Nilüfer Pazvantoğlu

Hamam hem cildi hem ruhu arındırıyor

21 Şubat 2009
Hamam kültürü Türk insanına hiç yabancı değil. Günümüzde modern varyasyonlarıyla karşımıza çıkıyor. Osmanlı geleneğinin bu vazgeçilmez kavramı özellikle İstanbul’da hala ayakta duruyor. Bunun en çarpıcı örneği olan Çemberlitaş Hamamı, geçmişten kopmadan, modern yüzüyle hizmet vermeye devam ediyor.

Şu anda tarihi Çemberlitaş Hamamı’nın işletmeçiliğin yapan Ruşen Baltacı‘nın anlattıkları bu işe gerçekten gönül verdiğini açıkça ortaya koyuyor. Ona göre otellerde ya da spa’larda bulunan hamamlar özgür değil. Bir şekilde konumlandıkları mekanlara adapte edilmişler. Mimar Sinan’ın günümüzden tam 420 yıl önce inşa ettiği Çemberlitaş Hamamı’nı tüm modern versiyonlarından ayıran en önemli detay ise sahip olduğu kendine ait ruhu...

Çemberlitaş Hamamı tam da hizmet ettiği temizlenme amacına uygun yapısıyla dikkat çekiyor. Ruşen Baltacı mekanın soyunma alanlarındaki kubbe yüksekliğinin 18 metre, yıkanma alanının ise 12 metreyi bulduğunu söylüyor: “Göbektaşına aynı anda 30 ila 40 kişi yatıyor. Türkiye’nin sayılı göbektaşlarından. Dolayısıyla bizimle birlikte varlığını sürdüren Cağaloğlu Hamamı’nı da sayarsak eski hamamların yenileriyle kıyaslanması söz konusu değil. Kısacası, sahip olduğumuz geleneksel hamamların tümü ayrı bir değer.
Her ne kadar geçmiş yüzyıllar kadar yoğun olmasa da günümüzde hala ilgi çekiyor, üst düzey yöneticilerden kamu ve banka çalışanlarına kadar çeşitli kesimlerden talep görüyor burası. Özellikle kadınlar erkekleri de teşvik ediyorlar hamama gelme konusunda. Çoğunlukla gruplar halinde gelenler de oluyor.” Çemberlitaş Hamamı’nın bir süredir devam eden kadınlar kısmı restorasyonu tamamlanmış, erkekler bölümünde ise hummalı çalışma devam ediyor.

Hamam ritüelleri

Geleneksel Türk hamamı özellikle kullanım kolaylığıyla öne çıkıyor. İşte adım adım hamam ritüeli...
Size gösterilen odada soyunduktan sonra peştemalı vücudunuza sarıp, merkezde bulunan göbektaşına yatıyorsunuz. 
Burada terledikten sonra yıkayıcı gelip sizi yıkıyor, keseliyor, sabunluyor, masajınızı yapıyor.
Sonrasında siz istediğiniz kadar burada kalıp terlemeye devam edebilirsiniz. Her şey tek bir mekanda gerçekleşiyor. 
Tüm bu uygulamaların ideal süresi bir saat. Bilimsel olarak kalp ve tansiyon hastalıklarına da iyi geldiği kanıtlandığı için daha fazla vakit geçirmeniz de mümkün.

Cilt üzerindeki etkileri;
İnsan cildi her üç haftada bir kendini yeniliyor. Yüzeydeki ölü derilerden kurtulmak gerekiyor.
Hamamda terleme ve kese uygulamasıyla haftada bir-iki kez deri tazeleniyor. Dolayısıyla bu cildin daha sağlıklı ve canlı olmasını sağlıyor. 
Cilt hamam uygulaması sonrasında daha fazla oksijen alıyor. Daha çok nemleniyor.
Cildin kokmasının en büyük sebebi, yüzeydeki ölü deri. Duş ya da banyo ölü derinin atılmasını sağlamıyor sadece yüzeyden yıkıyor.
Kısacası, gerçek temizlik için hamam şart.

Saç kaybına elektrik enerjisi

Saç kaybı, bilindiği gibi yetişkin insanlarda, günümüzde en sık rastlanan estetik kaygılardan biri. Saç dökülmesi problemine sahip ve bu probleme çözüm arayan kişiler, tahminlerimizden çok daha fazla. Günümüzde erkeklerden olduğu kadar kadınlarda da sıkça rastlanan saç dökülmesine en son teknolojilerle çözüm sunuluyor.

ETG yöntemi, saç dökülmesine yeni bir çare olarak son dönemde karşımıza çıkıyor. Bu teknolojide kullanılan temel enerji, tıbbın çeşitli alanlarında 20 yıldır kullanılan elektrostatik enerji yani bir elektrik enerjisi. Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Dr. Erçin Özüntürk, bu yöntemin çağımızın en yaygın problemlerinden olan saç dökülmesinin durdurulması ve saçların canlanmasında son derece etkili olduğunu belirtiyor: “Cerrahi müdahale olmaması, ağrısız bir yöntem olması ve harici ilaçların hergün kullanımı gibi zorlukları ortadan kaldırması ile saç dökülmesi tedavisinde oldukça önemli bir adım”.

Özüntürk, yapılan klinik araştırmalar sonucunda, 36 hafta boyunca düzenli olarak uygulanan ETG pulslu (düşük seviyeli) elektrik alanının; saçın tekrar çıkması üzerinde olumlu biyolojik etkileri olduğunu anlatıyor: “Bu yöntem, saçlı deride büyüme faktörlerini artırıcı, hücreler arası ve hücre içi kalsiyum ve magnezyum gibi maddelerin geçişini kolaylaştırarak saç metabolizmasını etkiliyor. Bu sayede saç dökülmesini önlüyor, hatta saçı geri kazandırıyor. Uygulamanın güvenilirliği ise son derece üst düzeyde. Öyle ki, 1 dakikalık cep telefonu ile konuştuğumuzda maruz kaldığımız enerjinin 50 binde 1’inden daha az bir manyetik alan etkisine kalınıyor. Dolayısıyla yan etkisi yok denecek kadar az.

Uygulama nasıl gerçekleşiyor

ETG uygulaması, ergonomik olarak tasarlanan bir koltuk ve üzerinde elektrotlar bulunan yarı küresel bir başlıkla yapılıyor. Enerji, başlığın içinde oluşan düşük seviyeli elektrik alanı ile pasif olarak kafa derisine iletiliyor. Bu elektrik alanı, küçük doku penetrasyonu ile kafa derisini uyarmak amacıyla kullanılan düşük frekanslı ve düşük yoğunluklu minik vuruş darbeleriyle oluşturuluyor. İşlem sırasında cihaz başlığı ile kişinin kafa derisi birbirine doğrudan temas etmiyor. Bu sayede uygulama nedeniyle herhangi bir ağrı ya da sızı yaşanmıyor.

Saçlar neden dökülür

Saç dökülmesi hem erkeklerde hem de bayanlarda sıklıkla rastlanan bir sorun. Saç dökülmesinin nedenleri birçok faktöre bağlı olabiliyor. Hormonal veya metobolizmadaki bir rahatsızlık, hastalık, stres, genetik rahatsızlıklar, saçlar için kullanılan ürünler saçların dökülmesinde etkili faktörler olabiliyor. Kanser gibi hastalıkların tedavisi sırasında saç dökülmesi görülebiliyor. Saç dökülmesinin sebebinin belirlenmesi için mutlaka bir uzman doktora başvurulması gerekiyor.

Güzelliğe davetiye

İsviçre’nin cilt bakımında uzman markası Transvital’in Profesyonel ekibi Türk kadınıyla tanışmak ve cildi hakkında konuşmak için Türkiye’nin her yerinden kadınları Tekin Acar Cosmetics mağazalarına davet ediyor. Transvital mirasının tartışılmaz reçetesi kalite, etkinlik ve güvenlik için aşağıdaki tarihlerden birinde randevu alabilirsiniz.

Tekin Acar Cosmetics uygulama günleri:
23 Şubat Samsun Yeşilyurt
24 Şubat Ankara Ankuva
25 Şubat Ankara Mesa
26 Şubat Ankara Armada
27 Şubat Ankara Ankamall
28 Şubat Ankara Panora
Yazının Devamını Oku

Daha enerjik olmanın ipuçları

20 Şubat 2009
Kışın tam ortasındayız. Vücudumuzun her zamankinden daha fazla enerji depolamaya ihtiyacı var. Bugünlerde kendinizi ne kadar formda hissederseniz, baharın ilk günlerine de o kadar sağlıklı ve zinde girebilirsiniz.

- Güne sabah uyandığınız andan itibaren enerjik başlayın. Çok tahıllı ekmeğin içerdiği karbonhidrat vücut ve beyin için tam bir enerji deposu.
- Anti-oksidan içeren besinler hem yorgunluktan hem olumsuz dış etkenlerden hem de zararlı UV ışınlarından koruyor. Bunlara bir kadeh kırmızı şarap ve çikolata da dahil.
- Her gün düzenli olarak 5 sebze ve meyve çeşidi yiyorsanız bağışıklık sisteminizi güçlendiriyorsunuz demektir. Pişmiş, çiğ, konserve ya da dondurulmuş tüm bu besinler kalp hastalıklarına, kansere, şişmanlığa ve diabete karşı oldukça etkili.
- Baharatlar hayatımızda önemli bir yere sahip; tabağımıza güneşi getiriyorlar ve yemeklerimize daha fazla lezzet katıyorlar. Muskat, beyin fonksiyonlarını düzenleyici, zencefil afrodizyak özelliği ile öne çıkıyor.
- Sigaranın ve kahvenin uyarıcı etkisi yanıltıcı. Kısa süreli enerjileri bir süre sonra yorgunluğa dönüşüyor. Tütün, organizmanın vitamin rezervlerini alt üst ediyor. Kendinizi zinde hissetmenin en iyi yolu günlük alınan C vitamini.
- Vücudumuz yorgun ise C vitaminine ihtiyaç duyuyor demektir. Bu vitamin bazı besinlerde doğal olarak bulunuyor. Kivi, böğürtlen, papaya, çilek, maydanoz, brokoli, yeşil biber. Ama dikkat! Taze sıkılmış meyve sularını anında tüketmek gerekiyor. Çünkü bir saat içinde vitaminlerini kaybediyorlar.
- Demir, hücrelere oksijen transportu dolayısıyla organizma için hayati önem taşıyor. Vücutta demir eksikliği yorgunlukla kendini gösteriyor. Doktorlar günde 20 mg demir alımının gerekli olduğunu belirtiyor. Tahıllar, kuru sebze, et, balık ve kuşkonmazda demir bulunuyor.
- Günün kalitesi bir önceki gecenin nasıl geçtiğiyle doğru orantılı. Yorgunluğun pençesinden kurtulmanın en basit yolu ılık bir banyo, akşam hafif yemek, yatmadan önce papatya çayı ya da ıhlamur içmek?

Bu kremler yaşlanma karşıtı

Doğal yaşlanma sürecinin yanı sıra stres ve zararlı dış etkenler de dışarıdan cildimize zarar veriyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen cildin kırışmasına engel olmak mümkün. Kozmetik markalarının yüksek teknolojiyle geliştirdikleri ürünler değişik içerikleri ve teknolojileriyle vücudun en büyük organından zamanın izlerini silmeyi başarıyor.

- Clinique’in yeni güneş korumalı nemlendirici bakımı “Superdefense SPF 25” cilt için gerçek bir kalkan görevi görüyor. Anti-stres teknolojisi cildin kendi doğal koruma ve yenileme mekanizmalarını active ediyor. Cildi erken yaşlanmaya karşı koruyor ve kırmızı yosunun içeriğindeki değerli etken maddeler sayesinde cildin erken yaşlanmasını engelliyor. Böylelikle cildin bağışıklık sistemini artırarak stres hormonlarını elimine ediyor. Sonuçta ciltteki kolajen ve elastin üretimi dengeleniyor, C ve E vitamini gibi anti-oksidanlarla serbest radikallare karşı savaş açılıyor.
- Lancome’un günlük bakımı “Primondiale”, kremsi tekstürü ve LSF 15 ile ilk kırışıklıklara karşı yüksek koruma sağlıyor. Kırışıklıkların oluşmasını engelliyor. Cilt anında pürüzsüzleşiyor ve ten kusursuz bir ışıltı kazanıyor.
- Shiseido’nun zengin içerikli günlük bakım kremi “Benefiance”, yaşlılığın ilk belirtileri kırışıklıklara karşı etkili. Çok yönlü bir koruma etkisi bulunan ürün cildi gün içinde kırışıklıkların oluşumundan, pigmentasyondan, kuruluktan ve dolayısıyla elastikiyet kaybından ve hücreleri zarar görmekten koruyor.
- Cilde daha fazla elastikiyet kazandıran başka bir günlük bakım kremi ise Estee Lauder serisinden “Resilience Lift Extreme Ultra Firming Creme SPF 15”. Yüksek teknoloji ürünü özel “ExtremeLift Complex“ ile daha gergin bir cilt ve sıkı yüz kontürü yaratmada etkili. Ayrıca yoğun içeriği kuru ciltlerin gerginlik hissini de azaltıyor.
- Elizabeth Arden’ın tek dozluk pratik “Ceramide” kapsülleri hem cildin genel anlamda temizliğini hem de yapısını ortaya çıkarıyor. Ayrıca cildin doğal kolajenini desteklerken gergin ve elastik bir görünüm kazanmasını sağlıyor. Sonuçta ince çizgiler ve kırışıklıklar belirgin bir şekilde azalıyor.

Saçlar havada

Defilelerden en yeni saç trendlerini kendinize uygulamak için ince uçlu tarağınızı, firketelerinizi ve saç spreyinizi hazır tutun. Özellikle Fendi’nin 2009 yaz sezonunda öne çıkan “undone” (yapılmamış saç) trendinde uygulama sadece krepe ve sabitleme ile sınırlı. Bu saçın mükemmel bir modele dönüşme hikayesi ise oldukça basit: Temel olarak klasik bir topuz uygulaması baz alınıyor. Saç yukarıya toplandıktan sonra saçlardan bazı tutamlar dışarıya çıkarılıyor ve saç maşası ya da fırçayla şekillendiriliyor. Topuzun sıra dışı görünümü için ise volüm, renk ve bakım türleri öne çıkıyor.

Kışın karamsarlığından kurtulun

Kış mevsiminde birçoğumuz kendimizi çoğunlukla yorgun, bitkin ve hüzünlü hissederiz. Televizyonun karşısında kısa şekerlemelerin iyi geldiğini düşünürüz. Aslında bunlar soğuk günlerin korkulan semptomlarıdır. Ama üstesinden gelmenin yolları da var.
Gündüzler kısalıyor, depresyon daha çok kadınları buluyor. Araştırmalar kendimizi kötü hissetmemizin nedenini bu mevsimde gün ışığının azalmasına bağlıyor. Beyin de reaksiyon olarak melatonin hormonunun üretimini azaltıyor. Uyku hormonu da vücudun biyolojik saatini alt üst ediyor.
Hareket etmek kış günlerinin üstesinden gelmenin en kolay yollarından biri. Öğle yemeği molasını bilgisayarın başında geçirmek yerine, temiz havaya çıkmayı yeğleyebilirsiniz. Hatta küçük bir alışveriş kaçamağı bile yapabilirsiniz.
Bu dönemde hiç olmadığı kadar kendi rahatınızı düşünmelisiniz. Kendinize hafta sonu için evde bir wellness programı hazırlayabilirsiniz; nemlendirici bir yüz maskesi, manikür, rahatlatıcı bir banyo ya da bir güzellik salonunda yaptıracağınız bir masaj aynı zamanda sizi rahatlatacaktır. Gün içinde yapacağınız 20 dakikalık bir uyku kaçamağı da mucizeler yaratabilir. Ama geceleri de uykunuzu yeterince aldığınıza emin olun. Uzun parti gecelerinden, alkolden ve sabahın kör karanlığında sinir bozucu saat alarmından mümkün olduğunca kaçının. Eğer sabah erken uyanıyorsanız, akşamları aynı saatlerden yatmaya özen gösterin.

Yeniden doğmuş gibi hissetmek için

Sinemaya gitmek, sevgilinizle mum ışığında romantik bir akşam yemeği, arkadaşınızla çıktığınız alışveriş turu ya da enteresan bir tiyatro oyunu... Tüm bu aksiyonların amacı düşüncelerinizi başka bir yere yönlendirmek için. Her ne kadar başlangıçta zorlacak olsanız da kısa sürede tadını çıkacağına eminiz. Yaşasın spor...
Eşofmanlarınızı giyin, mayonuzu yanınıza alın ya da sevgilinizle bir dans dersine katının. Hangi sporu tercih ederseniz edin her hareket o meşhur mutluluk hormonu endorfini harekete geçirmeye yetecektir. Bu kış yepyeni bir çehreye bürünmeye ne dersiniz? Yeni bir saç modeli, yeni gardırop, trendi aksesuvarlar. Renk kullanma konusunda cesur davranın. Bu sezon tasarımcılar da bizim mutluluğumuza mutluluk katacak renkler kullanıyorlar zaten.
Yazının Devamını Oku

Kusursuz güzellik enerjisi: YAĞLAR

14 Şubat 2009
Hava sıcaklığı giderek düşüyor, cildimiz de tıpkı bezelye tanesi üzerinde yatan prenses misali olumsuz hava şartlarına kuruluk ve kaşıntıyla reaksiyon gösteriyor. Bunu da sanki daha etkili ve yoğun içerikli bir bakıma gereksinim duyuyormuş gibi belli ediyor. Aslında ihtiyacı olan tam da her zamankinden daha hassas ve yoğun bir bakım. Zeytin, jojoba, badem ve avokado gibi değerli yağlar içeren yeni kozmetik ürünleri bu durumda tüm ciltlerin kurtarıcısı.

Vücut yağları: Banyo ya da duş sonrasında ince bir tabaka halinde hafif nemli vücudunuza sürün. Vücut yağları cilde çok çabuk etki ediyor, bakım yapıyor ve cilt yüzeyinde sıcak bir film tabakası oluşturuyor.
Yağ banyosu: Eğer kuru bir cilde sahipseniz, kendinizi bu uygulamayla güvende hissedebilirsiniz. Cilt üzerindeki yağ filmi sayesinde nem uzun süre korunuyor. Banyo sonrasında hafifçe kurulayın. Artık yeniden kremlenmenize gerek yok.
Duş yağları: Banyo yapmaya zamanınız yok, dolayısıyla kremlenmeye de? O zaman duş yağları tam size göre. Cildin aşırı yağlanmasını önlüyor, kaşıntıyı engelliyor ve cildin yeniden pürüzsüz ve kadifemsi dokusuna kavuşmasını sağlıyor.
Yüz yağları: Cildi olumsuz hava koşullarına karşı koruyor. Ekstra kuru ciltlerin bile bir sünger gibi emdiği yüz yağlarını makyaj öncesinde değil akşam cilt temizliğinin ardından uygulamalısınız.

Kendiniz yapın
Tuz ve yağ peelingi

Bir avuç iri deniz tuzunu bir miktar zeytinyağıyla karıştırın. Hem ellerinizi hem de tüm vücudunuzu hatta yüzünüzü bu karışımla ovalayın. Ardından ılık suyla temizleyin. Aynı yöntemi haftada bir tekrarlayabilirsiniz.

Anti-stres yüz yağı

Aynı zamanda hem bakım yapıp hem rahatlatan yüz yağı için 8 damla sandal ağacı ve lavanta yağını karıştırın. İçine 4 damla sardunya ve 50 ml jojoba yağı ekleyin. Buzdolabında saklayın.

Cildin “tatlı” günahı

20’li yaşlarla birlikte doğa bize yüzümüzü hediye ediyor. 30’larla birlikte hayat onu şekillendiriyor. Cildimizin 50 yaşında nasıl görüneceği ise tamamen bize bağlı. Tüm bu bilgiler tamamen bilimsel verilere dayandırılıyor. Cildimizdeki kırışıklıkların çoğundan genlerimiz değil tercih ettiğimiz yaşam stilimiz sorumlu. Güneş ve sigaranın yanı sıra bilimadamları son yıllarda glikozu da mercek altına almış durumda. Bundan yaşlanmayla birlikte hem vücutta hem de ciltte bağ dokusu liflerinin “şekerlenmeye” başlaması gösteriliyor. Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?
Vücudun değerlendiremediği şeker üretimi protein liflerinde depolanıyor ve kalınlaşmaları cildin elastikiyetini azaltarak hücre fonksiyonlarına zarar veriyor ve zaman içinde cildin kendini yenileme sürecini ortadan kaldırıyor. Bu durumda alınabilecek en acil önlem sağlıklı beslenmek ve mümkün olduğunca şekeri, güçlü ve kompleks karbonhidratı en aza indirgemek.
Ancak tüm bunlara karşın bilimadamları şekeri kremlerin içine sokmayı başardı: Üstelik cilt yaşlanmasına karşı bir silah olarak?
Chanel’in hücre biyololojisi laboratuvarlarında 200 yılında yapılan bir araştırma sonucu?.

Hala sivilcelerinizden kurtulamadınız mı

Spot: Sivilce sorunu maalesef her zaman ergenlik döneminin bitmesiyle birlikte sona ermiyor. 20’li yaşlarındaki birçok genç kadın siyah noktalarından ve sivilcelerinden yakınmaya devam ediyor. Peki onları kontrol altına almak nasıl mümkün olacak? İşte cevaplar?

1- Çinkoyla cilt temizliği: Sivilce ve siyah noktaları önlemenin en temel kurallarından biri doğru cilt temizliği olarak öne çıkıyor. Ancak böylelikle bu iki soruna neden olan ciltteki aşırı yağlanmayı önlemek mümkün. Gözenekleri tıkayan ölü deri hücrelerinde kurtulmadığını sürece sivilcelerden ve siyah noktalardan da kurtulmak söz konusu değil. Özellikle yetişkinlerde görülen sivilcelenme için ise yüzeyde koruyucu bariyer oluşturmaya yardımcı temizlik ürünleri kullanmak şart. Çünkü akne oluşumuna neden olan maddelerin cilde dışarıdan saldırmaları oldukça kolay. Bu yüzden cilt temizleme ürünlerinin içinde bisabolol gibi cildi rahatlatıcı, çinko gibi anti bakteriyel etkili ve salikasit gibi sertleşmesini önleyici maddeler de bulunuyor.
2- Meyve asitli peeling: İster ergenlikte ister daha sonra, sivilce oluşumunda yağ bezlerinin salgılanmasındaki aksaklık sorumlu. Artan yağ üretimiyle bazı bakteriler oluşuyor ve ciltte iltihaplanmaya neden oluyor. Bu yüzden cildi, epidermis tabakasında bulunan ve birbirine yapışan keratizonitlerden uzak tutmak gerekiyor. Bunu önlemek için meyve asitli peeling uygulamaları yardımcı oluyor. Ölü deri hücrelerini yüzeyden arındırırken aynı zamanda bakım yapıyor ve cildi nemlendiren maddelerin katmanlara inmesini sağlıyor. Beyaz kilin cildi gereksiz yere kurutmadan matlaştırıcı bir etkisi bulunuyor. Bisabolol ve termal sular da enfekte olmuş cildi rahatlatıyor. Yumuşak peeling uygulamalarını normal ciltlerde haftada iki-üç kez uygulamak mümkün. Hassas ciltlerde ise iki uygulama yeterli oluyor.

Saçlarda sezonun “hit” trendleri

Uzun zamandır saç stilleri de en az moda kadar önem kazanmış durumda. Bu sezon saçlar hafif bukleler, tamamen düz, süper kısa ya da ihtişamlı modellerle sahneye çıkıyor.
Yazının Devamını Oku

Sevgililer Günü’nde en özel buluşma

13 Şubat 2009
Yarın büyük gün! Sevgilinizi şaşırtmak için zamanınız var. İşte, bu günde kendinizi seksi, güvenli ve baştan çıkarıcı hissetmenizi sağlayacak küçük ipuçları...

PROFESYONEL BAKIM

Cebinize fazla dokunmayacaksa bugün için bir güzellik merkezinden cilt bakımı randevusu alabilirsiniz. Cilt temizliği ve rahatlama masajı yeterli olacaktır. Ertesi gün cildinizin ne kadar aydınlık ve taze göründüğüne siz de şaşıracaksınız.

SU SAĞLIKTIR

Cilt sorunlarınız olsun ya da olmasın su güzelliğin temel kaynağı. Nemlendiriyor, toksinlerden arındırıyor hatta ilk kırışıklıkları bile erteliyor. Bu yüzden günde en az 2 litre su tüketmeye gayret göstermek gerekiyor. Sadece buluşma günü öğleden sonra itibariyle su içimini azaltabilirsiniz. Aksi halde sıkça özür dileyerek yanından ayrılmak zorunda kalabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Bahar yorgunluğuna doğru beslenerek elveda

7 Şubat 2009
Bahar yorgunluğu vücudumuzu nasıl etkiliyor

Nem düzeyindeki artış; solunum yollarında ödem, akciğere giden oksijen miktarının azalması, terleme fonksiyonun bozulması nedeniyle vücut toksinlerinin atılımının engellenmesi ve vücudun nem dengesinin bozulması sorunlarına yol açıyor. Vücut da tepki olarak oksijen miktarındaki azalmanın olumsuz etkilerinden kurtulmak için genel olarak damar sisteminde spazm (büzülme) yaratıyor.
Damar sisteminde oluşan spazm sonucunda;

Baş dönmesi, denge kaybı, halsizlik ve yorgunlukta artış

Hipertansiyon ve kalp krizlerinde artış

Yazının Devamını Oku

Dudaklar bu yaz pembe tonlarında

6 Şubat 2009
Ünlü markaların 2009 yaz koleksiyonlarını sergiledikleri moda başkentlerinde, makyaj renkleri de olabildiğince canlı tonlarıyla karşımıza çıkıyor.

Bu yaz özellikle dudaklar pembenin tüm varyasyonlarıyla dikkat çekiyor. 

Pembenin tüm tonları bu yaz makyaj çantalarımızda yerini alıyor. Tabii özellikle de rujlarda bu rengin yansımaları mevcut. 80’lerin yıldızı, geçen yıllarla birlikte eski imajını kaybetmiş, tasarımcıların unuttuğu bir renk haline gelmişti. Oysa baharın yaklaşmasıyla birlikte özellikle podyumlarda yeniden canlanıyor. Örneğin, Hüseyin Çağlayan’ın 2009 yaz defilesinde pembenin ağırlığı yoğun olarak hissedildi.
Bunları biliyor muydunuz
· “Pink” kelimesinin kökeni aslında Hollanda’ya dayanıyor. Pembe yapraklı karanfil bitkisi, orada küçük göz anlamına gelen “pinck oogen” olarak adlandırılıyor.
· Pembe dudaklar, kesinlikle tüm dikkatleri üzerinde topluyor. Bu yüzden rengi çok titiz bir şekilde uygulamak önem taşıyor. Bizim tavsiyemiz: Rujunuzu sürmeden önce dudaklarınızı bir dudak kalemi yardımıyla çerçeveleyin, ardından rujunuzu uygulayın.
· Pembe zor bir renk olduğu için makyaj sırasında renk kombinasyonlarına dikkat edin. Dudak kalemi ve ruj her zaman aynı tonlarda olmalı!
· Makyajınızın abartılı olmaması için gözlerinize ve yanaklarınıza başka renk uygulamayın. Kirpiklere yoğun bir siyah maskara yeterli olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Cilt bakımı hakkında doğru bilinen YANLIŞLAR

24 Ocak 2009
Yaşınız ve cilt tipiniz ne olursa olsun harika bir cilde kavuşmanız mümkün...

Tek yapmanız gereken, doğru ürünleri bulmak ve düzenli olarak uygulamak. Ama önce gelin beraber cilt bakımıyla ilgili doğru olarak bilinen yanlışlara bir göz atalım.

YANLIŞ 1

Harika bir cilde sahip olmanın yolu doğru genlerden geçer, sonradan elde edilemez

Güzellik, zamansız ve ulaşılabilirdir. Mümkün olan en harika cilde kavuşmanın yolu, temizleme, arındırma ve nemlendirmeye dayalı, günde iki kez olmak üzere düzenli yapılan cilt bakımı ile birlikte cildin özel ihtiyaçlarına uygun tamamlayıcı ürünler kullanmaktan geçiyor.

YANLIŞ 2

Sabun kullanmak cildimi kurutur

Yazının Devamını Oku

Yılbaşı gecesi mükemmel görünün

29 Aralık 2008
Makyajdaki rafine renk karışımları ve değerli metallerin kusursuz ışıltısı sayesinde, 2009 yılına yüksek karatlı bir görünümle girebilirsiniz!

SEKSİ SİNYAL:
Parlatıcıyla göz alıcı hale getirilen ve tüm dikkatleri üzerinize toplamanızı garanti eden dudaklar, makyajınızın odak noktası... Sezonun trend rengi yeşille aydınlatılmış gözler, aynı tonlardaki bir eye-liner'la daha da etkili hale getirilebilir. Göz çevresi ise yumuşak, mat bir kahve tonuyla gölgelendirilebilir. Bu uygulamaya en çok yakışacak allık tonu ise belirgin olmayan bir bakırdır.

PEMBE ETKİ: Makyaj paletindeki pembe ve gümüşün birlikteliği, özel gecede gerçek bir diva yaratabilir! Göz kapaklarının üzerine sürülen gri nüansları,
heyecan verici bir dumanlı göz efekti yaratacaktır. Üzerine uygulanan pembe farla da söz konusu etkiyi artırmak mümkündür. Bu arada, makyajda kullanılan allığın da aynı tonlarda olması gerektiğini unutmayın. Siyah maskarayla belirginleşen gözler, aynı zamanda gümüşle parlak bir görünüm kazanır. Fuşya tonlarında bir rujla pembenin makyaj üzerindeki derinliği artırılabilir.

ALTIN 60'LAR:
Makyajın yoğunluğunu, göz kapaklarının koyu tonlarla vurgulanması ve göz çevresi ile kirpik kontürleri öne çıkarıyor. Göz kapakları, altın efektli bejle parlıyor ve ton göz kuyruğuna doğru giderek koyulaşıyor. Göz kalemine paralel olarak, ince bir çizgi halinde altın
tonlarındaki eye-liner'ın da varlığı hissediliyor. Açık tonlardaki dudaklar,

Yazının Devamını Oku