8 Mart 2008
2008 yaz makyajında kadınlar adeta çiçek açıyor. Markaların makyaj koleksiyonlarında tamamen doğanın özü tema olarak kullanılıyor. Çiçeklerin ve kelebeklerin yansıttığı pozitif enerjiden yola çıkan birçok marka, renk paletlerine kattıkları parlak ve yansımalı renklerle çiçek kadınlar yaratıyor.
Christian Dior makyaj artisti Suna Tensi, 2008 yazında kadınların modadaki zarif, şık, romantik zarafeti makyajlarına da taşıyabileceklerini belirtiyor: "Lila, pembe, mor, mercan rengi ve kahverengi tonları bu sezon kendini gösteren renklerin başında geliyor. Tabii, bu renklerin temelinde yanar döner yansımalar var. Ama bahsettiğim yansımalar asla yoğun ışıltı ve simlerle karıştırılmamalı."
Her markada, ince dokulu ürünleri bulmanın mümkün olduğunu söyleyen Tensi, bize havaların ısınmaya başladığı şu günlerde, koleksiyonlar raflarda yerini almaya başlamışken makyaj çantalarımızı bir kez daha gözden geçirmemizi öneriyor: "Sezonda her kadın yumuşak, satenimsi ürünlerle bambaşka bir görünüme bürünebilir. Dudaklarda da çok bilinen çiçek renkleri, yanar döner etkiyle hazırlanmış. Rujlardaki bu yansımalar adeta mücevher etkisi veriyor. Fuşya, mercan dışında gülün ve pembenin her tonu kullanabileceğimiz ilkbahar, yaz renkleri."
Suna Tensi’ye göre bu sezon yanar döner etkisi sadece göz ve dudak makyajıyla sınırlı değil aynı etki pudralara da yansımış durumda. Bu pudralarla bahar makyajına bütünlük kazandırmanın kolay olacağını söylüyor: "Bu pudralar içlerindeki yanar döner renklerle cildi aydınlatıyor, pürüzsüzleştiriyor. Ayrıca göz altı morluklarını ve yüzdeki kızarıkları kamufle ederek, cilde doğal ve ışıltılı bir hava kazandırıyor.
Gece makyajı
Romantik ve doğal makyajlardan bahsederken, gece makyajlarını da unutmamak gerek. İnce ve natürel makyajları, göz makyajını bir ton koyulaştırıp kuvvetli rimelle bütünleştirerek gece makyajına taşıyabilirisiniz. Suna Tensi, kadınlara sezon makyajıyla ilgili küçük ipuçları veriyor:
Elmacık kemiklerinizin üzerine, yine sezondaki çok patlamayan ama yansıma veren allıkları tercih edip göz makyajınıza uygun bir dudak parlatıcısı ile makyajınızı tamamlayabilirsiniz.
Unutmayın ki, makyaj, kusurları kapatmak, yorgunluk izlerini silmek ve bakımlı görünmek için yapılmalıdır.
Her zaman dikkat çekici, patlayan makyajlardan uzak durulmasını salık veririm. Artık bizim ülkemizde de yavaş yavaş bu bilinç gelişiyor. Zaten tüm dünyada geçerli olan makyaj trendi de doğallığı öne çıkarıyor.
Kahve güzelleştiriyor
Yüzyıllar öncesinin beyaz peruklar, kırmızı boyanmış dudaklar ve beyaz pudralarla özellikle solgunlaştırılan Barok yüzlü kadınları, kahvelerini de soğuk olarak yudumluyorlardı. Çünkü geçmiş dönemlerdeki makyaj ürünleri kahvenin buharıyla bile akabiliyordu. Ama, onlar bu sayede soğuk kahvenin güzelleştirdiğini keşfettiler...
İnsanoğlu 9. yüzyıldan beri kahve içiyor. Ama onun çok yönlü etkisini kimse bilmiyordu. Aksine nem kaybı, kan ve dolaşım bozuklukları ve birçok olumsuz etkisi olduğu yazılıp çizildi bugüne kadar. Ama günümüzün bu leziz içeceği sadece sabahları uyandırmakla kalmıyor aynı zamanda güzelliğimize de hizmet ediyor:
Serbest radikallerle savaşıyor
Serbest radikaller hepimiz için tehlike oluşturuyor ama tehlikenin boyutu aslında daha çok yaşam tarzımızla ilgili. Özellikle sigara ve alkol kullanımı kadar UV ışınlarına maruz kalmak da tehlike çanlarının çalması için yeterli. Serbest radikaller hücrelere sinsice girerek yaşlanma sürecine zarar veriyorlar. Dolayısıla cilt, saçlar organlar ve hatta beyin olumsuz etkilerine maruz kalıyor.
Bozuk morale kahve arası
Hepimiz biliyoruz, kendimizi kötü hissettiğimiz dönemlerde çoğumuz bir fincan kahveye sarılıyoruz. Kahve endorfin ve serotanin gibi mutluluk hormonlarını harekete geçiriyor ve yeniden moralimizin yükselmesine yardımcı oluyor. Ayrıca yaratıcılık ve konsantrasyonu da artırdığı biliniyor. Ve önemli bir detay daha; Amerikalı bilimadamlarına göre kahve içenlerin seks yaşamları diğerlerine göre daha uzun. Çünkü kahve tıpkı spor sırasında olduğu gibi enerjiyi artırıyor. Ayrıca yağ yakımını da stimüle ettiğinden vücutta su tutulmasını da engelliyor.
Selülit derdinin çaresi
Kahve tanesi kadınların yüzde 80’inde görülen selülit sorununda da etkili. Yağ yakımındaki pozitif etkileri, doku ve lenflere kahve içerikli ürünlerle yapılan masajlar sayesinde azalıyor. Cilt yüzeyindeki dalgalanmalar yok oluyor ve cilt pürüzsüz bir görünüm kazanıyor. Bu yüzden kozmetik ürünlerinin birçoğunun bileşiminde özellikle selülit ve gerginleştirici ürünlerde kafein bulunuyor.
Diş çürüğünden koruyor
Sigara ve kahvenin dişleri sararttığı söylendiğini duyduk ama aynı zamanda dişleri güzelleştirdiğini ilk kez duyuyoruz. Son araştırmalar, kahvede bulunan klorojen asitinin özellikle de trigonellin maddesinin dişleri çürüklere karşı koruduğunu ortaya koyuyor.
Peeling uygulaması için
Bir miktar kahveyi duş jeliyle karıştırın. Elde ettiğiniz jeli masajla vücudunuza yedirin. Cilt yüzeyindeki kurumuş ölü deri tabakasının temizlendiğini göreceksiniz.
Yüz peelingi için kahveyi zeytinyağıyla inceltin ve içine bir miktar bal ilave edin. Yüzünüze sürün, birkaç dakika bekletin ve ılık suyla yıkayın. Gözeneklerin temizlendiğini ve cildinizin parladığını göreceksiniz.
Kahve, saç dökülmesinin yanı sıra koyu renkli saçların sağlıklı parlamasına da yardımcı olur. Kahveyi kaynatın soğduktan sonra kuru saçlara masajla yedirin. 20 dakika bekleyin, durulayın.
Bir saatte 3 KİLO vermek mümkün mü
Özel bir geceye davetlisiniz. Ama çok sevdiğiniz elbisenize sığamadığınızı son anda fark ettiniz. Ayna karşısında kara kara düşünmek size bir fayda sağlamaz. Amerika’da bir süredir uygulanmaya başlayan ve kadınlar için adeta ilkyardım niteliği taşıyan şok zayıflama yöntemi, sizi istediğiniz kıyafete 1 seanslık kür ile sokuyor.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız estetisyen Reyhan Çelik "Şok Zayıflama" yönteminde kullanılan ana ürünlerin mucizevi ölüdeniz mineralleri ve tuz parçacıkları olduğunu söylüyor: "Mineral ve tuz parçacıklarının yanı sıra limon otu ekstresi, hindistancevizi, vanilya yağı ve saf badem yağı da kür içine dahil ediliyor. Ve kullanılan kür yağ ve tuz olarak kombine ediliyor."
Amerika ve Avrupa’da son dönemde oldukça rağbet gören bu uygulamayla bir saatin sonunda vücut 1 ila 3 kilo kaybediyor ki, bu da 8-10 cm’lik bir incelmeye denk geliyor. Reyhan Çelik, geçici etkisi olan şok zayıflamanın sürekli olarak sağlıklı bir diyet reçetesi ile uygulandığı takdirde uzun süreli kalıcı zayıflık da sağladığını belirtiyor.
Bu uygulama vücuttaki tüm ödemi söküp aldığı için özellikle sigara içenlerin sağlığına da hizmet ediyor. Peki uygulama nasıl gerçekleşiyor? Yağlar ve tuzlar vücuda dairesel hareketlerle yediriliyor. Ardından vücut stretch film ile sarılarak ısı battaniyesinde bir saat bekletiliyor. Kür ılık bir duş ile tamamlanıyor.
Yazının Devamını Oku 
7 Mart 2008
Hollywood yıldızları kırmızı halı üzerinde yürüyeli iki hafta oldu ama şık kıyafetleri, kusursuz makyajları ve saç modelleri hálá konuşulmaya devam ediyor. Bu sefer neredeyse sözleşmiş gibi çoğu saçlarında topuz modeli tercih etmişti. İşte, bizim o günden aklımızda kalanlar...
Oscar törenlerinde çoğunlukla ünlülerin önden çekilmiş fotoğrafları yer alır gazetelerde. Oysa özenle yapılmış saçlarının modeli özellikle arkadan kusursuzluğunu ortaya koyar. Hilary Swank’in şık bir dalgayla yana tutturulmuş kahkülü, çiçekli tacıyla bütünlük sağlamıştı. Nicole Kidman’ın saçları her ne kadar önden masum gibi görünüyor olsa da arkadan görkemli modeliyle dikkat çekiyordu. Jennifer Hudson’un da önden kahkülle renklendirdiği saç modeli ensede muz şeklindeki topuzuyla zenginleştirilmişti. Heidi Klum’un Oscar törenine katılırken tercih ettiği şık topuzu en az kırmızı tuvaleti kadar göz alıcıydı.
Güzellik fuarı başlıyor
Türkiye’nin önde gelen tüm ithalatçı ve üretici firmalarının katılımı ile gerçekleşen güzellik ve bakım fuarı 13-16 Mart tarihleri arasında Lütfi Kırdar Exhibition Center’da düzenleniyor.
Dünyadaki en son yeniliklerin sergilendiği, Türkiye pazarı için yeni birçok ürün, cihaz ve teknikler toplam 8 bin metrekare kapalı alanda, özel katılımcılar ve görkemli bir atmosfer eşliğinde gerçekleşiyor. Güzellik ve bakım dünyasındaki en büyük firmalar, en yeni ürünler ve yöntemler, temsil edilen dünya markaları bakım ve eğitim programları ve daha pek çok ürün ve etkinlik bu fuarda ziyaretçilerle buluşuyor. Ziyaretçi profilinin bilinçli profesyonellerden, yöneticilerden ve ilgililerden oluştuğu fuarda dünyaca ünlü güzellik ve bakım firmaları kadar yerel girişimciler de yer alıyor. Etkili makyaj yöntemlerinden çeşitli tedavi tekniklerine dek birçok konu, düzenlenen seminer, uygulamalı panellerde ele alınıyor.
Yazın en vazgeçilmez rengi MAVi
Bu yaz herşey bu renk etrafında dönüyor. Ve bu renk mavi... Louis Vuitton defilesinde modelleri bebek mavisi dudaklarla gördük, Anna Sui’de ise gözler mistik okyanus mavileriyle belirginleştirilmişti. Sezonda Chanel de tırnakları siyaha yakın lacivertle taçlandırdı. Chanel’in makyaj artisti Rachel Goodwin; "Bu yazın trend rengi her kadına yakışıyor, üstelik makyajda mavinin her tonunu kullanmak mümkün" diyor. Vamp bir görünüm için dumanlı göz makyajı, taze yaz yüzü için uçuk mavi tonlar kullanabilirsiniz. Ciddi bir iş kadını imajı için de mavi bir göz kalemi yeterli. Ama dikkat; mavi kullanmak sabır ister. Bu yazın makyajı da kıyafetle bütünlük sağladığında mükemmelliğe ulaşıyor. Özellikle beyaz ya da siyah ise mavi tonlarının en sevdiği renkler.
Kadınların yeni stil ikonu: Amy Winehouse
Sıra dışı sesiyle olduğu kadar skandallarıyla da ünlü Amy Winehouse, birçok kadının son dönemde taklit ettiği isimlerden. Kendine has giyim tarzını, spreyli saçları ve gözüne çektiği kuyruklu sürmesiyle tamamlıyor. Ve şimdilerde o da kendi kozmetik markası olan ünlüler kervanına katılmaya hazırlanıyor.
Amy Winehouse’un benzersiz stili karşısında dünyaca ünlü modacılar bile diz çöküyor. En son tasarımcı Karl Lagerfeld’in kendine ilham perisi olarak lanse ettiği Winehouse’un en beligin özellikleri saçına eklediği kocaman postişi, sürmeleri ve dövmeleri kuşkusuz.
Yeni kozmetik koleksiyonunda da sıra dışı detayların olacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Özellikle iki konseptin; saç spreyi ve eye-liner’ların ağırlıklı olacağı koleksiyon tam da onu yansıtacak.
Yazının Devamını Oku 
3 Mart 2008
Cildimiz güneşin ve çevrenin olumsuz etkilerinden en çok zarar gören organımız. Özellikle kış mevsimi sonrasında cansızlaşıyor ve kuruyor. Dolayısıyla baharla birlikte yenilenmeye ve bakıma ihtiyaç duyuyor. Tüm bu olumsuz etkileri cildimizden uzaklaştırmanın basit bir yöntemi var; oksijen terapisi...
Hücre metabolizmasının yavaşlamasını önlüyor
Cildimizin, temizliğin yanı sıra kaybettiklerini yeniden kazanması özellikle yaşlanmasındaki faktörlerle savaşmamızda önemli bir rol oynuyor. Cilt kırışıklığına zemin hazırlayan en önemli nedenler arasında kollajen miktarının azalarak cildin su tutma kapasitesinin de azalması sayılıyor. Yapılan araştırmalar yaşlanmayla cilt hücrelerinde oksijen miktarının azaldığını ve buna bağlı olarak hücre metabolizmasının yavaşladığını gösteriyor. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Dr. Beyhan Zeybek Ataç, artık güzelliğin temel ihtiyaçlarından biri olan oksijenin özel terapilerle cilde yeniden kazandırıldığını belirtiyor:
"Bu uygulama ciltteki enerjik ve dinç görünümün en önemli iki ajanı olan kollajen ve elastin miktarını artırarak daha genç bir görünüm kazanmaya yardımcı oluyor. Çünkü zamanla cilt hücrelerinde oksijen miktarı azalmaya ve hücre metabolizması yavaşlamaya başlıyor. Oksijen, kollajen ve elastin seviyesini artırarak cilt destek dokusunu kuvvetlendiriyor. Bu özelliğinden dolayı deforme olmuş ve sarkmış doku da sıkılaşıyor."
Cildin nem miktarı artıyor
Oksijen tedavisi bütün ciltlere uygulanabiliyor. Özellikle hassas, kuru ve olgun ciltlerde başarı oranı oldukça yüksek. Uygulama, cildin ihtiyacına göre belirleniyor. Dr. Beyhan Zeybek Ataç, nem oranının cilt üzerindeki etkisinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor: "Kollajen miktarındaki artış, kollajenin su tutma özelliğinin çok yüksek olması sayesinde cildin nem miktarının artmasını sağlıyor. Neme doymuş bir cilde sahip olmakla birlikte kırışıklıklarda da azalma görülüyor."
Gençliğin belirtileri
Uygulama sırasında yüksek basınçlı oksijen başlığı ile cilt için oldukça önemli olan ve kollajen sentezinde de kullanılan A; C ve E vitaminleri püskürtülüyor. Böylece daha çok soluyan, daha çok desteklenen deri ile gençliğin belirtileri cilt yüzeyinde görülmeye başlıyor. Uygulama ürünlerinin içinde bulunan yüzeyel kimyasal peeling yapan ajanlar da önce üstteki ölü tabakanın atılmasını sağlayarak vitaminlerin cilde nüfuzunu kolaylaştırıyor.
Oksijen terapi ne sağlıyor
1) Cildin alt katmanlarına ulaşan oksijen, metabolizmayı hızlandırarak toksinlerin atılmasını destekliyor.
2) Akne, sivilce ve siyah nokta oluşumu gibi sorunları azaltıyor.
3) Dokuların canlanmasına yardımcı oluyor.
4) Cildin destek dokusunu oluşturan kollajen ve elastin seviyesini artırıyor.
5) A, C, E vitaminleri anti-oksidan etkisi gösteriyor.
6) Nem ihtiyacını gideriyor.
7) Güneş ve sivilce izlerinin renginin açılmasını sağlıyor.
8) Cildin canlı, berrak bir görünüm kazanmasını sağlıyor.
9) Ciltteki sarkma ve deformasyonları azaltarak gergin bir görünüm kazandırıyor.
10) Oksijen cildin yanı sıra vücudun deforme olmuş ve sarkmış dokusunun sıkılaştırılmasında da kullanılıyor.
Diyet yaparken göz ardı etmemeniz gereken kural
Yaz yaklaşırken hepimizi bir heyecan kaplıyor: Acaba bu yaz yeni aldığımız kıyafetlerin içinde nasıl görüneceğiz... Tabii, bu duyguyla diyete başlamamak olanaksız. İşte bu noktada Diyetisyen Gonca Güzel’in önerilerini göz ardı etmemenizde fayda var.
1. Planlama yapın
Sabahları ilk uyandığınızda sizi sağlıklı beslenmeye ve ideal kiloda olmaya iten sebeplerinizi düşünün. Hedefinizi gözünüzde canlandırın. Gününüzü mutlaka planlayın. Eğer sabahtan itibaren kafanızda ne yapacağınıza dair bir planınız olursa mutlaka ona uyarsınız. Aksi takdirde sizin dışınızdaki faktörlerden etkilenirsiniz. O gün bir toplantınız mı var, bir partiye mi gideceksiniz veya bir yere mi davetlisiniz? Aç karnına gitmemeye çalışın ve size ikram edilenlerden sağlıklı olanlarını tercih edin.
2. Seçimlere dikkat
Yaşamımızda neyi seçersek ona göre sonuçlar doğururuz. Bu sebeple sağlıklı alışkanlıklar kazanırken, seçimlerinizin bilinçli olması uzun vadede çok önemlidir.
3. Bol su için
Eğer çok açsanız ve sağlıklı ara öğün seçenekleriniz yoksa bol su için. Böyle bir durumda su ile beraber ayran, süt, soda veya limonata gibi sağlıklı içecekler de açlığınızı yatıştıracaktır.
4. Uzun vadeli düşünün
Hepimiz aldığımız kiloların bir mucize sonucu gitmesini arzuluyoruz. Fakat bu kiloları almak için emek ve zaman sarf ettik. Şimdi vermek için de emek ve zamana ihtiyacımız var. Eğer hedefiniz sadece kilo vermek ise emin olun vücudunuz bunu gerçekleştirecektir. Fakat kilo vermekle beraber sağlıklı olmak ve ideal kiloyu korumak çok daha uzun vadeli bir hedeftir. Bu hedef için gerçekten alışkanlıkların değişmesi gerekir. Her baharda yaza girmek için verilen kilolar aynı şekilde her kış geri alınır. "Kilo yönetiminde başarılı oldum" diyebilmek için ideal kilonuzu en az 1 sene korumanız gerekmektedir.
5. Sağlıklı besinler
Özellikle akşam yemeklerinden sonra kendinizi buzdolabının önünde buluyorsanız, sadece sıkıldığınız için yemek yiyorsunuz veya atıştırıyorsunuz demektir. Öncelikle buzdolabında veya çevrenizde sağlıklı besinler bulundurun. Canınız bir şeyler atıştırmak isterse, öncelikle kafanızı dağıtacak başka şeyler bulun. Bulmaca çözmek, el işi yapmak, puzzle yapmak, yürüyüşe çıkmak, müzik dinlemek, uyumak ve hedefinizi düşünüp konsantre olmak yapabileceğiniz etkinlikler arasındadır. Bunu en az bir hafta yaparsanız sağlıklı alışkanlığı kazanmış olacaksınız.
6. İşin sırrı dengede
Önünüzde koskoca bir yaşam var ve birkaç küçük atıştırma sizi yolunuzdan çevirmemeli. Arada sırada hayatın zevklerinden faydalanmalı, lezzetli yemeklerin tadını kaçırmamalısınız. Böylelikle hem hayatın keyiflerinden yararlanır hem de sağlıklı kalırsınız.
7. Hedef koymak
Burada işin en önemli sırrı kendinize başarabileceğiniz, ölçülebilir, mantıklı hedefler koymaktır. Eğer 2 ayda 20 kg vermek gibi bir hedefiniz varsa, başarılı olursanız ciddi sağlık problemleri, metabolizmanızın yavaşlaması ve sinir sisteminizin bozulmasına yol açarsınız. Bu hedefi bir seneye yayarsanız, sağlıklı ve kalıcı kilo verir, daha sağlıklı olur ve bu süreci daha rahat atlatırsınız.
Kalıcı makyaj kurbanı olmayın
Birçok kullanıcı, kalıcı makyaj adı altında yapılan uygulamalarla kırmızı hatta mor renkli kaşlara sahip oluyor! Üstelik istese de bu görüntüden en az beş yıl kurtulamıyor. Kalıcı makyaj hakkında bilgi aldığımız Long Time Liner Direktörü Şebnem Kızıltaş, kalıcı makyaj yerine kontür makyajın tercih edilmesini öneriyor.
n "Kontür makyaj" tanımı "kalıcı makyaj" kadar bilinmiyor. Kontür makyaj ne demektir?
- Kontür makyajla ya da başka bir deyişle doğal kalıcı makyajla küçük kusurlarınız kolayca kapatılıyor, doğal görünümünüzü kaybetmeden daha canlı kaş, dudak ve göz çizgilerine sahip olabiliyorsunuz. Mevcut en gelişmiş kozmetik mikro pigmentasyon tekniği olan kontür makyaj; diğer makyaj tekniklerinden farklı olarak, anesteziye gerek duyulmadan, acısız uygulanabilen basit bir yöntem. Yüzde simetri problemleri vardır. Kaşların her ikisi birbirine benzemez ama biz bunu eşitleriz. Dudak küçükse büyütürüz, büyükse küçültürüz. Ama bunları yaparken aynı zamanda doğal pigmentlerle renklendiririz. Sınırsız pigment seçeneğine sahibiz. Kalıcı makyaj gibi kalıp şeklinde çalışmayız. Bu dövme gibi bir çalışma değildir. Hiç kaşınız olmasa da dışarıdan bakıldığında orada tüyler varmış gibi görünür. Ayrıca bu teknik, cildin epidermis adı verilen üst tabakasına uygulandığı için, cildin doğal yenilenme süreci olan yaklaşık iki yıllık bir dönemin sonunda tamamen kaybolur. Bu da makyajı farklı şekillerde tekrar yeniletme şansı yaratır. Kozmetik ürünlerine alerjisi olanlar için de sağlıklı bir seçenek.
n Kontür makyaj nasıl uygulanıyor?
- Cilt üzerinde yumuşakça kusursuz hatlar çizilerek uygulanıyor. Renk cildin sadece ilk katı olan epidermise (ölü deriye) uygulanıyor. İşlem yaklaşık 1-2 saat sürmekle birlikte, ilk uygulama genellikle daha uzun zaman alıyor. Çünkü bu işi yapan uzmanlar, önce bir ön çizim yapıyorlar. Ön çizimde kararlaştırılan renge ve tipe göre esas çizim başlıyor. Nihai karar çizimden önce verildiği için işlem sonunda hiçbir sürprizle karşılaşılmıyor.
n Bu işlem ne kadar güvenli?
- 20 yıldır tüm dünyada etkinlik gösteren kliniklerimiz var. Patentleri alınmış kendi ürünlerimizi ve cihazlarımızı kullanıyoruz. İşlemler bitki ve minerallerden elde edilen, yüzde 100 steril boyalarla uygulandığı için oldukça güvenli. Aynı zamanda antibakteriyel özelliğe de sahip olan boyalar, yüzde 100 alerji testinden geçirilmiştir. Uygulama, tek kullanımlık iğnelerle yapılır. Ortamdaki hijyen de önem taşıdığından, uygulama odası özel solüsyonlarla temizlenir. Pigmentlerin içerisinde herhangi bir kimyasal madde kullanmıyoruz.
n Kontür makyaj nerelere uygulanabiliyor?
- Kalıcı doğal makyaj, kaşlara, göz kapağının kenarlarına ve dudaklara uygulanabiliyor. Bu yöntemle, sahip olduğunuz doğal hatlar biraz daha belirginleştiriliyor. Öte yandan doğuştan gelen rahatsızlıklar ya da sonradan yaşanan kazalar nedeniyle yüzün kaş ve dudak bölgesindeki hatlarda meydana gelen bozulmaları düzeltmeye de yardımcı oluyor. Uzmanlar yüz hatlarındaki orantıyı dikkate alarak ölçümler yapıyor ve yüz hatlarınız için en uygun düzeltmeleri öneriyor. İnce ve seyrek tüylere sahip kaşlar gürleştirilebiliyor, kaşlara kavis verilebiliyor, gözler daha iri gösterilebiliyor, dudaklar da isteğe göre kalınlaştırılıyor veya inceltilebiliyor.
n Mesela Angelina Jolie dudaklarına sahip olabiliyor muyuz?
- Dudak kalemleri gibi tek başına bir kontür yapmaktan ziyade dudağın içini de renklendiriyoruz. Dışarıdan bakıldığında tamamen doğal görünüyor. Evet, Angelina Jolie dudaklarına da sahip olabiliyorsunuz.
n Bu uygulamayı kimler yaptırabiliyor?
- Daha etkileyici bir görünüm elde etmek için yüz hatlarını belirginleştirmek isteyenler, kaşlarının, gözlerinin ve dudaklarının şeklini doğal olarak belirginleştirmek isteyenler, uzun süre dayanan, gerçek biçim ve renginde kalan doğal görünümlü makyaja sahip olmak isteyenler, hareketli bir yaşam tarzı olan ve günlük yoğunluğun içinde vakitten tasarruf etmek isteyenler yaptırıyor. Meme implantasyonu sonrası gögüs ucu yapımında, pigment kaybına bağlı olarak deride beyaz, yama tarzında lekelere yol açan Vitiligo hastalarında da işe yarıyor.
n Kontür makyaj ne kadar zamanda tamamen kaybolur?
- Cildin kendini doğal yenileme sürecinden dolayı iki yıl içinde kaybolur. Rengin kaybolma süreci insanların cilt tipi ve kullanımına bağlı olarak değişiklik gösterir. İstedikleri görünümü korumak isteyen müşterilerimize periyodik olarak bakımdan geçmelerini öneriyoruz.
n Garantili bir uygulama mıdır?
- Eğer ilk uygulamada kontür makyaj arzu edilen görünümde değilse, ilk iki ay içerisinde hiçbir ücret talep edilmeden yeniden çalışılarak, müşterimizin istediği görünüm yaratılır. n Röportaj: Sinem VURAL
Yazının Devamını Oku 
1 Mart 2008
Çin hekimliğinde hekimin bir insanın vücut tipini belirlemesi ona hastanın kendi yapısına uygun öğütlerde bulunmasını sağlıyor. Vücut tipinizi belirlemenin en kolay yolu ise yüzün şekline bakmak. Her ne kadar vücut ağırlığı değiştikçe ve yaşlandıkça yüz hatları değişse de temel şekil değişmeden kalıyor. Örneğin, dikdörtgen bir yüz "tahta" vücut tipini gösteriyor. Kare yüz "metal" vücut tipini, ters üçgen yüz "ateş" vücut tipini, ters yamuk yüz "toprak" vücut tipini ve oval yüz "su" vücut tipini gösteriyor.
VÜCUT TİPİ: TAHTA
Öğüt: Gevşeme
Tahta tipler (dikdörtgen yüz) karaciğer ve safrakesesi dengesizliklerine, aynı zamanda kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve felç gibi kalp damar sistemi rahatsızlıklarına yatkın. Sinirli, sabırsız, iddialı ve rekabetçi kişilik yapısı tahta tipleri mani (duygusal coşkunluk), çöküntü ve panik atak gibi ruhsal rahatsızlıklara yatkınlaştırıyor. Kas, kiriş ve tırnak sorunları yaygın olabiliyor. Dinlenme ve gevşeme, tahta tiplerin yanıp kül olmasını engellemek için önemli. Gerginliği yok edecek meditasyon ve Tai Ci de bu sinirli yapının dengelenmesine yardım ediyor. Eğer kendinizi bu tip olarak tanımlıyorsunuz alkolü, kırmızı eti ve yağlı besinleri azaltmanız öneriliyor.
VÜCUT TİPİ: METAL
Öğüt: Egzersiz
Metal tipindeki insanlar (kare yüzlüler) yasalara ve düzene uyuyor. Hemen hemen bir mühendis gibi titiz, örgütlü, düzenli, sistemli ve genellikle idealist olarak tanımlanıyorlar. Bu akılcı ve mantıklı mükemmeliyetçiler akıl üzerinde çok duruyorlar, duygularının ve bedenselliğin (fizikalite) farkında değiller. Bu yüzden özellikle üzüntü, keder gibi bastırılmış ve fark edilmemiş duygular gerginlik yaratmakla birlikte bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden oluyor. Metal tipler akciğer, sinüs, boğaz, bağırsak ve cilt sorunlarına yatkınlar. Eğer bir metal iseniz düzenli egzersiz aklınız ile bedeniniz arasında bir denge kurmanıza yardımcı olabilir. Duygularınızı ifade etmek için sanata yönelebilir, aşırı baharatlı, çok işlenmiş ve arıtılmış besinlerden kaçınmanız gerekiyor.
VÜCUT TİPİ: ATEŞ
Öğüt: Sakinlik
Siz bir ateş tipi iseniz (ters üçgen yüz şekli), bu en küçük ayrıntılara önem veren, tutkulu, karizmatik ve doğal bir kişi olduğunuz anlamına geliyor. Ateş tipleri ayrıca yaratıcılıkları ile öne çıkıyorlar. Kafalarını sürekli çalıştırıyorlar. Kendilerini diğer insanlarla özdeşleştip, insanlara duygusal düzeyde bağlanıyorlar. Fakat öte yandan kalp sorunlarına, özellikle çarpıntılara yatkınlıkları, varis gibi dolaşım sorunlarına eğilim gösteriyorlar. Bazen duygusal çöküntü, kaygı ve aşırı heyecan yaşamlarını karmaşıklaştırabiliyor. Ateş tipi çoğu zaman zor uyur ve sinirsel enerjiyi sürdürme eğilimindedirler. Bu siz misiniz? O halde dengeli, sakin ve destekleyici bir yaşam biçimine gereksinim duyuyorsunuz. Bunun için aşırı heyecandan kaçınmak, beslenmenizden uyaranları çıkarmak sizi yararınıza.
VÜCUT TİPİ: TOPRAK
Öğüt: Şekeri bırakın
Toprak tipi (ters yamuk yüz şekli), tıpkı içerdikleri toprak enerjisi gibi gözeticidir. Genellikle çok sevilir, yumuşak bir kişiliği vardir, iyi bir arkadaşının ya da bir aile üyesinin bir amacına ulaşmasını sağlamak için özveride bulunmaya hazırdır. Fakat toprak tipli bir insan sürekli endişe içindedir, sindirim sorunlarına, aşırı kiloya ve enerji düşmesine yatkındır. Şişme, su tutma ve kas ağrıları yaygındır. Toprak tipleri, şekerden, tatlıdan, ekmek, makarna, pasta gibi rafine karbonhidratlardan kaçınmak için elinizden geleni yapın. Enerji tüketmemek için başkalarının isteklerine "hayır" demeyi öğrenin.
VÜCUT TİPİ: SU
Öğüt: Daha az tuz
Su tipleri (Oval yüz şekli) içedönük ve gizemlidirler, gerçeğin peşinde koşarlar. Yaratıcı ve özgün olma eğilimi gösterirler. Güçlü cinsel dürtüleri vardır. Su tipleri kendilerine yetmek isterler, savurganlıktan hoşlanmazlar ve kolay kolay vazgeçmezler. Yalnızlık ve soyutlanmış hissedebilirler. Çünkü eleştirel olabilirler, paylaşmak onlara zor gelebilir. Bu tiplerde böbrek, mesane ve üreme sistemi rahatsızlıklarına yatkınlık vardır. Sırt ağrısı, diş dökülmesi ve hafıza kaybı görülebilir. Yaygın görülen başka bir sorun da hormon dengesizliğidir. Çin hekimliğinde beslenmenizden tuzu çıkarmanız, sosyal yaşamınıza biraz daha tat katmanız öneriliyor. En önemlisi ise kendinizi gerçekleştirmeniz için manevi bir ilişki bulmalısınız.
(Kaynak: 100 Yıl Yaşamanın Sırları/ Dr. Maoshing Ni)
Yanlış masaj sakatlığa yol açabilir
Gerginlikten kurtulmanın, biraz daha rahatlamanın en iyi yollarından birisi masaj yaptırmak. Ancak uzmanlar masajın doğru eller tarafından yapılması gerektiğini, yanlış yapılacak masajın ciddi rahatsızlıklara yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ebru İlbuldu masaj ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle masaj nedir?
- Dilimizdeki masaj sözcüğü Arapça dokunma anlamına gelen "mass" ve Yunanca yoğurma anlamına gelen "massein" sözcüklerinden türetilmiş. Masaj; deri, derialtı dokusu, kaslar, iç organlar, metabolizma, dolaşım ve lenf sistemlerinin mekanik ve sinirsel (refleks) yolla tedavi amaçlı uyarılması; çeşitli darbeler ve ovmalarla bölgesel kan dolaşımını artırma, damarları genişleterek dokuya daha fazla kan gelmesini sağlama yöntemi. Masajla, yumuşak dokuları mekanik olarak uyararak sistematik manipülasyonlarla organizmada fizyolojik ve psikolojik etki yaratılıyor. Vücut yüzeyinde el, elektrik, su vb. aracılığı ile tedavi, bakım ve rahatlama sağlanıyor.
Masaj ortalama ne kadar uygulanmalıdır?
- Masaj süresi, uygulanacağı bölgeye göre farklılık gösteriyor. Buna göre; genel vücut masajı: 45-60 dakika, yüz masajı: 5-10 dakika, kollar: 10-15 dakika, bacaklar: 15-20 dakika olmalı.
Masaj hangi rahatsızlıklarda uygulanabilir?
- Masaj, yara dokuları ve yapışıklıkların çözülmesi ve giderilmesinde, kas spazmı, tendon iltihabı, uykusuzluk ve nevrasteni durumlarında, kas krampları ve yaralanmalarda akut devreden sonra, migren, gerilim tipi ve hipertansiyona bağlı baş ağrılarında, ağrılı adet dönemlerinde, kabızlıkta ve ağrılı noktalarda uygulanabiliyor.
Masajın uygulanmaması gereken durumlar var mı?
- Damar darlık ve tıkanıklıklarında, kanama eğilimi ve pıhtılaşma bozukluklarında, eklem zarı iltihaplanmalarında, deri enfeksiyon ve hastalıkları, kanser, akut enfeksiyon hastalıkları ve akut yaralanmalar masajın uygulanamayacağı durumlar. Ayrıca yemeğin hemen ardından masaj uygulatmak da zararlı.
Masajın yanlış kişiler tarafından uygulanması ne gibi sonuçlara yol açar?
- Masajın kesinlikle doğru kişiler tarafından uygulanması gerekiyor. Yoksa uygulanan masaj dokulara zarar verebiliyor. Vücudun bir bölgesinde tam anlamıyla kaynamamış bir kırık varsa kırığın yeniden büyümesine neden olabiliyor, damar tıkanıklığı varsa pıhtı atma riskinin artmasına yol açabiliyor, kaslarda yırtılmalar ve zedelenmeler de oluşabiliyor. Yanlış uygulanan masaj hiçbir vücuda hiçbir yarar sağlamıyor.
Yazının Devamını Oku 
29 Şubat 2008
Bazı gıdalar bazı bünyelere fayda yerine zarar getiriyor. Gıda intoleransı (hassasiyeti), artık özel bir kan testi ile ölçülebiliyor. Sonuca göre hazırlanan dikkatli bir beslenme programı ile daha sağlıklı ve dinç bir yaşam sağlanmış oluyor. Süt sağlıklı bir besin, ancak kimileri için değil... Yararları saymakla bitmeyen enginar, brokoli gibi sebzeler de tanımlayamadığınız rahatsızlıkların kaynağı olabilir. Bazı gıdalar bazı bünyelere fayda yerine zarar getiriyor. Ama şimdi obeziteden demir eksikliğine, depresyondan diyabete kadar birçok rahatsızlığın sebebi olabilen gıda intoleransı (hassasiyeti), artık özel bir kan testi ile ölçülebiliyor. Bu testi Türkiye’de uygulayan Dr. Levent Türbedar gıda intoleransıyla ilgili soruları yanıtladı.
Gıda intoleransı hayatımıza girmiş yeni bir kavram mı?
- IMUPRO300 olarak adlandırılan bu uygulama, aslında besin maddelerinin insan bünyesiyle uyumunu, uyumsuzluk sonucu ortaya çıkabilecek rahatsızlıkları ve bu rahatsızlıkları giderecek özel beslenme tavsiyelerini içeren bir tanı ve tedavi programı. Alman bir doktorun, çocuğunun sebebi bir türlü anlaşılamayan rahatsızlığını öğrenme isteği üzerine yürüttüğü çalışmalar sonucu ortaya çıkardığı bu testi, Türkiye’de de uygulamaya başladık. Bu, bilinen hiçbir alerji testine benzemiyor. Bedenimize uyumsuz gıdaları kan örneği ile ölçüyor ve bu uyumsuzluğu gidermenin yollarını gösteriyor.
Alerji ile gıda intoleransı arasında ne gibi farklar var?
- Vücudumuzla uyuşmayan gıdalar tükettiğimizde, rahatsızlık oldukça gecikmeli olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle gıda duyarlılığı ile belirli rahatsızlıklar arasındaki ilişki fark edilemiyor. Klasik alerjiler ise gıda tüketiminin hemen ardından ortaya çıkıyor. Kolayca gıda alerjisi olup olmadığını anlayabileceğiniz şiddetli cilt reaksiyonları veya şişlik gibi genel olarak bilinen belirtiler var. Alerji ve gıda intoleransı arasındaki fark bu sebeplerden dolayı kolayca ayırt edilebiliyor.
Bugüne kadar gıda intoleransının nasıl farkında oluyorduk ve nasıl önlem alabiliyorduk?
- Aslında birçoğumuz farkında olmuyor, sürekli uykulu halimizi, depresif durumumuzu, baş ağrılarımızı ya da bir türlü kilo veremeyişimizi diğer etkenlere yoruyorduk. Örneğin, salatalık yiyince karnımız hemen ağrıyorsa salatalıktan tüketmekten uzaklaşmalıyız. Ancak gıda intoleransı, etkisi çok daha sonra ortaya çıkan rahatsızlıkları da ölçtüğü için alınan önlemler kendi kendimize yaptığımız perhizlerle kıyaslanabilir nitelikte değil.
Bu testle daha önce belirleyemediğimiz ne gibi etkileri gözlemlemek mümkün?
- Yararlı görülen ve sürekli yememiz öğütlenen enginar, balık gibi yiyeceklerin belki de bize zararlı olduğunu öğrenebiliyoruz. Bir başka kişi de süt tüketiminin kendisine çok zarar verebileceğini tespit edebiliyor. Üstelik bu tespit 300 gıda için yapılabiliyor. Bu bilgileri böyle bir kan testinden önce öğrenmemiz mümkün değildi.
Gıda intoleransı ölçümü sonrasında yaptığımız düzenlemeler, hayatımızı nasıl etkiliyor?
- Gıda intoleransı testinin ardından, kişiye hangi besin maddeleri ile uyumsuzluk yaşadığına dair geniş bir rapor sunuluyor. Bu rapor doğrultusunda kişi hayatından bu besin maddelerini atarak yaşamına dikkatli bir beslenme programı ile devam ediyor. Beslenme programı sayesinde test öncesinde gıda uyumsuzluğu sebebi ile yaşamış olduğu tüm rahatsızlıklar iyileşiyor. Dolayısıyla daha sağlıklı, daha dinç bir yaşam sağlanmış oluyor.
Modern yaşama uygun yeni beslenme düzeni
tres ve çevresel faktörler, yanlış ve tekdüze beslenme gibi etkenler kişinin tüm sistemlerini olumsuz yönde etkiliyor. Sürekli yanlış beslenme; migren, baş ağrısı, sindirim sistemi bozuklukları gibi rahatsızlıklara yol açıyor. Tüm bu faktörler ve doğrudan etkisi kanıtlanmamakla birlikte çevreden aldığımız kanserojen maddeler, genetiği bozulmuş yiyecekler gıda intoleransına neden olabiliyor. Dolayısıyla mümkün olduğunca organik biçimde yetiştirilmiş, mevsiminde tüketilen yiyeceklerle çok yönlü bir beslenme programı uygulanması faydalı.
Doğanın cildimize sunduğu mucize: MAGNEZYUM
Güzellik araştırmacıları minerallerin mükemmel gücünü keşfettikleri ve onlardan kremler, losyonlar ve makyaj ürünleri geliştirdikleri andan itibaren hassas ciltlerin bakımı ve korunması da artık çok kolay. Mineraller olmasaydı biz de var olamazdık. Onlar üzerinde yaşadığımız toprağın temeli. Ama aynı zamanda vücudumuzdaki en önemli maddeler. Mineraller ve temel elementler aynı zamanda hormonların, enzimlerin ve proteinlerin yapıtaşları. Bu yüzden cilt ve organ fonksiyonlarını ve onların yenilenme süreçlerini vazgeçilmez kılıyor. İşte, güzellik endüstrisi de minerallerin tüm bu özelliklerinden sonuna kadar yararlanma peşinde. Örneğin, sodyum gibi mineraller nem depolarını düzenleyerek pürüzsüz, göz kamaştırıcı ciltler yaratıyor. Anti-stres maddesi magnezyum, cilt iritasyonunu önlerken aynı zamanda tatlı rüyalar görmemizi sağlıyor. Çinko, saçların ve tırnakların uzamasını etkiliyor. Volkanik toprağın da vücuttaki toksinleri arındırdığı ve cilt hücrelerini taze ve yeni enerjiyle doldurduğu biliniyor. Ve demiroksid; o da doğal bir cilt tonu yaratıyor.
Yazının Devamını Oku 
23 Şubat 2008
Vücudu forma sokmanın en mükemmel yollarından biri şüphesiz yüzme. Vücuttaki tüm kasları çalıştırıyor, sırt ve eklem ağrılarından eser bırakmıyor. Peki daha neler yapıyor... Kasları çalıştırıyor: Suda yol alabilmek ve vücut pozisyonunu sağlayabilmek için tüm kasların çalışması gerekiyor.
Damarlardaki kan dolaşımını düzenliyor: Tüm spor çeşitlerinde olduğu gibi yüzmede de kaslar dönüşümlü olarak gerginleşip gevşediği için bacaklardaki kan dolaşımı güçleniyor. Yatay pozisyon, suyun derecesi ve basınç vücuttaki ödemin atılmasında önemli rol oynuyor.
İnce bir silüet kazandırıyor: Öncelikle yüzmede tüm kasların çalıştığını ve uzadığını söylemek gerekiyor. İkincisi, kalori yakımı harekete geçiyor ve üçüncüsü aşağı yukarı 40 dakika içinde yağ rezervleri aktif hale geliyor. Kısacası, yüzme kilo vermek için mükemmel bir spor.
Nefes alışverişi ve kalp-kan dolaşımı sistemi güçleniyor: Yüzme kalbi güçlendirirken aynı zamanda ciğerlerin oksijen kapasitesini artırıyor.
Eklemler korunuyor: Vücut suyun kaldırma kuvvetine maruz kaldığından bu durumda bu sporu yaparken yaralanma riski de en aza indirgenmiş oluyor.
Koordinasyon yeteneği harekete geçiyor: Yüzme mükemmel bir tekniği gün yüzüne çıkarıyor. Bunun anlamı kollar ve bacaklar arasındaki motor egzersiz aynı zamanda nefes alışverişlerinde de belirli bir ritim sağlıyor.
Rahatlatıyor: Bunun birden fazla nedeni bulunuyor; mutluluk hormonu endorfin salgılanıyor, vücudumuz neredeyse hiçbir ağırlığı olmadan suyun yüzeyinde durduğu için kendimizi anne karnında gibi hisset- memizi sağlıyor.
Kahvaltı; günün en önemli öğünü
Sabahın erken saatlerinde tost ve kahvenin hoşunuza gitmediğini mi düşünüyorsunuz. O zaman size tavsiyemiz, kahvaltı alışkanlığınızı yeniden gözden geçirmeniz. Hatta yaşam tarzınızı ve gereksinimlerinizi belirleyen beslenme şeklinizi yeniden keşfedin!
Kahvaltı tıpkı öğle ve akşam yemeği kadar gerçek bir öğün olarak değerlendiriliyor ve vücudun hayati fonksiyonlarını sürdürmesine yardımcı oluyor:
Hücreleri canlandırıyor: Saatler süren ve beslenmenin gerçekleşmediği bir gece uykusunun ardından organizma hücre yenilenmesini gerçekleştirmek için yeniden sıvı, protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve minerallere gereksinim duyar.
Vücudu güne hazırlıyor: Organların fonksiyonlarını düzenlemek için sabah vücut yeniden enerji depolamaya ihtiyaç duyuyor.
İştahı ve böylelikle kiloyu düzenliyor: Kahvaltıyı önemsemediğimiz dönemlerde vücudun reaksiyon göstererek yağ rezervlerini doldurduğunu biliyor muydunuz? Araştırmalar, düzenli olarak kahvaltı edenlerin diğerlerine oranla çok daha az kilo sorunu yaşadıklarını ortaya koyuyor. Bu yüzden kahvaltı günün en önemli öğünü ve bize günlük enerji tüketimimizin yüzde 25’ini veriyor.
İçecek: Sıvı ihtiyacını karşılaması için. Sabah saatlerinde alınan sıvı, vücudun gece dinlenmesinin ardından organizmayı yeniden temizliyor. Bu yüzden önce bir bardak su ardından kahve ya da çayla (mümkünse şekersiz) güne başlamanız öneriliyor.
Sebze: Vitamin ve mineraller için. Bu haliyle daha fazla safra ve daha az şeker içerdiğinden ve böylelikle daha iyi doyurduğu için sebzeyi doğal olarak almak en sağlıklısı.
Süt ürünü: Protein ve kalsiyum ihtiyacı için. Yoğurt, süt ya da süt ürünü... Aldığınız besinin doğal olması önem taşıyor. Ama süt ürünü yerine başka bir protein kaynağı da almanız mümkün.
Tahıl ürünü: Yavaş şeker sindirimi nedeniyle... Ekmek, müsli ya da mayalı bir besin maddesi... Bu enerji veren ürünler aynı zamanda tokluk hissi verdiğinden açlık krizlerini önler. Ekmeği margarin ya da marmelat ve balla birlikte yiyebilirsiniz.
Kahvaltının temel besinleri
Vücudun önemli besinlerini karşılaması açısından kahvaltıda mutlaka bulunması gereken elementler var.
Dişleri korumanın 8 altın kuralı
Ağız kokusu ve diş çürükleri gündelik yaşamı zorlaştıran en önemli sağlık problemleri arasında. Peki ne yapmalıyız? Diş Hekimi Mehmet Kazandı, 8 adımda ağız ve diş sağlığını anlattı.
1Sürekli kahve molası: Çoğunlukla ofis çalışanlarının sahip olduğu bütün gün kahve, çay, vs. içme ve atıştırma alışkanlığı, ağızda asit salgılayan bakterileri aktive ederek bu bakterilerin diş yüzeyinde yaşamasına ve dişleri çürütmesine neden oluyor. Çay ve kahvenin şekersiz tüketilmesi ya da bu içeceklerin yerine süt ve süt ürünlerini tercih edilmesi yanında atıştırılan yiyeceklerden kaçınmak gerekiyor.
2Sigara kullanımı: Sigara içmek ağız kuruluğundan ağız kokusuna, dişlerin sararmasına ve hatta ağız kanserine kadar birçok hastalığa sebep olabiliyor. Sadece sağlıklı dişler için değil aynı zamanda sağlıklı bir yaşam için sigarayı bırakmak gerekiyor.
3Diş ipinin önemi: Sadece diş fırçalamak dişlerin birbirine bakan diş ara yüzleri, kuron köprü ve implant restorasyonlarının altları ve ortodontik tedavisi gören kişilerin ağız temizliğinde tek başına yeterli değil. Diş fırçasının ulaşamadığı diş araları diş ipi kullanılarak temizlenebiliyor. Diş ipi diş eti hastalıklarından korunmak için de ideal bir temizlik yöntemi. Ağız sağlığının en önemli bakımı dişleri fırçalamak. Dişler her yaşta, günde en az iki kez fırçalanmalı. Hekim tavsiyesiyle alınan diş fırçası 3 aylık periyotlarla yenilenmeli. Yaygın olarak bilinenin aksine dişler fırçalanırken diş fırçası kuru olmalı, fırça ıslatılarak yapılan işlemde, fırça kılları yumuşadığı için temizlik tam olarak gerçekleştiremiyor. Ayrıca macunun içinde bulunan flor suyla temas ettiği zaman etkinliğini kaybediyor.
4Tatlı tüketimi: Birçok insan yemekten bir kaç saat sonra tatlı yemeği tercih ediyor. Ancak ana yemekten hemen sonra yenilen tatlı ana yemeğin bir parçasıdır ve çürümeye yol açan bakteriler hálá çalışırken yenildiği için onları tekrar aktif hale getirmiyor, onun yerine aktivitelerini yemek saatleriyle sınırlandırmış oluyor. Bu nedenle tatlıların yemek öğünleri içerisinde tüketilmesi diş sağlığı için önemli.
5Su ihtiyacı: Yemek yedikten sonra diş için yapılacak en iyi şey su veya süt içmek. Yemekten sonra içilen bir bardak su, yemek parçalarını ağızdan uzaklaştırıyor ve ağızdaki asidik ortamı nötrlüyor.
6Çiğnenemeyen yiyecekler: Sakız, yapışkanlı tatlılar ve kuruyemiş ağzın içinde temizlenmesi zor alanlarda bakterilere ve hatta diş kırıklarına neden olabiliyor. Mümkün olduğunca bu tür gıdalardan uzak durmak gerekiyor.
7Meyve ve sebzelerden kaçmayın: Meyve ve sebze yememenin ağız içerisinde kötü sonuçları var. Bilindiği gibi meyve ve sebzeler vitamin içeriyor. Bunlar dişetleri için çok önemli. Ayrıca sert meyve ve sebzelerin tüketimi dişlerde mekanik temizliğe de neden oluyor. Örneğin, elmanın ısırılarak tüketilmesi ön dişlerde mekanik temizliğe neden oluyor.
8Şekersiz sakızı tercih edin: Eğer sakız çiğnemek gibi bir alışkanlığınız varsa şekersiz sakızları tercih etmelisiniz.
Yazının Devamını Oku 
22 Şubat 2008
Geleceğe dair ve evrensel... Lancome’un 2008 makyaj koleksiyonu işte bu iki kelimeyle özetleniyor. Ve marka L.U.C.I adını verdiği koleksiyonuyla kadınlara ilk kez renksiz bir rengi sunuyor. Geleceğin makyajı olarak tanımlanan L.U.C.I, ışığı yansıtan ve tenle bütünleşen makyajıyla şaşırtıyor. Geçtiğimiz günlerde yeni makyaj koleksiyonunun tanıtımı için Türkiye’ye gelen Lancome’un Avrupa’dan sorumlu makyaj artisti Yota Filopoulou ile sezonun renklerini ve uygulamalarını konuştuk.
n Yaz sezonunun öne çıkan makyaj renkleri neler?
Öncelikle kıyafetlerin renklerine değinmek istiyorum. İlkbahar ve yaz kreasyonları hep çiçek motifli, rengarenk motifler üzerine kurulu. En çok kullanılan renkler pembe, mavi ve bronz. Bu renklerin özelliği, ten rengi ile uyumlu tonlarda olmaları. Kozmetiğe gelince; Lancome ilkbahar ve yaz koleksiyonu mavi, yeşil ve sıcak altın renkleriyle zenginleşti.
n Her sezon sıra dışı yenilikleriyle kadınları şaşırtan Lancome, bu yaz ne gibi sürprizler hazırladı?
En önemli serilerden bir tanesi olan Star Bronzer serisi 2008’de çok daha iddialı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Özellikle dekolte bölgesine ve gözlere güneşin dokunuşunu taşımak için birebir... Sun Cherub ise her sezon rahatlıkla kullanabileceğiniz ışıltılı pudra. Bunun yanı sıra mükemmel fondöten Photogenic Lumessence sayesinde cilt sağlıklı ve pürüzsüz görünümüne kavuşuyor. Color Fever Gloss, parlatıcı renk seçenekleri ile dudaklar daha dolgun ve parlak görünüyor. Bu yaz parlak dolgun dudaklar ön planda.
n Her kadın her makyaj rengini kullanabilir mi?
Her rengi kullanabilirler ama bazı renkler ten tonuna daha uygun. Kadının stili de bu durumda çok önemli. Pastel renkler, doğal renkler ya da yoğun renk tercihleri tamamen kişisel tercihler. Püf nokta ise ten rengine adapte olabilecek renkleri belirlemek ve cildi daha da sağlıklı ve aydınlık gösteren renkleri tercih etmek.
n Açık, buğday ve akdeniz cilt tipine sahip kadınlar hangi renkleri tercih etmeli?
Bunun herhangi bir kuralı yok. Ama makyaj tarzını gündüz ve gece makyajı olarak ayırabilirsiniz. Gündüz daha doğal, gece ise daha sofistike makyaj. Akdeniz kadınları özellikle derin göz makyajını tercih ediyorlar: Kirpikleri dolgunlaştırıcı karbon siyah renkte maskara; koyu renkle göz kapaklarına gölgelendirme yapabilecekleri far ve tabii ki, yumuşak uçlu siyah göz kalemi en çok tercih edilen makyaj ürünleri arasında.
Bu sezon aydınlık ve pürüzsüz
tenler moda
L.U.C.I, sezon makyajında daha çok göz ve dudaklara odaklanıyor. Doğal bir ten makyajı öne çıkıyor. Dolayısıyla ten rengine en uygun adapte olabilecek fondöten ile aydınlık ve pürüzsüz bir ten elde etmek mümkün. Aynı şekilde ultra ince dokusu sayesinde teninizle birebir örtüşen ve maske hissi vermeyen bir fondöten rahatlıkla kullanılabilir. Bu sezonda, dudaklar için de pembe renkler tercih ediliyor.
Yota’dan makyaj sırları
Makyaj öncesi, teni en iyi şekilde hazırlamak için öncelikle cildi temizleyip, nemlendirmek gerekiyor. Gözenekleri temizlemek ve cildi ipeksi yumuşaklığına ulaştırmak için Pure Empreinte ve Exfoliance Clarté kullanıyorum. Bir başka önemli nokta, makyaj uygulamasından önce serum kullanmak. Serum, cilde ışıltısını ve sağlıklı görünümünü vermesi adına mutlaka kullanılması gereken bir cilt bakım ürünü. Aynı zamanda fondöten kullanmadan önce serum uygulaması fondötenin daha da uzun süreli dayanmasını sağlar. Fondöten uygulaması yaparken mümkün olduğunca az miktar fondöteni iyice dağıtarak uygulamayı tercih etmelisiniz. Böylece fondötenin maske etkisinden sıyrılmış olursunuz.
Göz altı kapatıcısı ise olmazsa olmazlardan... Effacernes longue tenue, yüksek örtücülüğü ve dayanıklılığı ile rahatlıkla kullanabileceğiniz bir makyaj ürünü.
Göz makyajına gelince; far uygulamasından önce göz kapaklarınıza göz altı kapatıcısını uygularsanız gün boyunca rötuş yapmaksızın göz makyajınızı kullanabilirsiniz.
Farklı renkler ekleyerek gözlerdeki derinliği yakalamak mümkün. Derinliği kontrol etmek tamamen sizin renk seçiminizde saklı. Dudaklarda ise önerim dudak kalemi ile uyum sağlayarak kendinize en uygun renkleri seçmeniz. Bu sezon pembe hakimiyetini dudaklarınızda yaşatmanızı tavsiye ediyorum.
Bu masajlar
kırışıklıkları
azaltıyor
Yorgun bir cilt, ince kırışıklıklar ve sarkmalar için mutlaka yapılması gereken şeyler vardır. Onları masajla yok etmeye ne dersiniz? Size önereceğimiz yüz kasları egzersizleriyle estetik operasyonlara ihtiyaç duymayacağınızı garanti ediyoruz.
n Savaş açın, farkı görün
Başınızı dik tutun. Kollarınızı omuz hizasında kaldırın ve ellerinizi başınızın üzerine koyun. Baş parmaklarınızla başınızın arkasını bastırın, diğer dört parmağınız saç diplerinizin hizasında alın bölgesinde olsun. Şimdi dört parmağınızı, baş parmağınızın hizasına doğru baş derinizde kuvvetli bir basınç oluşturacak şekilde bastırın. Parmaklarınızı serbest bırakın ve aynı egzersizi üç kez tekrarlayın.
Bizim önerimiz: Bu egzersizi haftada üç kez tekrarlayın. Bir ayın sonunda ilk değişiklikleri fark edeceksiniz.
n Göz altı torbaları
Her iki baş parmağınızı ensenizin üst tarafına bastırın. Diğer parmaklarınızı göz hizasında şakaklarınıza koyun. Şimdi parmaklarınızı şakaklardan baş parmaklarınıza doğru yumuşak hareketlerle geriye doğru itin. Tüm parmaklarınız kulaklarınızın arkasında toplandığında 5 saniye boyunca iki baş parmağınızla ensenize kuvvetli bir baskı uygulayın. Daha sonra parmaklarınızı rahat bırakın ve egzersize yeniden başlayın. Aynı hareketi 3 kez tekrarlayın.
Bizim önerimiz: Eğer bu egzersizi haftada 3 kez tekrarlarsanız, ilk sonuçları bir ayın sonunda almaya başlarsınız.
n Göz çevresi
Her iki elinizi rahat bir şekilde ellerinizin üstü dışarıyı gösterecek şekilde şakaklarınızın üzerine koyun. Ellerinizi kulak hizasına doğru çekerken yüzünüzün gerginleştiğini hissedeceksiniz. Bu sırada gözleriniz sıkıca kapalı olsun, öyle ki, göz kapaklarınızdaki titremeyi hissedin. Gerginliği çözdükten sonra egreszisi yeniden tekrarlayın.
n Üst göz kapakları
Gözlerinizi kapatın. İşaret parmaklarınızla göz kapaklarınızı içeriden dışarıya doğru basınç oluşturacak şekilde bastırın. Bu sırada gözlerini açmayı deneyin, ama parmaklarınızın baskısından bu mümkün olmayacaktır. Bu egzersiz göz kapağı kaslarını güçlendirecek, sarkmalarını engelleyecektir.
n Dudak çevresi
Dudak çevresindeki elastikiyetini kaybetmiş cilt için parmaklarınızı yanaklarınızın üzerine koyun. Parmak uçlarınız ağız hizasında olsun ve ellerinizle yüzünüzü yukarıya doğru kaldırın. Bunu yaparken yüzünüzde başka kırışıklıkların olmamasına dikkat edin. Dudaklarınızı sanki "o" diyecekmiş gibi açın. Aynı anda ağzınızı kapatmaya çalışın. Bu sırada yüzünüzde oluşan güçlü gerginliği hissedeceksiniz.
n Düz bir boyun için
Sağ elinizi sol şakağınızın üzerine koyun. Sağ eliniz başınızı sola çekecektir. Bu sırada karşı bir baskıyla boyun kaslarınızı hareket ettirin. Şimdi sol elinizi sağ şakağınızın üzerine koyun ve aynı hareketi tekrarlayın.
n Güzellik noktaları
Yüzdeki kasların tembelliğini önlemek için Çinlilerin keşfettiği ve güzellik noktalarını stimüle eden bir masaj formu var. Düzenli olarak yapılan günlük egzersizler, parmak uçlarıyla vücudun farklı noktalarına yapılan askı hareketleri, cildin yaşlanma sürecini yavaşlatıyor ve aynı şekilde kırışıklık oluşumunu engelliyor. Farklı noktalardan şakaklara doğru yapılan yumuşak parmak hareketleri, cilde gerginleştirici etki sağlıyor.
Bunları alışkanlık haline getirin
Her akşam yüz ve boyun bölgesini özenli bir şekilde temizleyin. Ardından nemlendirici sürmeyi ihmal etmeyin. Yüzünüzü sabun ve suyla yıkayın. Suyun fazla kireçli olduğunu düşünüyorsanız, o zaman makyaj temizleme sütü ya da losyon kullanabilirsiniz. Cildinize her sabah nemlendirici bir kremle bakım yapın. Haftada bir kez de derin etkili bir yüz maskesi uygulayabilirsiniz. Bitkisel yağlar cildi yeniliyor ve kırışıklıkları önlüyor. Dokular sıkılaşıyor. Yağı nemli cilde uygulamak en iyisi. Güneş banyolarından uzak durun. Cildinize düzenli olarak kırışıklıklara neden olan UV ışınlarına karşı kendi cilt tipinize uygun bir güneş kremi kullanın. Ağız kenarlarındaki kırışıklıklara maruz kalmamak için küçük fonetik egzersizler yapın. Gün içinde birçok kereler 10 kez arka arkaya "a" sonra "o", "i" ve "u" deyin.
Yazının Devamını Oku 
18 Şubat 2008
Spor yapmak her yaşta, her koşulda vücuda inanılmaz yararlar sağlıyor. Ama özellikle hamilelik döneminde yapılan egzersizlerin, doğumu kolaylaştırdığı da bir gerçek. Son dönemde öne çıkan etkili egzersizlerden biri olan pilates, anne adayını hem bedensel hem de ruhsal olarak doğuma hazırlıyor.
Dünyada özellikle Madonna’nın da tercih ettiği bir egzersiz olarak tanınan pilates, son dönemde birçok kişi tarafından tercih ediliyor. Ülkemizde de birçok merkez bu egzersize bünyesinde yer veriyor. Pilatesin hamilelik dönemi için de ideal egzersizlerden biri olduğunu biliyor musunuz? Son olarak Mayadrom Sports Center’ın Çekmeköy’deki şubesinde uygulanmaya başlanan hamile pilatesiyle ilgili olarak sorularımızı spor sorumlusu Toprak Sunar yanıtladı.
n Pilates hamileliğin kaçıncı ayından itibaren yapılabilir?
- Hamilelikte pilates egzersizlerine 5. ve 6. aydan itibaren başlanılabiliyor. Ancak doktor uygun gördüğü taktirde hamileliğin 4. ayında da başlamak mümkün.
n Pilates, hangi kasları harekete geçiriyor?
- Hamilelik döneminde vücuttaki bütün kas grupları devrede olur. İnsan vücudunun birbiriyle bağlantılı sistemlerden oluştuğunu düşünürsek, anne karnında meydana gelen büyümenin bütün bu sistemi etkileyeceğini anlayabiliriz. Ama özellikle hamilelik döneminde sırt kasları kısaldığı için sırt ağrıları başlıyor. Bu durumda pilates egzersizlerinde daha çok stretching’e (esnetme) ağırlık veriliyor. Göğüs kasları güçlendirilerek memeler destekleniyor. Beli çevreleyen ve koruyan kaslar ve tabii ki doğum esnasında bize yardımcı olan pelvic (leğen kemiği) kasları kuvvetlendiriliyor. Ama önemle belirtmeliyiz ki, sadece hamilelikte değil normal dönemlerde bile yapılan egzersizlerde vücudun bütün kas grupları çalıştırılmalı.
n Hamilelik sırası ve sonrası yapılan pilatesin normal pilatesten farkı var mı?
- Tabii ki, hamilelik döneminde yapılan pilates egzersizleri daha yumuşak. Bu dönemdeki egzersizlerde annenin posturü karnındaki bebek ve vücudunda meydana gelen fizyolojik olgular göz önünde bulunduruluyor. Anneyi zorlamayacak ve onun fiziki özelliklerine en uygun hareketler ve egzersizler belirleniyor.
n Hamile pilatesinin bebeğe yararları neler?
- Hamilelikte yapılan pilates egzersizleri ile bebeğin içinde yaşadığı kapsül genişliyor ve bebeği rahatlatıyor.
Bu egzersizler esnasında dolaşım sisteminin düzenli çalışmasıyla besin maddelerinin bebeğe daha fazla ulaştırılması sağlanIyor. Pilates egzersizlerinde öğretilen diafram nefesi metodu ile oksijen kullanım kapasitesi artırılıyor, annenin vücudundaki oksijen miktarı artıyor ve bu artış da bebeğin daha fazla oksijenle beslenmesini sağlıyor.
Kasların daha iyi kontrolünü sağlıyor
Hamilelik sırasında kadınların pilates yapmak için birçok nedeni var. Pilates metodu bedensel bir aktivite olmasının yanı sıra zihinsel olarak da rahatlama ve farkındalığa varma olarak kabul ediliyor. Fiziksel olarak bakıldığında hamilelik döneminde salgılanan relaxin hormonu özellikle eklemlerde olmak üzere kaslarda da gevşemelere yol açıyor. Bu dönemde yapılan egzersizler gevşemeye başlayan kasların daha diri kalmasını bu sayede de bele ve eklemlere binen yükün daha aza indirgenmesini sağlıyor. Özellikle pilates medotlarından biri olan izolasyonun kullanılmasıyla hamileler kaslarını daha iyi kontrol edebiliyor. Bu da otururken, kalkarken veya oturur durumda pozisyon değiştirirken daha rahat ve risksiz hareket etmelerini sağlıyor. Özellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde anne karnı büyüdüğü için belin maruz kalacağı baskı da artıyor. İşte, bu dönemde yapılan pilates egzersizleri ile omurgayı sabitleyen, dik durmasını sağlayan ve beli stabilize eden vücudun en önemli denge kaslarından birkaçı kuvvetlendirilerek anne adayının daha ağrısız bir hamilelik dönemi yaşamalarını sağlıyor.
Zihinsel olarak rahatlatıyor
Kolay bir doğum hamilelik sonrasında cinsel hayatın daha çabuk normale dönmesini de sağlıyor. Pilates egzersizlerindeki doğru nefes alış tekniğinin öğrenilmesi ile annenin ve bebeğin ihtiyaç duyduğu oksijen miktarının vücuttaki artışı söz konusu oluyor. Doğru nefes alış verişi doğum esnasında da anneye rahatlama yönünde yardımcı oluyor. Zihinsel anlamda ise pilates; hamileliğin ve gündelik yaşantının annelerde meydana getirdiği stresten ve gerginlikten uzaklaşılmasını ve içinde taşıdığı bu küçük canın kendisi için ne ifade ettiğini anlamasında büyük rol oynuyor. Zihinsel bir rahatlama olduğundan stres kaynaklı hastalıkların önlenmesini, anneyi bebeğini daha çok düşünmesini sağlıyor ve anneyle bebeği bu dönemde birbirine daha çok yaklaştırıyor.
Ofis çalışanları için 9 altın öneri
Mesleğiniz gereği ofiste uzun süre oturarak çalışıyor ve bilgisayar kullanıyorsanız, boyun ve sırt sağlığı açısından risk altındasınız demektir. Çünkü uzun süreli oturmak, boyun, sırt ve bel omurları üzerinde aşırı yük oluşturuyor. Sonuçta boyun, bel ve nadiren sırt fıtığı oluşma riski ortaya çıkıyor.
n 1 - Sırtınız kambur, boynunuz öne doğru eğik vaziyette çalışmak yerine sırtınız dik, omuzlarınız geride, başınız normal pozisyonda oturma alışkanlığı geliştirin ve çalışırken kendinizi gevşek bırakın.
n 2- Oturduğunuz koltuk veya sandalyenize dikkat edin. Koltuğunuz mutlaka bel ve sırtınızı desteklemeli. Bu mümkün değilse belinizi destekleyen ortopedik yastık da kullanabilirsiniz.
n 3- Çalıştığınız masadan uzakta durmak, yüksek sandalye nedeniyle masaya eğilmek zorunda kalmak yerine masaya tamamen yaklaşın, masanın kenarı mide seviyesinde olmalı.
n 4- Bilgisayar ekranının çapraz durması nedeniyle sürekli aynı tarafa bakmak zorunda kalmak son derece tehlikelidir. Klavye ve bilgisayar ekranı baş ile aynı paralelde olmalıdır.
n 5- Oturma süreniz yarım saati geçmesin. Omurganızı esnetin, yürüyün, boyun ve sırt germe, gevşeme egzersizleri yapIn.
n 6- Telefonla sık sık konuşuyorsanız, telefon kulaklığını baş ile omuz aralığına sıkıştırma alışkanlığını bırakın ve kulaklık aracılığıyla telefonu kullanın.
n 7- Ofis içinde dolap ya da çekmecelerde dosya ya da herhangi bir şey alırken öne eğilir pozisyonda kalmak, yüksek yerlere uzanmaya çalışmak son derece yanlış. Bütün yükü belinize ve sırtınıza yüklemeyin. Üşenmeyin ya oturun ya da çömelin. Bırakın bacaklarınız sizi taşısın. Yüksek yerlere uzanmayın, tabure kullanın veya yardım isteyin.
n 8- Ağır dosyaları veya objeleri tek seferde taşımaya kalkmayın, 2-3 seferde taşıyın. Mümkünse omzunuzun üzerinde tutarak ve mümkün olduğunca vücudunuza yakın tutun. Belinizin dik olmasına dikkat edin.
n 9- Aşırı gerginlik ve stresten uzak durmaya çalışın. İşyerinizde gevşemek için hafif müzik dinleyin; aralıklarla germe-gevşeme, nefes egzersizleri yapın.
Boyun, sırt ve bel sağlığınızı ofis dışında da koruyun
n Arabanızın koltuğu yeterince belinizi desteklemiyorsa ortopedik yastık kullanın.
n Arabadan inerken ve binerken ani hareketlerden kaçının. Önce arabanın koltuğuna yan oturun, sonra ayaklarınızı arabanın içine alın ve dönün, inerken de aynı yolu izleyin. Yükü belinize değil bacaklarınıza aktarın.
n Geri manevra yaparken boynunuzu aniden geriye çevirmeyin.
n Arabanın bagajından eşya alırken; dizleri büküp beli dik tutarak eğilin, karın kaslarınızı kasarak belinize destek olun. Eşyaları vücudunuza iyice yaklaştırmadan kaldırmayın.
n Yatakta boyun için ortopedik yastık kullanın.
n Kanepe kenarına boynunuzu dayayarak yatmayın.
n Yattığınız yerden aniden kalkmayın. Önce yan tarafınıza dönün, ayaklarınızı yere indirin, aynı anda kollardan destek alarak oturun. Daha sonra kalkın.
n Düzenli spor yapın. Ancak mücadele gerektiren sporlardan korunun. Tempolu yürüyüş, bisiklet, yüzme en ideal spor aktivitelerdir. Aerobik ve germe güçlendirme egzersizleri de son derece faydalı.
Solaryumla ilgili doğrular ve yanlışlar
Solaryum, son dönemin tartışmalı konularından. Kimileri kesinlikle zararlı olduğunu savunuyor, kimileri de ’zararsız’ diyor. Peki, solaryum konusunda son durum ne? Konuyu, İnanır Group’un Medikal Danışmanı Dr. Seran Göçer’e sorduk.
n Etkilerini konuşmadan önce solaryumun aslında ne olduğunu anlatır mısınız?
- Güneş ışınları, görünebilen orta dalga boyundaki gün ışığı, görünmeyen enfaruj ve ultraviyole ışınlarının bileşiminden oluşuyor. Ultraviyole ışınlar ise üçe ayrılıyor; UVA, UVB ve UVC. İnsan için zararlı olan UVC ışınları ozon tabakası tarafından filtre ediliyor. UVB ışınları ciltte yeni renk pigmentleri oluşumunu sağlarken, UVA ışınları da cildin koruma mekanizmasını harekete geçirerek bu pigmentlerin aktive olmasını ve bronzlaşmayı sağlıyor. İşte, solaryum da aynı biyolojik mekanizmayı harekete geçiriyor. Solaryumla bronzlaşma güneşle aynı efektlere sahip.
n Solaryum ile güneş arasındaki fark nedir?
- Yaz aylarında doğal güneş ışınlarının içerdiği UVB ışınları solaryumdakilerden çok daha fazla. Özellikle son yıllarda çok yüksek UVB dozajının belli riskler taşıdığı ortaya çıktı. Buna karşın solaryumda ışınlar kontrollü veriliyor. İleri teknolojiyle üretilen solaryum makinelerinde ışınlar insan sağlığına uygun şekilde filtre edilebiliyor ve ten tipine göre ayarlanabiliyor. Dolayısıyla güneşte oluşabilecek aşırı kızarma, soyulma, su toplama gibi durumlar solaryumda söz konusu değil.
n Solaryumun kanser yaptığı söyleniyor...
- Bu konuda yapılmış birçok araştırma var. Amerika’da yapılan bir araştırmada, UVB ışınlarına maruz bırakılan bin civarında hasta 10 yıl boyunca gözlenmiş. Bunlarda cilt kanserine rastlanmamış. Ama bilinçsiz ve aşırı solaryum kullanımının zararlı olduğu da bir gerçek. O yüzden solaryum kullanımında süre ve seans sınırlamaları olmalı. Kişi istediği süre boyunca, istediği kadar giremez. Bu konuda uzmanlardan yardım almalı.
n Peki, kaç yaşından itibaren solaryuma girilebilir?
- Bebeklerin ve küçük çocukların tenleri UV ışınlarına karşı hassas olduğu için 16 yaşından küçüklerin solaryuma girmesi uygun değil. Bu yaştaki çocuklarda büyüme hormonu salgılanması devam ediyor ve bu ışınlar hormonun salgılanmasına etki edebiliyor. Güneşte ise şapka, elbise, şemsiye, yüksek koruma faktörlü kozmetik ürünleri vs. ile iyi korunmaları gerekiyor. Küçük yaşta alınan güneş yanıkları, ilerdeki yaşlarda ciddi problemlere yol açabiliyor.
n Solaryum hamilelikte zararlı mı?
- Kadınlarda hamilelik sırasında "choloesma" adında pigmentleri aktif hale getiren bir hormon üretimi oluyor. O yüzden bazı hamile kadınlar diğer kadınlara göre güneş ışınlarına karşı değişik tepkiler veriyorlar. Deri hassaslaşabiliyor. Leke riski oluşabiliyor. O yüzden kontrollü olarak ışınlarla temas etmek en doğrusu.
Sağlıklı bir bronzlaşma için
Solaryum seanslarına başlamadan önce mutlaka cilt testi yaptırılması gerekir. Böylelikle kişinin ten rengine ve cilt hassasiyetine göre solaryuma gireceği uygun süre ve seansları belirlenebilir. Bu testi solaryum merkezindeki danışmanlar yapıyor. Solaryuma girmeden önce cildin bütün kozmetik ürünlerden tamamen arındırılmış olması gerekir. Solaryuma girmeden önce ve çıktıktan sonra mutlaka solaryum kremleri kullanılmalı. Önce kullanılan ürünler bronzlaşmayı çabuklaştırıp daha güzel bir cilt rengi edinmeyi sağlar, cildi serbest radikallere karşı korur. Solaryum için üretilen özel ürünler dışında solaryum cihazında güneş ürünü kullanmak doğru değil. Seçilen solaryum ünitesinde üçlü filtrasyon sistemi aranmalı. Lambaların zamanında değiştirilip değiştirilmediği sorulmalı. Doğal bir bronzluğa ulaşmak için toplam 6-7 seans yeterli. Ancak çabuk bronzlaşmak için seanslar sık sık tekrar edilmemeli. Bir hafta içinde 3 kereden fazla veya aynı gün içinde 2 kez solaryuma girilmesi önerilmiyor.
n Gözler korunmalı
Solaryumda kalınan süre ilk seans için 8-10 dakika arasında olmalı, daha sonraki seanslarda ise 5’er dakika artırılarak maksimum 20 dakikaya çıkarılmalı. Seans esnasında gözler kapalı tutulmalı ve koruyucu gözlük takılmalı. Ayrıca lens kullanan kişilerin, solaryuma girmeden önce lenslerini çıkarmaları gerekir. Prospektüslerinde "UV ışınlarına karşı duyarlılık yaratabilir" uyarısı olan ilaçlardan kullananlar solaryuma girmemelidir. Alkol alındıktan sonra solaryuma girilmemeli. Epilasyon, ağda, cilt bakımından hemen sonra solaryuma girilmesi önerilmiyor.
D vitamini katkısı
Tüm uyarılara dikkat edildiği ve makul sürelerde girildiği takdirde solaryum cilde sağlıklı bir bronzluk sağlamakla kalmıyor aynı zamanda D vitamini sentezi yaptığı için kemiklerin güçlenmesini, eğer varsa bel, sırt ve boyun ağrılarının azalmasını sağlıyor. Güzelliğin yanı sıra kemik sağlığı da oldukça önemli. UV, vücudumuzda bulunan aktif olmayan D vitaminini aktif hale getiriyor. D vitamini kemik erimesini önlemede büyük rol oynayan önemli bir vitamindir. UV ışınları, ister doğal olsun ister yapay, vücutta D vitamini üretimini sağlayan en önemli kaynaktır. D vitamininin temeli derinin sentezidir. Yani derimiz ultra viyole ışınları ile temas edince aktif D vitamini üretir. Giysiler ve camlar derinin bu üretimini engeller.
Yazının Devamını Oku 