Paylaş
İZMİR Devlet Opera ve Balesi, Kösem Sultan Balesi’nin “Dünya Prömiyeri” için açtı perdelerini geçtiğimiz hafta. Haseki Sultanlara artan ilgi, popüler kültürün yoz bir uzantısı zannedilmesin. Örneğin, müziği Nevit Kodallı’ya, koreografisi Oytun Turfanda’ya ait olan Hürrem Sultan Balesi de, geçen yıl Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenmişti. Türkiye’de yazılan ilk büyük ve özgün bale eseriydi ve ben Hürrem’i 1976’da Ankara’da izlemiştim.
Bu ilk “gövde gösterisi”nden 34 yıl sonra, İzmir’de ortaya konulan niyetin iddiasını iyi okumak ve değerlendirmek gerekir. İzmir Devlet Opera ve Balesi, 2005’te klâsik balenin ünlü başyapıtı “Kuğu Gölü”nü sahnelediğinde şöyle sormuştum: “Kalabalık ve pahalı organizasyonları seyrederken, acaba kaç kişi perdenin arkasını merak eder? Dekor, kostüm, ışık derken, sahnede mükemmeli yaratmanın bedeli kaç kişinin umurundadır? Başarılı bir temsili alkışlarken acaba ne kadar çok şeyi ödüllendirdiğinin kaç kişi farkına varır gerçekten?” Ülkemizde, opera ve bale sanatının mütevazı bütçelerin kıskacında nasıl debelendiğini dikkate alırsanız, çıkartılan işi sadece bu nedenle bile alkışlamanız gerekir. Ve perde...
Güçlü üvertürlere alışık ortalama izleyiciyi, bir sabah rüzgârı ile karşılıyor eser. Başlıkta, “ve sabâ üflüyordu ney” yazması bu yüzden. Su üstüne yazı hakkında spekülasyonu sevenlere ise, “hayat bir oyun değil mi zaten?” sembolizması ile “kum üstünde dans” fikrini sunuyor ardından. Tarihin bildik bir kesitini, sanatçıların özgün ve hayli özgür yorumuyla izlemeye hazır olmalısınız; kostümden dekora, ışıktan koreografiye, nihayet müziğe kadar...
Libretto’yu okuma kültürü olmayan bir seyirciye, sahnede yaşananları bale diliyle anlatmak kolay değildir. Alaturka’nın ölçü ve ezgileri sakınılmamış ama derinlemesine ve abartısız bir çeşni halinde sentezlenmiş. İbrahim’deki mehter esintilerini, en acemi kulak bile ıskalamamıştır sanıyorum. Bestecinin, sahne ve film müziğindeki ustalığı yine gözler önünde. Büyük tablolarda, erkek dansçıların, hanım sanatçılardan daha eşzamanlı ve uyumlu olduğunu gördük. Kostüm ve dekor da sanatçıların yorumu kuşkusuz. Beğendim, sevdim ama, buğulu ve büyülü mekânlarda “ipek perde kordonu”yla boğulmuş Kösem’in, “koli bant”la susturulmasını, “en hafif tabiriyle” yadırgamadım desem yalan olur.
Temel sıkıntı ise sanıyorum çok başka yerde: Bu “uyduruk ve zorlama” mekânlar, emanet sahneler yetmiyor artık, İzmir Devlet Opera ve Balesi’ne... Ufukları geniş, sahne dar. Hayalleri büyük, salonlar küçük! Ben Efes’te ve Nabucco’da izlediğimiz ihtişamın, Osmanlı Sarayı’na yansıtılamamış olmasını sadece buna bağlıyorum. İzmirlileri, bu ekibi desteklemeye ve daha büyük prodüksüyonlar için cesaret vermek üzere “Kösem Sultan Balesi”ni izlemeye davet ediyorum.
Mor Menekşe Partisi’nden haberler
Seçme ve seçilme hakkının sanal bir debelenme olduğunu, “üç vakte” kadar tekrar anlayacağız. Ya “liderin iki dudağı arasından dökülen ya da güç dengeleri pazarının “itiş-kakış” kevgirinden geçebilen adaylar yakında açıklanacak. Önseçimsiz ve barajlı demokrasinin, taşların bağlanmış olduğu bu “ileri” modelini, ne yazık ki artık kimse de yadırgamıyor. Seçim takvimi kısaldıkça, Mor Menekşe Partisi’nden “gündeme ve güncele” uygun haberler vermeye devam edeceğiz. “Bugünlük ve tadımlık” olsun; arkası “az sonra...”
...Öykü bizim memlekette ”bizim şehir”de geçiyor / Sonuçta kimi bulursa millet mecburen seçiyor
İşte bu mecburiyetten dert yanacağız bilhassa / Hiçbir şeyi abartmadan çıkartacağız bir hisse...
Aday adayı ne demektir?
TDK sözlüğünde, “aday” sözcüğünün tanımı, “bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse” olarak verildiğine göre, “bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse” olabilmek için, “bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse” olabilme haline de “aday adayı” deniliyor olsa gerek. Kendinizi ileri sürüyorsanız (ne demekse?), “bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse” olabilmek için, ‘bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse’ olmaya kadar verdim” diyeceksiniz. Yok eğer, başkaları tarafından ileri sürülen bir kimse iseniz, o zaman durumunuzu, “bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse olabilmek için, ‘bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse olarak ileri sürüldüm’ şeklinde açıklamak daha doğru olacaktır. Zor zanaat vesselâm! Biz yine de kentimiz için, “bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse”
olabilmek için, “bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse”ler arasından, “ithal olmayanlar”ı desteklediğimizi söylemiş olalım...
Paylaş