşındayım. Denizlispor’da oynuyorum. Ben Danone’yi ilk yıllarında televizyonda izlemiştim. Ve o zaman düşündüm ve ne kadar şanslı çocukların var olduğunu gördüm. O zamanlar babama sordum. Babam bana "sen de çok yeteneklisin, sen de gidersin" dedi. Geçen sezon da seçilmiştim. Ama gitmemize 1 hafta kala kolum kırıldı. Çok üzülmüştüm. Babam bana seneye daha çok çalış, gene seçil, dedi. Burada olmaktan çok mutluyum. Hami Mandıralı gibi eski bir yıldız oyuncunun öğrencisi olmak bana çok gurur veriyor. Hami Hocam bana güvendi ve takımın kaptanlığını verdi. Bu haberi duyunca çok mutlu oldum ve çok heyecanlandım. Bir takım kaptanının ne kadar sorumluluk alması gerektiğini biliyorum. Burada yediğim en güzel yemekleri yedim. Giydiğim en güzel formaları giydim. Benim kulübümün forması naylondan yapılmış. Bir de burada disiplin ve karaktere çok önem veriyorlar. Herkese çok teşekkür ederim.
BU KUPA NE İŞE YARIYOR?
Türkiye’nin farklı yerlerinden on binlerce çocuğa futbol keyfi yaşatıyor.
Fair play ruhu aşılıyor. Zaferlerin tadını beraber çıkarmayı, takım ruhunu, kaybedince alkışlamayı, saygı ve paylaşımı öğretiyor.
Çocuklar, futbolun teknik kurallarını ve ahlaki değerlerini turnuva ruhu içerisinde öğreniyor, uluslararası çapta bir organizasyona katılma heyecanını yaşıyor.
Aralarındaki dostluğu pekiştiriyor ve ülkemizin gelecek neslin sporcularının eğitimine katkıda bulunuyor.
2007 TÜRKİYE TAKIMIİsim Kulübü Görevi
1- Gökhan AkkanGençler BirliğKaleci 2- Fatih AlagözAntalya YeşilbayırDefans
3- Hüseyin Rüzgar Fenerbahçe Orta saha
4- Furkan TaşdemirFenerbahçeDefans
5- İlker Barış ÖztokmakAntalyasporOrta saha
6- Gökhan GözÜmraniyesporOrta saha
7- Nuri Fatih AydınEskişehirsporOrta saha
8- Atakan UstaTrabzonsporForvet
9- Berkay ÜnsalAnkaragücüForvet
10- Recep NiyazDenizlisporOrta saha
11- Beykan ŞimşekIsparta Gençler BirliğiForvet
12- Yiğit ÖzdenUşak Ova DemirsporDefans
13- Yunus GündoğduAntalya DSForvet
14- Murat HocaoğluFenerbahçeKaleci
Yazının Devamını Oku 
30 Haziran 2007
Bu yazın ilk mini tatilini gerçekleştirdim. Benim ve ailemin çoğunun sıcakla arası olmadığı için kısa tatilcikleri tercih ediyoruz. Hoş, şu anda yaşadığımız sıcaklarla kimsenin arası yoktur ya neyse... Biz Antalya Magic Life Aquaworld’e gittik. Şimdi yeri yazıyorum çünkü burası 22 bin metrekareye yayılan kocaman bir yer. Dolayısı ile ana-oğul gitmek pek işime gelmezdi. Bu durumda hemen kafayı çalıştırmaya başladım. Kocam uygun olmayınca, ne varsa insanın anasında var diyerek, anacığımı aldım yanıma...
İyi ki almışım...
Önce size çocukla tatile gitmenin yaşlara göre minik bir özetini vereyim: Bebekken işler kolay. Pusete koyuyorsunuz ve istediğiniz yere taşıyorsunuz. 2-3 yaşlarında biraz zorlaşıyor. Çünkü sürekli bir yerlere gitmek istiyorlar. Bu yer genelde su oluyor. Ve siz de onların peşinde oluyorsunuz. 4-5 yaşlarında biraz kendi kedilerine takılmaya başlıyorlar. Bazı yerleri ya da bazı aktiviteleri gizlemeniz mümkün oluyor ama 6-7 yaşlarından itibaren onları kimse tutamıyor. Bu durumda siz de tatil yapmak istiyorsanız, yanınızda birisinin olması çok iyi oluyor.
Burası nefis bahçeler içinde, bol bol havuzu, upuzun bir denizi ve sahili, her yaş için ayrı çocuk kulübü olan bir yer. Hatta, her şeye sorun olarak bakan, çoğu şeyi beğenmeyen ergen yaş çocukları bile kafalayan bir ekibi var. Dolayısı ile çocuğunuzu belli sürelerde çocuk kulübüne bırakarak zamanın çoğunu kendinize ayırabilirsiniz.
Burada denizin yanı sıra, pek çok farklı yerde havuz olması kalabalıktan kaçabilmeniz açısından da iyi. Ayrıca değişik mekanlarda değişik fırsatlar var. Mesela, relax havuzunda üç nesil beraber jakuzi keyfi yapmak gibi!!! Ayyy, biz yaptık. Pek şeker oluyor. Gerçi oğlan pek yanımızda durmadı ama olsun.
Sevgili annelerim, sizi imrendirmek gibi olmasın ama; ne yapıp edin, kendinize bir spa parası ayırın. Çalışan kadınsanız maaşınızdan ayırın; çalışmıyorsanız size verilen paradan biriktirin ama mutlaka kendinize spa zamanı ayırın. İster cilt ya da vücut bakımı, isterseniz masaj çeşitleri, ne olursa... Her kadının tatilde bunu yaşama hakkı olmalı. Bunun için de tabii annelerle tatil iyi oluyor. Çünkü bu seanslar sırasında aklınızın hiçbir şeye takılı olmaması lazım. "Ay çocuk gölgede midir, yemiş midir, içmiş midir," dememelisiniz. Cep telefonunuzu ve saatinizi de almayın yanınıza.
Akşamları için de çok geçerli bu söylediklerim. Nefis yemekler, güzel manzara, animasyonlar... İsteyene dans! Biz annemle baş başa uzun zamandır bir sofrada oturmamıştık. Tevekkeli değil annemin köşesini çıkaramıyordum kaç aydır. Meğerse kadının ne çok anlatacakları varmış. Sinan yemek siparişini verip jetonlu oyuncaklarla oyalanırken biz anamla şarap içip sohbet ettik.
İyi geldi yahu...
Çocukları güneşten nasıl korumalı
Yaşam boyu kalıcı etkileri olan güneş yanıklarının çoğunluğu 18 yaşından önce meydana geliyor, bu yüzden erken yaşlarda güneşten korunma alışkanlığının kazanılması gerekiyor. Bu, ileriki yaşlarda cilt kanserinden korunmanın en önemli yollarından biri.
Kozmetik markası Vichy, Türkiye’de 2500 ebeveyn ile bir araştırma yaptı. Araştırma sonucunda ailelerin yüzde 92’sinin çocuklarına özel bir güneş koruma ürünü kullanmadıkları ortaya çıktı. Oysa ki bebek ve çocukların, cildin olgunlaşması tamamlanmadığından çok hassas bir cilt yapısı var. Yetişkinlere oranla derileri çok daha ince. Bu yüzden de büyüklere nazaran çok daha hassas bir korunma gereksinimleri var.
Ayrıca yetişkinler bilinçli olduklarından hangi saatlerde güneşe çıkmamaları gerektiği konusunda plan yapabilirler. Ama bu durum çocuklar için pek geçerli olmaz. Onlar her fırsatta dışarı çıkmak, oynamak için sabırsızlanırlar. Bu yüzden onların güneşten uzak kalması gereken zamanları yetişkinlerin ayarlaması gerekir.
Yapılan araştırmalar, çocukların güneşe daha çok maruz kaldıklarını ispatlıyor. Yazın çocuklar zamanlarının dörtte üçünü açık havada veya suda geçiriyorlar. Bu durumda da güneşe maruz kalma süresi, bir yetişkine oranla 2-3 kat fazla oluyor. 18 yaşına kadar 15 faktörün düzenli uygulanması cilt kanseri riskini yüzde 60’a kadar azaltıyor.
Altı aylıktan küçük bebeklerde güneş kremi kullanmanın sakıncası yok. Bu yüzden bebeğinizin yanaklarına, kollarına ve güneşe maruz kalan diğer bölgelerine güneş kremi sürmeyi ihmal etmeyin. Fakat güneş kremi sürmüş olsanız bile bebeğinizi doğrudan güneş ışığından korumak ve gölgede tutmak konusunda özen göstermelisiniz.
ŞAPKAYI ISLATMAYIN
En ideal korunma yöntemlerinden biri çocuğunuza alnını, gözlerini ve yüzünü güneşten koruyan 5-6 cm’lik kenarları olan bir şapka giydirmek. Bu arada ferahlasın diye şapkaları ıslatıp çocuğunuzun kafasına koymayın. Bu onun için çok daha tehlikeli. Şapka hep kuru olmalı.
Uzun süreli etkisi olan ve en az 15 koruma faktörlü bir krem kullanın. Ama 50’den yüksek almanıza da gerek yok. Aldığınız kremin sadece UVB ışınlarına karşı değil UVA ışınlarına karşı da koruma sağladığından emin olmak için etiketleri okuyun. Avobenzon (Parsol 1789) maddesini ve hem UVA hem de UVB’ye karşı koruyan titanyum dioksit veya çinko oksit maddelerini içermesine özen gösterin. Spreyli güneş kremi kullanacaksanız, çocuğunuzun vücuduna iyi dağıttığınızdan emin olun. En çok unutulan yerlere de (kulaklar, bacak arkaları, ense ve dudaklar) sürdüğünüzden emin olun. Alacağınız kremin kolay sürülür olmasına bunun için de yoğunluğuna dikkat edebilirsiniz. Ama koruma derecesi arttıkça yoğunluk da biraz artabilir.
GÖLGENİNKIYMETİNİ BİLİN
Kumsaldayken çocuklarınızın sık sık mola verip gölgede oturmasını sağlayın. Güneşin en yakıcı olduğu saatler sabah 10 ile akşam 4 arası. Bu yüzden kumsala sabah erken saatlerde ya da akşam saatlerinde inin.
Güneşin zararlı olabileceği tek yer kumsallar değil. Çocuklarınızın dışarıda olduğu her zaman ve hatta hava bulutluysa bile güneş kremi sürmeyi ihmal etmeyin. Güneş kremini dışarı çıkmadan en az 20 dakika önce sürün.
Güneş ışınları, kornea tabakasına da zarar vererek katarakt ve başka göz sorunlarına sebep olabilir. Bu yüzden çocuklarınıza güneş gözlüğü takın. Gözlük alırken "yüzde 100 UV koruması" sağladığından emin olun. Tabii çocuklar henüz bir eşyaya sahip olma sorumluluğunu bilmediklerinden dolayı, bu tip eşyaları kolayca kaybedebilir. Bunun için piyasada satılan kordonlu gözlükleri öneririz. Ya da gözlüklerine gözlük askısı takarak kolye gibi boyunlarından sarkmasını sağlayabilirsiniz.
Herhangi bir beyaz tişört 3 faktörlü bir koruma sağlar; bu da yeterli bir koruma değildir. O yüzden çocuğunuzun giyinik olmasına güvenip güneş kremi sürmeyi ihmal etmeyin.
Çocuğunuz esmer olabilir. Hatta "kapkara" bile olabilir. Ama bu, güneşten daha az korunması anlamına gelmez. Sarışın, açık renk tenli, renkli gözlü ve çilli çocukların güneşten zarar görme riski çok yüksek olsa da teni koyu olan çocukların da güneşten korunmalarına yeterli özeni göstermek gerekir.
Yazının Devamını Oku 
23 Haziran 2007
Koskoca sayfada yaz okullarından alternatifler vermişken yaz ayları için biraz ahkam da keselim değil mi? Bir kere eğer çocuğunuz ilkokula gitmiyor ve yuvaya gidiyorsa, mümkünse aynen devam edin yuvaya göndermeye. Eğer yuvanız yazın kapananlardansa, çocuğunuz için oyun bazlı bir başka kreş ya da oyun evi bulun.
Eğer çocuğunuz ilkokula başladıysa, yine da fark etmez, en azından bir dönemlik yaz okulu bulun.
Biz anneler, çocukları kreşe verirken kendimize zaman ayırmak ya da işe gitmek için bunu yapıyormuşuz gibi hissediyoruz. Gerçi bunu yapan çok kadın var ama siz onlardan olmayın! İnanın çocuk için çok önemli bunlar.
Ben şimdi harıl harıl yaz okulu araştırıyorum. Oğluma uygun bol top sporu ağırlıklı bir yer bulmaya çalışıyorum. Tamam, onu oraya göndereceğim ve ben serin ofisime geleceğim. Ama aksi takdirde evde 5 gün yardımcım olsaydı, oğlumu onunla evde bırakmak daha mı "tatil" olacaktı onun için?
Bazı anneler evde tutmanın onu dinlendirmek olduğuna inanıyor olabilir. Siz onlardan olmayın, çünkü öyle değil. Yaz okulu demek, spor demek, arkadaşlık demek, madalya demek... Yine erken kalkacak olması sizi üzmesin. Erken kalkıp bütün gününü televizyon karşısında geçirmesi üzsün...
Eskiden biz yazlığa giderdik. O zaman yaz ayları sokak, deniz kulübü ve bahçe demekti. Artık bunu çok az insan yapabiliyor. Yine de biliyor musunuz, onlar bile gittikleri yerde çocuklarını yaz okuluna veriyorlar. Çeşme’de Büyükada’da pek çok çocuk var; tatilde olmalarına rağmen yaz okuluna giden...
Bu arada ödevlerin de olması sizleri korkutmasın. Ödev var diye de çocuğunuzu dinlenme bahanesiyle eve hapsetmeyin lütfen. Erken yatıp kalkmanın hayatta kimseye bir zararı olmaz. Başta da onlara... Bu arada neden çocuklar da "geç yatmak" ister? Neden bu "geç", gece yarısını bile bulur? Bana kalırsa çocuklar için geç yatmak en geç saat 22.30 olmalı. Eğer gezme ya da misafir durumları varsa, başka. O zaman biraz daha geç kalınabilir tabii.
Okuma yazmayı bu sene öğrenenlerin annelerine dikkat:
İlk 15 gün ödev mödev yok! Sonrasında her gün biraz. Okuma yazmayı unutmamaları için bu çok önemli. Haberiniz olsun...
Her çocuğa uyacakbir yaz okulu var
Çocuğunuzu yaz aylarında da okula göndermenin, ona ağır geleceğini, dinlenemeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Oysa çocuğunuza uygun seçilmiş bir yaz okulu, bütün gününü ekran karşısında tembellik yaparak geçirmesini engeller. En azından bir dönem...
BALELİN: Bale-LİN Bale ve Dans Akademisi bale, dans ve sahne konularını işleyen bir yaz okulu açıyor. Dersler 3 yaş ve üstü çocuklar için kendi yaş gruplarına göre ayrılmış programlarla yapılıyor. Klasik bale, modern dans, yaratıcı dans, sahne makyajı, dekor tasarım ve uygulama gibi derslerden oluşan program, 25 Haziran-13 Temmuz, 16 Temmuz-6 Ağustos ve 6-24 Ağustos arasında 3 dönem uygulanacak.Tel: (212) 262 10 01-11
IŞIK OKULLARI: Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları’nın yaz okulu Ayazağa kampusunda yapılıyor. Yarım ve tam günlük programlar var. Basketbol, yüzme ve tenis olarak branşlara ayrılmış. Temmuz ve ağustos boyunca iki dönem olarak ayarlanmış. Fiyatlar tam gün için 600-650 YTL civarında.Tel: (212) 286 11 30
SMARTKİDS: SmartKids Discovery Summer Camp, 18 Haziran-17 Ağustos tarihleri arasında. 4-6 yaş arası çocuklar Yaratıcı Kaşifler grubunda, 7-14 yaş arasındaki çocuklar ise Geleceğin Tasarımcıları grubunda yer alıyor. Çocuklar, Yaratıcı Kaşifler Discovery Camp’da birer tasarımcı, bilim adamı, Lego mühendisi ve sanatçı oluyor. Geleceğin Tasarımcıları ise Lego’dan yapıları, motorlu sistemleri, tek başına hareket edebilen robotları yaratırken, fen deneyleri yapıp yaratıcılıklarını geliştiriyor. Tel: (212) 280 19 70
SWİSSOTEL: Yaz tatilini İstanbul’da geçiren çocuklara Swissôtel, içinde eğitici ve eğlenceli aktivitelerin yer aldığı keyifli bir tatil programı sunuyor. Program yüzme ve tenis sporlarını içeriyor. Ayrıca otelin Sağlık Kulübü’nden de faydalanabiliyorlar. Swiss Kids 6-9 yaş arası Serçeler ve 10-12 yaş arası Güvercinler olmak üzere iki ayrı gruptan ve iki dönemden oluşuyor. Beşer hafta olan programın birinci dönemi 18 Haziran-20 Temmuz, ikinci dönemi 23 Temmuz - 24 Ağustos arasında. Tel: (212) 326 11 00.
EKOL DRAMA SANAT EVİ: Ekol Drama Sanat Evi, 18 Haziran-31 Ağustos arasında düzenlediği 3 ayrı dönem ile çocuklara yönelik özel programlar sunuyor. Tiyatro ve yaratıcı drama ağırlıklı projelerin sanatsal aktivitelerle desteklendiği programda, yüzme ve İstanbul’u tanıma gezileri var. 5-6, 7-9 ve 10-12 yaş arasındaki çocuklara göre düzenlenen programlarda, 13-15 ve 15-17 yaş gruplarına yönelik haftada iki gün video art çalışmalarıyla zenginleştirilen Yaratıcı Tiyatro atölyesi de bulunuyor. Haftada bir gün çocuklara özel sinema gösterimleri düzenleniyor. Tel: (212) 234 09 93
PLATO FİLM OKULU: Plato Film Okulu’nda 4-14 yaş arası çocuklar için oyunculuk atölyesi 4 Temmuz-5 Eylül tarihleri arasında. Çalışmaların 5 haftası tiyatro, 5 haftası da kamera önü oyunculuk eğitimi. 10 haftalık programda dersler çarşamba ve perşembe günleri yapılıyor. Tel: (212) 292 63 84.
LATERNA MAGİCA: 7 yaş ve üzerindeki çocuk ve gençler için. Atölyeler, atölye içi ve geziler olmak üzere iki gurupta gerçekleşiyor. Katılımcılar atölyelere haftalık, iki haftalık veya aylık periyotlarla katılabiliyorlar. Tel: (216) 550 69 15
DUPONT BİLİM MERKEZİ: DuPont’un sponsorluğunda Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı, çocukların bilime olan ilgisini arttırmak ve yaratıcılıklarını ön plana çıkarmak amacıyla Bilim Merkezi Yaz Okulu’nu düzenliyor. 18 Haziran - 31 Ağustos arasında, 3 farklı dönemde yapılacak kurslar 7-13 yaş arası için. Tel: (212) 266 00 46.
CLUB SPORİUM: Ebeveyn ve çocuklara aynı tesiste birlikte spor yapma ve eğitim alma imkanı sağlıyor. 5-8 yaşları arasındaki çocuklar yarım günlük programda yüzme, tenis ve basketbol eğitimi alırken, 7-14 yaş arasındakiler tam gün programda yüzme, tenis, basketbol, futbol, voleybol, ritmik jimnastik, satranç ve genel jimnastik öğreniyor. Bu gruba aynı zamanda deprem eğitimi ve ilk yardım seminerleri de veriliyor. 4-6 yaş için hazırlanmış yüzme, kids gym, modern dans, eğitsel oyunlar, müzik ve resim içerikli bir okul öncesi eğitim grubu da Mini Spor Akademisi’nde hizmet veriyor. Tel: (212) 282 7373
PLAY TO LEARN: Çocuklara farklı etkinlikler sunarak, temel kavramlara başlangıç yapıyor, çocukların ilgi ve yetenekleriyle tanışmasına yardımcı oluyor. Programda İngilizce, resim, müzik, drama, seramik ve plastik sanatlar, bale, modern dans, mutfak etkinlikleri, binicilik, yüzme, su oyunları ve geziler yer alıyor. 2-6 yaş için.Tel: (212) 352 30 31.
COLISEUM: 3-14 yaş arası çocuklara özel yaz okulu düzenliyor. Her 10 kişilik gruba bir eğitmen ve rehber sağlanıyor. Branş dersleri yüzme, tenis, basketbol ve futbol. Havuz oyunları, sanat dersleri, outdoor etkinlikleri ve sinema gibi diğer aktiviteleri de içeriyor. Tam gün sürecek yaz okulunun ilk dönemi 18 Haziran-20 Temmuz, ikinci dönemi 23 Temmuz-24 Ağustos arasında. Tel: (216) 538 38 38
DARÜŞŞAFAKA: Çetin Berkmen Spor Tesisleri yaz okulunda 3 yaştan itibaren tam ve yarım günlük kamplar var. Tenis, basketbol, yüzme, futbol gibi spor etkinliklerinin yanı sıra sanat, sosyal ve kültürel etkinlikler de yer alıyor. Tel: (212) 286 26 76.
HAPPY KİDS JALE TEZER YAZ OKULU: Ankara’daki Jale Tezer Koleji her yıl hazirandan eylüle kadar 5 -14 yaş öğrencilerine yaz okulu düzenliyor. Tüm derslerin okul kampusu içinde gerçekleştirildiği yaz okulunda yüzme, basketbol, voleybol ve tenisin yanı sıra İngilizce, satranç, masa tenisi, drama, resim, seramik, müzik dersleri veriliyor. Kitap okuma, sinema, geziler, pikniklerle çocukların hoşça bir yaz geçirmeleri sağlanıyor. Dönemler 2, 3 ve 4 haftalık olarak planlanmış. Tel: (312) 446 44 46.
TİNY TOTS: 1-3 yaş arası çocuklar için annelerle oyun grupları, 3-4 yaş arası çocuklara yetenek grubu, saatlik oyun, günlük atölyeler, 6 yaş üzeri çocuklara senfoni sanatçısı Murat Akkın ve eşi Şeniz Akkın eşliğinde müzikli drama programları hazırladı. Yaz atölyeleri ise 6 yaş üzeri çocuklar için yüzme, seramik, el becerisi, drama atölyesi gibi renkli aktiviteler sunuyor. Tel (232) 464 37 52 veya www.thetinytots.com
İZMİR UZAY KAMPI: Gençleri bilim, matematik ve teknoloji alanında kariyer yapmaları için motive etmeye odaklanan bir mekan. Hem çocuklar hem de yetişkinler, uzayla ilgili interaktif simülasyonların kullanıldığı dinamik ve eğlenceli bir ortamda; iletişim, takım çalışması ve liderlik alanlarında eğitim alıyor. Uzay Kampı Türkiye programlarında, katılımcılara uzayda yaşama ve çalışma hissini veren simülatörler kullanılıyor ki bu, çocukların çok ilgisini çekiyor. Uzay Kampı Türkiye’de 2 günlük, 5 günlük, 6 günlük ve 10 günlük programlar var. 9 yaşından itibaren çocuklarınızı bu yaz kampına gönderebilirsiniz. Tel: (232) 252 35 00
Yazının Devamını Oku 
16 Haziran 2007
Ne kadar acayip... Çocuk büyütmek yani... Bazı şeyleri geri dönüşü olmadan ardınızda bırakıyorsunuz. Buna rağmen yaşanacak ilkler bitmiyor. Sinan ilk defa yürüdüğünde biz de her anne baba gibi acayip heyecanlanmıştık. Hemen telefonla eşimi arayıp müjdelemiştim. Akşam işten geldiğinde tekrar yürümesini beklemiştik çaktırmadan. O uyuduktan sonra ise konuşmuştuk: "Bir dönem bitti" diye. Artık emeklemeyecek, o yaptığı acayip çabaları göstermeyecek diye.
Sonra bezi attığımız zaman... Bir dönem o kadar yaptığınız bez değiştirme işleminde uzmanlaşmış oluyorsunuz: Tek elle, ayakta bile bez değiştirebiliyorsunuz. Ve tak! diye bitiyor o da. Hani nerede o paket paket taşıdığınız bezler, ıslak mendiller...
Sonra yuvaya başlıyorlar. Kendinizi suçlu hissediyorsunuz. O kadar günü ve geceyi çocuğunuzla beraber geçirdikten sonra birden yanınızda olmaması garip geliyor size. "Ben kötü bir anneyim. Minicik çocuğumu ellere verdim" krizine giriyorsunuz.
O da geçiyor tabii. Öğreniyorsunuz değişikliklere adapte olmayı.
Sonra birinci sınıfa başlıyor. Okula giderken resimler çekiliyor, sınıfa girerken resimler çekiliyor. Çocuğumuz adam oluyor.
Muhtemelen yazılarımı okuyan pek çok küçük bebek annesi vardır aranızda.
Şu bahsettiğim günler o kadar çabuk geliyor ki inanamazsınız. Ben bebeklerden daha çok, çocuklardan keyif alan bir insanım. Onlarla konuşmak, beraber bir şeyler yapmak benim için bebek bakmaktan daha heyecan verici. O yüzden Sinan küçükken gün sayardım onunla konuşup, hangi filme gideceğimize karar verip, sinemaya gideceğimiz günlerin gelmesi için.
Yakında ayrı ayrı sinemaya gitmeye başlayacağız. Kıymetini bilin. Her anın, her dakikanın. Ağladığı zamanların bile... Çünkü ağlamaları bile değişiyor.
İlkokul birinci sınıfı bitirmek beni nerelere nerelere götürdü işte. Oysa bu hafta babalar günü var. Anneler gününden pek haz almadığım için aynı durum bu gün için de geçerli. Ne var ki her şeye rağmen birkaç satır yazmadan edemiyorum işte... Onların bu gününü kutlarız icabında! Hatta isteriz ki, alsınlar çocuklarını şöyle güzeeel bir gezme programı yapsınlar. Pikniğe gitsinler, Shrek 3 seyretsinler, ev yapımı hamburger yesinler, bunun için hamburgeri yapsınlar tabii. Güreşsinler bol bol...
Ey babalar... Hepinize mutlu pazarlar...
Geleceğin ressamları renklerle oynadı
Geçen haftalarda AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) eğitim programlarına dahil 15 anne ve 5-6 yaş grubundaki çocukları, ünlü ressam Günseli Kato ile birlikte resim yaptılar. Sabah bir araya gelen çocuklar başta ev, dağ bayır, çiçek resimleri çizmeye başladı. Günseli Kato ve kızının sıcak katkılarıyla rahatlayan çocuklar ilerleyen saatlerde gerçek eserlerini ortaya çıkardılar. Çocukların bu nefis resimlerini, Günseli Kato, zarif dokunuşları ile kolajlar haline getirdi. Eserlerin son hali hem İstanbul’da, hem de Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde sergilenmeye başlandı. Sergiyi 17 Haziran’a kadar İstanbul’da Metro City alışveriş Merkezi’nde görebilirsiniz.
Çocuklara check up
Bebek doğduğu andan itibaren sağlığını çok önemseriz. Ama yaşlar ilerleyince bu kontrolleri ihmal ederiz. Pediatri ve Yenidoğan Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nüvit Altınkaya konunun önemini anlatıyor.
Bebeğin doğumu ile başlayan ve ilk yılda büyük bir heyecanla yapılan aylık, düzenli doktor ziyaretleri; birinci yıldan sonra aşı programına da paralel olarak seyrekleşiyor. Çocuk sağlıklı ise, ilerleyen yıllarda zaman zaman ihmal ediliyor hatta unutuluyor. İkinci sene altı ayda bire üçüncü sene de üç ayda bire iniyor. Daha sonra ise 6 ayda bir kereye... Hatta çocuğumuzun sağlığı iyiyse, hastalık belirtisi ya da terslik yoksa bu kontrolleri ihmal edebiliyoruz. Aşıların okulda yapılması da doktor ziyaretlerinin azalmasına neden oluyor.
Oysa tıpkı erişkin yaşlardaki gibi hastalıkların erken tanısı için çocukların yılda bir kez bile olsa özel bir kontrolden geçmeleri gerekiyor. Bazı genetik hastalıkları erken tanımak, eskiden yalnızca erişkinlere özgü olduğu düşünülen kolesterol yüksekliği gibi durumların bebeklikten başlayarak sorun olabileceğini gösteren bilimsel araştırmaların ışığında laboratuvar verilerini değerlendirmek, bazı hastalıkları zamanında tanıyabilmek için çocuklara özel check up programlarını değerlendirmek büyük önem taşıyor.
Bunlara ek olarak; bilimdeki ilerlemelerin, bağışıklık sisteminin hatalıklara karşı güçlendirilmesi demek olan aşılar da giderek çeşitlenmekte, okul veya sağlık ocakları programına maliyet nedeni ile henüz alınmamış olan aşılar da aile ile konuşularak uygulanabiliyor. Mesela yeni kuşak karma aşılar, kombine hepatit aşılar, rotavirüs ve HPV aşıları.
NELERE BAKILIYOR
Peki, çocuğumuzla bu tip bir kontrole gittiğimizde neler yapılmalı? Öncelikle sağlıklı çocuklarda doktor ziyareti, yalnızca muayene ve laboratuar incelemelerini kapsamamalı. Bu görüşmelerde çocuğun yaşama uyumu, psikolojik gelişmesi, yaşına bağlı olarak ortaya çıkabilen problemler ve alınabilecek önlemler de konuşulması gereken önemli detaylar. Çocuk Check Up programında genel olarak aşağıdaki laboratuar incelemeleri yer almakla birlikte; çocuğun özgeçmişi ve aile özellikleri dikkate alınarak bazı ek testler de gerekebilir.
LABORATUVAR TESTLERİ
Kan Sayımı: Anemi (kansızlık), lösemi, çeşitli infeksiyonlara karşı vücudun korunma reaksiyonlarının ölçülmesi, kan hücrelerinin özelliklerinin değerlendirilmesi ve bazı kan hastalıklarının tanısı için kullanılan bir grup teti içerir. Sedimentasyon hızı: İnfeksiyon, iltihabi hastalıklar, romatizma türleri ve kimi zaman kanserde yükselir. Demir Parametreleri: Demir eksikliği bu basit testlerle tanınıp tedavi edilebilir.
BİYOKİMYASAL İNCELEMELER
Açlık kan şekeri: Şeker hastalığının tanısı veya tedavisinin izlenmesi için yapılır. Kalsiyum, Fosfor, Alkalen Fosfataz düzeyleri:Çocuğun kemik gelişimi ve yeterli D vitamini alıp almadığı hakkında fikir verir. Lipidogram: Kan yağlarının türleri ve oranlarını belirler. İki yaşından itibaren tarama programına alınması öneriliyor. RF, LE, ANA: Romatizmal kökenli hastalıkların tanısı için yapılır. HBsAg, Anti HBs, Anti-HAV: Sarılık ve karaciğer hastalıklarına neden olan virüslerin veya onların kanda oluşturduğu antikorların saptanmasına yönelik test grubudur. Sonuçlara göre aşılama programları uygulanır. PPD: Tüberküloz hastalığı tanısı ve BCG aşısı kontrolü için uygulanan bir deri testidir. Tam idrar analizi: İdrar analizinde görülen değişimler; böbrek hastalıklarının tanı ve izlenmesinde, idrar yolu infeksiyonları ve hepatitlerin tanısında ve bazı tümörlerin taranmasında yardımcı olur. Boğaz kültürü ve Strep A swab test: Beta Hemolitik Streptokoklarının taranması için kullanılmalıdır. Yuva ve okul çocuklarında sık rastlanan bu boğaz enfeksiyonu etkeni; eklem romatizması, böbrek hastalığı, kalp hastalığına neden olabildiği için önemlidir.
GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ
Kalp-Akciğer radyografisi: Akciğer hastalıklarını ön tarama amaçla kullanılan yöntemdir. Karın ultrasonografisi: Doğumsal anomaliler (İdrar yolu ve diğer organların doğumsal anomalileri;tek böbrek,vb.), bazı çocukluk çağı tümörleri, kistik yapıların erken tanınmasına olanak sağlar.
Yazının Devamını Oku 
9 Haziran 2007
Süper, lider, akıllı, enternasyonal, seksi, çarpıcı... Bunlardan biri olmak durumunda mıyız?
Ben bunlardan hangisine girerim? Siz hangisi olabilirsiniz? Birkaç tanesi birden olabilir miyiz?
Hiçbir şekilde bakımına özel bir zaman ayırmadan, sadece çocuk doğurmuş olmak, sizin anneliğinize özel bir vasıf kazandırır mı dersiniz? Ya da hamileyken ya da yeni doğum yaptığınızda eşiniz tarafından aldatılmak (ki bunu yaşayan benim en az 5-6 yakın tanıdığım olmuştur) anneliğinize özel bir şey katar mı?
Bence katmaz.
Pek çok anne ile karşılaşıyorum. Hatta bazıları arkadaşım oluyor. Bazılarını sadece iş vesilesiyle tanıyorum. Şehirde yaşayan, belli eğitim almış, düzgün olarak tanımladığımız bir yaşam şekli süren insanlar bunların çoğunluğu... Ve tabii ki mükemmel hayatın bir parçasının gereği olarak doğurmak lazım...
Bir arkadaşımdan mail gelmişti. İçindeki yazıda şöyle bir bölüm vardı: "ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır. Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir! Ne kadar üzsen de 10 dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür, yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır, meleğin süt verebilenidir. Yarasın diye muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yedirecek kadar manyaklık derecesinde yaratıcıdır. Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapabilen kişidir. Kafayı çocuklarıyla bozmuş, göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan dişisidir, bulaşık, ütü, vb. yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan, kadın dırdırı denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir."
Bunu okuduğunuz zaman insanın içi gidiyor. "Ayyy eveeeetttt" diyoruz. Hepimiz bunları yapıyoruz değil mi? Hepimiz çaba sarfeden, uğraşan anneleriz çünkü...
Benim açıkçası bazen canım çok sıkılıyor. Size "yalakalık" yapıp, hepimiz şöyle özeliz, böyle yürekliyiz. Bizler kutsalız, "bir numarayız" geyiği yapmak istemiyorum. Zaten hiç de yapmadım ama bazen benim de gereksiz yere aşırı hislendiğim konular ve zamanlar olmuştur. Böyle yapan annelerin yetiştirdiği çocukların da çok sağlıklı olacağına inanmıyorum açıkçası.
Ama kimi zaman da karşılaştığım bazı insanlar ya da muhatap olduğum bazı kurumlar böyle hissetmeme sebep oluyor. Bu durumda da tepem atıyor ve "Hayır, kimsenin hiçbir özelliği ya da ayrıcalığı yok. Onların varsa, benim yok!" diye bağırasım geliyor.
Çocuklarımıza yüklediğimiz bazı ağır misyonları kendimize de yüklemeye çalışıyoruz.
Dehşete düşüp hayretle güldüğüm anlardan biri: Bir anne bana çocuğuyla ilgili bir şey anlatıyor: "Biliyorsunuz, ... çok özel bir çocuk!"
Hayır bilmiyorum!!! Ayrıca gördüğüm kadarıyla hiç de özel değil. Hele senin düşündüğün anlamda!!!
Ve tabii anneler... Kendi çocuklarını ağırlık olarak yaşayan binlerce annenin içinde, kafası çalışan sizlere birkaç satır iletmek istiyorum sadece.
Gergin bir günümdeyim galiba... İyisi mi ben gidip yemek yapayım...
İlk 3 yılda metabolizmayı programlamak lazım
Son zamanlarda hangi gazeteyi açsak, çocukları bekleyen, beslenme kaynaklı obezite ve kalp hastalıkları uyarıları ile karşılaşıyoruz. Çocuğunuza onu vermeyin, bunu yedirmeyin tavsiyeleri duyuyoruz. Peki ne yapmalıyız? Beslenmede ilk üç sene çok önemli.
Geçen hafta sonu Milupa ile Amsterdam’da Numico Araştırma Merkezi’ndeydim. Uzun zamandır bebek beslenmesi ile ilgili pek çok farklı bilgi ve araştırma gönderen bu merkezi artık yakından görme zamanı gelmişti. Hollanda’daki merkezde çalışan insanların, Türkiye için bile ayrı araştırma yapmış olması çok çarpıcıydı doğrusunu isterseniz.
Doğru beslenme bütün hayat için önem taşıyor. Buna "metabolik programlanma" deniyor. Yani aileden gelen genetik yapımızı, doğru beslenme sayesinde doğru çalışmaya yönlendirmek.
İşte Türkiye araştırmasının ortaya kolduğu gerçekler:
4 Türkiye’de bebeklerin yüzde 60’ı henüz 1 yaşına gelmeden, evde yetişkinler için pişirilen salçalı, baharatlı, tuzlu, yağlı yemeklerden yiyor. Yine 1-3 yaş arasında bebeğe verilen gıdaların aşırı miktarda sodyum içerdiği belirtiliyor.
4 1-3 yaş arasındaki çocukların beslenmesinde tatlı gıdalara fazla yer veriliyor. Türkiye’de çocukların yüzde 60’ı çok erken yaşta bisküvi, çikolata, gofret gibi tatlılar tüketiyor. Yine 1 yaş üzerindeki çocuklarda şeker tüketiminin gerekenden çok daha fazla olduğu gözleniyor. Bu durum bebeğin aşırı derecede enerji depolamasına yol açıyor.
4 Türk çocukları sebze yiyor. Ne var ki, sadece domates ve salatalıktan ibaret.
4 Yedi aydan küçük çocukların yüzde 40’ı abur cubur yemeye başlıyor.
4 Anneler eğer çocukları normal öğünlerini düzgün yiyorsa, abur cubur yemelerine bir şey demiyor. Eğer çocuğumuz zayıfsa ileride olası şişmanlık riskini pek düşünmüyor.
4 İstanbul’da çocukların yüzde 41’i üç yaşına gelmeden hamburger, patates ve kola ile tanışmış oluyor. Türkiye oranı ise yüzde 24.
4 1-3 yaş arasında çocuklar gereğinden fazla şeker, yağ ve tuz alırken, gereğinden az demir, protein ve mineral alıyor.
4 Bebeklerin yüzde 24’ü, 4 aylıkken evde pişen tuzlu, yağlı, salçalı ve baharatlı yemeklerden yemeye başlıyor.
EV YEMEĞİ ÇOK TUZLU
Bebeklere 0-3 yaş döneminde kazandırılan beslenme alışkanlığı, bebeğin gelecekteki sağlığını etkileyen önemli faktörlerden biri. İleride obezite, kalp, şeker ve böbrek yetmezliği gibi hastalıklara ne kadar yatkın veya ne kadar uzak olacağını belirleyebiliyor. Bunu artık öğrendik. Peki evde pişirilen yemekler yeterli mi? Evde pişirilen yetişkin yemekleri, bebeğin günlük tuz ihtiyacının yarısını tek porsiyonda karşılıyor. Yani bebeklerimiz fazla tuzla büyüyor. Bebeklerin böbrekleri henüz yeteri kadar gelişmemiş olduğundan, vücuttaki fazla sodyumu atamıyor ve çok erken dönemde bebeğin vücudunda sodyum depolanmaya başlıyor. Bu da ileride yüksek tansiyon hastalığına yakalanma olasılığını artırabiliyor. Bebek sütten kesilip ailesinin yediği gıdalarla beslenmeye başladığında, tuz alımı da artıyor. Bir yaşını doldurmamış bebeklerin günde 1 gramdan (yarım çay kaşığı) , 1-6 yaş arasındaki çocukların da günde 2 gramdan (1 çay kaşığı) daha fazla tuz tüketmemesi gerekiyor. Zaten peynir, ekmek, fırın yemekleri gibi besinlerde çok fazla tuz bulunuyor.
BEBEĞİN DAMAK ZEVKİ
Bebekler tatlı gıdalara eğilimli olarak dünyaya geliyor. Bu yüzden şekerli gıdaları daha rahat tüketiyor. Ancak şeker bebeğe sadece enerji veriyor, sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için gerekli diğer önemli vitamin ve mineralleri içermiyor. Bu sebeple şekerli gıdalara karşı eğilimli olan bebeğin bisküviler, kekler, gazlı içecekler gibi tatlı yiyeceklere alışmasına engel olmak gerekiyor. Aşırı şeker tüketimi, bebeğin damak zevkinin ileride şekerli gıdalara göre gelişmesine neden oluyor. Böylece bebekler farklı lezzetleri keşfetmekte zorlanabiliyor.
Milupa uzmanları, gıdaların içerisindeki şeker oranlarını bilmek ve bebeğe kontrollü biçimde vermek konusunda annelerin daha bilinçli hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Gelelim vitaminlere... Çocuklar yetişkinlere oranla dört kat fazla C vitaminine ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden vitaminin doğal kaynağı olan meyveleri ölçerek ve yeterli vitamin miktarına sahip olduklarını kontrol ederek vermek gerekiyor. Farklı meyveler, farklı antioksidan besinler içerdiğinden vereceğimiz meyvelerin çeşitliliği de çok önemli. Aynı durum tabii ki sebzeler için de geçerli. C vitamini, bebeğin ileride daha güçlü diş etlerine sahip olmasına destek oluyor. Günde 2-3 kez tüketilen meyve, kabızlığı önlediği gibi, bağırsakların sağlıklı çalışmasını sağlıyor.
Gelişme çağındaki çocuklara sebze yedirmek annelerin en zorlandığı konulardan biri. Sebzeler ağza ilk alındığında bebeğin ağzında 10 ila 15 ayrı lezzet bırakıyor ki bebekler bunu sevmiyor. İlk yıllardan itibaren bebeğe çeşitli sebzeleri tattırmak ve her gün bu lezzetleri değiştirmek, onun damak zevkini geliştirmenin en iyi yollarından biri.
ANNELERE ÖNERİLER
4 Ne çocuğunuzu ne de kendinizi asla "fasulye seviyor, ıspanak sevmiyor" gibi programlamayın. Yeniden yeniden denemeniz çok önemli. Bir sebzeyi yemeye alışmasını istiyorsanız, o sebzeyi 15 kere çocuğumuzun önüne çıkartmanız gerekiyor. Ama tabii bunu inatlaşarak, zorla yapmamalı. Her anne, kendi çocuğuna uygun taktikler geliştirebilir.
4Sekizinci aya kadar çocuğunuza yedirdiğiniz yemeği hayat boyunca sevme şansı çok yüksek. O yüzden katı mamaya geçtiğiniz zaman, ona bol bol sebze vermeye ve bunları bulamaç şeklinde değil de, tatlarını karıştırmadan vermeye çalışın.
4Kalın bağırsaklarda hem iyi hem kötü bakteriler bulunuyor. Hepsinin de varolması gerekiyor. Ama miktarları önemli. Bunu ayarlamanın yolu da beslenme şekli.
Yazının Devamını Oku 
2 Haziran 2007
Çocukları, hele hele 6 yaşının üstündeki çocukları yarım saatten fazla ne yerinde tutabilir? Yaa, küçük çocuk anneleri öööyyylece kalmıştır şimdi. Mümkün bile olamayacağını sanabilirsiniz böyle bir şeyin. Ama değil. Top Trumps Süper Kartlar bunu beceriyor. Çok ilginç ama kız olsun, erkek olsun her çocuğun bunlara ciddi anlamda takıldığı bir dönem oluyor. Biz yeni yeni öğreniyoruz tabii, ama bu işin turnuvası bile var.
Türkiye Şampiyonası’nın finali de geçen pazar yapıldı ve Süper Kartlar Ustası belli oldu. Önce 20 soruluk bir test ile internet üzerinden elemeler yapılıyor. Bu sorulara en çok doğru cevabı ilk önce veren 50 kişi davet ediliyor şampiyonaya. Seneye kaldı işimiz... Çünkü bizim danacık da katılmak istedi. Bunun için internet sitesine girip testi cevapladı ama yaşının tutmadığını gördük.
Sinan’ı sabah okula bıraktığımda herkesin elinde bu kartlardan görüyordum. Bunlar 30 tane kart. Her kart paketinin bir ana konusu var. Mesela artistler, uzayın sırları ya da süper kahramanlar... Her bir kartta o kartla ilgili veriler var.
Mesela artistlerse; boyu, yaşı, çevirdiği film sayısı, ödül sayısı gibi... Ve bunların rakamlarına göre kartları değiş tokuş ediyorlar. Böylece çocuklar dakikalarca sakin sakin oturuyor. Kaybedince sorun çıkaranlar var tabii. Aralarında bazı önemli bilgiler de var. Mesela dünyanın sırları çok ilginç. Gezegenler ya da uzay cisimleri hakkında pek çok şey öğrenebiliyorsunuz.
Daha çok erkeklerin ilgisini çeken bir oyun şekli belki, ama kızlar da çok oynuyor. Hatta kızlar ve erkekler beraber oynuyor. Ben uyanık ve yaramaz bir anne olarak oğlumun sınıfına "kendi turnuvanızı yapıp 1 A şampiyonunu seçsenize" dedim ama pek işlerine gelmedi...
Bu seneki Türkiye turnuvasına katılan 50 çocuktan 4 tanesi kız. Yaşları 8-14 arasında değişiyor. Çocuklar varolan 8-10 çeşit desteden hangileri ile yarışacaklarını bilmiyorlar. Zaten onlar hemen hemen hepsini bildikleri için çok da fark etmiyor. Hepsini satın almasalar bile, arkadaşlarıyla takas yapıyorlar. Bu arada her yeni yılda kartların içeriği değişmiyor ama yeni desteler aralarına katılıyor.
Biz de evde oynuyoruz. Ben de öğrendim oynamayı ama nedense aklımda tutamıyorum onlar gibi... Ve çocukların taze beyninin nasıl hızla dolabildiğini görüyorum oynarken de...
ÇOCUKLARIN FESTİVALİ
Maslak Parkorman’da her yaş grubundan çocuklara çeşitli sanat dallarıyla zenginleştirilmiş hareketli ve rengarenk bir dünya sunan Minifest başladı. Burada pek çok eğlence çocuklarınızı bekliyor. Digiturk ile Minifest’te özel etkinlikler kapsamında Renault; geçen seneki Formula 1 heyecanını festivale taşıyor. Minifest’in biletleri; 3-12 yaş çocuklar için 5 YTL. Parkorman girişinin yanı sıra AKM gişeleri, Biletix satış noktaları ve çağrı merkezinde satılıyor. 0-2 yaş çocukları için giriş ücretsiz. Çocuklar, Minifest programındaki tüm atölye çalışmaları ve gösterilere ücretsiz katılabilirler. Sadece PartyKids alanı içinde bulunan oyuncaklar ve tren ücretli. Ayrıca "BitamBiöğrenci", İKSV’nin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte hayata geçirdiği yeni bir proje. Biletlerinizi satın alırken "BitamBiöğrenci" diyerek zor imkánlarda büyüyen 3 ya da 10 çocuğun da Minifest’e katılımını sağlayabilirsiniz.
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ İÇİN YARATTILAR
Damla Su sponsorluğunda, PACE Sanat Merkezi tarafından yeni bir etkinlik gerçekleştiriliyor. Çocuklar tarafından birbirinden ilginç, dev boyutlu "Geri Dönüşümlü Heykeller" tasarlanıyor. Özel okul, devlet okulu ve vakıflardan projeye katılacak yüzlerce çocuk, PACE Çocuk Sanat merkezi kurucusu, heykeltıraş Barış Karayazgan ile mayıs ayı boyunca Kanyon’da gerçekleştirilecek atölye çalışmalarında kendi biriktirdikleri pet şişelerden değişik boyut ve şekillerde heykeller üretti. Tüm katılımcı çocuklar 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Kanyon’da sergilerinin açılışında olacak. Sizin de sergiyi çocuklarınızla gezmenizi öneririz.
İlle de hayvan isterim diye tutturduğunda...
Eskiden yüz metre öteden kedi ya da köpek görünce kaçacak delik arayan çocuğunuz şimdi birden evde hayvan mı istemeye başladı. Üstelik hálá dokunmaya pek yanaşmasa da! Evet, hayvanlar ve çocuklar arasında ilginç bir ilişki olduğu kesin. Eğitimci Şule Yurcu bize hayvanların çocuklara katkılarını anlattı.
Yeni dünyaya gelen bir çocuk, önce kendini ve kendi dışındaki dünyayı beş duyusu ile algılar. Algıladıkları ile ilişkiye girer. Bu ilişkilerin nerde, ne sıklıkla ve nasıl olduğu onun zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimini yakından etkiler. Önce kokusunu aldığı annesi, sonra diğer aile bireyleri, çevresindeki diğer insanlar, hayvan ve bitkiler. Gerek canlı gerek cansız dünyayı paylaştığı tüm varlıklar, çocuğun dünyasında bebeklikten itibaren önemli rol oynarlar. Bebeklikte oyuncak olarak çocukların hayatına giren hayvanlar, annelerinden sonra çocukların en yakın arkadaşlarıdır. Çocuk bir evcil hayvanla sosyalleşmenin provalarını yapar:
Mutluluğunu ve mutsuzluğunu hayvanıyla paylaşır.
Öfkesini onunla giderebilir.
Paylaşmanın, yardım etmenin zevkine onunla varır.
Onu sahiplenerek bağlılık duygusunu geliştirir.
Sorumluluk duygusunu geliştirir ve özgüvenini tazeler.
Korkularını onun üzerinde deneyerek yener.
Sevme, koruma, bağımsız olma, verme duygu ve tutumlarını geliştirir.
Çevre bilincine sahip olur. Doğanın bütün canlılara ait olduğunu anlar.
Hayvana bir şey öğretmeye çalışmak, öğrenme ve öğretme kavramlarını geliştirir.
Evcil hayvanına bir şey öğretirken kendisi de öğrenir.
Çocuğun yoksunluk yaşadığı dönemlerde evcil hayvana sahip olması, onun olumlu duygularını kaybetmemesine katkı sağlar. Sevdiği bakıcısı değiştiğinde, anne-baba ayrılıklarında "yerine koyma", paylaşma işlevi görür.
Evcil hayvan, çocuğun dünyayı kendisinden başka kimlerle ya da nelerle paylaştığı farkındalığını kazanmasını sağlar. Dünyayı bitkisiyle, hayvanıyla, doğasıyla bir bütün olarak algılamasına, kabullenmesine, mutlu olmasına katkıda bulunur.
Küçük çocukların pek çoğu, hayvanlara karşı korkusuzdur. Yetişkinlerin saatlerce düşünüp de cesaret edemediği hayvanlar ile ilgili birçok davranışı, küçük çocukların hiç tereddütsüz uyguladıkları sıkça görülür. Çocukların içgüdüsel davranışlarını çeşitli olumsuz telkinlerle ve tereddütlerle değiştirmeye çalışmak yanlıştır. Sahip oldukları korkusuzluk güdüsünü, onları hayvanlar konusunda doğru bilgilendirerek, dostluklarını güçlendirerek sürdürmelerini sağlamalıyız.
İLİŞKİ NASIL SAĞLANIR
Şu ana kadar çocuk ve evcil hayvan konusuyla ilgili neler yapmamız gerektiğini yazdık. Çocukla hayvan ilişkisi nasıl sağlanır? Biraz da bunu anlatalım:
4 Hayvanları sevmiyorsanız, sakın çocuğunuza hayvanlar konusunda olumsuz duygu ve düşüncelerinizi yansıtmayın.
4 Temizlik konusunda endişeniz varsa temizlik problemi en az olan hayvanları seçin. (Örn: Balık ve su kaplumbağası)
4 Çocuğunuza, hayvanlar hakkında önce siz kitaplar okuyun, belgeselleri birlikte izleyin, gördüklerini tartışın.
4 Çocuğunuzu hayvanat bahçesine götürün. Orda bir hayvan seçerek onun nasıl beslendiğini, temizlendiğini birlikte gözlemleyin ve tartışın.
4 Sirklere götürün. Hayvanlar ile insanların birlikte neler başardığını ve oluşturdukları farklı ilişkileri tartışın.
4 Yukarıdaki tüm gözlemler sonrasında çocuğunuzun almak istediği hayvanla ilgili sorumluluk alıp alamayacağına birlikte karar verin.
4 Evcil hayvanı aldıktan sonra önceleri sadece yardım edin. Asla çocuğunuzun bakımını üstlendiği hayvan konusunda siz sorumluluk üstlenmeyin. Sorumluluğunu sürdürmüyorsa hayvan ile ilişkisini sızlanmalara aldırmadan sonlandırın.
HANGİ YAŞA HANGİ HAYVAN
Eğer çocuğunuzun yaşı küçükse, önce ona sorumluluk kazandırmanız gerekecektir. Bunun için de tavşan, su kaplumbağası, kuş ve balık gibi bakımı kolay hayvanlar almanızı öneririz. Balığın bir sıkıntısı çabuk ölmesi. Bu da çocuğa açıklamak için zor bir durum olabiliyor.
4-5 yaşına gelen çocuğunuz için artık bir kedi uygundur. Ama ona uzun uzun nasıl oynaması gerektiğini, nasıl bakacağını, daha doğrusu siz bakarken size nasıl yardım edeceğini iyice anlatmalısınız. Kedileri ve bütün hayvanları zorla sevmemesi gerektiğini, eğer oyun oynamak istemiyorsa zorla oynamaması gerektiğini söyleyin.
Köpek sahibi olmak için çocuğunuzun yaşının biraz daha büyümesinde fayda var. Çünkü sorumluluğu daha fazladır. Onu tuvaleti için, oyun oynaması için dışarı çıkarmak gerekecektir. Bu da zamanla onun görevi olmalı...
HAYVAN ALMADAN ÖNCE
Seçtiği hayvanla ilgili ne kadar bilinçli olduğuna önem verin. Bir veteriner ile işbirliği yapın.
Evde hayvan alerjisi olan var mı, araştırın ve hayvan seçimini bu gerçeğe uygun yapın.
Çocuğunuz hayvan ile güvenli bir ilişki kurana kadar gerekli açıklamalarda bulunun. Mesela o şimdi uyuyor, şimdi onun yemek zamanı vb. gibi.
Yaşam biçiminize uygun hayvan seçmeye özen gösterin. Zamanınız varsa, sorumluluk alabileceğiniz hayvanları tercih edebilirsiniz. Ayrıca bahçeli bir yerinizin olması da önemli. Bahçeniz yoksa köpek sahibi olamazsınız demek değildir ama köpeğin cinsini seçebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 