Bu süreçte yeni arayışlara girer. Kendisi gibi kahvesever olan asker eşinin zor şartlarda filtre kahveden uzak kalması, işin fitilini ateşler. Kimya Mühendisi Selda Güner Poyraz, filtre kahvenin pratik halini yaratma fikriyle harekete geçer. Ve Poyraz, tek kullanımlık poşet filtre kahve üretme hedefiyle İzmir’de kendi işini kurar. 2017’de DaysOld Coffee markasıyla yola çıkan Selda Güner Poyraz, bugün hem e-ticaret hem de çeşitli noktalarda tüketiciyle buluşuyor. Poyraz’ın gündeminde ise yeni ürün ve kullanım alanları var.
SELDA Güner Poyraz... Plaza insanından patronluğa terfi eden yeni bir girişimci. ‘Bir firmada çalışsaydın daha rahat olurdun’ söylemlerine kulak kapatarak farkındalık peşinde koşan bir iş insanı. Rodas Kahve Gıda’nın kurucusu Selda Güner Poyraz ile girişimcilik serüveninden yarınlara dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1984 Tekirdağ doğumlu olan Selda Güner Poyraz, hayat mücadelesine bu topraklarda başladığını söyleyerek, şöyle devam etti:
KÖYÜNDE ROL MODEL OLDU
“Çiftçi bir ailede büyüdüm. Doğduğum köyün biraz tutucu yanı vardı. Kadınlar çok ön planda değildi, hatta sokakta bile yürüyemezdi. Ben bu algıları kırarak işe başladım. Bunun için de çok çalıştım. ‘Kız kısmı okumaz’ dense de okudum. Liseye kadar Tekirdağ’da olan eğitim sürecimi üniversiteyle birlikte yine büyük bir adım atarak şehir dışına taşıdım. Kocaeli Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ni kazandım. Tüm olumsuz söylemlere kulak tıkadım. Bu süreçte de en büyük desteği ilkokul mezunu olan annemden gördüm. Başardıkça da kimse bana karşı çıkamadı ve bir süre sonra o köyde kadınlar için rol model oldum.”
Ama Duyguhan Başaran, hayallerinin peşinden gider ve avukat olur. Duyguhan Başaran, zamanla bu mesleğin kendin uygun olmadığını düşünmeye başlar. Bu süreçte de anne olan Başaran, babasının ürettiği küçük emaye tencereleri internette satma yoluna gider. Kızının isminden yola çıkarak Denizli’de ‘Elifle’ ile markalaşır. Geleneksel emaye kültürünü modern tasarımlarla buluşturarak yurtdışına açılan Duyguhan Başaran’ın gündeminde mağaza ve mutfak için tekstil ürünleri var.
DUYGUHAN Başaran... Çocukluğumuzdan, köylerimizden tanıdığımız emayeye tasarımla katma değer katan bir iş insanı. Geleneksel bir ürüne farkındalık katan genç bir girişimci... Elifle Mutfak Tekstil’in kurucusu Duyguhan Başaran, hem girişimcilik serüveni hem de geleceğe dair planlarını paylaştı. 1981 Denizli doğumlu olan Duyguhan Başaran, ailedeki ticari genlerin dededen geldiğini söyleyerek, hikayenin devamını şöyle aktardı:
TİCARİ GELENEK DEDEDEN
“Köyden şehre gelerek Denizli’ye yerleşen dedem, bakkal açarak ticari hayata ilk adımı atar. Bu yapı babam ve amcama da geçer. Tabii, babam bir süre sonra Denizli’de emaye konusunda önemli aktör olan bir şirkette profesyonel yönetici olarak kariyerine devam eder. 90’ların başında ise oradan ayrılarak kendi atölyesini kurar. İlk başta çelik, seramik, teflon gibi dönemin koşullarına göre mutfak gereçleri üretir. Daha sonra bu süreç emayeyle devam eder. Babam bizleri de yaz tatillerinde fabrikaya götürürdü. Emayede el işçiliği çoktur. Hem el işçiliği gerektiren alanlarda hem de muhasebe departmanında çalışmışlığım var.”
ANNELİKLE İŞ HAYATI DEĞİŞTİ
Deney yapmayı, proje geliştirmeyi ve icat çıkarmayı seven Oğuz Yetkin ve Begüm Savaşan’ın yolu ise Ege Üniversitesi’nde kesişir. Teknolojik ürünlerin Türkiye’de de yapılabileceğini göstermek için güçlerini birleştiren ikili, 2018’de İzmir’de Nailtronics Arayüz Teknolojileri’ni kurar. Giyilebilir teknolojiye odaklanan Oğuz Yetkin ve Begüm Savaşan, patent başvurusunu yaptıkları Nailtronic Commander isimli takma tırnak kumandasıyla şimdi birçok elektronik cihazı kontrol etmeye hazırlanıyor. Yetkin ve Savaşan’ın hedefi ise artırılmış gerçeklikle oynanan oyun pazarına ara yüz üretmek.
BEGÜM Savaşan ve Oğuz Yetkin... Teknoloji alanında icat çıkarmak için işbirliğine giden iki genç bilim insanı. Bir yandan birçok alanda insanların hayatını kolaylaştırmak adına akademik çalışmalar yapan, diğer tarafta ise ilklere imza atacak ticari ürünler geliştirmeye çalışan iki girişimci. Nailtronics Arayüz Teknolojileri’nin kurucuları Begüm Savaşan ve Oğuz Yetkin ile girişimcilik serüvenlerinden yaptıkları çalışmalara ve gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1975 İzmir doğumlu Oğuz Yetkin, tıp doktoru olan anne ve babasının işi nedeniyle ortaokul, lise ve üniversite eğitimini Amerika’da tamamladığını söyleyerek, şöyle devam etti:
İLK GİRİŞİM BAŞARISIZ OLDU
“Moleküler biyoloji ve bilgisayar üzerine eğitim aldım. Üniversite sonrası aralarında NASA’nın da olduğu birçok şirkette, yazılım, görüntüleme ve sanal gerçeklik üzerine çalıştım. 2007’de de İzmir’e döndüm ve şirketimi kurdum. Sanal gerçeklik ve üç boyutlu televizyon teknolojisini Türkiye’ye getirmeye çalıştım. Ama fiyat ve zaman bu işe uygun olmadığı için ilk girişimimden istediğim sonucu alamadım. Amerika’ya geri döndüm ve savunma sanayi alanında sanal gerçeklik üzerine çalışmaya başladım. Ne kadar tecrübeniz olursa olsun, Amerika’da doktoranız olmadan bazı kapılan açılmıyor. Teksas’ta biyomühedislik üzerine doktoraya başladım. Doktora tezim ise sinirlerin bilgisayara bağlanması üzerineydi. Doktora sonrası tezimin Türkiye’de hayata geçmesini istedim ve 2016’de İzmir’e geldim. Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışmaya başladım.”
Dış ticaretle başlayan süreç dokumadan boyamaya, üretimde entegrasyonla devam eder. Sözkesen çifti, özellikle teknik tekstil alanında birçok ilke imza atar. Ancak 2008’de yaşanan küresel ekonomik kriz Funika’yı da etkiler. Süreç iflas ertelemeye kadar gider. 2009’da Osman Nuri Sözkesen’in ani vefatıyla da sıkıntının boyutu artar. İlknur Sözkesen ile oğulları Kemal ve Civan Sözkesen, zorda olan şirketi tekrar düze çıkarmak için var güçleriyle çalışır. Borçlar yapılandırılır ve zarar edilen sektörlerden çıkılır. Tekrar ayağa kalkan şirket, boyamada kapasitesiyle Avrupa’nın en büyüğü haline gelir. ‘Ufo’cu iş insanı olarak anılan merhum Osman Nuri Sözkesen’in uzaya gitme hayalinden yola çıkarak gündemde ise gelecekte Mars’a gidecek yolcuların kıyafetlerini üretmek var.
FUNİKA Holding... Japon, Amerikan ve Türk iş sisteminin harmanlanmasıyla ortaya çıkmış bir şirket. Genlerinde ise icatçılığın bulunduğu bir yapı var. Yenilikçi, kurumsal, dürüst ve kaliteli üretim misyonuyla da zorlukların üstesinden gelen Funika Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı İlknur Sözkesen ile firmanın kuruluş hikayesini, ikinci kuşakta Kemal, Civan ve Yurdanur Sözkesen kardeşlerle de gelecek planlarını konuştuk. 1979 yılında merhum eşiyle ODTÜ’den mezun olduklarını söyleyen İlknur Sözkesen, hikayenin devamını şöyle aktardı:
İSMİ JAPON ŞİRKETLERİNDEN
“Ben kimya, Osman Nuri Sözkesen ise inşaat mühendisliği okudu. Evlendikten sonra mastır programı için birlikte İsviçre’ye gittik. Giderken de Türkiye’den beş kuruş almadık. Hem okuyup hem de çalışarak harçlığımızı çıkardık. Mastır programının sonunda eşim ‘Biz yanlış yerdeyiz’ dedi ve rotayı Amerika’ya çevirdik. Çünkü, uluslararası ticaret yapmak istiyordu. ABD Hawaii-Honolulu JAIMS İşletme Enstitüsü’nde Japon İşletmeciliği, ardından Tokyo’da Sophia Üniversitesi’nde Japon İşletmeciliği yüksek lisans eğitimlerini aldı. Ben ise Amerika’da yaşadığımız dönemde iş İngilizcesi, Tokyo’da ise Japonca eğitimi aldım. Eğitimlerin ardından Denizli’ye döndük ve 1985’te Funika’yı kurduk. Funika ismi ise Osman Nuri Sözkesen’in Japonya’da staj yaptığı 3 firmanın ilk hecelerinin bir araya gelmesiyle oluştu. Bilgisayar firması FUJITSU’dan FU, demir-çelik ve mühendislik şirketi NIHON KOKAN’dan NI, dış ticaret firması KANEMATSU’dan da KA’yı alarak Funika doğdu.”
Çeşitli nedenlerden dolayı ‘öğretmen okulundan’ atılınca da 16’sında çırak olarak profesyonel iş yaşamına ilk adımı atar. Hasan Terzi, elektrik teknisyeni olarak kariyer basamaklarını birer ikişer çıkar. Babalıkla birlikte Hasan Terzi, kendi işini kurma kararı alır. Terzi, İzmir’de küçük bir atölyede önce tamiratın yanı sıra elektrik panoları üretmeye başlar. 1989’da ise vinç üretimine odaklanır. Hasan Terzi, bugün Manisa OSB’de ikinci kuşakla birlikte hem iç piyasada hem de yurtdışında Elektro-Mak Vinç ile sektörünün önemli bir aktörü olarak yoluna devam ediyor. Hasan Terzi’nin gündemde ise katma değerli butik vinçler var.
HASAN TERZİ... Karşısına çıkan tüm olumsuzlukların üstesinden çalışkanlığı ve azmiyle gelen bir iş insanı. Rekabetin oldukça yoğun olduğu vinç sektöründe kalite ve farkındalığıyla işlerini büyüten bir girişimci. Elektro-Mak Vinç Sistemleri’nin kurucusu Hasan Terzi ile girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1952 Muğla Köyceğiz doğumlu Hasan Terzi, 9 kardeşin en küçüğü olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
KÜÇÜK YAŞTA BAŞLADI
“Babam duvar ustasıydı. O yazları ağabeylerimle birlikte başka kentlere çalışmaya giderdi. Ben de bağ-bahçe ile hayvanların bakımı konusunda anneme yardım ederdim. Tabii, babamı küçük yaşta kaybedince bu işlerin yanı sıra hem ev ekonomisine katkı hem de okul harçlığımı çıkarmak adına 9 yaşımdan itibaren her yaz dondurmacılıktan kahveciliğe kadar birçok işte çalıştım. Biraz siyasi biraz yaramazlık nedeniyle dönemin ‘öğretmen okulundan’ ikinci sınıftayken atıldım. Bir an önce iş hayatına atılmam gerektiğini düşündüm ve Dalaman’da bulunan kağıt-selüloz fabrikasında çırak olarak 16 yaşımda çalışmaya başladım. Bir süre sonra da yine o fabrikada beni elektrik teknisyeni yaptılar ve bir mesleğim oldu.”
SERMAYESİ TAZMİNATI
Kemeraltı’nda seyyar satıcılık yapar. 16’sında Trakya’da aldığı buğdayı İzmir’deki fabrikalara verir. Battaniye de ürettirir, gayrimenkul alım-satımı da yapar. Zafer Hekimoğlu, 1987’de İzmir’de açtığı Vatan Otel ile turizm sektörüne adım atar. Zaman içinde oluşan sermayeyle bilişim sektörüne yatırım yapsa da zarar eder. ‘En iyi iş bildiğin iş’ sözünden hareketle odağını şehir otelciliğine çevirir. Üçüncü kuşağı da işe dahil eden Hekimoğlu, bugün ikisi İzmir, biri ise Marmaris’te üç otelle yoluna devam ediyor. Zafer Hekimoğlu, yakında İzmir’de açacağı Grand Hekimoğlu’yla da çeşitli şehirlerde markalaşmayı hedefliyor.
ZAFER Hekimoğlu... Çok küçük yaşta adım attığı ticarette cesareti ve çalışkanlığıyla birçok işte deneyim kazanarak başarıyı yakalamış bir iş insanı... Başarısızlıklarından ders çıkararak turizmde büyüyen bir girişimci. Hekimoğlu Turizm A.Ş.’nin kurucusu Zafer Hekimoğlu ile girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1957 Konya doğumlu Zafer Hekimoğlu, ailesinin hububat ve nakliye işiyle uğraştığını belirterek, şöyle devam etti:
KÜÇÜK YAŞTA BAŞLADI
“Babam askerliğin ardından yolunu İzmir’e çevirdi. 1963’te geldiği İzmir’de hiç bir tecrübesi olmadan turizme yatırım yaptı ve bir otel aldı. Kardeşleriyle birlikte Selçuk Otel’le sektöre giriş yaptı. Ben de ilkokulu okuduğum İzmir’de bir an önce işe dahil olmak istedim. Küçük yaşta hem esnaflığı hem de ticareti öğrenmem adına babamın da yönlendirmesiyle Selçuk Otel’in önünde çorap ve mendil satmaya başladım. 12 yaşında da Kemeraltı’nda mendilden bardağa aklınıza gelecek birçok şeyi küçük bir arabada satarak ticarette deneyim kazandım. 15-16’lı yaşlarda aileden aşina olduğum hububat işine de girdim. Trakya’dan aldığım buğdayı İzmir’deki fabrikalara sattım.”
Artan maliyetlere konut faiz oranlarında yaşanan yükseliş eklenince 2018 gayrimenkul sektörü için zor bir yıl oldu. 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin de etkisiyle sektördeki zorlu süreç 2019’da da devam ediyor. Sıkıntıyla birlikte sektörde ‘iflas-konkordato’ gibi dedikodular oldukça yoğun dillendirilir oldu. Ege’deki birçok sektör temsilcisi de bundan nasibini alıyor. Bu firmalardan biri de son dönemde İzmir’de önemli projeleri hayata geçiren Yücesoy Mühendislik... “Birçok firma gibi ekonomide yaşanan dalgalanmadan etkilendik ama işimizin de başındayız” diyen Yücesoy Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı Cem Yücesoy’la son gelişmeleri ve şirketin durumunu konuştuk. Konut sektöründeki krizin bir yıl önce ilk faiz ve kur artışlarıyla net sinyaller verdiğini söyleyen Yücesoy, Ağustos 2018’de ise ani ataklar ve değişimlerin başladığını belirterek, şöyle devam etti:
TASARRUFU KENDİLERİNDE YAPTILAR
“Sektörde yıllardır yatırım yapan tecrübeli bir firma olarak öngörülerimizi yaptık ve kaynaklarımızı etkin şekilde kullanmak için iş planlarımızı revize ettik. Kapsamlı reform süreci başlattık ve bir dizi tasarruf önlemi aldık. Tasarrufa ilk olarak kendimizden başladık ve yönetim olarak özel araçlarımızı sattık. Bunun finansal boyutundan daha önemli tarafı şirketimize ve partner firmalarımıza tasarruftaki kararlılık mesajını vermekti. Personel tasarrufu yapmadık. Sadece içinde bulunduğumuz ekonomik tehdidi tüm şeffaflığıyla çalışanlarımızla paylaştık. Sektörel risk nedeniyle başka sektörlere geçmek isteyen çalışanlarımıza yeni bir kariyer planlaması yapmaları noktasında fırsat sunduk. Bu şekilde şirket merkezi personel sayısı 4 ayda kendiliğinden 150 kişiden 50 kişiye indi. Şirket ofis sayısında da azalmaya gitti. Yan sektörlerdeki yatırımlarımızı ya devrettik ya tasfiye ettik. Yücesoy Mühendislik ortakları olarak bir yıl şirketten maaş almama kararı aldık. Ayrıca şahıslarımıza ait olan nakdi ve gayri nakdi tüm varlıkları şirkete aktardık.”
7 ŞANTİYEDE 300 KİŞİ ÇALIŞIYOR
Yeni yatırımlarını bir süreliğine askıya aldıklarını söyleyen Cem Yücesoy, tüm güçlerini mevcut şantiyeleri bitirmeye ve müşterilerine evlerini teslim etmeye aktardıklarını kaydetti. “Aldığımız kararların sonucunda mevcut yatırımlarımızı sürdürme gücü bulduk” diyen Yücesoy, “Ne yazık ki bazı mecralarda hakkımızda olumsuz haberler ve karalama kampanyaları yayınlandı. Oysa biz hep işimizin başındaydık. Her şeye kulağımızı kapattık, çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Şu an Yücesoy Mühendislik’in 7 şantiyesinde 300 kişi her sabah işbaşı yapıyor. Yakında Kuzeyşehir, Mahalle ve İdeal Ofis şantiyelerimizi teslim etmiş olacağız. Bu projeler tamamlanınca buradaki kadroları diğer şantiyelere aktarıp oralarda hızlanacağız” diye konuştu.
16’sında babasının da desteğiyle seyyar satıcılara ürün vermek üzere dükkan açar. Halil Gündoğdu, zamanla toptan satışta işlerini büyütür ve küçük bir atölyede üretime başlar. Gündoğdu, 90’ların sonunda ise yönünü yurtdışına çevirir. Bugün İzmir’de ürettiği çanta, kemer, aksesuvar ve cüzdanları Avrupa’ya ihraç ediyor. Gündoğdular Deri ile sektörünün güçlü aktörlerinden olan Halil Gündoğdu’nun gündeminde hem koleksiyon hem de kendi markasıyla ihracat var.
HALİL Gündoğdu... Hiçbir deneyimi olmadan küçük yaşta adım attığı deri sektöründe yoğun mesai harcayarak ayakta kalmayı başarmış bir iş insanı. Yönünü çevirdiği yurtdışında da büyük markalara kendini kanıtlamış bir girişimci. Gündoğdular Deri Sanayi’nin kurucusu Halil Gündoğdu ile girişimcilik serüveninden yarınlara dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1977 Şanlıurfa doğumlu olan Halil Gündoğdu, ailesinin Siverek’te fırıncılık yaptığını söyleyerek, hikayenin devamını şöyle aktardı:
SABAH OKUL ÖĞLEDEN SONRA FIRIN
“Dedemin fırını vardı. Benim ilk iş deneyimim de 6 yaşında bu fırında oldu. Yakacak olarak kullanılan odunların kabuklarını toplayarak dedeme yardım ediyordum. Daha sonra sabah okula, öğleden sonra da fırına gelip tırnaklı pide satıyordum. Hatta boyum o zaman çok kısaydı tezgaha bile zor yetişiyordum. 1989’da ailenin bir bölümü İstanbul, bir kısmı da İzmir’e taşınma kararı aldı. Biz de rotayı İzmir’e çevirdik. O yıllarda akrabalarımızın da etkisiyle babam fırıncılıktan dolmuşçuluğa geçiş yaptı. Ben ortaokula gitme planları yaparken bir anda kendimi Kemeraltı’nda seyyar satıcılık yaparken buldum.”
16’SINDA İŞYERİ SAHİBİ OLDU
12 yaşında İstanbul’daki akrabalarının gönderdiği cüzdan ve fihristi Kemeraltı Çarşısı’nda satarak fırıncılık deneyiminin ardından yeni bir kulvara adım atan Halil Gündoğdu, oyunla karışık yeni hayatına alışmaya çalışır. Gündoğdu, “Bir süre sonra babam, ‘madem bu işi yapıyorsun, gel sana dükkan açalım’ dedi ve 16 yaşında işyeri sahibi oldum. İstanbul’dan aldığım cüzdan ve fihrist benzeri ürünleri seyyar satıcılara satmaya başladım. Bir süre sonra babam dolmuşçuluktan istediği sonucu almayınca bize katıldı. O da bir minibüse yüklediği ürünleri sahil yörelerine satmaya başladı. 1996’da bir üretim atölyesi açmaya karar verdik. Çünkü kendi ürünümüzü üretmediğimiz sürece toptancı olarak kalacaktık. Karabağlar’da iki kişiyle küçük bir atölye açtık” diyerek, zamanla işleri büyüttüklerini anlattı.