7 Temmuz 2008
Dışarısı gerçekten sıcak olmaya başladığında cilt ciddi bir şekilde nemlendirilmeye gereksinim duyuyor. Teninizde güney sahillerinin esintisini taşımanın yolu ise kusursuz bronzluğunuzu sürdürmeniz anlamına geliyor.
n BAŞINIZI SERİN TUTUN: Gölgede 30 derece... Bunun anlamı, ısının hızlıca baş hizasına çıkması ve kan dolaşımının hızlanması demek. Bu durumda havuzun ya da denizin serin sularında vücudunuzu ferahlatmaktan başka çareniz yok. Eğer büroda iseniz ve kendinizi sıcaktan bunalmış hissediyorsanız o zaman yapmanız gereken, kollarınızı dirseğinize kadar buz gibi soğuk suyun altında iki dakika bekletmek. Aşırı sıcakların bunaltıcı etkisinden kurtulmanın bir başka yolu da buz parçasını şakaklarınızda ve ensenizde gezdirmek olabilir. Ve gün içinde dışarıda olmak zorunda kalanlar; şapkanızı yanınızdan kesinlikle ayırmayın.
n KENDİ ŞELALENİZİ YARATIN: Egzotik bir bahçe, canlı renklerdeki yeşillikler, çiçekler... Hepsinden öte portakal çiçeği, gardenya, lotus çiçeğinin baş döndüren kokusu ve tropik bir sıcaklıkta serinleten bir şelale... Bunun için sadece gözlerinizi kapamanız ve hayal etmeniz yeterli. Çünkü hepsini kendi banyonuzda da gerçekleştirebilirsiniz. Egzotik kokulu rahatlatıcı banyo köpükleri, çiçek-meyve içerikli duş jelleri sıcak bir güne uyanmanızda etkili olacaktır. Özellikle yazın kuru ciltlerine avokadolu banyo yağlarını öneriyoruz.
n CİLTLERE TAZELEYİCİ BAKIM: Konu yüz bakımı olduğunda özellikle de bu mevsimde nemlendirmenin öne çıktığını belirtmekte fayda var. Şeffaf temizleyici yüz jelleri özellikle ferahlatıcı etkileriyle, aloevera kremleri hafif içerikleriyle cildin susuzluğunu giderirken, sıcakların etkisindeki ciltleri rahatlatıyor. Yaz mevsiminde serinletici formülleriyle şişkinlikleri gideren ve aydınlık bakışlar sağlayan göz kremleri de ideal. Limon, kiwi, hindistancevizi ya da mango aromalı kremler de tatil ruhuna uygun kokularıyla öne çıkıyor.
n SERİN YAZ KOKULARI: Artık ağır kokulu parfümler elveda. Termometreler 30 derecenin üzerini göstermeye başladığında serinletici etkili vücut spreyleri onların yerini alıyor. Deodoranlar gliserinle nemlendiriciyi tutuyor ve vitaminler, deniz ekstreleri ve hafif mango yağıyla bakım yapıyor. Artık bacakların da sıcakların etkisiyle şişmelerini engellemek gerekiyor. Uzun bir günün ardından şişlik ve ağırlıktan şikayetçiyseniz ferahlatıcı bacak spreyleriyle kendinizi yeniden hafiflemiş hissedebilirsiniz. Bu tarz ürünler içerdikleri mentolle anında serinletiyor ve uzun vadede kan dolaşımını ve susuzluğu gideriyor.
n VÜCUT İÇİN HAFİF EKSTRELER: Yaz aylarında da vücudumuz cildimizin kurumaması için özel bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Çünkü özellikle üst kollardaki ve baldırlardaki kuru bölgeler yaz aylarında pek çekici görünmezler. İpek proteinli, bambu ekstreli ve şeftali çekirdeği yağı ve Brezilya’nın babassu yağı taze ve hafif içerikleriyle cildi yumuşatıyor ve pürüzsüz bir görünüm kazandırıyor. Yeni jenerasyon kremler ve losyonlar artık öyle tasarlanıyor ki, cilt tarafından anında emiliyor, yapışmıyor ve yüzeyde yağlı bir film tabakası bırakmıyor. İçeriklerindeki yağlar daha sürerken hoş bir duygu yaratıyor. Yazın yoğun olarak kullandığınız vücut kremlerinin ömrünü artırmak için onları buzdolabında tutabilirsiniz.
ÜRÜN MARKET
Saçlarınıza şans verin
Bioblas Saç Bakım Serisi’ndeki saç dökülmesine karşı etkili şampuan, balsam, şekillendirici ve koruyucu krem ve serum; düzenli kullanımla saç dökülmesini önleme, saç oluşumunda artış ve saç köklerinde güçlenme sağlamanın yanı sıra saçlara dolgunluk, canlılık kazandırıyor. Doğum, stres ve yorgunluk nedeniyle saçları dökülen kadınlara yönelik hazırlananürünler güzelliğe sağlık kazandırmayı vaad ediyor. Fiyatı: 59 YTL
Hayatı bekletme...
Elidor’dan 20’li yaşlardaki genç kızlara hayat beklemez ikonlarını örnek alarak potansiyellerini gerçekleştirmeye davet... Böylelikle hayallerini gerçekleştirdiği bir hikayesini ve fotoğrafını gönderenler sürprizlerle, hediyelerle, eğlenceyle dolu bir maceraya adım atacak. Üstelik Elidor’un yeni ikonu olarak tüm Türkiye tarafından tanınma şansını yakalayacak. Hayatı bekletmenin anlamı yok...
Üzerinde sertifika olmayan ürünler organik değildir
13 yıl önce "hormonlu gıdalara hayır" kampanyası düzenleyerek zirai ilaçlamanın zararlarına dikkat çeken bitki bilimci Işık Kırgız, "Üzerinde uluslararası sertifika damgası bulunmayan ürün, kesinlikle organik değildir. Tüketiciler bu konuda dikkatli olmalılar" uyarısında bulundu.
n Işık Kırgız kimdir?
- İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunuyum. Daha sonra Moskova’da Prois Akademisi’nde bioenerji, manuel terapi eğitim, Doğal Tıp Enstitüsü’nde de fitoterapi, aromaterapi eğitimi aldım. Daha sonra Türkiye’ye davet ettiğim klasik ve alternatif tıp doktoru Igor Verbisky’den özel olarak shiatsu, refleksoloji, bioenerji, renk terapisi, fitoterapi, aromaterapi dersleri alarak bu alanda da kendimi geliştirdim.
n Sizin doğal terapiler, bitkiler ve organik yaşam ile çok yakın ilişkiniz var. Bu merakınız nasıl başladı?
- Ablam Türkiye’de bitkileri eczaneye sokan ilk kişidir. Bitkileri Kalamış’taki eczanesine, yani Sündüs’e taşırdı. Anne ve ablamın bitkilere olan merakı benim de bu alana yönelmeme neden oldu.
n Türkiye’de "Hormonlu gıdalara hayır" kampanyasını başlatan ilk kişisiniz. Anlaşılan tehlikenin yaklaştığını 1990’larda hissetmişsiniz siz...
- Bu kampanyayı yaptım, çünkü sentetik zirai ilaçların, hormonların ve suni gübrelerin uzun vadede insanların sağlığını olumsuz yönde etkilediğini o yıllarda kimse bilmiyordu. Besinlerde ve kozmetiklerde bulunan bu tür sentetikler yüzünden insanların sağlıklarını kaybettiklerini gözlemledim. Yani sağlıklı yaşamanın, beslenmenin, ancak içerisinde hormon, suni gübre ve zirai ilaç kalıntıları bulunmayan besinler ve kozmetikler sayesinde mümkün olabileceğini anladım. Sentetikler insan bedeninde ciddi anlamda toksin birikimine neden oluyor. Bu birikim de zaman içerisinde bedeni zehirliyor. Öncelikle bağışıklık sisteminiz çöküyor. Saçlarda dökülme oluyor, deri lezyonları çoğalıyor. Bedenimiz bir süre sonra bu birikimi temizleyemiyor, başta kanser olmak üzere birçok hastalığa açık hale geliyoruz.
n Organik üretim pazarına girdiniz ve ilk olarak organik şampuan yaptınız. "Böyle bir şampuan dünyada ilk" diyorsunuz. Neden ilk?
- Şampuanımız olan Organicum, organik hidrosollü bir şampuan. Bu, dünyada ilk kez yapılıyor, çünkü çok zor bir yol. Taze olması için bitkiler tek tek zamanında toplandı mesela... Bitki özsuyu ve bitki yağlarını kullanmak, gerçekten uzmanlık gerektiriyor. Dolayısıyla çalışmalar çok uzun sürdü, ama sonuçlar buna değdi. Saçta dökülmenin, yağlanmanın, kepeklenmenin ciddi anlamda durduğunu görüyoruz. Hidrosolün etkin içeriği Organicum’un gücünü oluşturuyor.
n Organicum’un içeriğinde neler var?
- Organicum’un özünde ısırgan, biberiye, lavanta ve defne var. Bunlar saç kökünü besleyen ve harekete geçiren bitkiler. Sık kullanırsanız, zaman içerisinde saç kökünde canlanmalar başlar, deri sorunları çözümlenir. Bu bitkilerin mucizesidir. Biz Ege ve Akdeniz’i dolaşarak gereken bitkileri topladık ve tazeyken kullandık. Kokusuyla, dokusuyla, rengiyle özel bir ürün ortaya çıktı. Renklendirici, kıvam artırıcı, silikon, paraben gibi maddeler kullanmadık. Klinik çalışmalar sonucu, 8-12 yıkamada saç dökülmesinin durduğu kanıtlandı. Bu konuyla ilgili gerekli bilgiler, internet adresimiz olan organiksampuan.net’ten öğrenilebilir.
n Organik ürün kullanmak artık ülkemizde bir trend haline geldi. Bir ürünün organik olup olmadığını nasıl anlayacağız?- Bir bitkinin organik olup olmadığını sertifikalarla anlayabiliriz. Uluslararası sertifikasyon firmaları, bitkileri sertifikalandırıyorlar. Bu sertifika damgaları bitkinin organik tarım ile yetiştirildiğini belgeler. Bizim ürettiğimiz Organicum’un üzerinde bu sertifika var. Ve bu sertifika yüzde 70’i organik olmayan ürünler için asla verilmez.
n Bu konuda halkımız yeterince bilinçli mi?
- Organik ürünler günlük hayatımıza zaman içerisinde kolayca yerleşecektir. O zaman daha çok bilinçleneceğiz. Son sözüm şudur: Bu güzelim dünyaya dostluğu, şefkati, sevgiyi, aşkı bulmak için geldik. . En güzeli hayatı mutlu yaşamak. Aslında organik yaşam dediğimiz de bundan ibaret: Saf, doğal, sağlıklı, huzurlu ve keyifli bir yaşam.
Yaz alerjisine dikkat
Yaz aylarında özellikle alerjik hastalıklarda artış görülüyor. Bu hastalıklardan, özellikle astımlılar ve bünyesi alerjenlere zayıf olanlar etkileniyor.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Altuğ Kolsuk’a nelerin alerjiye neden olabileceğini sorduk.
Polenler, ne yapmalı:
n Ev kapı ve pencerelerini kapalı tutun.
n Ev ve arabada polen filtresi bulundurun.
n Polenlerin havada yoğun olduğu sabahın erken saatlerinde dışarı çıkmayın.
n Deniz kıyısında tatil yerlerini tercih edin.
n Güneş gözlüğü kullanın.
n Dış ortamdan ev ortamına geçince saçınıza yapışmış olabilecek polenlerden arınmak için saçlarınızı yıkayın.
n Kıyafetlerinizi yatak odanızın dışında bekletin.
Küf mantarları, ne yapmalı: n Ev dışında nemli ortam ve çok ağaçlıklı alanlardan uzak durun.
n Ahır, kümes gibi havasız ortamlara girmeyin ve evinizin yakınındaki işlevsiz su birikintisi ve kanalları kaldırın.
n Ev içindeki nemi yüzde 50’nin altında tutun. Nemli duvarları seyreltilmiş çamaşır suyu ile yıkayın, ev içinde fazla saksı bitkisi tutmayın ve banyo, tuvalet, duş alanlarını ıslak ve kirli bırakmayın.
n Astımınız varsa özellikle açık havuz ve denizde yüzmeyi tercih edin. Çünkü kapalı alanlardaki yüzme havuzları temizliğinde kullanılan kimyasal maddeler duyarlı astımlılarda solunum zorluğu doğurabilir.
Kurdeşen ve egzama, ne yapmalı:n Sıklıkla deride tahriş yapabilen losyon, parfümlü sabun, deterjan gibi maddelerden uzak durun.
n Yaz aylarında da güneşten koruyucu ürünlerde fazla katkı maddesi olması, deniz veya havuz suyunun soğukluğu bu durumu tetikleyebilir.
n Terlemeyi önlemek, uzun kollu, bol ve açık renkte giysileri tercih etmek, ani ısı değişiklerinden kaçınmak, katkı maddesi yoğun olan vücut ürünlerinden kaçınmak, gerektiğinde yakınmaları kontrol etmek için antihistaminik ilaçlar, kortizonlu pomatlar veya deri kuruluğunu azaltacak yağlar kullanın.
n Yaz aylarında deniz ürünleri, kabuklu deniz ürünleri, değişik soslar ve mayalı içkilerin tüketiminde dikkatli olun.
Arı sokması, ne yapmalı: n Arı soktuğunda deriye takılı kalan iğneyi özenle çıkarın.
n Sokulan bölgeyi bol su ve sabunla yıkayın, sulandırılmış amonyak ile dezenfekte edin.
n Sokulan yere buz uygulayın, gerektiğinde kortizon ve antihistaminik veya adrenalin içerikli ilaçlar uygulayabilirsiniz.
n Anaflaksi benzeri bulgularda en kısa zamanda bir sağlık kurumuna ulaşın.
n Arıların bulunabileceği yerlerde uzun kollu gömlek ve pantolon tercih edin.
Yazının Devamını Oku 
30 Haziran 2008
Günümüzün modern ama hızlı yeni yaşam tarzının cildimize verdiği zararlar görmezden gelinemeyecek kadar önemli bir hál almış durumda. Yeryüzüne daha dik inen güneş ışınları, stres, mevsimsel değişiklikler gibi faktörler cildimizin zamanla yıpranarak zarar görmesine ve göze hoş görünmeyen lekelerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Cilt lekeleri artık kadın-erkek ayırt etmeksizin herkesin problemi haline gelmeye başladı. Dermatolog Erçin Özüntürk, bu lekelerin doğumsal ve edinsel olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtiyor: "Doğumsal lekeler, adından da anlaşılacağı üzere cildimizde doğuştan itibaren var olan lekeler. Edinsel lekeler ise güneş, hamilelik, hormonal değişiklikler, sistemik-enfeksiyonel hastalıklar, yanlış kozmetik kullanımı, yaralanma, yaşlanma gibi etkenlerle ortaya çıkan lekeler. Ancak artık dermato-kozmetolojik uygulamalar öyle bir noktaya ulaştı ki, bu lekeleri cerrahi girişimsiz yok etmek ve yenilerini engellemek mümkün hale geldi."
Akne izleri de yok ediliyor
Lekeler, deride üst deri, alt deri veya her ikisine de yerleşmiş olabiliyor. Özüntürk’e göre yerleştikleri deri bölgelerine göre, dermatolojide çeşitli leke tedavileri mevcut: "Bu seçeneklerden en güçlüsü lazer uygulamaları. Leke tedavilerinde son derece etkili ve güvenli bir yöntem olarak karşımıza çıkıyorlar. İçlerinde en gelişmiş olanlarından biri ’nonablative uygulama’. Bu uygulama, deriyi soymadan tedavi ediyor. Son derece rahat ve acısız uygulanan bu yöntemin 13 hafta aralıklarla, 68 seans olarak uygulanması tavsiye ediliyor. ’Laser toning’ diye de adlandırılan bu tedaviyle akne izlerini gidermek mümkün. Bir başka uygulama olan ’Lazer peel’ ise lokal anestezi kremi kullanılarak cildin yenilenmesi amaçlı uygulanan lazer peeling tedavisi. Bir seans uygulanıyor. Bunun yanında diğer ışık ve lazer uygulamaları da lekelerde gözle görülür bir azalma sağlıyor. Örneğin mavi ışık terapisi, deriyi soymadan yapılan bir tedavi şekli. Acı ve ağrı hissi yok. Leke tedavilerinin tümü genellikle 23 hafta aralıklarla 4 seans olarak uygulanıyor" diyor.
Lekelerden kurtulmanın kolay yolları
Leke tedavilerine diğer alternatif uygulamalar, kimyasal peeling, bitkisel peeling ve mikro dermabrazyon olarak sıralanabiliyor.
n Kimyasal peeling, derinin kimyasal maddeler ile hafifçe soyulması işlemi ve ciddi olmayan cilt lekelerinin giderilmesinde etkili oluyor.
n Bitkisel peeling (green peel), saf bitki karışımından oluşuyor. Kimyasal katkı maddesi içermiyor, uygulanan alanda kan dolaşımını hızlandırıyor ve mikrogranüller sayesinde üst deride soyucu bir etkide bulunuyor. Derin yerleşimli lekelerde bile, birkaç seanstan sonra çok iyi sonuçlara ulaşmak mümkün.
n Mikro dermabrazyon, kontrollü olarak derinin üst tabakasının zımparalanması işlemi. Bu tedavi ile cilt yüzeyindeki engebeler ve izler yumuşatılarak cilde daha düzgün bir görünüm kazandırılıyor, ayrıca lekelerden de arındırılıyor.
Bu uygulamaların her biri önemli olduğundan, iyi araştırma yapılıp, uzman kişilerce uygulanmasına dikkat edilmeli. Ayrıca lekelerin yok edilmesinde bu tür yeni yaklaşımlar çok iyi sonuçlar verse de, önemli olan lekeleri oluşmadan önlemek. Bu nedenle, mutlaka ve mutlaka yaz-kış ayırt etmeden, yüksek faktörlü güneş koruyucular kullanılmalı.
Mükemmel göğüsler
Göğüslerinizin küçüklüğünden, doğum sonrasında sarkmalarından ve cildinizde meydana gelen çatlaklardan mı şikayetçisiniz? Yeni bir uygulama olan Breast Fit System sayesinde, üstelik acı hissetmeden ve günlük hayattan kopmadan en önemlisi cerrahi bir müdahaleye gerek kalmadan mükemmel göğüslere sahip olabilirsiniz. Dermatolog Gaye Ünal Sarıkan, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
n Breast Fit System, göğüs estetiğinde ne gibi başarılar sağlıyor?
- Kadınların kabusu sarkmalar, çatlaklar ve özellikle hamilelik sonrasında oluşan göğüs ucu koyuluklarının tedavisinde son derece etkili bir sistem. Göğüsteki asimetrik görüntüyü tedavi ediyor, düz göğüslere hacim kazandırıyor.
n Göğüs estetiği ile farkı ne?
- Bu sistem ile göğüs estetiğiyle alınabilecek başarının yüzde 80’i oranında başarı sağlanabiliyor. Breast Fit bu başarısı ile cerrahi müdahaleden çekinenler için ciddi bir alternatif. Sistem, göğüs ameliyatları sonrasında destek sağlamak amacıyla da kullanılabiliyor. Bu tarz kullanımda da olağanüstü sonuçlar ortaya koyuyor.
n Kaç seansta sonuç alınmaya başlanıyor?
- Göğüs geliştirme, şekillendirme ve çatlaklara özel 10 ayrı programa sahip sistem ile yaklaşık 10-12 seans arasında sonuç alınmaya başlanıyor. n Kişi bu uygulamayı yaptırdıktan sonra günlük hayatına devam edebiliyor mu?
- Kesinlikle, hiçbir ağrı, acı yaşamıyor. Günlük hayatına rahatlıkla devam edebiliyor.
n Sistemi anlatır mısınız?
- Sistem, bir dişçi koltuğunu andırıyor. Kişiye tüm müdahaleler bu koltukta gerçekleşiyor. Göğüs ve çevresine uygulamaya göre çeşitli materyaller bağlanıyor. Bunlar ultrason petleri, radyo frekans cihaz materyalleri, elektrik akım pedleri, vakum olarak değişebiliyor. Tedavi yaklaşık 30-45 dakika arası sürüyor.
n Sistemde kaç adet tedavi programı var?
- 10 adet tedavi, 6 adet ise terapi programı barındırıyor. Her teknolojinin göğüs üzerinde ayrı ve spesifik bir etkisi var. Bu tedavi programları göğüsteki probleme, göğüs yapısına göre tek başına ya da kombine edilerek kullanılabiliyor.
n Hangi yaş aralığındaki kişiler bu sistemden yararlanabilir?
- 18-60 yaş arası herkes bu sistemden yararlanabiliyor. Genellikle en çok tercih eden yaş aralığı ise 30-35 yaş ve sonrası.
Yazının Devamını Oku 
28 Haziran 2008
Çene, dizler ve dirsekler... Vücudun bazı bölgeleri diğerlerinden daha erken yaşlanmaya başlıyor. Ancak tam da göz önündeki bu sorunlu bölgeleri koruyan ve bakımlarını sağlayan akıllı ürünlerle işiniz artık eskisi kadar zor olmayacak. Maalesef boyun ve çene yaşın özellikle belirgin bir şekilde öne çıktığı bölgeler olarak biliniyor. Çünkü buralardaki cilt oldukça incedir ve yağ bezleri tarafından da oldukça zayıftır. Belli bir yaştan itibaren bu bölgedeki cilt yanaklardaki benzerlerinden çok daha çabuk elastikiyetini kaybeder. Konturlar eskisi kadar belirgin değildir çünkü elastikiyet azalmıştır, kas sistemi ve cilt altı yağ dokusunun üretimi eskisi kadar yoğun değildir. Sonuçta boyundaki hassas cilt buruşur ve hoş olmayan "kaz derisi" görünümüne neden olur. Yanaklar aşağıya doğru sarkar ve çene bölgesi aniden belirgin konturunu kaybeder. Sonuçta cilt eskisi kadar gergin değildir ve kırışıklıklar çok çabuk kendini göstermeye başlar.
Bu bölgeye yoğunlaşmış olan güzellik uzmanları özellikle E vitamininin cildin erken yaşlanmasını önlemek üzere serbest radikallari etkisiz hale getirdiğini belirtiyorlar. Silisyum ya da Afrika beyaz söğütünden elde edilen bir ekstre cilde gerginlik kazandırıyor hatta yağ yastıklarını azaltıyor. Bal ve bir tür polisakarit olan silin ekstresi nem tutuculuğu ve rahatlatıcı özellikleri sayesinde hassas bölgelerde etkili oluyor. Eğer cildiniz renksiz ve yorgun görünüyorsa multi vitamin kompleksi size yeni enerji kazanmanız konusunda yardımcı olacaktır. Vitaminler özellikle yeni bağ dokularının oluşumunda oldukça önemlidirler. Kremlerdeki yüksek teknolojili maddeler günümüzde ciltlere daha fazla kolajen III üretmesi için itici güç oluşturuyor. Kolajen III de aynı anda ciltte bir ağ oluşturarak kollajen I lifleriyle doldurulmasını sağlıyor. Bu mükemmel şekilde doldurulmuş ağ cilt altında doğal bir yastık gibi etki ediyor ve kırışıklıkları gideriyor. 30’lu yaşlardan itibaren vücut giderek daha az kolajen III üretmeye başlıyor. Bu yüzden kolajen I de cilt altında eskisi kadar düzenli bir şekilde dağılamıyor. Dolayısıyla boyun ve çene temizleme sütü, tonik, maske ya da yüz kreminde her zaman özel bir bakıma gereksinim duyuyor.
İstenmeyen sertliklerden kurtulabilirsiniz
Ünlü modacı Coco Chanel için dizler vücudun en çirkin bölgelerinden biriydi. Ve bu sorunu ortadan kaldırmak için dizleri örten diz boyunda etekler tasarladı. Şüphesiz efsanevi tasarımcının bu çözümü oldukça radikaldi. Ama çevremize baktığımızda gerçekten de birçok kadının dizlerinin görünümüyle ilgili şikayetleri olduğunu görebiliriz. Çünkü dizler tıpkı dirsekler gibi yoğun cilt kuruluğuna maruz kalıyorlar. Sürekli biryerlere dayandıkları için de sertleşmeleri kaçınılmaz oluyor. Bu yüzden koruma tabakası çoğunlukla kahve-gri bir renge bürünüyor. Dizlerde de ilerleyen yaşla birlikte yağ birikimi artıyor ve tüm bacak şekilsiz bir görünüm alıyor. Kozmetik markalarının tam da bu bölge için özel olarak geliştirdikleri lifting ürünleri, üçlü etkileriyle bakım yapıyor, gerginleştiriyor ve şişliği alıyor. Üstelik üç hafta içinde dizler yeniden mini etek giymeye hazır hale geliyor. Eğer özellikle sertleşmiş bölgelerden şikayetçiyseniz yoğun etkili bakım ürünleri size yardımcı olacaktır. Cildin kendi lipidlerine benzer içerikleriyle cildin bariyer fonksiyonlarını güçlendiriyor ve daha fazla nem kaybını önlüyorlar. A vitamini ise derinin aşırı sertleşmesini engelliyor. Dizlerdeki sertlikler için yoğun yağlı vücut kremleri de kullanabilirsiniz.
Zeytinyağı; saçların ve cildin vazgeçilmezi
Mutfaklardaki egemenliğinin ardından zeytinyağı artık banyolarımızı da ele geçirmeye hazırlanıyor. Birkaç damlası bile mükemmel bir vücut programı için yeterli olabiliyor.
CİLDİ GENÇLEŞTİRİYOR: Gençlik onun içinde var. Bileşimindeki maddeler dış çevrenin olumsuz etkilerinden korurken kırışıklıkların oluşumunu engelliyor.
Kendiniz hazırlayın; 5 çay kaşığı zeytinyağını 2 yemek kaşığı yoğurtla karıştırın ve yüzünüze maske olarak uygulayın. 5 dakika sonra yüzünüzü yıkayın.
ELLERE BAKIM YAPIYOR: Sudan kurumuş, çatlamış ellerinizi zeytinyağıyla yeniden dayanıklı ve yumuşak görünümüne kavuşuyor. Kendiniz hazırlayın; bir miktar zeytinyağını bir kabın içinde ısıtın ve ellerinizi içine batırın. Parmaklarınızı ve ellerinizin üst yüzeyine masajla yedirin. Yün eldiven takın ve yağın gece boyunca etki etmesini sağlayın.
VÜCUDU PÜRÜZSÜZLEŞTİRİYOR: Zeytinyağı oldukça dayanıklıdır ve cilt tarafından kolayca emilip derin katmanlarına kadar ulaşabilir. Kendiniz hazırlayın; 2 yemek kaşığı zeytinyağı ve 500 ml. yağlı sütü banyo suyunun içine boşaltın. Bu uygulama banyo sonrasında krem sürmekten sizi kurtaracaktır.
SAÇLARA PARLAKLIK KAZANDIRIYOR: Zeytinyağı inatçı ve forma girmeyen saçları yatıştırıyor. Her bir saç telini bir koruma mantosu gibi kaplayarak yumuşamasını sağlıyor.
Kendiniz hazırlayın; yaklaşık 5 çay kaşığı soğuk preslenmiş zeytinyağını nemli saça dökün. 10 dakika sıcak bir havluyla sararak çekmesini bekleyin. Ardından saçlarınızı yıkayın.
BACAK VE POPOYU GERGİNLEŞTİRİYOR: Bacaklarınızın üst kısmıyla ilgili sorunlar mı yaşıyorsunuz? Zeytinin gücü zayıflatıyor öyle ki bağ dokusunu gerginleştiriyor. Esansiyel yağ asitleri de cilde elastikiyet kazandırıyor. Kendiniz hazırlayın; yarım fincan zeytinyağını 10 damla portakal yağıyla karıştırın ve problemli bölgelere sürün.
AYAK DERİSİNİ YUMUŞATIYOR: Ayak topuklarınızın sertliğinden şikayetçiyseniz, zeytinyağının mucizevi etkisiyle nasıl yumuşadıklarını göreceksiniz. Kendiniz hazırlayın; 2 çay kaşığı deniz tuzunu 4 yemek kaşığı zeytinyağı ve birkaç damla limon suyuyla karıştırın. Sertleşmiş bölgelere masajla yedirin.
Hamilelikte uyku sizin de hakkınız
Yaz aylarında yaşanan aşırı sıcaklar rahat ve sağlıklı bir uykuya en büyük engeldir. Özellikle hamileler için bu durum, yaşadıkları diğer uyku problemleriyle birleşince katlanılmaz bir hal alır. Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Alper Mumcu, hamilelerde uykuya engel durumları ve rahat bir uyku uyumanın formüllerini anlattı.
Hamilelik sırasında en rahat uyku pozisyonu
Hamileliğin erken dönemlerinde yana dönerek uyuma alışkanlığını geliştirmek ilerisi için yardımcı olabilir. Özelikle son dönemlerde dizleri vücuda çekerek yan dönüp yatmak oldukça rahat bir pozisyondur. Bu pozisyon ayrıca kirli kanı vücudun alt kısmından kalbe taşıyan büyük toplardamar üzerindeki baskıyı azaltarak kalbe binen yükün de azalmasına neden olur. Özellikle sola dönük yatıldığında bu etki daha belirgin hale gelir. Öte yandan sola dönüldüğünde rahim de sola kayacağından karaciğer üzerindeki baskı da azalır ve daha rahat hissedilir.
Özellikle son trimester’da sırtüstü yatar pozisyon çok rahatsızlık verici olduğundan zaten bu pozisyona kolay kolay geçilmez. Eğer farkında olmadan sırt üstü yatılırsa duyulacak rahatsızlık sizi uyandıracaktır.
Gebelik dönemi için özel tasarlanmış yastıkları kullanmak rahat bir uyku uyumaya yardımcı olabilir. Bazı kadınlar yastığı karınlarının altına ya da bacaklarının arasına koyduklarında çok rahat uyuduklarını belirtmektedirler. Silindirik bir yastığı belinize yerleştirip rahat bir pozisyon elde edebilirsiniz.
Verimli bir uyku için öneriler
Eğer gece uyanırsanız ya da uykuya dalamaz iseniz kendinizi zorlamayın. Kalkıp ev içinde biraz dolaşın ya da kitap okumak gibi uykunuzu dağıtmayacak birşeyler yapın, müzik dinleyin, televizyon seyredin, internette dolaşın. Hoşunuza giden ve sizi rahatlatan birşeyler yapın. Eğer mümkünse gün içinde uyku açığınızı kapatmak için 30-60 dakikalık şekerlemeler yapın.
Kola, kahve ve çay gibi kafeinli içecekleri diyetinizden uzak tutmaya çalışın. Yatmadan 2-3 saat önce sıvı alımınızı azaltın. Ancak gün içinde yeterli sıvı almaya özen gösterin. Benzer şekilde yatmadan önce ağır yemekler yemeyin. Bulantınız varsa ve bu bulantı sizi uykudan uyandırıyorsa yatmadan hemen önce kraker türü besinler yiyebilirsiniz.
Uyku saatlerinizi belirleyin. Yatağa alışkın olduğunuz saatten daha geç gitmeyin.
Düzenli olarak egzersiz yapın ancak yatmaya yakın zamanlarda egzersiz yapmayın.
Yastıkları her yerde kullanın. Nasıl ve nerede rahatlık veriyor ise yastıkları orada kullanın, ister dizlerinizin arasına, ister belinize, isterseniz de başınızın altına koyun.
Yatağa gitmeden önce rahatlatacak birşeyler yapın. Ilık bir duş ya da bir bardak süt içmek gibi...
Geceleri bacak krampları ile uyanıyorsanız yatmadan önce iyice gerinin. Yeterli miktarda kalsiyum almaya dikkat edin. Doktorunuzla kalsiyum ilaçları alıp alamayacağınızı görüşün.
Yazının Devamını Oku 
27 Haziran 2008
Çoğu zaman zayıflamanın bedeli olarak karşımıza çıkan çatlaklar ve vücuttaki sarkmalar, gevşemeler hamilelik süreci yaşayan kadınların da doğum sonrasında mücadele ettiği en önemli estetik sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Ama neyse ki, çözüm yolları da oldukça etkili... Kilo sorunu olmasa da ağırlıklı olarak karnında oluşmuş çatlaklardan diz üstü, kol, karın, basen gibi bölgelerde meydana gelen sarkmalardan şikayetçi olanların sayısının hiç de azımsanacak boyutta olmaması bu sorunun çözümünde etkili tedavi yöntemlerini ortaya koymada belirleyici oluyor.
Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Dr. İsmail Ağar, vücudun sağlıklı ve formda görünümünü bozan, ona olduğundan yaşlı anlamlar yükleyen bu iki sorunun önemli nedenlerinin başında ani ve aşırı kilo değişimlerinin geldiğini hatırlatıyor ve soruna yönelik tedavilerden önce kişilerin diyet uygulamalarında ve beslenme programlarında defalarca altı çizilen "bilinçli yaklaşım" prensibinin unutulmaması gerektiğini belirtiyor: "Sarkma ve gevşemelerin sorumlularından biri olan sağlıksız diyetler ve ani kilo alıp vermeler vücudun formda ve dinç görünümüne darbe vurarak deformasyonuna sebep olur. Madalyonun bir yüzünde vücuda olduğundan yaşlı anlamlar yükleyen bu görünüm estetik kaygıların artmasına neden olup pek çok kişinin psikolojisini tehdit ederken diğer yüzünde yine sağlığı tehdit edici unsurlar barındırıyor."
"VÜCUDUM SARKIYOR" DİYORSANIZ
Vücut enerji üretimi için proteine ihtiyaç duyuyor. Yeterli protein alamayan vücut kas yapamıyor. Vücut bu durumda protein ihtiyacını karşılamak için kas proteinlerinden kullanmaya başlıyor ki bu durum kas dokusu gevşemeleri sonrasında karşımıza çıkan sarkmalara neden oluyor. Ani kilo kayıplarında sıkça karşılaşılan bu tabloda protein zafiyeti kas dokusunda gevşemeye yol açarak kas hücrelerinin kaybına neden oluyor. Ağar’a göre, bir bölgede oluşan gevşeme ve sarkmalar en az birkaç faktörün bileşkesinden oluşabiliyor. Bu nedenle sebebin iyice araştırılıp durum tespiti yapılarak buna yönelik bir yol haritası belirlenmeli.
ÇATLAKLARDAN NASIL KURTULALIM
Neredeyse her üç kadından birinde görülen vücut çatlaklarının başlıca sebepleri arasında ani kilo değişimleri ve doğum gibi sebepler bulunuyor. Cildin derm tabakasındaki çizgisel atrofi yani dokunun hasar görmesine bağlı olarak oluşuyor. Cildin aşırı gerilimi sonucu derideki elastik dokunun kırılmasıyla ortaya çıkan çatlak görünümler zaman içinde kişiyi rahatsız edici boyutlara ulaşarak ciddi bir estetik soruna dönüşüyor.
Daha çok göğüs, karın ve bel çevresinde rastlanan çatlaklara çözüm arayan pek çok insan tedavi yöntemlerinin sınırlı sonuçlarından ötürü yeterli tatmin alamadıklarından şikayet ediyor. Ancak sevindirici olan, teknolojinin ilerleyişine bağlı olarak gelişen tedavi yöntemlerinin gerek çatlaklar gerekse vücut sarkmaları ve gevşemeleri konusunda son günlerde başarılı sonuçlar sağlaması.
Proteinde denge
Protein vücut sağlığımız için çok önemli bir yere sahip olsa da aldığımız besinlerde protein dengesi vücut için çok önemli bir faktör. Protein eksiği kadar unutulmaması gereken fazlasının da hasarlara neden olabileceği. Yüksek proteinli besinlerin yağı genellikle çok olduğundan kandaki yağ ve kolesterol oranı yükseliyor. Bu ise damar sertliği, kalp krizi, göğüs ve kalın bağırsak kanserlerine yol açabiliyor. Dokuların yenilenmesinde, yaraların kapanmasında saçta ve ciltte büyük rol oynayan protein eksiğinden kaçınmak kadar fazlasından da sakınmak gerekiyor.
Çatlak ve sarkmalara dalga boyunda çözüm
Uygulandığı bölgelerde 18 cm’e varan incelme sağlayan akustik dalga tedavisi, bir başka yönüyle vücut çatlakları ve gevşemelere hizmet ediyor. Güçlü basınç atılımı ile enerjiyi dokuya hiçbir zarar vermeden deri altına gönderen güçlü şiddetli akustik dalgalar her iki sorunun çözümünde etkili bir yer buluyor.
Cildin alt tabakasında bulunan fibroglaslara çarparak cildin elastik liflerinin sayısını artıran yöntem ciltte kalınlaşma ve elastikiyet artışını arttırarak çatlak görünümünü tedavi ediyor. Yöntemin cilt altı kas ve bağ dokusunu güçlendirme özelliği ise sarkma ve gevşeme problemlerine yönelik çözüm sunuyor. Kol, karın, basen ve dizüstü bölgelerinde sıkça karşılaşılan gevşemeler kas ve bağ dokusunun güçlenmesine bağlı olarak sıkılaşıyor. 6 ila 8 seans arasında uygulanan akustik dalga tedavisi hızlı çözüm arayışında olanlara önemli bir imkan sunuyor.
Saçlara yaz bakımı
Mutlaka uzun ya da boyalı olmaları gerekmiyor... Ama süper bakımlı, genç görünümlü ve mükemmel kesimleriyle saçlarınızdan "güzel" diye bahsedebiliriz.
Cildimizin zaman içinde yaşlandığınız hepimiz biliyoruz. Bu yüzden oluşmaya başlayan ilk kırışıklıklarla etkili kozmetik silahlar yardımıyla savaşıyoruz. Maalesef yıllarla birlikte saçlarımızda da birtakım değişimler gözlemek mümkün; artık eskisi kadar hızlı uzamıyorlar ve teller giderek daha da inceliyor. Tüm bunların nedenleri çeşitli. Tıpkı cildimizde olduğu gibi saçlarımızda da hücre bölünmesi ve buna bağlı olarak yenilenme süreci yavaşlıyor. Yaşlanmayla birlikte ayrıca tek tek saç tellerinin sağlamlığı ve çapı azalıyor. Tabii pigmentasyon ve sıklığını da unutmamak gerekiyor. Bunun suçlularından biri şüphesiz değişim geçiren saç derisi. Tıpkı yüz ve vücut derisi gibi farklı stres faktörlerine maruz kalıyor; UV ışınları, dengesiz beslenme, hormonal değişimler ve yanlış bakım saçları tamamen zayıf hale getirebiliyor. Bu yüzden etkili anti-aging stratejileri ve birtakım saç stilleriyle saçlarınızın yaşınızı ele vermesini engelleyebilirsiniz.
SOLGUN VE MAT SAÇLAR
Biz yaz boyunca güneşin tadını çıkarırken, saçlarımız için bu yılın en gergin dönemi. Parlaklığını kaybediyor, kuruyor ve rengi soluyor. Böylelikle sağlıklı saçlar bir anda dökülmeye yüz tutmuş saçlara dönüşüyor. Tıpkı cildimizde olduğu gibi saçlarda da UV ışını faktörü yaşlılık sürecini hızlandırıyor. Neden? Saçlarımız yüzde 90 oranında protein bileşimlerinden oluşuyor. Büyük bir bölümü keratindir ve ne yazık ki 40 yaşından itibaren vücutta tam anlamıyla yeniden üretimi söz konusu değildir. Bunun hoş olmayan sonuçlarından biri saçların zayıflaması, incelmesi ve kırılganlaşmasıdır. Eksilen keratin bağlantısı güneş ışığının da etkisiyle kopar bu da saç yüzeyinin matlaşmasına neden olur. Saçların zor taranması işte bu yüzdendir. Saçın iç yapısında ise zedelenmeler meydana gelir ve yavaş yavaş doğal melanin de zarar görür. Bundan dolayı renk verici pigmentler ışığın da etkisiyle karbondioksitle birleşiyor ve doğal düzenleri bozulduğu için renk ve koruma fonksiyonlarını kaybediyor. Saçlar matlaşıyor ve nemini kaybediyor. Ayrıca saç derisi baskıdan dolayı çok daha fazla terliyor bu da saçların yağlanmasına ve parlaklığını yitirmesine neden oluyor.
Yazının Devamını Oku 
23 Haziran 2008
Birçok kişi, cerrahi operasyonlar sonrasında bakımın önemini es geçiyor. Oysa operasyon sonrası korunma yöntemleri en az operasyonun kendisi kadar etkili.
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahı Dr. Atilla Oymak’a göre ameliyat sonrası bakım öyle etkili ki, ameliyat sonucunu etkilediği gibi kalıcılık süresini de azaltıyor. Üstelik bu, tüm estetik operasyonlar için geçerli bir durum. Hele işin içine derinin daha çok kullanıldığı yüz, göğüs, karın ameliyatları girerse; bu noktalarda ameliyat sonrası bakım mevhumu çok daha önemli oluyor.
n Niçin özellikle deri? Çok mu hassas?- Maalesef. Deri, biz Türk insanında en kötü reaksiyon veren organımız.
n Neden Türk insanı? Renk mi genetik mi?- Renkle değil genetiğimizle ilgili bir durum bu. n Operasyon sonrası oluşabilecek kötü reaksiyonlara karşı korunma yöntemleri nasıl olmalı?- Operasyon sonrası hastaya belirli baskılar yaparız. Ya da, örneğin ben, 6 hafta boyunca göğüste ve karında korse kullandırıyorum. Sonra eğer deri reaksiyonu kötü olursa, yaranın üstüne basınç yapacak pansumanlar uyguluyorum. Ayrıca hastanın ameliyatını takiben dermokozmetik bakımını gerçekleştiriyoruz. Bunlara hasta dikkat etmez ise ameliyat sonrasında yara izlerinin kötüleşeceğine şüphe yoktur. n Ne tip estetik operasyonlar daha çok ilgi görüyor? Her bölgeye göre uygulanan bakım ve bakımın yöntemleri değişiyor mu?
- Bütün estetik ameliyatlar ilgi görüyor. Aklınıza ne geliyorsa, Türkiye’de onunla ilgili estetik ameliyatı yapılıyor. Ama en çok ne yapılır sorusuna cevap arıyorsanız, bu "burun"dur. Sonra yüz ve göğüs gelir. Ama son zamanlarda tüm bunların önüne liposuction ameliyatları geçti. Estetik ameliyat sonrası bakım ise her bölgeye göre değişir. Yüz, göğüs, karın, burun hepsi ayrı ayrı...
Yazının Devamını Oku 
21 Haziran 2008
Yüzdeki yaşlanma belirtilerinin birinci nedeninin hacim kaybı ve kalan hacmin yer değiştirmesi olduğu biliniyor. Deri, deri altı dokusu, yağ dokusu, kaslar ve hatta kemik, yaş arttıkça hacim kaybına uğruyor. Zayıfladığımız zaman giysilerimizin üzerimizden dökülmesi gibi, derimiz de bol gelmeye başlıyor, katlanıyor ve kırışıyor.
Kayıp olan dokuların yerine konması ilkesine dayanan volümetrik yüz gençleştirme yönteminde yağ hücrelerinden yararlanıyor. Bu yöntem bazı bölgelere yapısal destek için de kullanılıyor ve tamamen kişiye özel. Volümetrik yüz gençleştirmenin detaylarını Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar’a sorduk...
Volümetrik yüz gençleştirme nasıl yapılır?
- Hyaluronik asit jel, fibroblast, yağ hücresi, hidroksiapatit gibi hacim sağlayan enjeksiyonlar ya da implantlar ile yapılıyor. Ancak bunlar arasında ön plana çıkan yağ hücresi enjeksiyonu ki bu yağ enjeksiyonundan farklı bir yöntem.
Volümetrik yüz gençleştirmenin avantajları neler?
- Yüz kontur ve açılarının doğal bir şekilde yeniden oluşmasını sağlıyor. İşlem olarak basit ve iyileşme süreci kısa. Gerekirse mini lift işlemleri ile kombine kullanılabiliyor.
Aynı işlemler beden için de yapılabilir mi?
- Hacim kaybına ve kalan hacmin yer değiştirmesine bağlı yaşlanma bedende de oluyor. İçi boşalan, hacmini kaybeden meme dokusu sarkıyor. Hacmini kaybeden kalça dolgunluğunu kaybediyor ve çevrede yalancı selülitlere neden oluyor. El sırtı boşalıyor. Bu nedenle volümetrik gençleştirme ilkeleri beden için de geçerli.
Mucizenin adı; yağ hücresi enjeksiyonu
İnsanoğlu tarih boyunca gençleşme peşinde oldu. Büyük İskender’in bile Hindistan seferinde gençlik iksirini aradığı söylenir. Oysa bu sır insanın yağ dokusunda bol miktarda bulunan kök hücrelerde saklı. İnsan yağ dokusunun bedendeki tüm diğer dokulardan daha fazla kök hücreye sahip olduğu biliniyor. Bir örnek verilirse aynı hacimdeki kemik iliğinden 1000 kat fazla kök hücre, 500 ml yağ dokusunda 200 milyon kök hücre var. Bu nedenle yağ hücresi enjeksiyonu ile verilen kök hücrelerin verildiği yerdeki dokuya dönüşme şansı var. Bu hücreler verilen yerde onarım sağlıyor, damarlanmayı artırdığından beslenmeyi de artırıyor. Üstelik verilen yağ hücreleri kişinin kendi dokusu olduğu için yabancı madde enjeksiyonlarının neden olduğu ya da olabileceği alerjik reaksiyonlar ya da granuloma gibi sorunlar da görünmüyor. Son çalışmalar uygun teknikle yüzde 90 oranında yaşam yüzdesi veriyor. Yağ hücresi enjeksiyonunda bazı hücrelerin eridiği doğrudur ancak yeniden yapılanma da doğru. Yağ enjeksiyonu ile volümetrik rejuvenasyon işlemi, en alt katmanlardan deri yüzeyine kadar doğal bir düzelme sağlıyor.
Kilo kontrolünde
doğru bilinen
YANLIŞLAR
Bu yaz mükemmel bir şekilde fazla kilolarınızdan kurtuldunuz ama ya sonrası. Biliyorsunuz, kilo verdikten sonra bu rehavetle yeniden eski kilonuza geri dönmeniz şaşırtıcı olmaz. Bu yüzden kilo kontrolünü sağlamak önemli. Uzman Dr. Ayça Kaya, doğru bilinen yanlışlara dikkat çekiyor.
Fazla kilolardan kalıcı olarak kurtulmak imkansızdır: Yanlış, kilolarınızdan kalıcı olarak kurtulmak çok kolay olmasa da imkansız değil.
Şişmanlık benim kaderim: Yanlış, kalıcı olarak fazla kilolardan kurtulmak mümkün. Öncelikle yapılması gereken, şişmanlıkla birlikte görülen hastalıkların tedavisi ve bununla birlikte kişiye ömür boyu sürecek yeni bir davranış modelinin öğretilmesidir.
Fazla kilo kozmetik bir problemdir. Yanlış, fazla kilo ve şişmanlık muhakkak tedavi edilmesi gereken ciddi bir hastalıktır.
Fazla kilonun nedeni yerken aşırıya kaçmaktır: Yanlış, fazla kilolu olmak çoğu insanın düşündüğünün aksine sadece aşırı yeme ile açıklanamayacak kadar kompleks bir hastalıktır. Genetik yatkınlıkla beraber birçok metabolik hastalık bu rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olur. Düzensiz yaşam tarzı da mevcut durumu daha da alevlendirir.
Az beslenme ile kilo probleminden kurtulabiliriz. Yanlış, şişmanlığa neden olacak gizli bir metabolik hastalık var ise istediğiniz kadar az yemek yiyin, kalıcı kilo veremezsiniz. Hayat boyu sürecek bir beslenme sistemini benimseniz gerekir. Ancak bu beslenme sistemi içinde bazı akıllı besinleri bilerek seçmek şişmanlık dediğimiz hastalıkla baş etmede altın standartlardan biridir.
Güne dengeli ve zengin bir kahvaltı ile başlayın. Yanlış, evet güne kahvaltı ile başlayın ancak aç hissetmiyorsanız bir meyvalı yoğurt da kahvaltıdır unutmayın.
Saatli olarak düzenli ve sık yemek yiyin. Yanlış,yemeği saatle değil, vücudunuzdan gelen sinyallere göre yapın. Acıkıyorsanız mutlaka birşeyler yiyin. İlla donanımlı bir öğün olmasına gerek yok. 1 bardak ayran, 1 tane meyve, 1 avuç leblebi, yarım paket diyet bisküvi bile olabilir. Kendinize acıkmaya karşı her zaman acil bir çıkış yolu bulun.
Birşey yiyeli bir saat bile olamadan acıkıyorum. Yanlış, her acıkma açlık acıkması değildir. Bu susama duygusu da olabilir. Böyle durumlarda öncelikle büyük bir bardak su içip, bekleyin, hálá açlık hissediyorsanız o zaman yemek alternatiflerini düşünebilirsiniz.
Alkollü içkileri çok seviyorum. Yanlış, alkol yeryüzündeki yağdan sonra en yüksek enerji içeren ikinci maddedir. Çok sevseniz bile tüketimine muhakkak sınırlama getirmeniz gerekir. Haftada 1-2 kadeh kırmızı şarapla yetinmek yeterli olacaktır.
Kilo vermek için ilaç kullananlar kolay yolu seçenlerdir. Yanlış, ciddi kilo problemi bulunan insanlarda gerekli tetkik basamakları yapıldıktan sonra, doktor kontrolünde ilaç tedavisi de uygulanabilir. 1997 yılından beri tıbbi tedavinin bir parçası olarak ilaç tedavisi kullanılmaktadır. Klinik olarak kanıtlanmış bu ilaçlar doğru kullanıldığı zaman çok yararlı sonuçlar alınmaktadır. Bu ilaçları, gıda takviyeleri ile karıştırmamak gerekir.
Kilo vermeye yardımcı bitkisel ürünler güvenlidir. Yanlış,her bitkisel ürün yararlı değildir. Vücudunuzun hangi takviyeye ihtiyacı olduğunu bilmeden alınan ürünler ve sağlık bakanlığının denetiminden geçmeyen ürünlerin vücudunuza doğal olsalar bile zararı dokunabilir.
Yürüyüş veya spor sırasında daha fazla kilo vermek için vücuda naylon poşet sarmak. Yanlış, sakın vücudunuza naylon poşet sarmayın, doku zedelenmesi yapabilir.
Kan şekerim düştü, tatlı yemeliyim. Yanlış, kan şekeriniz düşüp, eliniz ayağınız titriyorsa, asla tatlı yemeyin, peynir ekmek daha iyi bir seçimdir. Tatlı yiyebilecekler sadece insülin kullanan şeker hastalarıdır.
Aç karınla spor daha çok kilo kaybettirir. Yanlış, aç karınla asla spor yapmayın, en iyi zaman yemekten 1,5-2 saat sonrasıdır.
Sauna gibi sıcak ortamlarda terlemek zayıflatır. Yanlış, sauna gibi sıcak ortamlarda terleyerek kaybedilen yağ değil, sudur. Bu gibi sıcak ortamlar, organizmanın toksinlerden arınmasını, kasların gevşemesini, kırgınlığın atılmasını sağlar ancak zayıflatmaz. Kilo kaybetme açısından bakacak olursak, soğuk sıcaktan daha etkili.
Meyve yemekten 2 saat sonra yenir, yoksa bütün yenilenler yağa dönüşür. Yanlış, eğer doymuyorsanız ikinci tabak yemek yemek yerine, 1 tane meyve yemek daha az enerji alımına yani daha az yemeye neden olur. O nedenle doymuyorsanız, ikinci tabak yemek yerine 1-2 tane meyva yemek daha iyi bir yaklaşım.
Çeşitli diyetlerle bölgesel incelme mümkündür. Yanlış, herkesin genetik olarak yağ dokusunun fazla olduğu bir bölüm vardır. Kimisinde basenlerde, kimisinde göbek çevresinde, kimisinde kollarda olabilir. Direkt basen eritici veya kol inceltici bir diyet yoktur. Ancak sağlıklı beslenme ile birleştirilmiş bir egzersiz planı uygularsanız sorunlu bölgelerinizi nispeten daha iyi inceltmiş olursunuz.
Her tür hareket ve spor zayıflatır. Yanlış, vücudun egzersiz ve sporla kilo vermesi için yağ yakma formuna geçmesi gereklidir. Bu da ancak, minumum 18 ile 20 dakika süren düzenli bir egzersizle başlar.
Seks kalori yakar. Yanlış, seks kalori harcatmaz, kasları gerer ama tek bir enerji harcamanız mümkün değil.
Yazının Devamını Oku 
20 Haziran 2008
"Ozon Paris" ürünleri, Haziran ayından itibaren Tekin Acar Cosmetics standlarında satışa sunuluyor. Türkiye’ye gelerek pazarı yakından incelemek isteyen Ozon markasının yaratıcısı ve Biyokimyageri Stephen Cange ile "Ozon Paris"in doğuşunu ve Tekin Acar Cosmetics ile Türkiye’ye gelişini konuştuk.
Ne kadar zamandır kozmetik dünyasının içindesiniz?- 21 yıldır kozmetik sektöründe Carita Orlane, Inter Cosmetiques Laboratories, Cosmo- Products Laboratories, C.T.R.C. J.F. Lazartigue ve Santeri Laboratories gibi birçok ünlü markanın laboratuarında çalıştım. 2001 yılında da Ozon Paris markasını oluşturmak için çalışmalara başladık. Dört senelik zorlu bir çalışmanın ardından piyasadaki diğer ürünlerden çok daha farklı yapıda sayılabilecek Ozon markası Eylül 2005’te doğmuş oldu.
Türkiye’de yeni olmasına rağmen dünya üzerinde birçok ülkede Ozon Paris ürünlerine rastlamak mümkün. Ozon markasını hangi ülkelerde bulabiliriz?
Fransa, Belçika, Portekiz, İspanya, İtalya, Letonya, Rusya -ki gerçekten Ozon’un Rusya’da çok iyi bir pazarı var- gibi birçok ülkedeki kozmetik pazarında büyük bir paya sahip. Haziran ayı itibariyle artık Türkiye’de satılacak.
Ozon Paris markası yaratılırken içeriği nasıl oluşturuldu?
Ozon markasının içeriğinin ana maddesi "Actitrionis". Bu madde hava-su kirliliği, UV ışınları, sigara ve egzoz dumanı gibi hayat şartlarına maruz kalan cildin doğal savunma mekanizmasını kuvvetlendirerek, kaybettiklerini geri kazanmasını sağlıyor. Ozon ürünlerini diğer markaların ürünlerinden farklı yapan bir diğer içerik de, markanın tamamen bitkisel maddelerden oluşuyor olması. Böylece cildin kaybettiklerinin kazandırılması tamamen doğal yollar sayesinde gerçekleşiyor.
Piyasadaki diğer ürünlere göre Ozon Paris markasının farkı nedir?
Şu an piyasada hayat koşullarına göre cildi yapılandıran tek marka. Günümüzde çevre kirliliği, dünyadaki en büyük problemlerden biri sayılıyor. Çevre kirliliği o kadar çabuk yayıldı ki, cildimiz maalesef kendini korumak için buna hazırlıklı değildi. Cildimizdeki hücrelerde kendini yenileme aşaması hayat koşullarından dolayı çok sağlıklı çalışamıyor. Ancak biz Ozon’u yaratırken kullandığımız içeriklerle cildi beslemeye, onarmaya ve cildin kaybettiklerini geri vermeye özen gösterdik. Serideki ürünlerin en önemli özelliği de hayat şartlarıyla paralel olarak ilerlemesi. Biz koşullar ciltten neyi eksiltiyorsa, onu tamamlamayı vaat ediyoruz.
Türk kadınları kozmetik dünyasıyla gerçekten yakından ilgililer. Özellikle yaşlanmayı önleyici "anti-age" ürünleri çok revaçta. Ozon Paris markasında bu ürünün piyasadaki yeri nedir?
- Ozon Paris çok başarılı nitelendirebileceğimiz bir anti-age ürün grubuna sahip. Bu yaşlanma karşıtı seri 3 etaptan oluşuyor. İlk etap 25-35 yaş grubuna hitap ediyor. Ciltte oluşacak olan çizgilerin oluşumunu önlemek ve cildi bu duruma hazırlamak için olan etap. İkinci etapta da 35-50 yaş grubundaki menopoz öncesi ve sonrasında cildi hazırlama ve kırışıklıkların önüne geçme aşaması yer alıyor. Son olarak konumlandırılan üçüncü etap ise 50 yaş sonrası deformasyonları toplamak adına çalışılan aşama oluyor.
Stephen Cange’dan güzellik tavsiyeleri
Cilt kendini 21 günde yeniler ve bu süreç içersinde cildi dış etkenlerden korumak gerekir.
Gerek çevre kirliliği, gerek duman gerekse nemsizlik cildin kötü gözükmesini ve kişinin o gün kendini güzel hissetmemesine neden olur.
Sağlık ve güzellik birbirine çok bağlı 2 faktör. Bu yüzden güzellik önce sağlıklı bir ciltten geçiyor.
Sağlıklı yaşama yeni bir yaklaşım
Citylife, farklı konsepti ve sunduğu sağlıklı yaşam ürünleri ile doğru beslenmeye, kişisel bakıma, fiziğine; sağlıklı yaşamaya özen gösterenlerin yeni mağazası. Nişantaşı City’s Alışveriş Merkezi, Etiler ve Çiftehavuzlar’daki zincir mağazalarıyla hizmet veriyor. Ayrıca binlerce ürünü tüketicilere farklı bir konseptte sunarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor. Mağazada; organik yiyecekler, enerjisi azaltılmış ve diyabetik gıdalar, besin destekleri, dermokozmetik ürünleri, aromaterapi ürünleri, kişisel bakım amaçlı elektrikli aletler ve diş macununa kadar çok farklı organik ürün var.
Citylife mağazalarında doğru beslenmeye yönelik destek hizmetleri de veriliyor. Görevli diyetisyenler tarafından ücretsiz olarak yapılan yağ-kas oranı; kan basıncı, vücuttaki oksijen oranı gibi ölçümler yapılıyor. Kilo kontrolünden, sporcu beslenmesine; hazım problemlerinden menopoz dönemine kadar birçok konuda özel beslenme önerileri veriliyor. Ayrıca estetisyenler de cilt bakımı konusunda yaptıkları ölçümlerle danışmanlık hizmeti veriyor.
ÜRÜN MARKET
GÖZ ÇEVRESİ HÜCRESEL BAKIM
Lancome’un Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde keşfettiği bir sır şimdilerde kadınların ciltlerine yeniden hayat veriyor. Extrait de Vie ilk defa patentli bitki özleri formülü -torbalanmaya karşı biotek şeker özleri, halkalanmaya karşı tatlı portakal özleri- ile birleştirilerek, göz çevresinde altı hedefli etkiyi yerine getiriyor. Fiyatı: 250 YTL
CİLDİN NEME İHTİYACI VAR
Cilde anında nüfuz eden, ekstra nem katan, susuz cildi anında rahatlatan nemlendirici Clinique’den, "Moisture Surge Extended Thirst Relief" her koşulda cildin nem seviyesinin mükemmel olmasını sağlıyor. Ciltte nem kaybına yol açabilecek, çevresel faktörler karşısında bile içerdiği protein ile koruyucu palto görevi görüyor.
Fiyatı: 88 YTL.
Yaz gelinlerine modern saç yorumları
Yaz geldi. Özellikle havuz ya da sahil kenarlarında yapılan nikáhlar ve kır düğünleri şimdilerde çok revaçta olan evlilik törenlerinin başında geliyor. Böyle olunca da gelin saçında tercihler sofistike modellerden çok romantik modeller olarak öne çıkıyor.
Birkaç yıl öncesinin uzun duvakları, klasik topuzları yerini daha modern ve doğal görünümlere bırakıyor. Aksesuvarlar ise duvakların yerini çoktan almış görünüyor. Saç tasarımcısı Şenol Zeytinoğlu, 2008 yazında gelin saçlarını gelinlik ve duvak modeli ile gelin adayının yüz şekline göre taradıklarını ve en çok tercih edilen modellerin daha çok romantik topuzlar uygulamaları olduğunu söylüyor, "Yüksek ve avangard toplamalar yine var. Bu tarz topuzlarda sünger kullanılarak istenilen yükseklik sağlanıyor."
Ancak yazın saç trendine paralel olarak at kuyrukları gelin saçlarında da oldukça popüler. Ayrıca açık, doğal, dalgalı, duvaklı modeller de çokça karşımıza çıkıyor.
Bu yaz gelin saçlarındaki mücevherler, özellikle de pırlantalı broşlar göz alıyor. Saç aksesuvarlarında taçlardan taraklara, çiçeklerden bantlara kadar birçok seçenek var. Canlı çiçekler, Swarovski taşlar, incili ya da çiçek motifli taçlar ve taraklar, taşlı bantlar, orkide formlu tokalar ve sıra dışı saç iğneleri bu yaz gelin saçlarını süslüyor. Duvaklara gelince; ya çok kısa, ya çok uzun, dantelli, payetli ya da İspanyol tarzı tül duvaklar yaz gelinlerinin en çok tercih ettiği modeller arasında. Ama Şenol Zeytinoğlu’na göre duvaksız gelinlere de çok sık rastlayacağız.
Yazının Devamını Oku 
16 Haziran 2008
"Güneşten korunmak" sözü, sakın ola aklınıza yürüyüş ve yüzme gibi sağlıklı aktivitelere veda etmeyi getirmesin. Çünkü uzmanların önerileri doğrultusunda gerekli önlemleri alırsanız, yaz boyunca hayatın tüm nimetlerinden faydalanabilirsiniz. Bir yandan bronz bir ten sağlık ve güzellik belirtisi olarak kabul edilirken, öte yandan güneşin insan sağlığına olumsuz etkilerine işaret eden kanıtlar gün geçtikçe artıyor. Konuyu Dermatoloji Uzmanı Dr. Bilgehan Yılmaz’a sorduk...
Yılmaz’ın ilk sözleri şunlar oldu: "Dünyamıza elektromanyetik ışın demetleri şeklinde ulaşan güneş enerjisi, görülebilen (gün ışığı) ve görülemeyen (ultraviyole-UV) olmak üzere ikiye ayrılıyor. UV ışınları ise dalga boylarına göre ultraviyole A (UVA), ultraviyole B (UVB) ve ultraviyole C (UVC) olarak üçe ayrılıyor. UVC ışınları, atmosferi geçemedikleri için yeryüzüne ulaşamıyor ve bizler günlük hayatımızda sadece UVA ve UVB ışınlarına maruz kalıyoruz."
İşte bu ışınların cildi yaşlandırdığı, kırışıklıklara ve lekelenmelere neden olduğu kanıtlanmış durumda. Zararlı etkiler bunlarla da kalmıyor elbette...
ERKEN DÖNEMDE GÖRÜLEN ETKİLER
n 1- Güneş yanıkları
Güneş yanığı, uzun süre güneş ışınlarına maruz kalınmasını takip eden 12-48 saat içinde ortaya çıkan ağrı, sızı, ciltte kızarıklık ve su toplaması ile kendini belli eden geçici bir hastalıktır. Hastalık şiddetli olduğunda baş dönmesi, tansiyon düşüklüğü, kusma gibi genel belirtiler de ortaya çıkabilir. Bu durum acil müdahale gerektirir.
n 2- Güneş ışınlarına bağlı gelişen alerjiler
Bazı kişiler, güneş ışınlarına maruz kaldıklarında, çok kısa süre içinde ya da birkaç gün sonra ciltlerinde kızarma, kabartı, kaşıntı ve lekelerle karşılaşabilir. Cilt yüzeyine sürülen kozmetik veya tıbbi ürünler bu semptomları tetikleyebilir.
İLERİ DÖNEMDE GÖRÜLEN ETKİLER
Güneş ışınlarının geç dönem zararlı etkileri, tıp otoritelerince önemli bir toplum sağlığı problemi olarak kabul ediliyor. Bu geç dönem etkilerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
n 1- Cildin erken yaşlanması
Kırışıklıklar, güneş lekeleri, cildin kuru, sert ve kaba bir görünüm alması cildin erken yaşlanmasının habercileridir... Bu leke ve kabuklu gelişimlerin kansere dönüşme riski taşıyan belirtiler olabileceği unutulmamalı.
n 2- Cilt kanserleri
Güneş ışınlarının, özellikle de açık tenli, açık renk gözlü, sarışın/kızıl saçlı kişilerde cilt kanseri oluşma riskini çok artırdığı biliniyor. Cilt kanserlerinin büyük bir kısmı, vücudun güneş ışınlarına fazla maruz kalan kısımlarında oluşuyor.
Güneşten korunmak
Güneşten korunma kavramı, son 20-30 yılda hayatımıza girmiş olmasına rağmen sınırları henüz netlik kazanmadı. Ancak uygulamada fayda sağladığı tespit edilen bazı önemli noktalarda fikir birliğine varıldı.
n Güneş ışınlarının önemli zararları, direkt olarak gökyüzünden gelen ışınlarla olmakla birlikte; bu ışınların kar, kum ve su yüzeyinden yansıyabileceği ve bunun da zararlı etkilere yol açabileceği unutulmamalı.
n Güneşte kalma süresi, alınan ışının dozunu da belirler.
n Giysiler, güneş gözlükleri, şemsiye veya tente, güneş ışınlarının önemli kısmını engelleyebilir.
n Açık tenli kişiler, koyu tenli kişilere göre; bebek ve çocuklar ise erişkinlere göre güneş ışınlarına daha az dayanıklıdır.
Alışkanlığa dönüşmesi istenilen davranışlar
Güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunma hayat boyunca devam eden bir uygulama olmalı.
n Açık alanda kalmanız gerekiyorsa daima gölge bir yer arayın ve gölgede kalmaya çalışın.
n Geniş kenarlıklı şapka ve ultraviyole ışınlarını yansıtan gözlük kullanın.
n Sıkı dokunmuş kumaşlardan üretilmiş giysileri tercih edin.
n Dış ortamda geçireceğiniz zamanın mümkünse 10.00 ile 16.00 saatleri arasına denk getirin.
Bugünü kendinize ayırın
Hayatın yoğun temposundan ve negatif düşüncelerden arındıracak bir deneyim yaşamak için W Hotel’de açılan "Day Spa" bire bir. Bedeninizi enerjiyle dolduracak profesyonel bakımla, kendinizi yeniden keşfetmenin keyfini yaşayabilirsiniz.
W Hotel’deki "Day SPA by Estee Lauder"da yapılan uygulamalar, sizi hem stresten kurtarıyor hem de size güzelliğin sırlarını veriyor. Tepeden tırnağa rahatlık ve zindelik hissedeceğiniz masajlar ve cilt bakımları sırasında ayrıca tüm duyular da aromaterapi uygulamalarıyla harekete geçiriliyor. Bunlardan biri olan ve geride kalan stresli günün izlerini tamamen silen "Stres Release", aynı zamanda cildinize ve vücudunuza zindelik kazandırıyor. Yüzünüz için 1 saat 30 dakika, vücudunuz için 1 saat 30 dakika, hem yüz hem vücut için 3 saatinizi ayıracağınız bu bakım, vücuttaki gerginliğin ve stresin giderilmesini sağlayan, yatıştırıcı bir uygulama.
Zihni ve bedeni dengeleyici, rahatlatıcı esansiyel yağların kullanıldığı özel masajlar, sakinleşmenizi, konsantrasyonunuzu yeniden kazanmanızı ve rahatlamanızı sağlıyor.
Yazının Devamını Oku 