Kulüp bünyesinde kurulan şirketle Amerika’ya ihracat bile yapar. ‘Sistem Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra 1,5 yıl aile şirketinde çalışır. Türkmen Türkmenoğlu, 2012’de ise lise arkadaşıyla teknoloji şirketi kurar. Cep telefonların elektromanyetik dalgalarını kesen kılıftan ürünü soğutan aparata kadar çeşitli icatlara imza atar. Türkmen Türkmenoğlu, bir yandan da aile işine katma değer yaratmak için çalışır. Türkmenoğlu, bu yolda kendi şirketini kurarak yaş meyveleri kurutma yoluna gider. Türkmen Türkmenoğlu, bugün Mateks ile 4 yılda Amerika’dan Japonya’ya kadar 12 ülkeye ihracat yapar hale geldi. Gündemde ise markalı ihracat ile yeni pazarlar var.
TÜRKMEN Türkmenoğlu... Aile şirketinin bugün kilosunu 70 cente ihraç ettiği yaş meyveye inovasyon katarak kurutan ve ürünün fiyatını 8,5 dolara çıkaran genç bir iş insanı. Kuşaklar arası uyumla kendi hikayesini yazmayı başaran bir isim. Mateks Tarım Ürünleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Türkmen Türkmenoğlu ile hem girişimcilik hikayesini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1988 İzmir doğumlu Türkmen Türkmenoğlu, ailesinin yıllardır taze meyve-sebze yetiştirdiğini ve ihraç ettiğini söyleyerek, şöyle devam etti:
ALTI YAŞINDA BAŞLADI
“Ben ailenin dördüncü kuşak temsilcisiyim. Merhum dedem Türk narenciye sektörünün duayen isimlerinden Mehmet Ali Türkmenoğlu, 1962’de Türkmenoğlu Dış Ticaret’i kurar ve yaş meyve ihracatına başlar. Zamanla da sürece babam Mustafa Türkmenoğlu dahil olur. Babam Mustafa Türkmenoğlu, dedem gibi işine aşık ve sektörü nedeniyle de çok yoğun çalışan biriydi. Hâlâ da öyle. Ben hem onu hem de çalışma ortamını görmek adına 6 yaşından itibaren annemin yardımıyla hafta sonları işe gitmeye başladım. Genlerde girişimcilik olsa da bu anlamda önemli atılımı lise yıllarında yaptım.”
Askerlik sonrası İzmir Kemeraltı’nda kalıpçılık serüveni başlar. Rafet Kahraman, savaş döneminde askeriyeden gelen taleple de yağ keçesi üretimine yönelir. 1964’te global bir traktör markasının Rafet Kahraman’ın kapısını çalmasıyla işler büyür. Bir dönem yaşanan grevler nedeniyle Kahraman, bir yıl üretime ara verir. Tekrar işleri büyütmek için ortaklık yoluna gitse de ortağın iflasıyla sıkıntılar artar. 80’lerde ikinci kuşaktan Coşkun Kahraman’ın işe dahil olmasıyla Tokez güç kazanır. 90’lı yıllarda ise Suha Kahraman’ın sürece dahil olmasıyla Rafet Kahraman’ın kurduğu Tokez yönünü yurtdışına çevirir. Bugün ikinci ve üçüncü kuşağın yönetimindeki Tokez Yağ Keçeleri, otomotiv sektörüne yönelik ürettiği sızdırmazlık elemanlarını 55’e yakın ülkeye ihraç ediyor. Gündemde ise yeni ürün ve tesis var.
TOKEZ... 1955’ten bu yana onca sıkıntılı sürece rağmen ayakta kalmayı başaran bir kurum. Aşırı büyümek yerine esnek üretim modeliyle katma değerli ürünlere odaklanarak sektörünün hızlı balığı. Tokez Yağ Keçeler A.Ş.’nin ikinci kuşak temsilcilerinden İşletme Müdürü Suha Kahraman, şirketin kuruluş hikayesini ve geleceğe dair planlarını anlattı. İşin kahramanının baba merhum Rafet Kahraman’ın olduğunu söyleyen Suha Kahraman, şöyle devam etti:
İLK ÜRÜN BİSKÜVİ KALIBI
“Babam 7 yaşında dedemle birlikte Macaristan’dan İzmir’e gelir. Dedem Macaristan’da hem marangozluk hem de imamlık yapar. İzmir’e geldiğinde de dede marangozluk deneyimini tahtadan tarım ekipmanları yaparak kullanır. Babam ise okumayı tercih eder. Sivas’ta teknik lise okur. Lisenin ardından öğretmen olmak için iki yıl daha okur. Sonrasında ise üç yıllık bir askerlik süreci olur. Önce Almanya’da eğitim alır ve sonra döndüğünde topçu birliğinde top tamiri yapar. Baba Rafet Kahraman askeriyede edindiği bilgi birikiminden hareketle asker arkadaşıyla kalıpçılık üzerine İzmir Kemeraltı’nda 1944’te dükkan açar. Gelen talebe göre de ilk ürün bisküvi kalıbı olur.”
KÜÇÜK BİR ATÖLYEDE BAŞLAR
Bir yandan üniversiteye devam eder, diğer tarafta ise profesyonel iş hayatında basamakları birer birer çıkar. Tuğba Hazar, 10 yıllık profesyonel hayatın ardından da babasının sağlık sorunları nedeniyle aile şirketine dönüş yapar. Hazar, fason üretim yapan ve sıkıntılı günler yaşayan aile işletmesinden ihracatçı bir şirket çıkarır. Tuğba Hazar, İzmir’de kurduğu Tuline Tekstil ile bugün İtalya’dan Hollanda’ya birçok Avrupa ülkesindeki kadınları giydiriyor. Hollandalı müşterisiyle de ortaklık kurarak mağazalaşma yoluna giden Hazar, Milano’ya ise ofis açtı. Önümüzdeki yıllarda kendi markasıyla İtalya’da mağazalaşmayı hedefleyen Tuğba Hazar’ın gündeminde ayrıca kilolu kadınları giydirmek var.
TUĞBA Hazar... Babasının ‘insanlar anne ve babadan patron olmamalı’ sözünden hareketle zor olanın peşinden giderek başarıyı yakalayanlardan. Karşısına çıkan her sıkıntının üstesinden mücadeleci kişiliğiyle gelen Tuline Tekstil’in kurucusu Tuğba Hazar ile girişimcilik hikayesinden gelecek planlarına birçok konuyu konuştuk. 1979 İzmir doğumlu olan Tuğba Hazar, ailesinin tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini söyleyerek, şöyle devam etti:
PES ETMESİNİ BEKLİYORLARDI
“Okul sonrası annemin yanına zorunlu ziyaret ve beklemelerin dışında aile işiyle bir bağım yoktu. Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım. Üniversite hayatıyla birlikte de benim hikayem başlamış oldu. Üniversite sürecinde yaz tatillerinde çalışmak istiyordum. Aile kanalıyla alanında çok iyi bir tekstil firmasında 1996’da staja başladım. Şirket sahibi de beni bir depoya verdi. Burada iki depocu, bir tartı ve tonlarca kumaşla iş hayatına adım atmış oldum. O ana kadar hiçbir iş tecrübem olmamıştı. Kumaşları bilmiyorum. Kumaşları öğrenmek için binalar arasında mekik dokudum. Ve o yaz sıcağında üç hafta içinde o depoyu saydım ve istifledim. Patron benim pes etmemi beklerken yorucu üç haftanın sonunda çok iyi bir iş çıkardım.”
Çevreden gelen taleplerle de bir süre sonra ana işi tuz olur. İşin büyümesiyle de İsmail Uyar, Soma’dan İzmir’e taşınır. Çamaltı Tuzlası’ndan kayıklarla gelen tuzu 1943’te Kemeraltı’nda satışa sunar. 1968’de Çiğli, 1989’da ise Menemen’deki tesislerinde yoluna devam eden Yaşat Tuz, bugün Hindistan’a bile ihracat yapıyor. Sektörde hayata geçirdiği ilklerle de tanınan Yaşat Tuz’un yönetimdeki üçüncü kuşak ise Salted Goods markasıyla gurme şef tuzlarını üreterek bayrağı daha da yukarı taşıdı. İhracata da başlayan üçüncü kuşak, yeni ürünleriyle dünya markası olmayı amaçlıyor.
YAŞAT Tuz... Geçmişi 40’lı yıllara dayanan, zaman zaman sıkıntılı günler yaşasa da kuşaklar arası uyum ve dayanışmayla bugünlere gelmeyi başaran bir şirket... Bugün zeytinden turşuya birçok tarımsal üründe önemli bir ihracatçı konumuna gelen Ege’nin başarısında tuzu olan Yaşat Tuz’un kuruluş öyküsünü ve gelecek planlarını üçüncü kuşaktan Yağız Uyar ile Selim Gürses’ten dinledik. İşin fitilini dede İsmail Uyar’ın ateşlediğini söyleyen Yağız Uyar, şöyle devam etti:
TATLIDAN TUZLUYA
Mehmet Çetinel ve Haluk Cengizalp, üniversitenin ardından da tesisat projeleri çizerek kariyerlerine yön verir. İki ortak, 80’lerin başında güneş kolektörü üretimiyle sanayiciliğe adım atar. Sürekli çağın ihtiyaçlarını takip eden ikili, zamanla hidrofor, kat kaloriferi, panel radyatör ve kombiyle MAKTEK’in üretim serüvenini çeşitlendirir. Bugün ikinci kuşağın da görev aldığı ve İzmir’den 40’ı aşkın ülkeye ihracat yapan MAKTEK’in hedefinde ise tasarrufu ve teknolojiyi merkezine alan ürünler yer alıyor.
MEHMET Çetinel ve Haluk Cengizalp... Üniversite yıllarında başlayan arkadaşlığı iş alanında da ortaklıkla perçinleyen ve zaman içinde karşılarına çıkan tesadüfleri fırsata çeviren iki başarılı isim. Rekabetin yoğun olduğu ısıtma sektöründe, aralarında yaptıkları görev dağılımıyla piyasanın ihtiyacı olan ürünleri geliştirerek 41 yılı geride bırakan iki girişimci. İkinci kuşaktan genel koordinatör Sibel Çetinel Gürbüz de MAKTEK’in kuruluşu hikayesini ve geleceğe dair planlarını anlattı. MAKTEK’in ortaklarından Haluk Cengizalp’in memur, babası Mehmet Çetinel’in ise çiftçi bir ailede yetiştiğini anlatan Sibel Çetinel Gürbüz, şöyle devam etti:
GÜNDÜZ İŞ AKŞAM OKUL
“Dedem, babamın çiftçi olmasını istediği için okumasını hiç istemez. Ama o bütün zorlukları aşarak Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği’ni kazanır. Burada da yolu Haluk Cengizalp ile kesişir. Sıra arkadaşı olurlar. İkisinin ortak özelliği de ailelerinden herhangi bir destek görmemeleri. Hal böyle olunca da bu ikilinin çalışmaktan başka çareleri yoktur. Birinci sınıftan itibaren proje çizerek elde ettikleri parayla ayakta kalmaya çalışırlar. İkinci öğretim oldukları için de geceleri okulun bitmesi için emek sarf ederler.”
BİZ BUNU ÜRETİRİZ DEDİLER
Kimi zaman bayramlık kimi zaman da takılar için annesinin yetiştirdiği sebzeleri dedesinin köy bakkalında satar. Bu lise yıllarında Denizli’den aldığı havlularla devam eder. Sibel Aslan Katrancı, lisenin ardından da hemen çalışma hayatına atılır. Sekreterlikle başlayan profesyonel iş hayatı bir yemek firmasında müşteri temsilciliğiyle sürer. Sibel Aslan Katrancı, 5 yıl çalıştığı yemek şirketinden ayrılınca da yeni arayışlara girer. İzmir Karşıyaka’da krediyle 4 masalı küçük bir lokanta açar. Lokantayı daha sonra sanayi sitesine taşıyarak toplu yemek şirketine dönüştürür. Sibel Aslan Katrancı, bugün ise İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Enginar Yemek markasıyla her gün binlerce kişinin yemek ihtiyacını karşılıyor.
SİBEL Aslan Katrancı... Her ne kadar ‘yemek yapmak’ kadınlarla özdeşlese de erkek egemen ‘toplu yemek’ sektöründe mücadeleci kişiliğiyle yoluna devam eden bir iş insanı. Fabrikası yandığı gün bile yemek verdiği insanları mağdur etmemek adına sabaha kadar çalışarak işine dört elle sarılan başarılı isim. Enginar Yemek & Catering’in kurucusu Sibel Aslan Katrancı ile girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok şeyi konuştuk. İtalyan asıllı bir baba ile Kaklıç köyünden bir annenin 3 çocuğunun en büyüğü 1983 İzmir doğumlu Sibel Aslan Katrancı şöyle devam etti:
SEBZE DE SATTI HAVLU DA
Fizik Mühendisi Mehmet Kıvanç, bu destekle Türkiye’de üretilmeyen ‘optik dilatometre’yi üretmek için kolları sıvar. Ancak seramik sektörü için geliştirilen cihaz piyasa ihtiyaçlarına cevap vermeyince Mehmet Kıvanç, yeni arayışlara girer. Kıvanç, optik tasarım ve sistemlere odaklanır. Daha sonra üniversiteden arkadaşı matematik öğretmeni Özgün Şerif Sağdıç’ın da Teknopark İzmir’de yer alan Optonom’a katılmasıyla bilim oyuncakları doğar. Bugün iki kulvarda yollarına devam eden genç girişimcilerin gündeminde ise optik tasarımdaki deneyimle trafik aydınlatmalarından reflektöre kadar çeşitli ürünlerin seri üretimi var.
MEHMET Kıvanç ve Özgün Şerif Sağdıç... Girişimcilik serüveninde hatalarından ders çıkararak farkındalıklar yapmayı ilke edinen iki genç iş insanı. Farklı branşlardaki deneyimlerini Optonom Bilimsel Ölçüm Araçları’nı güçlendirmek için kullanan Mehmet Kıvanç ile Özgün Şerif Sağdıç ile hem girişimcilik öykülerini hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. 1985 İzmir doğumlu Mehmet Kıvanç, üniversite için Ankara’nın yolunu tuttuğunu belirterek, şöyle devam etti:
OKULDA BOŞ DURMADI
“Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği’ni kazandım. Üniversitede boş durmadım ve KOSGEB’in girişimcilik kurslarına katıldım. Yaz aylarında ise yine üniversite bünyesinde yer alan teknoparklardaki firmalarda staj yaptım. Hatta savunma sanayi alanında faaliyet gösteren bir firmada yarı zamanlı çalıştım. Hem gelir hem de tecrübe kazandım. Erasmus Programı kapsamında da 1 yıl Portekiz’de yaşadım. Buradaki deneyimle de Türkiye’ye döndüğümde elektrikli battaniye üreten bir şirkette gönüllü çalışmaya başladım. İhracat odaklı çalışmaların içinde bulundum. Böyle tempolu bir süreç olunca da üniversiteyi 7 yılda bitirdim ve 2010’da mezun oldum.”
Su tulumbasının zamana yenik düşmesiyle yeni arayışlara girer. Ve karşısına o ana kadar Çekoslovakya’dan ithal edilen zincir çıkar. Mithat Eğinlioğlu, 40’lı yılların sonunda Balıkesir’de zincir üretimiyle yine zorlu bir maceraya girer. Çocukluğundan itibaren üretimin içinde aktif görev alan Hasan Ali Eğinlioğlu ise bir süre kapalı kalan işletmeyi tekrar ayağa kaldırmak için asker dönüşü dümene geçer. Bir süre geceli gündüzlü tek başına üretim yaparak Eğinlioğlu Zincir’i tekrar ayağa kaldırır. Meşhur 5 Nisan kararlarıyla iç piyasada yaşanan sıkıntıyı ihracatla aşar. Bugün üçüncü kuşağın da görev aldığı firma, Çin’den Amerika’ya kadar 45 ülkeye katma değerli zincir ürünleri ihracatı yapıyor. Üretim kapasitesi ve çeşit anlamında Avrupa lideri olan Eğinlioğlu’nun gündeminde yük kaldırma ürün grubunda yurtdışında mağazalaşma var.
HASAN Ali Eğinlioğlu... Tıpkı babası merhum Mithat Eğinlioğlu gibi başarıda ısrarcı yapısıyla dikkat çeken bir sanayici. En zor ve sıkıntılı günlerde bile üretimden asla vazgeçmeyen, bu süreçleri yeniliklerle taçlandıran Eğinlioğlu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ali Eğinlioğlu ile girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok şeyi konuştuk. 1955 Balıkesir doğumlu olan Eğinlioğlu, 2. Dünya Savaşı sonrası babasının Ayvalık’taki ocaklardan kurşun hammaddesi getirip izabe ederek kurşun ürettiğini söyleyerek, şöyle devam etti:
O meslek su altında kaldı
“1940’larda ülkenin kurşun ihtiyacını karşılıyorlar. Tabii bir süre sonra bu ocakları su basıyor. Başka yerden hammadde getirmek zor olduğu için o meslek suların altında kalıyor. Yeni arayışlara giriyor ve karşısına su tulumbası çıkıyor. Ve Balıkesir’in ilk sanayi kuruluşu olarak faaliyete geçiyor. Dökümhaneler kuruluyor. Ama zamanla elektrikli pompalarının çıkması, yeraltı sularının daha derinlere çekilmesi gibi nedenlerle su tulumbasının popülaritesi azalıyor. Su tulumbasının atıl duruma düşmesiyle sanayici ruha sahip olan babam yeni şeyler üretmek istiyor. Teneke tava, ızgara şişleri ve maşalar yapıp köy pazarlarında satmaya başlıyor.”
İnşaat demirini görünce