Paylaş
bu özür dileme işi yeni çıkmış bir âdettir.
Öyleyse “zaman tüneli”nde küçük bir gezinti yapalım.
Ben arşivlerin yalancısıyım.
Hem, hafızam azcık kuvvetli diye,
beni ayıplayacak değilsiniz herhalde.
Hasan Pulur,
4 Eylül 1984 tarihli yazısında şöyle demektedir;
“Zorunlu bir açıklama: Sayın Nazmiye Demirel,
Sayın Rahşan Ecevit, Sayın Mirzad Ulusu ve
cümle eski başbakanların sayın eşleri...
Bugünleri gördükten sonra,
eğer sizler hakkında bir sürç-ü lisan etmişsek afola”
Bu yazıdan birkaç gün sonra,
Semra Özal basın yoluyla cevap verir :
“Alışırlar, alışırlar... Buna da alışırlar.
Böyle şeyleri İngiltere kraliçesi bile yapıyor”.
Bu açıklama üzerine,
İngiltere’nin Ankara büyükelçiliği de
ANKA Ajansı’na başka bir açıklama yapmak
zorunda hisseder kendisini:
“Sayın Semra Özal’ın kraliçemiz hakkındaki sözleri şaşkınlık yaratmıştır. Bizim kraliçemiz mankenlik yapmaz...”
Herkes birilerinden özür dilerken,
kendimi mahcup ve ezik hissettim.
Ezik ne demek? Düpedüz burnu havada...
“Vatana hizmet adına”,
kimselerden ve yeterince özür dilemiyormuşum gibi geldi birden.
Yazının sonuna doğru,
Sıra geldi benim özürüme...
Diyorum ki:
“Ben de bu günleri,
Hele bu Meclisi gördükten sonra,
Cümle eski Meclislerden,
Özellikle de ‘1. ve 2. Meclis’ten, özür diliyorum
Onlar hakkında,
zaman zaman çok ‘sürç-ü lisân’ etmişiz.
Afola...”
(3. den 5. Meclis’e uzanan özürü başka bir yazıya bırakalım. Altıncısında “Gazi” yoktur zaten!)
Paylaş