İZMİRLİ köşe yazarlarından bazıları gibi Deniz Sipahi de Aziz Kocaoğlu’na hak verenlerden...
Özetle şöyle demiş çarşamba günkü yazısında sevgili dost: “... Bugün İzmir için çok önemli bir gün... Resmi başvuru için dün sabah saatlerinde bir heyet Paris’e uçtu. Kocaoğlu tüm ısrarlara rağmen Paris’e gitmedi. EXPO’lar aslında bir devlet projesi olarak kabul ediliyor ama bu büyük fuarın ev sahipliğini her seferinde o kentin belediye başkanları yapıyor. EXPO 2020’nin adresi İzmir gösterilirse; davetiyenin altındaki imza İzmir Büyükşehir Belediyesi olacak...” * * * Herkes biliyor ki, Kocaoğlu EXPO’yu belki de uçağa binenlerin hepsinden daha çok istiyor. Bu tavrı sadece ve sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan son operasyonlardan sonra, “kader arkadaşları”nı yalnız bırakmamak için; “zorunlu olmadıkça” kentten ayrılmak istemediğini söylemiş. Dostlar da, “ilâhlara kurban verme” geleneği güçlü olan politikada, bu sık rastlanmayan “vefâ ve kadirşinaslık” güme gitmesin diye, “uçağa binmemekte haklıdır” demeye getiriyorlar. * * * İşte tam bu noktada, onlardan ayrılıyorum! İşte yıllardır söylediğimiz de tam buydu: “bugünün sorunlarını, yarının çözümlerine tercih etmek...” Hele İzmir’in yakın geçmişini süsleyen projelerin hemen hepsine sahip çıkılarak, “tamamlayamadılar biz el uzattık, bitiremediler, biz tamamladık; beceremiyorlardı, himmet ettik” söylemi, bir istismar sakızı olarak çiğnenmekte iken, yeni bir spekülasyona çanak tutmak pek akla yakın gelmiyor bana. Aziz Başkan, “kader arkadaşları”na 48 saatlik bir “devre arası”nı çok kolay açıklayabilirdi. İzmir sevdâlısı hiç kimse gönül koymazdı bu yolculuk için kendisine. Unutmayın ki İzmirli, Kılıçdaroğlu’nun Kocaoğlu’ndan esirgediği (seçim kampanyasını bir uçak yolculuğu kadar aksatır diye yapmadığı) destek ziyareti için bile gönül koymadı. (En azından şimdilik öyle görünüyor...) Özetle, orada olmanın “sembolik olarak değeri” çok fazlaydı; bence ıskalanmıştır. “Tarlan varsa içinde, teknen varsa kıçında, işin varsa başında duracaksın” nasihatı önemsenmemiştir. O uçağın kanadında olmak lâzımdı. * * * EXPO 2020 İzmir’de düzenlenirse, “uçağa binen ve binmeyen”lerden hiçbiri o tarihte, büyük olasılıkla (?!) görevlerinde olmayacak. Bayrak çoktan başka ellere geçmiş olacak. Dilekçeyi verenler, açılışta onur konuğu olarak davet edilecekler. “Ben oradaydım” diyenler atıp tutacak. Ev sahibinin sicilinde ise hep başa kakılan bir “imam öyküsü” bulunacak. * * * “Ufuk” dediğimiz şey, işte tam olarak budur. Vaktiyle, Universiade ile aynı tarihe geleceği için, (onu gölgede bırakmasın diye) Formula 1’in Selçuk’a alınması projesine “benim işim değil ki...” diyerek uzak duran ve bizimle uçağa binmeyen rahmetli başkanı da hatırladım ister istemez. İzmir’de kalmak için her zaman haklı, makûl ve onurlu gerekçeler bulunabilir. Oysa, kentlerin geleceğini kurmak anlamında asıl hayati olan, “uçağa binmek” için sebepleriniz olduğunu fark edebilmektir.