Paylaş
‘DOMUZ GRİBİ’ YAYGIN
Türkiye’de mevsimsel grip rakamları aslında geçtiğimiz yıla göre düşük seyretmekte. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi Başkanlığı’nın yayımladığı, Solunum Yolu Virüsleri Sürveyans Raporu’na göre 6 Ekim 2024- 9 Şubat 2025 arasında aile hekimleri ile takipli hastanelere başvuran hasta sayısı 4 bin 644 oldu. Geçen yıl aynı dönemde bu sayı 5 bin 162 idi. Sayıca bir artış olmasa da ayakta başvurulardan alınan numunelerde influenza A’da (domuz gribi) belirgin bir artış olduğunu söylemek mümkün. Influenzayı, koronavirüs (yeni varyant), rinovirüs ve RSV takip ediyor. Bu 4 farklı virüs de benzer semptomlarla ilerliyor.
VİRÜSLER EVRİM GEÇİRDİ HASTALIKLARIN SEYRİ AĞIRLAŞTI
İklim değişikliği sebebiyle kasım, aralık ayları artık daha ılıman geçiyor. Dolayısıyla mevsimsel grip sezonu da yer değiştirdi, ocak- mart arasına kaydı. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) İnfeksiyon Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Berna Kömürcüoğlu, “Öyle ki mart ayının ortasına kadar da pik yapmaya devam ediyor” diyor. Peki bilinmeyen, adı konulmayan bir salgın mı var? Yanıtı şu: “Hayır, yok. Şu an birçok insanı hasta edip, günlerce yatağa düşüren virüslerin hepsi tanıdık. Peki neden bu kadar ağır geçiyoruz o zaman diyeceksiniz. Tek nedeni yok! COVID döneminde uzun izolasyon süreçleri yaşadık, maske dahil tüm hijyen kurallarını harfiyen uyguladık, iyi korunduk. Haliyle toplumun genel bağışıklığı düştü. Bir etken de grip aşılamalarının yavaşlaması. Oysa her yıl düzenli olarak yapılmalı. Ayrıca virüsler yapıca değişti ve bu evrim, hastalığın seyrini de ağırlaştırdı. Öte yandan şu an bir değil dört ve üzeri etkin virüs var.”
UÇ UCA EKLENİYORLAR
Türkiye’de bu ara H1N1 virüsü, halk arasındaki adıyla domuz gribinin hayli yaygın olduğunu belirten Prof. Dr. Kömürcüoğlu, “Eskiler domuz gribine ‘paçavra gribi’ derlerdi. Dedikleri gibi. Bu, biraz daha uzun sürüyor ve süründürüyor. Yüksek ateş, başta boğaz ağrısı ve öksürük en belirgin semptomlar. İyileşmesi en az 10 günü buluyor. Ancak hastalar tam ‘iyileştim’ derken, dirençte zaten düşük olduğu için farkında olmadan bir başka virüse yakalanıyor. ‘Bir türlü iyileşemiyorum’, ‘Tam bitti bir daha başladı’ dediğiniz nokta burası. İnfeksiyonlar uç uca eklenebiliyor” uyarısında bulunuyor.
Influenza A’dan başka etkin olan virüsler neler? Diyor ki: “Çocuklar, özellikle 0-6 yaş arasında RSV (Respiratuar Sinsityal Virus) çok etkili ve yaygın. Onlardan da erişkinlere geçebiliyor. COVID var ama bildiğiniz COVID değil. Eskiye göre daha hafif seyrediyor. Yine burun tıkanıklığı-akıntısı, öksürük ve boğaz ağrısı gibi semptomlarla karakterize Rinovirüs var. Klinik olarak yine çok gördüğümüz geniz akıntısı ile seyreden bir diğer vakada alerjik sinüzit. Hastalardan geniz akıntısı, burun tıkanıklığı ile buna bağlı öksürüğün bir aya kadar uzadığı yönünde geri dönüşler var.”
PEKİ NE YAPMALI
Şu an geç gibi gözükse de özellikle yaşlılar ve kanser, kalp, kronik diyabet gibi altta yatan hastalıkları olanlara acil grip aşısı yaptırmalarını öneriyorum, böylelikle zatürreye dönmeden, ağırlaşmadan bu hastalığı atlatabilsinler. Hastaysanız, toplu taşıma kullanıyor, kalabalıklara giriyorsanız kesinlikle maske takmalısınız. Hasta olmayanların da kalabalıklarda takmasında fayda var. Yayılmayı bir yerde kırmak şart. Bağışıklığımızı kuvvetli tutmamız lazım, C vitamini önemli. Bu dönem diyet yapmamaya özen gösterin, ki bağışıklığınız düşmesin. Dengeli beslenin. Bol sıvı alımına özen gösterin.
GRİBE KARŞI ‘MUCİZE’ BİR FORMÜL VAR MI
Ramazan ayının başladığı, oruç ile aç kalma süresinin uzadığı şu günlerde bağışıklığı güçlü tutmanın bir formülü var mı? İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya anlatıyor: “İyi bir bağışıklık sistemi için kan dolaşımının çok iyi olması gerekir. Bunu sağlayan ise Omega-3’tür. Balık, semizotu, keten tohumu ve ceviz gibi omega-3’ten yüksek besinler muhakkak sofranızda olmalı. Bağışıklık sisteminin dostlarından biri de Beta-Glukan’dır. En iyi Beta-Glukan ise yulafta var. Yulafı sahurda sütle karıştırabileceğiniz gibi çorbalara da ekleyebilirsiniz. Yulaf aynı zamanda iyi bir lif kaynağı olduğu için bağırsak hareketlerinizi de düzenler ve kabızlığı önler. Ispanak, pazı, maydanoz, roka, tere gibi yeşil yapraklı sebzeler ile kivi, portakal, mandalina ve greyfurt gibi meyveler C vitamini açısından zengindir. C vitamini ise bağışıklığın bir numaralı savunucusudur. Bir öneri; sebzeleri mümkün mertebe çiğ, meyveleri de posası ile tüketirseniz içlerindeki C vitamininin kaybolmasını da önlemiş olursunuz. İçeriğindeki organosülfürlü maddeler nedeni ile bağışıklığı güçlendiren çiğ sarımsak ve soğanı da unutmayın. Yoğurt ve kefir için de tam bir ‘mucize’ diyebiliriz. İçindeki probiyotikler özellikle bağırsaktaki iyi bakteri sayısını arttırarak vücut direncini arttırır. Kırmızı et, yumurta, kuru baklagiller, pekmez gibi demir içeriği yüksek yiyecekleri de dengeli tüketmekte fayda var. Baharatlardan ise zencefil ve zerdeçalı her gün taze olarak, yemeyi ya da çayınıza karıştırmanızı öneririm.”
Paylaş