28 Eylül 2007
Yüzümüzde zaman içinde oluşan ince kırışıklıklıkların sebeplerinden birinin de yataktaki yatış pozisyonlarımızdan kaynaklandığını biliyor muydunuz? Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Op. Dr. Semih Gök hep aynı pozisyonda uyumanın yüzdeki kırışıklıkları derinleştirdiğini söylüyor.
Yatış şeklinin yüzdeki kırışıklıklarla ne ilgisi var?
- Mesleğim gereği karşılaştığım kişilerin yüzlerini dikkatle inceler, analizini yaparım. Uzak bir mesafeden milimetrik ölçümleri yapabilen hassas gözlere sahibim. Karşımdaki yeni tanıştığım kişinin gece nasıl uyuduğunu, yatağın hangi tarafında yattığını ve eşinin yatağın ne tarafında yattığını tahmin edebiliyorum.
Peki, bunu nasıl tahmin edebiliyorsunuz?
- Yanak ve dudak arasında bizim nazolabial dediğimiz gülme çizgileri vardır. Genellikle derinlik olarak hafif bir asimetri gösterir. Bir tarafın derinliği diğer taraftan fazla ise o tarafa gece daha fazla yatıyor olabilirsiniz. Hangi tarafa dönüyor ve yan yatıyorsanız o taraf daha fazla kırışıyor ve derinleşiyor.
Eşlerin yatağın hangi tarafında yattığını nasıl tahmin edebiliyorsunuz?
- Aynı yatakta yatarken önce eşimizle birbirimize doğru döneriz. Sarılırız, uyum sağlarız. Sonra gevşeriz. Uyku bizi kollarına aldığında yanımızdaki insana sırtımızı dönerek kendimizi korumaya alırız. Böylece dış yanlara yüzümüzü döneriz ve dış etkilere karşı kendimizi koruruz. Sanırım bu içgüdüsel bedensel korunma tepkisidir.
Yalnız yatanlar ise kapı pencere ve duvara göre yatış şekillerini seçiyorlar. Burada korunma tepkimizi sırtımızı duvara çevirerek yaptığımız gibi sabah aydınlığa karşı da aynı tepkiyi verebiliriz. Dış dünyada kapalı bir alanda sırtımızı duvara, yüzümüzü pencereye ya da kapıya dönerek oturmamız gibi... Böylece kendimizi daha güvende hissederiz.
Bu durumda hastalarınıza neler öneriyorsunuz?
- Bu derinlik farkını yüzdesel oranlarla kayıt ediyorum. Simetriyi sağlamak için farklı oranlarda dolgu yapıyorum. Cerrahi uyguluyorsam gerginlik ve vektör analizlerinde farklı uygulama ile simetriyi yakalıyorum. Yatakta yatış yönleri konusunda uyarıyor, onları sırt üstü yatmaya motive ediyorum. Yan ve yüz üstü yatmanın keyfinden vazgeçemeyenlere sevimli bir uyarım var: "Zaman zaman eşinizin yerini değiştirin." (Yatakları havalandırmak gibi!)
Böylece aynı çizginin sürekli basınçla katlanması azaltılabilir. Yüz üstü yatanların, başlarını yastığa gömenlerin, hep aynı tarafına yatanların yüz yan çizgileri uyurken kırışır. Bunun için yatakta yön değiştirerek yatmanın yanakları derin kırışıklıklardan korumak açısından faydası olduğuna inanıyorum.
Sonsuz gençliğin sırrı: Lotus
Lotus çiçeği kimyagerlerin en büyük dostu. Peki neden? Kozmetik dünyasında bir fenomen haline gelen bu çiçeğin sırlarını öğrendik.
Bu çiçeğin resimlerine Mısır firavunlarının piramitlerinde dahi rastlıyoruz. Tekrar doğuşunun ve gelişmenin sembolu olan lotus, budistler için zekanın, olgunluğun ve saflığın temsilcisi. Eski çağlarda insanlar bu çiçeğin suyunu içip ona "Uzun yaşamanın iksiri" ismini vermişler. Hintliler bu kutsal çiçeği tam 70 farklı kelime ile çağırıyor. Peki lotusun sırrı ne? İnsanlar bu çiçeğin yatıştırıcı etkisinden yıllarca haberdar. Uykunun kalitesini de artırdığı söyleniyor.
Yaprakları enerji veriyor, moodumuzu yükseltiyor, vücudumuzdaki su dengesini koruyor ve enfeksiyonlarla mücadele ediyor. Çayı solunumu rahatlatıyor, kan dolaşımını destekliyor ve kan basıncını dengeliyor. Ayrıca derinin kas hareketlerini kontrol ediyor, yani kırışık oluşumunu düşürüyor. İşte bu yüzden, botoks efektinin peşinde olan lüks kozmetik sektöründe her geçen gün değeri daha artıyor. Parfüm endüstrisi de yağ içeren ve hafif kokusu olan lotus çiçeğinden vazgeçemiyor.
Farklı yüz tipleri için yüz tasarımları
Doğru uygulanmış bir fondöten cilde inanılmaz farklılık katıyor. Küçük sorunları ortadan kaldırıyor ve sağlıklı bir şekilde ışıldamasını sağlıyor.
İnce yüzlüler: Bu yüz tipi için ideal olan; yanakların iki yanını dolgun gösterecek bir makyaj hilesi. Bunun için öncelikle alın ve çenedeki uzunluğu yok etmek gerekiyor. Peki bu nasıl yapılıyor? Açık tonlardaki bir fondöten rengi yüzü öne çıkarırken, koyu tonlar ise yüzdeki bazı bölgelerin geride kalmasını sağlıyor. Profesyonel makyaj artistleri ince bir yüz hattına sahip olanlara, her iki yanak bölgesine açık tonlardaki bir fondöten uygularken alın ve çene bölgesini koyu renklerle boyamayı öneriyor.
Yuvarlak yüzlüler: Bu yüz tipinde önemli olan, yüze daha fazla köntür uygulamaktır. Elmacık kemikleri bölgesinde uygulanan gölgelendirmeler yüzün yuvarlak formunu azaltır. Alnın ortasına sürülen bir miktar koyu fondöten ise yüze derinlik kazandırır. Alnınızın daha yüksek görünmesini istiyorsanız saç köklerinin bitiminden cildinizi vurgulamalısınız. Koyu renk bir fondöten yerine arzu ederseniz terracotta bir allık da aynı işlevi görür. Bu uygulama özellikle hafif bronz tenlerde mükemmel bir görünüm sağlıyor.
Köşeli yüzlüler: En belirleyici nokta; yüzdeki geniş bölgeleri daraltmak ve daha az köşeli görünmelerini sağlamak. Bu da ancak koyu renkli bir fondötenle mümkün. Yüzün her iki tarafına özellikle de köşeli olduğunu düşündüğünüz kemiklerin üzerine fondöteni iyice yaymalısınız. Biraz daha açık tonlardaki bir fondöteni ise alında doğrudan saç köklerine sürerseniz alın mesafenizi uzatmış olur, proporsiyonlarınızın uyumlu şekilde görünmesini sağlarsınız. Koyu tonları cilde mükemmel şekilde yayın.
Nasıl hissediyorsanız öyle beslenin
İnsanların ruh durumu ve beslenmesi arasında doğrudan bir ilişki mevcut. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aşkın Yüksel’e göre hayal kırıklıkları, endişe, bezginlik, aşırı öfke ve çekingenlik yaşadığımız dönemleri bilinçli beslenerek daha hafif atlatmamız mümkün.
Ruh halimiz ister istemez sürekli olarak değişimler gösterir. Güzel başlayan bir gün trafik sıkışıklığıyla, tuttuğumuz takımın maçı kaybetmesiyle, sevgilimizle yapacağımız küçük bir tartışmayla bile birden kabusa dönüşebilir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aşkın Yüksel’e göre bu dönemleri bilinçli beslenerek daha hafif atlatmamız mümkün.
İnsanların ruh durumu ve beslenmesi arasında doğrudan bir ilişki mevcut. Hayal kırıklıkları, endişe, bezginlik, aşırı öfke, çekingenlik gibi durumlarda ister istemez iştahımız da olumsuz etkileniyor. Bu duygular bizlerin ruh halini dolayısıyla da iştahımızı olumsuz etkiliyor. Öyle ki bazen sinirlenince hemen buzdolabına koşup ne var ne yoksa hepsini silip süpürebiliyor, sigara ve alkol tüketimini artırabiliyoruz. Tam tersi durumlar da söz konusu olup tamamen iştah kaybı da görülebiliyor. Eğer böyle dönemlerde nasıl beslenmemiz konusunda bilgiliysek formumuz asla olumsuz etkilenmez ve bu dönemleri kolayca atlatabiliriz.
Hangi özel durumlarda hangi besinleri tüketeceğiz
Yorgunluk: Bu dönemde iştah olumsuz etkilenir. Kişiler yemek bile yemek istemezler. Böyle dönemlerde C vitamini yönünden zengin taze meyve ve sebzeler imdadımıza yetişir. Bu sebzelerin özellikle vitamin kaybına uğramaması için çiğ tüketilmesi önerilir. Portakal, kivi, havuç, yeşil biber, maydanoz ve içecek olarak kuşburnu ile bitkisel çaylar önerilir. Bu besinler özgüven eksikliğine de iyi gelmektedir.
Bezginlik: Bu dönemde özellikle kalsiyum açısından zengin süt, yoğurt ve peynir en büyük yardımcımızdır. C vitamini ihtiyacı da bu dönemde artacağı için taze meyve ve sebze tüketimi artırılmalıdır. Meyveli yoğurtlar ve sütler en büyük yardımcımızdır. Mevsim meyveleri ile hazırlanmış meyveli yoğurtlar bezginliğimizi bayağı hafifletecektir.
Çekingenlik: Fosfordan zengin olan balıklar, kuru baklagiller ve bulgur bu dönemi çabuk atlatmanıza yardımcı olacaktır ve kendimize olan güveni tekrar kazanmamızı sağlayacaktır. Alkol kullanıyorsak ufak bir kadeh geçici de olsa bize bir güç verecektir. Ama dozun çok iyi ayarlanması gerekir.
Aşırı Öfke: Bu dönemlerde yağlı tohumlar, özellikle fındık, ceviz ve fıstık tüketilmesi uygundur. Kafeinli içeceklerden ve kırmızı etten mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
Endişe: Endişe durumunda vücutta aşırı sıvı kaybı olacağından hafif çorba, komposto, meyve suyu içilmelidir.
Hayal Kırıklığı: Sebzelerin hayal kırıklığını hafifletici özellikleri vardır. Özellikle enginar ile kereviz oldukça etkilidir.
Yazının Devamını Oku 
24 Eylül 2007
Nefeste oluşan kötü koku, büyük oranda ağız içi kaynaklıdır. Ağız içi bir enfeksiyon, ilerlemiş bir dişeti hastalığı ya da ağız içinde birkaç saatten fazla kalmış gıda artıklarına yerleşen bakteriler, kokuya sebep olurlar. Ağız ve Diş Hastalıkları Bölümü’nden Diş Hekimi Doğan Kontacı’ya göre, alınacak 10 basit önlemle ağız kokusundan kurtulmak mümkün.
Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun:
Diş çürükleri, diş eti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içi herhangi bir enfeksiyon bakteri üremesini artıracağı için daima ağız kokusuna neden olur. Bu yüzden diş hekimizin önerilerini mutlaka dinlemelisiniz.
Ağızda var olan protez ve köprüleri kontrol ettirin: Ağız içinde var olan eskimiş köprü ve protezler zamanla gıda birikmesine yol açacağından kötü kokulara yol açabilir. Bu durumlarda yenilenmesi gerekenleri değiştirmeli, eksik olan dişlerin yerleri için gerekli tedavileri yaptırmalısınız.
Sakız çiğneyin: Tükürük, ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yoludur. İçinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antibiyotikler vardır. Bu nedenle şeker gibi bazı hastalıklarda, pek çok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan kuru ağızlar daima kötü kokuludur. Sabahları niçin ağzınızın kötü koktuğunu merak ediyorsanız yanıt buradadır; gece boyunca tükürük salgısı azalır ve ağzınızın içindeki yemek parçacıkları uzun süre burada durur. Bakteriler de onları afiyetle kullanır ve çürütür. Böylece sabahları ağzınız kötü kokabilir. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Nane şekerleri ve tatlı sakızlar genellikle işe yaramaz ve durumu daha da kötüleştirir. Tarçın kullanın: İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanabilirsiniz. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir.
Daha fazla su için: Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca farklı yararının yanında dilinizin kurumasını da önler ve ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah haline gelir. Su, ağız içindeki bakterilerin minimumda tutulması için direkt yardımcıdır. Ayrıca tükürük salgısını artırarak da yardımcı olur.
Asla burnunuz tıkalı uyumayın: Sinüzit gibi hava yolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar, geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur. Bu durum ağzı ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükürük salgısı durumu daha kötü hale getirir. Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.
Basit şeker tüketiminizi azaltın: Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar, ağız içindeki bakteriler için inanılmaz bir hazinedir. Bu tür şekerleri çok kolay kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler (atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu gibi) diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını süratle bozarlar. Bu nedenle basit şeker tüketiminizi azaltmalısınız. Bu da tıpkı su içmek gibi onlarca yararın yanı sıra ağız kokusunun azalması konusunda da yardımcı olacaktır.
Lokmaları iyi çiğneyin: Bu sayede yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine yardımcı olur.
Diş ipi kullanın: Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz. Özellikle diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızlı bakteri çoğalmasına neden olabilir.
Sigara içmeyin: Sigara içmek ağız kuruluğuna neden olduğundan ağız kokusuna yol açar. Ayrıca bir diğer ağız kokusu nedeni olan diş eti hastalıklarına da zemin hazırlar.
Tedavi şart
Ağız kokusunun öncelikle sebebi teşhis edilmeli ve buna göre tedavisi yapılmalıdır...
- Tüm diş çürükleri tedavi edilmeli.
- Dişeti hastalığı tedavi edilmeli. Dişeti cebi ve diş taşları elimine edilmeli.
- Gömük ve yarı gömük 20 yaş dişleri çekilmeli.
- Hatalı ya da eskimiş köprü ve protezler yenilenmeli.
n Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar
n Şeker hastalığı (Aseton kokusu gibidir.)
n Böbrek yetmezliği (Balık kokusu gibidir.)
n Karaciğer yetmezliği
n Metabolizma bozuklukları (Teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu.)
n Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır.)
Derin nefes al
daha mutlu görün
Uzmanlar, daha sağlıklı ve mutlu görünmenin yolunun aslında tamamen kişinin kendi elinde olduğu görüşünde birleşiyor. İşte, aslında uygulaması hiç de zor olmayan ipuçları...
n Kahkahayla gülmek: Vücudun endorfin salgısı artıyor. Kimyasallar enerji seviyesini yükseltirken aynı anda depresyonu yatıştırıyor. Stres hormonları da bu sırada düşüşe geçiyor. Tüm bu etkiler, kahkahalarla gülmenin üzerinden 12 saat geçtikten sonra bile devam ediyor.
n Su içmek: Uzmanlara göre gün içinde mutlaka 8 bardak su içmek gerekli değil. Her vücudun su gereksinimi farklı çünkü... Bilinmesi gereken önemli nokta, susamamış olsanız bile yemek sırasında mutlaka su içmeniz gerektiği. Bu, vücudun nem ihtiyacını karşılıyor.
n Derin nefes almak: Stresi anında yok ediyor. Sinirlendiğiniz an, artan kan basıncınızı düşürmek için bir dakika içinde toplam altı kez yavaş yavaş ve derin nefesler alın.
n Yeterli uyku: 7’den 70’e her insanın günlük uyku ihtiyacı bir gecede 9,5 saattir. Az uyku ruhsal durumunuzu tahrip eder, sinirlilik yaratır, hafıza ve sorun çözme yetilerine zarar verir.
n Masaj yaptırmak: İyi bir masaj, mutluluk hormonu seratonini açığa çıkarıyor.
Cildiniz yorgun mu görünüyor
Cildiniz yorgun görünüyorsa, bol su içmeniz ve yüzünüze her zamankinden daha fazla pembe renkli allıkla tazelik katmanız gerekiyor. Ya sivilceler... Antiseptik göz damlası ciltteki sivilcelerin daha hızlı bir şekilde kaybolmasına yardımcı olur. Dolgun dudaklar için mükemmel bir ipucu mu istiyorsunuz? Dudaklarınıza bir damla nane yağı damlatın. Nane yağı buradaki kan dolaşımını hızlandıracak ve dudaklarınıza hem renk hem de dolgunluk katacaktır.
Tırnaklar 80’lerin etkisinde
Geçtiğimiz yıllarda pek de sempatik bulunmayan uzun tırnak trendi, şimdilerde ekstra uzun ve canlı renklerdeki ojelerle 80’lerin ruhunu yeniden canlandırıyor. Modacı Karl Lagerfeld’in kış sezonu için hazırladığı defilesinde uzun tırnaklı modeller neon renkli ojeleriyle dikkat çekiyordu. Eğer tırnaklarınızı uzatmak için sabrınız ya da zamanınız yoksa, üstelik tırnaklarınız çabuk kırılıyorsa, o zaman takma tırnaklar size bu konuda yardımcı olacaktır.
Özel bir gecede kıyafetinizle bir bütün oluşturmak istiyorsanız, takma tırnaklarınızı istediğiniz boyda törpüleyerek kullanabilirsiniz. Trend gözcüleri şimdilerde "French" stili uzun tırnakların oldukça moda olduğu görüşünde... French uygulamaları, yarım ay şeklinde ve güçlü tonlardaki tırnaklarda hayli sıra dışı görünüyor.
Yazının Devamını Oku 
22 Eylül 2007
Gün geçmiyor ki, zayıflamaya yardımcı yeni bir besin destek ürünü piyasaya çıkmasın. Son dönemde bilinçsizce kullanılmaları ya da içeriklerindeki tehlikeli maddeler yüzünden ölümlere yol açmaları dolayısıyla onları büyüteç altına aldık ve uzmanına sorduk: Besin desteklerini nasıl kullanalım?
Besin destekleri, isminden de anlaşılacağı gibi destekleyici olarak görev yapıyor. Kapsül, likit veya toz halinde bulunuyor. Kullanılmalarının nedeni, vücudun günlük gereksiniminin karşılanmasına ve böylece daha sağlıklı bir beslenmeye yardımcı olmak olarak açıklanabilir. Beslenme bozuklukları, yaşam tarzı, gıda üretimindeki sanayileşmenin etkileri, hastalıklara engel olabilmek, kaliteli ve sağlıklı bir yaşam (anti-aging) isteği besin desteklerine gereksinimi giderek artırıyor.
Yan etkisi olabilir
Douglas Labs Medikal Direktörü Genel Cerrah Doç. Dr. Cengiz Kayahan’a göre, bu ürünler genel anlamda ilaç olmasalar da içeriklerindeki maddelerin özelliğine bağlı olarak ilaç gibi etki gösterebiliyorlar; "İstenmeyen etkilerin oluşmaması için kullanılacak besin desteğinin seçimi konusunda mutlaka bir uzmandan bilgi almalı. Her ne kadar doğal destekler yan etkisi olmayan veya en az olan ürünler olarak tanımlansalar da, kullanıcının mevcut hastalığına bağlı olarak yan etkilerin görülme olasılığı her zaman akılda tutulmalı" diyor.
Besin takviyesi kullanmada bir diğer önemli nokta da etkilerinin ilaçlardaki gibi derhal görülmeyip, zamanla ve düzenli bir kullanıma bağlı olarak ortaya çıkması. Kullanımdaki düzen ve gerekli süre, beklenen etkilerin görülmesindeki en önemli etken. Doç. Dr. Cengiz Kayahan, her şeye rağmen besin desteklerini asla bir ilaç olarak kullanmamak gerektiği üzerinde duruyor; "Bu ürünlerin kullanımında da dikkat edilmesi gereken önemli noktalar söz konusu. Bu hem bireysel hem de ürüne bağlı özellikleri içeriyor. Herkesin kendine has bir özelliği olması nasıl kabul edilebilir bir nokta ise herkesin gereksinimleri de bu anlamda farklılık gösterir. Bu anlamda her kullanıcıyı, ürünler açısından standardize etmek yanlış. Öncelikle gereksinimlerin belirlenmesi gerekir. Bunun için de mutlaka uzman bir danışmana başvurmak gerekir".
Önemli noktalar
Besin destek ürünleri son zamanlarda sayıları her geçen gün artan firmalar tarafından üretiliyor. Bu yüzden dikkat edilmesi gereken noktalar önem taşıyor;
n Üretici firmanın güvenilir olması ilk dikkat edilmesi gereken unsurlardan biri. Firmanın; güvenilirliği gösteren belgelere (GMP, CMP vs...) sahip olup olmadığı araştırılmalı, ayrıca ürünlere ait güvenilirlik sertifikası veya onayına (FDA) dikkat edilmeli.
n Ürünlerde etiket bilgileri aranmalı. Etikette içeriklerin tam ve açık bir şekilde ifade edilmesi zorunluluğu vardır. Ayrıca üretim yeri ve firması da açık bir şekilde belirtilmelidir. İletişim adresleri ile kolayca kontakt kurulabilmeli. Böylece kişiler ürünler ve üretici firma hakkında yeterli bilgiye de daha kolayca ulaşabilir.
n Besin desteklerinin yanlış seçimi ve kullanımı hem gereksiz tüketimi hem de sağlık sorunlarını beraberinde getirir. Bu nedenle gereksinimleri belirlemek, doğru ve kaliteli ürünleri kullanmak gerekir. Sonuç olarak, besin destekleri doğru şekilde kullanıldığında sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için hayatımızda önemli bir yer tutar.
Kremlerin içeriğindeki 6 önemli madde
Kremlerin etkilerinin nereden geldiğini bilmek istiyor musunuz? İçeriklerinde kullanılan maddelerden... İşte, hücreleri kuvvetlendiren ve cilde pürüzsüzlük kazandıran maddelerden en önemlileri:
Yeni nesil kremler zarar görmüş cildi sadece tedavi etmekle kalmıyor aynı zamanda cildin erken yaşlanmasını da engelliyor. Folik asit ve keratin kozmetikte yeni keşfedilen iki madde. Her ikisi de yaşlılık izleriyle doğrudan hücrelerde savaşıyor. DNA’yı koruyup güçlendirirken aynı zamanda hücrelerin de yenilenmesine yardımcı oluyorlar. Cilt gerginleşiyor ve derin çizgilerde belirgin bir yumuşama gerçekleşiyor.
1- Pro-xylane: Akçaağaçtan elde edilen bu şeker türevi cildin tüm katmanlarında etkili. Böylelikle cildin içteki yapısını yeniden yapılandırıyor ve güçlendiriyor.
2- Coenzym Q 10: Hücre aktivasyonunu harekete geçirmek için gerekli enerjiyi sağlıyor. Cildin yaşlanmasında birinci dereceden sorumlu olan zararlı serbest radikallere karşı koruyor.
3- C ve D vitamini: Serbest radikal avcılığı yapıyor. E vitamini nem dengesini sağlayıcı etksiyle aynı zamanda cildin elastikiyetini düzeltiyor.
4- Retinol: Ya da A vitamini kolajenlerin yeniden üretiminden ve derin kırışıklıkların oluşumunun engellenmesinden sorumlu yağ maddesi.
5- Folikasit: Hücrelerin hızlı bir şekilde yenilenmesini, DNA’ların daha iyi korunmasını ve zararlı UV ışınlarından aşırı derecede zarar görmüş cildin kendini süratle yenilemesini sağlıyor.
6- Keratin: Ciğerler ve böbreklerde iki aminoasitten oluşan ve aslında kas hücrelerinin oluşumunu sağlayan yapı elementidir. Cildin günlük yenilenme sürecini sağlayan enerji için hücrelere ihtiyacı olan maddeleri iletiyor ve aynı zamanda onları stabilize ediyor.
Kışın solgun yüzüne canlı renkler geliyor
Pop-Art makyaj
Sezonun canlı renklerdeki makyaj paleti soluk kış günlerine biraz yaz havası katacak gibi görünüyor.
1- YSL’den dudaklara
canlı renk sağlayan Lip Twins Gloss.
2- MAC’den gözlere güneş ışıltısı katan "Chrome Yellow" far.
3- YSL’den "Marine Reflections" eye-liner.
4- MAC’den 80’ler ruhunu yansıtan "Cobalt" göz farı.
5- Givench’den yüze tazelik kazandıran "Secret Blush" allık.
Bu kış tasarımcılar ve makyaj artistleri sarıdan pembeye hatta fuşyaya ve turkuaza kadar hem kıyafetlerde hem de yüzlerde renklerle oynadıkları oyunlarında sınır tanımıyor. Güçlü tonlar giysilerde genellikle "solo" olmayı seçerken, bize sadece gözleri ya da dudakları vurgulamak düşüyor.
Gerçekten de kışın solgun yüzünü canlandırıcı neon renklerin yanına sadece ten makyajı için seçtiğiniz tonları eklemek yeterli. Pudra formundaki farlar daha etkili renklere sahiptir.
Özellikle hafif nemlendirilmiş bir fırça yardımıyla sürüldüklerinde ışıltılı bir görünüme de bürünürler. Böylelikle eye-liner olarak bile kullanılmaları mümkün.
İşte, sezonun pop-art trendinin sadece birkaç dakika içinde yüzlere yansıması bu kadar kolay...
Canlı renklerdeki makyaj paleti soluk kış günlerine biraz yaz havası katacak gibi görünüyor. Tabii solgun yüzler de canlanıyor.
ÜRÜN MARKET
Aydınlık bir cilt için
İleri teknoloji ile geliştirilmiş ciltteki lekelerle savaşan ve yenilerinin oluşumunu önleyen, cildin doğal ışıltısını ve güzelliğini korumaya yardımcı, cildi nemlendiren ve sıkılaştırmaya yardımcı etkili formüller... Transvital Laboratuarları’nda geliştirilen White Light Concentrate Serisi, doğal ve saf içeriklerin birleşiminden oluşan, cildin doğal ışıltısını ve renk eşitsizliklerini dengeleyici, cilde sağlıklı bir görünüş sağlayan yoğun ve komple bir bakım sunuyor.
Bakışlarınıza bir ışık katın
Layla Cosmetics, tırnak bakım ürünleri dışında ürettiği makyaj ürünleri ile kadınların hayatını renklendiriyor. Glitter in Eyeliner (Parıltılı Eyeliner) bakışlara ışık katıyor. Kolay ve farklı kullanım şekilleri ile parıltısı gün boyu sürüyor. Altın, dore, pembe, mavi, kırmızı ve fuşya olmak üzere 6 farklı renk seçeneği bulunuyor.
Yazının Devamını Oku 
21 Eylül 2007
Doğal kozmetik yükselişte. Şimdi ünlü kozmetik markaları da ekolojik kurallara uygun ürünleriyle dikkat çekiyor. Birçok güzellik markası "bio" ürünleriyle iddialı. Cameron Diaz ve Julia Roberts gibi ünlü Hollywood yıldızları da bu ürünlerden kullanıyor. Ünlü modacı Stella McCartney doğanın kucağında bir çiftlikte yaşıyor. Web sitesinde doğal yaşamla ilgili sayısız öneriler veriyor. Geçtiğimiz aylarda piyasaya sunduğu markası "Care" de doğanın kurallarına uygun ürünlerden oluşuyor. Giderek daha fazla insan ekolojik yaşamın kurallarına ayak uydurmaya başlıyor. Kozmetik de bu trendden uzak değil. Birçok güzellik markası "bio" ürünleriyle iddialı...
Besinlerden sonra kozmetik de ekolojik ürünlere ağırlık verir oldu. Artık birçok insan bu konuda eskiye oranla daha bilinçli hareket ediyor. Hedonistler doğanın ve atmosferin risk altına girmesinin ardından artık evlere ulaştı. Diş fırçalama sırasında musluğu kapatma ya da fazla ışıkların söndürülmesi gibi küçük adımlarla gündelik yaşama el attılar. Ekolojik yaşamın ilk kurallarından biri şüphesiz yaşam tarzını değiştirmek. Alışveriş alışkanlıkları da bunlardan biri. Peki tüm bunlar kitlelere nasıl yaygınlaştırılacak. Tabii ki, ünlü isimlerin önderliğinde... Cameron Diaz ve Julia Roberts gibi ünlü Hollywood yıldızları doğal kozmetik kullandıklarını açıkladılar.
DOĞALLIK NE KADAR DOĞAL
Doğal kozmetik, yazılıp çizilenler kadar doğal mı peki? Problem, "biyolojik", "doğal" ve "organik" tanımlarının pek iyi korunamamasında. Bazı ürünlerde çok az miktarda bitkisel içerik kullanılıyor. Ama buna karşın yüksek oranda sentetik madde kullanılıyor. Ve yine de doğal kozmetik olarak satışa sunulabiliyor. Oysa içeriklerin yüzde 95 oranında doğal yani bitkisel ve mineral katkılı olması şart. Bitkiler, kontrolleri gerçekleştirilmiş biyolojik yapıya sahip olmalı. Üretim sırasında yabancı maddeler kullanılmamalı.
Erkeklerde Beatles modeli geri geliyor
Geçtiğimiz günlerde System Professional Just Men’in, The Ritz Carlton’da düzenlenen özel gecesinde bir şov gerçekleştiren Alman saç tasarımcısı Marcus Salm, 2008 trendlerini ve erkek saç bakımı uygulamalarındaki son yenilikleri anlattı.
2008 sezonunda erkek saçlarında sade ve klasik modeller ön planda. 60’lı ve 80’li yıllardan esinlenerek hazırlanan modeller göze çarpıyor. Saç boyları ise çeşitlilik gösteriyor. Sezonun en dikkat çekici tarzı ise efsanevi Beatles grubu üyelerinin saç modelleri. Kontürleri net çalışılmış kesimler dikkat çekici. Kıyafetlerdeki düz ve sade kesimler ve kumaşların kalitesi saçlara da yansıyor. Önceki sezonlardaki saç kesimleri daha dağınık iken şimdi daha kısa ve net çizgiler görülüyor. Özellikle alt bölümlerde temiz ve net kesimler var.
Ev işi yaparak zayıflayın
Diyet yapmadan, sadece sağlıklı beslenerek, basit bir ev işi programıyla zayıflamaya ne dersiniz? Anne-Marie Millard’ın yeni kitabı yarım saatte 90 ila 200 kalori harcayabileceğiniz egzersizlerle dolu.
Spor yapmak için vaktiniz mi yok? Evdeki koşu bandınızı elbise askılığı olarak mı kullanıyorsunuz? Ev işlerini yardımcınız mı yapıyor? Diyet yapmadan, sadece sağlıklı beslenerek, basit bir ev işi programıyla zayıflamaya ne dersiniz? Anne-Marie Millard’ın yeni kitabı işte tüm bu sorulara cevap niteliğinde...
Geçen sezon aldığınız kıyafetlerinizin içine artık giremediğinizi fark ettiğiniz an, birşeylerin yanlış gittiğini de anladınız. Üstelik bacaklarınızdaki selülitlerin her geçen gün daha da belirgin hal alması da hayra alamet değil. Artık haftada bir kez bile olsa, elektrik süpürgenizi elinize alarak, temizliğe gelen yardımcınızın gözünden kaçan tozlardan kurtulmayı, mutfak dolaplarınızı düzenlemeyi, viledayla evinizde adeta buz pateni yapmayı keyifli egzersizlere dönüştürme zamanı. Selülitlerinizden kurtulmak ise dişinizi fırçalarken, kettle’da su kaynatırken, ütü yaparken geçirdiğiniz bekleme süreleri kadar kısa.
Kitap, yarım saatte 90 ila 200 kalori harcayabileceğiniz egzersizlerle dolu. Üstelik hepsi rengarenk çizimler ve detaylı açıklamalarıyla...
Kirli cilde peeling uygulamak doğru değil
Yağlı ve siyah noktalı cilt tipine sahip olanlar peeling’den uzak durmalı. Çünkü cilt, peeling uygulamasıyla daha stresli hale gelebiliyor.
Siyah noktalı ve dengesini yitirmiş sorunlu bir cilt genel olarak dış etkenlere açıktır. Tam da bu hali onun daha da kirlenmesine yol açabiliyor. Bu tip bir cilde sahipseniz öncelikle alkol içerikli temizleyici ürünlerden ve peeling’lerden uzak durmalısınız. Çünkü cilt zaten dış etkenlerin olumsuz şartlarıyla savaş halinde. Peeling uygulaması ise bu savaşı onun için daha zorlu hale getirecektir. Cilt savunmasını zayıflatır. Peeling ürününün içindeki maddeler de temiz olmayan ciltlerde "kartopu" etkisi yarattığı için cildi enfeksiyonlara açık hale getirir. Bu arada gözeneklerin tıkanmasına sebep olabilecek yağlı kremlerden ve pigment içeren bakım ve kozmetik ürünlerinden de uzak durmak gerekir.
Kapatıcı ürünler ve fondötenler kötü bir cilt yapısı sözkonusuysa yardımını alabileceğimiz ürünlerin başında geliyor. Ama bunların sadece kısa süreli çözümler olduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü gözenekler kirleniyor ve daha fazla siyah nokta oluşuyor. Bu yüzden bir dermatolog öncelikle çözüm bulabileceğiniz kişi olmalı. Onun önerileri doğrultusunda da cilt tipinize göre kullanacağınız ürünleri daha sonra belirleyebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
16 Eylül 2007
Paris’ten New York’a kadar tüm moda gösterilerinde ortak nokta, bu kış saçlarda kahve tonlarının hakim olduğu yönündeydi. Defilelerde görev alan 50 modelin yarısından fazlasının saç rengi, kışın bu trend rengini taşıyordu. Hollywood da koyu saçların etkisinde kalmış görünüyor. Cameron Diaz, Drew Barrymore gibi isimler şimdilerde espresso tonlarına kendilerini kaptırmış görünüyorlar.
ugüne dek dikkat çekmek isteyen her kadın sarışın olmayı seçti. Oysa kahve tonlarının kadınlara sunduğu çok daha fazla şey olduğunu hatırlatmakta yarar var; güçlü bir karakter, yumuşak görünümlü yüz hatları ve zeka... Belçikalı sosyolog Leo Jammes’e göre doğru saç tonları, kadınların mesleklerinde başarılı olmalarında önemli rol oynuyor. Nobel ödüllüler arasında koyu renk saçlıların ağırlıkta olduğu da bir başka gerçek...
Kahve tonlarının en güzel yanı, saçlardaki ara tonların değişen ışıkta belirginleşmesi... Eğer siz de saçlarınızda bu tür ışık oyunları istiyorsanız, o zaman kuaförünüz size yardımcı olacaktır. Aklınızda bulunsun; özellikle altın-bej, saçların doğal rengiyle mükemmel uyum sergileyen ikililerdendir...
KAHVERENGİ KİME YAKIŞIYOR
Açık renk saçlara sahip olanlar, kahve tonlarına dönmeden önce bu rengi bir perukla deneyebilirler. Keskin bir dönüşüm yerine saç aralarına serpiştirilecek altın ışıltılarıyla rengi yumuşatmak yerinde olur. İnce tutamlara uygulanan farklı kahve tonları, yüzün doğallığını da bozmayacaktır. Kahverenginin açık tenlilere uygulanan sıcak tonları, cildin daha taze ve sağlıklı görünmesini sağlar. Fazla koyu tonlar ise solgun bir görünüme neden olur. Uzmanlar açık tenli kadınlara çikolata ve karamel tonlarını kullanmalarını öneriyor.
KAHVE TONLARININ BAKIMI
Haftada en az bir kez yapılan derinlemesine saç bakım kürleri, saçların ışıltısını yeniden kazanmasına yardımcı olur. Bu arada saç uçlarına düzenli olarak bakım losyonu sürmeyi de ihmal etmeyin. Renkli saç bakım şampuanları ise boyalı saçlara ekstra bir ışıltı kazandırır. Böylelikle hassas renk pigmentleri, UV ışınlarının olumsuz etkilerinden korunur ve saç rengini uzun süre muhafaza edebilir.
Yeni sezonun rengi mor
Geçtiğimiz kış sezonundan itibaren renkler arasında öne çıkmaya başlayan mor, bu yıl da kadınları mest etmeye devam ediyor.
Tasarımcıların ve makyaj artistlerinin oyunlarına ortak ettikleri mor renk, şimdilerde özellikle farlarda kendini gösteriyor. Kahverengi ya da yeşil gözlere mükemmel bir ışıltı veren moru kullanmak için elbette biraz cesaret de gerekiyor.
Üst göz kapaklarınızı ortasına kadar yay şeklinde krem formlu bir farla boyayın. Farı yaymak için bir göz fırçası kullanmanız yerinde olacaktır. Farı önce göz kapaklarının dış tarafından ortasına kadar ince bir çizgi halinde çekin. Daha fazlası abartılı bir görünüme yol açabilir. Ardından kirpiklerinizi siyah maskara ile belirginleştirmeniz yeterli olacaktır.
Soğuk günlere hazırlanın
Yaz bitmiş olabilir ama Akdeniz’in en güzel günleri aslında tam da bu mevsimde yaşanıyor. Bölgedeki oteller, hálá tatilini yapmamış olanlar, özellikle de bedenini stres ve gerginlikten arındırmak isteyenler için inanılmaz programlar sunuyor. Bunlardan biri de Hillside Beach Club’a ait "Sanda Escape Days"... Vücudunuzu kışın zorlu günlerine Fethiye’nin Kalemya Koyu’nda hazırlamak için henüz geç kalmış sayılmazsınız.
7-11 Ekim tarihleri arasında burada özel bir programa başlanacak. Masaj derslerinden spa bakımlarına, sabah jimnastiğinden pilatese kadar pek çok ilgi çekici aktivite, aynı zamanda keyifli günlerin de habercisi... Bu durumda sizin yapmanız gereken tek şey, kendinizi Balili uzman terapistlere teslim etmek ve huzurlu günlerin tadını çıkarmak...
Mükemmel vücutların sırrı: Pilates
Madonna dahil birçok ünlü isim, kusursuz vücutlarını pilatese borçlu... Peki, bu nasıl oluyor? Dünyanın birçok ülkesinde en etkili egzersizlerden biri olarak kabul gören pilates, bundan 30 yıl önce Joseph H. Pilates tarafından keşfedilmiş. New York’daki dans stüdyosunda tanınmış oyuncularla uygulamaya başladığı bu spor başarıya ulaşınca, ünü tüm dünyaya yayılmaya başlamış ve bugünlere kadar gelmiş.
Artık neredeyse her fitness merkezinde pilates yapılıyor. Bu etkili egzersiz programı, vücudu gerginleştirirken aynı zamanda beden ve ruh dengesini de sağlıyor. Uzakdoğu sporları olan yoga ve Tai Chi beden-ruh ilişkisine işaret ederken, pilates de vücudun doğal sağlığının anahtarı olarak gösteriliyor.
Ancak egzersizler kadar önemli olan iki şey daha var ki, onlar da disiplin ve konsantrasyon... Düzenli olarak pilates metotlarına göre egzersiz yapanlar, sadece güçlü bir kas sistemine ve biçimlenmiş vücut hatlarına sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda pozitif bir yaşam algısıyla hareket etmeye başlıyor. Metabolizma ve oksijen alışverişi artıyor, bunun sonucunda mutluluk hormonları da harekete geçiyor.
Yazının Devamını Oku 
15 Eylül 2007
Yediğiniz her besinin vücudunuzda gerçekten ne kadar etkili olduğunu biliyor musunuz? Ya da verdiği zevki... İşte, Amerikalı yazar Marrena Lindberg’in satış rekorları kıran kitabı "The Orgasmic Diet" bu soruların cevabını veriyor. Üstelik ilk kez garantili orgazmı bilimsel verilere dayandırıyor ve kadınların libidosunu yükselten besinlerin oranlarını veriyor!
eşke her şey filmlerdeki kadar mükemmel olsa... Oysa gerçek hayatta birçok çift için sağlıklı bir cinsel yaşam neredeyse hayal. Araştırmalara göre Amerikalı kadınların yüzde 75’i orgazm sorunu yaşıyor. İçlerinden yüzde 12’si ise hayatlarında hiç orgazm olmamış. Peki, size mutlu bir cinsel yaşamın bugüne dek sürdürdüğünüz beslenme alışkanlıklarını değiştirdiğinizde tamamen farklı bir boyuta geleceğini söylesek? Lindberg, özellikle vajinal orgazm sorunu yaşayan kadınların önerdiği diyetle hayatlarının değişeceğinin garantisini veriyor kitabında. Peki, bu mucizevi diyetin sırrı ne dersiniz... Lindberg, kitabında mutlaka yenmesi ve kesinlikle uzak durulması gereken besinleri şöyle sıralıyor:
Karbonhidratı az, "orgazm katili" şeker ve kafeinden mutlaka uzak durulan bir beslenme programı uygulayın.
Her gün düzenli olarak balık yağı kapsülleri alın.
Düzenli olarak pelvik kaslarını güçlendiren Kegel egzersizleri yapın.
Beyinde bulunan iki kimyasal olan serotonin ve dopamin libidoyu düzenler ve genital bölgeye kan akışını hızlandırır.
Haftalık diyet programı
Her gün mutlaka bir parça bitter çikolata yiyin.
1 adet multi-vitamin tableti alın (ya da bir bardak portakal suyu için).
Kilonuza bağlı olarak her sabah balık yağı hapı alın.
777 mg kalsiyum, 270 mg magnezyum ve 4-7 mg çinko mutlaka alınmalı.
Her öğünde vüdunuzun ihtiyacı
Kendinizi gerçekten zinde ve sağlıklı hissetmek istiyorsanız, öğünlerinizde aşağıdaki besin maddelerinden asla vazgeçmemelisiniz.
Yüzde 30 protein (et, süt, sebze ve meyve).
Yüzde 30 yağ (zeytinyağı ya da et, süt ve kümes hayvanları etinde bulunan doymamış yağ).
Yüzde 40 karbonhidrat (beyaz ekmek, patates).
Her gün ihtiyacınız olan 27 mg demir tableti.
PAZARTESİ
Kahvaltıda;
Yoğurt ya da köy peyniri, böğürtlen ya da çilekli müsli.
Öğle yemeğinde;
Sezar salatası, ızgara tavuk, parmesan peyniri ve sirke.
Akşam yemeğinde;
Acı soslu bonfile, yeşil biber, soğan halkaları ve avokado.
SALI
Kahvaltıda;
Domatesli omlet, soğan ve yeşil biber.
Öğle yemeğinde;
Izgara sebze ve taze meyve.
Akşam yemeğinde;
Küçük bir porsiyon pilav eşliğinde fındık yağıyla pişirilmiş parça et, brokoli, soğan halkaları, mantar ve taze sebze.
ÇARŞAMBA
Kahvaltıda;
Sahanda yumurta, bir dilim tost ekmeği.
Öğle yemeğinde;
Peynirli sandviç ve büyük boy karışık salata (bu kez sirkesiz).
Akşam yemeğinde;
Kızarmış tavuk parçacıkları, yoğurt, soğan halkaları, sarmısak ve zeytinyağlı domates, biber salatası.
PERŞEMBE
Kahvaltıda;
Yoğurtlu müsli ve isteğinize bağlı meyve parçacıkları.
Öğle yemeğinde;
Üzerine mayonez sürdüğünüz bir dilim ekmeğin üzerine jambon ve beyaz peynir, yeşil biber, havuç dilimleri.
Akşam yemeğinde;
Kızarmış tavuk, brokoli ve zeytinyağlı karışık salata.
CUMA
Kahvaltıda;
Yumurtalı omlet, soğan halkaları, peynir ve yeşil biber.
Öğle yemeğinde;
Üzerine siyah zeytin, haşlanmış yumurta dilimleri, beyaz peynir eklediğiniz ton balıklı salata.
Akşam yemeğinde;
Üzerine peynir rendelenmiş kızarmış patlıcan ve karışık salata.
Bu teknikle bedeninizi
verimli kullanın
Masa başında saatler geçiriyor, trafikte araba kullanırken kamburlaşıyor ve giderek bedenimizi iyi kullanma yeteneğimizi yitiriyoruz. Bunun doğal sonucu olarak da bir takım stres kalıpları geliştirerek sırt ve baş ağrıları, huzursuzluk, uyuşukluk ve cinsel arzuların yitmesi gibi problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Yaklaşık 100 yıl önce geliştirilen ve bugün dünyaca kabul gören Alexander tekniği bedenlerimize hoyratça davranmayı ve onu ihmal etmeyi engelliyor.
Bedeni daha sağlıklı ve verimli kullanmayı öğreten bu teknik, aynı zamanda ruhsal ve zihinsel gelişmeler kaydetmemize de yardımcı oluyor.
Hareket kabiliyetini ve düşünme yeteneğini geliştiren bir teknik olarak bilinen Alexander tekniği, son dönemde tüm dünyada bir tutkuya dönüşmüş durumda. Aktörlerin, dansçıların duruşlarını dengelemek, vücut formlarını düzeltmek ve düşünce güçlerini kontrol etmek amacıyla tercih ettikleri bu teknik, stresi azaltıcı etkisiyle de şimdilerde dikkat çekiyor.
Nar ye, yaşlanma
Bundan tam 2400 yıl önce Hipokrat şöyle demişti; "Yediklerin ilacın olmalı ve ilacın yediklerin..." İşte, nar meyvesinin hikayesi de bu anlamlı söz kadar eskilere dayanıyor. Bize hayatın mucizesini sunan nar, sadece rengi ve formuyla değil kırmızı yaprakları ve kırmızı meyve tanecikleriyle de kendini kanıtlıyor. Doğanın gücünü ve yenilenme yeteneğini bağışıklık sistemine katan bu meyvenin yararları saymakla bitmiyor.
Son yıllarda yapılmış bazı araştırmalar narın tam 5 bin yıldır insanlık tarafından bilindiğini ortaya koyuyor. Kabuğu ve suyu geçmiş yüzyıllarda hem mürekkep hem de yöresel halıları renklendirmede kullanılıyormuş. Oysa sağlığımız açısından da bir dizi yararı biliniyor nar meyvesinin. Yüksek konsantrasyonunda bulunan yağ asitleri vücuttaki metabolizma sürecini hareketi için önem taşıyor. Ayrıca mükemmel bir su ve besin deposu olarak biliniyor. İçeriğindeki betakaroten, B1, B2 ve C vitaminleri, kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, protein ve bir anti-oksidan olan polifenol barındırıyor. Düzenli kullanımı erken yaşlanma belirtilerinden ve kalp, dolaşım bozukluklarından koruyor. Ayrıca taze suyu kansızlığa, hazım sorununa iyi gelirken, güçlü kanamayı, aşırı terlemeyi ve ishali durduruyor.
Yazının Devamını Oku 
14 Eylül 2007
Kasları güçlendiren egzersizler giderek trend bir spora dönüşüyor. Neden olmasın? Kolay hareketlerle bile kısa bir sürede vücudunuzu forma sokmanız ve yağlarınızı kaslara dönüştürmeniz mümkün... Ağırlık kullanarak yapılan egzersizler, vücudunun her bölgesini çalıştırmak isteyenler için ideal. Üstelik etkileri de oldukça belirgin. Bu egzersizler birkaç etkiyi aynı anda gösteriyor çünkü.
Göğüs ve sırt kaslarınızı geliştirmek istiyorsanız; ellerinizi yerde omuz hizasında açarak dizlerinizin üzerine çökün. Sağ bacağınızı geriye doğru kaldırın. Bu sırada dirseklerinizin üzerinde vücudunuzu yere doğru yaklaştırın. Bacaklarınız ve sırtınız düz bir çizgi oluştursun. Kollarınızı yeniden gerginleştirin ve bacaklarınızı eski pozisyona getirin. Aynı hareketi diğer bacağınızla da gerçekleştirin.
Karın kaslarınızı geliştirmek istiyorsanız; sırt üstü yere uzanın. Kollarınızı vücudunuzun iki yanına uzatın. Şimdi bacaklarınızı 90 derecelik bir açı oluşturacak şekilde yukarıya doğru kaldırın. Nefes alın, karın kaslarınızı gerin. Bacaklarınızı yeniden yere uzatın.
Bacak ve popo kaslarınızı geliştirmek için; dizlerinizi hafif kırarak ayakta düz bir şekilde durun. Şimdi ellerinizle yukarıda bir şeyleri tutmaya çalışır gibi kollarınızı olabildiğince yukarıya doğru uzatın. Aynı hareketi birkaç kez tekrarlayın.
Kara büyü
Siyahın modası hiç geçmiyor. Hem podyumların hem de makyaj ürünlerinin ası, kendi güvenli duruşuyla gözlerde, dudaklarda ve tırnaklarda asaletini bu sezon da korumaya devam ediyor. Bu kez hem tasarımcılar hem de makyaj artistleri siyahı detaylarla güçlendirmeyi yeğliyor. Gözlere o ihtişamlı dumanlı etkiyi veren bu renk, kış aylarında özellikle tırnaklarda ve dudaklarda da tercih ediliyor. Tabii siyah göz kalemi ve maskaranın göz makyajındaki etkinliğini unutmamalı.
Güzel görünmenin en önemli detayı TIRNAKLAR
Şeytan tırnakları, kırılmalar, tırnakların boyanması bundan böyle bir sorun olmaktan çıkıyor. Size önereceğimiz düzenli tırnak bakımı programı kısa ya da uzun kullandığınız tırnaklarınıza sağlıklı bir görünüm katacak.
Yumuşak ya da kırılgan tırnaklar çoğu zaman bize hayatı zorlaştırır. Bunun için düzenli manikür (haftada bir kez ideal) dışında dengeli beslenme ve bakım şart. Tırnakların bakım programı aslında kökten başlamalı ya da büyüme hormonlarının en yoğun şekilde bulunduğu tırnak yatağından... Tırnak burada tırnak eti sayesinde doğal bir koruma sistemiyle enfeksiyonlardan ve yaralanmalardan korunmaktadır. Bu yüzden özellikle bu bölgenin hassas ve özenli bir şekilde bakıma alınması gerekir. İşte birkaç öneri:
Etkili ve derinlemesine bir tırnak bakımı duş sonrasında (bu sırada tırnak eti yumuşaktır) bir havlu ucu, manikür çubuğu ya da sert bir silgi kenarı yardımıyla geriye doğru itilir.
Genel kural şudur; tırnak etlerinize düzenli olarak krem veya yağ sürdüğünüzde bu bölge yumuşaklığını koruyacağı için yırtılma ya da enfeksiyon kapma riski azdır.
Eğer tırnaklarınızın bakımı için kendinize ayıracağınız bol zamanınız varsa ojenizi bir asetonla sildikten sonra da yumuşayan tırnak etlerinizi sorunsuz bir şekilde geriye doğru itebilirsiniz.
İnce ve kırılgan tırnaklar için cam ya da hassas sünger törpüler öneriliyor. Ve sadece tek bir yöne doğru olması şartıyla... Böylelikle tırnaklarınız kırılmaz ve rahatlıkla istediğiniz forma girer.
Sıcak çikolata
Geçmiş yüzyıllarda Orta Amerika’da Maya’ların lüks bir kakao tanesi addettikleri çikolata, Aztekler için de kan kadar önemli ve değerli bir madde olarak biliniyordu. Tanrıların ve savaşçıların bir zamanlar sayesinde güç topladığı çikolata günümüzde güzelliğin mucizevi ilacı.
Çkolatanın aromatik kokusu ve dokusu özelilkle son yıllarda stresten arındırıcı ve rahatlatıcı etkisiyle öne çıkıyor. Çikolata masajları ise günün stresini vücutlardan atmak için bire bir. Şimdilerde özel masaj teknikleriyle kullanılan çikolata Çin tıbbında da kasları çözmek amacıyla uzun yıllar kullanılmıştı. İnsan vücudundaki meridyenleri düzenleyen bu çikolata masajı ısıtılmış şekersiz çikolata kullanılarak zaman zaman da cilt tipine uygun olarak vücut yağlarıyla birlikte uygulanıyor.
Çikolatanın ana maddesi kakaonun mineraller açısından da zengin olması psikolojik açıdan da vücutta birtakım olumlu etkilere yol açıyor. Mutluluk hormonlarının üretimini artırarak serotonin ve endorfini açığa çıkaran bu lezzetli besin maddesi stresi de büyük ölçüde yok ediyor. Ayrıca kakaodaki sekonder bitkisel madde flavonid de serbest radikallerden koruyor. Kan dolaşımını artırarak cilt yapısında anti-aging etkiler de yaratıyor.
Yazının Devamını Oku 
10 Eylül 2007
Yaz mevsiminde güneşe teslim edilen cilt, sonbahar aylarında tehlike sinyalleri vermeye başlıyor. Bronz ten, ışıltılı görünümünü bir süre sonra lekelenmiş, kuruyup pul pul dökülmeye başlamış cilde terk ediyor. Bu nedenle acil önlemleri uygulamak ve cildi bir an önce toparlamak şart...
slında cildin güneşle bronzlaşıp parlaması, savunma mekanizmasını çalıştırmasından kaynaklanır. Ultraviyole ışınlarına maruz kalan yorgun cilt nemini kaybederken, önce aşırı kuruma ardından yağlanma problemiyle karşı karşıya kalır. Sonuç ise lekelenme, sivilcelenme, erken yaşlanma olarak karşımıza çıkar.
Güneşin cilt üzerinde yaratmış olduğu bu olumsuzluklara karşı bir an önce önlem almak ve kışa dönük hazırlık yapmak gerekmektedir. Yaz biterken, yüzümüzde kalan istenmeyen izlerden kurtulmak amacıyla yapmamız gerekenler ise şunlar:
n Düzenli cilt temizliği yapmak: Özellikle sabah-akşam uygun bir ürün ile cildi derinlemesine temizlemek gereklidir. Kuru ciltlerde temizleme amacıyla formüle edilmiş kremler, yağlı ciltlerde jeller tercih edilebilir.
n Cildi soymak: Yeni hücreler yukarı doğru hareket ederken, nemini kaybeden cilt de pul pul dökülmeye başlar. Cildi ölü hücrelerden arındırmak amacıyla yapılacak soyma işleminde, AHA Glycolic Peeling içerikli serumlar yardımıyla alttan sağlıklı yeni derinin ortaya çıkması sağlanabilir.
n Düzenli nem maskesi uygulamak: Nemini kaybetmiş cildin takviye edilmesi için yararlıdır.
Yaz sonrası yapılması önerilen bu işlemler sayesinde yeniden parlak, taze ve sağlıklı bir cilde kavuşulur. Aynı zamanda siyah nokta ve aknelere karşı da önlem alınmış olur.
Bu kış kaşın doğal ve kalını makbul
Geçtiğimiz sezon itibar kazanan kalın kaşlar, bu kış da kadınların gözdesi olmaya devam ediyor. Üstelik sarı saçlarda bile koyu renkte kullanılan kaşlar, yüze son derece çarpıcı bir etki veriyor.
FORM: Doğal kaşların da bakıma ihtiyacı var. Özellikle burnun bitiminde uzayan tüylerin alınması gerekir. Böylelikle kaşların doğal kavisi de korunmuş olur.
SABİTLEME: Geniş kaşların bakımsız görünmesini engellemek için bir kaş fırçası yardımıyla her zamanki yöne doğru tarayın ve özel kaş jelleriyle kaşlarınızı sabitleyin.
RENK: Fazla koyu olmayan kahve tonlarındaki far ve kaş kalemiyle hem istediğiniz tonu yakalayabilir hem de dolgun etkiyi yakalamış olursunuz. Ama dikkat! Saçlarınız ve kaşlarınız arasındaki güçlü kontrast her yüz tipine uygun olmayabilir.
Bronz çağı geri geldi
Küçük nüanslar, büyük etki; bronz tonları kış makyajında kadınları yine baştan çıkarıyor.
Ünlü tasarımcıların defile makyajlarında bolca kullandıkları bronz tonlar, yüzlere şıklığın yanı sıra ihtişam katıyor. Böylelikle kış mevsiminde ciltler solgun görünmek yerine seksi bir şekilde parlıyor. Peki ya uygulaması...
Bronz tonlarındaki farı göz kapaklarının olabildiğince geniş bir alanına yayın ve parmaklarınızla yumuşak bir şekilde dağıtın. Ardından gözlerinizin üst kısmını koyu kahve renkli eye liner’la belirginleştirin. Kirpiklerinize maskara sürdükten sonra yine bronz tonlarındaki bir allıkla elmacık kemiklerinizi ortaya çıkarmayı ihmal etmeyin. Dudaklarınızda ise doğal cilt renginizden birkaç ton açık olan sıcak bej tonlarındaki bir ruju tercih edebilirsiniz.
Nicole Kidman’ın zaman yolculuğu
Nicole Kidman, oyunculuktaki başarısı bir yana, Holly-wood’un tarz sahibi isimleri arasında listenin en üst sıralarında yer alıyor... Ve tabii bu özelliğiyle kadınların kendine örnek aldığı ünlülerin başında geliyor. Bunu bugüne kadar nasıl başardığı hep bir sır olarak kalmıştı.
Aslında Kidman’ın yaptığı çok basit; geçmiş ya da günümüz stil ikonlarından esinlenmek... Güzel oyuncu, verdikleri pozlardan giyimlerine, makyaj tarzlarından saç modellerine kadar Grace Kelly ve Joan Crawford gibi pek çok efsanenin takipçisi çünkü...
GÜNEŞ İZ BIRAKMASIN
OHT Yeniden Yapılandırıcı Besleyici Serum, ciltteki leke ve ton faklılıkları, pürüzler, pullanmış deri, genişlemiş ve tıkanmış gözenekleri düzeltiyor. Ayrıca cildi onarırken tahriş etmiyor. Hassas ciltler için hazırlanmış özel formülü cildin üst ve sorunlu tabakasını soyup atarak, alttan ince ve sağlıklı derinin ortaya çıkmasına katkıda bulunuyor. Sonuçta ortaya pürüzsüz, güneşin bıraktığı ton farklarından arınmış ve yumuşak bir cilt çıkıyor.
Yazının Devamını Oku 