Hayatımın 4-22 yaş arası 18 yılı, hemen hemen her gün, sorgusuz sualsiz okula gittim ben.
Çoğunu büyük bir sıkıntı, ilgilenmediğim konulara katlanmak ve etraftaki çocukların dalga geçmesi olarak hatırlıyorum.
Üniversiteye doğru iyileşti biraz her şey. Neyi sevdiğimi daha iyi biliyordum.
Anlatılanlardan daha çoğunu merak ediyordum ve dalga geçilme sıklığı hayli azaldı, hatta sıfırlandı diyebilirim.
Yine de uluslararası ilişkiler ve politika ne kadar benim meşrebimdi orası tartışılır.
Ortaokulda bize bestelerini gitarla çalan İngilizce öğretmenimi, lisedeki edebiyat öğretmenimi ve üniversitede de birkaç öğretmenimi saymazsak, öğretmenler de bende bir iz bırakmadı.
Hele eve gelen ve benim piyano çalamayacağımı söyleyen (ve muhtemelen müziğe de yeteneğim olmadığını düşünen) müzik öğretmenlerini de bunlara katabilirim. Zar zor geçti bitti 18 yıl.
Boğaziçi’ne girerken, “Buradaki her şeyi unutacaksınız, İngilizce ve kendine güven kalacak” diyen bölüm başkanı da haklıydı.
Şöyle dışarı çıkıp, bir turlayıp, arkadaşımızla çay içebilelim.
Ne bileyim, annemlere giderken kırk kez düşünmeyeyim. Sevdiklerime sarılayım, öpeyim mesela.
Her soğuk aldığımda, içimde bir korku olmasın.
Çocuğum arkadaşına oynamaya gitsin. Kalabalıklara karışayım telaşsızca. Korkmadan başkalarından.
Asansörü çağırınca elimi kolonyayı boca etmeden. Dışarda normal nefes alıp verelim, bir şey takmadan. Böyle şeyler. Tamamen normal şeyler.
Bize iyi haberler getir demiştim unutmadın değil mi?
Bu sene hacıyatmaz gibiydik, bir o yana bir bu yana.
Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil...
Sağlığı iyi olsun.
Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun.
Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın.
Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın.
Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.
Sevdikleriyle bir arada olsun.
Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın.
Hatalar yapacağım.
Ama benim hatalarım olacak yaptıklarım.
O hatalar beni ben yapacak.
Eşsiz olacağım kusurlarımla.
Bir cümle okudum, diyor ki: Karakter, karşılaştırma yapılamadığında ortaya çıkar.
Yani beni başkalarıyla yan yana koyduğundaki, girinti çıkıntılarım.
İşte benim coğrafyam o.
Beni ben yapan, herkesten başka yapan.
Geçen sene denedim, olmadı.
Dedim her gün bir cümle yazsam...
Koronaydı, yetişmedi, zamanı değilmiş dedik.
Bu sene daha da güzel, hayalimden taşan bir şey yaptık.
52 haftaya 52 kartpostal!
Birbirinden değerli illüstratörler cümleleri yorumladı ve ortaya bir yerde rastlasam her arkadaşıma hediye etmek isteyeceğim güzellikte, sihirli bir kutu çıktı.
Peki ne yazıyor bu kartpostallarda?
Biz bu fırtınanın kalbinden nasıl çıkacağız?
Nereye savrularak, iyi olacak mı yine her şey?
Dertsiz tasasız yokuş aşağı yürüyeceğimiz günler gelecek mi...
Üşümüyorum...
Halbuki kasımdayız. Hava buz gibi olmalıydı.
“Dünyayı karbonla ısıtıp, kendi sonunu hazırlayan ilk parlak tür biz mi olacağız” diyorum. İklimin krizini anlatmak ne kadar zor. Ne zor yanındaki insanı bile tam hissedemezken bazen, insanlığın sonunu hissetmek.
Aranıyorum...
İçimde bir yerde bir meşale olacaktı benim, nerede o? En karanlığa girdiğimde hep yakabildiğim. Haberleri çok okuma bugünlerde diyorum. Müslüme var haberlerde, için kıyılır diyorum. Yüreğine kıymıklar girer, karanlığın o zifirine ancak haykırılır diyorum.
Dünya yuvarlak. (Bkz. Ay tutulmasının gölgesi.)
Varılacak yer yok.
Sadece yolculuk var.
Kelimelerin içi boş, dışı süslü.
Sadece gözler ve davranışlar gerçek.
Bazı çiçekler pembe, bazıları beyaz, bazıları dikenli.
Herkes bir yerinde güzel.
Herkes her şeyi yapmaya muktedir.
1’den 100’e, bir çarkıfelek çevirerek tırmanıyorsun.
0’dan başlıyorsun, mesela çevirdin 5 çıktı, pıt pıt beş kare ilerliyorsun.
Sonra sıra sana geldiğinde, yine çevirdin 3 geldi diyelim, 3 kare daha gidiyorsun 8’e geliyorsun. 100’e ilk varan kazanıyor.
Fakat oyunda çok ilginç bir sürpriz var.
Bazı sayılar arasında merdivenler, bazının arasındaysa oluklar var.
Mesela 23’te bir merdiven var, hooop seni 87’ye kadar çıkarıyor. Çok seviniyorsun, uçuyorsun ama 90’da bir oluk var, denk gelirsen seni hoop 11’e indiriyor mesela.
Oyunu oynarken hayata benzetmemek mümkün değil.