Mete Tamer Omur

Her şey bir hayalle başladı

14 Nisan 2019
DAHA 5 yaşında modelist olma hayalleri kurar.

16’sında bir sinema filminin kostüm ekibinde yer alır. Lisenin ardından da dil öğrenmek için İsveç’e gider. Gözde Karadana, 5 yıllık yurtdışı macerasının ardından İzmir’e döner. Kariyer konusunda girdiği arayış Gözde’yi çocukluk hayaline yönlendirir ve moda tasarımı okur. Üniversitenin ardından önce evinin bir bölümünde gelinlik tasarlamaya başlayan Gözde Karadana, 2011’de atölyesini açar. Bugün hazırladığı gelinlik koleksiyonlarıyla İzmir’in yanı sıra Türkiye’nin birçok kentine ulaşan Karadana, 2019’la birlikte de İngiltere’ye açıldı. Gözde Karadana, hem Türkiye’de hem de Avrupa’da yeni satış kanaları yaratmayı hedefliyor.

GÖZDE Karadana... Çocukken kurduğu hayallerinin yıllar sonra peşinden giden ve bunu da işi haline dönüştüren bir isim. Rekabet ve taklidin yoğun olduğu gelinlik sektöründe özgün çizgileriyle farkındalık yaratan genç bir tasarımcı. Gözde Karadana Couture & Bridal’ın kurucusu Gözde Karadana ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1982 İzmir doğumlu Karadana, tasarımcının çok bilinmediği yıllarda modelist olmayı istediğini söyleyerek, şöyle devam etti:

İLK PARA İNCİK-BONCUKTAN

“Aslında annem gazeteci, babam ise makine mühendisi. Beş yaşından itibaren başlayan modelistlik hevesinde ise Fransa’da büyük markalara kalıplar yapan teyzem ile kalıp yapmayı ve dikişi çok seven babaannemin payı olabilir. Ama hiç bu kültürle büyümedim ve kimse de bu hayalimi destekleyici hamlelerde bulunmadı. Ben ise sürekli çizim yapıyordum ve bebeklerime kıyafet hazırlamaya çalışıyordum. İlkokula gittiğim yıllarda da incik-boncuk yapıp onları evimizin önünde kurduğum tezgahta satıyordum. Aslında ilk paramı da böyle kazandım. Daha sonra İsveç’te yaşayan annemin katkısıyla 16 yaşında dönemsel sinema filmi Hollywood Kaçakları’nın kostüm ekibinde çalıştım.”

EKSİK PARÇAYI TAMAMLADI

Çok kötü bir öğrencilik geçirdiğini ve ders çalışmayı sevmediğini söyleyen Gözde Karadana, “Lisenin ardından İsveç’e annemin yanına gitme kararı aldım. Orada moda tasarımı üzerin eğitim almak istedim ama istediğim ama katı kurallar nedeniyle sonucu alamadım. O süreçte dile ağırlık verdim. Bir dergide gençler için moda sayfaları hazırladım, bir kaç sinema filminde kostüm sorumluluğu yaptım. 5 yıllık İsveç serüveninin ardından tekrar İzmir’e döndüm. Tabii bu süreçte kariyer anlamında hep bir şeyler yapmamam gerektiğini düşünüyordum ama hayatımda bir şeyin eksik olduğunu hissediyordum. O dönem İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Moda Tasarım Bölümü olduğunu öğrendim. Tembel bir öğrenciliğin ardından tekrar üniversite sınavlarına hazırlandım ve 2005’te tam burslu Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü’nü kazandım” diyerek puzzle parçalarını tamamladığını söyledi.

Yazının Devamını Oku

Ticaretten sanayiciliğe

8 Nisan 2019
Küçük yaşta deneyim kazanmak adına terziden marangozluğa birçok yerde çıraklık yapar.

 

Ortaokulda ise okuldan kalan zamanlarda babasının bakkalında çalışır. Lisede de aynı tempo devam eder. Mustafa Yalaz, akşamları da muhasebe kursuna gider. Okulun ardından bir an önce iş hayatına atılmak isteyen Yalaz’a babası, süpermarketin sorumluluğunu verir. Şanlıurfa’daki süpermarketi alışveriş merkezine dönüştüren Yalaz, tatil için geldiği İzmir’de açıköğretimde okuduğu kimya sektöründeki gelişim dikkatini çeker. Ve radikal bir kararla Şanlıurfa’dan İzmir’e taşınır. Yalaz Boya’yla küçük bir atölyede antipas üretmeye başlar. 3 gün üretim, 3 gün ise aracıyla fabrikalara boya satar. Sanayi boyaları üretimiyle başladığı sanayicilik serüvenine zamanla inşaat ve mobilyayı da ekler. Bugün geniş ürün portföyüyle yoluna devam eden Mustafa Yalaz, ikinci kuşaktan da aldığı güçle, hem ihracatta hem de inşaat boyalarında büyüme planları yapıyor.

 

MUSTAFA Yalaz... İlkokul yıllarından itibaren ticarette edindiği deneyimi sanayicilikle taçlandıran bir iş insanı. Küçük bir sermayeyle adım attığı boyacılık sektöründe sürekli çalışarak ve mücadele ederek işinde kendini kanıtlayan bir girişimci... Yalaz Boya Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yalaz ile girişimcilik hikayesinden geleceğe dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1962 Şanlıurfa Akçakale doğumlu olan Mustafa Yalaz, 12 kardeşin ortancası olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:


Yazının Devamını Oku

Dededen pastacı

31 Mart 2019
İlk adımı babasının Soma’daki pastanesinde atar.

Ayağının altına koyduğu kasayla boyunun yetiştiği tezgahta limon da rendeler ve yumurta da kırar. Ahmet Uğurlu, ortaokul yıllarında başlayan arkeoloji merakıyla üniversite tercihini bu yönde kullanır. Ama o dönemde de pastacılıktan kopmaz. Üniversite sonrası bir yıl aile işletmesinde çalışan Uğurlu, kariyerine profesyonel olarak devam etme kararı alır. Çeşitli eğitimlerin ardından tanınmış bir otelde stajyer olarak işbaşı yapar. Kariyer basamaklarını birer ikişer çıkan Uğurlu, 2018’in sonunda ise kendi hikayesini yazma kararı alır. 2019’un başında ise amiral gemisi kruvasan olan Ahmet Uğurlu Atölyesi’ni kurar. Bugün eşi Neslihan Uğurlu’yla birlikte butik cafe-pastane konseptinin yanı sıra eğitimler de veren Ahmet Uğurlu’nun gelecek planlarında mutfağı büyütmek var.

AHMET Uğurlu... Babasından el aldığı pastacılık geleneğine modern dokunuşlar ekleyen bir şef... Kendini sürekli yenileyen ve birikimlerini de çevresiyle paylaşan genç bir girişimci. Ahmet Uğurlu Atölyesi’nin kurucusu Ahmet Uğurlu ile girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1983 Manisa Soma doğumlu olduğunu söyleyen Ahmet Uğurlu, dedesinin 1957’de Kosova’dan Soma’ya gelerek ekmekçilik yaptığını anlattı. Uğurlu, hikayenin devamını şöyle aktardı:


KÜÇÜK YAŞTA BAŞLADI
“Dedemin asıl mesleği köftecilik. Ama Soma’ya geldiğinde kardeşiyle birlikte köfteden dolayı çok da yabancı olmadığı ekmek üretmeye başlar. Daha sonra dedemle kardeşi yollarını ayırır. 1966’da babam ve amcam dedemle birlikte pastane kurarak yeni bir kulvar açar. Babam ve amcamın ortaklığı ise 2000’de sona erer. Ben ise çocukluğumdan itibaren işin içerisindeyim. Oyun zamanlarım hep pastanede geçti. Ustalar, babam, amcam ve ağabeyimle hep mutfakta çalıştım. Yumurtayı kırarak beyazını sarısından ayırmak ya da limonata için limon rendelemek gibi basit işler yaparak başladım. Boyum tezgaha yetişmediği için de limon kasasını ayağımın altına koyarak bunları yaptım.”


Yazının Devamını Oku

Çıkışı bin yıllık içecekte buldu

25 Mart 2019
Ortaokul yıllarında kendi işini kurma hayalleri kurar.

 

ODTÜ’de işletme okuduğu dönem ise özel ders vererek harçlığını çıkarır. Elif Yılmaz Koçak, üniversitenin ardından da kariyerine kurumsal hayatta devam eder. Yaklaşık 15 yıllık çalışma hayatında ise kendi işini kurma düşüncesiyle sürekli bir arayışta olur. Işığı ise katıldığı bir detoks kampında görür. Ev yapımı yoğurt, kefir, sirke, turşu ve kombucha gibi fermante ürünleri hayatına dahil eder. Çevreden ‘bizim için de yap’ sözleriyle Elif Yılmaz Koçak, odağına binlerce yıllık geçmişi olan kombucha içeceğini alır. Koçak, gittiği girişimcilik eğitiminin ardından 2019’un başında İzmir’de Kumbhaka Mutfak markasıyla kendi şirketini kurar. Bugün kombucha içecekler üreten Koçak, bu yapıyı daha da büyütmek istiyor.

 

ELİF Yılmaz Koçak... Yıllarca kurumsal hayatın içinde kendini ait hissedeceği bir yer arayan ve bunu da daha önce adını hiç duymadığı kombucha içeceğinde bulan çiçeği burnunda genç bir girişimci. Yeni şeyleri denemeyi seven bir iş insanı. Nefes Yiyecek İçecek A.Ş.’nin kurucusu Elif Yılmaz Koçak ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1982 İzmir doğumlu Elif Yılmaz Koçak, hikayenin devamını şöyle anlattı:


Yazının Devamını Oku

Tüp bebekte çığır açtılar

18 Mart 2019
Her ikisi de başka alanlarda farkındalıklara imza atar... Prof. Dr. Utkan Demirci, Amerika’da tıbbi teknolojiler geliştirir. Dr. Selçuk Kılınç ise İzmir’de kök hücreyle ince bağırsak nakline odaklanır.

 

İkilinin yolları Amerika’da kesişir. İlk başta iyi kök hücreyi ayırt eden mikroçip için ortak hareket eden Demirci ve Kılınç, İzmir’de ortak şirket kurar. İkili zamanla tüp bebek tedavisinde dünyada bir çığır açan mikroçip teknolojisine odaklanır. İzmir’de ‘Çip Bebek’ markasıyla mikroçipler üreten Demirci ve Kılınç, bir yandan Amerikalı yatırımcılarla ortaklık için çalışma yürütüyor. Ayrıca, tamamen ithal edilen tüp bebek sıvısının üretimi için uğraş veriyorlar.

PROF. Dr. Utkan Demirci, Dr. Selçuk Kılınç... Farklı alanlardaki birikim ve deneyimlerini başta insan ve hayvan üremesinde yardımcı tedavi olarak kullanılan çiplere aktaran iki bilim insanı. Bu alandaki başarılarını da kurdukları KOEK’e aktaran iki girişimci. KOEK Biyoteknoloji’nin kurucularından Dr. Selçuk Kılınç ile hem ‘Çip Bebek’in çıkış öyküsünü hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1970 Burdur Bucak doğumlu olan Dr. Selçuk Kılınç, bankada memur olan babasının ‘oku, ama hayatının bir yerinde ticaret olsun’ sözünden hareketle ilk parasını ilkokul yıllarında sakız satarak kazandığını paylaştı. Kılınç, şöyle devam etti:


KÖK HÜCREYLE NAKİL
“Bucak’tan sonra İzmir’e taşındık. Kemeraltı’nda hafta sonları oyuncak sattım. Atatürk Lisesi’nin ardından Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım. Zorunlu hizmet sonrası biyokimya üzerine ihtisas yaptım. Kamuda çalıştığım dönemde de Alsancak’ta laboratuvar açtım. Daha sonra cerrahiye merak saldım. İki başarısız denemenin ardından sınavı kazandım ve İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde göreve başladım. O dönem Tepecik’te organ nakli çok yapılıyordu. Ben de ince bağırsak kısmına odaklandım. Burada da kök hücreyle bunu yaptım.”


Yazının Devamını Oku

İzmir'e göç dalgasında ikinci perde

11 Mart 2019
BAŞTA İzmir olmak üzere Ege kentlerinde yaşamak isteyenlerin sayısı son yıllarda her geçen gün artıyor.

Düne kadar emeklilik projelerinde yaşanacak kentler listesinde yer alan İzmir, bugünlerde hem şirketlerin merkezini taşıdığı, hem de nitelikli göç alan bir yapıya dönüştü. TÜİK 2018 göç verilerini henüz açıklanmadı ama İzmir’e İstanbul’dan 2017’de 18 bin 506 kişi göç etti. Ege’nin diğer kentlerinde de durum aynı. Son 2 yılda İstanbul’dan 5 bin ailenin Bodrum’a geldiği tahmin ediliyor. Yani Bodrum, İzmir’den sonra İstanbul’dan en fazla göç alan ikinci kent.

İZMİR’E İLGİLİ YÜKSEK

Göçle birlikte Ege gayrimenkul sektörü de oldukça hareketli. Bu devam edecek gibi çünkü artık başta Avrupalı gurbetçiler olmak üzere yabancılar da rotayı İzmir’e çevirmiş durumda. Bunun en somut örneği ise geçen ay Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın desteği, Demirören Medya ve İstexpo ortaklığında Almanya’nın Dusseldorf kentinde düzenlenen ‘Evim Türkiye Fuarı’nda tanıtılan İzmir projelerine olan talep. Fuarda yer alan İzka İnşaat, Ataseven Group ve Türkerler Holding’in tanıttıkları İzmir projelerine ilgi yüksek oldu. Öte yandan gayrimenkul sektörü temsilcileri ve ziyaretçilerden tam not alan Evim Türkiye Gayrimenkul ve Yatırım Fuarı’nın ikincisi için de düğmeye basıldı. İkinci fuar haziranda Almanya Essen’de gerçekleşecek. İlgililere duyurulur.

 
500’ÜN ÜZERİNDE GÖRÜŞME

Yazının Devamını Oku

Mutlu girişim

4 Mart 2019
İlk parasını Kemeraltı’nda işportacılık yaparak kazanır.

 

Makine mühendisi olmak istese de babasının yönlendirmesiyle İzmir İktisadi Ticaret İlimler Akademisi’ne gider. Çimen Atalay, okulun ardından belediyede müfettişlik teklif edilse de kariyerini bir şirkette muhasebeci olarak devam ettirir. Babasının vefatıyla sorumlulukları artan Çimen Atalay, önce babasının muhasebe bürosunu çalıştırır. 1980’de ise bir yakınıyla boy menteşe üretimiyle sanayiciliğe ilk adımı atar. Çimen Atalay, zamanla paslanmaz çelikten kulp üretiminde uzmanlaşır. Bugün İzmir’den Mutlu Metal ile üretiminin yüzde 95’ini ihraç eden Çimen Atalay, ikinci kuşakla birlikte de paslanmaz çelik alanında yeni sektörlere odaklanarak büyümeyi hedefliyor.

ÇİMEN Atalay... ‘Yapamazsın’, ‘bu işi batırırsın’ gibi tüm olumsuz sözlere kulağına tıkayıp inatla işini büyüten bir iş insanı. Kuşaklar arası uyumla da farkındalıklara imza atan bir girişimci. Mutlu Metal’in kurucusu Çimen Atalay ile hem girişimcilik hikayesini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1947’de İzmir doğduğunu ve babasının da memur olduğunu söyleyen Çimen Atalay, hikayesinin devamını şöyle anlattı:


HAYALİNDEN VAZGEÇTİ
“İlkokul yıllarında yaz tatillerini hiç boş geçirmedim. Babamın yönlendirmesiyle Kemeraltı Çarşısı’nda işportacılık yaptım. Tarak da sattım, çocuklara bilezik de... Hayalim ise o dönem makine mühendisi olmaktı. O yıllarda makinelerin işleyişini, çalışma disiplinini öğrenmek için kütüphaneden çıkmazdım. Ama babam, ‘bu çocuğu okutur muyuz, okutamayız’ kaygısıyla beni ticaret lisesini yazdırdı. Çünkü, o yıllarda oradan mezun olanlar bankalarda çalışabiliyordu. Ortaokul ve liseyi ticaret lisesinde okudum. Ve okul birincisi olarak mezun oldum. Makine mühendisliği okumak için Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gitmek istedim. Meslek lisesi çıkışlı olduğum için 1 yıl beklemem ve fark derslerini vermem gerektiğini söylediler. Böyle olunca da bir an önce hayata atılmam gerektiğini düşündüm. Makine mühendisliği hayalinden vazgeçip üniversite tercihimi İzmir İktisadi Ticaret İlimler Akademisi’nden yana kullandım.”


Yazının Devamını Oku

Çılgın ortaklar

25 Şubat 2019
Yolları dövüş sporu üzerine faaliyet gösteren bir salonunda kesişir.

Gıda alanında çalışan Ersin Taner ile inşaat sektöründe kariyerine yön veren Erdem Çevik, dövüşle başlayan diyaloğu ortaklıkla taçlandırmaya karar verir. İkili, Ersin Taner’in çikolata konusundaki deneyimiyle iyi olanın peşine düşer. Birçok eğitim ve araştırmanın ardından Fame Chocolate markası ortaya çıkar. Çılgın Çikolatacılar’ı İzmir’de kuran Çevik ve Taner, tek noktadan en fazla çikolata satanlar listesine girmeyi başarır. Bugün çikolatanın yanına dondurmayı da ekleyen ikili, mart ayında ise Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda ikinci şubelerini açmaya hazırlanıyor.


 

ERSİN Taner ve Erdem Çevik... Kendi iş kollarında edindikleri deneyim ve tecrübeyi, ortaklık kültürüyle harmanlayan iki genç iş insanı. Çikolata ve dondurma sektörüne farkındalık katan Çılgın Çikolatacılar’ın kurucuları Ersin Taner ve Erdem Çevik ile hem girişimcilik hikayelerini hem Fame Chocolate’in kuruluş hikayesini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. Çikolatayla ilk bağı kuran Ersin Taner, 1974 Ankara doğumlu olduğunu ve devlet memuru babasının görevi nedeniyle de Türkiye’nin birçok kentini görme imkanı bulduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:



USTAYA KIZDI KENDİ ÜRETTİ

Yazının Devamını Oku