Nilgün Tekfidan Gümüş

ABD’deki süreç Türkiye’yi nasıl etkiler

20 Aralık 2019
◾ ABD’de Başkan Donald Trump’a yönelik azil suçlamalarının kabul edilmesi ne anlama geliyor?

ABD’de 2020 seçimleri öncesinde Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti arasında büyük bir kapışma yaşanıyor. Demokratlar, Rusya’nın 2016 seçimlerine Donald Trump lehine müdahale ettiği yönünde soruşturmadan umduğunu bulamadı. Ancak, eylül ayında Trump’ın Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’ye rakibi Joe Biden ve oğlunu soruşturması için baskı yaptığının ortaya çıkması Demokratlara ihtiyaç duydukları mühimmatı sağladı. Ve önceki gün Temsilciler Meclisi genel kurulunda Trump’a yönelik görevini suistimal etme ve Kongre’nin işleyişini engelleme suçlamaları kabul edildi.

ÖNGÖRÜLMEZ HAMLELER

◾ Trump’ın başkanlık koltuğunu kaybetme olasılığı var mı?

Temsilciler Meclisi kararının ardından Trump, azil iddianamesi çerçevesinde Senato’da yargılanacak. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın liderlik edeceği yargılamada, senatörler jüri görevi yapacak. Demokratlar teferruatlı, Cumhuriyetçiler ise hızlı bir yargılamadan yana. Senato’da Trump’ın Cumhuriyetçileri çoğunlukta. Cumhuriyetçi Parti’nin 53, Demokrat Parti’nin ise 47 üyesi var. Trump’ın görevden alınabilmesi için de en az 67 oy gerekiyor. Bu durumda en az 20 Cumhuriyetçi üyenin Trump aleyhine karar vermesi gerekiyor ki, Senato’da bu pek mümkün gözükmüyor.

◾ ABD’deki azil süreci dünya politikasını nasıl etkiler?

Yargı sürecinden çok büyük sürpriz olmazsa Trump aleyhine bir karar çıkması beklenmiyor. Ancak oturumlarda tercih edilecek usül ve üslubun uluslararası politikaya da yansımaları olabilir. Özellikle yargı sürecinin uzaması, bunun siyasi bir kozlaşmaya dönüşmesi halinde öngörülmez Trump’tan öngörülmez hamleler gelebilir. Bunlar Senato’daki destekçilerini memnun edecek hamleler olabileceği gibi, dikkati başka yöne çekme adına atılan adımlar şeklinde de olabilir.

OLASI ETKİLER NE OLUR

◾ Türkiye’ye bir etkisi olur mu?

Yazının Devamını Oku

Türkiye oyunu nasıl bozdu

13 Aralık 2019
LİBYA Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile kasım ayı sonunda imzalanan anlaşmayla Türkiye, dışlanmak istediği Doğu Akdeniz’de komşu ülkelerin hesaplarını bozmuşa benziyor.

Muhatap ülkelerin bu kadar tepki göstermesinden de bu anlaşılıyor.

Türkiye ve UMH, Akdeniz’de Türkiye’nin güneybatısından Libya’nın kuzeydoğusuna uzanan 29.9 km genişliğinde bir hat çekerek deniz yetki alanı olarak belirledi. Ve Yunanistan’ın Girit Adası’nın güneydoğusunda kalan bir bölgede Libya ile Türkiye arasındaki deniz sınırı çekilerek önceki gün de Birleşmiş Milletler’e bildirim yapıldı.

Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK), Mısır ve İsrail kendi aralarında zengin hidrokarbon yataklarının bulunduğu tahmin edilen bölgede doğu Akdeniz’de paylaşım ve işbirliği sağlayacak adımlar atarken bir yandan da Akdeniz’e en uzun kıyısı bulunan ülkelerden Türkiye’yi masadan dışlıyordu.

BORU HATTINA SET

Türkiye ise peş peşe yaptığı hamlelerle Doğu Akdeniz’de elini kuvvetlendirdi. Önce askeri gücünü sahaya sürerek yabancı şirketlerin Rum Kesimi’nin tek taraflı parsellediği tartışmalı bölgelerde sondaj yapmasını engelledi. Sonra Yavuz ve Fatih sondaj gemileriyle Barbaros sismik gemisini savaş gemileri eşliğinde bölgeye sevk ederek kararlılığını ilan etti.

Libya ile yapılan anlaşma bu kararlılığı bir adım daha öteye götürürken diğer ülkelerin doğalgazı denizaltından Avrupa’ya ulaştırma planının önüne de set çekilmiş oldu. Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail, doğu Akdeniz’de özellikle İsrail ve Mısır açıklarında keşfedilen büyük doğalgaz kaynaklarını, en kısa yol olan Türkiye’yi devre dışı bırakarak Akdeniz altından boru hattıyla Avrupa’ya ulaştırmayı planlıyordu.

Şimdi 2 bin km uzunluğunda olması planlanan bu EastMed boru hattının her hâlükârda Türkiye ile Libya UMH’nin ilan ettiği deniz yetki alanı bölgesinden geçmesi gerekiyor. Bu durumda bölge ülkeleri ya Türkiye’den onay alarak ya da Ankara’yı müzakerelere dahil ederek ilerleyebilecektir.

DİĞER AKTÖRLER KİM

Yazının Devamını Oku

NATO'nun sonu mu

29 Kasım 2019
NATO tartışması nereden çıktı?

4 Aralık tarihinde Londra’da yapılacak zirvede NATO 70’inci yılını kutlayacak. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçtiğimiz haftalarda İngiliz Economist dergisine verdiği röportajda ‘NATO’nun beyin ölümü yaşanıyor’ şeklindeki yorumu büyük bir tartışma yarattı. Zirve işte bu tartışmaların gölgesinde gerçekleşecek.

Macron niye bu çıkışı yaptı?

ABD Başkanı Donald Trump, Washington’un NATO’da hem askeri, hem de maddi anlamda fazla külfet altında olduğunu söyleyerek diğer NATO ülkelerini daha fazla yük paylaşımına teşvik ediyor. Öte yandan Trump’ın NATO ile istişare etmeden Türkiye’nin Suriye’de sınırötesi operasyonuna yeşil ışık yakması ve bu ülkeden asker çekme kararı belli ki Macron’u kızdırmış durumda. Nitekim Macron gerekçe olarak bunu gösteriyor.

Diğer Avrupa ülkeleri ne diyor?

İngiltere ile AB, sancılı bir ayrılma sürecinin içinde. Almanya, 2021’de başbakanlığı bırakacak Angela Merkel sonrası döneme hazırlanıyor. Merkel’in önceki gün yaptığı açıklamaya göre Avrupa, mevcut durumda kendisini tek başına savunacak güce sahip değil, bu nedenle “Bu transatlantik ittifaka ihtiyacımız var” diyor.

ÇOK KUTUPLU DÜNYA

Fransız liderin hedefi ne?

Macron

Yazının Devamını Oku

Zirvenin artı ve eksileri

15 Kasım 2019
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile önceki akşam Washington’da yaptığı görüşmenin, yabancı basında çıkan yorumlardan dünya tarafından yakından takip edildiği anlaşılıyor.

İşte o görüşmeden öne çıkanlar...

EN OLUMLU SÖZ:  Basın toplantısının en dikkat çeken unsurlarından biri Trump’ın Erdoğan’a yönelik sıcak tavırları oldu. Geçen ay Erdoğan’a yolladığı skandal mektupla Türk kamuoyunun da tepkisini çeken Trump, bu kez “Onun büyük hayranıyım” diyerek iki lider arasındaki dostluğa vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise o mektubun kendisine iade edildiğini aktardı.

EN KRİTİK CÜMLE: Erdoğan, terör örgütleri PKK/YPG, FETÖ ve DEAŞ ile mücadele konusunda Türkiye’nin tezlerini aktarırken Trump daha genel bir tonda konuşmayı tercih etti. Zirvenin en kritik cümlesi ise Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemiyle ilgili sözler oldu. Trump, S-400’ler için “Çok büyük zorluk oluşturuyor, umarız bunu düzeltebiliriz” dedi.

EN ZOR KONU: Trump’ın açıklamasından da anlaşıldığı gibi iki ülke arasında son dönemdeki en zor başlık olan S-400’ler ile ilgili müzakerelerin süreceği anlaşılıyor. Beyaz Saray’ın yayınladığı metinde de “Diğer konularda ilerleme sağlanabilmesi için, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 sistemi konusu etrafındaki sorunları çözmeliyiz” ifadesi yer aldı. Trump’ın Erdoğan ile görüştürdüğü beş Amerikalı senatörün verdiği mesaj da aynı yöndeydi.

EN SOMUT GELİŞME: Beyaz Saray’daki toplantılarla ilgili ilk sıcak gelişme Senato’da 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak tanıyan kararın bloke edilmesi oldu. Erdoğan ile görüşen senatörlerden Lindsey Graham, “Senatörler tarihi yeniden yazmamalı” diyerek kararı bloke ettiğini açıkladı.

EN TATSIZ YORUM: Basın toplantısının en rahatsız edici tavırlarından biri Trump’ın terör örgütü PKK/YPG ile arasına mesafe koymaması oldu. Trump, YPG’li sözde komutan Ferhat Abdi Şahin’in Washington’a davet edilmesi sorulduğunda “YPG ile birlikte yakın çalışıyoruz. Sizin Cumhurbaşkanınızla da çalışıyoruz” gibi tatsız bir yanıtla konuyu geçiştirmeye çalıştı.

EN BÜYÜK HEDEF: Zirvenin olumlu gelişmelerinden biri ise iki ülke arasında yıllık ticaretin 100 milyar dolara çıkarılmasıyla ilgili hedefin teyit edilmesiydi. Trump, uluslararası ilişkilerde ticarete büyük önem veren bir lider olarak tanınırken Türkiye ile belirlenen hedefin iki ülke ilişkilerini sıcak tutan unsurlardan olduğu anlaşılıyor.

EN KRİTİK SORU:

Yazının Devamını Oku

Washington’a kritik ziyaret

8 Kasım 2019
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın önceki gün yaptığı telefon görüşmesi sonrasında Cumhurbaşkanı’nın 13 Kasım için belirlenmiş Washington ziyaretinin gerçekleşeceği kesinleşti.

Ziyaret tam da Trump’ın azil süreci nedeniyle iç siyasette giderek sıkıştığı, Türkiye’ye Rusya ile ilişkiler ve Suriye’ye yönelik harekât konusunda yeterince baskı yapmadığı gerekçesiyle hem Kongre hem de medya tarafından eleştirildiği bir döneme denk geliyor. Dolayısıyla ziyaret, zamanlaması ve içeriği bakımından son dönemlerin en kritik görüşmelerinden biri olmaya aday.

S-400 VE YAPTIRIMLAR

İKİ ülke arasında yatışmış gibi görünse de en ciddi konulardan biri Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması olarak öne çıkıyor. ABD’nin Türkiye’yi ortağı olduğu F-35 savaş uçağı projesinden çıkarması ABD Kongresi’ne yetmedi. Kongre, Türkiye’ye CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) çerçevesinde Rusya ile silah alışverişi yaptığı gerekçesiyle yaptırım uygulanmasını talep ediyor.

Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği Barış Pınarı harekâtı, bu bağlamda ABD’nin Suriye’deki asker sayısını azaltması Amerikan Kongresi’nin tepkisine neden olan diğer unsurlar. Nitekim ABD Temsilciler Meclisi, geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye yaptırım öngören bir tasarıyı onayladı. Ankara’ya tepkide hızını alamayan Kongre, 1915 olaylarını ‘Ermeni soykırımı’ olarak tanıyan bir kararı da torba yasaya ekleyerek kabul etti.

SENATO BEKLEMEDE

TEMSİLCİLER Meclisi’nin yaptırım kararının yasalaşması için Senato’nun da benzer bir karar alıp bunun ortak bir tasarıya dönüştürülmesi ve sonra da Başkan’ın onayı gerekiyor. Trump’ın bir defa veto hakkı bulunuyor, ikinci de yasalaşıyor.

Halen Türkiye aleyhinde yedi tasarı Senato’nun komitelerinde bekliyor. Senato’da Trump’ın Cumhuriyetçileri çoğunlukta. Ancak Cumhuriyetçiler arasında da Türkiye’nin bir bedel ödemesi gerektiğini düşünenler söz konusu. Önceki gün de beş senatörün ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya mektup yollayarak Türkiye’nin Washington ile Suriye’nin kuzeyiyle ilgili yapılan ateşkes anlaşmasını ihlal ettiği iddialarını araştırma ve bu iddiaların doğrulanması halinde Ankara’ya yaptırım çağrısı vardı.

YPG GERÇEKTEN ÇEKİLDİ Mİ

Yazının Devamını Oku

Barış Pınarı ve sonrası

25 Ekim 2019
TÜRKİYE’nin Barış Pınarı harekâtı sonrasında ABD ve Rusya ile yürüttüğü müzakereler çerçevesinde öngördüğü şekilde sınırın Suriye tarafında 30 km’lik bir güvenlik kuşağının oluşturulması için önemli adım atılmış oldu.

Barış harekâtı, Suriye’deki denklemleri de ciddi bir şekilde değiştirirken aynı zamanda gelecekte neler olabileceğine dair de bazı ipuçları veriyor.

 ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye ile varılan mutabakatla büyük bir başarı elde edildiğini söylese de Batı basını Suriye’de en büyük kaybedenin ABD, kazanların ise Rusya, Türkiye ve rejim olduğu görüşünde.

 Başkan Trump ise bu görüşte değil. Daha önce Ortadoğu savaşları için 6-7 trilyon dolar harcadıklarını söyleyen Trump, son açıklamasında bunu 8 trilyona çıkararak ‘Bırakın kana bulanmış kumlarında (çöl) onlar savaşsın’ dedi. Ancak bir yandan da Suriye’nin petrol bölgesinde nispeten az sayıda olsa da ABD askeri bulundurmaya devam edeceklerini söyledi.

YPG’LİYE VİZE TALEBİ

 TRUMP geçen hafta Türkiye’ye yönelik getirdiği sembolik yaptırımları kaldırırken ABD Kongresi’nin ise yaptırım sürecini devam ettirme olasılığı yüksek. Rakibine yönelik karalama kampanyasına girdiği gerekçesiyle azil süreciyle karşı karşıya olan Trump’ın Kongre yaptırımlarına karşı bir tavır içine girip girmeyeceği belirsiz.

 ABD Kongresi’nde terör örgütü DEAŞ ile mücadele ortağı olarak görülen terör örgütü PKK/YPG’nin ana unsur olduğu SDG’nin yüz üstü bırakıldığı eleştirileri hakim. Kongre bu nedenle kod adı ‘Mazlum Kobani’ olan SDG’nin komutanı Ferhat Abdi Şahin’in Washington’da ağırlanması için baskı yapıyor. Nitekim Türkiye’ye yönelik yaptırım tasarılarında da başı çeken Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ve Demokrat Senatör Chris Van Hollen’in de aralarında bulunduğu bir grup senatör Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya Kobani için vize verilmesi çağrısı yaptı.

 Türkiye’nin arananlar listesinde olan Kobani, ABD’de giderek muhatap alınan bir isim. Trump da önceki günkü konuşmasında DEAŞ’lıların tutukluluğunun sürmesi konusunda kendine güvence verdiğini söylediği Kobani’ye daha sonra attığı bir tweet’te teşekkür etti. ABD, ‘Suriyeli Kürtler ihanete uğramadı’ mesajı vermek için Kobani’yi Washington’a davet etmeyi gündemine alabilir. Öte yandan Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun da sözkonusu YPG’liyle yaptığı telekonferansın görüntüleri yayınlandı.

MOSKOVA OYUN KURUCU

Yazının Devamını Oku

Kritik 120 saat

18 Ekim 2019
TÜRKİYE’nin Suriye’de Fırat’ın doğusuna başlattığı Barış Pınarı harekâtı bağlamında dün önemli gelişmeler yaşandı.

ABD heyetinin Ankara’da yaptığı temaslar sonrasında Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda belirlediği hedeflerin gerçekleşmesi yönünde kritik bir sürece girildi.

Dünyanın gözü kulağı dün Ankara’dan gelecek haberlerdeydi. Görüşmelerin olumlu geçtiğine dair ilk mesaj ABD Başkanı Donald Trump’ın Twitter hesabından geldi. “Türkiye’den harika haberler” diyen Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti ve “Milyonlarca hayat kurtulacak” diye devam ederek görüşmelerin olumlu geçtiğini haber verdi.

Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun açıklamaları da bunu teyit etti. Buna göre Türkiye, 120 saatliğine, terör örgütü PKK-YPG’nin 32 km’lik bölgeden çekilmesi için askeri operasyona ara vermeyi kabul etti. Bu sürede terör örgütü buradan çıkarken silahlarını çekecek, mevziler ve tahkimatlar kullanılamaz hale getirilecek.

TAMPON BÖLGE

Pence, ‘uzun süreli bir tampon’ bölge olacağını söylerken, güvenli bölgenin ne kadar bir alanı kapsayacağı ise açıklık kazanmadı. Pence, PKK-YPG kontrolündeki Kobani’ye (Ayn el Arab) müdahale olmayacağını iddia ederken terör örgütü DEAŞ’a karşı da mücadelenin sürmesi konusunda anlaşma olduğunu kaydetti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Kobani konusunda ABD’ye herhangi bir garanti vermediklerini vurguladı. Çavuşoğlu, güvenli bölgenin Fırat’ın doğusundaki tüm sınır bölgesini kapsayıp kapsamayacağı sorusuna karşılık Kobani, Menbiç ve Kamışlı bölgesindeki Esad rejimi varlığına işaret ederek bunun Soçi’de Rusya Devlet Başkanı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında Salı günü yapılacak görüşmede gündemde olacağını belirtti.

Ankara’da dün sağlanan gelişmeler gerçekten kritik. Çünkü Barış Pınarı Operasyonu sonrasında gelinen noktada Türkiye fırtınalı bir haftayı geride bıraktı. Uluslararası tepkiler, kınamalar, silah ambargoları, yaptırım tehditleri birbirini izledi. ABD’de üç Türk bakan ve iki bakanlığa getirilen yaptırım her ne kadar sembolik olsa da Halkbank’a yönelik İran yaptırımlarını ihlal ettiği gerekçesiyle iddianamenin gündeme alınması en dikkat çekici adımlardan biri oldu.

Dünkü açıklamalara göre 120 saatlik aranın ardından Türkiye, PKK-YPG’nin tampon bölgeden çekildiğine kanaat getirirse Barış Pınarı harekâtı sonlandırılacak. Ancak daha önce verilen, yerine getirilmeyen birçok taahhüt olduğunu hatırlamakta fayda var. Dolayısıyla Barış Pınarı’nın nereye doğru evrileceği açısından 120 saatlik süre önemli bir sınama olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Suriye barışa hazır mı

4 Ekim 2019
SURİYE’de Rusya, İran ve Türkiye’nin aracılığıyla tarafların Suriye Anayasa Komitesi oluşturulması konusunda anlaşmaya varması sekizbuçuk yıldır süren savaşta ilk barış umudu yaratan gelişme olması açısından önemli.

Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptığı açıklamaya göre 150 kişilik komitenin 30 Ekim’de Cenevre’de toplanması bekleniyor. Komitenin 50’si rejim, 50’si muhalif, 50’si ise sivil toplum temsilcilerinden oluşuyor. Pedersen’e göre her gruptan 15 kişi olmak üzere 45 kişilik alt komite, taslak önerilerin oluşturulması için çalışacak. Öneriler ise 150 kişilik komitenin yüzde 75’inin onayıyla kabul edilecek.

SDG ÇAĞRILMADI

MEVCUT anayasaya rötuş mu atılacağı yoksa yeni bir anayasa mı yazılacağı henüz netleşmiş değil. Pedersen, tarafların birbirini muhatap almış olması açısından komitenin kurulmasının önemli olduğunu söylüyor.

Hali hazırda Esad rejimi, İdlib ve terör örgütü PKK ile bağlantılı YPG’nin ana grup olduğu SDG’nin kontrolündeki bölge haricinde ülkenin büyük bir kısmında hakimiyet sağlamış durumda. Fırat’ın doğusunda etkin olan ABD destekli SDG, Suriye’nin üçte birini kontrol ediyor. Anayasa Komitesi’ne SDG’den temsilci çağrılmadı.

Pedersen, Fırat’ın doğusuna işaret ederek “Kuzeydoğudaki durum karşı karşıya olduğumuz zorluklardan biri. Suriye toplumunun tüm segmentlerinden geniş katılım olması için çalıştık” diyor. SDG ise çağrılan Suriyeli Kürtlerin bölgenin tamamını temsil edemeyeceği gerekçesiyle Pedersen’e tepkili.

ANAYASA müzakereleri öncesinde Suriye’nin kuzeydoğusundaki durum en tartışmalı konulardan biri olarak öne çıkıyor. SDG’yi terör örgütü DEAŞ’ın yenilgiye uğratılmasında ortağı olarak kabul eden ABD, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda 30-40 km derinliğinde silahtan arındırılmış bir güvenli bölge oluşturulması talebini pek karşılamış gibi durmuyor.

Türkiye, güvenli bölgede bir kısmı Türkiye’den gidecek 2 milyon Suriyeliye iskan sağlanmasını öneriyor. Ankara’nın planı uzun soluklu bir proje. Proje gerçekleşirse Türkiye ile SDG arasında bir tampon bölge de oluşmuş olacak.

Yazının Devamını Oku