İKİ SORU, TEK CEVAP
Kaftancıoğlu’nun hakaret içeren tweet’leri nedeniyle açılan soruşturma ve yargılama sonucunda hapis cezası ile ilgili tartışmalarda iki soru soruluyor.
Birincisi, Kaftancıoğlu CHP İstanbul İl Başkanı olmasaydı, söz konusu soruşturma açılır mıydı?
İkincisi, eğer Kaftancıoğlu CHP üyesi olmasaydı, CHP’liler o tweet’ler nedeniyle onu savunur muydu?
Konuştuğum CHP’liler ikisine de tek bir cevap veriyor: HAYIR.
Birinci soru ile ilgili konuyu biraz detaylandırayım: Kaftancıoğlu 2011-2012 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkan Yardımcısı, 2012-2014 yılları arasında CHP İstanbul İl Başkanvekili, 2016-2018 yıllarında CHP Parti Meclisi üyesi, 13 Ocak 2018’den itibaren de CHP İstanbul İl Başkanı oldu.
Bir anda
HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar’dan söz ediyorum. TV5’te konuk olduğu programda, başında bulunduğu HDP’nin terör örgütü PKK ile ilişkisi olup olmadığına yönelik soruya aynen şöyle cevap vermiş: “Bu soru baştan çok yanlış bir soru. Bir ilişki varsayılıyor ve bu ilişkide bir mesafe konması talep ediliyor. Biz de diyoruz ki, hiçbir ilişkimiz yok. Hiçbir ilişkimizin olmadığı bir yerle ‘Mesafe koyun’ çağrısı da o kadar temelsiz ki... Mesafe koymak değil, bizim hiçbir ilişkimiz yok, bu kadar net söylüyoruz, olmaz da...”
HDP’nin PKK ile ilişkisi olup olmadığını sokakta misket oynayan çocuklara sorsak bilir. Şaka yaptı desem o da değil. Ciddi ciddi, HDP ile PKK’nın ilişkisi olmadığını söylemiş.
ÖNCEKİ EŞBAŞKANLARIN SÖZLERİ
Kendisinden önce eşbaşkanlık yapan Selahattin Demirtaş’ın, “HDP’nin başarısı Öcalan’ın çok önemsediği bir projedir”, “Başkan APO’nun heykelini dikeceğiz” sözünden tutun da PKK’nın Suriye kolu için “YPG Fırat’ın batısına geçecek, sen de mal mal bakacaksın” sözleri arşivde duruyor.
Figen Yüksekdağ’ın “Ağızlarını açtıklarında HDP için ne diyorlar biliyorsunuz, ‘Sırtını terör örgütüne yaslayan HDP’ diyorlar. Bakın buradan bir kere daha cevap veriyorum. Anlamayanlara, anlamak istemeyenlere, biz sırtımızı nereye yaslıyoruz biliyor musunuz? Biz sırtımızı YPG’ye, YPJ’ye, PYD’ye yaslıyoruz, bunu söylemekte, bunu savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz” sözleri kulaklarımızda.
Muhatap PKK-
Bazı çevrelerden muhalif kesime yönelik her gün tehdit, iftira ve hakaret geldiğini söylemiş. Bunları takip etmekte zorlanır hale geldiklerini ifade ettikten sonra, “Her gün bir arkadaş kıyma makinesine atılıyor” diyerek, itibar suikastından şikâyetçi olmuş.
Söyledikleri kesinlikle doğru, her gün her kesimden insan, sosyal medyada linç ediliyor.
LİNÇ MİLLİ DUYGUMUZ
4 Ocak 2017 günü Posta gazetesindeki köşemde ‘Milli Duygu: Linç’ başlıklı yazım şu satırlarla başlıyordu:
“Milli spor: Güreş Milli yemek: Kuru fasulye Milli içki: Rakı Milli içecek: Ayran Milli duygu: Linç
Siyasi görüşler değişse de Türkiye’de yaşayan herkesin milli duygusu: Linç.
Farklı düşünen herkes sosyal medya üzerinden birbirine küfür ediyor. Hatta öldürmeye varan tehditler savruluyor. İktidar da şikâyetçi bundan, muhalifler de. En tuhafı, durumdan şikâyetçi olan kesimlerin de bu kampanyaları yapması. Çünkü ortak düşüncede birleşilemeyen Türkiye’de ‘milli duygumuz’ linç oldu...”
O yazım şu cümleyle bitiyordu:
Daha önce yazdım ama tekrar edeyim: Bu yıldan beklentimi 1 Ocak günü şöyle yazmıştım: “2020 yılında FETÖ’cüsünden, PKK’lısına tüm alçakların nefretine layık olmaya çalışacağım...”
Hedefim değişmedi.
Birisi çıkıp “Bebekleri bile katleden PKK ile 6 milyon kişinin oyunu alan HDP’nin hiçbir ilişkisi yoktur, bunu yazmak haksızlıktır, yanlıştır, yalandır. HDP PKK’yı terör örgütü olarak görür” der mi diye bekledim. Elbette öyle biri çıkmadı, onun yerine hakikati yazdığım için sadece akılları sıra hakaret ettiler. Ne tehditleri ne hakaretleri hakikati örtebilir.
Ben yine de “HDP yoktur, PKK vardır” demeye devam edeceğim. Ta ki HDP, PKK’ya “terör örgütü” diyene ve onunla mücadele edene kadar.
Her attıkları adım PKK’nın gölgesinde olan bir parti için de başka bir şey denemez zaten.
DEMİRTAŞ: ‘HDP ÖCALAN’IN 20 YILLIK PROJESİ’
Son zamanlarda ne zaman HDP’den söz açılsa hemen araya, “demokrasi, seçim, 6 milyon seçmen, oy” gibi kavramlar giriyor. Oysa Selahattin Demirtaş’ın da söylediği gibi “HDP, Öcalan’ın 20 yıllık projesi...”
Yani HDP’yi konuşmaya başlarken önce terör örgütü PKK ve onun kurucusu, elebaşı
En son Habertürk televizyonunda konu gündeme geldi ve hafıza yoksunlarından alkış da aldı.
Aslında bu soruyu soranlar cevabı biliyor ama bu soru üzerinden, PKK terör örgütünün siyasi ayağı olan HDP ile kurulan ilişkiyi kamufle etmeye çalışıyorlar.
Hafıza önemli...
Çünkü dünü bilmezseniz bugün o soruya cevap veremezsiniz.
Oysa sorunun cevabı belli: Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır; HDP diye bir ‘parti’ yoktur, terörist PKK ve onun elebaşı Öcalan vardır.
Bu cümlem birileri için sert gelmiş olabilir. O zaman HDP Genel Başkanlığı yapmış olan, öncesinde de BDP Genel Başkanlığı yapan ve halen konu üzerinde en çok konuşan altı kişinin son yıllarda söylediklerini kısaca hatırlatayım:
Ahmet Türk: “Sayın Öcalan Türkiye’de barışçıl bir sürecin oluşması için çaba sarf ediyor; muhatap almak zorundasınız.” (20 Nisan 2009)
Operasyonun hedefi, Hava Astsubay Meslek Yüksek Okulu’nun 2005, 2011 ve 2012 yılları mülakat sınavını, “avantajlı kodlama” adı verilen şifrelenmiş aday numaraları ile geçen FETÖ mensubu astsubaylardı.
Bunlardan 183’ü yakalandı. Biri başka suçtan tutuklu yedi şüpheli de firariydi. Gözaltına alınanlardan ikisi sağlık nedeniyle Emniyet’ten, dördü de itirafçı olduğu için savcılık tarafından serbest bırakıldı. 74’ü FETÖ üyesi olmaktan tutuklandı.
Dikkatimi çeken ayrıntı şu oldu: TSK’daki FETÖ operasyonlarında gözaltına alınanlardan çoğu serbest kalırken ilk kez daha azı tutuklandı.
Rakamlarla anlatayım: Gözaltına alınan 183 kişiden 4’ü etkin pişmanlıktan yararlanıp serbest kalırken, mahkeme hakkında aynı iddialar bulunan 74 kişiyi tutuklayıp, 103 kişiyi serbest bıraktı. Eğer aynı iddia ile gözaltına alındılarsa, neden bir kısmı tutuklanırken diğer kısmı serbest bırakıldı?
Size de tuhaf gelmedi mi?
YAZILIYI ÇALINTI SORULARLA GEÇTİLER
“Avantajlı kodlama” ile ilgili elde edilen bilgiler, TSK’ya sızmış FETÖ mensuplarının belirlenmesinde, “Bylock”, “FETÖMETRE” ve “ankesörlü hat” kadar önemli görülüyor. ByLock, FETÖMETRE ve ankesörlü hat araştırmaları ile “TSK içindeki kripto FETÖ mensupları” tespit edildi.
“Avantajlı kodlama”
Görünen o ki, Danıştay’ın 3 Temmuz tarihinde Ayasofya’nın müze yapılmasına dair 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptaliyle ilgili kararından sonra işlemler hızlanacak.
Bazı hukukçulara göre bu kararın sonucu ne olursa olsun, bir Bakanlar Kurulu kararı başka bir Bakanlar Kurulu kararı ile kaldırılabileceği için Danıştay’ın aleyhte kararı da hukuken bağlayıcı değil. Buna karşın, Danıştay’ın iptal yönünde kararı, Ayasofya’nın ibadete açılması konusunda Türkiye’nin elini uluslararası alanda güçlendirecek. Kaçınılmaz olarak Yunanistan başta olmak üzere belli ülkeler bunu uluslararası alanda tartışmaya açacaklar. Ancak sonuç alamayacakları da kesin.
TARTIŞILAN RESİMLER
Tartışmanın hukuk ve siyaset dışında bir de inanç boyutu var. O da Ayasofya’nın duvar ve kubbelerinde bulunan ve 1453’te İstanbul fethedildiğinde üzerleri sıvalarla kapatılan resim, fresk ve mozaikler. Atatürk’ün 1931 yılında, üzerindeki sıvaların temizlenerek mozaiklerin ortaya çıkarılması için Amerikalı Bizans Enstitüsü’ne izin vermesiyle başlayan süreç, 1934 yılında müze ilan edilmesiyle sonuçlandı. Bu çalışma 1941 yılına kadar devam etti, sonunda mozaikler gün ışığına çıkarıldı. Peki 86 yıl sonra Ayasofya ibadete açılırsa, bu mozaikler ne olacak? Çünkü bir kısım insana göre ibadet edilen yerde resim bulunması İslamiyet’e uygun değil. Bu düşünceden dolayı bazı kişiler de Ayasofya’daki mozaik ve resimler hakkındaki endişelerini belirtiyorlar. Bu konu açıldığında bana yöneltilen “Peki Ayasofya’daki mozaikler ne olacak?” sorusunu, şimdiki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a ve bir önceki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e sordum.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ERBAŞ: ‘AÇILMASI MUTLU EDER’
Önce Sayın
Bence ilginç kısmı, 191 kişi hakkında gözaltı kararı verilirken bunların 181’inin muvazzaf, yani görevi başında olması.
Başka bir ülkenin ordusu içinde, bir terör örgütünün görevi başında 181 üyesi tespit edilse yer yerinden oynar değil mi? Ama burası Türkiye...
Son 15 gün içinde aralarında Ege Ordu Komutanı’nın emir subayının da olduğu TSK’daki FETÖ mensuplarına yönelik operasyonlarda bine yakın kişi gözaltına alındı, kimsenin umurunda değilmiş gibi bir hava var.
Sadece İzmir merkezli yapılan tek bir operasyonda, görevi başında 181 FETÖ mensubu subay ve astsubay gözaltına alınıyor ve ülkede adeta yaprak kımıldamıyor.
Galiba Türkiye alıştı, FETÖ’ye de operasyonlara da!
Dünkü operasyonun bir başka özelliği, FETÖ tehlikesinin TSK içinde devam ettiğini göstermesi...
Daha önce, FETÖ’nün 2013 yılı Deniz Kuvvetleri Harp Okulu ve Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu’na girişteki mülakat sınavında örgüt üyelerine kriptolu aday numarası verdiği ortaya çıkarılmıştı. 2013 yılında bu iki okula kayıt yaptıran 729 kişinin 724’ünün FETÖ mensubu olduğu tespit edildi.
FETÖ’nün benzeri bir usulsüz yöntemi, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı subay ve astsubay yetiştiren okullarda da gerçekleştirdiği ortaya çıktı.