ASLINDA her şey, ‘O arsaya bina yerine oluk oluk akan suyu değerlendirecek bir fabrika kursanıza’ sözüyle başladı... Merhum Ali Zabunoğlu, o arsaya bir su fabrikası kurmadı ama, aklında çakan şimşekle memleketi Kula’da yıllar yılı boşa akan değerli suyu iş kapısı yapma yoluna gitti. Ve 1972’de Ege’nin özel sektör tarafından hayata geçirilen ilk maden suyu tesisini kurdu. Maden suyunun pek bilinmediği o yıllarda temelleri atılan Kula Maden Suları’nın kaptan köşküne 1989’da ikinci kuşak temsilcisi oğlu Kemal Zabunoğlu geçti. Saate 800 şişeleme kapasiteli fabrikayı bugün 65 binlere çıkardı. Bu sayıyı 2016’ya kadar 100 bine çıkarmayı hedefleyen Kemal Zabunoğlu, Kula Maden Suları’nı hem yurt içinde hem de dışında zirveye çıkarmak için hummalı koşuşturmacaya girmiş. 2103’te değişim hareketi başlatan Kemal Zabunoğlu, bir yandan Kula’daki tesislerini yeniliyor, bir yandan ürün gamını genişletiyor, bir yandan da ihracattaki payını artırmak adına yoğun bir mesai harcıyor. Tabiri yerindeyse, adeta koşan ata nal çakıyor...
Ege’nin ilk özel yatırımı
Lise yıllarında tüm arkadaşları Çeşme’de tatil yaparken, Kula’daki fabrikaya çalışmaya giden ve 1989’da kaptan köşküne geçen Kemal Zabunoğlu’ndan, 26 Mayıs 1972’de kurulan Kula Maden Suları’nın kuruluş öyküsünü dinledik:
“Kula’da biraz sivrilen, önce kendini Alaşehir ve Turgutlu’ya atar. Oradan da Manisa, İzmir ya da İstanbul. Un ticaretiyle uğraşan babam Ali Zabunoğlu’da Kula’dan sonra Alaşehir’e yerleşmiş. Sonra İzmir... İnşaat sektörüne de adım atmış. Hatta bu adım, bugünkü işimizin dolaylı nedeni olmuştur. Bornova’daki ilk apartmanlarında imzası bulunan babam, yine Bornova’da bina yapmak için keşfe gittiği bir arsadan oluk oluk su aktığını görmüş. Yanındaki uyanıklardan biri de ‘Buraya bina yapacağınıza, su fabrikası kursanıza’ deyince babamın kafasında şimşekler çakmış. Hemen aklına Kula’da yıllardır boşa akan o değerli su gelmiş. Soluğu dönemin belediye başkanının yanında almış. Sonra Ankara’ya bakanlığa giderek gerekli izinleri alıp maden suyu üretimi için kolları sıvamış. Ve Ege’nin ilk özel sektör maden suyu fabrikasını kurmuş. Çünkü o dönem tek üretici Kızılay’dı. Ben de babamın isteğiyle bir su fabrikasında çalıştım. Daha sonra da asker dönüşü şirkete başladım. Kolektif şirket olarak kurulduk, sonra limited, şimdi de anonim şirket oluyoruz. Üçüncü kuşak da çalışmaya başladı. Babadan gelen geleneklerle yolumuza devam ediyoruz.”
DEĞİŞİM BAŞLADIKula Maden Suları, bugünlerde Türkiye genelinde de adından söz ettirmek için yoğun gayret içinde. ‘Artık kafayı kaldırdık’ diyen Kemal Zabunoğlu, ulusal bir marka olma süreci başlattıklarını aktararak şu bilgileri verdi:
“Hem ulusal hem de yurt dışında ağırlığımızı artırmak adına değişim başlattık. Bunun bir ayağı, üretim tesislerinde yenileme. Şu anda Kula’daki tesiste bir kentsel dönüşüm var. Eski fabrikaları yıkıp yenilerini inşa ediyoruz. Makinelerimizi değiştiriyoruz. Şişe tasarımlarımızı yeniliyoruz. A’dan Z’ye bir değişim içerisindeyiz. Bu değişim 2016’ya kadar devam edecek. Bu değişim için şu ana kadar 8 milyon lira yatırım yaptık. 2016’ya kadar ise bu tutar 15 milyon lirayı geçecek gibi. Bu yatırımlarla saatte bin şişeleme olan kapasitemiz, şu anda 65 bine çıktı. Hedefimiz ise 100 bin.”
BUGÜN bulunduğu yere ulaşmak için, en alt kademeden başladı işe. Akranları sokaklarda oynarken, o 9 yaşında Diyarbakır’da bir pastanenin bulaşıkhanesinde işe girdi. 13-14 yaşlarına geldiğinde usta oldu. 16’sında kendi dükkanını işletiyordu. Askerde bile unla temasını kesmedi. Dönüşte, hayatını İzmir’de yönlendirmeye karar verdi. Bir süre pastanelerde usta olarak çalışan Fikret Yıldız, 1993’te İzmir Gıda Çarşısı’nda 5 metrekarelik bir dükkan açtı. Her zaman büyük düşünen Fikret Yıldız, 1998’da bu işi kardeşlerine bırakarak kendine farklı bir yol seçti. Dondurulmuş unlu mamuller üretmeye karar verdi. İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde 300 metrekarelik bir dükkanda mantıyla başladı. Ardından milföy hamuru ve pizza geldi. Tüm yatırımlarını da Türkiye’nin ekonomik krizlerle boğuştuğu yıllarda yaptı. Bugün birçok ünlü markaya dondurulmuş unlu mamuller üreten Metropol Un A.Ş., kendi markası Ponti’yle de 81 ildeki zincir marketlerde yerini almış durumda.
İki büyük hedefi var
Fikret Yıldız’ın bunun dışında iki büyük hedefi daha var. İlki, 2 yıl içinde hayata geçireceği yeni fabrika. 25 milyon euro yatırımla 130 kişiye de iş sağlanacak. Bir diğer hedef, “Mahalle Börekçisi” markasıyla doğrudan satış yapılacak zincir mağazalar. 2015’te pilot uygulamanın İzmir’de başlayacağı mağazacılıkta ise sayı oldukça iddialı. İlk yıl 40’a yakın Mahalle Börekçisi...
Bugün İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde 8 bin metrekarelik alanda dondurulmuş unlu mamuller üreten Metropol Un Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Yıldız’ın İzmir’deki girişimcilik macerasını ilk halkasını Gıda Çarşısı’nda açtığı 5 metrekarelik dükkan oluşturuyor. Yıldız, 93’te açtığı bu dükkanda saat 05.00’te iş başı yapıp, poğaça ve simit gibi unlu mamuller üretip, 08.00’de satışa sunarak ekmeğini kazanmış. Zamanla işlerini büyüten Yıldız, 1996’da ise kardeşlerini de yanına alarak gücüne güç katmış. 1998’de ise o işi tamamen kardeşlerine bırakarak kendi yolunda yürümeye karar veren Fikret Yıldız, o dönemi şöyle anlatıyor:
Paradan para kazanmak yerine
MURAT Kabasakal... Akhisar’ın genç girişimcilerinden. 2000’de 4 bin lira sermayeyle 4 ortaklı bir şirket kurdu. Sonra bu ortaklıktan ayrılarak kendi şirketinin başına geçti. Egelilerin aksine, ortak iş kültürünü benimseyen Kabasakal, girişimci ruhla şirket sayısını 6’ya çıkarma başarısını gösterdi. Bir şirketle de oldukça farklı unvan elde etti. Akhisar Sanayi Sitesi’nde 900 metrekarelik nostaljik mahalle görünümündeki fabrikada ürettiği faytonlarla bugün dünyayı dolaşıyor...
Almanya’dan Malezya’ya, Azerbaycan’dan Şili’ye kadar birçok ülkeye fayton gönderen Güneş Fayton’un genç patronu Murat Kabasakal, aslına uygun olarak sürekli üretim yapan Türkiye’nin tek
fabrikasıyla başarıdan başarıya koşuyor. Kabasakal’ın hedefleri büyük. Yüzlerce kişinin çalıştığı ve seri üretim yapan bir fayton fabrikası... Sürekli proje üreten Kabasakal’ın faytonun dışında bir hayali de ‘Organik köy’ kurmak...
Devlet memuru babasının teşvikiyle 8 yaşında çalışmaya başlayan, ortaokula kadar onun bulduğu, sonra kendi istediği işlerde çalışan Kabasakal ile girişim dolu yaşamını konuştuk. Ortak iş yapmayı seven Kabasakal, ilk olarak 4 ortakla kapı sektöründe bir şirket kurmuş. Ancak ‘yatırım yapalım’ teklifi karşılık bulamayınca da bu ortaklıktan ayrılarak inşaat yapı malzemesi satışı şirketi kuran Murat Kabasakal, öyküye şöyle devam etti:
Sektörün Donkişot’u
Ali Fuat Gürle’nin içindeki çocuk hiç büyümedi ama kurduğu Meltem Mobilya kabuğuna sığmıyor. Bebek, çocuk ve genç odasında önemli bir marka olan firma, önümüzdeki ay Azerbaycan’a eylülde ise Hollanda’da mağaza açacak.
ASLINDA her şeyi annesi başlattı. Lise yıllarında okul yerine balık tutmaya gidince devamsızlıktan sınıfta kaldı. Annesinin, ‘Bu çocuktan adam olmayacak, zanaat öğrensin’ çıkışıyla kendisini mobilyacılıkta buldu. Üretimin her aşamasında yer aldı. Para biriktirmek için gece yarılarına kadar çalıştı, talaşların üzerinde yattı. 1985’te kendi işyerini açtı. Önce koltuk üretti, 90’lı yıllarda ise ev mobilyası ticareti yaptı. 1993’te sağlık sorunu yüzünden üretimi bıraktı... Ama bir kere talaşın kokusunu almıştı. 2001’de ise bebek ve genç odası üretmeye karar verdi. Ve Ali Fuat Gürle, o yıl kurduğu Meltem Mobilya ile hem Türkiye, hem de Avrupa’da sektöre damgasını vurdu. Perakende ayağında da mağazalaşan Meltem Mobilya’nın, 6’sı kendisinin 37 showroomu bulunuyor. Cornerlarla bu sayı 100’ü buluyor. Üretiminin yüzde 30’unu ihraç eden Gürle, bugünlerde de gözünü yurtdışına çevirdi. İlk mağazasını önümüzdeki ay Bakü’de açacak Meltem Mobilya’nın kurucusu Gürle, ikincisi için de yıl sonunda Hollanda’yı hedefledi. Önümüzdeki yıl hedefi yurtdışında 10 mağaza. İç piyasada da showroom sayısını 100’ün üzerine çıkarmak istiyor. Gürle’nin orta vadeli hedefi de İtalya’dan bir firma alarak Avrupa’da etkinliğini artırmak.
Küçük atölyede tek başına
Meltem Bebek ve Genç Odası Genel Müdürü Ali Fuat Gürle ile şirketin kuruluş öyküsünü, gelecek hedeflerini ve sektördeki gelişmeleri konuştuk. Gürle, 74’te çırak olarak adım attığı mobilya sektörünün her aşamasında görev almış. Gece yarılarına kadar çalışmanın sonucunda biriktirdiği parayla iki makine alarak 1985’te kendi yerini açmaya karar veren Ali Fuat Gürle, 1 milyon liralık (bugünün bin lirası) sermayeyle kendi işinin patronu olmuş. Karabağlar’da 270 metrekarelik bir dükkanda üretime başlayan ve yaklaşık bir yıl yalnız çalışan Gürle, o dönemi şöyle anlatıyor:
“Kiraladığım iş yerini her yağmurda su bastığı için kimse tutmuyormuş. Tabii ki bunu bilmiyorum. Ve ilk yağmurda dükkanı su bastı. Eşyaları, makineleri kuruttuk. Tam çalışmaya başlayacakken bir daha su bastı. O su basmaları dönüm noktam oldu. Bir anda şansım açıldı. 1990’a kadar koltuk imalatına devam ettim. Daha sonra ise ev mobilyasına girdim ve perakende satış mağazası açtım. 1993’te üretimden çıktım. 2001’e kadar mağazacılık devam etti. Tabii üretim bir hastalık. Talaşın kokusunu aldıysan, ondan kopamazsın. 2001’de tekrar üretime başladım. O yıllarda bebek, çocuk ve genç odasında boşluk gördüm. Bu alana yatırım yaptım. Menderes’te tesis kurdum. İlk etapta her şeye kendim koşuşturuyordum. Ama sonra büyümeye başladım. Küçücük bir atölyede tek başıma başladığım serüveni, bugün 30 bin metrekarelik sahada 17 bin 500 metrekarelik kapalı alanda 225 çalışanla yoluma devam ediyorum.”
HEDEF 60 SHOWROOM
EKONOMİNİN dışında her şeyin konuşulduğu bir gündem yaşıyoruz. Ama bütün olumsuzluklara rağmen gayrimenkul sektöründe de projeler yükselmeye devam ediyor. Bunlardan biri de Atek Yapı’nın inşaat ettiği Atek Adress.
Atek Yapı İnşaat A.Ş., İzmir’de üçüncü projesine başladı. ‘Yeni Kent Merkezi’ olarak adlandırılan Bayraklı’da yapımı süren, 28 katlı ve 135 işyerinin yer aldığı Atek Adress’in birkaç ay içinde satışa çıkması bekleniyor.
İnşaatın yanı sıra elektro mekanik ve çocuk eğlence merkezleri sektöründe de faaliyet gösterdiklerini dile getiren Atek Yapı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Güç’le yeni projelerini ve gelecek planlarını konuştuk.
Güç, gayrimenkul sektöründe ilk projelerini Buca’da yaptıklarını belirterek, “Onu tamamladık ve teslim ettik. Daha sonra Karşıyaka’da bir projeye başladık. Orada da satışlarımız devam ediyor.
Son projemizi ise İzmir’in gelecekte yıldız bölgesi olarak gösterilen Bayraklı’da yapıyoruz. Adliye’ye çok yakınız. Şu anda inşaat çalışmaları devam ediyor. Birkaç ay içinde de satışa çıkarmayı planlıyoruz” dedi.
Eylül 2015’te teslim Atek Adress’in iş merkezi konseptli bir proje olduğunu anlatan Ercan Güç, Eylül 2015’te teslim etmeyi planladıkları yapıda 135 bağımsız bölümün yer aldığını aktardı. Güç, şöyle devam etti: “İş merkezlerinin yanı sıra alt katta bir showroom bulunacak. Bunun yanında toplantı salonları ve çeşitli aktivite merkezleri yer alacak. Farklı bir proje ortaya koymak adına sürekli çalışıyoruz.”
Bu yıl mağaza sayısı 70’in üzerine çıkacak olan Tuğba Kuruyemiş, yurtdışına açılıyor. İlk mağaza Azerbaycan’a.
BİR dönem tavukçuluk sektöründe çalıştı. Herkes gibi onun da hayali, kendi işini kurmaktı. Askerde bolca düşündü ve döndüğünde kardeşiyle kuruyemiş sektörüne adım attı. Hem toptan, hem de pazarda kuruyemiş sattı. 1988’de Aydın’da ilk mağazasını açtı. Ailede kimsenin adı olmasa da O, ‘en iyi ve güzel’ anlamına gelen Tuğba’yı marka olarak seçti. Lüks tasarlanan ve kuyumcu olacağı sanılan o ilk mağaza için, ‘Burada çerezci mi olur’ denilmesine aldırmadı. Bugün 52 mağazalık zincir kurdu. 750 kişi çalışan ve franchise vermeden büyüyen Tuğba Kuruyemiş’in patronu Ahmet Tonkul’un gözü şimdi yurtdışında. İlk durak Azerbaycan...
Burada çerezci mi olur
Tuğba Kuruyemiş’in kurucularından yönetim kurulu başkanı Ahmet Tonkul’la markanın çıkış öyküsünü ve gelecek hedeflerini konuştuk. 1980’li yıllarda kuruyemiş sektörüne Lezzet Kuruyemişleri ile adım atan Tonkul, toptan satış yaparken, pazarlara da çıktıklarını paylaşıyor. Tonkul, bazı yerel pazarlarda satışın sürdüğünü aktarıyor. Zamanla mağaza açma fikri geliştiğini belirten Tonkul, öykünün devamını şöyle anlattı:
“1988’de ilk mağazamızı Aydın’da açtık. Mağazayı çok lüks tasarladık, kent çalkalandı. Olmayan bir şey yaptık. Herkes altın satacağımızı sandı. Hatta, ‘burada çerezci mi olur’ diyen oldu. Ama çerezci mantığının dışına çıkıp yeni konsept yarattık. ‘En iyi ve güzel anlamı’ taşıyan Tuğba’yı markamız seçtik. Hedefimiz bu işte en iyisini yapmaktı, başardığımızı düşünüyorum. O zamana kadar ailede Tuğba adı yoktu ama şimdi kızımınki Tuğba.”
MAĞAZA SAYISI 70’İ AŞACAK
Bugüne kadar franchise vermeden büyüyen Tuğba’nın 11 şehirde 52 mağazası var. Bu yılsa hedef 70’in üzerine çıkmak. Ahmet Tonkul, neden bayilik vermediklerini de şöyle anlatıyor: “Yoğun bayilik talebi var. Sadece internet üzerinden 4 yılda gelen talep, bin 500’den fazla. Bunun yanında her gün Aydın’daki fabrikaya en az 8-10 kişi telefon açıyor. Mağazaya gelenler de cabası. Ayrıca, Antalya ve olmadığımız şehirlerden de sürekli arayıp, o şehre mağaza isteyen var. Bizim için uygun lokasyonları araştırıp, fotoğraflarını paylaşan bile oluyor. Bu talepleri kırmadan geri çeviriyoruz. Bizim çok açılmak gibi niyetimiz yok. Daha kontrollü büyümek istiyoruz. Bayilik vereceğimiz kişinin bu kaliteyi muhafaza edip etmeyeceğinin garantisi yok. Onun için bayilik vermiyoruz. Toptan satışımız da yok. Mağazanın yanı sıra online satışımız bulunuyor.”
Yerel seçim çalışmalarının hızlandığı Manisa’da, partiler projelerini birer birer paylaşmaya başladı. Açıklanan projelerin bölgenin ana sorunlarıyla ilgili olması, seçimin kazanının Manisalı olacağını gösteriyor.
SON dönemde ekonomik anlamda atağa geçen Manisa’da, yerel seçim çalışmaları hızlandı. Üç partinin de hem büyükşehir belediye başkanı, hem de 17 ilçe adayları belli. Projeler de yavaş yavaş açıklanmaya başlandı. Açıklanan projelerin ortak noktası ise kentin önemli sorunlarına çözüm sunması. Çöp, otopark, ulaşım ve konut açığı. MHP, AK Parti ve CHP’nin büyükşehir adayları projelerinde bu sorunlara çözümler sunuyor. Bu da bu seçiminin kazanının Manisalı olacağını gösteriyor. Seçim Turu’nun bu haftaki durağı Manisa... Ege Temsilcimiz Deniz Sipahi, Yazı İşleri Müdürümüz Nedim Bubik ve Manisa DHA Temsilcisi Mehmet Hakkı Özbayır’la MHP, AK Parti ve CHP’nin büyükşehir belediye başkan adaylarıyla bir araya geldik, seçim projelerini dinledik...
CENGİZ ERGÜN (MHP)
(Soldan sağa: Mehmet Hakkı Özbayır - Nedim Bubik - Cengiz Ergün - Deniz Sipahi)
500 milyon TL’lik yatırım yaptık
Bu öykünün iki kahramanı var. Baba Seracettin Güloğlu ve kızı Gülçin Güloğlu... 16 yaşında çırak olarak iş başlayan baba, teneke bükerken de bir gün kendi fabrikasını kurmayı hayal eder. Ve o hayali düğün takılarının sermaye yaparak gerçeğe dönüştürür. Teneke baca armatürü ve soba malzemesi yapar. Zamanla geleceğin plastikte olduğunu görür ve bu alana yatırım yapar. Bugün hem inşaat yan sanayi sektörüne yönelik ürünlerle, hem de plastik kasa üretimiyle adından söz ettirecek bir şirketi var. Kızı ise yerel olan Güloğlu Plastik’i ulusal boyuta taşıyan isim. Sektörde öncülüğüyle tanınan firmayı Filistin, Romanya, Yunanistan ve Bulgaristan’a ihracat yapan konuma getirdi. Şimdi ise gündemde termal tesis ve üretimin tek çatı altında toplanması var. Bu başarının formülü ise baba-kız arasındaki o muhteşem uyum.
Arkadaşları filme, o helva satmaya
Güloğlu Plastik’in bir numaralı kahramanı ve genel müdürü Seracettin Güloğlu... Bayındır’dan İzmir’e gelen ve tenekeci çırağı olarak çalışma hayatına adım atan Güloğlu, daha sonra ise presçi olur. 18 yaşında kısım şefi olan Güloğlu, öykünün devamını şöyle anlattı:
“Fabrika çıkışı da ek iş yaptım. Tatil günümde fıstıklı helva sattım. Bütün arkadaşlarım pazar günü gittikleri sinema filmini anlatırken, ben kazandığım parayla gurur duyuyordum. O yıllarda kendi işimiin hayalini kurdum. Asker dönüşü bu hayalimin ilk adımını attım. Sermaye olarak da düğündeki takıları kullandık. 1974’te şirket kurdum. Süreç içinde teneke, baca armatörü ve soba malzemesi imal ettik. Biz hep bir işin biteceğini hissedip yeni yatırımlar yaptık. 1989’da banyo ve WC panjur pencere sistemlerini parçalı kasa olarak imalatına girdik. 1996’da tamamen plastik sektörüne geçtik. PAN-PEN markası ile Türkiye’de ilke kez hazır panjur ve pencere imalatına geçtik. 2005’te ise Tire OSB’de plastik kasa üretimine başladık.”
İstenen arsa mastırı unutturdu
İkinci kahraman ise Gülçin Güloğlu... O da babası gibi mücadeleciliğiyle dikkat çekiyor. Psikoloji ve felsefe eğitimi gibi bir düşüncesi olan Gülçin Güloğlu, babasının isteği üzerine aile şirketinde yola devam etme kararı alır. Tercihlerini değiştiren Gülçin Güloğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde iktisat okumaya başlar başlamaz da iş hayatına adım atar. Güloğlu, “İlk işim sekreterlikti. Sorumluklarımın için de kargo giderleri gibi küçük kalemlerin yer aldığı küçük kasa bendeydi. Bugünse finansa bakıyorum. Büyük kasayı yönetiyorum. Şirketi daha yukarılara taşımak adına çalışıyorum” diyor.