Nilgün Tekfidan Gümüş

Meryem Ana feminist ol

20 Ağustos 2012
Nadya, Katya ve Maşa. Dünya günlerdir onların hikâyesiyle çalkalanıyor. Moskova’da bir katedralin mihrabında “Meryem Ana, feminist ol, bizi Putin’den kurtar” diye şarkı söyledikleri için hapis cezası alan punkçu kızlarla.

TAKVİMLER 21 Şubat’ı gösteriyordu. Tam da Başbakan Vladimir Putin’in başkanlık koltuğunu Dmitriy Medvedev’den devralmaya hazırlandığı 4 Mart seçimleri öncesiydi.

Nadejda Tokolonnikova (22), Marina Alyokhina (24) ve Yekaterina Samutseviç(30), Moskova’daki Kurtarıcı İsa Katedrali’ne daldılar. Ortalıklarda kimsecikler yoktu. Başlarında renkli kayak maskeleri, ellerinde gitarlarla
başladılar söylemeye.

ŞARKININ hedefi yıllardır ülkeyi istediği gibi yöneten Putin, Ortodoks Kilisesi ve bunların girift ilişkileriydi. “Patrik Gundayev (Kiril), Putin’e inanıyor / Lanet olası, Tanrı’ya inansana” sözleriyle kiliseyi çınlatıyorlardı.
Arada da o nakaratı tekrarladılar. “Bakire Meryem, Tanrı’nın Anası, protestoda bizimle/Bakire Meryem, feminist ol, bizi Putin’den kurtar.”
Eylem bir dakika sürdü ya da sürmedi. Ama en çok tepki çeken sanırım Ortodoks Kilisesi’ne Putin’i kastederek “Tanrı’nın pisliği” demeleri oldu.

KLİP birkaç gün sonra internete sızdığında kıyamet koptu. Şarkı izlenme rekoru kırıyordu. Gösterinin amacı “Tek adam Putin’in” baskıcı rejimine eleştirmek, buna dikkat çekmekti.

Yazının Devamını Oku

Felaket senaryosu

13 Ağustos 2012
Sarin bir çeşit sinir gazı. Buhar ya da sprey gibi dağıtılır. Kusma, kramp, kasılma, baş dönmesi ve bulanıklıkla kendini gösterir, boğulma hissi yaratır. Özellikle gözlerle teması halinde kas spazmına yol açarak saniyeler içinde öldürür.

VX, sarine göre daha kalıcı bir kimyasal ajan; toprağa, suya bulaştığında temizlenmesi günler alır. Sarımtırak renkli, kokusuz, motor yağı görünümdedir. Sağlık üzerindeki etkileri sarin gazıyla hemen hemen aynıdır.
Hardal gazı ise literatürde sinsi kimyasal silah olarak geçer. Çünkü maruz kalındıktan 4 ile 24 saat sonra etkilerini göstermeye başlar. Gözleri, cildi ve akciğer dokularını kavurur. Sonuçları ölümcül olabilir.

***

MALUM Suriye geçtiğimiz günlerde ‘Suriye dış saldırganlıkla karşı karşıya kalmadığı sürece kimyasal ya da biyolojik silah kullanmayacak” diye açıklama yaptı. İlk kez bu silahları kabul eden tehditten geri adım atmaya çalıştılar.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın son Türkiye ziyareti bu tehlikenin hiç de yabana atılmadığını gösteriyor.
Clinton ziyaretinde bir dizi kararlar alındı. Buna göre Suriye’deki olası senaryolar için iki taraf çalışma grubu oluşturacak.
Suriye krizinin sona erdirilmesi için istihbarat, askeri ve siyasi çözüm geliştirmeye çalışacaklar. Ele alınacak kötü senaryolardan biri ise kimyasal saldırı olması halinde nasıl yanıt verileceği.

***

Yazının Devamını Oku

Daha kaç can gerek

6 Ağustos 2012
Bir ülkeye, bir terör örgütüne kaç şehit yeter?

Hani hep Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü için örnek gösterilen IRA terör örgütü mesela? Kaç cana mal olmuştur biliyor muyuz?

Kuzey İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlığı için mücadele veren terör örgütünün 1960’lardan 2000’lerin başına kadar süren eylemlerinde ölü sayısı 1.800 olmuş. Bunlardan yaklaşık 650’si sivil.

Ya İspanya’nın Bask bölgesinde ayrılığı için mücadele eden ETA terör örgütü? Geçen yıl kalıcı ateşkes ilan eden ETA eylemlerinde hepi topu 820 kişi ölmüş.

* * *

HEPİ topu dediğime bakmayın.

Yazının Devamını Oku

İkon şehir İstanbul

30 Temmuz 2012
Olimpiyat ruhu tarihte kalmış meğerse. Oyunlar başladı ama silahlar susmadı.

Londra, cuma akşamı etkileyici ve çok farklı bir törenle 2012 Olimpiyat oyunlarının açılışına ev sahipliği yaparken tüm dünyanın gözleri önünde Suriye’nin Halep’i, tanklarla tüfeklerle yüzleşiyordu.

Suriye’de özellikle PKK’nın uzantısı olan PYD’nin Kuzey’de bazı yerleşimleri kontrol altına alması nedeniyle zor bir sınavla karşı karşıya olan Türkiye ise mesaisinin bir kısmını 2020 Olimpiyatları’nı İstanbul’a getirebilmeye ayırmıştı.

***

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın olimpiyat lobisi yapmak üzere üç günlüğüne Londra’ya yaptığı ziyaretten bahsediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı dolayısıyla büyük hedefler koyan AK Parti Yönetimi, belli ki, Olimpiyatları İstanbul’a getirerek bu dönemi taçlandırmak istiyor. Erguvanlar kentinin bu kez iki rakibi var. Daha önce ikişer kez bu oyunlara ev sahipliği yapmış olan Tokyo ve Madrid.

Yazının Devamını Oku

Arakan diye bir yer

23 Temmuz 2012
Birkaç gündür sosyal medya kırılıyor. Twitter’ın Türkiye trend topiklerinin başında “Arakan diye bir yer var” şeklinde bir başlık en çok konuşulanlar arasında.

Bugün size Arakan denilen o coğrafyayı ve yaşananları anlatacağım, bir de uyarım olacak.

MYANMAR. Yıllarca Birmanya diye geçen sonra bir ara Burma diye bildiğimiz ülke. Bangladeş, Çin, Laos ve Tayland arasında sıkışmış, bir ucu Bengal Körfezi’ne açılıyor.
Arakan diye anılan yer de 50 milyon nüfuslu Myanmar’ın Bengal Körfezi’ne bakan sahil şeridindeki eyalet. Şimdilerde burası Rakhine diye biliniyor. İşte bu eyalette son dönemde Budist çoğunluğun, Rohingya diye adlandırılan Müslüman azınlığa yönelik tedhiş ve zulmünde artış söz konusu. Budistlerin, vatandaşlık hakkı bile verilmeyen Müslümanları köle gibi kullandığı, kadınlara tecavüz edildiği, hatta çocukların topluca yakıldığı anlatılıyor.

* * *

CUNTA, kısa bir süre öncesine kadar ülkeyi demir yumrukla yönettiği için kapalı bir kutu Myanmar aslında.
Öte yandan demokratikleşme yolunda attığı adımlar sayesinde Devlet Başkanı Thein Sein ile Batı arasında bir bahar havası yaşandığı da su götürmüyor. 20 yılı aşkın bir süredir ev hapsinde tutulan muhalefet lideri Bayan Aung San Suu Kyi’nin geçen yıl salıverilmesi bu yakınlaşmaya daha da katkıda bulundu.
Batı’nın yaptırımlarından ötürü Çin’in arka bahçesine dönüşen Myanmar, yeni yeni Avrupalı, ABD’li girişimcilerle tanışıyor.

Yazının Devamını Oku

Almanya’da neler oluyor

16 Temmuz 2012
KIYAMET. Bu defa Alman istihbaratında kopmuşa benziyor.

Çünkü 8 Türk, bir Yunan ve bir Alman polisi öldüren neo-Nazi çetenin ortaya çıkmasından aylar sonra bir haftada üç istihbarat başkanı apar topar istifa etti. Hem de görünürde eften püften bir nedenden ötürü.

KONFETİ. Evet yanlış okumadınız. Skandalın ortasında bir öbek kirli konfeti bulunuyor. Nasıl olduğuna geleceğim. Önce geçen kasım ayına dönelim. Tarihler 11.11.11’i gösterdiğinde Almanya’da pek çok kişi karnaval başlangıcının heyecanını yaşıyordu.
Ancak, medyaya düşen bir haber bomba etkisi yaptı.
Almanya’da Türk esnaf cinayetlerinde kullanılan ‘Ceska’ model silah, kundaklanmış bir evde bulunmuştu. Seri cinayetlerin ardında kısa adı NSU olan Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü diye bir neo-Nazi çete olduğu anlaşılmıştı.
İşte bu açıklamadan bir gün sonra iç istihbarattan sorumlu Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın Köln’deki Bürosu’ndaki bazı belgeler apar topar imha edilmiş. Gizli kayıtlar, bir anda katur kutur doğranıp, Almanların tabiriyle konfeti olmuş.
Şimdi aylar sonra ortaya çıkan bu. İstifalar da bundan.

SIR. Belgelerde neler olduğuna gelince. Rennstein operasyonu denilen, 1997-2003 yıllarında ülkenin doğusundaki Thüringen eyaletindeki neo-Nazilere yakın istihbarat muhbirlerinin telefon görüşmeleriyle ilgili kayıtlar bunlar. Thüringen, aynı zamanda Türkleri öldüren biri kadın, ikisi erkek Zwickau çetesinin yıllarca gizlendiği eyalet olması açısından da önemli.

Yazının Devamını Oku

268 rakımlı tepe

9 Temmuz 2012
Tevazu ve mütevazı. Arapça kökenli iki kelime. Biri alçakgönüllü olma hali, diğeri ise alçakgönüllü kişi için kullanılır.

İşte Çamlıca’ya cami yapması söz konusu olan mimar Hacı Mehmet Güner ile yapılan röportajı okuduktan beri sorup duruyorum. Mütevazılık ve tevazu, üç büyük dinin de mensuplarına salık verdiği erdemler değil midir?
Cami yapma gibi bir işe soyunan bir mimar nasıl olur da “Proje büyüklük olarak çok iddialı. Ecdadın yaptığından da geniş kubbe kullanacağız. Minareleri en yüksek cami olacak. Medine-i Münevvere’yi (105 metre) bile geçeceğiz. Minimum 6 minare olacak ama bir sürpriz de olabilir” diye bir meydan okuma içinde olabilir? Doğrusu şaşıp kalıyorum.

* * *

Binlerce yıldır dünyanın çeşitli yerlerinde hükümdarlar ve elitler, çeşitli eserlerle dönemlerine iz düştüler.
Roma’da Kolezyum, Atina’da Akropolis, Mısır’da piramitler, İstanbul’da Ayasofya, Hindistan’da Tac Mahal, Vatikan’da St.Piyer Kilisesi, Fransız devriminin 100’ün yılı kutlamaları çerçevesinde Paris’e inşa edilen Eyfel Kulesi ve daha çoğu.
Yine 20’nci yüzyılın başında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinin 710 rakımlı Corcovado tepesine inşa edilen 30 metre yüksekliğindeki Kurtarıcı İsa heykeli de bu anlamda dikkat çekicidir.

* * *

Modern zamanlarda da bu çağa iz bırakma merakı devam etti, ediyor. Mesela ABD başkanlarının görev sonrasında kendi isimlerini taşıyan vakıf ve müze kurmaları gelenektendir.

Yazının Devamını Oku

Yeni medya ve biz

2 Temmuz 2012
Hürriyet olarak dinamik bir dönemden geçiyoruz.

Klasik habercilikle yetişen bizler, bir yandan web ve tablet gibi dijital mecralara adım atarken, eskiyle yeniyi bütünleştiriyoruz.

* * *

Gazetelerin nesli mi tükeniyor? Kağıdın son kullanma tarihi mi geldi? Dijital medya, mürekkebi yutacak mı? Sosyal medya, haberciliği bitirir mi?
Dünya medyası bir süredir içten içe bunu tartışıyor. Hürriyet’te yaşanan süreç, bize özgü değil. Dünyanın önde gelen gazeteleri böyle bir dönemden geçti, geçiyor ya da geçirmeye hazırlanıyor.

Uluslararası basında gün geçmiyor ki, konvansiyonel habercilikten, dijital medyaya dönüşümle ilgili bir haber çıkmasın. Mesela geçtiğimiz günlerde uluslararası medya açısından önemli gelişmeler yaşandı.

* * *

Avustralyalı

Yazının Devamını Oku