Seferihisar’ın sakinliği nereden geliyor

Seferihisar’ın “Sakin Şehir” yaklaşımıyla “icat çıkarması”nın ardından, bu unvanı kazanan yeni beldelerin de adı gazetelerde geçmeye başladı.

Haberin Devamı

Öyküyü ilk günlerinden beri izliyorum. Başarının arkasında, Tunç Soyer’in “Sakin Başkan” kimliğinin yattığını kimse gözden kaçırmasın. Bir tür “sessiz güç” yani... Özellikle de “bu adamı da nerden sardılar başımıza?” diyen “kızgın ve kavgalı şehirlerin” başkanlarına gülüyorum artık. Bakmayın siz, sporda yükselen değerin takım oyunu olduğuna; bilimde ve güzel sanatlarda en üstün başarılar, tek başına çalışan kişiler tarafından elde edilmiştir. Tunç Başkan ise, her ikisini de becerebilen bir “seçilmiş”tir. Diğerlerine gelince... Hiçbir parkta, hiçbir kentte, heykeli dikilmiş bir eleştirmene rastlayamazsınız. Sonuçta; herkes, gözümüzün önünde hayal ufkunun yettiğini yapıyor. Herkes “Birinci Adam” olamıyor. Teşekkürler Tunç Soyer, teşekkürler Seferihisar...

Birinci adam olmak üstüne

Haberin Devamı

Stratejik  mevkilerde bulunan “yeterli” kişilerle anlaşmak, “yetersiz” kişilerle anlaşmaktan-üretmekten daha kolaydır... Başarınızı “pozitif” yönde etkileyebilecek kişileri seçin. Onlarla doğrudan ve sürekli irtibat halinde bulunun. “Güç” pozitif bir kavramdır! Tepe yöneticisi-öndeki, zaman zaman, izlenmekte olmanın tedirginliğini taşır; bu nokta, “ikinci adam yetiştirmek” tercihinin sorgulandığı aşamadır. Oysa “güç”, tedirgin olmamaktır!
Birinci adam, Ovidius gibi diyebilir ki, “biz ikimiz yeterli çoğunluk oluşturuyoruz”. Bu çoğunluk, birinci, ikinci, üçüncü ve daha sonrakilerin bir kimlikte buluştuğu “tek adam” çoğunluğudur. “Tek adam”lar ise, yönetim piramidinin yorum sorunlarından biri olmaya devam ediyor. “Yüksek rakımlı” yerde oturan birinci adam, önce kendiyle kavgalı olma halini bırakmalı, ardından kendiyle barışık olabilme erdem ve ayrıcalığına ulaşmalıdır. “Güç” kontrol altında ayrıcalıktır! Birinci adamın sözleri, istemediği kadar ağırlık taşır. Birinci adam bunun farkında olan yöneticidir. Bunu fark etmiş yönetici de aslında birinci adamdır... “Güç” farkında olma halidir... Birinci adam, söylediklerinin esiri, söylemediklerinin hakimi-efendisidir. “Güç” sözü ve sessizliği yeterince dengeli kullanabilmektir. Birinci adam, sertliğin kırılganlığını tanımış, gücün kaynağını, ışığı, gölgeyi, değer ve prensipler ilişkisini ciddiye alan kişidir. “Güç” nüktedir! İyi bir ikinci adamdan, kötü bir birinci adam yaratmak mümkündür. Çünkü, yükseklik baş döndürücüdür. “Güç” yeterliliktir! Üstlerin yetkisi, astlar varlığını kabul ederse var sayılır. Çünkü, yönetilenlerin de kabul ve ret gibi gizli bir “güç”leri vardır. Ret halinde saptırmak, dinlememek ve direnmek hali söz konusudur... Birinci adam, yetkisi meşru ve uygun bulunan adamdır. Bu tanınma halidir ki, “kimin birinci adam olduğu” sorusuna cevap teşkil eder! “Güç” kabul edilendir! Birgün “Birinci Adam” olursanız, bu yazıdan neleri hatırlayıp, neleri unutabileceğinizi, açıkçası çok merak ediyorum... Eğer olamazsanız, yazıyı “Herkes Birinci Adam olamaz ve olmamalıdır da...” diye bitirdiğimizi hatırlamanız yeterli olacaktır...


İmkânsızı istemek

Haberin Devamı

Zerbst ve Geisselhardt’ın çalışmalarından öğreniyoruz ki, yaban arısının ağırlığı 1.2 gram, kanat alanı ise 0.7 cm. karedir. Aerodinamik yasalarına göre, bu orantı ile uçmak imkansızdır. Ama bu yasaları bilmeyen yaban arısı, kendi halinde uçmayı başarabilmektedir. John F. Nash’in Nobel jürisine sunduğu metnin içinde ise şöyle bir cümle geçiyor:
“...rasyonel düşünce, kişinin evrenle ilişkilerini sınırlandırıyor.”
Haydi size kolay gelsin!

Yazarın Tüm Yazıları