Kapalı gişe ise kapatılmalıdır

Üç sezondur, 177 temsili “kapalı gişe” oynanmış bir oyun ve onun oyuncuları, belki de dünyada ilk kez, bazı izleyiciler, alınganlık gösterdi diye hırpalanıyorlar.

Haberin Devamı

Hükümet sözcüsünün yeni bir açıklama yapması ise an meselesi. Sıkı durun: “Türkiye’deki sanatçılar, Amerika’dakilerden bile daha özgürdür…” diye tutturabilirler.
Devlet Tiyatrolarını, Abdülhamit’in Yıldız Saray Tiyatrosuyla karıştıranlar var! Sanatçı Tolga Tuncer de, bu kargaşada “maaş kesimi” ile cezalandırılacak. İş bir araştırma komisyonuna havale edildi. Açılan soruşturma sonunda, başına daha büyük bir şey gelmezse (meselâ, oyundaki “bir tutam tuluat”, Ergenekon ile ilişkilendirilmezse) şaşarım. Oyunun (tartışmalı değil) “tartışılan” bölümünün çıkartıldığı söylentileri dolaşıyor. Bir Allahın kulu çıkıp, doğru dürüst açıklama yapmıyor ki, aslını anlayalım; moda deyimiyle “tatmin” olalım. Sadece magazin merakıyla haber yapılınca da ancak bu kadar oluyor. Üstüne, siyasetçilerimizin, anlamadan, dinlemeden “demeç verme hastalığı”nı ekleyiniz. Oyunu seyreden sevgili kızımla konuştum. Can Dündar da yazdı köşesinde. Ortada, yeniçerilerin cüretkârlığını göstermek için kurgulanmış özel bir bölüm bulunduğu açık seçik anlaşılıyor. Sanatçı da zaten, “Eğer oyunun birinci perde finali seyredilmiş olsaydı, benim de içlerinde bulunduğum yeniçeri ve sipahilerin yapmış olduğu, bu şımarık ve askere yakışmayan disiplinsiz davranışların, padişah Genç Osman tarafından en sert şekilde uyarıldığını ve aynen, ‘Askerlerim meddahlığa, soytarılığa kapılırsa ben bu devleti kimlerle ayakta tutacağım?’ diyerek  ‘Yallah kışlanıza’ emriyle birinci perdenin kapanmış olduğu görülecekti” diyor.

* * *

Haberin Devamı

Sanat, önce tahammül demektir! Ve sanatçı sokaktaki adam olmadığı için, tahammül önceliği, sanatı izlemeye tâlip olanındır. Sevgili seyirci! Tiyatroya istediğin kıyafetle, “kâh maça, kâh kayağa gider gibi girebileceksin, kâh rock konseri, kâh mevlid-i şerîf dinler gibi oturabileceksin”, ama sanatçı yorumunda özgür olamayacak öyle mi? Sonra da dönüp diyeceksin ki, “sen seyirciye bakmayacaksın, oyununu oynayacaksın. Seyirciyle oynamaya kalkıyorsan sanatı anlamak konusunda bir sorunun var demektir”.

* * *

“Sanatı anlamak konusunda sorunu olanlar” bahsini hiç açmamasını dilediğim ve İzmir’den aday Sayın Bakan, (söylemedim dese de) Devlet tiyatrolarının kapatılıp devletin sanata doğrudan destek verebileceğini söylerken, “Devlet bu kurumu taşımak zorunda mı? diye sormuş. Ben İzmir’den aklımın erdiği kadarıyla cevap vereyim de kendisinin içi rahat etsin.. “Bu devlet nelere kadirdir Sayın Bakan merak etmeyin. Kimleri sırtında taşımıyor ki?” Ankara’nın efsane Belediye Başkanı rahmetli Dalokay, bir zamanlar “Başkent yanlış yere kurulmuş, yerini değiştirmek gerekir” dediğinde, (o yıllarda mütareke basını bu kadar güçlü değildi) zamanın gazeteleri kendisine şöyle yanıt vermişlerdi: “kırk yıllık Ankara’nın yeri değişmez ama, 3 günlük Belediye Başkanı değişir….” Nitekim öyle de oldu. Benden hatırlatması.

* * *

Haberin Devamı

10 Haziran 1949 tarihinde kabul edilen 5441 sayılı kanun ile kurulan “Devlet Tiyatroları”nın bugünü durumu, kuşkusuz ilk heyecan ve idealden çok çok uzakta. Ama 60 yılllık (hattâ 1936’ya uzanan) bir sembolü, ayaküstü tartışmaya açmak şık değil. Zaten neresinin aksadığı da ortada. Sanatçının uluorta azarlandığı bir ortamda, meslektaşları sokağa dökülemiyorsa, devlet memuru oldukları içindir. Devletin tiyatrosunun, “Devlet Tiyatrosu” yapılabilmesini de sizlerden bekliyoruz Sayın Bakan…. “Devlet Radyo ve Televizyonu” üzerindeki “kuklacı” tavrı, bu konularda alışkanlık yarattığı için, ilk önce kapatmak geliyor galiba aklınıza; düzeltmek, tazelemek, zenginleştirmek değil! Olmayacak bir söylentiyle ve gülerek bitirelim: BBC’yi de kapatacaklarmış, duydunuz mu?

Yazarın Tüm Yazıları