Mete Tamer Omur

200 metreden İzmir manzarası

20 Nisan 2014

İkinci kulesini ağustosta tamamlayacak Folkart, ses getirecek bir açılışa hazırlanıyor. Firma, bir dünya sanatçısını İzmir’e getirecek.

SON yıllarda İzmir’de ses getiren projelere imza atan Folkart, Bayraklı’daki ikiz kulelerden ilkini tamamladı. Diğeriyse ağustos ayında bitiyor. Tamamlanan 200 metrelik kulenin çatı katından İzmir’in gelişimini görmek mümkün. Sağlı solu projeler yükseliyor. Vinçler ve işçiler harıl harıl çalışıyor. 200 metreden görülen o ki, 5 yıl sonra İzmir apayrı bir boyuta geçecek.


Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak’la hem Folkart Towers’ın son durumunu, hem de gayrimenkuldeki gelişmeleri konuştuk. Sancak, Folkart Towers’ta tamamlanan ve yaşamın başladığı A Kule’nin satışlarının yüzde 90’na ulaştığını belirterek, şöyle devam etti:
“B Kule’de ise satış oranı yüzde 70’lerde. Alanların yüzde 80’i İzmirli. Yüzde 5 de yurtdışından alıcımız var. Bu veriler İzmir’in bu tip projelere ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Biz bir ilki başardık. İzmir’de bu tür iş yapıldığında tutuyor. Eskiden fikir vardı ama cesaret edilmiyordu. Ama biz bunu yaptık. Bu algının değişmesine katkı koyduk. Kaliteli işin İzmir’de de bir alıcı kitlesi olduğun gösterdik. Şimdi bizden sonra başlayanlar var. Etrafımızda 30’a yakın proje var. Onlar da gelip bizden zaman zaman bilgi alıyor. Biz onlardan 3 yıl öndeyiz. Rakip olsak da, bölgenin kalitesinin artması adına bu bilgileri paylaşıyoruz.”

Yazının Devamını Oku

İşportadan çıktık yola

13 Nisan 2014

HER şey devlet memuru babanın İzmir’e atanmasıyla başlar. Bitlis’ten İzmir’e gelen Keskiner ailesinin üç oğlu da okul harçlıkları için Kemeraltı’nda işportacılık yapar. Bir yandan eğitimlerini sürdüren Keskiner kardeşler, bir yandan da taraktan suya, kemerden çakmak taşına, trikoya kadar birçok ürün tarihi çarşıda satar. İşportacılık serüveni 8 yıl süren kardeşler, babaları gibi devlet memuru olur. Ama memurlukları uzun sürmez. İstifa ederler ve büyük bir riske girerek tekstile adım atarlar. Ticaretteki başarı ışığını Kemeraltı’ndan alan Keskiner kardeşler, önce pantolon ardından sırasıyla takım elbise, kaban, gömlek ve damatlık üretimiyle önemli bir marka olurlar. 25 yıl önce kurulan Rabin Tekstil, bugün Türkiye’de 300 bayisi olan, yaklaşık 15 ülkeye ihracat yapan bir şirket... Ve dünya damatlarını giydiriyor…

Rabin markasının hem Türkiye’de, hem de ihracat yaptıkları ülkelerde başarılı olmasının temelinde ‘ben değil biz’ felsefesinin yattığını anlatan ortanca kardeş Gürcan Keskiner, bir aile şirketi olduklarını belirterek, “Aile şirketleri bir süre sonra sıkıntıya giriyor. Bizde bu yok. Çünkü Rabin’de ben yok, biz var. Üç kardeş yola çıktık ve buralara geldik” diyor.

İstifaya babadan fırça

Tapu müdürü olan babalarının görevi nedeniyle İzmir’e geldiklerini söyleyen Gürcan Keskiner, o dönemi şöyle anlattı:
“Hem aile bütçesine katkı, hem de okul harçlığımız için Kemeraltı’nda seyyar satıcılığa başladık. Sudan çakmağa, tekstil ürünlerinden deodorana, çoraptan trikoya, aklınıza gelebilecek her şeyi sattık. Bu 8 yıl devam etti. Sonra ben kadastro teknikeri oldum. Abim bankacı. Küçük kardeşimse makine ressamı. 1,5 yıl Trabzon ve Ankara’da görev yaptım. Ama sonra istifa kararı aldım. Kent ekonomisine katkı sağlamak adına devlete teşekkür edip, kendi yolumuza gittik. Memurluk baba geleneği gibiydi. Tabii istifa edince sert eleştirilerine maruz kaldık ama yolumuza tekstille devam etme kararı aldık. Bizi biz yapan, en büyük okulumuz Kemeraltı’nda gördüğümüz ışıkla ticarete atılmak istedik. Kemeraltı bize maddi katkısından ziyade ticari bilgi birikim anlamında büyük katkı sağladı. Ben ve kardeşlerim iistifa ederek tekstile adım attık.”

5 top kumaşla başladılar

Keskiner kardeşler, 5-10 top kumaşla pantolon yaptırır. Bu pantolonları satmak için Türkiye’nin dört bir yanını dolaşırlar. Daha sonra ise pantolonu takım elbise, gömlek, damatlık, tek ceket ve kaban izler. Bir erkeğin dış giyimde ihtiyacı olan ne varsa bünyelerine kattıklarını ifade eden Gürcan Keskiner, bugün Türkiye’de 300 bayileri bulunduğunu, Avrupa ve Ortadoğu’da ise 15 ülkeye ürün gönderdiklerini söylüyor, “25 yıllık geçmişimiz var. Çizgimizi ve kalitemizi bozmadan yolumuza devam ediyoruz. Hem iç piyasada, hem de yurtdışında İzmir’i en iyi şekilde temsil etmek için çaba sarf ediyoruz. İzmir’de bizim için üretim yapan 5 büyük fasoncumuz var” diyor.

Yazının Devamını Oku

Emlakta bahar piyasası

11 Nisan 2014

İzmir’de sktör hareketlendi. Çeşme, Güzelbahçe ve Urla’da konut fiyatları son bir ayda artmaya başladı.

Hurriyetemlak.com tarafından hazırlanan endekse göre, İzmir’de satılık konutların metrekare ortalaması bin 667 lira oldu. Yıllık artışın ortalaması ise yüzde 13... Kiralık evlerde fiyatlar yüzde 9 artarak metrekaresi 8 liraya ulaştı. Kentte amortisman süresi 18 yıl. Son bir ayda fiyatı artan ilçeler sıralamasında Çeşme yüzde 8.6 ile dikkat çekiyor. İlçede satılık konutların metrekare fiyatı 3 bin 923 lirayı buldu. Çeşme’nin en pahalı bölgesi Alaçatı’da metrekare ortalaması 4 bin 583 lira. Alaçatı’da konut fiyatlarının yıllık artışı yüzde 38 oranında. İzmir’in gözde ilçelerinden Güzelbahçe’de evler son bir ayda yüzde 6.7 oranında değerlendi. İlçede metrekare fiyatları 2 bin 200 liraya yükseldi. Metrekare ortalama konut fiyatının 2 bin lira olduğu Urla’daki artış ise bir ayda yüzde 2.7 oranında.

EN DEĞERLİ ALAÇATI

İzmir’in en değerli semtleri sıralamasında birincilik metrekare fiyatı 4 bin 583 lira olan Alaçatı’da... Her yaz ünlülerin akın ettiği Alaçatı’da, Demet Akbağ, Yılmaz Erdoğan, Nurgül Yeşilçay, Ali Taran, Serdar Hotiç, Ender Mermerci, Derin Mermerci, Okan Buruk, Emre Altuğ ve Banu Alkan gibi birçok ünlü ismin evi var. İkinci sırada 3 bin 317 lira ortalama fiyatla Mavişehir, üçüncü sırada 2 bin 973 lirayla da Ilıca bulunuyor.

TİCARİ GAYRİMENKULDE İSE ŞAMPİYON KONAK

İzmir’in ticari gayrimenkul rakamlarına bakıldığında son bir ayda fiyatlar en çok Konak’ta artmış durumda. hurriyetemlak.com’un yaptığı araştırmaya göre, satılık ticari gayrimenkullerin metrekare fiyatı 2 bin 656 lirayı buldu. İzmir genelinde ortalama fiyat ise 2 bin lira. Kiralık ticari üniteler baz alındığında ortalama fiyat metrekaresi 13 lira olarak görülüyor.

Yazının Devamını Oku

İzmir’in kahve kokusu dünyayı tiryaki yapıyor

6 Nisan 2014

BU öykünün iki kahramanı var. Biri, hayatını önce Almanya’da, daha sonra Türkiye’de kahve çuvalları, çekirdekleri, makineleri ve kokuları arasında geçiren Yakup Dabak... Diğeri ise yıllardır mekanların lezzetlerine lezzet katan tasarımıyla adından söz ettiren mimar Sevim Oktay.... Kahve sevdalısı bu ikili, 2009’da güçlerini birleştirdi ve Coffeemania’yı kurdu. Franchise modeliyle büyümeyi tercih eden markanın kurucuları Dabak ve Oktay, 40 mağazaya ulaşmış durumda. Hedef bu sayıyı yıl sonuna kadar 50’ye çıkarmak. Geçtiğimiz yıl yurt dışına da açılan Coffemania’nın Malezya’da iki şubesi var. Üçüncü ise yolda. Yakup Dabak ile Sevim Oktay’ın bu yıl hayata geçirmeyi planladıkları iki projesi daha bulunuyor. İlki Balkan mutfaklarından oluşan Somun Arası. Diğeri de tamamen kahvenin yer alacağı 1551... 2017’ye kadar Somun Arası için 30, 1551’de ise 50 mağaza açılması planlıyor...
Almanya’da garson olarak sektöre ilk adımını atan ve zamanla kendi iş yerini açan Yakup Dabak, hem kahve, hem de gıdada önemli işlere imza atar. Ama çocuklarını Türkiye’de büyütme isteğiyle 2004’te İzmir’e gelir. İlk başta ulusal bir kahve zincirinin Ege Bölge bayiliğini alır. 2006’da ise bugün yine ulusal marka olan bir firmanın kuruluşuna imza atar. Bu süreçte şimdiki ortağı olan So Mimarlık’ın kurucusu mimar Sevim Oktay ile tanışır. 2009’a gelindiğinde de kahve sevdalısı bu ikili, yeni bir markayı yaratmak için kolları sıvar ve kahve tutkusu anlamına gelen Coffeemania’yı kurar.

Mağaza sayısı 50 olacak
‘Kahve dendiğinde akla gelen ilk marka olmayı hedefliyoruz’ diyen Yakup Dabak, ilk şubelerini İstanbul’da açtıklarını söyleyerek, şu bilgileri verdi:
“Şu anda bayi sayımız 38’e ulaştı. İki tanesi de çok yakında açılacak. Böylece 40’a ulaşmış olacağız. Aslında her ay bir mağaza açıyoruz. Yıl sonuna kadar ise mağaza sayımızı 50’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Tamamen franchise modeliyle büyüyoruz. Bir mağazamız olsun istemedik. Bayilerimizle mutluyuz. İzmir’de sadece 120 bin dolaylı misafirimiz var. İlk başladığımız yıllarda ağırlıklı kahve menüsü vardı. Ama daha sonra menüye tatlı ve yemek çeşitlerini ekledik. Kahveyi kendimiz üretiyoruz. Yemek çeşitlerimizi ise Esas Holding’den dondurulmuş alıyoruz. Biz formüllerini veriyoruz. Onlar da bizim için üretiyor.”

Yazının Devamını Oku

300 gramlık sermaye bir dev yarattı

30 Mart 2014

YIL 1973... Yer İzmir’deki tarihi Kemeraltı Çarşısı... Yaşar Karakaş, babasının verdiği 300 gram altını sermaye yapar ve 12 metrekarelik bir dükkanda kuyum tamirine başlar. 1983’te ise Karakaş Kuyumculuk’u kurar ve kardeşleriyle toptan altın üretimine başlar. Şirketi önemli bir noktaya getiren Yaşar Karakaş, 1999’da talihsiz bir kazada vefat eder. Hep üretimin içinde olan oğlu Kamil Karakaş, o tarihten sonra şirkette daha aktif rol almaya başlar. Tarih 2005’i gösterdiğinde ise bütün hisselerini amcalarına devrederek Karakaş Atlantis’i kurar. O şirket, bugün Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasında 183’üncü sırada. Bu yıl 1 milyar liralık ciro hedefleyen Kamil Karakaş, 2020’ye kadar yurtdışında mağazalaşmayı planlıyor. Burada da alışılmış kuyumculuğun dışında saatten aksesuara, gözlükten mücevhere her şeyin yer alacağı bir yapı oluşturmayı istiyor.

Türkiye’nin en büyük kuyumcu toptancısı olan ve 2 binin üzerinde kuyumcuya ürün veren Karakaş Atlantis Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Karakaş ile şirketin kuruluş öyküsünü, gelecek planlarını ve altın sektörünün son durumunu konuştuk.

Babasının 1960’lı yıllarda dedesinin isteğiyle Kemeraltı’nda faaliyet gösteren bir kuyumcunun yanında çırak olarak çalışmaya başladığını anlatan Kamil Karakaş, askere kadar bu sürecin devam ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

250 bin km yol yaptı

“Dedem, üç aylık emekli maaşını bozdurarak 300 gram altını sermaye yapması için asker dönüşü babama vermiş. Babam, 1973’te kuyum tamiriyle sektöre adım atmış. Gece gündüz çalışarak 1980’de dükkan açmış. 1983’te ise Karakaş Kuyumculuk’u kurup kardeşleriyle toptan altın işine devam etmiş. 1994’te fabrikasyona dönülmüş. Karabağlar’da bir fabrikaya geçmişler, O yıllarda ayrıca Nokia ve Ericsson’un Türkiye distribütörlüğünü yapmış. Bu işten de çok ciddi paralar kazanmışlar. Babamı, 1999’da bir kazada kaybettik. O dönemde hem telekom da hem de kuyumculukta iyi bir noktadaydık. Daha sonra aile şirketlerinde kurumsallaşmanın önemini hissettik. Aşağıdan gelen kuşakla işler karıştı. Ben de 2005’te hisselerimi amcalarıma devrederek Karakaş Kuyumculuk’tan ayrıldım. Ya Kemeraltı’nda küçük bir kuyumcu olarak yola devam edecektim, ya da büyük bir marka yaratacaktım. Ben riske girip kendi şirketimi kurdum. Kurumsal bir yapı oluşturarak yola devam etmek kararı aldım. Çok çalıştım. Türkiye’nin dört bir yanına gittim. 200-250 bin kilometre yol yaptım. Sonuçlarını da aldım.”

HEDEF 1 MİLYAR TL CİRO

Yazının Devamını Oku

İki balıkla yol çıktı Avrupa’nın en büyüğü oldu

23 Mart 2014

HER şey o pinpon topunun kavanoza girmesiyle başlar. Yıl 1968... Bergamalı Kayalarlıoğulları kardeşler, İzmir Fuarı’nda ‘kavanozlara pinpon topu atışı’nda şanslarını dener. Ve ortanca kardeş merhum Coşkun Kayalarlıoğulları, son pinpon topunu kavanozdan geçirmeyi başarır. Ödülü ise süs balığı görünümlü iki dere balığıdır. İşte o balıklar ve şans oyunu, bir girişimin de ilk adımı olur. Kayalarlıoğulları kardeşler, iki balık ve bir akvaryum ile başladıkları hobileri, önce okul harçlıklarını çıkarma yolu ve ardından da 80’li yıllarda ise işleri olur. Ev ortamında başlayan tatlı su süs balığı üretimi, 1991’de Türkiye’nin hatta Avrupa’nın en büyük entegre üretim tesisine dönüşür. Bugün yaklaşık 100 çeşit ve aylık 80 bin süs balığı üretimiyle hala bu unvanını koruyan Ortadoğu Akvaryum (Ordas), bir yandan ithal ürünlerle bir yandan da bu hobiyi gözden düşüren teknolojik oyunlarla mücadele ediyor.

Ortadoğu Akvaryum, 1980’de Coşkun Kayalarlıoğulları öncülüğünde üç kardeş tarafından kurulmuş. Coşkun Kayalarlıoğulları’nın 2005’te vefat etmesiyle birlikte bugün işleri en küçük kardeş Cihan Kayalarlıoğulları yürütüyor. Ortam sıcaklığının 26 derece olduğu ve yoğun nemli bir ortamda Cihan Kayalarlıoğulları, bize Ortadoğu Akvaryum’un kuruluş öyküsünü, sektörün içinde bulunduğu atmosferi ve gelecekle ilgili planlarını paylaştı.

Pinpon topuyla gelen yatırım

Bir dönemin en popüler oyunlarından biri olan kavanozlara pinpon topu atışı yapmak için soluğu İzmir Kültürpark Fuar Alanı’nda aldıklarını anlatan Cihan Kayalarlıoğulları, şöyle devam etti:
“O zaman üç atış, 25 kuruştu. Ben ve büyük abim karavana yaptık. Rahmetli küçük abim ise son pinpon topunu kavanozdan geçirmeyi başardı. Ödülü olarak ise iki dere balığı kazandı. O dere balıklarını alıp Bergama’ya getirdik. Buca’da yatılı ortaokulda okuyan Coşkun abim de bir akvaryum alarak geldi. Tabi orada renkli tatlı süs balıklarını görmüş. Bir sonraki hafta ise renkli süs balıkları getirdi. O balıklar üremeye başladı. 1 akvaryum, 20’ye çıktı. Abim ürettiğimiz balıkları Kemeraltı’nda satarak kendisine okul harçlığı yapıyordu. Daha sonra ise ODTÜ işletmeyi kazanarak Ankara’ya gitti. Giderken de akvaryumlarını da götürdü. Orada da yine okul harçlığını buradan çıkardı. 1978’de ben Ege Üniversitesi jeolojiyi kazandım. Yıl 1980’ni gösterdiğinde ise abimin yanına gittik. Orada üretime başladık. Ama kazancımız hep kiraya gittiğini görünce, memleketimize Bergama’ya döndük. Burada üretim yapmaya başladık. 1991’de ise daha büyük bir yerde üretim yapmak için yatırım kararı aldık. 18 dönüm üzerinde, 3 bin metrekare kapalı, 2 bin metrekare ise seradan oluşan tesiste 1995’te üretime başladık. Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük tatlı süs balığı üretim yapan tesisi olduk. Bu unvanımızı hala koruyoruz.”

FIRINCILIĞA MI DÖNSEM?

Yazının Devamını Oku

Seyyar satıcıydı dünyayı giydiriyor

16 Mart 2014

ÖĞRETMEN okulunu bitirdi. Bir köy okuluna öğretmen olarak atandı. Aylık maaşı o dönemin parasıyla 270 lira 15 kuruştu. O para bir haftalık ihtiyacını bile karşılamayınca ticarete atıldı. Çorum’da seyyar satıcılık yaptı. Babasının kalıbını çıkardığı, komşu kadınların ise diktiği gömlekleri sattı. Sonra 18 metrekarelik bir dükkanda tuhafiye işine girdi. Kaliteye ağırlık vererek büyüdü. 1992’de geçirdiği rahatsızlık nedeniyle doktorunun önerisiyle çevre değişikliği kararı aldı ve kendini İzmir’de buldu. ‘3-4 yıl kalıp dönerim’ dedi, ama geliş o geliş... İzmir’de küçük bir atölyede gelinlik ve abiye üretimine başlayan Hocazade’nin kurucusu Yusuf Gevenci’nin ürünleri bugün dünyanın birçok şehrindeki genç kızların en büyük hayaline ortak oluyor. İkinci kuşağında görev aldığı şirkette moda tasarımcısı kızı Sevda Gevenci’nin ise şimdi farklı planları var. Hocazade, H&Z Sposa ve Gevenci markalarıyla yol alan şirkete yeni bir marka daha geliyor. Sevda Gevenci, kendi koleksiyonlarının yer aldığı mağaza zinciri oluşturmak istiyor. Ayrıca, H&Z Sposa ile de 4 olan franchise sayısını bu yıl 30’a çıkarmayı planlıyor.

Yarım asrı devirdi
Aslında ailenin geçmişinde hep tekstilin var olduğunu söyleyen Hocazade Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Gevenci, ilkokulun ardından ortaokulu erkek sanat okulunda okuyup, hem marangozluk, hem tornacılık eğitimi aldığını anlatarak, öyküsüne şöyle devam etti:
“Sonra öğretmen okuluna gittim. Oradan da ayrılarak jet öğretmen kurslarına katıldım. Daha sonra ise bir köy okuluna tayinim çıktı. Ama aylık maaşım bir haftalık ihtiyacımı bile karşılamayınca, ‘bu böyle olmaz’ deyip Çorum’a döndüm. Ticarete adım attım. Bir yıla yakın seyyar satıcılık yaptım. Çorum ve çevre illerde babamın kalıbını çıkardığı, komşu kadınların ise diktiği gömlekleri sattım. Bir zabıta vergi karnem olmadığı için sergimi açtırmadı. Bende 1963’te gidip kaydoldum ve vergi karnemi aldım. Dükkan açtım. Tuhafiye işi yaptım. Sonra daha büyük riske girip geniş bir dükkan kiraladım. Sürekli trendi yükselttim. Marka ürünler satmaya başladım. Arsa aldım ve oraya 6 katlı bir işi yeri yaptırdım. Çorum’un ilk çok katlı mağazasını açtık. İğneden ipliğe, iç çamaşırdan gelinliğe aklınıza gelecek her şeyi satmaya başladık. Körfez kriziyle birlikte de üç kişiyi bir birine kefile ederek 7 taksitli satışlara başladık. Hep öncü oldum. O mağazamız hala Çorum’da faaliyetini devam ettiriyor. Geçen yıl 50’inci yılımız kutladık.”

4 yıl oldu 21 yıl
Yusuf Gevenci, 1992’de bir rahatsızlık geçirir. Doktoru, ‘çevrenizi değiştirin’ der. Onlarda doktorun tavsiyesiyle Bursa’ya niyetlenirler ama kendilerini İzmir’de bulurlar. Abiye ve deri konfeksiyonu yapan bir şirketle İzmir’de ortaklıkları da vardır. “3-4 yıl kalıp döneriz’ diye düşünen Yusuf Gevenci, yaklaşık 21 yıldır bu kentin ekonomisine katkı koyuyor.

Yazının Devamını Oku

Gençlerin gözü yurt dışında

13 Mart 2014

BUGÜN İstanbul’u İstanbul, Ankara’yı Ankara yapan en önemli aktörlerin başında yurtdışına açılan müteahhitler geliyor. Dünyanın dört bir köşesinde önemli işlere imza atan müteahhitler, buralarda kazandıkları paraları kentlerinde yatırıma dönüştürdü. Sonuç ortada... İzmir ise bu anlamda sınıfta kaldı. Ama artık devir değişti. İzmirli müteahhitler de yavaş yavaş rotalarını yurtdışına çevirir oldu. Bunlardan biri de Ontan İnşaat...

İki genç girişimci tarafından 2006’da kurulan Ontan İnşaat şimdi de Bakü’de ofis açmaya hazırlanıyor. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı inşaat yüksek mühendisi Onur Öktem, 2014 Kış Olimpiyatları kapsamında Soçi’de birkaç taahhüt işi yaptıklarını, Azerbaycan’da ise Bakü Valiliği’ne proje hazırladıklarını anlatarak, “Bu coğrafya önemli bir pazar. Özellikle taahhüt anlamında burada yerimizi almak istiyoruz. Bununda ilk ayağını Bakü’de açacağımız ofis oluşturacak” dedi.

Yeni projeler yolda

Son dönemde Gözde Grubu ile yaptıkları Myvia projeleriyle de adından söz ettiren Ontan İnşaat’ın Başkanı Öktem, bu yıl yapmayı planladıkları projeler hakkında da bilgi verdi. Onur Öktem, “Mevcutta devam eden inşaatlarımızın yanı sıra Gözde Grubu ile Bayraklı’da bir projemiz olacak. Yüksek yapı... Bunun dışında yine aynı bölgede bireysel bir projemiz bulunuyor. Şu anda çalışmalarımız sürüyor. Karma bir proje olacak. Akhisar’da ise 120 konutluk projeye başlayacağız. Ayrıca, İstanbul’da da küçük ölçekli konut projesi üzerinde çalışıyoruz” diye konuştu.

İNŞAATIN YANINA TURİZM GELİYOR

Ontan İnşaat’ın gayrimenkul ve taahhüt alanında çalışmalar yürüttüğünü ifade eden Onur Öktem, gelecekle ilgili hedefleri hakkında ise şu bilgileri paylaştı: “Bugün farklı sektörlerden inşaata yönelim var. Biz ise tam tersini yapmak istiyoruz. Amacımız İzmir’in en büyük gruplarından biri olmak. Şu an iki alanda yol alıyoruz. Ama hedeflerimiz var. Bunlardan biri turizm. Küçük şehir otelciliği alanında faaliyet göstereceğiz. Burada da önce İzmir, sonra Akhisar’da olmak üzere bir zincir kurmayı hedefliyoruz. Bu yıl içinde bu planımızla ilgili bir adım atacağız. Bunun yanında bir inşaat ürünüyle ilgili üretim planımız bulunuyor. Bu daha çok orta vadeli bir plan.”

Yazının Devamını Oku