Mete Tamer Omur

Mine öğretmenden tatlı bir girişim

6 Mayıs 2018
  Aslında aklının ucundan dahi girişimcilik geçmez.

Üniversite eğitiminin ardından önce devlet, daha sonra özel sektörde öğretmenlik yapar. Mine Girginer, eşinin işi nedeniyle Amerika ve Avrupa’da pek çok ülkede bulunur. Yurtdışında edindiği bilgi ve tecrübe Mine Girginer’in ufkunu açar. Türkiye’ye döndüğünde ise misafirleri için yaptığı ve hobisi olan butik lezzetleri farklı bir boyuta taşım kararı alır. Günlük, sağlıklı ürünler üzerine bir yılı aşkın süre araştırma yapar. Mine Girginer, girişimcilik eğitiminin ardından da bu yılın başında hobisini işe çevirenler kervanına katılır. Bugün Cup N Cake markasıyla cupcakten cheesecake kadar butik ürünlerle yoluna devam eden Girginer, ikinci şube için gün sayıyor.

MİNE Girginer... ‘Rahat bir hayat sürmek varken, bu işlere girmeye ne gerek var’ söylemlerine kulak asmadan üretmeye, yeni şeyler yapmaya odaklanmış bir isim. Yerinde sayan biri olmak yerine hayallerinin peşinden giden çiçeği burnunda bir girişimci. Cup N Cake’in kurucusu Mine Girginer, hem girişimcilik serüvenini hem de yarınlara dair planlarını paylaştı. İzmirli ev hanımı bir anne, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir babanın üç kız çocuğundan biri olarak 1975’de dünyaya gelen Mine Girginer, hikayesini şöyle aktardı:


YURTDIŞI UFKUNU AÇTI
“Babamın iş yeri olmasına rağmen bize hiçbir zaman yaz tatilinde ‘hadi gelin çalışın’ gibi bir şey demedi. Bizde de açıkçası öyle bir istek yoktu. Dokuz Eylül Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesi’ni bitirdikten sonra devlet okulunda öğretmenlik hayatıma başladım. Ama bir süre sonra kendi fikrime uygun özel okullarda meslek hayatıma devam ettim. Uzun bir öğretmenlik serüvenimin ardından da eşimin işi nedeniyle yurtdışına çıktım. Amerika ve Avrupa’da pek çok ülkede bulundum. Bu sürede farklı mekansal özellikleri ve gastronomik lezzetleriyle öne çıkan yerleri görüp, inceledim. Bu tablo, benim yıllardır hobinin ötesine geçemeyen, konuk ağırlama sırasında sunduğum nitelikli yeme-içme ikramlıklarımda yeni bir aydınlanma yarattı.”


Yazının Devamını Oku

İş sanal başarı gerçek

29 Nisan 2018
Her biri farklı farklı kulvardan iş yaşamına adım atar. Aydemir Şahin, Ulaş Kaçmaz ve Mehmet Özkan’ın yolları, yayıncılık alanında faaliyet gösteren bir şirkette kesişir.

 

Uzun bir sürenin ardından da üçlü, kendi hikayelerini yazmak için 2011’de Konatus’u kurar. Hayallerinde farklı bir ürün geliştirme olsa da sermaye olmayınca, ‘en iyi iş, bildiğin iştir’ mantığıyla sistem entegrasyonu gibi işlerle para kazanma yoluna giderler. 2014’te ise Kuban Altan’ın da ekibe katılmasıyla Zero Density’le yeni bir süreç başlar. Dört ortak, oyun teknolojisini kullanarak dünyanın en gerçekçi sanal stüdyosuyla önemli bir ilke imza atar. İstanbul’da başlattıkları hikayeye bugün İzmir’de devam eden ve dünya devleriyle çalışan genç girişimcilerin gündeminde ise Hollywood sinema sektörü var.

ZERO Density... Aslında istendiğinde teknoloji alanında da bir dünya markası yaratabilmenin en somut örneklerinden biri. ‘Ben bunu yapacaktım’ ya da ‘benim de aklıma gelmişti’ söylemlerini eyleme, üretime dönüştüren bir yapı... Zero Density’nin kurucuları Kuban Altan, Mehmet Özkan, Aydemir Şahin ve Ulaş Kaçmaz ile hem hayata geçirdikleri farkındalıkları hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. Her şeyin yayıncılık-prodüksiyon alanında faaliyet gösteren İstanbul’daki şirkette başladığını söyleyen Aydemir Şahin, hikayenin devamını şöyle aktardı:


PARALARI YOKTU

Yazının Devamını Oku

İzmir’e eğitim göçü de başladı

27 Nisan 2018
Temelleri 1878’de Maria West’in küçük bir okul açmasıyla atılan Özel İzmir Amerikan Koleji, bugün 21. yüzyılın gençlerini yetiştirmek için mücadele ediyor. Okulun müdürü Didem Erpulat, İstanbul’dan Antalya’ya birçok kentten öğrenci çektiklerini belirterek, “İzmir eğitimde de önemli bir durak haline geldi” dedi.

 

ÖZEL İzmir Amerikan Koleji... Türkiye’nin en eski ve köklü kuruşlarından biri olarak alanında birçok ilke imza atan bir okul. Kurulduğu günden bu yana 6 bin 555 mezun veren bir eğitim çınarı... “Robot yapan çocuğun tiyatro için sahneye de çıkması benim en büyük mutluluğum” diyen Özel İzmir Amerikan Koleji (ACI) Müdürü Didem Erpulat ile kurumun kuruluş hikayesini, sektörü ve eğitime fark yaratan yönlerini konuştuk. Okulun 1878’de Amerikalı eğitimciler tarafından İzmir Basmane’de ‘çocuk yuvası’ olarak kurulduğunu anlatan Didem Erpulat, şöyle devam etti:

ÖNCE KIZ SONRA KARMA

“Basmane kampüsünün kalabalıklaşması ve öğrenci sayısının artması nedeniyle 1913’te Göztepe’de yedi dönümlük güzel bir bahçe satın alınır. Basmane’de bir anaokulu olarak 50 yıl önce başlayan macera, 1928’de bugünkü kampüsümüzde 4 kız öğrencinin mezuniyetiyle devam eder. Lise bölümü 1953’te 4 yıllık bir programa sahip olur. 1986’da ise kız erkek karışık eğitime başlama kararı alınır. 1990’larda okulun gayrimenkullerinin sahibi olan ve mezunların kurduğu Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın (SEV) ACI yönetiminde etkin rolü üstlenmesi, zaman içerisinde en önemli değişiklik olur. 1997’de hükümetin ‘İlköğretim Yasası’nda yaptığı önemli değişiklikle orta bölümünün ortadan kaldırılması ile SEV, ACI’nın orta sınıflarını süreç içinde eritir. Ve daha sonra da aynı kampüste Özel İzmir SEV İlköğretim Okulu eklenir. Bugün Özel İzmir Amerikan Koleji, kardeş okulumuz Özel İzmir SEV İlköğretim Okulu’yla aynı kampüste yoluna devam ediyor.”

ÖNCE ÖĞRENCİ SONRA VELİ

Eğitimde yıllardır yaşanan değişimin varlığına dikkat çeken Demet Erpulat, bu kadar değişimin olduğu bir alanda 140 yıllık eğitim çınarı olarak yola devam ettiklerini belirtti, “Şu an eğitimde yaşanan değişimlerle birlikte bizim gibi köklü kurumlara talep artıyor. Son 4-5 yıldır da bunu çok yoğun yaşıyoruz. Yani İzmir’in yükselen reytingini biz de yaşıyoruz. Özellikle şehir dışından gelen çok fazla öğrencimiz var. Bu talebi önceden gördük. 2009’da kız, 2011’de de erkek yatılımızı açtık. Geçen yıl 176 öğrenci aldık. Bunun 89’u İzmir, 87’si ise şehir dışından geldi. İstanbul, Bursa, Antalya ve Balıkesir’den öğrenci çekiyoruz. İstanbul’da kardeş okulumuz olmasına rağmen İzmir’e bize geliyorlar. Tabii önce öğrenciler geliyor bir süre sonra da ailelerinin geldiğini görüyoruz” diye konuştu.

Yazının Devamını Oku

Her yönüyle kentsel dönüşüm

23 Nisan 2018
Management Plus’ın kurucusu Haldun Ersen, İzmir’in göç aldığını hatırlatarak, “Bu göçün etkili şekilde yönetilmesi gerekiyor. Burada da kilit kentsel dönüşüm” diye konuştu.

KENTSEL dönüşüm, gayrimenkulde hareketlilik yaşayan İzmir’in uzun süredir gündeminde olan bir konu. Bir kaç projenin dışında söylemin ötesine geçemeyen bir yapı. 1. derece deprem kuşağında yer alan İzmir’de yapı stokunun neredeyse yarısı riskli. Yani yaklaşık 700 bin konut risk altında. 100 bininin ise hemen yıkılması gerektiği uzunca bir süredir konuşuluyor. Bu nedenle İzmir için kentsel dönüşüm çok önemli. 2012’den bu yana Türkiye’nin çeşitli kentlerinde kentsel dönüşüm zirveleri, kongreleri ve sertifika programları düzenleyen Management Plus’ın kurucusu Haldun Ersen, bu konuya dikkat çekmek için İzmir’de önemli bir etkinlik organize ediyor. Ersen, İzmir’de ilkini 2013’te yaptığı ‘Her Yönüyle Kentsel Dönüşüm Zirvesi’nin ikincisini 10 Mayıs’ta Mimarlar Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirmeye hazırlanıyor.

15. ZİRVE İZMİR’DE

Ersen ile hem zirve hem de kentsel dönüşüm hakkında konuştuk. Bugüne kadar 8 kentte 14 tane ‘Her Yönüyle Kentsel Dönüşüm Zirvesi’ düzenlediklerini ifade eden Ersen, “İlk adımı attığımız İstanbul’da bu yıl beşincisini düzenledik. Deprem riski taşıyan ve ayrıca buna bağlı olarak niteliksiz konut stokuna sahip ülkemizi çok ilgilendiren ve gelecek 20 yıl içerisinde ekonomimizin lokomotifi olacağı gibi gözüken kentsel dönüşümün, kamuoyunda tam olarak anlaşılmasını sağlamak amacıyla yola çıktık. Şimdi İzmir’de zirvenin ikincisini yapmaya hazırlanıyoruz” diye konuştu.

GÖÇ DOĞRU YÖNETİLSİN

İzmir’in gelişme açık bir kent olduğunu dile getiren Ersen, kentsel dönüşüm zirvesi için İzmir’i seçme nedenlerini şöyle anlattı: “İzmir’de 60’lı yıllarda yapılan planlar doğrultusunda çıkmaz sokaklar, otoparksız yapılar gibi çarpıklıklar ortaya çıktı. Şimdi bu yanlışları ortadan kaldırmak içini büyük bir fırsat var: Kentsel dönüşüm. Kentsel dönüşümle kent yeniden dizayn edilebilir. Ayrıca İzmir, ciddi bir göç alıyor. Burada göçü iyi analiz etmek gerekiyor. Daha rahat bir hayat, trafiksiz bir kent ve az katlı binalarda yaşam, ilk akla gelenler. Bu hassasiyetler dikkate alınarak hareket etmek gerekiyor. Onun için göçü iyi yönetmek şart. Burada da kilit kentsel dönüşüm. Yine İzmir’in kent stratejisine ihtiyaç var.”

 

Yazının Devamını Oku

O gün el arabasıyla iplik taşıyordu şimdi ise...

22 Nisan 2018
Babası gibi küçük yaşta çalışmaya başlar. Babasının atölyesine el arabasıyla iplik taşır.

Lise yıllarında ise İstanbul’un yolunu tutar. İbrahim Tan, kumaş da satar, Bursalı firmalara kostik de... Dört yıllık İstanbul macerasının ardından da Denizli’ye baba ocağına dönen İbrahim Tan, tekstil dışında yeni arayışlara girer. Demir ticaretine yönelir. İbrahim Tan, daha sonra baba mesleğine döner. Kardeşi Tevfik Tan’ın da çalışma hayatına dahil olmasıyla boyamanın yanına, zaman içinde gömlek kumaşı üretimini ekler. Üçüncü kuşağın da desteğiyle bugün birçok dünya devine gömlek kumaşı üreten Tan kardeşlerin gündeminde farklı sektörlere yönelik yatırımlar var...

 

İBRAHİM Tan... Çalışma hayatına adım attığı ilk günden itibaren karşısına çıkan tüm imkansızlıkları mücadeleci yapısıyla aşmayı başarmış bir isim. Ağabey-kardeş dayanışmasıyla da tam anlamıyla sıfırdan zirveye çıkmış bir girişimci. Tan Group’un kurucusu İbrahim Tan ile hem girişimcilik serüvenini, hem gelecek planlarını konuştuk. 1954 Denizli doğumlu İbrahim Tan, tekstil sektöründe ilk adımı baba Mehmet Ali Tan’ın attığını söyleyerek, hikayenin devamını şöyle paylaştı:


EZİLE-BÜKÜLE HAYATI ÖĞRENDİ
“Denizli Babadağlı babamın hayatı aslında 8 yaşındayken dedemin vefatıyla değişir. Ev geçindirmenin sorumluluğu babamın omuzlarına biner. Kahvede çıraklıktan çobanlığa kadar birçok işte çalışır. Ve 40’lı yıllarda Babadağ’da yokluk yıllarında dokuma işine girer. Ama orada da işin hacmi sınırlı olduğu için 1954’te Denizli’ye göç eder. Sermaye yok. Tüccardan borçla iplik alır ve ham bez dokur. Ben ise sürece ilkokul yıllarında babama sepetle öğlen yemeği götürerek dahil oldum. Zamanla dokumanın yanına boyahane eklendi. Ortaokul yıllarında el arabasıyla buraya iplik taşıdım. Babam, hamala 2,5, bana ise 1 lira veriyordu. Biriktirdiğim bu paralarla bayramlarda mantarlı tabanca ve ‘Şans Talih Kader Kısmet Beş Kuruş’ satışı yaptım. Ezile, büküle babamın yanında hayatı öğrendim.”


Yazının Devamını Oku

İzmirli kardeşler dünyaya Almanca öğretiyorlar

13 Nisan 2018
‘Almanca zordur’ algısını geliştirdikleri metotlarla kıran DAS Akademie’nin kurucuları Nezih Sorguç ve Nilgün Akdoğan, bugün hem İzmir hem de Berlin’de 10’larca millete Almanca öğretiyor. 2007’de minticity.com ile dil eğitimini dijital platforma da taşıyan iki kardeş, önümüzdeki yıl hem bunu Avrupa’ya taşımaya hem de İstanbul’a üçüncü şubeyi açmaya hazırlanıyor.

DAS Akademie... Almanca eğitiminde İzmir’den çıkıp bir dünya markası olmayı başarmış bir kurum. Ve kurulduğu 1998’den bu yana da dil eğitimi konusunda olanla yetinmek yerine yenilikler üreten bir yapı. DAS Akademie’nin kurucuları Almanca sevdalısı Nilgün Akdoğan ile girişimci Nezih Sorguç ile hem kurumun öyküsünü, hem de çalışmalarını konuştuk. Anne ve babasının 1971’de Almanya’ya işçi olarak giden ailelerden olduğunu söyleyen Nilgün Akdoğan, “Almanya doğumluyum. 8 yaşında iken babamın trafik kazası geçirmesiyle ailemiz büyük bir kırılma yaşadı. Çok zor bir dönemdi. Babamın 3 yıl hastanede kaldığı süreçte ağabeyim Nezih Sorguç, ev ekonomisine katkı için kamyonculuk, boyacılık ve futbol gibi çeşitli işler yaptı. İşletme okuyup ihracat ithalat odağında farklı işler yaptı. Daha sonra annemlerle 1991’de İzmir’e geldik. Ağabeyim Nezih Sorguç Berlin’de kaldı” diyerek hikayelerini anlattı.

‘Biz yapalım dedi’ ve...

İzmir’de lisenin ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Öğretmenliği’ni kazanan Nilgün Akdoğan, çok başarılı bir öğrencilik süreci yaşadığını anlatarak, “Birçok iş teklifi alıyordum. Benim aklımda da yüksek lisans yapıp, akademisyen olarak kariyerime devam etmeyi planlıyordum. O yıllarda yatırım danışmanı ağabeyim işin seyrini değiştirdi. Almanya’da bir şirketin dünyanın çeşitli ülkelerinden öğrencileri dil kamp için ülkeye getirdiğini, Türkiye’de de bir partner aradığını söyledi. Ve bu partnerin benim olmam gerektiğini söylese de istemedim. Ama aylık bin 500 mark maaşı duyunca fikrim değişti. ‘Bu adam çok iyi para kazanıyor ki aylık bin 500 mark maaş veriyor. Neden bu işi biz yapmıyoruz’ dememle ağabeyimde ışık yandı” diyerek üniversite 4’üncü sınıfta 50 bin mark krediyle DAS Akademie’nin 80 metrekarelik bir ofiste kurulduğunu dile getirdi.

İkinci şube Berlin’e

İlk etapta dil kampı olarak yola çıktıklarını ve 12 öğrenciyi Almanya’ya götürdüklerini dile getiren Nezih Sorguç, şöyle devam etti:

“Eğlendirerek, keyif alarak dil öğretelim misyonuyla hareket ettik. Ve bir süre sonra da dil kampının yanına Almanca öğretmeni olan kız kardeşim Nilgün Akdoğan’ın en büyük arzusu olan Almanca eğitimine başladık. Nilgün Akdoğan’ın geliştirdiği metotlarla ‘Almanca zordur’ algısını yenilikçi çözümlerle değiştirmeyi başardık. Daha sonra İzmir’den sonra ikinci şubemizi Berlin’de açtık. Burada 60’a yakın millete Almanca öğretiyoruz. Ben Almanya ayağını yönetiyorum. Hem İzmir’de hem de Berlin’de ağırlıklı üniversite öğrencileri olmak üzere farklı yaş grupları için Almanca eğitim programlarının yanı sıra tercüme, yayıncılık ve danışmanlık hizmetlerimiz bulunuyor.”

Yazının Devamını Oku

Bu çiftlikte hayat var

8 Nisan 2018
YOLLARI askeri lisede kesişir. Orada başlayan tanışıklık dostluğa dönüşür.

Orhan Azteknik, çeşitli bölge ve kademelerde 20 yıl fiilen görev yaptıktan sonra askeriyeden emekli olur. Ve askeri liseden öğretmeni Ahmet Şerif İzgören’in önderliğinde Orhan Azteknik, hayalini kurdukları ekolojik hayat için harekete geçer. Zafer Erbaşlar’ı da yanlarına alarak ‘organik-dürüst-sağlıklı gıda’ misyonuyla Manisa Demirci’de Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği’ni kurarlar. Tarım ayağında bademle başlayan sürece ücretsiz eğitimleri de ekleyen üçlü, bölgenin organik tarımda kalkınmasında öncü olur. Gündemde ise tohum kütüphanesinden tiyatroya ve badem işleme tesisine kadar birçok hedef var.

KARAOKLAR Ekolojik Hayat Çiftliği... Aslında bir çiftlikten çok daha fazlası. ‘Buralarda olmaz, bizim ülkede yapamazsınız’ söylemlerine kulak asmadan organik tarım konusunda rol model olma misyonuyla hareket eden bir yapı. Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği’nin kurucu ortaklarından Orhan Aztekin ile hem çiftliğin hikayesini hem de gelecek planlarını konuştuk. 1973 Çorum doğumlu olan Orhan Azteknik, hikayenin devamını şöyle aktardı:

ASKERİYEDE 20 YIL
“İlk ve ortaokulu Çorum Sungurlu’da tamamladıktan sonra, Balıkesir Teknik Astsubay Hazırlama Okulu’nda öğrenim hayatım devam etti. Burada yolum Ahmet Şerif İzgören’le kesişti. Askeri lisede İngilizce öğretmenimdi. 20 yıl TSK’nın çeşitli bölge ve kademelerinde fiilen görev yaptıktan sonra emekli oldum. Dostum, ağabeyim ve askeri lise yıllarından komutanım olan Ahmet Şerif İzgören ile hiçbir zaman bağımı koparmadım. Ve emeklilikle birlikte yıllardır hayalini kurduğumuz ekolojik hayata dair projemiz gündeme geldi.”

300 BİN KİLOMETRE YOL
Ekolojik hayata dair planlarla birlikte Orhan Azteknik, ‘bu işi yapacaksak en iyisini yapmalıyız’ diyerek yurt dışının yolunu tutar. Azteknik, “Fikir vardı ama bilgimiz hiç yoktu. Onun için Avrupa’da organik tarım üzerine onlarca çiftlik ve tesis gezdim. İsviçre’de Organik Tarım Araştırma Enstitüsü’nde eğitim aldım. Tabii bununla yetinmedim ve Türkiye’de de bu konuda ne kadar çiftlik varsa hepsini gezdim. Bu uğurda 300 bin kilometre yol yaptım. 1 yıllık saha çalışmasının ardından da ‘biz bu işi yaparız’ dedik ve ilk adımı attık. İzgören’in önderliğinde yine dostum ve ağabeyim Zafer Erbaşlar birlikte Karaoklar Ekolojik Hayat Çiftliği 2014’te kuruldu. Lokasyon olarak da Demirci’yi seçtik. Alanında uzman isimlerle çalıştık, ceviz ve bademin doğaya uygun olduğu ortaya çıktı” diyerek, doğayı çok zorlamamak gerektiğinden hareketle ürün olarak bademi seçtiklerini anlattı.

YÜZDE 7’Sİ YABAN HAYATA

Yazının Devamını Oku

O söz fabrika sahibi yaptı

1 Nisan 2018
Üniversite yıllarında harçlığını çıkarmak için telefonlara da bakar, CNC torna tezgahında da çalışır.

 

Üniversitenin ardından da eş durumundan Manisa’nın yolunu tutar. İrem Günercan, profesyonel olarak birçok farklı sektörde deneyim kazanır. Günercan, hem çocuğuna vakit ayırmak hem de iş yaşamındaki yoğun tempo nedeniyle çalışma hayatına ara verir. Ancak eşinin ‘artık televizyonun karşısında bol bol vakit geçirirsin’ sözü işin seyrini değiştirir. İrem Günercan, erkek egemen bir sektörde kablo gruplama üzerine RE-KA Elektromekanik’i kurar. Üç kişiyle yola çıktığı serüvende İrem Günercan, bugün çoğu kadın çalışanıyla birçok sektör için üretim yapıyor. Kısa sürede şirketini büyüten Günercan, yeni ürün gruplarıyla da başarısını taçlandırmayı hedefliyor.

İREM Günercan... Aslında aklında iş güvenliği odağında bir takım planlar varken, eşinin sözüyle radikal bir kararla erkek egemen bir sektöre adım atan cesur bir kadın girişimci. Üretime, kadın istihdamına ve yeniliğe odaklanmış bir isim. RE-KA Elektromekanik Plastik A.Ş.’nin kurucusu İrem Günercan, hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını anlattı. Adanalı işçi bir baba ve memur bir annenin kızı olarak 1978 yılında Ankara’da doğduğunu söyleyen İrem Günercan, hikayenin devamını şöyle aktardı:
CNC TEZGAHTA ÇALIŞTI
“Ankara’da ilkokulun ardından Adana’ya geri döndük. 657 zihniyetinde bir insandım. Hiç girişimcilik ruhum yoktu. Çok çalışkan bir öğrenci de değildim. Aile hep bir umut ışığı bekliyordu, ama olmadı. Selçuk Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni kazandım. Tabii, uzun süren bir üniversite hayatım oldu. Konya’nın o dönem tek CNC torna tezgahı bulunan işletmesinde üç arkadaş çalıştık. Daha sonra ise başka bir şirkette telefonlara baktım, muhasebeye yardımcı oldum. Üniversite hayatımda bunun gibi çeşitli iş tecrübeleri yaşadım. Burada da daha çok hem harçlığımı çıkarmak hem de daha iyi gezmek adına bunları yaptım. Üniversiteyi bitirince de hemen evlendim ve Manisa’ya geldim.”
EN İYİ İŞ, BİLDİĞİN İŞ

Yazının Devamını Oku