Bakkalda çalışıp esnaflığı öğrenir. Mustafa Aslan, 18 yaşında aile işletmesinde finans sorumlusu olur. Bir yandan üniversiteye devam eden Aslan, diğer tarafta ise iş hayatında basamakları bire birer çıkar. 2001’de kurduğu Asmira Petrol ile denize açılır. Babasından aldığı bayrağı daha da yukarı taşır. Mustafa Aslan, Asmira Group’la bugün akaryakıttan denizciliğe, lojistikten yatçılık ve yiyecek içeceğe kadar birçok kulvarda yoluna devam ediyor. Yurtdışına da açılan Mustafa Aslan, gıda, yatçılık ve lojistik alanında yatırım planları yapıyor.
MUSTAFA Aslan... Kuşaklar arası uyumla başarıyı yakalamış bir iş insanı. Baba mesleğine farkındalık katarak geliştiren Asmira Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1980 İzmir doğumlu olan Mustafa Aslan, işin fitilini babası Ayhan Aslan’ın ateşlediğini söyledi. “Babam Ayhan Aslan’ın asıl mesleği pamukçuluk” diyen Mustafa Aslan, hikayenin devamını şöyle aktardı:
PAMUĞA KARŞILIK YAKIT
Canses Özel, üniversitede işletme okuduğu dönemde ise bir yandan farklı sektörlerde iş deneyimi edinir, diğer tarafta da bisiklet merakını profesyonelce sürdürme yoluna gider. Canses Özel, üniversitenin ardından da kendi işinin patronu olmaya karar verir. Çeşitli araştırmaların ardından da bisiklet tutkusunu işi yapar. Canses Özel, 2018’de kurduğu Pedalanka ile bugün 7’den 77’ye bisiklet eğitimi veriyor. Gündemde ise sanal gerçeklikle bisiklet eğitimi var.
CANSES Özel... Hobisini ya da tutkusunu işi haline getirenlerden. Düne kadar karne hediyesi olan, ama bugün kullanımı giderek yaygınlaşan bisiklete farkındalık katan çiçeği burnunda genç bir girişimci. Pedalanka’nın kurucusu Canses Özel ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1992 İzmir doğumlu Canses Özel, eczacı bir baba ile emekli bir annenin çocuğu olduğunu söyleyerek, hikayesine şöyle devam etti:
O YAKLAŞIMA KARŞI ÇIKTI
“Hayatımda hep bisiklet vardı. Ama sürdürülebilir olarak lise 2’den itibaren bisiklet kullanıyorum. Çeşme ve Seferihisar’a yapılan turlara katılıyordum. Celal Bayar Üniversitesi’nde işletme okuduğum dönemde de bu turlara katılmayı devam ettirmek için ailemden bana bisiklet almasını istedim. ‘Sen büyüdün artık, ne gerek var. Çocuklar bisiklete biner’ şeklinde bir yaklaşımla karşılaştım. Tabii, çevremde binenleri de görüyorum. O yılın yazı bir yerde işe girdim. Ve biriktirdiğim parayla kendi bisikletimi aldım, turlara katılmaya başladım.”
Üniversite süreci uzayınca da asker emeklisi babasının kurduğu döviz bürosunda iş hayatına adım atar. Yıllarca Kuşadası’ndaki büronun sorumluluğunu üstlenir. Seda Söker Altuğ, evlilik ve annelik süreciyle birlikte de iş hayatına arar verir. 37 yaşında ise yemeğe olan merakını eğitimle taçlandırmak ister. Ve üniversitenin yolunu tutar. Seda Söker Altuğ, anne hassasiyetiyle ‘gastronomi ve mutfak sanatları’ okuduğu dönemde ilikli kemik suyuna odaklanır. Mezun olduğunda ise ilikli kemik suyunu ‘Sedaca’ markasıyla işi yapar. Ürün portföyüne en son detoks çorbalarını ekleyen Seda Söker Altuğ’un gündeminde şimdi de sos ve yemek akademisi var.
SEDA Söker Altuğ... Hayallerinin peşinden giden ve geç de olsa onu hayata geçiren bir isim. Tüm bunları da anne hassasiyetiyle girişime çeviren bir iş insanı. Sedaca Mutfak Sanatları’nın kurucularından Seda Söker Altuğ ile girişimcilik serüveninden geleceğe dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1974 İzmir doğumlu olan Seda Söker Altuğ, anne tarafının Girit, baba tarafının ise Şam olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
BÜYÜK BİR MERAK OLUŞTU
“Bu iki farklı kültür doğal olarak ailedeki yeme-içmeye de yansıdı. Ve çok zengin bir mutfakta büyüdüm. Babam askerdi. Onun görevi nedeniyle de Türkiye’nin yanı sıra yurtdışında da çeşitli mutfakları görme şansım oldu. Finlandiya ile Moskova’da ataşelik görevleri yaptığı süreçte de üst düzeyde katılımların olduğu zengin yemek masalarında bulundum. Böyle olunca da bende gastronomi ve mutfağa karşı büyük bir merak oluştu. Bizim zamanımızda gastronomi ya da mutfak üzerine üniversitelerde bölümler yoktu. Şimdiki kuşak kadar da bilinçli değildik. Ben de tercihimi 1991’de Bilkent işletmeden yana kullandım.”
Murat Yavuz Erimez, bir arkadaşının gerekli şartları taşımadığı için başvurusu geri çevirilince o işe talip olur. Yıllarca yurtdışında lojistik ve dış ticaret alanında deneyim kazanır. Bir süre sonra sağlık sorunları nedeniyle İstanbul’a geri döner. Zamanla hem yemek merakı hem de İstanbul’dan uzaklaşma isteği Erimez’i İzmir’e getirir. Erimez, 2015’te sanatı, sağlığı ve kadını merkezine alan Ege Fırın’ı kurar. İlk etapta zorlansa da amacına ulaşan Murat Yavuz Erimez, bugün 4 noktada tüketiciyle buluşuyor. Gündemde ise sanat galerisi ile kadınların sanat odağında üretim yapacakları bir atölye projesi bulunuyor.
MURAT Yavuz Erimez... Yıllarca kurumsal hayatta edindiği deneyim ve birikimlerini farkındalık için kullanan bir iş insanı. Zaman zaman karşısına çıkan sağlık sorunlarına rağmen mücadeleyi hiç bırakmayan Ege Fırın’ın kurucularından Murat Yavuz Erimez ile hem girişimcilik serüvenini hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. 1965 Eskişehir doğumlu olan Erimez, anne tarafının tüccar, babasının ise memur kökenli olduğunu paylaşarak, şunları söyledi:
İLK PARA FUTBOLDAN
“Eskişehir’den önce İzmit, sonra İstanbul’a geldik. Benim hayatım ise Kabataş Erkek Lisesi’nde yatılı okuduğum dönemde değişti. Futbol hayatı başladı. Ve ilk parayı da burada kazandım. Ama sonra sakatlık ve bazı haşarılıklardan dolayı takımdan atıldım. Amatörde oynadım. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde makine mühendisliği okudum. Bu süreçte ders vererek harçlığımı çıkardım. Üniversite son sınıfta da bir şirket için makinelerin üzerinde bulunan içerikleri tercüme etmeye başladım. Okul bittikten sonra tercümanlık yaptığım şirkette işe girdim. Makine parçaları üreten bu şirketin bana uygun olmadığını gördüm ve ilk profesyonel iş deneyimim 18 gün sürdü.”
İFLASIN ARDINDAN PAZARA
Gazeteci refleksiyle hemen TÜİK’in yayınladığı verilere göz attım. 20 Aralık 2018’de açıklanan ve 11 ayı kapsayan verilerde Türkiye genelinde 35 bin 430 konut yabancılara satılmış. Irak, 7 bin 308 ile birinci, 3 bin 217 ile İran ikinci, Afganistan ise bin 852 ile üçüncü sırada yer alıyor.
İzmir özelinde ise ülke ayrımı yok ama 11 ayda yabancılara satılan konut sayısı bir önceki döneme kıyasla yüzde 231’lik artışla 583. ‘Gayrimenkulde yabancılar Ege’ye göz kırptı’ başlığıyla İnşaat Dünyası’nda tüm bu verilerin ışığındaki yazım dün Hürriyet Ege’de yayımlandı. Aynı gün İzmir Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Mesut Güleroğlu’nun, İranlıların son 10 ayda İzmir’de 8 binin üzerinde gayrimenkul satın aldığını açıklayan demeci birçok TV, internet sitesi ve gazetelerde yer aldı. Güleroğlu, TÜİK’i kaynak gösterdiğini söylüyor. TÜİK ise ellerinde böyle bir veri olmadığını, 20 Aralık 2018’de yayımlanan veriyi tekrarlayarak İzmir’de 11 ayda yabancıların aldığı konut sayısının 583 olduğunu yineliyor.
Peki bu 8 bin İranlı nereden çıktı şimdi...
Daha önce gazetelerde yer alan ve doğruluğu teyit edilemeyen ‘Brad Pitt ve Angelina Jolie Urla’dan ev aldı’ gibi bu haberin de sektöre katkısı ne olabilir ki?
Ege’de de tablo benzer. TÜİK’in açıkladığı 11 aylık veriye göre Ege’nin 8 kentinde yüzde 3.86’lık gerilemeyle 198 bin 869 konut satıldı. Bu konutların 46 bin 388’i ise ipotekli satış. Bir önceki döneme kıyasla yüzde 36.66’lık gerileme var.
EN BÜYÜK ARTIŞ İZMİR’DE
Bu olumsuz tablonun yanı sıra TÜİK’in açıkladığı verilerde güzel bir gelişme de var. O da yabancılara yapılan konut satışı. Son yıllarda ilk 10’da pek görünmeyen Ege kentleri, 2018’in 11 aylık döneminde bunu aştı. Aydın 992 konut satışıyla 7’nci, 832 ile Muğla 9’uncu, büyük bir sürpriz yapan İzmir ise 583 konutla 10’uncu sırada yerini aldı. Üç kentte 11 ayda yabancılara yapılan 2 bin 407 konut satışının bir önceki döneme kıyasla büyümesi ise yüzde 57. Uzun süredir listede kendine yer bulamayan İzmir, ilk 10’daki kentler arasında yüzde 231’lik büyümeyle de en büyük artışa imza atan il oldu. Sayı küçük olsa da sektör adına umut verici bir tablo gerçekleşti.
BU FUAR BÜYÜK FIRSAT
Ancak Yugoslavya’daki savaşla birlikte TIR’lar Bodrum’a gelemeyince ürün para etmez ve zamanla mandalina bahçeleri yerini inşaata bırakır. ‘Diplomat Çiftçi’ unvanlı Ömer Aras, zarar etse de Bodrum mandalinasına sahip çıkar. Oğlu Erman Aras da 2014’te e-ticaret kanalıyla mücadeleye katılır. Katma değerli ürünlere odaklanır. 2016’da Ömer Aras’ın vefatıyla bayrağı devralan Erman Aras, bugün Bodrum Yadigarı markasıyla mandalinanın ömrünü uzatmak için yoğun bir mesai harcıyor.
ERMAN Aras... O da babası merhum Ömer Aras gibi hayatını Bodrum mandalinasının betonlara kurban gitmemesine adayanlardan. Bunun için de sürekli formüller geliştirerek Bodrum mandalinasından katma değerli ürünler geliştiren bir iş insanı. Erman Aras ile mandalinanın hikayesinden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. Ömer Aras’ın baba tarafının Bodrum, anne tarafının ise İstanköy olduğunu paylaşan Erman Aras, şöyle devam etti:
İNCİRİN YERİNİ O ALDI
“Bodrum’da eğitim alabileceği bir okul olmadığı için babam 7 yaşında İstanköy’de (Kos Adası) bulunan İtalyan okulunda gidiyor. 1944’te ise Bodrum’a askerliğini yapmak üzere geri dönüyor. Askerlik sonrası ise o dönem bölgede incirin para etmemesi nedeniyle yöre halkı yeni arayışlar giriyor. 2. Dünya Savaşı nedeniyle Bodrum’a gelemeyen Koslu bir tüccar da borçlarına karşılık mandalina fidesi verince yeni bir süreç başlıyor. Aslında Bodrum’un mandalinayla tanışması 300 yıl öncesine dayanıyor. Çin’den başlayan serüven Afrika üzerinden adalardan Bodrum’a ulaşıyor. 2. Dünya Savaşı döneminde dikilen fidanlarla da Bodrum mandalinası gün yüzüne çıkıyor.”
Bir yandan gayrimenkulde hareketlilik yaşayan kent, diğer tarafta ise 300 binin üzerinde konutun acil yenilenmesi gerektiği gerçeğiyle de karşı karşıya. Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına 1’inci derece deprem bölgesinde yer alan İzmir’de risk büyük. Onun için yeni yapılan projelerde zemin çok önemli. Bu hassasiyeti göz önünde bulunduran kurumlardan biri de Türkerler Holding... “Bugüne kadar zemine 136 bin metreküp beton, 15 bin 740 ton demir kullandık. Bu malzemeyle 100 metrekare ortalamayla 2 bin 720 daire yapabilirdik” diyen Türkerler Holding Genel Koordinatörü Prof. Dr. Atilla Sezgin ile enerjiden gayrimenkule Ege Bölgesi’nde devam eden ve gündemde olan yatırımları konuştuk.
EGE’YE BÜYÜK YATIRIM
Ankara merkezli Türkerler Holding’in enerjiden sağlığa, inşaattan altyapı ve gayrimenkul geliştirmeye kadar birçok farklı sektörde faaliyet gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Atilla Sezgin, Cumhuriyet tarihinde Ege’ye yapılan en büyük yatırımların altında da Türkerler Holding’in imzası olduğunu söyledi. Şu an gayrimenkul alanında İstanbul, Ankara ve İzmir’de üzerinde durdukları üç projenin bulunduğu bilgisini veren Prof. Dr. Sezgin, şöyle devam etti: