Nedim Şener

Atatürk’ün adını kullana kullana “Siyasi yüzsüzlük”

18 Eylül 2023
Özgür Özel, bundan bir ay önce Bodrum’da kendisini dinleyenlere, CHP’de Atatürk’ün adını kullananları şöyle eleştiriyordu: “En kolay alkışın Atatürk denilerek alındığı bir siyasi partinin siyaset üretme pratiğinde sorun var. Sıkışınca Milli Mücadele’den, Atatürk’ten bahsederek alkış alarak ilerlenemez. Bambaşka bir şey konuşuyor olmak lazım. Bunda bir kolaycılık, birbirimizi kandırmak var...”

Cuma günü ise kendisi Atatürk’ün adını kullana kullana genel başkanlığa aday olduğunu açıkladı.

Kemal Kılçdaroğlu’nun 2010’daki genel başkanlığından itibaren en yakınındaki isimlerden olan ve 13 yılda kaybettiği 12 seçimde sorumluluğu bulunan Özgür Özel, CHP’nin “Atatürk’ün partisi” olma özelliğini kaybetmesinde de pay sahibi olan isimlerin en önde geleni...

‘ATATÜRK’ ADIYLA ALKIŞ

En kolay alkışın nasıl alınacağını bildiği için konuşmasında 4-5 kez ‘Atatürk’ adını kullanmayı tercih etti. Hatta “Adayım” derken bile, Atatürk’ün adını şöyle kullandı: “Parti içi iktidarı kazanmak için değil, CHP’yi, Atatürk’ün partisini iktidar yapabilmek için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı’na adaylığımı ilan ediyorum.

38 sayfalık ‘Tutum Belgesi’ dediği metinde ise, tekrarlarıyla birlikte 10 kez Atatürk’ten bahsedilmesine rağmen, Özgür Özel’in politik olarak nerede durduğunu en iyi gösteren şey Türk Silahlı Kuvvetleri’ne iftira atan Sezgin Tanrıkulu’na sahip çıkması da nerede durduğunu gösteriyor.

PKK/HDP’DEN FARKI YOK

Bugün ABD’nin paralı uşaklığını yapan PKK’nın yol açtığı terör sorununa ‘Tutum Belgesi’nde tam 5 kez ‘Kürt Sorunu/Meselesi’ adını koyan Özgür Özel, PKK/HDP’liler ya da Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinden bir farkı olmayacağını göstermiş oldu.

Özel, ‘Tutum Belgesi’nde, PKK terör örgütüne yardım yataklık eden belediyelere kayyum atamasına karşı olduğunu da şu cümlelerle ifade etti: “

Yazının Devamını Oku

İttifak değil icraat matematik değil siyaset

15 Eylül 2023
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si, 2017 yılından beri masabaşı, bakkal hesabına dayanarak matematikle siyasette başarı elde edeceğini zannediyor.

Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildikten sonra “ittifak” siyasi hayatımıza damgasını vurdu. Kemal Kılıçdaroğlu da 2019 yılı seçimlerinde başarıyla uyguladığı ittifak modelini 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde de sürdürerek cumhurbaşkanı olmayı hedefledi. Ancak sonuç alamadı. Şimdi önümüzde 31 Mart 2024 yerel seçimleri var ve Kılıçdaroğlu yine ittifak peşinde.

İşin garibi, 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ittifak konusunda herkesten daha iştahlı, şöyle diyor: “Görüyoruz ki yerel seçimde de ittifak süreçleri etkili olacak. Bazen ittifaklar etkili olacak, bazen ittifakları bozmak etkili olacak. Bazen ittifaklara yanlış yaptırmak da etkili olabiliyor. Bu anlamda ‘İttifak olmamalıdır’ diye bir fikre asla katılmıyorum. Her zaman ittifak şart.”

2018’DE TANINMA ORANI YÜZDE 14’TÜ

2018 yılı aralık ayında İBB Başkan adayı gösterildiğinde, yüzde 14.4 olan Ekrem İmamoğlu’nun tanınma oranı “kampanya makinası” sayesinde üç ay içinde yüzde 94’e çıktı. 2019 Haziran’dan beri de İBB Başkanı.

Evet 5 yıl önce tanıyanlar çok azdı ve ancak kampanya ile CHP, İYİ Parti, PKK/HDP ve diğer partilerin ittifakı ile seçilebildi. 5 yıl geçti ve artık koşullar farklı. Kararını değiştirmezse, yaklaşık yedi ay sonra yeniden aday olacağı seçimlerde artık icraatlarıyla değerlendirilecek. Ama o seçim sonucunu kestiriyor olmalı ki; sırtını hâlâ ittifaka yaslamayı tercih ediyor. İmamoğlu, iddia ettiği gibi başarılı bir başkanlık dönemi geçirmiş, vaatlerini gerçekleştirmiş, hep vurguladığı gibi “16 milyonun başkanı” olmayı becermiş olsaydı; ittifaka değil, icraatlarına güvenerek seçime girerdi.

MASA DA PROJE DE ÇÖKTÜ

Ama hâlâ ilk kez aday olduğu 2019’daki gibi ittifak diyor, siyaset değil matematik hesabı yapıyor. Bir araya gelen partilerin İBB Başkanlığını altın tepsine kendisine sunmasını bekliyor.

Oysa, matematik siyasetin ne tür sonuçlar doğuracağını 3 Mart 2023 günü İyi Parti Genel Başkanı Meral

Yazının Devamını Oku

Üniversite kapısında FETÖ ve PKK’ya barikat: Ya içeridekiler ne olacak?

13 Eylül 2023
Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararnameler ile PKK ve FETÖ bağlantısı, ilişkisi, iltisakı nedeniyle YÖK ve üniversitelerden toplam 7 bin 753 kişi ihraç edildi.

OHAL Komisyonu’na yapılan itirazlar sonucunda sadece 185 kişi görevine iade edildi. Terör örgütleriyle ilişkisi belgelenen ve göreve iade başvurusu reddedilen 7 bin 323 kişinin ihracı kesinleşti.

Rakamları hatırlatmamın nedeni üniversitelerde 2023-2024 eğitim-öğretim yılı ile ilgili Yükseköğretim Kurulu(YÖK) Başkanı Erol Özvar’ın kısa süre önce Rektörler Koordinasyon Grubu’ndan paylaştığı şu mesaj:

Kıymetli rektörlerim, malumunuz 2023 Yükseköğretim Kurumları Sınavı sonuçlarına göre üniversitelere yerleşen adayların kayıt işlemleri 1 Eylül Cuma 2023 itibarıyla sona eriyor. Özellikle son dönemde yükseköğretim öğrencilerini bünyelerine katmayı amaçlayan FETÖ, PKK ve sair terör örgütlerinin, öğrencilerin barınma hususundaki ihtiyaçlarını kullanarak harekete geçebileceklerine ve ‘öğrenci evi’ adı altında gençlerimizi kendi çevrelerine toplamaya çalışabileceklerine yönelik duyumlar gelmektedir. Özellikle eğitim öğretime yeni başlayacak öğrencilerimize barınma konusunda yardımcı olmanızı, onlara rehberlik etmenizi, gerekli uyarı ve tavsiyelerde bulunmanızı, mümkünse üniversiteniz bünyesinde kuracağınız ‘destek birimleri’ aracılığıyla öğrencilerimizin ihtiyaçlarına cevap vermenizi fevkalade önemli bir husus olarak görüyoruz. Bu konuda şehrinizdeki ilgili kurumlarla sürekli bir iletişim ve işbirliği içerisinde olmanızı sizlerden hassaten rica ediyorum.

Benim de sosyal medyadan paylaştığım Özvar’ın bu uyarılarının ardından rektörler konuyla ilgili yürütülen çalışmaları YÖK’e bildirmiş.

ÖĞRENCİYE BİLGİLENDİRME VE UYARI

Buna göre üniversiteler öğrencilere hem barınma hem de diğer konularda destek amacıyla birimler oluşturup ekipler kurdu. Sosyal medya hesaplarından, internet sitelerinden ve diğer iletişim araçları yoluyla, sağladıkları barınma ve diğer imkânlarına ilişkin bilgi aktaran üniversiteler kampüslerde, otogarlarda, havaalanlarında oluşturulan birimlerde üniversitedeki ve ildeki barınma imkânları hakkında bilgilendirmeler yaptı. Öğrencilere terör örgütleri ve güvenlik önlemleri konularında uyarılarda bulundu. Üniversiteler bu konularda valilik ve emniyet birimleriyle işbirliği halinde çalıştıklarını bildirdi.

ÜNİVERSİTELER HAREKETE GEÇTİYÖK Başkanı Erol Özvar’ın rektörlere gönderdiği mesajın ardından üniversiteler barınmayla ilgili ek tedbirler aldı. Bu çerçevede:

* Ondokuz Mayıs Üniversitesi, öğrencileri otogarda karşılayıp kayıt merkezine taşıma, kentle ilgili bilgi sunma, geçici barınma imkânı sağlayacak ekip oluşturdu.

Yazının Devamını Oku

Seçimi kaybetmenin nedeni: PKK/HDP işbirliği, FETÖ bağlantısı, ABD-AB’ye teslimiyet

4 Eylül 2023
Ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de 6’lı masa ortakları bir türlü seçimi neden kaybettiklerini açıklamıyorlar.

Erdoğan’ın neden kazandığı üzerinde dursalar gerçeği görecekler belki ama o noktadan çok uzaktalar.

Meral Akşener, seçim kaybını “Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasına” bağlıyor. Kemal Kılıçdaroğlu ise her hafta bir başka sorumlu buluyor. Önce parayla tutukları anket firmalarını suçladı. Sonra, ayda 500 TL dağıtılan parayı harcayacak yeri olmayan ve ekonomik krizden etkilenmediğini iddia ettiği kırsal kesimi suçladı. Ardından, “Büyük bir kısmı sadece TRT izliyor” diyerek köylüleri suçladı.

Sonra, FETÖ’cü adayların yer aldığı milletvekili listelerine tepki gösteren; Erdoğan’dan uzaklaşan “kararsız muhafazakârları” olumsuz etkileyen “Ulusalcı” olduğunu söylediği kesimleri sorumlu tuttu.

6’lı Masa ortakları, gazeteci ve televizyoncuları eliyle seçimi kazanacağına inandırılan seçmenlerin üç aydır yaşadığı umutsuzluk, öfke ve çöküşü de görmezden gelen Kılıçdaroğlu, “Umutsuzluk tablosu değişecek. Aslında vatandaş şoku biraz atlatmış durumda” dedi.

Kendisini destekleyenleri çileden çıkaran bu açıklamaların ardından Kılıçdaroğlu seçimi kaybetmesinin sebebi olarak gördüğü Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy veren seçmenleri şöyle suçladı: “Kitleler, Erdoğan’a oy veriyorsa o kitlenin sorgulanması gerek.”

ERDOĞAN NEDEN KAZANDI?

Kemal Kılıçdaroğlu ile 6’lı Masa ortakları, seçmenleri yönlendiren televizyoncu ve gazetecileri bir türlü doğru soruyu sormuyorlar. Doğru soru şu: “20 yıllık iktidarına, yapılan politik hata ve yanlışlıkları, pandemi sonrası artan fiyatlara, yükselen döviz kuru ve enflasyona, tarihin en büyük depreminin yarattığı sorunlara rağmen Erdoğan neden seçimi kazanıyor?”

Bunun birinci sebebi Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı boyunca adeta kemikleşmiş, liderliğinden ve icraatlarından memnun seçmenlerin varlığı. Ama 14 Mayıs’a giderken özellikle mevcut ekonomik ve sosyal koşullar nedeniyle bu seçmenlerin sayısı seçimi kazanmasına yetmiyordu. Erdoğan’ın 28 Mayıs’ta seçimi kazanmasının belirleyici nedeni muhalefetin PKK/HDP ile işbirliği, FETÖ’cüleri devlete sokacağı endişesi, ABD ve AB politikalarına esir edileceğine dair seçmenlerde yarattığı “ülkenin bekası” korkusu oldu. Yani seçmen “ülke bekası” endişesi nedeniyle Erdoğan’a yöneldi.

Yazının Devamını Oku

Dışişleri’nde FETÖ atağı: ‘Sızma’ ve ‘sızdırmaya’ karşı yeni departman

1 Eylül 2023
Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı’na atanmasından sonra merakla beklediğim şeylerden birisi Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadelede atacağı adımlardı.

Çünkü, FETÖ ile mücadele Fidan için ayrı bir önem taşıyor, MİT’in başına geldiği günden bu yana FETÖ’nün doğrudan ve dolaylı saldırılarının hedefi de oldu. Göreve gelir gelmez İsrail Başbakanı Ehud Barak ve MOSSAD tarafından hedef alınan Hakan Fidan, önce medya üzerinden Fetullahçı Terör Örgütü’nün saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. FETÖ bu süreçte kendisi yerine muhalif görünen gazetecileri kullandı. 2012’de ise FETÖ tarafından doğrudan hedef alındı.

İSRAİL-MOSSAD-FETÖ

MİT’deki yardımcıları ile birlikte 7 Şubat 2012’de FETÖ kumpasıyla tutuklanmaya çalışıldı. 2013 yılında 52 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırısı üzerinden MİT’e saldıran FETÖ, 17/25 Aralık 2013 operasyonlarından sonra 1 Ocak 2014’te Hatay Kırıkhan’da, 19 Ocak 2014’te Adana Ceyhan’da durdurulan MİT Tırları operasyonlarıyla Hakan Fidan ve MİT’i hedef aldı. Selam Tevhit kumpasıyla telefonları dinlenen Hakan Fidan ve başında olduğu MİT, FETÖ’nün aleti olan gazeteciler tarafından yıpratılmaya çalışıldı.

FETÖ MAHREMİ ÇÖZDÜ

Bu süreçte FETÖ’nün kripto haberleşme sistemi olan Bylock’u deşifre eden MİT, istihbarı olarak mücadeleye başladığı FETÖ’ye operasyonel anlamda ilk darbeyi vuran kurum oldu.

Darbe girişimi öncesi mahrem yapıyı ve örgüt yönetimini deşifre eden MİT’in Başkanı Hakan Fidan, 15 Temmuz gecesi ilk hedef alınan isim oldu. Darbeci FETÖ mensuplarının helikopterle MİT Karargâhı’nı basarak kaçırma girişimi teşkilat mensuplarının silahlı direnişiyle püskürtüldü. Hakan Fidan ve ekibi yurtiçinde FETÖ’nün yapılanmasını çökertirken, özel operasyonlarla yurtdışından da 140’a yakın FETÖ mensubunu Türkiye’ye getirdi. Dolayısıyla FETÖ’nün en çok ve en şiddetli saldırılarıyla karşılaşan Hakan Fidan’ın, Dışişleri Bakanı olarak örgüt ile ilgili mücadelesinin ne olacağını merak ediyordum. Nihayet cevabına ulaştım.

‘GÜVENLİK’E YENİ MİSYON

Yazının Devamını Oku

Meral Akşener FETÖ üyesi mi

30 Ağustos 2023
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında yedi yıldır devam eden FETÖ soruşturması delil elde edilemediğinden Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın 22 Ağustos 2023 tarihli takipsizlik kararı ile kapandı.

15 Temmuz darbe girişiminden 20 gün sonra 4 Ağustos 2016 günü Cizre Savcılığı’na “Yağmur” kod adıyla gizli tanık olarak ifade veren birisinin hiçbir delile dayanmayan çelişkili ifadesine dayanılarak Akşener hakkında “FETÖ Silahlı Terör Örgütü Üyesi” olmaktan garip bir soruşturma açılmış. “Yağmur” isimli gizli tanık şunları söylemiş:

“... Örgütün son dönemdeki stratejilerinden biri siyasi partilerden birine sızmak ya da mümkünse yeni bir siyasi parti kurmaktır. Bildiğim kadarıyla buna yönelik olarak Meral Akşener isimli kişi kullanılmaktadır. Meral Akşener’in çeşitli yerlerde cemaat toplantılarına katıldığını ve cemaatin talimatları doğrultusunda çalıştığını biliyorum. Bana bu bilgileri de halen görüştüğüm örgüt mensubu kişiler getirmektedir. Hâlâ örgüte yakın olduğumu düşünerek bu bilgileri vermektedirler. Örgütün normalde belirli aralıklarla ve periyotlarla toplantı yaptığını bilirim. Ancak son bir yıldır bu periyotlara uymadan, sürekli olarak ve yoğun şekilde toplantı yaptığını, organize olduklarını biliyorum. Bu toplantıların amacı Meral Akşener’in MHP’nin başına geçirilmesi, savcı ve hâkimlerin kendilerine verilen bu husustaki talimatları yerine getirmesiydi... Örgütün ilk baştaki hedefi az önce de belirttiğim gibi siyasal alanda yer edinip kendilerine yakın bir kişiyi başbakan olarak seçtirmekti. Bu somut olayda Meral Akşener’di ancak Meral Akşener’in kongre sonrası genel başkanlığı oluşmayınca örgüt artık daha farklı bir strateji izlemeye devam ederek daha sert bir hareket tarzı benimsedi ve sonunda 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı...”

‘SOMUT ÖRNEK VEREMEM’

İfadesinde, FETÖ ile PKK ve IŞİD bağlantısından bahseden “Yağmur”, somut olay bilmediğini ve somut örnek veremeyeceğini söylemiş.

Şunu baştan söylemek gerekir, herkesle ilgili soruşturma açılabilir, garip olan siyasi polemiklere de konu olan ve hiçbir delile dayanmayan böyle bir soruşturma dosyasının yedi yıl açık kalması...

Ayrıca “Yağmur” kod adlı gizli tanığın anlattıkları FETÖ’nün faaliyetleriyle uyumlu değil. FETÖ’nün siyasetle, siyasetçilerle ilişkisi, örgüt evlerinde parti liderlerinin toplantılara katılması ve talimatlar verilmesi şeklinde gerçekleşmiyor.

Yani iddia edildiği gibi kulağa hoş gelebilir, siyasi rakibini yıpratmak için kullanılabilir ama gerçekte FETÖ’nun siyasi ayağı yoktur.

Emniyet, TSK, eğitim, yargı, medya yapılanması vardır ama örgüt evlerinde yetişmiş siyasi ayağı yoktur. Evet siyasi ayağı yoktur ama destek olup kullandığı siyasetçi vardır. FETÖ elebaşı

Yazının Devamını Oku

Akşener’den kibirli özür terapi seansı

28 Ağustos 2023
Terör örgütü PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği yapan 6’lı Masa’nın ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 26 Ağustos günü Afyon’dan yaptığı konuşmada, kaybettikleri seçim için sözde ‘özür dilemiş’!

Akşener, 20 yıllık iktidarın yıpranmışlığı, yaptığı birçok hatasına, ekonomik sorunlara, yüksek enflasyon, sığınmacı sorunu ve son olarak 11 ili vuran depremin etkilerine rağmen seçimi neden kaybettiklerini hâlâ anlamamış görünüyor.

SORUN ADAY DEĞİL POLİTİKA

Temel sorunun aday değil PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği, “KHK’lıları iade edeceğiz” diye ifade edilen Fetullahçı Terör Örgütü’nü yeniden devlete sokacaklarına ilişkin toplumda yarattığı endişe ve kaygı olduğunu görmüyor.

Oysa, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ve Avrupa ülkelerine dönük söylemleri, PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği, FETÖ’cülere vaatleri üzerine kurduğu siyaset seçimlerin kaybedilmesinde ana faktördü. Seçimi kazanmakta anahtar olarak değerlendirilen Millet İttifakı’nın gayri resmi ortağı PKK/HDP ile işbirliği ve açıklamalarının seçimlerde nasıl bir tepki yarattığını gördüğünde ise çok geçti. 

GARABET SİSTEM

Akşener, kendisi dahil yedi cumhurbaşkanı yardımcılığı gibi bir garabet sistemin halk üzerindeki etkisini görmezden geldi. Akşener, bütün süreçte kendisinin de dahil olduğu hataları görmek yerine, “‘Yüzde 60 ile kazanırızdiyenler susmadı. Bilimsel verileri masaya koyan ben sustum” diyerek CHP’lileri anketlere inanmakla suçladı. Oysa, kendi adayı İmamoğlu ile Yavaş’ın kazanabileceği iddiasını da “Yaptığımız tüm kamuoyu araştırmalarında, ki buna  Türkiye’nin en köklü, en itibarlı araştırma şirketleri dahildir, bu iki arkadaşımızın rahatlıkla cumhurbaşkanı seçileceğini gördük” diyerek başka anketlere dayandırdı. Konuşmasının en önemli kısmı ise özür dilediği anlardı. Dinlerken, “Küfür etse daha iyiydi” dedim. Çünkü Akşener, gerçekte özür dilemedi.

KİBİRLİ ÖZÜR TERAPİSİ

Söylediği ve yaptığı her şeyi doğru zannedenlere has bir tutumla; masa ortaklarına bunları kabul ettiremediği için “kibir dolu bir özür dileme seansı” ile dinleyenlere terapi yaptı. İşte sözleri: “

Yazının Devamını Oku

FETÖ’nün, Akşener’i ‘masaya döndürme’ önerisi CHP’li Toprak’a nasıl ulaştı

25 Ağustos 2023
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına itiraz ederek 3 Mart günü 6’lı Masa’dan kalkmış, CHP’lilerin, CHP’ye yakın ünlü ünsüz isimlerin, CHP’li trol gruplarının hakaret ve küfürleri sonrası 6 Mart’ta tekrar dönmüştü.

Akşener, 6 Mart günü masaya dönmek için Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın “cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ilan edilmesi” önerisini getirmişti.

En azından tüm Türkiye önerinin Meral Akşener’den geldiğini zannediyordu. Meğer bu öneri Akşener’den değilmiş, CHP’li Erdoğan Toprak’a aitmiş. İYİ Parti’den istifa eden Aytun Çıray önceki gün bu konunun detaylarını Twitter hesabından yazmasa siyasi tarihe böyle geçecekti.

AYTUN ÇIRAY’IN TANIKLIĞI

Aytun Çıray, Twitter hesabından 3 Mart ile 6 Mart arasında yaşanan ve bizzat içinde bulunduğu Akşener’in masaya nasıl oturtulduğunu tarih tarih şöyle anlattı:

“3 Mart 2023 tarihinde Akşener, hepimize büyük sürpriz olan ‘Altılı Masa’dan kalkarken konuşmasını şöyle tamamlamıştı: ‘Dün nihayet ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tartıştık. 5 siyasi parti tek bir ismi dile getirerek Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ‘evet’ dedi. Biz iki ismi beyan ettik, Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu’ydu...’

BAŞKANLARIN ‘ADAY DEĞİLİM’ AÇIKLAMASI

Ama aynı gün Ekrem İmamoğlu da bir açıklama yapmış ve ‘İmamoğlu’nun adaylığı diye bir mesele yok ki... Her CHP’linin adayı genel başkanıdır. Benim de adayım Genel Başkan’dır’ demişti. Yani İmamoğlu, Akşener’in “kazanacak aday”ına aday olmadığını, Kılıçdaroğlu’nu desteklediğini açıklayarak Akşener’i tekzip ediyordu.

Mansur Yavaş

Yazının Devamını Oku