Nedim Şener

FETÖ tasfiye mi ediliyor, tasfiye mi ediyor?

15 Mayıs 2020
"Alo İhbar” isimli internet sitesi yaşı 35-40’ın altında olanlar için hiçbir şey ifade etmeyecektir.

Oysa “Alo İhbar” isimli internet sitesi 2001 yılında Fetullahçı Terör Örgütü’nün bugün hâlâ tartıştığımız “Ergenekon kumpasının” temellerini 20 yıl önce attığı internet sitesiydi.

Bugünün büyük “muhalif(!)” kalemlerinden Fehmi Koru, 30 Nisan 2001 tarihinde Taha Kıvanç adıyla Yeni Şafak’ta kaleme aldığı yazısında, Türkiye’yi “Ergenekon: Analiz-Yeniden Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi” isimli belgeden haberdar ediyordu. Hemen ardından, Ergenekon operasyonlarında sürekli gündeme gelecek olan dokümanlar “Alo İhbar” isimli FETÖ’nün internet sitesi tarafından yayınlandı.

FETÖ’NÜN 20 YIL ÖNCEKİ ERGENEKON KAPAĞI

Belgelerin içerikleri FETÖ’nün tetikçisi Harun Odabaşı tarafından, “Yeniden Yapılanmanın Aktörü ERGENEKON” başlığıyla 12 Mayıs 2001 tarihinde Aksiyon dergisinin kapağına taşındı. Elbette bu Harun Odabaşı’nın tercihi değil, ona bunu yazma görevini veren FETÖ’nün talimatı idi. FETÖ, Alo İhbar sitesini Ergenekon kumpasının altyapısı için kurmuştu. Verdiği isimlerin büyük bölümü altı yıl sonra 12 Haziran 2007’de başlayan Ergenekon operasyonlarında tutuklandı. FETÖ, gazeteci kılıklı örgüt üyeleri aracılığıyla Ergenekon operasyonlarının temelini atarken, diğer yandan da Türk Silahlı Kuvvetleri’nde düşman ya da rakip gördüklerini hedefe koyan internet sitelerini devreye soktu.



Yazının Devamını Oku

Organize aptallık

13 Mayıs 2020
Koronavirüs salgını başladığından beri okuduğum en “ilginç” siyasi komplo teorisini, kendisi de eski bir gazeteci olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Basın Sözcüsü Murat Ongun, 29 Mart günü Twitter hesabından paylaştı.

O gün sosyal medyada İBB otobüslerinde sosyal mesafe gözetilmeden sıkışık vaziyette yolcu taşındığına ilişkin görüntüler paylaşılmıştı. Murat Ongun, aynı gün konuyu araştırdıktan sonra Kağıthane-Kabataş otobüs hattında Fazilet Durağı’ndan, Boğazköy-Bakırköy hattında iki duraktan “organize” şekilde normalin üzerinde yolcu bindiğine dair tweet attı. Amacın kalabalık otobüs görüntüleri paylaşılarak İBB Başkanı İmamoğlu’nun salgına karşı gerekli tedbirleri almadığına dair algı yaratmak olduğunu yazdı. Ongun, buna “organize kötülük” adını koydu.

MURAT ONGUN’UN YAZDIĞI SENARYO

Bence siyasi tarihin en tuhaf siyasi komplo teorilerinden birisi olduğu için ayrıntıyı yazmak gerekiyor. O yüzden önce Murat Ongun’un 29 Mart’ta yazdıklarını aktarayım:

“Değerli İstanbullular, lütfen dikkatle okuyun ve paylaşın. Bu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik organize kötülüğün fotoğrafıdır. Bugün önce troll hesapların sonra da bazı basın organlarının paylaştığı ‘dolu otobüs’ fotoğraflarındaki olağanüstü durumu yakından araştırdık.

30 duraklı 62 No’lu Kağıthane-Kabataş Hattımıza 15 Mart Pazar günü toplamda 41 yolcu, 22 Mart Pazar günü toplamda 1 yolcu, 29 Mart Pazar günü toplamda 71 yolcu, sabah 06.00’da Fazilet Durağı’ndan şoförün uyarısına rağmen araca bir anda 47 yolcu binmiştir. 72 duraklı 146 No’lu Boğazköy-Bakırköy hattımıza ise 15 Mart Pazar günü toplam 51 yolcu 22 Mart Pazar günü toplam 31 yolcu 29 Mart Pazar günü toplam 65 yolcu, sabah 06.15’de ise sadece iki duraktan 41 kişi şoförün uyarılarına rağmen binmiştir. Senaryo şöyle gerçekleşiyor, salgının hızla yayılmasıyla, tüm toplu taşıma kullanımının %90 oranında düştüğü bir zamanda, pazar sabahı daha önce hiç yaşanmamış bir hareketlilik yaşanıyor. Pazar 06:00’da birkaç duraktan, yapılan uyarılara rağmen kasten toplu binişler gerçekleşiyor. Sonra da çekilen kalabalık otobüs fotoğrafı Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na yönelik devamlı hakaret dolu paylaşımlar yapan bir hesap aracılığıyla troll hesaplarla yaygınlaştırılıyor. Salgına karşı hep birlikte mücadele ederken, sırf İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu karalamak için yapılan bu organize kötülüğü şiddetle kınıyoruz. Bu işin arkasında olan ve işe dahil olan herkesle delil toplama süreçlerinin ardından yargı önünde hesaplaşacağız.”

OYSA BİRAZ İHTİYAT

Yazının Devamını Oku

Darbe değil suikast

11 Mayıs 2020
Türkiye’de son zamanlarda yine bir darbe tartışması yapılıyor. Tüm dünya koronavirüs mücadelesine ve doktorların ne dediğine odaklanmışken, Türkiye’de gündem darbe konusuna dönüştü. Belli ki bir süre daha devam edecek. Ancak ben bu tartışmayı siyasi polemik olarak görüyorum. Söz konusu darbe ise konu teknik yönüyle de ele alınmalı. Yani, kimin ve nasıl yapacağı soruları, kapasitesinin olup olmayacağı konusu ile tartışılmalı.

Ben 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesinden beri söylediğim şeyi tekrar edeyim: Türk milletinin 15 Temmuz gecesi verdiği mücadeleden sonra hiç kimsenin böyle bir şeye cesaret edebileceğini sanmıyorum.

20 BİN İHRAÇ

Biliyorsunuz, 15 Temmuz darbe girişimine 5 bin 600 civarında subay/astsubay olmak üzere 8 bin dolayında TSK mensubu katılmıştı. O günden beri yapılan mücadele sonucunda 5 bin 600’ün yanında 20 bin FETÖ mensubu tespit edilip haklarında işlem yapıldı. Net rakam vermek gerekirse, bugüne kadar TSK’dan toplam 19 bin 203 kişi ihraç edildi. Yaklaşık 5 bine yakın kişinin ihraç dosyası ise hâlâ bakanlıkta.

20 BİN DAHA BELİRLENDİ

Hepsi bu mu? Elbette değil, ankesörlü hat inceleme, araştırma ve soruşturmaları kapsamında 20 binden fazla FETÖ mensubu daha tespit edildi. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi koordinesinde, ankesörlü hat aracılığıyla FETÖ’cü sivil imamlarıyla görüşme yapan TSK mensubu 20 bin kişi daha belirlendi.

Bu rakamları sadece içinde bulunduğumuz mevcut durumu, FETÖ ile mücadelede alınması gereken bir yol olduğunu anlatmak için aktarıyorum. Ve aktardığım bu rakamlar sakın ola ki aklınıza, “FETÖ’cüler darbe yapabilir” fikrini getirmesin. Çünkü 20 bin FETÖ’cüyü yan yana getirseniz sivil imamlarından izin almadan tuvalete gidemezler. Şöyle düşünün: Örgüt istedi diye katalogdan eş seçen, doğan çocuğuna FETÖ elebaşı Gülen’in isim vermeden ad koyamayan mankurtlaşmış kişilerden söz ediyoruz. Öte yandan kamu yönetiminde böyle bir girişim ihtimaline karşı alınmış birçok düzenleme var.

İRAN, SURIYE, VENEZUELA

“Peki yaşanan tartışma nedir o zaman?”

Yazının Devamını Oku

Şeytanın oyuncakları

8 Mayıs 2020
Yıllardır FETÖ’nün yalanlarını anlatıyorum. Kullandığı en büyük silahın yalan olduğunu, kılıktan kılığa girdiğini,

FETÖ’nün kendisinden başka her şey haline dönüştüğünü, elebaşı Gülen’in “Hava gibi olacaksınız, sizin varlığınızı bilecekler, soluyacaklar ama yakalayamayacaklar” diyerek örgütü kurduğunu...

En son 15 Temmuz 2016’da “Atatürkçü” kılığına büründüler ve Atatürk’ün sözünden yola çıkıp “yurtta sulh konseyi” kurarak darbe tezgâhladılar.

Her dönemde yalanlarıyla kandıracakları ve kullanacakları birilerini buldular.

15 Temmuz’dan sonra da renk değiştirerek aynı şeyi yaptılar.

Kamuoyunda kanaat önderliği yapan bazı siyasetçiler ve gazeteciler FETÖ’nün bu yüzünü umursamadılar, görmek istemediler.

ŞEYTANIN İŞLERİ

Aslında biliyorlardı!

Yazının Devamını Oku

Şu Ahmet Şık meselesi

6 Mayıs 2020
Ahmet Şık HDP’den istifa etmiş. Mutlaka bir başka projesi vardır. Onu yakından tanıyanlar, bir projesi olmadan adım atmayacağını bilirler. Ne olduğunu, kimlerle olduğunu yakında tüm Türkiye görür. Tabii ben de izleyeceğim.

İstifası birkaç boyutla tartışıldı. Birincisi istifa gerekçesi olarak yaptığı açıklama. Şöyle diyor: “Eşbaşkanlarımızı tenzih ederek, parti yönetiminde bulunan hâkim bir anlayışın HDP’nin gücü, anlamı ve değerleri hilafına demokratik teamüllerden uzak tutumlarında ısrarları nedeniyle HDP’den istifa ettim. Kararım bireysel bir politik tutumun yansıması olup herhangi bir komplo teorisine itibar edilmemesi temennimdir.

Söz konusu terör örgütü PKK’nın siyasi kanadı olan HDP olunca, “parti yönetiminde bulunan hâkim bir anlayışın HDP’nin gücü, anlamı ve değerleri hilafına demokratik teamüllerden uzak tutumları” içerikli istifa gerekçesi pek de inandırıcı değil.

HDP’nin terör örgütünün dağ kadrosunun kontrolünde bir parti olduğunu; demokrasiyle, teamülle, hukukla, insan haklarıyla herhangi bir ilgisi olmadığını anlamak için içine girip milletvekili seçilmeye gerek var mı?

BEBEK KATİLİ PKK

PKK’nın Türk-Kürt ayırmadan, kadın, çocuk, bebek, köylü, işçi, asker, polis, korucu demeden masum insanları katlederken HDP’nin sessiz kaldığını, belediye başkanlarının, milletvekillerinin teröristlere destek verdiğini bilmeyen var mı?

Demokratik teamülmüş, hadi oradan...

O yüzden başta söylediğim cümleye döneceğim: Ahmet Şık’ı yakından tanıyanlar bir projesi olmadan adım atmayacağını bilir.

Yani, istifasını yaptığı açıklamaya bakarak değil, bundan sonra yapacaklarını dikkate alarak değerlendirmek lazım. Onun için herkes ve her şey araç olabilir. Gazetecilik de milletvekilliği de...

Yazının Devamını Oku

Alo Öcalan, aradığın teröristlere ulaşılamıyor...

4 Mayıs 2020
Terör örgütü elebaşı Öcalan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çektiği İmralı’dan ailesiyle 21 yıl sonra telefonda görüştü. Yasal hakkı. Lakin Öcalan aynı Öcalan, hâlâ terör örgütüne ve siyasi uzantısı HDP’ye yönelik talimatlar veren bir elebaşı.

27 Nisan günü kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı ve 20-25 dakika süren görüşmede, Kuzey Irak’ta PKK ile Talabani ve Barzani arasındaki gerilime değinmiş. Öcalan, çare olarak PKK’ya sorunların diyalogla çözülmesi ve “dört parçada örgütlenmeden söz ediyor. Kafa hâlâ aynı: İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi bölme peşinde.

HDP’yi de unutmamış! Mesajı şu: “HDP’nin kendisini büyütmesi gerekiyor. Büyük işler yapmaları, geniş bir perspektifle hareket ederek, örgütlülüğü büyütmeleri ve güç olmaları gerekiyor. Aksi halde karşı taraf onları yok edecek.”

TÜRKİYE’NİN MÜCADELESİ SIKIŞTIRIYOR

21 yıl sonra telefon hakkı kullanırken bile terör örgütünün yöneticisi olarak talimatlara devam ediyor. Terör örgütüne yakın internet sitesinde yansıyan görüşme, “Beni soran ve dinleyen herkese selam söyle” diyerek bitmiş. Öcalan da farkında, kurucusu olduğu terör örgütü PKK’nın kendisini 1999’da Türkiye’ye teslim eden Amerika’nın kontrolü altında olduğunu ve 2013-2015 sürecinde olduğu gibi artık sözünü dinlemediklerini. Dinlese ne olacak? Hepsi, bebek, çocuk, kadın katili eli kanlı terörist...

Öcalan’ın görüşmede değindiği konular, Türkiye’nin sınır dışı ve ülke içinde PKK’ya karşı kazandığı etkinliğin yarattığı sonuçlardan kaynaklanıyor. O yüzden İmralı’dan PKK’nın Kuzey Irak ve Suriye’de yaşadığı sıkışıklığı aşmak için öneriler sıralıyor. Türkiye’de ise HDP’ye talimat veriyor.

STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ

Öcalan

Yazının Devamını Oku

Emrullah, sen ölmeden inanmayacaklar

1 Mayıs 2020
İsveç’te COVID-19 teşhisi konulan ancak virüs akciğere inmediği için hastaneye yatırılmayan Emrullah Gülüşken, kızı Leyla’nın sosyal medya üzerinden yardım talep etmesi üzerine Sağlık Bakanlığı’na ait uçak ambulansla Türkiye’ye getirildi.

Aynı zamanda kalp hastası olan Emrullah Gülüşken ile üç çocuğu geldi. İkisinde de COVID-19 tespit edildi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’ye getirilen hastaların Türk doktorların müdahalesiyle kontrol altında olduğunu söyleyerek, Emrullah Gülüşken’in solunum sıkıntısı olmadığını açıkladı.



Tüm bunlar hepimizin gözü önünde oldu.

İnsani değerler, toplumsal psikoloji, siyaset, medya ve gazetecilik açısından gözümüzün önünde olan başka şeyler de vardı; saydığım bu kavramların yalanlarla tarumar olması gibi.

Yazının Devamını Oku

Evet, biraz ayıp oluyor Sayın Livaneli

29 Nisan 2020
Pazartesi günü, “Evet, bir İsveç, bir Küba, bir Uganda değil ama siz ülkenizle gurur duyun” şeklinde bir yazı yazdım.

Yazımda Türkiye’de sağlık çalışanlarının fedakârca çalışmalarını anlatırken, Türkiye’nin dünyanın 55 ülkesine gönderdiği yardımlardan, 60 bine yakın insanımızı dünyanın çeşitli ülkelerinden getirmesinden bahsettim.

En son İsveç’te koronavirüse yakalanmış ama hastaneye yatırılmamış olan Emrah Gülüşken’in İsveç’ten Sağlık Bakanlığı’nın ambulans uçağıyla Türkiye’ye getirilmesinden söz ettim. Her şey bir yana, Türk sağlık çalışanları ve Türkiye’nin bu alanda neredeyse tüm dünyaya örnek olacak kapasitesi gerçekten gurur verici. İtalya, Almanya, Fransa bile gümrüklerde birbirinin maskesine el koyarken, Türkiye’nin İtalya, İspanya, İngiltere hatta Amerika dahil 55 ülkeye yardımı, oradaki tüm sorunu çözmese de simgesel olarak son derece önemli.

Türkiye’nin bu örnek tutumunu, daha önce Uganda’yı öven CHP’li Gürsel Tekin ile Küba’yı örnek veren sanatçı Zülfü Livaneli’nin attığı tweet’lerle karşılaştırdım.

Yazım üzerine Sayın Livaneli sitemli bir mesaj atmış. Bana bir de soru sormuş.

Yazımın sonunda cevabını vereceğim ama önce Livaneli’nin Kübalı doktorları övdüğü tweet’ini bir kez daha hatırlatayım: “Bu zor günlerde içimi ferahlatan tek şey, Küba’nın verdiği insanlık ve dayanışma dersidir. Sosyalizm yaşatır.”

MESAJDAKİ SORU

Yazım üzerine

Yazının Devamını Oku