Nilüfer Pazvantoğlu

Değerli taşlarla cilt bakımı

28 Mart 2008
Tüm dünyada binlerce yıldır uygulanan ayurveda, kökeni Hindistan’a dayanan, sağlıklı yaşam ve hastalıkların önlenmesi üzerine kurulu bir öğreti. Şimdilerde 24 ayar altın, elmas, pırlanta ve inci gibi materyaller içeren ürünlerle mükemmel ciltlere ulaşmaya hizmet ediyor.

yurveda yaşam biçimine uygun hiçbir kimyasal ve hayvansal madde içermeyen tamamen bitkisel formüllerle üretilen değerli içeriklere sahip ürünlerle uyguladığı bakımların farklıklarını, eğitimini Azerbaycan ve Rusya’da tamamlamış, dünyanın en ünlü laboratuvarlarında çalışmış kimya mühendisi ve cilt uzmanı Şemsi Aslan’a sorduk:

Son birkaç yıldır altın başta olmak üzere değerli madenler kremlerin içeriklerinde yer alıyor. Bu tür madenler cilde ne tür etkiler sağlıyor?

-
Safir, pırlanta, inci, altın, gümüş, yakut, malahit, yeşim taşı gibi mücevherleri cildiniz için kullanabilirsiniz. Ayurveda mücevherlerin rengi, bedenin ve cildin yaşam gücünü süptil bir beslenme ve koruma şekli olarak ele alıyor. Açık renkli taşlar cildi beyazlaştırıyor ve ciltten her türlü kiri çözmekte kuvvetli etki gösteriyor. Koyu renkler ise yağlı ve komedonlu cilde uygulanıyor. Ciltteki rahatsızlıkları ve tahrişi en aza indiriyor. Değerli içerikleri sayesinde cildi besliyor, canlandırıyor, sıkılaştırıyor ve ciltte ferah bir his sağlıyor.

Bu uygulamanın normal cilt bakımından farkı nedir?

-
Her şeyden önce çok hızlı sonuç alınıyor. Yaklaşık 10 dakika içinde ciltte gözle görülür bir etki bırakıyor; gözenekleri sıkılaştırıyor, cildi yumuşatıyor, tahribata uğramış ve yanlış tedavi görmüş cilt dokularını onarıyor. Kısacası, cildin doğal bağışıklık sistemini onarıyor.

Tüm bu bakımların ayurveda ile nasıl bir bağlantısı var?

-
Ciltte meydana gelen rahatsızlıkların en büyük nedeni bedendeki enerji akış yollarının birbirlerini çelmesi. Enerji akış yolları bazı bölgelerde daha az, bazı bölgelerde daha fazla olunca ciltte problemler oluşuyor. Ayurvedik tedavi metodu kullanılan mücevherlerle cilt tedavileri Hindistan ayurvedik öğretisinden doğmuş bir sağlık terapisi. Tamamen özel olan bu tedaviler enerji terapisine dayanıyor. Sonuç olarak ayurvedanın felsefesi çerçevesinde tamamen doğal terapiden türetilip ilk uygulamada sonuç alınmaya başlanıyor.

Ciltlerde floral etki

Egzotik ve lokal çiçekler cilde nem kazandırırken aynı zamanda kırışıklıklarla savaşıyor ve saçların parlamasının sağlıyor.

Bitkisel ekstreler, modern anti-aging kozmetiğinde güçlü ve etkili bakım özellikleriyle en çok sevilen içerikler arasında yer alıyor. Sebebi basit; bitkiler sahip oldukları kendi komplike ve en önemlisi yüksek miktardaki koruma sistemiyle zarar görmüş hücrelere koruma sağlıyor. İşte, cildimizin günlük doğal güzelliğinin en önemli nedenlerinden biri bu. Gül ya da orkide gibi cilt bakım uzmanlarının etkileri ise artık tartışılmaz.

Kusursuz ciltler çiçekler içinde

Cildimiz kendini besleme ve yenileme gücüne sahip. Kozmetiklerin yaptığı ise onu derinde desteklemek. Bunu da özellikle saf bitki ekstreleri gerçekleştiriyor. Örneğin, mimosa gerginleştiriyor; hormon benzeri içeriğiyle yasemin yağı hücre yenilenmesini active ediyor. Beyaz zambak yorgun ciltlere canlılık kazandırırken, gül yatıştırıcı etkisiyle öne çıkıyor. Portakal çiçeğinin ışıltı veren etkisi, lotusun göz çevresine kazandırdığı pürüzsüzlük ve vahşi gülün saç derisini yatıştırıcı özelliği son dönemde cilt bakım ürünlerinin bileşenlerinde yer alıyor.

Ve o ki, anti-aging etkisi kusursuz, canlılık özelliği tek ve dış etkenlere karşı ciltte oluşturduğu koruma kalkanı dikkat çekici; orkide. Çin’de sonsuz gençliğin sembolü sayılan bu bitki, kremlerin ve diğer kozmetik ürünlerinin vazgeçilmez bileşenlerinden. Köklerindeki gençlik etkisiyle çiçek, yaşamsal tüm gereksinimlerini karşılıyor. Cildin gençliğinden sorumlu hücreler ise bir yaşam boyu bileşimini ve kalitesini koruyan orkidenin mükemmel fonksiyonlarını cilde taşıyorlar. Hücre fonksiyonlarının harekete geçmesi, yenilenme sürecinin devam etmesi ve yüksek melanin üretimini düzenlemesi orkidenin etkileri arasında.

Elmas, altın, inci... Her birinin etkisi farklı

ELMAS: Ayurvedanın formülüyle hazırlanmış doğal elmas maskesi yoğun bir şekilde cilt yüzeyinin ölü hücrelerden dakikada arınmasını sağlıyor. Pullanma, dengesiz cilt tonu ve ince çizgiler gibi unsurları azaltıyor. Elmas tozu cildin kaybettiği sağlıklı görünümü tekrar sağlıyor.

ALTIN: Ayurvedanın gerçek altın tanecikli ürünleri cilt yüzeyinde ikinci bir cilt oluşturan lifting etkisi sağlıyor. 24 ayar altın içerikli ürünler; maske, göz altı serum, peeling ve nemlendiriciler cilde ışıltılı bir parlaklık ve canlı bir görünüm kazandırıyor. Altın parçacıkları cildin üzerinde eriyerek cildin gençlik enerjisini canlandırıyor.

İNCİ: Sedef incisi toz etkin aktif madde içeren ürünler hormonal yaşlanma sonucu ciltte kuruluk, sarkma, deformasyon pürüz gibi problemlere karşı etkili. Ayrıca göz çevresinde oluşan çizgileri minimuma indiriyor.

Bahar peeling’iyle ferahlayın

Vücut peeling’leri yüzeydeki ölü derileri arındırıyor ve cildin yeniden nefes almasını sağlıyor. bunlardan biri şeker peeling’i. Üstelik hazırlanışı oldukça kolay; kabın içine bir miktar şeker ekleyin ve zeytinyağıyla karıştırın. Duşun altında dairesel hareketlerle cilde iyice yedirin ve vücudunuzu durulayın. Cildinizin pürüzsüz bir görünüm kazandığını hissedeceksiniz. Üstelik zeytinyağı beslediği için uygulamadan sonra bir vücut losyonuna gerek kalmıyor.

Şeker peeling’inin yüz için de bir varyasyonu bulunuyor. Yoğurt, bal ve şekeri karıştırın, yüzünüze sürün. Şeker, ölü deri hücrelerini temizliyor ve iyi bir kan dolaşımı sağlıyor.

Çikolata sever misiniz

Peeling’inizi daha egzotik kılmak istiyorsanız şeker kamışı, vanilya ve limon ekstreleriyle zenginleştirebilirsiniz. Bu karışım sadece ruhunuza değil cildinize de etki ediyor. Altın rengindeki şeker bakım yapan vitaminler ve mineraller açısından oldukça zengin. İnce kristaller cildi yumuşak bir şekilde ölü derilerden arındırıken aynı zamanda nem kazandırıyor.

Çikolata sever misiniz? O zaman hem siz hem de cildiniz için harika bir önerimiz var; çikolata ve uçucu yağlardan oluşan vücut peeling’i bir yandan cildinizi arındırırken bir yandan da mutlu ediyor. Söz konusu cilt bakımı olunca kahvenin etkisi yadsınamaz.

Naomi Campbell bir keresinde kendisine kahveyle yapılmış bir uygulamayı selülitlere karşı mükemmel bir silah olarak tanımlamıştı. Son dönemde peeling olarak da çikolata oldukça ilgi çekiyor. Kahve granülleriyle yapılan peeling cildi rahatlatıyor ve derinlemesine temizlik yapıyor.

Bahar geldi! Cildinize canlılık katmanın tam sırası. Size vereceğimiz ipuçlarıyla banyolarınızı lüks birer spa’ya dönüştürebilirsiniz.

Kahve hakkında bilmediklerimiz

Kahve, yağı parçalayıcı bir enzim üretiyor. Dolayısıyla kahve ekstreli masajlar selülite iyi geliyor.

Kahveli vücut peeling’i için önce vücudunuza yağ ile masaj yapın. Ardından beş yemek kaşığı taze çekilmiş kahveyle vücudunuzu ovuşturun. Uygulama sonunda vücudunuzu durulayın.

Söz konusu kusursuz bir ten olunca Japonların bu konuda gerçek birer fanatik olduklarını söylemeye gerek yok. Bu yüzden günlük yüz temizlikleri bile detaylı bir ritüele dönüşüyor. Yüzlerini yüzyıllardır doğal ürünlerle temizliyorlar. Azuki taneleri dışında Japonya’da pirinç kepekleri güzellik silahları olarak kullanılıyor. Pirinç kepekleri suyu adeta bir süt gibi renklendiriyor ve hafif peeling etkisiyle cildi temizliyor.
Yazının Devamını Oku

Dişlerinizi asit erozyonundan koruyun

24 Mart 2008
21. yüzyılın en riskli diş rahatsızlığıyla karşı karşıyayız: Asit erozyonu... Bu konudaki sorularımızı İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Taner Yücel yanıtladı. Asit erozyonu nedir?

- Asit erozyonu; asitli yiyecek ve içeceklerin dişle teması sonucu diş minesinin yüzeyinin geçici olarak yumuşaması ile ortaya çıkıyor. Zamanla, bu asidik yumuşama önemli bir aşınmaya ve dolayısıyla da diş minesinin kalınlığının azalmasına yol açıyor. Bu da dişin dokusu, şekli ve görünümünde değişime, sonuç olarak da dişlerin daha hassas olmasına neden oluyor.

Peki asit erozyonundan nasıl korunmalıyız?

- Günümüz yaşam tarzı, tüm sağlığı etkiliyor. Modern yaşam tarzının bir parçası olan beslenme alışkanlıkları da her ne kadar sağlık için yararlı bile olsa, dişler için zararlı olabilir. Dolayısıyla dişleri asit erozyonundan korumak için beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmeli, uygun diş sağlığı ve temizliği ürünleri kullanılmalı ve düzenli diş kontrolleri ile diş sağlığı takip edilmelidir.

Bu sorunun belirtileri nelerdir?

- Asit erozyonunun en önemli belirtisi, diş hassasiyeti durumu olarak da bilinen, sıcak ya da soğuk içecek ve yiyecek tüketimi sırasında diş ağrısı hissedilmesidir. Asitler diş minelerini aşındırmaya başlayınca, dişlerin yüzeyi yuvarlanmış, parlak, cilalı ve hafifçe sararmış bir görünüme bürünür ve alttaki dentin görünmeye başlar. Sonraki aşamalarda, dişlerde sarı lekeler, şeffaflık, aşırı hassasiyet, diş uçlarında çatlaklar ve diş yüzeyinde de küçük çukurlar görülebilir.

Tedavi nasıl gerçekleşiyor? Asit erozyonunun önlenmesi mümkün mü?

- İlk belirtilerinin zamanında tanımlanması ve korunmaya yönelik adımların atılması gerekmektedir. Düzenli diş muayenelerinde diş hekiminden asit erozyonunun belirtilerini kontrol etmesi istenmelidir.

Bu sorun nelere yol açıyor?

- Asit erozyonunun ilk safhalarında dişlerde parlaklık ya da yüzeyin aşınmasına bağlı olarak görünümlerinde değişim gözlemlenir. Diş minesi aşındıkça, minenin altındaki dentin gözle görülebilir duruma gelir. Daha ileriki aşamalarda asit erozyonu, dişlerde belirgin sarı lekelere, şeffaflığa, diş uçlarında çatlaklara, daha fazla hassasiyete ve diş yüzeyinde ufak oyuklara sebep olabilir.

Neden asit erozyonu 21. yüzyılın diş sağlığını tehdit eden en büyük tehlikesi?

- Günümüz modern yaşam şekli ve beraberinde gelen beslenme alışkanlıkları, çok da farkında olmadan diş sağlığını önemli ölçüde etkiliyor. İnsanların asit erozyonu ile ilgili bilgi sahibi olmaması, detaylarını bilmemesi rahatsızlığın önlenmesindeki en büyük engeller... Bu sebeple 21. yüzyılda asit erozyonu diş sağlığı için çürüklerden daha büyük bir tehlike durumuna geldi.

Diş macununuza

dikkat edin

21. yüzyılın yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıkları her yaş grubundan hem kadın hem de erkekleri olumsuz yönde etkileyebiliyor. Düşük şeker oranı seçenekleri sunan günümüzün beslenme alışkanlıkları sağlıklı olarak tanımlansa da, modern olarak tanımlanan birçok yiyecek asidik olabiliyor. Bazı alkolsüz içecekler ve hatta meyve gibi katı gıdalar, genellikle asidik kategorisine giriyor. Asitli yiyecek ve içeceklerin sıkça tüketilmesi de dişlere zarar verebiliyor.

Ayrıca birçok meyvede, meyve suyunda, çayda, sirkede, şekerli ve şekersiz gazlı içeceklerde bulunan asit, diş minesinin yüzeyinin yumuşamasına ve zamanla diş minesinin aşınmasına sebep oluyor. Dişlerde asit erozyonu oluşma riskini artıran diğer önemli sebep; modern yaşamın gereklilikleri... Daha beyaz dişlere sahip olma modası, ciddi biçimde aşınmaya yol açan diş macunlarının piyasada artmasına neden oldu. Aşınmaya yol açan diş macunları ve özellikle yemeklerden hemen sonra dişlerin fırçalanması ile yüksek derecede asit içeren yiyecek ve içeceklerin tüketilmesinin bir araya gelmesi, asit erozyonunun oluşumunu hızlandırabiliyor.

Güzelliğe giden yol: KASLAR

Hareket yeteneğimizi kaslarımıza borçluyuz. Uzmanlara göre kasların çalışmaması, bedenin fiziksel olarak ölmesi anlamına geliyor. Bu yüzden çalıştırmaya başlamadan önce onları tanımamız şart.

İnsan anatomisi bize şunu gösteriyor; güzel vücut aynı zamanda düzenli ve dengeli bir kas yapısı demek... Kas, vücutta bulunan, gelişmekte olan asıl hücrelerin mezodermal tabakalarından oluşan, büzülebilen bir doku. Vücuttaki görevi güç oluşumunu ve dış ya da iç organlar arasında hareketi sağlamak.

Yaşam için gerekli olan fonksiyonların gerçekleşmesi için büyük önem taşıyan kaslar, hareket sistemimizin temelini oluşturuyor. Hareket sistemi düzgün bir şekilde çalışmadığı takdirde vücudumuz biçimsiz bir görünüme bürünüyor. Egzersizler bu sisteme ihtiyaç duyduğu hareketi vererek vücudun yeniden form kazanmasını sağlıyor.

Egzersiz yaparken bilimsel prensipler ve kurallar içinde hareket etmek, çalışmalardaki verimi ve başarıyı artıran ana unsurlar... Bilimsel gerçekler, hangi kas grubunun ne çeşit egzersizle, hangi tolerans sınırları ve açıları içinde çalıştırılması gerektiğini gösteriyor.

Bir hareketin belirtilen sınırların dışına çıkılarak yapılması, hedeflenen bölgeyi veya kas grubunu çalıştırmadığı gibi, çeşitli kas ve bağ doku sakatlanmalarına neden olarak çalışma verimini düşürüyor. Ayrıca hareketlerdeki çalışma sürati, set aralarındaki dinlenme süreleri, hareket sırasında vücudun konumu, kullanılan ağırlıkları tutuş biçimi, ellerin içe veya dışa dönük oluşu, aynı şekilde ayakların duruş biçimi ve hareket boyunca zihinsel konsantrasyon, egzersizlerin başarısını doğrudan etkileyen faktörler...

Kendimizi ince hissetmemizi ve öyle kalmamızı sağlayan kaslar, yağlardan daha az yer kaplarlar. Bunun anlamı, aynı kiloda olduğumuz birinden en az iki beden daha küçük giyinebiliriz demektir. Biz kadınların fitness ve ağırlık çalışmaları prensipleri açısından en büyük endişeleri, vücutlarımızın erkeksi görünüme sahip olacağı korkusudur. Oysa hafif kilolarla yapılan çalışmalarda kasların büyümediği bilimsel olarak tespit edilmiştir. Bununla birlikte erkeklerde kas kuvveti ve gelişimi de kadınlara nazaran yüzde 20-30 daha fazladır. Ve kadınların vücut yağ oranı genel olarak yüzde 28, erkeklerin ise yüzde 18 civarındadır.

(Kaynak Senin Seçimin/Boyut Yayınları)

Kaslara dair önemli ipuçları

n Kaslar, her canlı kitle gibi kendilerine yapılan bir uyarıya cevap verme özelliğine sahiptir... Kasların bu uyarıya cevabı ise kasılma şeklinde olur.

n Kaslar, kas-sinir arasındaki uyarıyı sinir sistemi yoluyla iletebilme özelliğine sahiptir.

n Kası, dinlenme uzunluğundan daha öteye gerip uzatırsak, bir direnç ile karşılaşırız. Bunu yapan, yani kası geren ve uzatan kuvvet kesildiği zaman, kas yine dinlenme uzunluğuna döner. İşte bu kasın elastikiyet özelliğidir.

n Kaslar şeklini değiştirmek isteyen kuvvetlere karşı iç sürtünmeler nedeniyle direnç gösterir. Kendilerine uygulanan kuvvet ile kasın direnmesi arasındaki denge hemen değil ancak bir zaman sonra meydana gelir. Bu durum ise kasların viskozite özelliği olarak bilinir.

n Kaslar, yaptığımız bir hareket ve egzersiz sonucunda bu hareketin oluşturacağı uzunluğa hemen erişmez. Uzamanın son kısmı yavaş yavaş meydana gelir. Öte yandan, hareket bitince de normal uzunluğa hemen dönmez. Kasın viskozite özelliği onun bir çeşit korunma mekanizmasıdır.

Erkekler

kadınlardan

ne ister


İnsanlığın var oluşu kadar eski bir soru: "Erkekler kadınlardan ne ister?" Mükemmel bir vücut? Akıllara durgunluk veren bir zeka? Ya da girişimci bir ruh? Annelerine benzeyen kadınları mı tercih ediyorlar yoksa onun tam zıddı bir kişilik mi ilgilerini daha çok çekiyor? Uzun boylu mu, kısa mı? Sarışın mı, esmer mi? Liste uzayıp gidiyor.

Annem gibisin!

Aslında erkeklerin yaşadıkları en büyük ikilemlerden biri... Hem annelerinden vazgeçemezler ve hayatta karşılaştıkları diğer kadınlardan da aynı şefkati beklerler, hem de annelerinin jargonuyla konuşan ve hareket eden kadınlardan hoşlanmazlar. Partnerlerinin desteğini her zaman beklerler. Dertlerini şefkatli bir kucakta anlatmayı isterler, ama iş eleştirilmeye geldiğinde; hayır! "Annem gibi konuşuyorsun" deyip işin içinden sıyrılıp çıkarlar. Siz iyisi mi ikisinin ortasını bulmaya çalışın.

Erkekler aptal kadın sever!

Duy da inanma derler ya, bu da öyle bir şey işte. Erkeklerin akıllı kadın sevmediği klişesi aslında doğru değildir. Olsa olsa rol yapmayı seven kadınlardan hoşlanabilirler. Çünkü ünlüsünden ünsüzüne hangi erkeğe sorsanız, alacağınız yanıt "Aptal kadına dayanamam" olacak. Ünlü oyuncu Haluk Bilginer, kendisiyle yapılan bir röportajda bir erkeğin yanında kendini aptal zanneden kadınlara tahammül edemeyeceğini söylüyor ve gerekçesini de şöyle açıklıyor: "Çünkü asla aptal değiller. Onların zeki ve yetenekli olduklarını görmem lazım!"

Sana ihtiyacım var!

Korumak ve kollamayı doğalarının bir gereği olarak gören erkeklerin dayanamadığı bir kadın tipi varsa, o da yardıma ihtiyacı olan kadındır. Bir kadına yardım etmek, erkeğin kendini ispat etme yollarından biridir. Bu yüzden zorda kaldığınız bir durumda yardım istemekten çekinmeyin. Aksine kendi işinizi kendiniz hallediyor olmanız onu daha çok rahatsız edecektir. Arada sırada ürkek bir tavşanı oynamak, karizmanızı bozmaz korkmayın!

Bu 5 cümleyi asla kullanmayın

n Bir şey söyleyeceğim, konuşmamız lazım: Belli ki ciddi bir şeyden söz etmek istiyorsunuz. Ya ilişkinizde bir sorun var, ya yapılması gereken angarya bir iş! Bu cümleden sonra karşınızdaki adamın "Canım söyle, ne istedin?" demesini sakın beklemeyin. Bu görüşmeyi ileri tarihe atmak için elinden geleni yapacaktır!

n Bak bakalım ne değişiklik göreceksin?: Bakmak ve görmek aynı şeyler değil hiç şüphesiz. Ayrıntıları fark etmek konusunda bütün erkeklerin başarılı olacağını sanmayın. Sarı saçlarınızı siyaha boyatmak elbette fark edilmeyecek bir değişiklik değil. Ama fark edemediğinde de onu suçlamayın. Bu tür sorular adamı zor duruma düşürüyor, dikkat edin!

n Eski sevgilim de böyle yapardı!: İlişkide açılmaması gereken bir şey varsa o da eski defterlerdir unutmayın! Hiçbir erkek bir önceki rakibiyle kıyaslanmaktan hoşlanmaz. Bu cümleyi sarf ettiğinizde kopacak fırtınaya hazırlıklı olun.

n Başım çok feci ağrıyor: Bir erkeği dünya döndükçe çıldırtacak bir durum varsa, o da partnerinin başının ağrımasıdır! Bunu duyan erkek bilir ki, o gece sevgilisinden hayır gelmez! İlişkiyi gerginleştirmemek için iyisi mi bir ağrı kesici alın ve ağrının geçmesini bekleyin. Geçmezse, başka bir bahane bulunur elbette!

n Ne düşünüyorsun?: İç dünyasını ele vermek bir erkeğin hoşuna giden şeylerden değildir. Biz kadınlar elbette çok meraklıyız ama birlikte attığınız her adım sonrası "Ne düşünüyorsun?", "Ne oldu?" gibi sorular sormanız, erkeği bunaltmaktan başka bir işe yaramaz!

ÜRÜN MARKET

Rahatlatıcı göz terapisi

n Göz problemleri giderek artan ortak bir sorun... İhmal edilirse beraberinde tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Uzun saatler bilgisayar karşısında çalışma ve okumaya bağlı rahatsızlıklar, görme alanını zayıflatıyor. "Oto Eye Rejuvenator"e evde, ofiste veya seyahat ederken günde yalnızca 4 kez 5’er dakika ayırarak tüm göz rahatsızlıklarınızın üstesinden gelmek ve gözaltı morluk ve halkalarının, gözaltı torbalarının ve kırışıklıkların oluşumunu önlemek mümkün.

Tom Ford’dan erkeklere

n Ünlü tasarımcının kendi adını taşıyan erkek parfümü, modern erkeksiliğin kişisel bir yorumu... Zarif bir imza niteliği taşıyan parfüm, nadir bulunan değerli içeriklerin en saf formlarıyla tenlerde lüks bir etki yaratıyor. Tom Ford For Men, bazıları henüz hiçbir içerikte kullanılmamış özel kombinasyonlarıyla kendini özel hissetmek isteyen erkekler için tasarlandı.

Kış ortasında tatil keyfi

n Duru Places duş jeli, formülündeki özler ile cilde bakım yapmasının yanı sıra sizlere özel banyo keyfi yaşatıyor. Gizemli Doğu ve Tropik Düşler arasında seçim yapmak size kalmış.
Yazının Devamını Oku

Su zayıflatır mı

22 Mart 2008
Belli bir diyet ve egzersiz programına bağlı olmadan çok miktarda su içmenin zayıflatıcı bir etkisi olabilir mi? Uzmanlara göre yok ama diyet yaparken bol su içmek kilo kaybına bağlı deri sarkmalarını önlemeye yardımcı oluyor ve kabızlığı önlüyor. Zayıflama mevsimi geldi. Aklımız başımızdan gitti. Aman dikkat! Kısa sürede çok kilo vermenin sırrı kesinlikle tek başına su değil. Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuğçe Aytulu suyun sadece diyette yardımcı bir etkisi olduğunu söylüyor.

Su zayıflatır mı?

- Suyun zayıflama diyetlerinde en önemli etkilerinden biri açlık hissini azaltmasıdır. Bununla birlikte vücutta yağ kaybedilirken oluşan atıkların vücuttan atılması suyla sağlanır. Su kaybını önlemenin en iyi yolu vücutta kaybedilen suyu yerine koymaktır. Yeterli su tüketimi ayrıca vücutta kilo kaybına bağlı deri sarkmalarını da önlemede yardımcı olur ve kabızlığı önler. Tüm bu yararlı etkilerinin yanında egzersiz ve size özel düzenlenmiş bir beslenme programı olmaksızın, su tek başına zayıflatıcı bir etkiye sahip değil.

Vücudumuzun su ihtiyacı ne kadar? Zayıflamak için gerçekten de 8-10 bardak su içmeli miyiz?

- Vücutta normal koşullarda idrarla, terle, solunumla ve dışkıyla günde yaklaşık 2,5 litre sıvı kaybı olur. Bu nedenle vücuttan atılan sıvıyı yerine koyabilmek için günde 2,5 litre yani 8-10 bardak suya veya su içeren gıdalara ihtiyacımız var. Bu nedenle su içmek için susama hissini beklemek yerine su tüketimini alışkanlık haline getirip gün boyu sık sık içmek gerekir. Vücutta sıcaklık arttığında, enfeksiyon olduğunda, diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar kullanıldığında sıvı atımı artacağı için sıvı gereksinimi de artar. Ayrıca vücudun yağ oranı arttıkça su gereksinimi de artmaktadır.

Diyet yaparken sıcak su mu içilmeli?

- Bu çok doğru bir uygulama değil. Suyun sıcak olarak içilmesi midede daha uzun süre kalarak şişkinlik yapmasına neden olur. Sıcak suyun mideyi terk etmesi soğuk suya göre daha geçtir. Sıcak havalarda vücutta kaybolan sıvının yerine konabilmesi için, içtiğimiz su soğuğa yakın veya oda ısısında olmalı. Ayrıca egzersiz yaparken içilen suyun da sıcak olmamasını sağlamak gerekir. Yoksa egzersiz sırasında atılan aşırı sıvıyı yerine koymak zorlaşır.

Suyun bazen mide bulantısına yol açmasının nedeni ne olabilir?

- Su içerken mideniz bulanıyorsa aç karınla içmeye özen gösterebilirsiniz. Bunun dışında su yerine geçen taze meyve sularını veya ayran gibi içecekleri içmek daha kolay olabilir. Sabah uyanır uyanmaz aç karınla su içmek bir zorunluluk değil. Ancak tüketebilenler için bağırsak düzenini sağlamada yardımcı olabilir.

Su ihtiyacını taze

meyvelerle karşılayın

Çay ve kahve gibi kafeinli içecekler ve bazı bitki çayları diüretik (idrar söktürücü) etki göstererek idrar atımını artırır. Bu nedenle bu içeceklerle aldığımız suyu neredeyse atmış oluruz. Yani çay ve kahve tüketerek yeterli sıvıyı sağlamış olmayız. Çay, kahve yerine yaz aylarında meyve suları, ayran, süt gibi içecekler ve taze meyveler, sıvı ihtiyacımızı karşılamada bize daha çok destek olur. Ancak yine de ilk hedef sıvı ihtiyacını suyla karşılamaktır.

Meyve suları tüketilecekse hazır meyve suları yerine taze olanları tercih etmek, hem daha az şeker (dolayısıyla daha az kalori) almamızı hem de taze meyvelerin C vitamininden yararlanmamızı sağlar. Ancak taze meyvelerin suyu sıkılırken hemen tüketilmesine dikkat etmek gerekir yoksa vitamini azalır. Ayran ise hem kalsiyumdan zengin hem de protein içeren bir içecek olarak yaz aylarında sıvı ihtiyacımızı karşılamada iyi bir seçenektir. Ayrıca kaybettiğimiz minerallerin de yerine konmasına yardımcı olur. Eğer doymuş yağ alımınızı sınırlamak istiyorsanız, ayranı light yoğurtla da yapmanız mümkün.


Ekmek artık yasaklı değil

Bitkisel formüllerle, organik cilt bakımı felsefesini hayatımıza sokan cilt bakım uzmanı İnci Soydan, vücudu kış uykusundan uyandırma zamanı geldiğini hatırlatıyor. Aldırdığı kilolar yüzünden, kadınlar tarafından dışlanan ekmek, farklı bir özelliği sayesinde şimdilerde yeniden gözde olmaya aday. Ekmek, gençleşmek ve gençliğini korumak isteyenler için hazırlanan yüz ve vücut maskelerinin hammaddesini oluşturuyor artık. Soydan’a göre Türk kadını genelde sadece yaza girerken kendine bakmaya başlıyor: "Kışın kat kat kıyafetler altında kimse cildinin nemsiz kalıp deforme olmasını umursamıyor. Ama kışın sona ermesiyle de panik başlıyor. Çünkü artık tiril tiril, cildi açıkta bırakan kıyafetleri giyme zamanı gelmiştir."

Cilde, maskeyle "ekmek" ziyafeti

Kış sonrası vücudunuzu, kış uykusundan uyandırmak, bir anda canlılığına kavuşturmak, gençleştirmek için ekmekle hazırlanan, organik anti-age maskeyi denemelisiniz. Maskenin uygulanmasından önce yapılan tarçınlı peeling ile cilt ölü hücrelerden arındırılıp, kan dolaşımı hızlandırılıyor. Arındırılmış cilt, yapılacak maske için hazır hale getiriliyor. Ekmek başta olmak üzere, bitkisel yağlar ve bitkiler ile hazırlanan maske öncelikle cildi yeniden yapılandırıyor. Kışın soğukların etkisiyle iyice kuruyan, nemini kaybeden cildin nem seviyesini artırıyor, pul pul olan kötü görüntü tamamen ortadan kaldırıyor. Gözeneklerin sıkışmasını sağlayarak, cildin elastikiyetini artırıyor.

Güzelliğe içelim

Yaz aylarında en çok tercih ettiğimiz içecekler arasınde taze meyve suları geliyor. Yine de meyve sularının, vücudun günlük sebze ve meyve ihtiyacını tam olarak karşılamadığını hatırlatmakta fayda var. Neden mi? Meyve suyunu hazırlamak için meyvenin kabuğunu soyuyoruz. Önemli bitkisel lifler meyvenin suyunu çıkarma çalışması aşamasında kayboluyor. Oysa bunlar doyma hissini gerçekleştiren maddeler. Sonuçta meyve suyu içsek bile kısa bir süre sonra vücut yeniden meyve ve sebze gereksinimi duyuyor.

Biraz renk lütfen

Pudra, sıvı ya da krem formunda... Allık bu yaz geçmiş dönemlerde olmadığı kadar hayatımızın içinde... Makyaj artistlerinin renkli yüzler yaratmaya yemin ettiği yaz sezonunda siz hangi seçeneği arzu edersiniz?

Pudra allık

Allık içerikleri arasında en klasik olanı şüphesiz pudra formundakilerdir. Cilde mat bir görünüm kazandırır ve özellikle çok yönlülüğü pratik kullanım sağlar. Güçlü bir tonla ciltte dikkat çekicilik kazanır. Bronz tonları kadınların son dönemde en çok tercih ettiği allık rengidir. Kaliteli bir allık fırçasının üzerine bir miktar allık alın, fazla olmamasına dikkat edin. Önce elinizin üstüne fırçayı hafifçe vurun ardından dairesel hareketlerle elmacık kemiklerinizin üzerine uygulayın. Dikkat! Eğer cildinize sıvı bir allık uygulamak istiyorsanız cildinizi öncesinde pudradan arındırmalısınız. Aksi halde allık fondötene bulaşır ve cilt üzerinde lekelenmelere yol açabilir.

Krem allık

Aslında teninizi renklendirmek için ondan daha pratiğini bulamazsınız. Özellikle de kullanım sırasında... Yüzük ve orta parmağınıza bir miktar allık alın, gülümseyin ve elmacık kemiklerinizin en üst noktasına dairesel hareketlerle uygulayın. Az renkle başlayın çünkü krem allıkların etkisi bölgesel olarak artma özelliğine sahip. Eğer sürdüğünüz allığın fazla geldiğini düşünüyorsanız bir pamuk ya da sünger yardımıyla rengi azaltabilirsiniz. Yağlı ciltlerin dikkat etmesi gereken önemli bir nokta yoğun bir içeriğe sahip krem allıkların iritasyona neden olabileceğidir.

Sıvı allık

Bu formdaki bir allık makyaj konusunda artık kendi uzmanlığını yaratmış kadınlara hitap ediyor aslında. Öncelikle dikkatli uygulamak gerekiyor. Başlangıçta az bir miktar alın. Çünkü sıvı allığın yüzden çıkması da diğerlerine oranla biraz zahmetli olabiliyor. Yanağın en üst noktasından başlayarak aşağıya ve şakaklara doğru uygulayın. Buradan itibaren yanaklarda büyük bir alanı renklendirebilirsiniz. Sıvı allıkların en belirgin özelliği uzun süre kalıcılıklarını koruyor olmaları. Üstelik doğal görünümleri ve yüze kattıkları ışıltı tercih sebebi oluyor.
Yazının Devamını Oku

Sürekli yorgunluk hissine son

21 Mart 2008
Araştırmalara göre, modern insanın vücuduyla ilgili şikayetlerinin başında sürekli yorgunluk hissi geliyor. Yoğun çalışma, şehir hayatının stresi, uyku problemi gibi sebeplerle hissedilen yorgunluk, kolayca gelip geçiyor. Peki, ya kronik hale gelen yorgunluk hissine ne demeli? Büyük şehirlerde yaşayan insanların daha sık yaşadığı ve pek çok ciddi hastalığın habercisi olabilecek yorgunluğun neden ve çözümlerini Prof Dr. Ayşe Altıntaş anlattı.

ronik yorgunluk bir hastalık olarak tanımlanabilir mi?

- Eğer yorgunluğunuz günlük bir şikayet olmaktan öte süreklilik kazanmışsa, en ufak efor gerektiren aktiviteler dahi sizde aşırı bir yorgunluğa neden oluyor, dinlenmekle eski enerjinizi kazanamıyorsanız, sabahları dinlenmiş olarak uyanmıyor ve güne yorgun başlıyorsanız bu durum bir hastalık ya da hastalığın habercisi olabilir.

Sürekli yorgunluğun ilk belirtileri neler?

- Kronik yorgunluk sendromu dediğimiz hastalıkta yorgunluk belirtisinin yanı sıra eklenebilecek diğer belirtileri şöyle sıralayabiliriz: Kısa-dönem bellek ya da konsantrasyonda bozulma, nedensiz boğaz ağrısı, duyarlı lenf nodülleri, kas ağrıları, birden fazla eklemde ağrı , yeni gelişen-farklı özellikler taşıyan baş ağrısı, dinlendirmeyen uyku, egzersiz sonrası uzun süren kırgınlık hali.

Yorgunluğun sebeplerinden biri olarak konforun getirdiği tembelliği sayabilir miyiz?

- Konforun getirdiği tembellik yani bir başka deyişle hareketsizlik, kalp-damar sistemini olumsuz etkilediğinden kişinin enerji düzeyini de azaltıyor. Bu nedenle hareketsiz kişiler daha az efor gerektiren aktiviteler sırasında, daha çabuk yorulduklarından bahsederler. Hareketsizliğin psikolojik olarak da negatif yönde etkisi olduğunu unutmamak gerekiyor. Yorgunluğun normalin dışına çıktığı durumlarda önerilen tedavilerden birisi de egzersiz yani fiziksel aktivitedir. Fiziksel aktivite ile vücudumuzda birtakım olumlu reaksiyonlar meydana geliyor, bağışıklık sistemimiz güçleniyor.

Yorgunluğun en pratik çözümü nedir?

- Yorgunluğun pek çok değişik nedeni olduğu için bu soruyu cevaplamak ne yazık ki zor. Anemi yani kansızlığınızın bulunmasından, depresyona ya da nörolojik hastalıklara kadar pekçok değişik nedenden kaynaklanıyor olabilir yorgunluğunuz. En pratik diyebileceğim öneri; yorgunluğun neden kaynaklandığını bulmak ve bu nedeni ortadan kaldırmaya yönelik önlemler almak şeklinde tanımlanabilir.

Daha ağır vakalar olarak tanımlanan kronik yorgunluğun tedavisi nasıl yapılıyor?

- Kronik yorgunluk sendromunun özgün bir tedavisi bilinmiyor. Bu hastalarda uygulanan tedavinin amacı; hastanın yakınmalarını azaltmak ve fonksiyonel bir düzelme sağlamak. Çünkü bu durum hastanın yaşam kalitesini, özel yaşamını ve iş yaşamını etkilemekte, performansında belirgin bir azalmaya neden olmaktadır. Öncelikle tüm hastalara iyi gelebilecek mucizevi bir tedavinin olmadığını bilmeliyiz. Tedavi seçenekleri arasında; yaşam stilinde düzenlemeler, dinlenme ve uyku periyodlarının düzenlenmesi, diyet, davranışsal kognitif tedaviler, egzersiz ve ilaç tedavileri sayılabilir.

Eğer tedavi edilmezse, gelecekte kişiyi bekleyen problemler neler olabilir?

- Yorgunluk şikayetinin şiddetine göre kişinin yaşam kalitesi bozuluyor. Kronik yorgunluk sendromu tanısı alan hastaların yüzde 25’inin bu nedenle işsiz kaldığı bildiriliyor.

Makyajda grafik sanatlar

Grafik olarak ön plana çıkarılan gözler, sezonda defilelerin en dikkat çeken ayrıntıları oldu. Defilelerde yer alan dünyanın en önemli makyaj artistleri hareketli sürmeleri hiç çekinmeden eskisinden çok daha kalın kullanacağımızın işaretlerini veriyor. 40’lı yılların esintilerini taşıyan seksi kedi gözler, siyah bir göz kalemiyle ekstra kalın ve göz kuyruğundan dışarıya doğru taşar biçimde kullanılıyor. Geçmiş dönemlerin divalarına gönderme yapan bu makyaj hilesi hareketli kıvrımlarla da gözlerin olduğundan büyük görünmesini sağlıyor. Gözün alt kısmına sürülen beyaz göz kalemi üst göz kapağında kirpiklerin dibine çekilen kalın çizgiyi daha belirgin bir hale getiriyor.

GÖĞÜS MESELESİ

Birçokları için göğüslerin büyüklüğü değil sahip olduğunuz pürüzsüz ve gergin bir cilt önem taşır. Göğüslerin dikliği ve dekoltenin görüntüsü de cildin elastikiyetiyle bağlantılıdır. Cilt kullanılan ürünlerle kusursuz bir görünüme kavuşabilir. Göğüs kremleri elastikiyeti artırır, bakımlar dokuları sıkılaştırır ve küçük uygulamalar var olan kırışıklıkları ve erken yaşlanma belirtilerini ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Göğüsler için özel olarak geliştirilmiş gerginleştirici kremlerle bakımınızı gerçekleştirebilirsiniz. Onun dışında aşağıdaki uygulamalar da dik göğüslere sahip olmanın ipuçları arasında sayılabilir:

1. Sıcak-soğuk duşlarla gözeneklerinize egzersiz yaptırın: Böylelikle cildinizi de sıkılaştırırsınız. Sıcak-soğuk duşları özellikle sabah saatlerinde yapabilirsiniz. Cilt dokusundaki kan dolaşımı bu sayede hareke geçer ve cilt pembemsi sağlıklı bir görüntüye kavuşur.

2. Yatağınızdan gereksiz yastıkları kaldırın: Geceleri yüksek yastıklarla uyuyorsanız, o zaman dekolte bölgenizde oluşan kırışıklıklara maruz kalıyorsunuz demektir.

3. Yapacağınız birkaç küçük egzersiz göğüs bölgesindeki cilde gerginlik kazandırır: Çünkü göğüsler büyük bir göğüs kasının içinde yer almaktadır. Bu kasın koruyucu bir fonksiyonu bulunmaktadır ve böylelikle ağırlığın etkisini azaltır. Eğer göğüs kaslarınıza düzenli olarak egzersiz yaptırırsanız -her iki günde bir yüzme ya da özellikle o bölgeyi hedefleyen spor- üç ay içinde göğüslerinizde ciddi bir sıkılaşmayı hissedebilirsiniz. Eğer bu tür egzersizler için zamanınız olmadığını düşünüyorsanız o zaman göğüs kremleri de bu konuda yardımcınız olabilir.

4. Dik durmayı öğrenin: Mükemmel bir duruş hem göğüs bölgesini gerer hem de dekolteyi gün yüzüne çıkarır.

5. Doğrudan güneş banyolarına maruz kalmayın: Özellikle boyun ve dekolte bölgesindeki deri vücudun diğer bölgelerindeki deriden çok daha fazla hassastır. Bu yüzden güneşin zararlarından çok daha hızlı bir şekilde etkilenirler hatta kırışıklıklara ve yaşlılık lekelerine açıktırlar.

Çarliston kızlar

Bu önerimiz, imajında köklü bir değişim cesaretini göstereceklere... Moda olduğu kadar makyaj da geçmiş dönemlerin etkisinde kalıyor çoğu zaman. Tasarımcılar şimdilerde 20’ler nostaljisi yaparken, makyajlarda dönemin Çarliston kızlarına öykünüyor. Anlaşılan o ki, bu yaz minimal söylemler tamamen unutulacak. Çünkü ihtişam hem koleksiyonlarda hem de makyajlarda kendini fazlasıyla ortaya koyuyor. Eğer siz de podyumlardan yansıyan yeni kadınsılığı onaylıyorsanız o zaman 20’lerin su dalgası saç modellerini ve belirgin makyajlarını uygulamaya geçmelisiniz. Bu durumda saça parlaklık kazandıran spreye ve saçlarınıza hafif bukleler verebileceğiniz bir saç maşasına ihtiyacınız var demektir.
Yazının Devamını Oku

Divalar geri döndü

17 Mart 2008
Rita Hayworth tarzı yumuşak dalgalar, 2008 yazında kadınları ihtişamlı birer divaya dönüştürüyor. Biraz pratikle siz de kendi modelinizi yaratabilirsiniz. 40’lı yılların Hollywood yıldızlarının çoğu, seksapellerini dikkat çekici dalgalara sahip saç modellerine borçluydu. Bu kusursuz saçın en belirgin özelliği, tepeden kulak memesi hizasına doğru dümdüz inmesi, ardından saç uçlarına kadar yoğun dalgalar olmasıydı.

Günümüzde birçok kadın uzun dalgalarını, yandan ayırarak kullanmayı tercih ediyor. Bu sıra dışı retro saç modeli, sezonda tüm uluslararası moda şovlarının gözdesi oldu. Gucci’den Cavalli ve Valentino’ya kadar tüm tasarımcılar, seksi saçları iki parça takımlar, dar kalem etekler ve gecelerde vücut hatlarını ortaya koyan uçuşan saten elbiselerle öne çıkardılar.

Baştan çıkarıcı cazibe tabii ki klasik kırmızı rujlarla tamamlanıyor. Saç tasarımcılarına göre böyle bir saç modeli için ideal saç uzunluğu omuz hizasında olmalı. Üstelik modeli uygulamak için saç tipinin ince ya da kalın olması önem taşımıyor. Önemli olan uygulamanın doğal bir dalga formunda olması.

Eğer bu saç modelini ilk kez uyguluyorsanız, kendinize yeterince zaman ayırmalı ve bir arkadaşınızdan yardım almalısınız.

PROFESYONEL TEKNİK

Kendinize saç maşalarıyla başa çıkma konusunda yeterince güveniyorsanız, o zaman Hollywood dalgalarına sahip olmamak için hiçbir nedeniniz yok demektir. Temiz saçlarınızı tutamlara ayırın ve bir fırça yardımıyla her tutamı içeriye doğru tarayarak ayrı ayrı kurutun. Tutamları dışarıdan içeriye doğru bir spiral gibi önceden ısıttığınız saç maşasına sarın. Kısa süre tutun, maşayı aşağıya doğru yavaşça çekerken de saçlarınızdaki buklelerin bozulmamasına dikkat edin. Ardından sıcak saç tutamlarını işaret parmağınıza yeniden sararak penslerle saçınıza tutturun. Saçlarınız soğuduğunda pensleri çıkarabilirsiniz. Son olarak doğal bir saç fırçası yardımıyla saç tutamlarını karıştırın.

KLASİK METOT

Saçlarınızı yıkadıktan sonra avucunuza aldığınız köpüğü havluyla nemi alınmış saçlarınıza iyice yedirin. Tutam tutam ayırdığınız saçlarınızı kalın bigudilere sarın. Yaklaşık 30 dakika saçlarınızı fönün altında tutun. Daha sonra birkaç dakika soğumasını bekleyerek bigudileri teker teker açın. Oluşan dalgaları bozmadan tarayın ve istediğiniz şekli verdikten sonra bir saç spreyi yardımıyla modeli sabitleyin.

Nelere ihtiyacınız var

n Saçlarda ipeksi bir ışıltı için sprey

n Profesyonellerin favorisi plastik bigudi

n Dalgaların birbirine yapışmasını önleyen ve kalıcılığını sağlayan saç spreyi

n Kaliteli bir saç maşası

n Saçlara dolgunluk kazandıran saç köpüğü

İngiliz modacı Paul Smith’ten

1946 yılında Nottingham’da doğan ve 18 yaşındayken kadın kıyafetleri satan bir mağazada çalışmaya başlayan Paul Smith, 1970’de açtığı butiğinde yavaş yavaş kendi stilini geliştirmeye başladı. Paul Smith bugün tüm dünyada 200’ü Japonya’da olmak üzere tam 225 mağaza ve distribütöre sahip bir tekstil devi.

Şimdi duygu dolu yeni parfümü Paul Smith Rose’u tüm dünyayla paylaşıyor. Kokunun hikayesi, Paul’un eşinin doğum günü için bir çeşit gül yetiştirmesi ve adını da "Paul Smith Rose" koymasına dayanıyor. Gül, çok yapraklı ve peony’ye benzeyen bir görünüme sahip. Nisan ayından eylüle kadar uzun süre çiçek verebiliyor.

Tasarımcı, bu kokuyu yaratırken sade, minimal ama aynı zamanda modern bir görünüme sahip olmasını istemiş. Üst notalarında greyfurt, bergamot ve yeşillik bulunan parfümün kalp notasında gül ve yasemin, dip notalarında ise vetiver, sedir ağacı, misk ve amber kokuları öne çıkıyor.

Gül kokusu

Sıra dışı aksesuvarları ve yarattığı kusursuz silüetlerle tanınan ünlü İngiliz tasarımcı Paul Smith, "Paul Smith Rose" adını verdiği yeni kokusuyla karşımızda.

Chili mutluluk veriyor

Yoğun acılı baharatları seviyor musunuz? O zaman size iyi bir haberimiz var. Çünkü yapılan araştırmalara göre baharatlar mutlu ediyor. Üstelik sadece bununla da kalmayıp kilo vermede yardımcı oluyor!

Örneğin, toz kırmızı biber açlık duygusunu hafifletiyor. Gün içinde yemeklerinize kattığınız iki çay kaşığı toz kırmızı biber, vücudun otomatik olarak kalori harcamasını ve yağ yakmasını sağlıyor. Safran ise kaslarda sert egzersizden dolayı oluşan yanmaları engelliyor ve yenilenmeyi destekliyor.

New York State Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma da chili’nin mutluluk hormonunu artırdığını ortaya koyuyor.

Nedeni de içeriğindeki "capsaicin"in mutluluk hormonu endorfini harekete geçiriyor olması...

ÜRÜN MARKET

İnce vücutların sırrı

n Hem ince bir silüet hem de yumuşak, sıkı, gençlik ışıltısı taşıyan ve nefis şekilde kokulandırılmış bir cilt mi düşlüyorsunuz? O zaman tüm vücut kremlerinize ve yağlarınıza bir inceltici ekleyin. Clarins’ın kolay bir kullanım için doz kalemi şeklinde sunulan yeni "Addition Concentre Minceur"ü, her zamanki vücut bakımınıza bir inceltici etkisi eklemek için yaratılmış. Avucunuza aldığınız ceviz büyüklüğündeki ürününüze 6-8 damla bu üründen karıştırmanız yeterli. İçeriğindeki kafein dışında inceltici özelliğe sahip yedi bitki özüyle yağların tahliyesini hızlandırıyor.

Gençlik molekülünün keşfi

n Estee Lauder’ın keşfi olan özel gençlik molekülü Resveratrol, şimdi de markanın yeni ürünü "Re-Nutriv Ultimate Youth Creme" olarak kadınların hizmetine sunuluyor. Cildin doğal koruma mekanizmasını tetikleyen, cildin hücre yaşamını uzatan ve gençliğini güçlendiren içeriğe sahip ürün, hücre hasarlarını tamir etmek için hücrelere daha fazla zaman tanıyor. Gençlik molekülü içeren krem, genç görünümün süresini uzatıyor ve cildin daha uzun süre gençliğini korumasını sağlıyor.
Yazının Devamını Oku

Güzelliğin anahtar kelimesi: Sağlık

15 Mart 2008
Ne kadar sağlıklı iseniz o kadar güzelsiniz demektir. Sağlıklı bir insanın cildi daha temiz ve diridir. Sağlık, güzelliğin anahtar kelimesidir. Güzellik benim için sağlıklı olmakla eş anlamlıdır. Bir kadın sağlıklı ise içten gelen bu sağlığı, güzelliği parlak ve diri bir cilt olarak dışarı yansıtır." Bu sözler kitapları en çok satanlar listesinde bir numara olmuş, kendi adını verdiği cilt bakım ürünleri bulunan dünyaca ünlü Amerikalı dermatolog Nicholas Perricone’a ait. Birçok insanın güzelliğin dışarıda başlayan bir şey olduğu yanılgısına düştüğünü oysa güzelliğin içten geldiğini belirtiyor: "Ne kadar sağlıklı iseniz o kadar güzelsiniz demektir. Sağlıklı bir insanın cildi daha temiz ve diridir. Sağlık güzelliğin anahtar kelimesidir". Cilt yaşlanması üzerine yürüttüğü araştırmalarıyla dünyada önemli bir yere sahip olan Dr. N. Perricone, sorularımızı yanıtladı.

Bir doktor olarak hastalarınızda önce hangi detaylarla ilgilenirsiniz?

- Hastamın medikal özgeçmişini tümüyle öğrendikten sonra, sorduğum ilk sorular hastamın günlük olarak tükettiği gıdalarla ilgili olur. İyi beslenme uzun ve sağlıklı yaşamın en önemli kilometre taşlarındandır.

Yaşlanmanın ilk belirtileri özellikle hangi yaşlarda ve nerelerde belirgin olarak öne çıkıyor?

- 30 yaşına geldiğinizde, kötü beslenme alışkanlıklarınızı bırakmış olmalısınız çünkü belirtilerin ilk yansıyacağı yer yüzünüzdür. 40’lı yaşlara geldiğinizde mutlaka balık yağı kapsülleri almalısınız. Ayrıca sağlıklı ve vücuda gerekli yağları içeren besinler tükettiğinizden emin olun. Bunların dışında, renkli sebze ve meyveleri tüketmek de serbest radikal hasarını önlemede büyük önem taşır. Hücre onarımı için gerekli proteini de unutmamak gerekir. Hem cildimiz hem organlarımız için zararlı alkol tüketimine dikkat etmelisiniz. Sigara içmemelisiniz ve cildinizde derin çizgi ve kırışıklıklara sebep olacak şeker ve nişastalı gıdalardan uzak durmalısınız.

Hangi kozmetik ürün içerikleri cilt yaşlanmasında etkilidir?

- Sağlıklı ve canlı bir cilt yaratmada doğru beslenme ve gıda takviyelerinin yanı sıra doğal güzelliği güçlendirmede anti-oksidanlar da sinerjik bir şekilde çalışırlar. Araştırmalarım göstermiştir ki, gıda bazlı besleyici özler topikal olarak uygulandığında anti-inflamatuar ve anti-oksidan etki yaratırlar. En üst seviyede sonuçlar 3 aşamalı programın (beslenme programı, gıda takviyesi tabletler, topikaller) bir parçası olarak uygulandığında elde edilir. Kullandığınız ürünler vücuttaki peptitlerin, lipidlerin ve polisakaritlerin yerine geçecek ve cildinizi canlandırıp güçlendirecek nitelikte olmalıdır. Alfa lipoik asit, DMAE (dimeti amino etanol), nöropeptitler, zeytinyağı polifenolleri, vitamin C ester gibi içeriklerin topikal formüllerde kullanıldığında cilt üzerinde ciddi olumlu etkileri olduğu gözlemlenmiştir.

Sizin de yakından ilgilendiğiniz nöropeptit’lerin hayatımızdaki öneminden bahsedebilir misiniz?

- Beyin ile cildimizdeki sinirlerin hareketi arasında dolayısıyla da beyin-güzellik arasında bir bağ vardır. Beyinde aktif ve iyileştirici olan her şey ciltte de aktif ve iyileştiricidir. Nöropeptitler amino asitler zinciridir. Çeşitli nöropeptitlerin cilde uygulanmasıyla yapılan çalışmalarda uygulamanın hemen sonrasında heyecan verici klinik yararlar gözlemlenmiştir. Nöropeptit ve DMAE içeren cilt kreminin uygulanmasından dakikalar sonra çizgi ve kırışıkların görüntüsünde azalma, cildin yenilenmesi ve nemlenmesinde artma gözlemlenmiştir. Bu nedenle peptit kremlerin kullanılmasını öneriyorum. Yüze ve boyuna günlük uygulama yapılmalı. Cilde sürülen peptitler nemlendirici ve güneş koruma ürünleriyle birlikte uygulanabilir. Nöropeptit cilt kremi uygulaması sonuçları yıllardır süren araştırmalarım boyunca gördüklerim arasında en etkili olanlardır.

Beslenmenin cilt sağlığındaki önemi büyük

Dr. N. Perricone, yıllardır sürdürdüğü araştırmalarının sonucunda kalp rahatsızlıkları, diabet, alzheimer, romatizma, bazı kanser formları, sarkık ve kırışık bir cildin tek ve en büyük tetikleyicisi olduğu sonucuna varmış: "Bunu vücudumuzdaki zararlı enflamasyonu, enflamasyonu azaltacak ve yaşlanma sürecini yavaşlatacak 3 aşamalı program ile yenebiliriz" diyor. Perricone programının en önemli unsurlarından biri anti-enflamatuar bir beslenme programı:

á Balık; özellikle somon, kümes hayvanları, yumurta gibi yüksek protein kaynakları

á Düşük glisemik karbonhidratlar; renkli taze sebze ve meyveler, fasulye, mercimek gibi tahıllar

á Sağlıklı yağlar özellikle soğuk su balıklarında rastlanan türden (Alaska somonu, sardunya, ançuez, vs) fındık, keten tohumu ve zeytinyağı

á Günde 8-10 bardak su

á Yeşil çay gibi anti-oksidanlarca zengin sıvılar

Bu gıda ve içecekler doğal anti-enflamatuar gibi davranıp daha sağlıklı, dinç ve genç görünmenizi sağlayacak ve kötü yağı depolamanıza engel olacak.

Enflamasyona sebep olan gıdalardan uzak durun:

á Şekerin her formu

á İşlem görmüş gıdalar

á Makarna

á Ekmek

á Unlu gıdalar

á Kek, patates cipsi gibi gıdalar

á Soda ve meyve suları

Bu gıdalar sadece istenmeyen kilolara sebep olmakla kalmayıp, yaşlanma sürecinin hızlandırıcısı olarak da organlarımıza ve cildimize de zarar verirler. İlerleyen aşamalarda ciddi hastalıklara ve sarkık ve kırışık bir cilde zemin hazırlarlar.

Daha genç ve güzel görünmenin sırları

Dr. N. Perricone’a göre gerçek güzellik, ışıldayan sağlıklı görüntüdür ve bu yediğimiz besinler ve içtiğimiz sıvılarla başlar. İşte, mucizevi önerileri:

á Anti-enflamatuar bir beslenme şekli edinin

á Gıda takviyesi tabletler kullanın

á Anti-oksidanlar içeren kremler kullanın

á Yaşlanma sürecini hızlandıran stresi azaltma yollarını bulun. Bu konuda benim favorilerim, bir evcil hayvan edinmek, parkta açıkhava yürüyüşlerine çıkmak ve yoga sayılabilir.


Perricone’un "Weight Loss"

kitabından diyet ipuçları


á Anti-enflamatuar diyeti takip edin.

á Düzenli bir egzersiz programınız olsun (ideal olarak hergün).

á İyi uyuyun.

á Öğün atlamayın.

á Atıştırmalıklardan uzak durun.

á Bol su için.

á Stresi kontrol etmeyi öğrenin.

á Her yemekte ağzınıza attığınız ilk lokma "protein" olsun. Çünkü protein iştahın bastırılmasına yardımcı olur. En iyi protein kaynağı somondur.

á Her öğünde 3 parmağınızı kaldırıp, "Protein, düşük glisemik karbonhidrat, yararlı yağ tükettim mi" diye sormalısınız.

á Taze meyveyi öğünün sonuna saklayın. Böylece meyvelerde doğal olarak bulunan şekerin kan şekerinizi zıplatmasına engel olursunuz. Amacımız insülini tetikleyen kan şekeri seviyesinin birdenbire zıplamamasıdır.

á Bu gerçeği unutmayın: İnsülin yükselmesi=yağ depolama!

á Omega 3 yumurta tüketin.

á á Süt ürünlerinde de organik olanları tercih etmeye özen gösterin.


Gençler dişlerini günde bir kez fırçalıyor

Medicana Hastaneler Grubu’nun 1000 kişi ile 11 il merkezinde yaptırdığı Diş Sağlığı Araştırması, Türk halkının diş ve ağız sağlığına gösterdiği önemi ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, Türk halkının yüzde 36’sı dişlerini günde bir defa, yüzde 24’ü iki defa, yüzde 12’si ise iki günde bir fırçalıyor. Araştırma, kadın katılımcıların erkek katılımcılara oranla diş sağlığına daha fazla özen gösterdiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre 15-24 yaş grubu arasındaki gençlerin büyük çoğunluğu (yüzde 51.9) dişlerini günde bir defa fırçalamakla yetiniyor. 65 yaş üstündekiler ise diş fırçalama alışkanlığını terk ediyor. Günde en az iki kere diş fırçalama alışkanlığı üst sosyo-ekomik seviyede daha sık görünüyor.

İnce bir vücuda sahip olmak zor değil

İnce olmanın ve öyle kalmanın en iyi yolu nedir? Sağlık ve güzelliğin birlikte olduğu bir yaşam tarzı... İşte, 3 adımda iyi bir vücuda sahip olmanın sırrı...

Dengeli beslenin

Dengeli beslenin. Dengeli beslenme, tüm aile tarafından benimsenmeli. Dışarıda akşam yemeğine gidildiğinde bu alışkanlıktan vazgeçilmemeli. Yoyo rejimlerinden uzak durulmalı, 40’lı yaşlara doğru kilo almanın önüne geçilmeli.

Cilt bakımına dikkat

Kozmetik ürünlerinin günlük uygulamaları, kişinin vücudunun özenli kalmasına imkan tanıyor.

Fiziksel egzersiz

Düzenli spor egzersizi, kasların gelişmesine ve enerji kullanımının dengelenmesine yardımcı olur. En önemlisi, yemekten sonra spordan kaçınmak gerekir. En uygun zaman ise sabah kahvaltısından önceki zamandır. Spora uzun bir süre ara verildiyse doktora danışmakta fayda vardır.

(Kaynak: Clarins Rehber Kitapçığı)
Yazının Devamını Oku

Vücutları şekillendirme zamanı

14 Mart 2008
Üst kısmınız ince, kalçalarınız geniş... Aynaya baktığınızda vücut şeklinizdeki orantısızlık sizi rahatsız ediyor. Kısacası, vücudunuzdan memnun değilsiniz. O zaman yeni jenerasyon liposuction uygulamaları tam size göre. Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah Prof. Dr. Onur Erol’a son teknolojileri sorduk.

aser Liposelection teknolojisi ne zaman kullanılmaya başlandı; dünya çapında kullanımı yoğun mu?

- Bu uygulamanın 3-4 yıllık bir mazisi var. Brezilya’da çok kullanıldı. Daha sonra Amerika’da yaygın olarak uygulanmaya başlandı. Memnuniyet verici sonuçları ile şu an takriben tüm dünyaya yayılmış durumda. Günümüzde en geçerli liposuction teknolojisi diyebiliriz.

Yeni yöntemin, eski teknolojilerden farkı ne?

- Liposuction uygulaması önce yağların serumlarla şişirildikten sonra vakumla alınması şeklinde bir teknoloji ile başladı. Ancak fazla yağ alındığında sarkmalar olabiliyordu ve ameliyat süreleri de oldukça uzundu. Bu nedenle ultrasonik liposuction dediğimiz bir teknik geliştirildi. 10 yıl boyunca bu teknik kullanıldı. Ameliyat sürelerinde belli bir azaltma yarattıysa da hastaların iyileşme süreçlerinde çok etkili olamadı. Daha sonra yine yağ dokusuna daha selektif olarak müdahale eden bir cihaz geliştirildi. Bu sayede morlukların ve ağrıların çok daha az ve iyileşmenin çok daha hızlı olduğu görüldü. Bu son teknoloji ultrason dalgaları ile yağ dokularını parçalarken seçici bir şekilde davranıp diğer yararlı dokulara, sinirlere ve kan damarlarına zarar vermiyor. Bu sayede eski tip liposuction yöntemine göre hastada çok daha az morarma, kanama ve ağrı görülüyor. Üstelik ameliyat sonrası klasik liposuction’ın aksine deri de kendisini çok güzel şekilde toparlayabiliyor.

Ameliyat süresinde de bir azalma oldu mu?

- Ameliyat süresi diğer liposuction yöntemlerine göre yarı yarıya azalmasına rağmen alınacak miktarın hacmine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Bu 1 saatten 5 saate kadar değişebiliyor. Zira hastadan 500 cc yağ alınabildiği gibi 7000-8000 cc’ye kadar yağ alınma ihtimali var.

Hasta ne kadar bir sürede normal hayatına dönebilir?

- Hasta 4 günden sonra normal işlerini yapabiliyor, işine gidebiliyor. Ancak fizik tedavi uygulamaları yapıldığı taktirde sonuçların daha iyi olacağı kendisine anlatıldığı için fizik tedavisi 15 gün süre ile aralıklı olarak devam ediyor.

Yöntem hangi bölgelerde uygulanabiliyor?

- Bu yöntemle istenmeyen yağlar, kol, bacak, boyun, gıdık, meme, diz, kalça, basenler, sırt, bel gibi vücudun sıkılaştırılmak istenen herhangi bir bölgesinden etkili bir şekilde alınıyor. Ayrıca vücudun gevşeyen bölgelerindeki sıkılığın yeniden kazandırılmasında da etkili. Teknolojisi ve çok ince kanüller ile çene, boyun ve kollar gibi çok daha narin ve ince bölgelerde de çalışma imkanı sunuyor.

Hangi tip hastalarda daha iyi sonuçlar alınıyor?

- Deri yaşlanması aşırı olmayan ve vücut hatlarında bariz çıkıntıları olan kişilerdeki sonuçlar daha iyi gözlemlenebiliyor. Bu çıkıntılar güzel bir şekilde düzeltiliyor ve vücuda kontur verilebiliyor. Zaten liposuction vücuda kontur ve şekil verme işlemidir. Bu işlemden derisi aşırı sarkmış ve yaşlanmış kişiler ancak kısıtlı oranda yararlanabilirler. Bu vakalarda liposelection uygulaması ile beraber bir germe ameliyatı da gerekli olabiliyor.

Aynı bölgeden kilo alınmıyor

Prof. Dr. Onur Erol’a göre bu operasyonun en ideal olarak uygulandığı kişiler bölgesel yağlanma yaşayanlar. Bu yapıdaki hastalarda kilo ağırlıklı olarak sorunlu bölgeye toplanıyor. Ameliyat sonrası kilo alınması durumunda ise sorunlu bölgedeki aşırı yağ hücreleri alındığından, kilolar bu bölgede toplanmayıp vücudun her yerine eşit olarak dağılıyor.

Erkekler de tercih ediyor

Erkeklerde genelde bel, meme ve karın bölgelerinde yağ toplanması oluyor ve bu kişilerde "vaser liposelection" uygulaması ile çok daha güzel sonuçlar elde ediliyor. Memeler düpedüz bir hale geliyor, karın ve bel bölgeleri de aynı şekilde düz bir hale geliyor. Kısacası erkekler bu ameliyattan sonra çok mutlu oluyor.

Bu spa tüm duyulara hitap ediyor

Spa kültürü ülkemizde giderek yaygınlaşıyor. Birbiri ardına açılan lüks spa’lar sınırsız hizmet seçenekleriyle adeta şımartıyor. Geçtiğimiz aylarda İstinyepark’ta en büyük şubesini açan Sanda Spa da, spa anlayışına bambaşka bir boyut getirmeyi amaçlıyor. Kapısından girdiğiniz andan itibaren sizi dış dünyadan tamamen koparan, bedeninizle birlikte ruhunuzu da dinginleştiren Sanda Spa, tüm duyulara hitap ediyor.

Balili ve Türk terapistler sizi zencefil çayıyla uzun bir yolculuğa hazırlayacak ilk adımı atıyorlar. Ardından isteğinize göre size haman, sauna, kar çeşmesi ve buhar banyosu alternatifleri sunuluyor. Masaj ve hamamın ardından Spa Lounge bölümündeki geniş sedirlerde huzur dolu bir ortamda günün keyfini çıkarabilirsiniz.

Kısa ama yoğun bir hamam ve masaj keyfinin ardından dingin bir görünüme kavuşmak mümkün.

CİLT BAKIM GÜNLERİ

YKM, 14-30 Mart tarihleri arasında geçerli olacak hoş bir kampanyaya imza atıyor. Kampanya boyunca ücretsiz cilt bakımı hizmeti sunuyor. Kış mevsiminin cildinizde bıraktığı olumsuz etkilerden kurtulmak ve bahar tazeliğine kavuşmak için yapmanız gereken tek şey, mağazada satılan farklı markalar için özel belirlenmiş günlerde YKM mağazalarından telefonla randevu almak olacak. Cilt bakımıyla kendinizi şımartın, seçtiğiniz cilt bakım ürünlerine ise indirim fırsatıyla sahip olun. Çok çeşitli ürünlerin bir arada bulunduğu YKM kozmetik reyonları, kişisel bakımına özen gösteren müşterilerinin vazgeçilmez adresi olmaya devam ediyor.

RUJ 125 yaşında

Keşfedildiği ilk günden itibaren kadınların gözdesi olan ruj, hayatlarımızı renklendirmeye devam ediyor. O, tam 125 yıldır her daim yanımızda. Geçmiş dönemden itibaren içine katılan teknolojilerle yenilendi ama ruhu ve işlevi hiç değişmedi. Farklı renkleriyle, hayatımızın değişik dönemlerinde yüzümüze renk katıyor, makyajlarımızın son noktası olmaya devam ediyor. Onun sayesinde her kadın kendini özel, sıra dışı, baştan çıkarıcı ve seksi hissediyor. Rujun sadece makyajın bir parçası olmadığını uzun süredir biliyoruz. Rujumuzla kendimizi kıyafetlerimizin içinde daha güzel buluyoruz. Çantamızda, elimizin altında olduğu sürece dudaklarımıza renk katmaya hazır.
Yazının Devamını Oku

Selülit derdine çare var mı

10 Mart 2008
Kadınlar arasında selülit semptomu kadar nefret edilen başka bir şikayet yok. Özellikle de yaz ayları yaklaşırken... Peki, selülit derdinin kesin bir çözümü var mı? Bu soruyu Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hasan Fındık’a sorduk.

Kadınların en büyük estetik sorunlarından biri olan selüliti yok etmek mümkün mü?

Aslında selüliti bir bütün olarak değerlendirmek lazım. Evet, gidermek mümkün. Ama burada önemli olan selüliti oluşturan nedenleri iyi tespit etmek... Yani nasıl bir yaklaşımla maksimum verim alınabileceğini hesaplamak gerekiyor. Aksi halde selülitin çaresi var demek yanlış olur, ayrıca tekrarlama riski de oldukça yüksektir. Genelde selülitle birlikte değerlendirilmesi gereken parametreler arasında, cildin sıkılaşmaya ihtiyacı olup olmadığı ve vücut yapısını anormal, şekilsiz gösteren yağ birikimlerinin olup olmadığı konuları öne çıkıyor. Çoğunlukla kişide bunların tümü birlikte görülüyor. Ama içlerinden biri daha baskın oluyor. Tüm bu vücut özellikleri değerlendirildikten sonra, hastayla birlikte yol haritası çiziliyor.

Bu yol haritasında önümüze neler çıkıyor?

- Bir; sadece cihaz uygulamaları ile bu problemlerin giderilmesi... İki; eğer gerek varsa ilk önce cerrahi uygulama yapılıp, 15 gün sonra cihaz uygulamasına geçilmesi... Sadece cihaz uygulaması seçeneği gerekiyorsa, baskın olan probleme yönelik olarak cihaz kombinasyonları oluşturmak lazım. Örneğin, selülit belirgin ise doğal lazer uygulaması, amplifiye edilmiş (özelleştirilmiş) elektrik frekansı ve mezoterapi uygulaması ile birlikte altı-sekiz seanslık bir kürle selüliti gidermek mümkün. Artık selülitte iğne yöntemi kullanılmıyor.

İğnesiz yeni yöntemi biraz açar mısınız?

- Bu yöntemde, kolojenin yeniden yapılanmasını sağlayan vitamin ve protein yapı taşları, lazer ve elektrik frekansı ile cilt altına gönderiliyor. Böylelikle uygulama sırasında iğneli klasik mezoterapide karşınıza çıkan ağrı, morluk, şişlik ve alerjik reaksiyonlar oluşmuyor. Yani bu yeni yöntem selülit konusunda popüler ve etkili yaklaşımlardan biri... Eğer selülit dominant değilse ve vücutta sarkma, gevşeme, şekilsizlik söz konusu ise o zaman cihaz kombinasyonuna negatif basınç uygulamaları ve elektroterapi ekleniyor. Bu da yaklaşık 10 seans sonrasında amacına ulaşıyor. Yapılan işlemin etkisi 3 seanstan itibaren belirgin bir şekilde kendini gösteriyor.

Seansların süreleri ne kadar?

- Seanslar yaklaşık 1 ila 2 saat sürüyor ve seans aralıkları 3-7 gün arasında değişiyor. Seanslarda lazerle uygulama yapıldığından ağrı da söz konusu olmuyor.

Bu uygulama sadece selülitlere mi uygulanıyor?

- Yüze uygulamak da mümkün... Yüzdeki ince çizgileri (göz ve dudak çevresi) gideriyor ve sarkmaların azalmasında (özellikle boyun ve çene çevresi) etkili oluyor. Aynı zamanda güneş ışını, çevresel faktörler, sigara ve yaşın oluşturmuş olduğu yaşlanma belirtileri yine iğnesiz, morartısız ve ağrısız bir şekilde cilt altına ulaşılarak azaltılıyor. Gerek görülürse bu amaçla yöntem oksiterapi uygulaması, plasenta ve peeling içerikli maskelerle destekleniyor. Bu uygulamada ciltte ferah ve aydınlık bir görünüm oluşturularak cilt lekeleri gideriliyor ve cilt rengi açılıyor. Cilt renginin açılması da önemli ve yeni bir uygulama...

Gamzeli yanaklar ince ayak bilekleri

Son dönemde uygulanmaya başlanan iki yeni yöntem var. Bunlardan bir tanesi gamze estetiği... Özellikle yanak ve kadınlarda bel bölgesi tercih ediliyor. Bu, yarım saatlik bir öğle tatilinde bile uygulanabilecek bir yöntem. Diğeri ise ayak bileği estetiği... Diz altı ile ayak arasında geçiş bölgesi olan ayak bileği, bacağın düzgün ve şekilli görünmesini etkileyen bir lokalizasyon. Bu bölgenin komşu bölgelerle uyumlu olması, bacağı daha estetik gösterir. Özellikle yaz aylarında açık ayakkabı ve sandalet giyilmesi durumunda daha ön plana çıkıyor. Bilek inceltiliyor, kalınlaştırılıyor ya da üst kısım (baldır) inceltiliyor. Yağ dokularına yapılan işlemlerle bilek şekillendiriliyor.

Onu hayalinizdeki erkeğe dönüştürün

Sevgiliniz ya da erkek arkadaşınızın kötü alışkanlıklarını değiştirebilir misiniz? İlişki uzmanı Marianne Kavanagh’un Elele dergisinde yer alan satırlarına bakılırsa; adımlarınızı sağlam atarsanız bunu başarmamanız için hiçbir sebep yok!

Partneriziniz alkol bağımlılığı ya da evlenmeye yanaşmama gibi sizi deliye çeviren huyları varsa, önünüze iki seçim çıkar: Ya bu deveyi güdün ya da bu diyardan gidin! Yani ya ona yardım elini uzatıp ikna edeceksiniz ya da susup oturacaksınız!

Peki, bütün olumlu yönde değiştirme çabalarınız bir işe yaramıyor, daha da dertlenip, kederlenmenize sebep oluyor ve sizi mutsuz ediyorsa ne yapacaksınız? İşte adım adım hedefe giden yol!

Alkolu nasıl bıraktırırsınız

Katıldığınız davetlerde bir parça alkol alarak eğlenmeniz tabii ki çok normal. Ancak herkes ayıkken, partneriniz ayyaşlar gibi sarhoş oluyorsa, bu hiç de normal bir durum değil. Partnerinizin alkol bağımlılığından kurtulmasını istiyorsanız, "kararlılık ve tutarlılık" kuralını bozmamalısınız. Alkolü bıraksın diye; yüksek ses tonuyla ısrar etmek yerine, ona çaktırmadan hayatındaki alışkanlıkları değiştirmeye başlayabilirsiniz.

İlk adım olarak sağlıklı beslenmesini sağlayabilirsiniz. Bunun için buzdolabınızdan taze meyve ve sebzeleri eksik etmeyin. Abur cuburlar yemesini önleyin. Sabahları ya da hafta sonları beraber yürüyüşe çıkın. Ona alkol almadığı zamanlar çok daha yakışıklı göründüğünü sık sık söyleyin. Gece dışarı çıktığınızda kaç kadeh içtiğini kontrol altında tutmaya çalışın. Ama sorun ciddi bir alkol bağımlılığıysa, mutlaka bir uzmanla görüşerek, tıbbi yardım alın.

Evlenmeye nasıl ikna edersiniz

Günümüzde evlilik, eskiye oranla pek rağbet görmese de evlenmek isteyen kadınların sayısı hiç de az değil. Peki nasıl olacak da uzun soluklu bir ilişkiyi evliliğe dönüştüreceksiniz? İlişki psikologları ve uzmanlara göre; aniden söylenen evlilik isteği, erkekte şok etkisi ve korku yaratıyor. Erkekler, o ana kadar hiç açılmamış bir konuya, doğrudan olumsuz tepki verebiliyor.

Uzmanlara bakılırsa, evlenme konusunda kesinlikle ısrarcı olmayın. Çünkü evlilik, iki kişinin beraber yaptığı bir anlaşma. Partnerinizin evlenmeye gönlü yoksa, ısrar etmekten vazgeçin. Bunların yanı sıra neden evlenmek istediğinizi ve evlenmenin bu kadar önemli olup olmadığını da kendinize sorabilirsiniz. Unutmayın; kendi düşünce ve alışkanlıklarınız dışında, kimseyi ve hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Sadece yönlendirebilirsiniz. Bunun için de kadınsı oyunlara başvurabilirsiniz. Sonuçta hiçbir erkek pohpohlanmaktan, övülmekten ve gururlandırılmaktan bıkmaz. Ve bu uğurda her şeye "evet" diyebilir.

Sevmediği işinden nasıl vazgeçirirsiniz

Sevdiğiniz erkek; deyim yerindeyse işinin esiri olmuş durumda... Göz altları her geçen gün morarıyor, sağlığı bozuluyor, asabileşiyor, uykusuz kalıyor ve akşamları eve çok geç geliyor! Hatta, işini eve getirip çalışmaya devam bile ediyor. Her ne kadar kendisi, bu negatif etkilerin farkında olmasa da, siz her geçen gün bu adamın daha da kötüye gittiğini görebiliyorsunuz.

Peki yapmanız gereken nedir? Uzmanlara göre, yetişkin bireyler başkalarının gözüyle değil, kendi kararlarıyla hareket eder. Verecekleri kararların da zamanını en doğru şekilde planlarlar. Bu yüzden özellikle erkeklere ısrarcı olmayın ya da onları yönlendirmeye çalışmayın. Öncelikle partnerinizi dinlemeyi deneyin. Problemleri ve işi hakkında birkaç soru sorarak konuyu açabilir ve onun anlatmasını sağlayabilirsiniz. Belki de diyalog sırasında birçok detay yakalayacaksınız, kim bilir?

Doktora gitmesini nasıl sağlarsınız

Bir erkeği doktora gitmeye ikna etmek Victoria Beckham’ı flip-flop’larla görüntülemek kadar zor bir olay! Öncelikle ısrarcı olarak ve partnerinizin başının etini yiyerek başarıyı elde edemezsiniz, bunu aklınızdan çıkarmayın. Çünkü erkekler, eşleri veya sevgilileriyle hastalık konusunda diyalog kurmaktan kaçınıyorlar. Erkeklere göre hastalanmak eşittir, güçsüzlük!

Hasta olduklarını ve kontrole gitmeleri gerektiğini eşlerinden değil de doktorlarından duydukları zaman ise sağlıklı olmaları gerektiğini düşünerek doktorun yolunu tutarlar. Anlayacağınız olayı kendi başınıza direkt çözmek yerine araya başkalarını sokabilir ve yardım alabilirsiniz. Bu arada, yapılan araştırmalara bakılırsa; erkekleri doktora gitmeye ikna etmenin bir yolu da onu terk edeceğinizi söylemek!

Sigarayı bırakmasını nasıl sağlarsınız

Sigara, çok hassas bir konu... Sigara içmeyenler içenleri anlamıyor, içenler de içmeyenleri... Uzmanlara göre; sigarayı bırakmaya hazır olmayan birine sigarayı kesinlikle bıraktıramazsınız. Israr edildiği takdirde sigara sayısında artış bile olur.

Aceleci ve sabırsız olacağınıza son derece sakin ve sabırlı davranmalısınız. Bazen insanlar, en ufak bir değişiklikten bile korkarlar. Partneriniz, ne kadar zararlı olduğunu bilse de sigarayı sırf değişmekten korktuğu için bırakmıyor olabilir... Her yıl belki de sigara içenlerin yarısından çoğu, dostlarının ve sevdiklerinin ısrarları sayesinde sigarayı bırakmaya karar veriyor. Ancak bu süre birkaç ayı geçmiyor. Çünkü önemli olan gerçekten bırakmaya karar vermek. Bu yüzden partnerinizle inatlaşmak yerine uzlaşmacı olmaya bakın. Sigaranın zararlarını farklı şekillerde yansıtmaya ve göstermeye çalışın.

Çocuk yapmaya nasıl ikna edersiniz

Hayatta her şeyin kendi isteklerinize göre yaşanacağını sanmayın. Karşınızdaki insanla ilişkinizden emin olduğunuz sürece geleceğe yönelik kararlar almaya çalışın. Erkekler baba olmaya karar vermeden önce her şeyi detaylarıyla düşünürler. Kadınlar ise böyle değildir. Kadınlar için çocuk yapmaya karar vermek çok daha kolaydır. Ancak erkeğin sorumlulukları daha ağır olduğu için bu kararı verirken duygusal yükleri de bir o kadar ağır olur. Konuyu netleştirmek için yapmanız gereken tek şey; konuşmak. Evlenip anne olmak istediğinizi ve onun beklentilerinin ne olduğunu sormakla başlayabilirsiniz.

Aklınızda bulunması gerekenler

n Baskı yapmayın! Hiç kimseyi bir şeye zorlayamazsınız. Ama pekala zekice planlar yapabilirsiniz.

n Eşinizin alkol bağımlılığı ciddi boyuttaysa, mutlaka bir uzmandan yardım alın!

n Partnerinizin kararlarına saygı gösterin. Ama kendi fikrinizi söylemekten geri kalmayın.

n Sevgilinize ’evlenelim’ baskısı yapmayın! Çünkü evlilik, iki kişinin anlaşması olmalı.

n Çok yüklenmeyin! Erkekler, kadınlar kadar güçlü değil. Bu nedenle duygusal yükleri fazla taşıyamazlar!

n İnatlaşmayın! Erkekler çocuk gibidir. Ne kadar inatlaşırsanız, onu değiştirmek o kadar zor olacaktır!

ÜRÜN MARKET

Gençliğin anahtarı

Cildinizi uzun vadede yaşlanmaya karşı koruyan ve etkisini de 5 dakika gibi kısa bir sürede gösteren "5 Minute Wrinkle Relaxer Serum" ile daha ışıltılı ve genç bir cilde sahip olabilirsiniz. Dünyanın birçok güzellik ikonu tarafından kullanılan " Dejavu 5 Minute Wrinkle Relaxer Serum" ile çok kısa sürede botoks kadar etkili bir biçimde cildinizdeki kırışıklıklar yok oluyor. Serum, Ester-C ve antioksidan içeren formülüyle uzun vadede yaşlanmaya karşı cildi koruyor.

Yaşlanma karşıtı

Diadermine Falten Expert 3D gündüz kremi, özel formülü ile kırışıklıkları kaynağında hedef alıyor ve cildi içeriden yeniden yapılandırıyor. Lamelar formül ve yoğun etkili nemlendirici kompleks epidermisin yapısını destekliyor. İçeriğindeki epidermal dolgu, üst derinin sağlamlığını geliştiriyor. Hücre yenileyici enzim olan Photolyase hücre hasarlarının giderilmesini, hücrelerin yaşam sürelerinin uzamasını ve kolajen yapısının korunması sağlıyor. İçeriğindeki Vitamin E ile cildi negatif çevre etkilerinden koruyor, yaşlanma etkilerini geciktiriyor.

Yağlı ve nemsiz ciltlere yoğurt

Yunanistan’da yaşam kültürünün bir parçası olan yoğurt şimdi Korres cilt bakım ürünleriyle ciltlere taşınıyor. Yoğurt, yağlı fakat nemsiz ciltlere uzun süreli nem ve rahatlık sağlayan ekstra yatıştırıcı yağsız Korres cilt bakım kreminin içeriğinde yer alıyor. Doğal bir laktoz, protein, mineral ve vitamin kaynağı olan yoğurt cildin kuru bölgelerine anında nemlendirme ve rahatlama sağlıyor.

Cildin doğal bakımı

Madonna, Kate Hudson, Cameron Diaz, Scarlett Johansson, Katie Couric, Marcia Cross, Alison Lohman gibi dünyanın en ünlü yıldızlarının kullandığı tamamen "organik" meyve suyu ve bitki özlerinden oluşan cilt bakım ürünleri Juice Beauty, yaşlılığa meydan okuyan güçlü antioksidanlar, değerli vitaminler ve hayati önem taşıyan bitkisel besleyicilerden oluşuyor. Markanın cilt bakım ürünleri mükemmel ve tamamen doğal bir bakım sağlıyor.
Yazının Devamını Oku