Aziz Bey’e üçüncü “kayık” gönderildi

MEŞHUR fıkradır, ama mecburen takrarlayacağız... Hani, kasabayı sel götürmüş.

Haberin Devamı

Herkes bir tarafa kaçıyormuş. Papaz Efendi, diz çökmüş ve devam edermiş kilisede duaya: “Allahım bütün ömrümce sana inandım, sana sığındım. Her dediğini ciddiye aldım. ‘Yap’ dediklerini yaptım, ‘Yapma’ dediklerinden uzak durdum. Beni bu felaketten sağ salim çıkartacağından en ufak bir kuşkum yok, kurtar beni...”
Bu sırada kapıdan giren bir kasabalı, “Haydi Peder” demiş, “Kayık bekliyor dışarıda. Bu bina da çok dayanmaz, gidelim”. Papaz, kendinden emin bir tevekkülle cevap vermiş: “Siz gidin evladım, Yüce Tanrı beni nasıl olsa kurtaracak...”
Duaya rağmen sular yükselmeye devam edince, birinci kata çıkmış Papaz Efendi. Ama duaya devam: “Bütün ömrümce...” Bu arada, pencereden dışarıya bakmış göz ucuyla. Birisi bir kayıktan sesleniyormuş: “Muhterem Peder, son kalanları topluyoruz, haydi gelin bizimle...” Aynı ses rengiyle cevap vermiş Papaz Efendi: “Siz gidin evladım, Yüce Tanrı beni yalnız bırakmaz...”
Sular birinci kata ulaşınca ikinci kata çıkmış. Duaya devam: “Yap dediklerini yaptım...” Bakmış aşağıdan el sallayanlar var: “Lütfen Peder inat etmeyin, sadece sizin için geri döndük, binin şu kayığa...” Cevapta bir değişiklik yokmuş: “Evladım, ben Yaratıcının himayesindeyim, o beni unutmayacaktır. Siz vakit kaybetmeyin...”
Sular yükseldikçe Papaz Efendi de biraz daha yukarılara çıkıyormuş. İkinci kattan basamaklara, oradan çan kulesine, nihayet kilisenin tepesindeki haça kadar tırmanmış; Allah tarafından kurtarılmayı bekliyor. Ama afet şöyle böyle değil. Sular önce paçalarını ıslatmış. Sonra dizkapaklarına ulaşmış. Kasıklarına kadar yükselince, işin ciddiyeti fark etmiş Papaz Efendi. Ölüm korkusuyla başlamış gökyüzüne doğru söylenmeye, bağırmaya çağırmaya: “Beni unuttun, terk ettin. Bana bunu yapmayacaktın. Sana inandım, güvendim. Bütün ömrümce...” Gaipten gelen bir ses sözünü kesmiş Papaz Efendi’nin, “Kes ağlamayı, kes...” demiş Yaratıcı. “Sana 3 kere kayık gönderdim, daha ne yapacaktım?”
CHP’nin ve Büyükşehir Belediyesi’nin, İzmirli seçmen gözündeki “ağır erozyonu” hissedilir bir büyüklüğe ulaşmıştı. Tepki, güvensizlik, çaresizlik, bıkkınlık, hatta öfke sular gibi yükseliyordu. Derken, başka zaman yokmuş gibi, yine bir EXPO gündemiyle eşzamanlı olarak baskın yapıldı Belediye’ye... Aklı başında ve vicdan sahibi, taraflı tarafsız herkes, sonucu merak etse de yöntemi “yakışıksız” buluyor. Kocaoğlu, bu sürecin akılcı yönetilmesi ve “yerden bir avuç toprakla kalkılması” konusunda sanki doğruyu bulmuş gibi bir “his” vermekte kamuoyuna. Şayet bu duruş, “his”ten fazlasına dönüşebilirse, İzmir’deki “büyük yıkım”ın önüne geçilebilir. Aksi takdirde CHP, “bizatihi afet” kimliğini atamayacak üzerinden. Kendisine yapılan tuhaf ve anlamsız “emrivaki”, bence 3. ve son kayıktır. Yaratıcı, Kocaoğlu’nu “mağdur” durumuna düşürmek için, birilerini vesile kılmıştır. Seçime kadar ve bir daha asla, hiç kimsenin Başkan’a böyle bir fırsat sunacağını da sanmıyorum. Yazı başlığının yanlış yazıldığını düşünenler çıkmış olabilir. “Kıyak” demek istemediğimiz ortada; “kayık”tan bahsediyorum...

 

Yazarın Tüm Yazıları