08:47..

KENDİMİ çok önemsiyor filan değilim; hayır.. Sadece “halkla ilişkiler kavramı”nın asgari müştereklerini hatırlatmak istiyorum.

Haberin Devamı

Ben anlatayım; kararı siz verin.  Gece 01:30 gibi yattığımda, e-posta kutum boştu. Sabah evden çıkmadan baktım, pek yeni bir şey yok.. Kırmızı ışıkta durduğumda, cep telefonuma bir e-posta geldi. Büyükşehir Belediyesi’nden geliyor. Sayın Kocaoğlu’nun basın açıklamasına davet ediyorlar. Toplantı ne zaman? Aynı gün. Saat kaçta? 11:00. E-posta ne zaman gönderilmiş, yani şimdi saat kaç?  08:47. Katılamadım doğal olarak.

***

Eylül 2008’de, yerel seçimlerden, hattâ daha adaylar açıklanmadan önce “Açık bir mektup” yazdım Sayın Kocaoğlu’na köşemden. İyiniyetli, içten ve kendisi için yazılmış en olumlu satırlar arasındadır o yazı. Bugün yazdıklarımın eskimediğini görünce hayrete değil, dehşete düştüm. Özetle şöyle şeyler demişim; “Sayın Başkanım, ben İzmirli bir seçmenim. Yani bildiğiniz ‘sokaktaki adam’. Bornova’da oturuyor olmamın getirdiği ‘kalp yakınlığımız’ı saymazsak, sizin için de kuşkusuz ‘herhangi biri’ olmalıyım. Gazeteci filan da sayılmam. Köşemde, hasb-el kader senelerdir yazı yazıyorum. Beğendirebildiklerimiz okuyor; diğerleri de üzerinde ayakkabı boyuyordur muhakkak.. / Sizin öncelikle ‘beyefendi’ tarafınıza hayranım. Politikacılığın, ‘külhanbeyi zanaatı’ olmadığını resimliyorsunuz.  Zamanımızda, ne yazık ki artık ‘meziyet sayılan daha pek çok önemli ayrıntı’yı da, büyük bir doğallık ve özenle taşımasını biliyorsunuz. Siz iyi bir insansınız! Siz heryere yetişemezsiniz! Yetişmeniz de gerekmiyor. Siz her şeyi bilemezsiniz, her konudan anlayamazsınız, her şeyi kontrol edemezsiniz. Bunları yapmanız da gerekmiyor. Bütün dünya bunu ‘danışmanlık’ kurumu ile çözmüş durumda. ‘Karar verici’ye ‘veri tabanı’ yaratan ‘bir bilen’ler ordusu.. Ama “toplama adam bolluğu’ndan söz etmiyorum; ‘rüştünü ispat etmiş otoriteler’dir kastettiğim… Esası veya ayrıntıları delege ettiğiniz  mesai arkadaşlarınız, size ve İzmirli’ye bu hizmeti veremiyorlar. Ya ‘yetersiz’ oldukları için, ya da ‘organize olamadıkları’ için.. Ben ‘kötü niyet’le açıklanabilecek üçüncü seçeneği aklıma bile getirmek istemiyorum. Küresel başarı, ‘takım oyunu’ söylenceleri ile çalkalanırken, neden kendinizi ‘kuru kalabalık’lar içinde ‘yapayalnız’ bıraktınız? Biliyorum, bazıları bana çok kızacak, selamı sabahı kesecek olanlar da çıkar aralarından. Önemli değil, İzmirli’nin mutluluğu için, ben sadece gördüklerimi, düşündüklerimi ve hissettiklerimi yazıyorum, paylaşıyorum. Umarım sizi de çok üzmemişimdir.. / Yol yakınken (ama çok da kısalmışken), bir hemşehrinizin samimi sitemlerini kayda değer bulursanız, sadece sevinirim. Yoksa sadece siz değil, İzmirli de kaybedecek. Lütfen, sevgi ve saygılarımı kabul ediniz Efendim..”

Haberin Devamı

Bu mektuba bir cevap alamadım. Aylar sonra, “Havagazı Fabrikası”nın klimaları için yazdığım bir yazıya, Halkla İlişkiler’den sitemli bir telefon geldi: “Yine giydirmişsiniz bugün bize, Halkla ilişkiler bölümüyle bir sorununuz var, ama tam anlayamadım..” diye. Oysa yoktu! Bugün de mesajım yine samimi ve net; “11:00’deki toplantıyı 08:47’de haber veriyorsanız, bu ‘gelme’ demektir”. Ciddi bir davet idiyse, haber vermek ve yetişmek için çok geçti; üzüldüm. Galiba aramızda hafif de olsa bir soğukluk kalmış. Adet yerini bulsun diye gönderildiyse, o zaman şarkılardan yardım almak zamanıdır. Önce diyeceğimizi diyelim, sonra siz şarkılara bir göz atın.

Haberin Devamı

Şayet büyük dağlar sükût ederse / “bir bildiği vardır” deyip susarız.
Enderûnî vâsıf gibi küserse / unu eler, eleği de asarız!
Hicaz şarkı, evc olandan ağırdır / isterim ki, günah bizde kalmasın.
Bir ihtimal sürç-i lisan ettiysek / “fevki yâ bu” mısraına varmasın !

EVC ŞARKI

Cânın kimi isterse görüş gayrı karışmam / Küstüm sana ben nâfile yalvarma barışmam / Haddim bilirim yâr ile beyhûde yarışmam / Küstüm sana ben nâfile yalvarma barışmam
Vâsıf bana küsmüş diye halka beni takma / Gönlüm yeni baştan yine âteşlere yakma / Geldikçe dahi meclise benden yana bakma / Küstüm sana ben nâfile yalvarma barışmam

HİCAZ ŞARKI

Hüsnüne güvenme ey ruy-i mahım / Niceler bu tarz-ı revişten geçti / Seni vefasız, seni vefasız.
Benden sana destur ey çeşm-i afet / Kiminle istersen eyle mürüvvet / Şimden geru sen sağ ben de selamet / Fevki yâ bu alışverişten geçti.

Yazarın Tüm Yazıları