Paylaş
Rashida Jones, yalnızca oyunculuğuyla değil, aynı zamanda senarist ve yapımcı kimliğiyle de dikkat çeken çok yönlü bir sanatçı. Efsanevi müzisyen Quincy Jones’un kızı olan ve sanatla iç içe büyüyen Rashida Jones, “Parks and Recreation”, “The Office” ve “Black Mirror” gibi projelerdeki yaratıcı katkılarıyla adından söz ettiriyor.
Tracee Ellis Ross ise oyunculuğun yanı sıra kadın hakları savunucusu kimliğiyle tanınıyor. Daha önce “Black Mirror” için bir bölümü birlikte kaleme alan, son sezondaki bir bölümde de beraber kamera karşısına geçen Rashida Jones ve Tracee Ellis Ross ile yaratıcılığı ve anlatım gücünü konuştuk.
◊ Teknolojiyi kullanma şekliniz ya da teknolojinin sizi yönlendirdiği fikri üzerine düşündüğünüz oluyor mu hiç?
- Tracee Ellis Ross: Evet! (Gülüyor) Alışkanlığı kırmak için düzenli olarak sosyal medyayı telefonumdan siliyorum. Çünkü sabah uyanır uyanmaz sosyal medyaya girip ekranı kaydırmaya başladığımda yaptığım şeyin normal olmadığını, sorunlu bir şey olduğunu düşünüyorum.
Düşünsenize; artık telefon görüşmesi yaparken ya da biriyle muhabbet ederken yaptığın konuşmayı hatırlamıyorsun. Çünkü aynı anda üç farklı şey yapıyorsun. Sanırım bu konuda kendimize sormamız gereken sorular var...
- Rashida Jones: Teknolojiyle olan ilişkimi kesinlikle yeniden gözden geçiriyorum ve Tracee’nin dediklerine katılıyorum. Bir yerde “Gününüzün ilk saatinde yaptıklarınız, dopamin seviyenizi belirliyor” diye bir açıklama gördüğümü hatırlıyorum. Sabah sisteminize ne girerseniz, gününüzün geri kalanını o belirliyor. Düşünsene; bugün ne tür bir insan olacağımı anlamak için 1 saatim var! Gerçi bunu bilmeme rağmen ben de bazen başarısız oluyorum.
Kendimizi çok kolay şekilde bir şeye teslim ediyoruz. Mesela sosyal medya. Çünkü çok cezbedici, kolay, etkili ve hayatı daha kolay ve güzel hale getiriyor. Ama ne pahasına, biliyor muyuz? Birçok şey hakkında düşünüyorum... Mesela tek tıkla ödeme. Kullanıcı sözleşmeleri. Ne olursa olsun alabilirim fikri. “Şu şeye tıklayayım, ne olursa olsun alabileyim.” Hayatta olmanın kolaylığı ama bu kolaylık ne pahasına? Bluetooth mesela... Birçok şey hakkında düşünüyorum.
◊ En sevdiğiniz sosyal medya platformu hangisi?
- Rashida Jones: TikTok. Bana 80’lerde televizyon izlemeyi hatırlatıyor. Erişim engeli geldiğinde üzüldüm ama sonra aslında kapatılmasının daha iyi olduğunu, ona ihtiyacım olmadığını düşündüm. Yine de eğlenmek için harika bir yer bence. Nepal dağlarında oğluna güzel yemekler yapan bir adamı izliyorum mesela...
YAZARLAR YETERİNCE TAKDİR EDİLMİYOR
◊ Bir yazar olarak, hikâyenizin yazılı metinden görsel anlatıya, yani kâğıt üzerinden izlediğimiz haline dönüşüm süreci hakkında neler söylemek istersiniz?
- Rashida Jones: Temel olan hikâye, hikâye, hikâye. Sonra yapı, yapı, yapı. Hikâyenin kurulumu ve karakterler.
Karakterlerinizin arkasındaki güdüyü anlamazsanız, neyi neden yaptıklarını anlayamazsınız. Yani yarattığınız karakterlerin yaptıklarının derin bir yerden geldiğine inanmalısınız. O derin yeri siz uğursuz ve yanlış bulsanız da, sizin düşünceniz önemli değil. Karakterin bir amacı olduğuna inanmalısınız.
“Bunu göstermek oyuncunun işi” diyebilirsin. Evet, haklısın ama aslında önce yazarın işi. Her şey sayfada olmalı. Sona geldiğinizde, başlangıçtaki kişi sondaki kişiyle aynı olmayabilir. Bu, hikâyede iyi ya da kötü olabilir.
Diyeceğim şu; yazmak hassas bir bale ve yazarların bazen yeterince takdir edilmediğini düşünüyorum.
- Tracee Ellis Ross: Evet... İlginç, çünkü bence çok fazla içerik yapılıyor. Bazen kötü hikâye geldiğinde “Yapabiliriz, kurtarabiliriz” gibi düşünüyorlar. Ama yapamazsın. Çünkü asıl önemli olan, sayfada yazan şey.
Ayrıca oyuncu olarak sık sık şöyle düşünüyorum; benim işim malzemeye ve yönetmenin vizyonuna hizmet etmek.
Evet, zaman zaman küçük değişiklikler olabiliyor, kâğıt üzerinde yazan bazı şeylerin sahneyi çekerken düşündüğünüz gibi işlemediğini fark ediyorsunuz. Ama ne olursa olsun aslolan kâğıtta yazan şeydir. Neyi çözmeye çalıştığınızı belirleyen odur. Oyuncu olarak sizin göreviniz, A noktasından B noktasına giden hareketleri anlamlandırmaktır. Bu, karakterin geçmiş hikâyesini yaratmak olabilir ya da başka bir şey, o boşlukları doldurmak sizin işiniz. Ve bu yüzden senaryo gerçekten çok şey ifade eder.
BLACK MIRROR HAYALİMDİ
◊ Daha önce “Black Mirror”ın üçüncü sezonunda yer alan “Nosedive” bölümünü birlikte yazmıştınız. Bu sefer “Common People” adlı bölümde beraber kamera karşısına geçtiniz. Diziye oyuncu olarak dönmek nasıldı?
- Rashida Jones. Dürüst olmak gerekirse gerçekten harikaydı. “Black Mirror”da yer almayı, diziyi izlediğim ilk andan itibaren istemiştim. Sete gelip bu dünyanın içine dalmak ve onun bir parçası olmakla hayalimi gerçekleştirdim. Yalan söylemeyeceğim.
◊ Senaryosunu birlikte yazdığınız bir sonraki projeniz “The Invite” filminde Seth Rogen, Penélope Cruz ve Edward Norton gibi önemli isimler rol alacak. Yönetmen koltuğunda ise Olivia Wilde oturacak. Bu proje hakkında neler söylemek istersiniz?
- Rashida Jones: Harika bir kadro. İnanılmaz derecede iyi gidiyor. Çok heyecanlıyım.
Paylaş