Kadın ve çocukların “ceza” sayıldığı güzel ülkem...
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
KONU hakkında pek çok şey yazılıp çizildi ama “Benim başım kel mi?” dersem, belki sonuna kadar okursunuz...
Bir Federasyon düşünün ki, seçildiğinden beri aldığı her karar bir “hadise”, koyduğu her prensip “tartışmalı”, yaptığı her düzenleme “sansasyon”. Ve bir söylediği bir diğerini tutmayan bu “rüya takım”ın her girişimi, mutlaka taraflarını mutsuz ediyor! TFF, bu haftayı da boş geçirmedi; gündemde üst sıralara oturmayı başardı. Web sitesinde yayınlanan ve bence “özrü kabahatinden büyük” değişiklik ile “Türk futbolunda seyircisiz maç dönemini sona erdirdiğini” duyurdu. Açıklamada şöyle deniyor: “Disiplin talimatının ilgili maddelerine uymayan takımlara verilen ‘maçlarını seyircisiz oynama’ cezası, yapılan değişikliklerin ardından artık uygulanmayacak. Kuralları ihlâl ederek seyircisiz maç oynama cezası alan takımların karşılaşmalarını, kadın izleyiciler ile yanlarında anneleri olmak şartıyla on iki yaş ve altı çocuklar ücretsiz olarak izleyebilecek. Dünya futbolunda bir ilk olma özelliğini taşıyan bu kararla, Türk futbolunda seyircisiz maç oynanmayacak. Tribünlerin boş kaldığı, sessiz ve coşkudan yoksun karşılaşmalar futbolumuzda artık yaşanmayacak. Yapılan bu değişiklikle, futbolun güzelliklerinin unutulduğu olaylı karşılaşmaların ardından ‘cezalı’ takımlar, kadınlarımız ve çocuklarımız sayesinde futbolun güzelliklerini ve değerlerini hatırlayacak. Talimatnâmenin revize edilen 102. maddesine göre, karşılaşmalar için hiçbir ücret talep edilemeyeceğinden kuralları ihlâl eden kulüpler, maç hasılâtından eskiden olduğu gibi yine mahrum kalacaklar...” İfade aynen bu! * * * İlk bakışta “çok sıcak ve sevecen bir icat” gibi görünüyor değil mi? Kadınları ve çocukları, futbol sahalarına ısındırmak için, sempatik bir motivasyon aracı sanki... Oysa, cümlenin gelişinden, birkaç basit anlam çıkartabilmek için, müneccim ya da dilbilimci olmaya gerek yok! Gelin, bir de öbür tarafından bakalım: Dikkatinizi çekmiştir, “ceza kaldırılmıyor”. Sadece, “uygulanmayacak” deniyor. “Cezalı takımlar, kadınlarımız ve çocuklarımız sayesinde futbolun güzelliklerini ve değerlerini hatırlayacak...” diye de tüy dikiliyor. Aslında, “seyircisiz oynama cezası, erkeksiz ortamda oynama cezası”na çevriliyor. * * * Şimdi gayet açık bir şekilde soruyorum: Seyircisiz oynama cezası sabit ve tribünlerde de seyirci olduğuna göre, tarihe geçeceği artık şüphe götürmeyen bu Federasyon, “kadın ve çocukları seyirciden mi saymıyor” yoksa, “futbolcuları kadınların ve çocukların önünde oynatmayı, onlar için bir ceza olarak mı görüyor?” * * * Bu “tuhaf” ceza, ilk kez 20 Eylül Salı akşamı Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda uygulandı. Kadınlar ve çocuklar, stada girerken ücret de ödemediler. 46.000’den fazla biletli giriş olduğu duyuruldu. Söylendiği gibi, herhalde “dünyada bir ilk” yaşandı. Fenerbahçe’nin kadın ve çocuk taraftarları, büyük bir organizasyonla tribündeki yerlerini aldılar; bir sporsever olarak onları kutluyorum. Tribüne çok yakıştıkları kesin. Ayrıca ne yalan söyleyeyim; hanımların müzik kulağı da daha iyi... Dolayısıyla spor dünyası onları daha sık ağırlamak istiyor. Hoş olmasına hoş ama hanımların büyük çoğunluğu, uygulamanın özündeki sakatlığın farkında ve isyan halinde. Ben de onların sitemine katılıyorum. Kadınların ve çocukların yerinde olsam, maça gelmeden önce, Federasyon’un kapısına “siyah çelenk” koyardım; bu “pozitif ayrımcılık” diye pazarlanan “ikinci sınıf muamele” için... * * * Bir de adı “yayıncı kuruluş” olarak dillerde gezen kurumun spikeri, kendisiyle aynı fikirde olmayan yorum sahipleri için, nasıl oluyor da, ekrandan “kına yaksınlar” diyebiliyor, anlamış değilim.