Nilüfer Pazvantoğlu

Bebeklerde cilt bakımı önemli

18 Nisan 2008
Bebek cildi, tıpkı yetişkinlerinki gibi farklı görevleriyle öne çıkan en önemli organ. Bir duyu organı olarak da sıcak ve soğuk hissiyatına hizmet ediyor. Tat almak onun üzerinden gerçekleşiyor, acı duymak da... Çarpma gibi mekanik etkenlere karşı koruma kalkanı görevi görmesinin yanı sıra vücut ısısını düzenlemek de onun işi.

ebeklerde cildin çok yönlü fonksiyonu henüz gelişmemiştir. Daha incedir ve asit koruma kalkanı çok daha hassastır. İşte burada bebek cildinin bakımına duyulan gereksinim öne çıkmaktadır. Çünkü zarar verici dış etkenler ve kurumadan korunması, bağışıklığını geliştirmesi için bebek cildinin ciddi ve özenli bir bakıma ihtiyacı vardır. Kozmetik markaları bebekler için geliştirdikleri ürünleriyle onların narin cildini olumsuz koşullara karşı koruma altına almaya yardımcı oluyorlar.

HAFTADA İKİ KEZ BANYO

Bazı ebeveynler bebeklerinin temizliğini ve hijyenini aşırı derecede ön planda tutuyorlar. Uzmanlar ise bu tutuma bebek emeklemeye başladıktan itibaren son verilmesini gerektiğini belirtiyorlar. Toz, kir ve çamur küçük çocukları korkutmaz. Ama onların dış dünyayla temasını sağlayan "kirli" oyunlar, kimi zaman anne-babaları estetik olarak rahatsız edebiliyor. Bebeğinizin toz, kir ve çamurla oyununda gözüne kaçma ya da yüzüne bulaştırması dolayısıyla günlük ritüel temizliği için uzmanların aşağıdaki önerilerini dikkate almak gerekiyor:

Sabahları ellerin ve yüzün yıkanması, geceden kalan teri alması ve bebeğin cildine ferahlık vermesi için yeterlidir. Ardından güzelce kremlenmiş bir ciltle onu güne hazırlayabilirsiniz.

Buna karşın akşam eller, yüz ve özel bölgelerini özenle temizlemek gerekiyor. Böylelikle günlük kirlerin gece boyunca cidini tahriş etmesini önlemiş olursunuz.

Tuvaletten çıkarken, yemekten önce elleri yıkamanın bir gereklilik olduğunu bebeklik döneminden itibaren öğrenmeleri gerekiyor. Eğer siz bu konuda onlara örnek olursanız, mikropların ve gün içinde cilt yüzeyinde biriken kirlerin yemekle birlikte vücuda alınmasını engelleşmiş olursunuz.

Vücut temizliği için haftada iki kez yapılan duş ya da banyo yeterli olacaktır. Aksi takdirde cildin koruma mantosu hasar görebilir. Tabii, yine cildin kurumasını engelleyecek bebek cildine özel nemlendiricileri ihmal etmemelisiniz.

Bebeğinizin vücudunu temizlediğiniz sünger nemli ortamlarda çok çabuk mikrop üretebileceğinden kullanırken dikkatli olmak gerekiyor. Eğer mutlaka kullanmaktan yanaysanız günlük olarak yıkamalı ya da kullanım öncesinde kaloriferin üzerinde kurutmalısınız. Aslında bu iş için ellerinizin yeterli olduğunu söylemeliyiz.

Hangi bakım ürününü kullanmalı

Bebek kozmetiğinde cilt bakım ürünleri oldukça geniş bir alanı kaplıyor. Siz tabii ki, bebek cildi için özel olarak geliştirilmiş ürünleri seçeceksiniz. Bu kremlerin içeriğinde yoğun yağ bulunmaktadır. Ayrıca çocuk sabunları da hafif ve cildin yağlanmasını önleyici bileşenlerle üretilmektedir. Bebek ürünü satın alırken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri de içerdikleri katkı maddesi ve parfümlerin hassas bebek cildinde reaksiyonlara yol açabileceğidir. Bu olasılığa en iyi alternatif, bitkisel bazlı cilt bakım ürünlerine yönelmek olacaktır. Bu ürünlerde kullanılan saf yağlar tamamen cildin bakımına ve sağlığına yöneliktir. Ambalajlarının üzerinde hangi üründe hangi içeriklerin yer aldığı ise ayrıntılı olarak yer almaktadır.

Bebeğinizin cildini güneşten koruyun

Uzmanlara göre bebeklerde cildin kendi "güneş koruyucu" mekanizmaları tamamen gelişmediği için, bebekler doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalı. Bununla birlikte yine de bebek cildi gölgedeki dolaylı güneş ışığının olumlu etkilerine ihtiyaç duyuyor: D vitamini üretimi kalsiyum emilimi için gerekli ve bunun sonucu olarak sağlıklı kemik gelişimi de güneş ışığıyla sağlanabiliyor. Yeterince güneş ışığı ve sıcaklığı, kardiyovasküler sistem, kan dolaşımı, sinir sistemi ve bedenin metabolik süreçleri üzerinde pozitif etkiye sahip.

Çocuk doktorları ve cilt uzmanları, aktif güneş korumasını (gün ortasında güneş ve doğrudan güneş ışığının engellenmesi, uygun giyinme ve siperlikli şapkaların kullanılması) öneriyor. Aynı zamanda yüksek güneş koruma faktörü (minimum GKF 15) içeren koruyucu kremlerin kullanılması öneriliyor. Buna ek olarak, bebekler için kullanılacak koruyucu kremlerin, UV ışınlarının cilt yüzeyinde yansıtılmasını sağlayan mineral filtreli (titanyum dioksit ve çinko oksit maddeleri içeren) ürünler olmasına dikkat etmek gerekiyor.

Çiğ yiyerek enerjinizi yükseltin

Gelin, bu yaz kendizi bugüne kadar öğrendiklerinizden tamamen farklı bir beslenme alışkanlığıyla değiştirin.

Raw food (çiğ yemek) felsefesi, vitaminlere ve hazmı kolaylaştıran enzimlere zarar verdiği gerekçesiyle besinleri 40 derecenin üzerinde pişirmeyi reddediyor. 18-20 ve 25-27 Nisan tarihleri arasında Hillside Su’da başlayacak olan Re-fresh Weekend programı öncesinde Raw Foodist Mehmet Ak’la konuştuk.

Raw food felsefesini diğerlerinden ayıran en önemli özelliği nedir?

- Raw food (çiğ besin) aslında bir yaşam tarzı. İnsanın kendini sevmesi, yaşadığı evren ve doğanın farkında olması, doğa ile dengeyi kurması ile gerçekleşiyor. Vücudumuzun bizim kalemiz olduğunu düşünürsek bizim sorumluluğumuz, kalenin bekçilerini gerekli enerji destekleri ile beslememiz. Raw food, insanın yeryüzüne geldiği zaman Adem ve Havva gibi ilk yediği orijinal yemek. Bizler milyonlarca yıl çiğ yiyerek buraya kadar geldik. Raw food mutfağının çok önemli faktörlerinden birisi gıdaların enzim gücünü koruması. Bu da yiyeceklerin hazırlanmasında ısı derecesinin 40 C’nin üstüne çıkmaması ile sağlanabiliyor.

Bu beslenme tarzında neleri yemekte özgürüz?

- Raw food yaşam tarzında genel anlamda aklınıza gelen bütün sebzeler, meyveler, kavrulmamış kuruyemişler, bazı kökler ve çiçekler, her türlü baharatlar, saf zeytin yağı, saf kokonat yağı, işlenmemiş kendir, kenevir tohumu yağı kulanılıyor. Ancak bazı sebzeler ve tahıllar enerji gücü az olduğundan dolayı kulanılmıyor. Aşırı ısıya tutulmamış olan organik herşeyi yemekte özgürsünüz. Besinlerin vücutla dengesi göz önünde bulundurularak pH değerlerine göre beslenilmesini öneriyor. Örneğin, kavun ya da karpuz ile diğer meyveleri karıştırmanız önerilmiyor. Özellikle tohumları ve kuruyemişleri yemeden önce 6-12 saat suda bekleterek enzim hareketini başlatarak temelde tutmaya çalışıyor.

Ünlü isimler arasında bu beslenme şeklini uygulayanlar kimler?

- Günümüz Hollywood ünlülerinden Uma Thurman, Demi Moore, Natalie Portman, Woody Harrelson başta gelen raw foodistler. Ayrıca süper model Carol Alt, Alicia Silverstone, Ram Dass, Anthony Robbins gibi birçok isim listeye eklenebilir.

Not: Röportajın tamamını ELLE’in mayıs sayısında okuyabilirsiniz.

Kabarık saçlar geri döndü

Amy Winehouse’la yıldızı parlayan ve Cavalli, Dior, Gucci ve Vivienne Westwood gibi tasarımcıların da sezon koleksiyonlarında tercih ettikleri kabarık saç stili 2008 yazıyla birlikte günlük hayata da adapte oluyor. Saçların yoğun krepesiyle elde edilen bu görünüm aynı zamanda geçmişe gönderme de yapmıyor değil.

60’larda Türk filmlerinin unutulmaz yüzleri Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit’te sıkça rastladığımız kabarık saç modelleri yaz aylarıyla birlikte yeniden geri dönüyor. Saç tasarımcılarının özellikle saçlarının azlığından ve saç tellerinin ince oluşundan şikayet edenlere önerdiği bu model, son dönemde en spor kıyafetlerle bile uyum sağlıyor.

Krepe uygulaması öncelikle saçın dolgun görünmesini sağlıyor. Ana prensip ise saçları tarama yönünün aksi yönünde ince bir tarakla taramak. Uygulaması ise oldukça basit; önce, saçları kalın tutamlara ayırın. Ama kakülleri bu tutamlara katmayın. Başın dip kısmından ucuna doğru ince dişli bir tarak yardımıyla saçlarınızı tarama yönünün tersine doğru tarayın. Banyo sırasında saçlarını rahatça açabilmek için krepe uygulamasına saç diplerinden itibaren 2 cm. boşluk bırakarak başlayın. Tutam tutam yaptığınız uygulama sonunda elde ettiğiniz modeli sabitlemek için saç spreyi kullanabilirsiniz. Uzun süreli bir kalıcılık için işleme nemli saçlarınızı şekillendirici saç köpüğüyle kurutarak başlayın.

Bu yaz tırnaklar Nirvana’ya eriyor

Koleksiyonlarında dünya coğrafyasından ve farklı kültürlerden esinlenen OPI 2008 yazında mevsimin güneşli, yüksek enerjili renklerini "India Collection" adını verdiği paletine taşıyor. Baştan çıkaran fuşyalar, mercan ve turuncular, kırmızılar, modanın tüm renklerinden detaylar tırnaklara Hint rüzgarını getiriyor.
Yazının Devamını Oku

Güzelliğin ipuçları

14 Nisan 2008
Dünyanın önemli cilt bakım gurularından biri olarak kabul edilen Dr. Howard Murad ile bire bir çalışan Eğitim Departmanı Müdürü Donna P. Killian’ın verdiği cilt problemlerine yönelik ipuçları hem çok kolay uygulanabiliyor hem de son derece etkili. Kendisinden tecrübeleriyle ilgili detaylar aldık...

n Jel bazlı nemlendirici göz jeli özellikle buzdolabında saklayın. Bu ürünler serin olarak uygulandığında gözaltı şişliklerine daha etkili bir çözüm sağlamış olursunuz. Göz kremini göz kapağının üstüne ve tam gözün altına sürün.

n Güneş koruyucu içerikli ürünleri, güneşe çıkmadan 30 dakika önce uygulayın. İçeriklerin, cilt tarafından emilebilmesi için bu süre yeterli olur. Miktar olarak da bir çay kaşığı, tüm yüz ve boyun bölgesi için yeterlidir.

n Maske ya da peeling işlemi yapacaksanız, cildin mutlaka iyi bir şekilde temizlendiğinden emin olmanız gerekiyor. Makyajlı ya da iyi temizlenmemiş bir cilt ile uygulamayı yaparsanız, cildin temizlenmesi yerine, makyajın ve cilt üstünde bulunan kirin daha derine inmesine neden olmuş olursunuz.

n Güneş koruyucu içerikli krem seçerken hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı etkili krem seçin. UVA, cildin yaşlanmasına sebep olan, her mevsim maruz kaldığınız güneş ışını ve camın arkasında dahi olsanız sizi etkiliyor. UVB ise bahar ve yaz aylarında ve öğle saatlerinde daha etkili, bizim bronzlaşmamızı sağlayan güneş ışınları.

n Ayrıca anti-oksidan içerikli bir güneş koruyucu kremi tercih etmek de çok önemli bir faktör. Nar özü gibi güçlü bir antioksidan içeren güneş koruyucu kremi hem güneş ışınlarına karşı filtreleri hem de anti-oksidan gücü ile sizi güneşin zararlı ışınlarına karşı daha etkili korur.

DUDAKLARA DA PEELING UYGULAYIN

n Aslında çoğu kadın, temizleyici ürün kullanımından sonra tonik kullanmayı ihmal ediyor. Ama tonik kullanımı cildin temizlenmesinden sonra PH değerini dengelemesi için önemli. Cildi nemlendirici etkisi olduğu için sonrasında kullanılacak nemlendiricinin daha az kullanılmasına da yardımcı olmuş oluyor.

n Cilde peeling uygularken dudaklara da uygulayın. Böylece dudaklar, kuru hücrelerden arınmış olacağından daha dolgun, daha canlı ve daha diri gözükür.

n Yüzünüzü yıkarken ne çok sıcak ne de çok soğuk su kullanın. Bunun yerine oda sıcaklığındaki ılık bir su ile yıkamak tercih edin. Aşırı soğuk su ile kan damarları büzüşüyor, çok sıcak su ile yıkandığında da damarlar genişliyor ve kızarık görünüme, hassasiyete sebep olabiliyor.

n Yüzünüzü temizlerken çok ovalamayın ve sert bir şekilde yapmayın. Yüzünüzü su ile durularken elinizle ovuşturarak temizlemektense, avuç dolusu suyu yüze çarpmak, havlu ile sert bir biçimde yüzü silmemek de dikkat edilmesi gereken bir nokta.

n Ayrıca yüzünüz çene hizamızda bitmiyor, boyun ve dekolte bölgesine de uygulama yapmanız gerekiyor. Yaşınızı belli eden boyun, dekolte ve ellerinizi de unutmamanız gerekiyor, aynı özeni bu bölgelere de göstermelisiniz.

SUYLA CİLDİNİZİ NEMLENDİRMEYİN

n Eğer nemlendirici etkili alkol içermeyen bir tonik kullanıyorsanız makyaj sonrasında makyajı sabitlemek için yüzünüze püskürtebilirsiniz. Ve güneş altında terlediğinizde yine bu özelliklere sahip toniği cildinize püskürtebilirsiniz.

n Su ile cildinizi nemlendirmeye çalışmak çok yanlış bir davranış. Su cildinizde kururken ciltteki suya da çekerek aslında cildin daha çok kurumasına sebep olur. Su yerine cildi daha da kurutmamak için, nemlendirici etkili alkolsüz bir toniği cildinize püskürtebilirsiniz.

n Göz çevresindeki çizgiler için uyguladığınız göz kremlerini, dudak çevresine de uygulayabilirisiniz. Dudak çevresinde göz çevresi gibi hassas olduğundan bu bölgede belirginleşen çizgiler için göz kreminizi kullanmak etkili olacaktır.

n Özellikle sigara içen kişilerin dudak çevresindeki kas hareketlerinden ve sigaranın toksinlerinden dolayı bu bölgedeki çizgiler yoğun olabilir. Anti-oksidanlı bir ürün kullanmak yine çok önemli.

n Son olarak da kulakları da unutmamak gerekiyor; kullandığımız sıkılaştırıcı ürünleri kulaklarınızın yumuşak bölgelerine sürün. Çünkü yaş ilerledikçe kulak memeleri büyüyüp aşağı doğru sarkar.

Yeni sezonda modern ’urban’ görünümü

Türkiye’de ilk kez uygulanan Fashion Lab bitti bitmesine ama ardında bıraktıklarının etkisi sürmeye devam ediyor. Bunlardan biri de defileye katılan tüm tasarımcıların, koleksiyonlarına uygun olarak farklı konseptlerde uygulanan makyajlar.

Organizasyon kapsamında gerçekleştirilen tüm makyajlarda dünyadaki akımın uzantısı olan "less is more" anlayışıyla makyajlar tasarlandı. Taze ve temiz görünümlü bir cilt, sim yerine ışıltılı yüzler tüm makyajların ortak paydasını oluşturuyordu.

Fashion Lab’e katılan modellerin makyajlarını gerçekleştiren M.A.C.’nin baş makyaj sanatçısı Elif Girgin, yaz sezonunda renklerin şehirli modern kadınlar yarattığını söylüyor: "Bu sezonun en önemli özelliği az ama öz anlayışı. Taze ve temiz görünümlü bir cilt, simli yerine ışıltılı yüzler. Bu yaz renk ön plana çıkıyor; griler, morlar, mürdümler, altınlar, yoğun kırmızılar... Ancak bu renkler daha modern urban görünümü elde etmek için kullanılıyor. Gözlerde gri bu yazın en kilit rengi. Özellikle dumanlı gözler yaratırken siyah yerini griye devrediyor. Gri gözlere, pembe bej dudaklar eşlik ediyor. Makyajsız görünümde ise yüzün kemik yapısı daha da belirgin olarak vurgulanıyor. Doğal ve silik yerine daha belirgin ve heykelimsi bir görünüm var. Makyajının daha modern görünmesini isteyenler ise bir ipucu, makyajınız kıyafetinizin tarzı ve hissiyle ne kadar zıt olursa o kadar dikkat çekici ve modern duruyor."

Kurabiyeli kremayla zayıflayın

n Kurabiye ve krema ile kilo kontrolü sağlanabilir mi? Herbalife’ın en temel ürünü Formül 1 Besleyici Shake ailesine yeni katılan "Formül 1 Kurabiye ve Krema", sağlıklı beslenmek isteyenler için mükemmel bir seçim. Yüksek kaliteli soya proteini ile özel olarak formüle edilen bu ürün, krema ve kurabiyenin mükemmel lezzetini bir arada sunuyor.

Yaza hazır mısınız

n Nivea’nın yeni geliştirdiği ürünü Deodorant Double Effect, bir deodoranttan hoş koku ve gün boyu ferahlıktan daha fazlasını bekleyenler için.... Düzenli kullanımda cildi yumuşatarak koltuk altı tıraşı sırasında tüylerin daha derinden alınmasını sağlıyor. Ayrıca pürüzleri önemli ölçüde azaltıyor.

Kilo kontrolünü uzmanına bırakın

n Bodypsignal kilo kontrolünüze yardım ediyor. Kilo kaybettiğinizde "Visio control"un alt bölümündeki yeşil renk yağ ağırlığınızdan pembe renk kas ağırlığınızdan kaybettiğinizi gösteriyor. Kilo aldığınızda da "Visio control"ün üst bölümündeki renkler yanıyor. Pembe renk yağ ağırlığınızın arttığını gösteriyor.

Elle&LaSalle

LaSalle Akademi Yönetim Kurulu Başkanı Selim Çeçen akademiyi, Elle&LaSalle birlikteliğini, İstanbul’u gerçek bir moda kenti yapma hayalini ve bu yönde çok ciddi bir adım niteliğindeki "Extreme İstanbul" temalı yarışma projesini anlattı...

n Öncelikle LaSalle Akademi’den bahsedebilir misiniz? Misyonunuz nedir?

Selim Çeçen:
1959 yılında Kanada’da kurulan LaSalle College Group dünya çapında bir tasarım okulları zinciri. 27 tane uluslararası tasarım okulumuz var. İstanbuldaki okulumuz ise bu yıl 15. yılını doldurdu. Kanada’daki merkezimizde İstanbul’un bir moda şehri olduğuna karar verilmesinin ardından Türkiye’de okulumuz açıldığı zaman pek çok insana bir hayal gibi gelmişti. İstanbul bizim için çok önceleri bir moda şehri olmaya adaydı. Bunun için gerekli olan en önemli şey ise altyapı yani insan kaynağıdır çünkü modayı moda yapan tamamen modacılardır. Bu insan kaynağını Türkiye’nin moda endüstrisine sağlayarak Türkiye’den de gerçek moda markaları çıkmasını sağlamak, bu markaların tasarım ekiplerini, merchandiser’larını yani her aşamadaki insan kaynağını yetiştirmek en önemli misyonumuz.

n LaSalle Akademi’ye gelen öğrenciler nasıl bir eğitim sürecinden geçiyor?

İlk aşamada öğrencilerimiz görsel yeteneklerini kağıt üzerine dökebildikleri çizim esaslı eğitimler ile stilistlik yönlerini ortaya çıkardıktan sonra, ikinci aşamada üretim bilgilerini geliştirmek ve tasarımın giysi bölümünü üretebilmek için modelistlik dediğimiz kalıp, dikiş, drapaj, serileme gibi işlemleri öğretiyoruz. Üçüncü aşamada ise bir tasarımcının sahip olması gereken tüm bilgi birikimini onlara aktarmak adına akademik bilgiler veriyoruz. Son aşamada tasarımlarını illüstrasyon haline getirip bilgisayarda uygulamalarını sağlıyoruz.

n Eğitim programınız kaç dönemden oluşuyor?

Her dönemi üç ay olmak üzere sekiz dönemden oluşuyor. Bu da hiç ara vermeksizin 2 sene sürüyor.

n Peki diğer moda okullarından farkınız nedir?

Öncelikle, Türkiye’de ve dünyada bir çok markanın başında ya da tasarım ekibinde muhakkak bir LeSalle mezunu olduğunu belirtmeliyim sanırım. Biz öğrenciyi sıfırdan aldığımızda ona hem haute couture dediğimiz kişiye özel tasarım, hem de endüstriyel tasarım yapabilmek, moda alanında öngörü sahibi olabilmek ve kitleleri giydirebilmek gibi çok yönlü bir eğitim veriyoruz. Çünkü bize göre bunların hepsine ihtiyaç var.

n Biraz da ELLE&LASALLE birlikteliğinden ve yarışma projesinden bahsedelim. Bu birliktelik ve yarışma projesi nasıl doğdu?

Öncelikle bir yarışma nasıl yapılmalıdır, gerçek yetenekler nasıl keşfedilmelidir ve bu yeteneklere hak ettikleri nasıl verilmelidir şeklinde bir misyonu üstlenmemiz gerektiğine karar verdik. Uluslararası bir tasarım okulları zincirinin bir parçası olarak bu alanda işbirliği yapabileceğimiz tek basın mecrasının moda dünyasında çok önemli bir misyonu olan ELLE dergisi olduğuna karar verdik. Zaten iki kurumun isimlerinin de uyumu söz konusu

n Peki ELLE ile olan birlikteliğin bu yarışmanın başarısında nasıl bir katkısı oldu?

S.Ç:
ELLE dergisi basın mecrasında kendi alanının lideri, biz de eğitimde kendi alanımızın lideri olduğumuz için iki doğru markanın birlikteliği ve iki markayı yöneten vizyonun bir biriyle çok örtüşmesi geçen sene ilkini düzenlediğimiz yarışmada başarılı sonuçlar elde etmemizi sağladı. Ancak en çok örtüştüğümüz nokta bu projeyi yukarılara taşıma konusundaki arzumuz diyebilirim. Bizim İstanbul’dan büyük bir marka çıkarma konusundaki misyonumuzun basın ayağını yüklenebilecek en doğru kurum ELLE dergisidir. Biz bu birliktelikten çok memnunuz.

n Yarışma projesinin amacı nedir?

Aslında bir değil bir çok amacımız var. Bunlardan ilki Türkiye’den önemli bir marka çıkarabilecek yeteneğe sahip gençleri keşfetmek. Bir diğer hedefimiz ise moda konusunda bir şeyler yapabilme konusunda istekli bireyleri yüreklendirmek, başarılı olabileceklerine inandırmak ve bu çerçevede onlara gerekli imkanları sunmak.

n Geçen sene birincisini düzenlediğiniz yarışmaya kaç kişi katıldı? Ve yarışma amacına ulaştı mı?

Geçen sene düzenlediğimiz "Sentez" temalı yarışmamıza 312 kişi katıldı. Aslında bu beklediğimizin üstünde bir sayıydı. Yarışmacılar moda konusunda ciddi bir donanıma sahip, kendi yeteneği olan ve bunun farkına varmış kişilerdi. Bu bağlamda biz ilk üçü çok zorlanarak seçtik diyebilirim. Ayrıca ilk üçün dışındaki yarışmacılar arasında dikkat çeken yetenekleri alıp yetiştirme konusunda çeşitli firmaların talepleri oldu. Bu da bu yarışmanın amacına bir çok yönden ulaştığını gösteren bir durum.

n Bu sene yarışmanın teması "Extreme İstanbul". Neden "Extreme" ve neden "İstanbul"?

ELLE&LASALLE olarak birlikte bir misyon üstlendik ve İstanbul’un moda şehri olmaya aday olduğunu düşünerek, yarışmayı uluslararası mecraya taşımamız gerektiğine inandığımızdan anlatmakla bitmeyecek, yılların moda şehirlerine rahatlıkla kafa tutabilecek donanımda ve zenginlikte İstanbul’u seçtik. "Extreme" dediğimizde ise bahsettiğmiz pozitif bir aşırılık. Siz hiç hayatın bu kadar aşırı uçlarda yaşandığı başka bir şehir gördünüz mü? n Bir insanın extreme olduğunu nasıl anlarsınız?

Yarışmacılar ilk aşamada özgeçmişlerini ve concept boardlarını yolluyorlar. Geçen sene bunların içinde hiç sıradan bir portre ya da board yoktu. Türk toplumunda pek de sıradan insanlar olduğunu düşünmüyorum. Ülkemiz farklılıkların oluşturduğu büyük bir zenginliğe sahip. Bir şekilde extreme olduğunu hisseden herkes bu yarışmaya katılabilir ve kazanabilir...
Yazının Devamını Oku

Yazın en dikkat çekici bölgesi: Popo

12 Nisan 2008
Jennifer Lopez onun sayesinde şöhretini katladı, Kylie Minogue’un kariyeri onunla başka bir yola girdi ve Beyonce ondan dolayı yeni jenerasyonun seks sembolü ilan edildi. İşte, yaz öncesi formda bir popoya sahip olmanın ipuçları... Öncelikle, yaz hayallerini gerçekleştirmek için işe popo bölgenizden başlamak gerektiğini bilmelisiniz. En az ünlü yıldızlar kadar dikkat çekici bir görüntüye sahip olmak istiyorsanız, sıkılığını ve pürüzsüz görünümünü korumaya yardımcı olmalısınız.

Uzmanlar, üç farklı popo şeklinden bahsediyor; elma, armut ve yassı... İdeal güzellik anlamında elma formunun öne çıktığını söyleyelim. Yuvarlaklığı, sıkı dokusu ve dolgunluğu diğer formlardan bir adım önde olmasını sağlıyor.

ELMA FORMLU: Sıkı, yuvarlak formlu ve ona sahip olan kadınların gururu elma popo neredeyse her tarz pantolon ve etekle mükemmel görünüyor. Özellikle de dar jean pantolon ve şortlarla ortaya çıkıyor. Ama dikkat! Bel bölgesinin fazla yüksek ve ceplerin büyük olmaması gerekiyor. Aksi takdirde görsel olarak olduğundan daha büyük görünmesi işten bile değil. Düşük belli pantolonlar ise bacak boyunu kısaltarak poponun daha geniş ve toplu görünmesine neden oluyorlar. Yaygara yapmayan ve vücut formuna uygun kumaşlar tercih edin. Böylelikle silüetinizin altını çizmiş olursunuz.

ARMUT FORMLU: Bu popo formu belki diğerlerinin içlerinde en sorunlu olanı ama aynı zamanda en feminen gözükeni... Sezonun modasına uygun dar kalem eteklerle onu dikkat çekici kılmanız mümkün. Burada önemli olan giydiğiniz parçanın kumaşının ince olmaması. Vücuda form veren ve onu saran kumaşlar daha etkili bir görünüm sağlar. Giydiğiniz pantolonların, cep başlangıçlarının ikinci dikişine paralel olmasına dikkat edin. Bu, popo formunu görsel olarak destekler. Ayrıca arka ceplerin küçük olması poponun da küçük algılanmasını sağlar. Biraz daha bol ya da düz kesimleriyle leğen kemiklerine vurgu yapar ve vücudun dengeli görünümünü destekler. Stretch kumaşlar da formu oluşturmada yardımcıdır.

YASSI FORMLU: Çıkıntısız bir popoya sahip kadınların şikayeti hiç de seksi olmayan bir görüntü şüphesiz. Daha dolgun bir form en büyük arzuları. Böyle durumlarda pantolonlar ve eteklerin dikkat çekici, büyük çantalarla kombinlenmeleri gerekir. Arka cepsiz pantolonlar da bu popo formunda kesinlikle tabu.

Kusursuz popoya nasıl sahip olunur

Elma ya da armut, önemli olan sıkılığı. Tabii ki, her kadının hayali bugünden yarına istediği ölçülerde bir popoya sahip olmak. Ama hedef odaklı bir egzersizle de yaklaşık iki ay içinde isteğinize kavuşmanız mümkün.

Hareket edin, haftada beş-altı kez minimum.

Yürüyüş, egzersiz ve paten yaz mevsiminin en ideal sporları. Özellikle de popo formunu yeniden oluşturmadaki etkileri düşünülürse...

Spor salonlarında karın-bacak-popo egzersizleri ağırlıklı hareketleri seçin.

Evde günde 15 dakika spor salonunda öğrendiğiniz egzersizleri tekrarlayabilirsiniz.

Göğüslerde "Barbie" trendi

Kadınların Barbie bebeklere benzeme arzusu, plastik cerrah Tuğrul Turan’a ilham kaynağı olmuş. "Barbie yöntemi" adlı bir teknik geliştiren Turan, bu yöntemle göğüslerin en az iki beden küçültülebildiğini ya da dikleştirilebildiğini belirtiyor.

Barbie yöntemi, kadınların büyük göğüslerinden sadece iki saatte kurtulmalarını sağlıyor. Operasyon sonrasında göğüsler küçülüyor ve doğal bir görünüme kavuşuyor. Op. Dr. Turan, göğüslere isteğe göre yarımküre veya damla görünümü verildiğini anlatıyor: "Kadınlar, silikon veya başka bir madde desteği olmaksızın tamamen kendi dokularıyla yapılan bu operasyondan sadece bir gün sonra, havuz sefası bile yapabiliyor."

Barbie yöntemini nasıl geliştirdiniz?

- Hastalarım sürekli büyük göğüslerden şikayet ediyordu. Bazıları ise geçirdikleri operasyonların izlerinden büyük rahatsızlık duyuyordu. Kadınları nasıl istedikleri gibi göğüslere kavuştururum diye düşündüm ve özel malzemelerle uygulamalar yaptım. Sonrasında Barbie bebeklerdeki görünüm için teknikler geliştirdim. 6.5 yılda 400’ün üzerinde ameliyat yaptım. Uygulamanın sadece geometrik teorisini geliştirmek bile tam 1.5 yılımı aldı. Bu yöntemle göğüsleri 2-4 beden küçültebiliyorum.

EMZİREBİLİRLER

Büyük göğüsleri nasıl Barbie bebek göğsüne dönüştürüyorsunuz?

- Bugüne kadar meme estetiğindeki hedef, eskisinden daha güzel göğüslere sahip olmaktı. Bu yöntemin ana fikri meme dokusunun kendi içinde biçimlendirilmesidir ve anahtar geometridir. Benim tekniğimle küçültülen ya da dikleştirilen memeler istenilen yerde, istenilen büyüklükte oluyor. Şekli hastanın isteğine göre yarım küre ya da damla görünümünde olabiliyor. Memeye bu işlem uygulanırken, süt üreten meme dokusuna dokunmuyorum. Böylelikle kadınlar operasyondan çok kısa bir süre sonra hamile kalıp, bebeklerini emzirebiliyor.

Bu işlemi yaptıran bir kişi ne kadar zamanda işinin başına dönebilir?

- İyileşme dönemi rahat, ağrısızdır. Ameliyattan 1-2 gün sonra ya da aynı günün akşamı normal hayata dönebilirler.

İz kalıyor mu?

- Memelerin küçültülmesi ya da dikleştirilmesi iz bırakan ameliyatlardır. Memede sarkmaya yol açan deri fazlalığı olduğu gibi alındığından bir ek yerinin olmaması beklenemez. Diğer operasyonlarla kıyaslandığında kalan iz üçte iki daha azdır.

Göğüsleri dikleştirmek için de bu yöntem kullanılabilir mi?

- Sarkan göğüsleri bu yöntemle dikleştirmek, bozulan şekillerini damla formuna getirmek mümkün. Küçültme yapmadan sadece dikleştirme de yapabiliyorum. Bu operasyonu geçiren kadınlar, ertesi gün işlerinin başına dönebiliyorlar.

Modellerin güzellik sırları

Her ne kadar uzaktan şaaşalı gibi görünse de modellerin hayatları hiç de zor değil. İyi isimlerle birlikte çalışabilmek için en önemli varlıkları sahip oldukları vücutları. Onu korumak, aynı kiloda kalmak ve sağlıklı görünmek için neler yaptıklarını bilmek ister misiniz? Modellerin formlarını korumak için yaptıkları en bilinen şey su içmek. Günde 2 litreyi bulan sıvı alımlarıyla ciltlerinin nemlendirilmesini sağlıyorlar böylelikle cildin içeriden destekli pempe, sağlıklı dokusunu korumasına yardımcı oluyorlar.

Sabah uyandıkları andan itibaren yaptıkları ilk iş ılık bir bardak su içerek güne başlamaları. Ayurveda öğretisine göre su mideyi temizliyor ve onu güne hazırlıyor. Günlük yaşamlarında makyajdan uzak duran ve makyajın ciltlerine zarar vermesini istemeyen modellerin sağlıklı bir cilde sahip olmak için başvurdukları yöntemlerden biri de göz damlaları. Damlaların antisepti özelliği sayesinde cilt kızarıklığını ve tahrişleri önlemiş oluyorlar. Ve tatlı krizine karşı ilginç bir yöntem; küçük bir şişe içinde taşıdıkları vanilya esansını koklayarak tatlı krizini önlediklerini belirtiyorlar.

Güneşin öptüğü ciltler

Guerlain makyajının vazgeçilmezi sıcak, toprak ve güneşin öpücük kondurduğu renkler Terracotta’yla yeni ürünleriyle baştan çıkarıyor. Bu yılki koleksiyonun teması doğanın bozulmamış ve uzak bölgelerindeki dokular olmuş. Üç mistik görünümden oluşan "Soleil de Legende" koleksiyonu cildi yumuşatan pembe ışıltılı dokuyla ferahlık kazandırırken, mükemmel altın ve bakır tonlarıyla doğal bir bronzluğu hedefliyor.

Spor yapmaya devam

Egzersiz sırasında verilen dinlenme aralarının vücudu dinlendirirken bir yandan da yağ yakımını hızlandırdığını biliyor muydunuz? Japon bilimadamları, sporcular üzerinde yaptıkları bir araştırmada işte bu sonuca varmışlar. Bir grup, bir gün hiç ara vermeden bir saat boyunca pedal çevirme egzersizi yapmış. Ertesi gün aynı egzersizi 30 dakika ve 20 dakikalık dinlenme arasıyla denemişler. Mola sırasında yağ hücrelerinden belirgin bir şekilde yağ azaldığı sonucu ortaya çıkmış. O halde spor yapmaya devam ama dinlenmeyi unutmayın...
Yazının Devamını Oku

Dermobiyotik cildin hayat enzimi

11 Nisan 2008
Dermobiyotik kozmetik son yıllarda cilt bakımında önemli bir trend olarak öne çıkıyor. En önemli amacı cildin uzun süre genç kalmasını sağlamak! Dermobiyotik kozmetik cildin (dermo) kalbinde, hücresel yaşamı (biyotik), her gün ve sürekli olarak harekete geçirmek için tasarlanan kozmetik olarak tanımlanıyor. En önemli amacı cildin uzun süre genç kalmasını sağlamak! 20 yıllık köklü araştırmaların ve özellikle moleküler biyoloji araştırma tekniklerindeki son gelişmelerin sayesinde, biyologlar bu keşfi gerçekleştirme olanağı buldular.

Biyologlar, ilk olarak, 40 binden fazla geni inceledikten sonra, 3 milyar yıl yaşında bir mikro-organizma olan saf termal plankton özünün cilt bakım hücrelerinin kalbindeki "cildin hayat enzimi" MnSOD’u harekete geçiren özelliğini gösterdiler. Bunu da DNA çiplerini kullanarak gerçekleştirdiler. Bu "cutting edge" tekniği, saf termal planktonun iki ana cilt hücresi olan keratinosit ve fibroblastlar içindeki tüm genler üzerinde test etmelerini sağladı. Hemen sonrasında ise, saf termal planktonun UV ışınlarına maruz kaldıktan sonraki detoks ve koruyucu etkisini teyid etmek için Amerika’daki Stanford Üniversitesi ile işbirliği ile klinik testler gerçekleştirdiler. İşte tüm bu araştırmalar, yeni nesil bir cilt bakımının oluşumuna ışık tuttu: Dermobiyolojik kozmetik.

CİLT HÜCRELERİ MAKSİMUM MOD’A GEÇİYOR

Saf termal plankton, ilk dermobiyotik olarak tanımlanıyor. Çünkü dış tahriplere karşı, cilt hücrelerinin savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor. Cilt hücreleri onunla karşılaştıklarında maksimum uyarı moduna geçerek kendi öz savunmalarını uyarıyorlar. Bu biyolojik etkiler, besinsel probiyotiklerin sindirim hücreleri üzerindeki etkileri ile karşılaştırılabilir: Nasıl yediğimiz probiyotik ürünlerle, bağışıklık sistemimizi güçlendiriyorsak cildimiz üzerinde saf termal planktonu kullandığımızda da cilt hücrelerimizin dış tahriplere (UV ışınları, hava kirliliği, stres...) karşı savunma mekanizmaları da artıyor.

GENÇLİĞİN MUCİZE FORMÜLÜ

Zaman içinde ciltteki dermisin yapısı bozuluyor ve cildin fibroblast aktivitesi yavaşlıyor (fibroblastlar kırışıklık oluşumunda anahtar hücrelerdir). Ciltteki kolajen ve elastin liflerinin üretimi zamanla azalıyor ve kaliteleri bozuluyor. Bu lifler zamanla sertleşmeye başlıyor (bu sertleşmeye glikasyon deniyor) ve daha sonra kırılıyor. Sonuç olarak, destek dokusunun yapısı bozuluyor: Kırışıklıklar oluşmaya başlıyor ve cildin yüzeyinde buruşukluklara yol açıyor.

Sadece cildin biyolojik mekanizmasını tekrar harekete geçirme ve onarım aksiyonu ile etkin ve uzun süreli bir sonuç elde ediliyor. İşte, dermobiyotik formül bunu başarmaya yardımcı oluyor.

Bahar yorgunluğu

Kış mevsimini bitmesi ve baharın başlaması doğada olduğu kadar vücudumuzda da değişiklik yapıyor. Halsizlik, yorgunluk, mide problemleri, depresyon ve alerji gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Aynı doğa gibi metabolizmamız da dinlenme ve yenilenme ihtiyacı içine giriyor. Bu dönemde en sık rastlanılan rahatsızlıklardan biri de "bahar yorgunluğu".

Bahar yorgunluğu incelendiğinde nemin ne derece hayatımızı etkilediği daha net görülüyor. Diyetisyen Gonca Güzel nem artışının vücutta nasıl etki ettiğini şöyle anlattı: "Birincisi, burun boğaz ve orta soluk yollarında ödeme neden olarak akciğere giden oksijen miktarını azaltıyor. Vücut oksijen azalmasının etkilerini azaltmak için çeşitli bölgelerdeki kan damarlarını büzüyor. Böylelikle:

Mideye giden damarların büzülmesi ile gastritler artıyor

Tiroid dokusuna giden damar büzülmesi ile troid hormon salgısı azalıyor

Kalp ve diğer damarları daraltarak hipertansiyon ve kalp krizleri artıyor

Cilt damarları daralması ile ciltte kuruma dökülme ve saç dökülmesi gözleniyor.


Korunmanın yolları

Bahar yorgunluğuna karşı en iyi ilaç tatile çıkmak. Birkaç günlüğüne de olsa kent dışına kaçın.

Her sabah 10-15 dakika aç karnına jimnastik veya yoga yapın.

Sofranızdan meyve ve sebzeyi eksik etmeyin.

Bol sıvı alın.

Her gün en az 15 dakika yürüyüş yapın. Bu yürüyüşleri güneşli günlerde yapmaya özen gösterin.

Baharda vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı vardır. Özellikle de B ve C vitaminleri ile potasyuma ihtiyaç artar. Ayrıca magnezyum ve çinko takviyesi yapmanın da yararı olur.

Uyku ritmine dikkat edin. Rahat bir uyku için yatağa girmeden önce günlük bütün stres nedenlerinizi aklınızdan uzaklaştırın.

Alkol kullanıyorsanız, mümkün olduğunca azaltın.


Nasıl beslenmeli

Bahar yorgunluğundaki uyku hali, dikkatsizlik ve yorgunluğa karşı beslenmeye yönelik alınacak önlemler:

Çok fazla karbonhidrat ağırlıklı öğünler tüketmek vücutta uyku ve yorgunluk haline sebep olur ve dikkatsizliği artırır.

Beyaz rafine edilmiş tahıllar yerine, tam buğdaylı, çavdarlı, yulaflı ve kepekli rafine edilmemiş tahılları tercih edin.

Enerjik olmak için güne mutlaka kahvaltıyla başlayın.

Az ve sık beslenin.

Ruh halini düzeltmek için balık ve kuruyemiş yiyin.

Havadaki neme karşı bol sıvı alın.

Gün içinde mutlaka güneşe çıkın.

Vitamin ve mineral desteğine başvurun.

Ayaklarınızı kış uykusundan uyandırın

Kış mevsimi boyunca kalın çoraplar ve kapalı ayakkabılar içine hapsettiğimiz ayaklarımız nihayet kış uykusundan uyanmak üzere. Seksi stilletto’lar ve flip flop’lar bu yazın hit’leriyken onlarla sergilediğimiz ayaklarımızın da bakımlı olması gerekmiyor mu? Bunun için kendinize zaman ayırın ve gerçek bir bakım ritüeliyle ayaklarınıza hak ettiği sevgiyi gösterin.

DERİNLEMESİNA BAKIM İÇİN AYAK MASKESİ

Gün boyunca üzerinde durduğunuz ve daracık ayakkabıların içinde baskı altında bıraktığınız ayaklarınızın ilk bakımı ılık bir ayak banyosuyla başlamalı. 15-20 dakika içinde ölü derilerin kalktığını ve kalınlaşan derinin yumuşadığını fark edeceksiniz. Büyük bir törpü, bir ponza taşı ya da bir ayak peeling’iyle fazla bastırmadan zarif hareketlerle topuklarınızı törpüleyin. Çatlamış topuklar ve sürekli şişen ayaklarınızdan şikayetçiyseniz daha derin etkili bir bakım için size önerimiz ayak maskesi olacak. Ürünü bolca ayaklarınıza sürün ve streç filmle iyice sararak, maskenin etki etmesini bekleyin. Etki için sadece 15 dakika yeteri olacaktır.

Ayaklarınızı maske kalıntılarından arındırdıktan sonra artık ayaklarınızı ekstra porsiyon bir bakımla taçlandırabilirsiniz. Unutmayın, ürünlerin canlandırıcı ve nemlendirici içerikleri bakım sonrasında yün çorap giydiğinizde daha fazla etki eder. Uzmanlar, AHA’lı ürünlerinse gece boyunca etkisini göstermesini beklemek gerektiğini belirtiyorlar. Çünkü hem peeling etkisi yaratırken aynı zamanda ayakları yumuşatıyorlar.

MÜKEMMEL AYAKLAR İÇİN

Özellikle sıcak yaz aylarında kadınlar sıklıkla ağırlaşan ve ağrıyan bacakları dışında bir de yürümekten yanan topuklarından şikayet ederler. Tazelik katan spreyler ya da soğutucu etkili jöleler anında etkileriyle öne çıkıyor. Ayaklarınızın terlememesi için de ayaklar için özel olarak üretilmiş deodoranları deneyebilirsiniz. Işıltılı ayak pudraları da bakımlı ayaklarınızı odak noktası haline getirebilir.

Mutlu sona ulaşırken son noktayı koymak için tabii ki dış görünüm önem taşıyor. Ayaklarınızla birlikte tırnaklarınız da biraz daha dikkatinizi çekmek istiyor. Yuvarlak uçlu bir tırnak makasıyla ayak tırnaklarınızı yaklaşık 2 cm. kısaltabilirsiniz. Şimdi sıra törpüyle tırnaklarınıza form vermekte. Güzel bir oje ise tüm uğraşlarınıza son noktayı koyacaktır. Tırnaklarınızın seksi stiletto’ların ya da sandaletlerin içinden tüm bakışları üzerinize çekmesini istiyorsanız, kırmızı, pembe ya da turuncu gibi canlı yaz renklerini tercih edebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Hamilelik öncesi ağız ve diş check-up’ı

7 Nisan 2008
Hamileliğin ilk üç ayında diş taşı temizliği yaptırmayın. Doktorlar bebeğin organ gelişiminde diş uygulamalarının istenmeyen sonuçlara neden olabileceğini söylüyor. Diş Hekimi Nazan Bozkurt, hamilelik döneminde dikkat edilmesi gereken hususları sıraladı.

Hamilelik döneminde diş tedavisi

3-6 aylar arası dönem hamilelik sürecinde diş tedavileri için ideal dönem olarak kabul ediliyor. İlk ve son aylarda zorunlu olmadıkça dental tedavilerden kaçınmak gerek. Dr. Nazan Bozkurt, gerektiğinde diş filmlerinin kurşun önlük kullanılarak çektirilebileceğini belirtiyor: "Diş ve dişeti enfeksiyonlarına bağlı olarak kullanılacak ilaçlar, muhakkak hekim gözetiminde tercih edilmelidir. Bu dönemde artan östrojen ve progesteron seviyelerine bağlı olarak tüm vücutta olduğu gibi ağız ve dişeti dokularında da değişiklikler meydana gelir ve dokuların mikroorganizmalara karşı cevabı daha fazla olur. Özellikle dişeti kanaması olan hamile bireyler, muhakkak bir periodontoloji uzmanına başvurmalıdırlar."

Hamilelik döneminde diş çürükleri

Dr. Nazan Bozkurt, hamilelik döneminde dişlerin çürüme eğiliminde artış olma sebebini şöyle açıklıyor: "Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması, dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratır. Bu dönemde tatlıya, abur-cubura olan düşkünlük artar. Bu gıdalar alındıktan sonra fırçalama yapılmazsa, ağızda bakterilerin üremesi için uygun ortam hazırlanmış olur, dolayısıyle diş çürüklerinde de artma görülür."

Dikkat edilmesi gereken hususlar

n Hamileliğin, bebeğin organ gelişimi evresi olan ilk üç ayında mümkün olduğunca dental tedavilerden kaçınılmalı.

n Mutlaka tedavi gerekiyorsa, anne adayının jinekoloğu ile görüşülüp, düşük riskinin var olup olmadığı öğrenilip, tedavi ona göre şekillendirilir. Mümkünse tedavi ikinci üç ayda gerçekleştirilir.

n Hamilelik esnasında günlük ağız-diş bakımı asla kesintiye uğramamalı.

n Hamilelik esnasında oluşan hormon artışı, ağız mukozasını dış etkenlere (özellikle da bakteri plaklarına) karşı daha hassas yapar.

n Diş fırçası ve diş ipi kullanılarak günde iki kez etkili diş bakımı yapılması, plak birikimine engel olur.

n Ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılarak, diş etlerinin rahatlaması sağlanır ve hassasiyeti azaltılır.

n Hamilelik döneminde kusma oluyorsa, ağız hemen bol suyla çalkalanmalı. Hemen diş fırçalama yapılmamalı. Çünkü kusma sonucu oluşan mide asidi, fırçalama etkisi ile beraber dişlerde aşınmalar oluşturabilir. Ancak kusmadan bir saat sonra dişler fırçalanmalı.

n Hamilelik esnasında mümkün olduğunca ilaç kullanılmamalı. Kullanılması gerekiyorsa da anne adayının jinekoloğu ile görüşülüp, ondan sonra gerekli ilaç verilmeli.

n Dental tedavilerde kullanılan lokal anesteziklerin, üretici firmanın önerileri doğrultusunda kullanıldığı taktirde herhangi bir sakıncası yok.

n Hamilelik esnasında tetrasiklin grubu ilaçların alımına bağlı olarak bebeğin dişlerinde giderilemeyecek renkleşmeler oluşur. Kesinlikle bu tür ilaçların alımından kaçınılmalı.

n Ağrı kesici kullanmada dikkatli olunmalı. Doktorun vereceği ilaç dışında herhangi bir şey kullanılmamalı.

n Diş hekimliğinde kullanılan röntgen makinelerinde her ne kadar radyasyon oranı düşük olsa da röntgen çekiminden kaçınılmalı. Zorunluluk yoksa bu işlem doğum sonrasına ertelenmeli. Eğer çekilmesi gerekiyorsa, anneye özel koruyucu önlük giydirilmeli, hızlı film ve düşük doz uygulaması yapılmalı.

Şanslı mısınız yoksa şanssız mı

Hayatta her şeyi elde edenlerden misiniz? Yoksa el attığı her şeyi kurutanlardan mı? Elele dergisinin yeni sayısında yer verilen şu basit testle sorunun yanıtını bulmanız mümkün?

1- Çocukluk fotoğraflarınızda nasıl görünüyorsunuz?

o a) Küçük bir melek gibi... Hep gülümsüyorsunuz.

o b) Bazen suratsız, bazen üzgün, bazen de öfkeli...

o c) Ne yazık ki benim çok çocukluk fotoğrafım yok.



2- Çok yakında doğum gününüz var. Ne hissediyorsunuz?

o a) Seviniyorum. Çünkü bir sürü tebrik, hediye ve çiçek alacağım.

o b) Lanet olsun, bir yıl daha yaşlanıyorum.

o c) Çok üzerinde durmuyorum.



3- Arabanızı park etmeye hazırlanırken, sizin girmek istediğiniz yere son anda başka bir araba giriyor. Nasıl tepki verirsiniz?

o a) Kızarım ama boşverip yoluma devam ederim.

o b) Çok sinirlenirim, camı açıp şoförün canına okurum.

o c) Hep aynı şeyler oluyor, neden hep bu tipler beni buluyor.



4- Bir arkadaşınız sizi aniden haftasonu için Londra’ya çağırıyor. Ne düşünürsünüz?

o a) Hemen kabul ederim. Çok eğleneceğimiz kesin...

o b) Böyle pahalı bir daveti kabul edemem. Karşılığını nasıl veririm?

o c) Londra çok ilgimi çekmiyor. Daha önce birkaç kere gitmiştim.



5- Arkadaş çevreniz nasıl?

o a) Çok uzun yıllardan beri arkadaş olduğum, yakın birkaç dostum var.

o b) Çok az arkadaşım var.

o c) O kadar çok arkadaşım var ki, hepsini görmeye fırsat bulamıyorum.



6- Yalnız başınıza kalmaktan hoşlanır mısınız?

o a) Evet. Yalnız olmak hoşuma gider. Tek başıma evde kitap okumaktan, film izlemekten çok hoşlanırım.

o b) Hayır, yalnız olduğumda kendimi kötü hissederim.

o c) Arada bir yalnız kalıp güç toplamaya ihtiyacım oluyor.



7- Hobileriniz var mı?

o a) Evet, enerjimi dengelemek ve mutlu olmak için hobilere ihtiyaç duyarım.

o b) Hayır, düzenli olarak yaptığım bir hobim yok.

o c) Evet, fit olmak için spor yapıyorum.



8- İşinizi seviyor musunuz?

o a) Evet, işe severek gidiyorum. İş arkadaşlarımla iyi vakit geçiriyoruz.

o b) Şu sıralar işimden pek memnun değilim.

o c) Bir günüm bir günü tutmuyor. Sürekli zorlanmaya ihtiyaç duyuyorum, yoksa hemen canım sıkılıyor.



9- Çocuk istiyor musunuz?

o a) Evet, mutlaka...

o b) Aslında istiyorum ama doğru erkeği henüz bulamadım.

o c) Hayır, ben büyük aile insanı değilim.



10- Aşağıdaki cümlelerin hangisi sizce daha doğru?

o a) Herkes kendi mutluluğunu kendisi yaratır...

o b) Bir talihsizlik asla tek başına gelmez...

o c) Her şey olacağına varır...



11- Sizce bir insan ne zaman ’mutlu’ olur?

o a) Hayatını kendisi yönlendirdiğinde...

o b) Çok insan tarafından sevildiğinde...

o c) Hayata meydan okuduğunda...

DEĞERLENDİRME

A’lar çoğunluktaysa: Böyle devam edin!

Tebrikler! Şans meleğiniz daima omuzlarınızda! Bu tanrının şanslı kullarından biri olduğunuz için değil, hayata hep pozitif yaklaştığınız için... Siz insanlara sevgiyle yaklaştığınızda her zaman sevgiyle karşılık bulacağınızı biliyorsunuz. O yüzden sevginizi koşulsuz bir şekilde dağıtıyor ve kat kat fazlasını geri alıyorsunuz. Şansın, mutluluğun ve kaderin elinizde olduğunun bilincinde hareket ediyorsunuz. Yaptığınız her şeyin, kısacası hayatınızın sorumluluğunu üstleniyorsunuz. Kimseyi suçlamıyorsunuz. Bazen hayatınızda ufak tefek aksaklıklar olsa da bunları abartmayıp, üstesinden gelmeyi biliyorsunuz. Her daim enerji dolusunuz. Sizinle birlikte olan insanlar da mutluluk doluyor...

B’ler çoğunluktaysa: Daha cesur olun!

Tüm şanssızlıklar sizi buluyor! Kaderin size sürekli kötü bir oyun oynadığını düşünüyorsunuz! Çevrenizdeki insanlara çözüm üretebiliyorsunuz. Ama siz söz konusu olduğunuzda aynı yere çakılıp kaldığınızı, seçeneksizlik yüzünden istediğiniz hayatı yaşayamadığınızı düşünüyorsunuz. Ama unutmayın, ’çaresizlik’ öğrenilmiş bir şeydir. İnsanlar güçle doğar, çaresizlik doğalarında yoktur. O halde hemen şimdi hayatınızın direksiyonunu elinize alın. Yaşadıklarınızdan siz sorumlusunuz. Kendinizi çaresiz hissediyorsanız artık daha çözüm odaklı düşünmeye başlamalısınız. Ama şunu da unutmayın: Çözüm üretmek cesaret gerektirir, sorun için yaşamak daha kolaydır! O halde önce cesur olun, kendinize dürüst davranın ve hayatınızı pozitife çevirin...

C’ler çoğunluktaysa: Rahatlamaya bakın

Hayatın iniş çıkışlardan ibaret olduğunu düşünüyorsunuz. Bazen kendinizi harika hissediyor, gücünüzle alt edemeyeceğiniz hiçbir şeyin olmadığını biliyorsunuz. Bazen de deyim yerindeyse, ’Yerlerde sürünüyor’, gerginlikten patlamak üzere oluyorsunuz. Bu gelgitlerin sebebi aşırı çalışmaya bağlı yorgunluk. Kendinize fazla yüklenmeyin. Unutmayın ki; her şeyin üstesinden gelmek zorunda değilsiniz. Yorulduğunuzu hissettiğinizde, vitesi düşürün... Bırakın hayat yavaş aksın, yeniden enerji depolayın, günün devamını daha pozitif geçirin...

n ÜRÜN MARKET n

Cildin gençliğini ortaya çıkarın

Cildimiz bazı zamanlarda günlük cilt rutinine ek olarak özel bakımlara ihtiyaç duyuyor. Olay Total Effects serisinin yeni maskesi, günlük anti-aging bakımına destek sağlıyor. Maske esneyerek yüzü sararken cildi nemlendiriyor ve yaşlanmanın 7 işaretiyle savaşıyor. B3, B5 ve E vitaminleri içeren maske nem bariyerini artırırken, içeriğindeki yeşil çay özü koruma sağlıyor.

Canlı ve bakımlı saçlar

Aloe veranın yatıştırıcı ve yenileyici özelliklerine sahip, Herbal Aloe Saç Bakım Serisi’nde yer alan Herbal Aloe Nemlendirici Şampuan ve saç kremi, yıpranmış ve boyalı saçlara ipeksi bir parlaklık kazandırıyor. Özel formülü saça nem kazandırırken, fön, boya ve havanın kurutucu etkilerine karşı da saçı koruyor. Bakım kremi, nemi saçlarda hapsediyor.

Peeling etkisi

Avon, peeling etkili ürünü Anew Clinicalm Peeling’le her seviyedeki ciltlere arındırma etkisi yapıyor. Tüp içindeki gücü 4 kademede artan mikro-kristal formül, cildi arındırıyor ve canlandırıyor. Cildin yenilenmiş, ışıltılı ve daha genç bir görünüme kavuşmasına yardımcı oluyor. Ve sonuçta ciltte bakımlı ve düzgün bir his yaratıyor.
Yazının Devamını Oku

Kadınları güzelleştiren en yeni teknikler

5 Nisan 2008
Artık estetik operasyonların mevsimi kalmadı. Ama yaz mevsimi yaklaştıkça vücutlarla ilgili endişeler de gün yüzüne çıkıyor. Ve giderek daha çok kişi estetik cerrahların kapısını aşındırıyor. Peki, son yıllarda cerrahi ya da cerrahi olmayan estetik uygulamalarda ne tür gelişmeler var? Doç. Dr. Nazım Çerkeş’e sorduk.

urun estetiğinde günümüzde gelinen en son nokta nedir?

- Burun estetiği, estetik operasyonlar içinde en kompleks ve incelikli olan ameliyat. Hasta açısından çok kolay ve ağrısız olmasına karşın burnun yüzün tam ortasında en çok göze görünen organ olması nedeniyle milimetreden küçük hatalar bile asimetri şeklinde ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle bu operasyon çok titiz bir çalışma, büyük bir deneyim ve beceri gerektiriyor. Eğer hastada nefes alma problemleri de var ise aynı operasyonda düzeltilmesi gerekiyor. Günümüzde burun estetiği sadece burnun küçültüldüğü bir operasyon olmaktan ziyade burnun bazı bölümerinin küçültülüp bazı bölümlerinin ise birtakım kıkırdak eklemeleriyle büyütüldüğü ve burnun yüzün diğer kısımlarıyla yaptığı açıların değiştirildiği bir dengeleme ameliyatı şeklinde değerlendiriliyor. Burun estetiğinde günümüzde en güzel sonuçlar burnun yüzün diğer oluşumları ile uyum içinde olduğu ve ameliyat olduğu kimse tarafından anlaşılmayan operasyonlar olarak kabul ediliyor.

Yüz estetik cerrahisinde daha doğal sonuçlara nasıl ulaşılabilir?

- Yüz germe operasyonları yerçekimi etkisiyle sarkmış deri ve deri altı yağ yastıkçıklarının yerçekiminin aksi yönünde yukarıya asılması prensibine dayanıyor. Bu operasyonlardaki en önemli gelişmelerin başında deriyi aşırı germeksizin deri altındaki yağ yastıkçıklarının orijinal yerlerine dikişlerle asıldığı operasyonların yapılması. Sadece derinin gerildiği operasyonlarda kalıcı ve doğal sonuçlara ulaşılması mümkün olmaz. Derinin fazla gerildiği durumla da maske gibi bir görünümün yanı sıra gerginliğe bağlı kulak önlerinde izler de oluşabiliyor.

Yüze öğlen arasında uygulanabilen ameliyatsız yöntemler neler ve nasıl sonuç veriyor?

- Ameliyatsız yöntemler hiçbir zaman operasyonlar kadar etkili ve kalıcı sonuçlar vermemekle birlikte bu alanda başarılı sonuçlar veren birçok yöntem mevcut. Kısa sürede uygulanabiliyor, istirahat gerektirmemeleri ve hemen günlük hayata dönülebilmesi bu yöntemlerin en önemli avantajları. Özellikle ameliyat geçirmek istemeyenlerde ve ameliyata gerek duyulmayan genç kişilerde ameliyatsız yöntemlerle yüzde daha dinç ve canlı bir görünüm elde edilebiliyor.

Meme büyütme operasyonlarında uygulanan yöntemler ve bu yöntemlerin riskleri neler?

- Meme büyütme operasyonlarında en etkili ve başarılı yöntem silikon meme protezleri ile büyütme. Son yıllarda yağ enjeksiyonları ile meme büyütme girişimleri olmuş ancak bu yöntemler meme protezleri kadar başarılı sonuçlar vermemiştir. Meme protezi üretimindeki teknolojik gelişmeler daha anatomik (gözyaşı damlası şeklinde) ve dayanıklı protezlerin ortaya çıkmasını sağladı. Bu da ameliyat sonrası oluşabilecek problemleri azalttı. Bu alandaki en önemli gelişme kesilse veya patlasa dahi dışarı akmayan jel protezlerin üretilmesi ve kullanıma girmesi. Ayrıca değişik boy ve göğüs yapısındaki hastalara uygun değişik şekil ve boyutta meme protezlerinin üretilmesi hastaya en uygun protezin kullanabilmesini ve daha doğal, başarılı sonuçların alınabilmesini sağladı. Günümüzde kullanılan protezlerin patlama ve sızdırma riskleri yok. Meme protezi ameliyatlarının en sık görülen komplikasyonu protez etrafında vücudun oluşturduğu destek dokusunun protezin sert hissedilmesine neden olması ileri durumlarda da meme şeklini bozabilmesi. Bu problem yüzde 1 ila yüzde 2 gibi düşük bir oranda görülüyor ve düzeltilmesi oldukça kolay.

Burunda doğal bir görünüm önemli

Burnun çok küçültüldüğü ve kaldırıldığı operasyonlarda burun çatısını oluşturan ve nefes alma fonksiyonunda önemli rolü olan kemik ve kıkırdakların önemli bir kısmının çıkartılması sözkonusu olduğundan nefes alma fonksiyonunun bozulma ihtimali artıyor. Günümüzde burun estetiğinde fonksiyonel yani nefes alma fonksiyonunun korunduğu bozuk ise düzeltildiği bir burun elde edilmesi en az güzel ve doğal bir estetik sonuç kadar önemli bir kriter. Bu nedenle burnun nefes alma fonksiyonunda önemli rol oynayan kıkırdakları çıkartmak yerine bunları yeni cerrahi tekniklerle şekillendirmek ve gerekiyorsa burun çatısını güçlendirici kıkırdak eklemeleri yapmak burun estetiğindeki en önemli gelişmelerin başında geliyor. Bu yöntemlerin kullanıldığı operasyonlarda hem çok daha doğal ve başarılı sonuçlar elde edilmekte hem de ameliyat sonrası dönemdeki morluk ve şişlikler çok daha az olmakta.

Endoskopi, yüz germede ideal

Günümüzde modern yüz gençleştirme operasyonları bir deri germe operasyonundan çok cilt altı yağ yastıklarının gerilmesi prensibine dayanıyor. Daha az iz bırakacak şekilde kısa izli yüz germe operasyonları ile doğal görünümlü ve operasyon yapıldığı anlaşılmayan sonuçlara ulaşılabiliyor. Ayrıca özellikle son 10 yıl içinde endoskopik cerrahinin yüz gençleştirme operasyonlarında uygulanması bu alanda büyük bir çığır açtı. Endoskopik cerrahi özellikle alın ve gözlerle ağız arasındaki orta yüz bölümünün gerilmesi için kullanılıyor. Bu yöntem saç içine yapılan küçük kesilerden uygulandığından iz oluşmuyor, iyileşme daha çabuk oluyor.

Teknolojinin son nimetleri  ameliyatsız gençleştiren uygulamalar

Ameliyatsız yöntemlerin en sık uygulananlarının başında botoks uygulamaları geliyor. Onu dolgu uygulamaları, lazer, yüz soyma ve radyo dalgaları gibi yöntemler izliyor.

Botoks kırışıklık oluşturan yüz kaslarını bir süreliğine felç ederek çizgilerin azalmasını, genç bir yüz görünümünün oluşmasını sağlıyor.

En çok alın ve göz çevresine uygulanıyor.

Yüzdeki derin kırışıklık çizgilerinin derinliğini azaltmak için bu çizgilerin altına dolgu maddeleri uygulanabiliyor.

Bu maddelerden en sık uygulananı vücudumuzda da mevcut olan hyalüronik asit ihtiva eden dolgular.

Dolgu maddesi uygulamaları 10 dakika gibi kısa bir sürede uygulanabiliyor ve etkileri hemen ortaya çıkıyor.

Dolgu uygulamaları botoks ile birlikte yapıldığında daha başarılı sonuçlar elde edilebilir.

Lazer ışınları ve radyo dalgaları uygulamaları ciltteki kollajeni kısaltarak ve kollajen miktarını miktarını artırarak gergin ve canlı bir görünüm oluşturuyor.

Radyo dalgaları uygulaması yüz gençleştirme amacıyla son yıllarda geliştirilmiş bir yöntem.

Radyo dalgalarının derinin derinliklerine ulaşabilmesi ve tek seansta etki göstermesi bu yöntemin avantajları.

Cilt soyma işlemi deriye canlılık kazandıran ve kırışıklıkları azaltan bir yöntem.

Yorgun gözlerinizi uyandırın

Bahar yorgunluğunu artık üzerinizden atın. Bakışlarınızı daha parlak, aydınlık ve güzel göstermek için, güzellik uzmanlarının önerisi öncelikle soğuk bir maske. Çünkü soğuk, şişkinliği azaltmanın en bilinen yolu. Eğer elinizin altında böyle bir maskeniz yoksa o zaman çocuğunuzun yumuşak diş kaşıyıcısı da aynı işlevi görebilir.

Eskiyen maskaranızı atın. Çünkü maskara fırçası da göze zarar verebilir özellikle de lens kullananlar için. Ve bir başka yol daha! Kullandığınız kozmetik ürününü değiştirin. Ekstra bakımla gözlerinize ışıltıyı yeniden kazandırabilirsiniz. Bu arada, göz kremlerinin sadece geceleri değil sabahları da kullanılabildiğini hatırlatalım. Özellikle göz çevresindeki halkalar ve morluklardan kısa sürede kurtulmak için idealdir. Ve bir de küçük makyaj hilesi... Gözünüzün içine çekeceğiniz beyaz kalem gözlerinizin daha etkili ve büyük görünmesini sağlar.

Kış ciltlerinden arınma zamanı

Solgun ciltler yavaş yavaş yerini daha sağlıklı ciltlere bırakmaya hazırlanıyor. Çünkü uzun zamandır dolaplarda bekleyen renkli tişörtlerimiz güneşin yüzünü göstermeye başlamasıyla birlikte yeniden ilgimizi çekiyor. Ama onları giymeden önce kış mevsiminin renksiz ciltlerinden kurtulmak gerekiyor. Nasıl mı? Otobronzanlarla... Ama ürünü kullanırken öncelikle aşağıdaki detaylara özen göstermeyi unutmayın:

Lekeleri önleyin: Ürünü cildinize uygulamadan önce peeling’le yüzeydeki ölü deri hücrelerinden kurtulmalısınız. Özellikle dirsek, diz ve topuklara daha özenli bir uygulama yapmak gerekiyor. Çünkü vücudun bu en sert deriye sahip bölgelerinde bronzlaştırıcı ürün de daha zor etki ediyor. Bir de kaşlar ve saç diplerine dikkat! Otobronzan kullanmadan önce bu bölgeleri yağlı bir kremle boyanmadan sakınmanız gerekiyor.

Sırtı bronzlaştırırken: Başınızın üzerinden de uygulayabileceğiniz bir sprey bronzlaştırıcı kullanmalısınız. Sırt ve omuzlarınızı bronzlaştırırken bu formda bir ürünle daha rahat edersiniz.

Doğru rengi tutturmak: Kullandığınız ürünün içeriğine dikkat edin. Özellikle bileşimindeki DHA proteinlerle cilt yüzeyinde reaksiyon gösterdiği için üründeki yüzde oranı önem taşıyor. Yüzde 6’lık bir DHA koyu, yüzde 2’lik oran ise azdır.

Fazlalıklardan kurtulmak: Otobronzanı teninize fazla uyguladığınızı düşünüyorsanız içeriğinde partikül bulunan ya da glikolasitiçeren peeling ürünüyle fazla rengi hafifletebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Müthiş ikili: Radyofrekans & Mezoterapi

4 Nisan 2008
Son dönemde etkisi tekli uygulamalara oranla daha sonuç odaklı olan çoklu uygulamalar inanılmaz ilgi çekiyor. Onlardan biri de bölgesel yağlara karşı geliştirilmiş olan radyofrekans ve mezoterapi ikilisi. Aklımıza takılanları Medikal Estetik Uzmanı Dr. Mustafa Karataş’a sorduk.

on dönemde ikili, üçlü ya da beşli tedaviler oldukça revaçta. Siz de mezoterapi-radyofrekans ve diyeti kapsayan üçlü bir yöntem uyguluyorsunuz. İçeriği nedir bu uygulamanın?

- Bizde amaçlanan radyoferakans ve mezoterapi tedavisinin yanında hastaya özel olarak verdiğiniz diyetle hastanın hayatını biraz daha kolaylaştırmak. Özellikle Türkiye’de ciddi anlamda bir zayıflama kirliliği var. "Her alet bir gün içinde bir beden inceltiyor; bütün uygulamalar selüliti gideriyor" gibi gerçekleşmesi mucize olan şeyler söyleniyor. Dolayısıyla insanların da kafası karışıyor. Tabii ki her sistem her makine ya da uygulama buna hizmet ediyor ama doğru hastada doğru tedavi ve protokolü oluşturmak da hekimin becerisindedir.

Radyofrekans ve mezoterapi uyumlu bir ikili mi?

- Radyofrekans radyo dalgalarıyla çalışan bir sistem. Amaçlanan cilt altını yüksek ısıya çıkartmak. Bu yüksek ısının etkisiyle hem yağ dokuda küçülme hem de ciltte gerginleşme sağlanıyor. Bunu mezoterapiyle birleştirdiğinizde hareketsiz duran yağ dokuyu hareketlendirmiş oluyorsunuz. İşte, hastanın bu dönemde (diyetine de dikkat ettiğinde) o güne dek kurtulamadığı fazlalıklardan, çıkıntılardan rahatlıkla kurtulması mümkün. Radyofrekans aynı zamanda cilt gerginliği sağladığı için hasta çok az kilo kaybetmiş olsa bile ciddi anlamda beden olarak inceliyor ve küçülüyor. Zaten görsellikte algılama çok önemli. Alt bölgenizin iki cm fazla oluşu sizi gerçekten kilolu gösterebilir. Oradaki bel oyuğuna oturtulmuş bir cilt ince, daha zarif ve hatta daha uzun gösterebilir.

Özellikle bölgesel yağlanmayı hedef alan bir uygulama o zaman bu?

- Genel vücut fazlalığında tedavi uygulanabilir. Ama diyet ön plandadır. Hastanın kilo fazlası sorun ise işin yüzde 50’si hastada biter. Yani diyet yapmalı ve hareketliliğini artırmak zorundadır. Ama biz doğru yerden ve doğru şekilde yağları hareketlendirdiğimiz zaman hastanın da motivasyonu artıyor. Çünkü inceldiği, küçüldüğü ve sıkılaştığını görüyor.

İkili yöntemin cilt çatlaklarına da iyi geldiği doğru mu?

Kesinlikle. Mezoterapi ve radyofrekans ikilisi çatlaklarda son derece iyi sonuçlar veriyor. Çatlak tedavisi çok uzun bir süreçtir. Ama hasta sonuç olarak 2 aylık zayıflama döneminde çatlaklarının ne kadar değiştiğini gözlemleyebiliyor.

Sonrasında kişinin uyması gereken kurallar neler?

- Sosyal yaşantısını programlamak zorunda. Hastayla son görüşmeye kadar olanki süreçte ben onlara öğretmekten yanayım. Beslenme protokolünü onun eline tutuşturmak yerine öğrendiklerini uygulaması konusunda yardımcı olabilirseniz çok daha yararlı olur bana göre. Tabii ki vücut matematik gibidir. Fazlasını koyarsanız yağa çevirir.

Diyelim ki, kişi uygulama sonrasında sizin öğütlerinizi tutamadı ve kilo aldı. Aynı yöntemi uygulaması için aradan ne kadar zaman geçmesi gerekiyor?

- Altı ayın sonunda yine aynı uygulamayı gerçekleştirebiliriz. Vücudunun dinlenmesi, yağ dokunun yerine organize olması ve cildin gerginleşmesi gerekiyor.

Kozmetiklerin ömrü ne kadar

Geçtiğimiz yazdan artan güneş kremini kullanmak doğru mu ya da bir türlü bitiremediğiniz göz maskarasını... İşte cevapları:

Biliyoruz ki, hiçbir şey sonsuza kadar devam etmiyor. Bu tıpkı besinlerde olduğu gibi kozmetik ürünlerinde de geçerli. Güzellik ürünlerinizin kullanım süreleri aslında sınırlı. Özellikle paketi açılmış ürünler bakteri için ortam oluşturacağından bu konuda dikkatli davranmak önem kazanıyor. Yine de kremlerin ve diğer ürünlerin kullanım süreleri içerikleri ve üretim süreçlerine bağlı. Özellikle içeriğinde yüksek oranda su barındıran hassas ürünler; nemlendiriciler, vücut losyonları ve fondötenler uzun süreli kullanım için ideal değil.

ONLARI DAHA FAZLA KULLANMANIN İPUÇLARI

Güneş ürünleri için de kural aynı. Koruma filtresinin ömrü aşağı yukarı 12 ayla sınırlı. Dolayısıyla geçtiğimiz yazdan elinizde kalan güneş koruma ürünü belki ikinci kez sizinle birlikte seyahat edebilir. Ama sonrasında size yararlı olacağını düşünmeyin. Tabii ki, bir ürünün uzun süre kullanılamıyor olması kullanıcı açısından pek hoş bir durum değil. Size vereceğimiz birkaç küçük ipucuyla kullanım sürelerini bir miktar daha uzatabilirsiniz.

BUNLARA ÖZELLİKLE DİKKAT EDİN...

1) Kozmetik ürünlerinizi sıcaktan ve doğrudan güneş ışınlarından koruyun.

2) Ürünlerin kapaklarını her zaman sıkıca kapatın ki içine hava girmesi ömürlerini azaltmasın.

3) Ürünü kullanmadan önce ellerinizİ yıkayın. Makyaj süngeri ve allık fırçalarını da haftada bir kez şampuanla yıkayın.

4) Ürünü açtığınız bölüm ne kadar küçükse ömrü de o kadar uzun olur. Böylelikle aynı zamanda ürünün havayla temasını da en aza indirmiş olursunuz.

5) Siz yine de gözelerinize ve burnunuza güvenin. Eğer kremin renginin ve kokusunun değiştiğini düşünüyorsanız yeni bir ürün almanın zamanı gelmiş demektir.


Hangi ürün ne kadar dayanıyor

Uzun ömürlü ürünler:

Alkol oranı yüksek ürünler, örn. After shave, á Sprey, jöle ve köpük gibi saç ürünleri, á Şampuan, duş jeli ve temizleme sütü gibi cilt ve vücut temizlik ürünleri, á Transparan pudra, far, á Deodoran

Üç yıl: á Pudra, allık, á Göz farı, göz kalemi, á Ruj, dudak kalemi

Bir yıl: á Su ve yağlı emülsiyonlu zengin içerikli kremler, yağlar, fondötenler

Altı ay: á Günlük krem ve losyonlar, á Otobronzanlar, á Maskalaralar

Üç ay: á Göz ve bakım kremleri, á Doğal kozmetikler

Birkaç hafta: á Ampuller, á Kapsüller, 

Göz maskeleri

Açılmamış kozmetik ürünleri ise en az iki buçuk yıl boyunca saklanabiliyor.


Yöntem kimlere uygun

Dr. Mustafa Karataş, bir estetik hekim olarak morbit opez düzeyindeki kişilerde bu tür tedavileri fazla uygulamaktan yana olmadığını söylüyor: "Vücut analizi ve diyet konusunda bir dahiliye hekimiyle ya da endokrin uzmanıyla konsültasyon yapılabilir. Bu durumlarda herkes yettiği kadar hareket etmeli. Obez, bir hastadır ve bunun tedavisi hekim tarafından yapılır. Hekim dışında hiç kimsenin laboratuvar verisi ve ilaç verme yetkisi yoktur. Genel olarak bizim hasta profilimiz kilo fazlası 5-10 olan, zaten hep dikkat eden ama daha ince ve zarif görünmek isteyenler."

Yaz tatiline çıkmadan önce

Yaz yaklaşıyor ve siz üç-beş kilo fazlalığınızdan bir türlü kurtulamıyorsunuz. Sorun değil çünkü radyofrekans & mezoterapi uygulamasının tam sırası. Tatil planlarınızınyaklaşık 2-2,5 ay öncesinden kendini zi programa kanalize edebilirsiniz. Karataş, önemli olanın verilen programla yürümek olduğunu belirtiyor: "Hastayla haftada bir ya da iki kez görüşüyoruz. Anormal yasaklar bulunmuyor. Hamilelik sonrasında da yine oldukça rağbet gören bir sistem bu. Kişinin sağlıklı bir şekilde, vücuduna hiçbir madde enjekte etmeksizin altı ay boyunca bebeğini emzirmesini öncelikle öngörüyoruz. Ardından tedaviler devreye giriyor."
Yazının Devamını Oku

Rahat bir uyku gibisi yok

31 Mart 2008
Gece boyunca yatakta bir taraftan diğerine dönerek uykumuzun gelmesini beklemek kadar sinir bozucu bir şey olamaz. Oysa sağlıklı bir uyku için, dikkat edeceğiniz birkaç detay yeterli... 1- Rahatlatıcı müzik: Deliksiz bir uykuya dalmanın en bilinen yollarından biri huzurlu ve yumuşak bir müzik... Bu rahatlatıcı melodileri müzik marketlerde bulabilirsiniz.

2- Ilık banyo: İçine banyo yağı ya da tuzu kattığınız ılık su ile banyo yapmak, rahat bir uyku için ideal bir yöntem...

3- Bir fincan bitki çayı: Yatağa uzanmadan yarım saat önce bir fincan melisa, kediotu ya da şerbetçiotu çayı içebilirsiniz.

4- Yatağa asla dolu bir mideyle gitmeyin: Mideniz hazımla meşgulken uykuya dalmanız söz konusu olamaz. Uyusanız bile huzursuz olursunuz ve gece çok kolay uyanırsınız. Son öğününüzü uykuya dalmadan en az 3 saat önce tüketmeye dikkat etmelisiniz.

5- Yatakta uyumak dışında başka bir şey yapmayın: Yatakta kitap okur, televizyon seyreder ya da derin düşüncelere dalarsanız, uykunuzun kaçmasına şaşırmamalısınız. Vücut bu sayede yatakta uyku dışında yapılan eylemleri öğrenir. Sonuçta uyanık kalmaya kendini programlar.

6- Yatağa gerçekten yorgun olduğunuzda girin: Vücut, yorgunluğunu uykunun gelmesiyle gösterir. Diğer bir deyişle vücut ihtiyacı olduğu anda uyku durumuna geçer. O zaman, uykunuz gelmediği halde yatağa girmenin bir anlamı yok demektir. Bu yüzden vücudunuzun sesini dinleyin ve ona güvenin.

7- Yatağa girmeyi bir ritüel haline getirin: Uykuya geçmeden önce hep aynı eylemleri yapmaya gayret gösterin. Size zevk veren şeyleri yapın. Örneğin, kitap okuyun, günlük notlar yazın, seks yapın!

8- Her sabah aynı saatte uyanın: Göreceksiniz ki vücudunuz buna çok çabuk alışacaktır. Çünkü biyolojik saatiniz ne zaman uyanacağınıza karar verir.

9- Ballı süt için: Yatmadan önce sıcak bir bardak sütün içine bir yemek kaşığı bal koyun. Rahatladığınızı göreceksiniz.

10- Bir kadeh şarap iyi gelir:
Küçük oranlarda alınan alkol (maksimum 0,2 litre şarap ya da bir kadeh bira) uyku getirir. Ama dikkat; fazla alkol uyku kalitesini azaltır.

11- Yatak odasında çiçek bulundurmayın: Yeşil bitkiler gün içinde nefes almak için kullandığımız oksijen üretse de, gece oksijeni karbondioksite çevirir. Bu nedenle yatak odasında çiçek bulundurmak sağlıklı değil.

12- Mükemmel bir masaj rahatlatır: Masaj yaptırmak için mutlaka ortopedik bir rahatsızlığınızın bulunması gerekmiyor. Önemli olan masaj sırasında kendinizi iyi hissetmeniz. Ancak masajın tek bir dezavantajı var: Yatak odasında ikinci bir kişinin olması...

13- Olumlu düşünün: Gün içinde yorucu bir koşuşturma yaşamış olabilirsiniz. Ama gece yatağınıza yattığınızda olumlu, güzel ve rahatlatıcı düşüncelere dalın. Böylelikle bir bebek kadar deliksiz uyuyabilirsiniz.

14- Oda ısısına dikkat: Kış mevsiminde yatak odanızın ısısı yüksek olabilir. Sıcaklığının 16-18 dereceden daha az olmamasına özen gösterin. Serin odalar, nemin gece vücuda zarar vermesine yol açabilir.

15- Doğru havalandırma: Doğru havalandırmanın anlamı gece ve gündüz pencereyi açık bırakmak demek değil. Burada önerilen yatmadan önce ve sabahları 15 dakika boyunca odayı havalandırmak. Bu yöntemle gerçek bir hava değişimi gerçekleşmiş olur. Ama pencereyi kapattıktan sonra odayı tekrar ısıtmayın. Bu, odada küf oluşumuna neden olabilir.

Sevgiliniz sizi hasta mı ediyor

n Onun stresi sizin tansiyonunuzu yükseltir: Nottingham Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, sürekli stres altında olan biriyle yaşamanın, yüksek tansiyona neden olarak kalp krizi riskini artırdığını ortaya çıkarmış. Sorunun çözümüyse, Stanford Üniversitesi uzmanlarından geliyor. Haftada 30 dakika egzersiz yapmak bile stres seviyesini yüzde 75’e kadar düşürebiliyormuş. Yani hafta sonlarında size ilgi göstermek yerine arkadaşlarıyla halı saha maçlarına katılmasına göz yummanız gerekiyor!

n Onun uykusuzluğu size kilo aldırır: Uykusuzluğun kilo aldırdığı kanıtlanmış durumda. Çünkü günde 8 saat uyuyamayan ya da aralıklarla uyananlar, metabolizmaları yavaşladığından, glikozu ve karbonhidratları daha zor yakıyorlar. Eğer onunla aynı saatte yatıp kalkıyorsanız, en azından uykuya dalmadan önceki evrelerde uyanma riskiniz daha düşük olur. Ama o geç saatlere kadar oturuyor ve yatağa sizden çok sonra geliyorsa, muhtemelen rahatsız bir uyku uyuyorsunuzdur. Bu durumda yatmadan önce birlikte muz ve hurma gibi triptophan içeren yiyecekler yiyin. Uykunuzun gelmesini kolaylaştıracaktır.

n Onun isteksizliği sizin cinsel enerjinizi azaltır: Sevişmek, oxytosin hormonu salgılamamızı sağlar. Oxytosin hormonuysa cinsel enerjimizi yükseltir. Bu yüzden biz kadınlar seksten soğudukça soğur ama bir kez sevişmeye başladık mı, daha fazlasını isteriz. Dolayısıyla isteksiz bir partner tüm cinsel enerjimizi alıp götürür. Seks terapistlerinin bu durumla başa çıkmak için birçok önerisi var. Ama temelde tüm öneriler birbirinize ve cinselliğe zaman ayırmanız gerektiğiyle ilgili. Önceden anlaşın, evinizde romantik bir ortam hazırlayın ve en az yarım saat boyunca seks yapmayı boşverip birbirinize dokunun. Cinsel enerjinizin ne kadar arttığına inanamayacaksınız. Bu yöntem partnerinizin performans endişesinden de uzaklaşmasını sağlayacaktır.

n Onun kötü beslenmesi, sizin kolesterolünüzü yükseltir: Birlikte yaşadığınız erkeğin beslenme alışkanlıklarını kapmamanıza imkan yok. Zaten araştırmalar kolesterol problemi olan erkeklerin partnerlerinde de büyük oranda kolesterol sorunu olduğunu ortaya koyuyor. Ortada spiritüel bir bağlantı falan yok elbette; bunun nedeni partnerlerin aynı şekilde sağlıksız beslenmesi. Çözüm, pratik ve sağlıklı yemeklerle onun beslenme alışkanlıklarını değiştirmek. Örneğin, ızgara tavuk ya da balık ve sebzeli makarnayı hazırlamak yalnızca 10 dakikanızı alır. Porsiyonlarınıza da dikkat etmelisiniz. Kadınların erkeklerden günde ortalama 600 kalori daha az alması gerektiğini unutmayın.

n O depresyondaysa sizin kendinize güveniniz azalır: Birlikte yaşadığınız kişi mutsuzsa muhtemelen siz de dahil olmak üzere her şeyden şikayet edecektir. Boston Üniversitesi’nden uzmanlar, depresyondaki erkeklerin hayatlarında bir kadın olduğunda kendilerini daha iyi hissettiklerini ortaya koymuş. Durumun ciddi olduğunu düşünüyorsanız, zaman geçirmeden bir uzmandan yardım almakta fayda var.

Üzüm üzüme baka baka kararır diye boşuna dememişler. Sağlığınıza istediğiniz kadar dikkat edin, birlikte yaşadığınız erkeğin yaşam tarzı ve alışkanlıkları sizi etkileyecektir. Bu zararı en aza indirmenin yolu, önce bu alışkanlıkları teşhis etmekten geçer.

Ozon terapiyle gençliğinizi geri kazanın

Ozon, kimyasal dilde "03" olarak adlandırılan bir element. Oksijenin çok yüksek enerji taşıyan, zenginleştirilmiş şekli. Son birkaç yıldan bu yana da farklı şekliyle güzelliğe hizmet amaçlı kullanılıyor.

Medikal ozon, saf ozon ve saf oksijenin karışımı. Kan veya çeşitli dokulara değişik yöntemlerle ozon temas ettirilerek verilebiliyor. Kan hücrelerinden eritrositler üretilmesini sağlıyor ve oksijen bakımından yetersiz kalmış bölgelere oksijen taşınmasını hızlandırıyor. Ozonun işlevleri bunlarla sınırlı değil. Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Dr. Adem Meral özellikle iyileşmeyen yaraların kapanmasını ve dolaşıma genç hücrelerin katılmasını sağladığını belirtiyor: "Ozon, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Çeşitli yollarla vücuda girmiş ya da metabolizma sonucu üretilmiş tüm zararlı kimyasallar yok edilerek detoks sağlanıyor. Medikal ozon bakteri ve mantar öldürücü, virüs çoğalmasını önleyici özelliği sebebiyle enfekte olmuş yaraların dezenfeksiyonunda ve ayrıca bakteri ve virüslerin sebep olduğu hastalıkların tedavisinde kullanılıyor.

Kronik yorgunluğun çaresi

Stres, alkol, uyku problemleri gibi ağır yaşam koşullarına bağlı olarak bedenimizde serbest radikaller, zararlı kimyasallar artıyor ve uzun dönemde hastalıklar oluşuyor. Bu hastalıklara sahip olmadan da ozon terapiyle yaşam kalitemizi artırmak ve ihtiyarlamadan yaşlanmak mümkün. Dr. Adem Meral, doğanın tamamen harap olduğu bir ortamda egzost dumanları ve çağımızın modernizasyonunun getirdiği negatif faktörler nedeniyle yeterince oksijen alamadığımızı belirtiyor: "Kendimizi çok yorgun hissediyoruz. Bunun sebebi vücuttaki oksijenin aşırı derecede azalmış olması. Ozon terapi doğadan almamız gereken oksijeni sağlayabiliyor. Modern tıpta tedavi yöntemi olarak damar dolaşım bozuklukları, bağışıklık sistemi bozuklukları ve dengesizlikleri, hepatitler, enflamatuar durumlar, romatizmal durumlar ve açık yaraların tedavisinde kullanılıyor. Tüm bu endikasyonların dışında 100’ün üzerinde hastalıkta tamamlayıcı tedavi olarak tercih ediliyor."

NASIL GERÇEKLEŞiYOR

Ozon terapide çeşitli yöntemler mevcut: Hemoterapi, torbalama, ozonlu su ve ozonlu yağ sıklıkla kullanılan yöntemler. Ozon terapi uygulaması genellikle 10 seans olarak planlanıyor. Dr. Adem Meral bazen ikinci hatta üçüncü bir 10 seans planlanabildiğini belirtiyor. Uygulama haftada 2 kez yapılıyor. Bazen set olarak 10 seans ve ardından ayda 2 kez uygulama yapılabiliyor.

n HEMOTERAPİ: Kişinin kanı ozonlanarak hastaya geri veriliyor. Damardan 50-150 ml. kan özel setine alınarak ozonlanıyor ve hastaya veriliyor.

n TORBALAMA: Ayak ve kol bir poşet torbaya geçirilerek ağzı kapatılıyor. Torbanın içine ozon veriliyor. Yaklaşık 20 dakika süren işlem sonunda torbanın içindeki ozon geri alınıyor.

n OZONLU SU: Bu yöntemde, ozonlanmış serum damar yoluyla veya çeşitli şekillerde yıkama olarak uygulanıyor.

n OZONLU YAĞ: Bu yöntemde, ozonun yağ içindeki ömrünün uzun olmasından yola çıkılarak özel yöntemlerle ozonlanan çeşitli yağlar bölgeye doğrudan uygulanarak ya da kişiye içirilerek uygulanıyor.

Sanat eseri gibi allıklar

İnsanın kullanmaya kıyamadığı far paletleri ve allıklar şimdilerde vitrinleri süslüyor. Adeta birer küçük sanat eseri olarak dikkat çeken makyaj ürünleri, kozmetik tutkunlarından büyük ilgi görüyor.

n Çiçek desenli taze yaz ciltleri: "Palette Pop" YSL.

n Gül tonları ve dumanlı gri dörtlü far: "Ombre Eclat Fleur de Feu", Guerlain.

n Gümüş gül tonlarıyla buluşuyor: Allık ve far "Urban Beauty Star Struck" Rubinstein.

n Hafif ışıltılı pastel tonları gözlere parlaklık veriyor: "4 Fleurs de Chanel".

n Yanaklara ilkbahar busesi... "Flower Blossom", Christian Dior.

n Bırakın yüzünüz ve dekolteniz parlasın: "Blushing Daisies", The Body Shop.
Yazının Devamını Oku