Mete Tamer Omur

O kapıları tek tek açtı ve...

24 Aralık 2018
Lise yıllarında gazetede okuduğu bir yazıyla kendine en uygun mesleğin gastronomi alanında olduğuna karar verir.

Bu uğurda gittiği her kapı yüzüne kapansa da sonunda amacına ulaşır. Bir yandan Yeditepe’de burslu Gastronomi ve Mutfak Sanatları’nda okur, öte tarafta ise deneyim için kasapta da çalışır pazarda da. Pelin Dumanlı, üniversitenin ardından kariyerine çeşitli kurumlarda profesyonel olarak devam eder. 2013’te radikal bir kararla İstanbul’dan iş için Bodrum’a gelir. 2014’te ise profesyonel ve amatörlere yönelik gastronomi eğitimleri veren Foodrum’u kurar. Sakatat üzerine bir de kitap yazan Pelin Dumanlı, bugün ayrıca üniversitede de ders veriyor. Gündemde ise okul projesi var.

PELİN Dumanlı... Söylenen onca olumsuz söze, ‘sen kadınsın yapamazsın’ şeklindeki yaklaşımlara rağmen inandığı şeyin peşinden giden bir isim. 17’sinden itibaren çalışarak edindiği onlarca bilgiyi girişime dönüştüren başarılı iş insanı Foodrum Culinary Park’ın kurucusu Pelin Dumanlı’yla girişimcilik serüveninden geleceğe dair planlarına kadar birçok şeyi konuştuk. Ev hanımı anne ile girişimci ruha sahip bir babanın kızı olan Palin Dumanlı, 1988 İstanbul doğumlu. “Hep sorgulayan ve orijinal fikirlerin peşinden koşuşturdum” diyen Pelin Dumanlı, o dönemi şöyle anlattı:


GAZETEDEKİ YAZI YÖNLENDİRDİ
“Babam son sınıfta üniversiteyi bırakınca avukat olan dedem ona döşemeci dükkanı açar. Bir süre sonra babam mobilyacıların sünger atıklarını pelüş oyuncak ya da ‘seni seviyorum’ tarzı yazıların olduğu yastıkların içinde kullanılacak şekilde bir ürüne dönüştürür. Babam gibi benim kafam da yaratıcılığa çok çalışıyordu. Lise 1’de de gelecekte yapacağım işin beni mutlu etmesi gerektiğini düşünerek liste hazırladım. Belgesel izlemekten şarkı söylemeye kadar birçok maddenin yer aldığı listede hobilerimden biri mesleğim olabilir mi diye düşündüm. O sırada bir gazetenin insan kaynakları ekinde ‘gastronomi’ ile ilgili yazı okudum. Geleceğin mesleği diyordu. Aslında yemeğe karşı da merakım vardı. O dönem pişirme odağında olmasa da sorgulama boyutunda anneme sürekli sorular soruyordum. Ve sonuçta meslek listemin en başına gastronomiyi aldım.”


Yazının Devamını Oku

Balık sandı ana işi oldu

17 Aralık 2018
 Babası kendisi gibi doktor olmasını ister. O ise öğretmeninin dediğini yapar ve tercihini kimya mühendisliğinden yana kullanır.

Üniversitenin ardından da kariyerine profesyonel olarak devam eder. Ancak, patronuyla anlaşamayınca 1983’te endüstriyel kimyevi maddelerin pazarlaması üzerine kendi şirketini kurar. Çeşitli yabancı markaların distribütörlüklerini alarak Türkiye’de büyüme rekorları kırar. Cahit Doğan Yağcı, Manisa Salihli’de bulunan palamut ve valeks işletmesini 1998’de özelleştirilmeden alarak üretici olur. Bugün dünyada tek olan tesisiyle çeşitli ülkelere deri sektöründe kullanılan valeks ihraç eden Yağcı, ikinci kuşakla birlikte de katma değerli ürünler için çalışıyor.

 

CAHİT Doğan Yağcı... Kimya yüksek mühendisliği kimliğine mastır yaparak eklediği işletmeyi harmanlayarak adım attığı her işi sindirerek büyütmeyi başarmış bir iş insanı. Ticarette kazandığı deneyimi sıra dışı bir üretimle taçlandıran AR-TU Kimya’nın kurucusu Cahit Doğan Yağcı ile girişimcilik serüveninden geleceğe dair planlarına birçok konuyu konuştuk. 1953 Trabzon Beşikdüzü doğumlu Cahit Doğan Yağcı, aslen Ispartalı olduklarını söyleyerek, şöyle devam etti:


ÖĞRETMENİNİ DİNLEDİ
“Babam doktordu. Benim doğduğum yıl Beşikdüzü Kız Öğretmen Okulu’nda hem öğretmenlik hem de doktor olarak görev yapıyordu. Daha sonra ise memleketimiz Isparta’ya geri döndük. İlkokulun ardından da ağabeyim o dönem liseyi İzmir’de okuduğu için ortaokul ve lise dönemim bu kentte oldu. Lise öğretmenimin yönlendirmesiyle de İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’ni kendime hedef olarak belirledim. Girmesi çok zor bir bölümdü. Tabii, babam onun yolundan gidip tıp okumamı istiyordu. Büyük bir mücadelenin ardından benim istediğim oldu. Kimya yüksek mühendisi olarak mezun olduktan sonra da ‘sudan çıkmış balık olmamak adına’ işletme üzerine mastır yaptım.”


Yazının Devamını Oku

Tatlı bir girişim

2 Aralık 2018
Anne ve baba turizm sektöründe faaliyet gösterir.

Onlar ise iş yaşamına ilk adımı burada atar. Kimi işletme, kimi de mimarlık okur. Tuba, Tansu, Yasemin, Teoman ve Selin kardeşlerin her biri kariyerine profesyonel olarak ayrı kent ve ülkelerde devam eder. Annelerinin vefatıyla tekrar bir arada olmak isterler. Fitili büyük abla Tuba Gürgan ateşler ve Fransa’da 2 yıllık pastacılık eğitimi alır. 2011’de de İzmir’de Fransız tatlılarının sunulduğu ve annesinin ismini verdiği Leone’yi kurar. Zamanla tüm kardeşler Leone çatısı altında toplanır. Bugün tek bir noktayla lezzet yolculuğuna devam eden Léone Patisserie & Boulangerie, 2019’da ise şubeleşmeye hazırlanıyor.

 

LEONE Patisserie & Boulangerie... Kardeşler arasındaki dayanışma, uyum ve görev paylaşımıyla İzmir’de marka olmayı başarmış bir durak. Zor olanın peşinden giderek kentte Fransız tatlarıyla kendini kanıtlayan bir marka. Yasemin Gürgan Deniz ile hem Léone Patisserie & Boulangerie’nın kuruluş hikayesini, hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. Hem Türk, hem de Fransız kimliği taşıyan bir ailede büyüdüklerini anlatan Deniz, şöyle devam etti:

İLK İŞ DENEYİMİ AİLEDE

“5 kardeşiz. Anne Fransız, baba Türk. Hepimiz İzmir doğumluyuz. Annem ve babam turizmciydi. Kuşadası’nda acenteleri vardı. Tabii babamın geçmişte halıcılık ve bir dönem otelcilik macerası da oldu. Kardeşler olarak aslında ilk iş deneyimlerimizi buralarda öğrendik. En büyük ablam Tuba ile bir küçüğü Tansu işletme mezunu. Ben mimarlık, en küçük kardeşim Selin ise finans okudu. Sonra herkes işleri gereği dünyanın çeşitli yerlerine dağıldı. Tansu ablam Tunus’ta, ben uzun süre Libya, sonra Rusya’da çalıştım. Erkek kardeşim Teoman ise Fransa’da yaşadı.”

ANNELERİNİN HAYALİYD

Yazının Devamını Oku

Bir kadın dünyayı değiştirebilir dedi ve...

25 Kasım 2018
Radikal bir karar alır ve üniversiteyi yarıda bırakıp İzmir’den İstanbul’a çalışmaya gider.

 

Kozmetik sektöründeki 10 yıllık profesyonel hayatın ardından da tekrar İzmir’e döner. Banu Işıl Koç, eşiyle restoran açar. Bir yandan da sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol alır. Ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı kadınların da içinde yer aldığı bir ekiple el örmesiyle çanta yapar. Çantalardan birinin gittiği Amerika’dan yeni siparişlerin gelmesiyle Koç, şirketleşme yoluna gider. Bugün İngiltere’den Rusya’ya çeşitli ülkelere ihracat yapan Banu Işıl Koç, hem ürün çeşidini artırmayı hem de cezaevindeki kadınları da sisteme dahil etmeyi hedefliyor.

BANU Işıl Koç... Aslında ‘bir kadın değişir, dünya değişir’ sözünün en güzel örneklerinden biri... Hayata geçirdiği girişimle birçok kadının ev ekonomisine katkı sağlamasına vesile olan başarılı bir iş insanı. Your Bag’in kurucusu Banu Işıl Koç ile hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1974 İstanbul doğumlu ve memur bir ailenin en büyük çocuğu olan Banu Işıl Koç, hikayenin devamını şöyle paylaştı:


EŞİNİN HAYALİNE ORTAK OLDU
“Memuriyet nedeniyle kent kent dolaştık. Köy enstitüsü mezunu olan annem sayesinde de elişine karşı bir yatkınlığım oldu. Annemle babamın lise yıllarında ayrılmasıyla üzerimdeki sorumluluk arttı. Ve ev ekonomisine katkı için bir mağazada tezgahtarlığa başladım. Çalışma hayatım Dokuz Eylül Üniversitesi’nde işletme okuduğumda da sürdü. Ama ben ikinci sınıfın sonunda radikal bir karar aldım. Sınavına girdiğim bir kozmetik firmasında çalışmak için okulu dondurup İstanbul’a gittim. Orada basamakları birer ikişer çıkarak iyi bir noktaya geldim. 10 yıllık profesyonel iş hayatına anne olunca ara verdim. 2000’li yılların başlarında İzmir’e geri döndüm. İzmir’de eşimin hayaline ortak oldum ve birlikte bir restoran açtık. Restoranı önemli bir noktaya getirdik.”


Yazının Devamını Oku

Rütbeyi ikinci kuşak yükseltti

18 Kasım 2018
Bir yandan astsubay olarak askerlik görevini icra eder.

Öte tarafta ise ek gelir için evin bir odasında çavuş ve onbaşı rütbesi diker. Emeklilik parasıyla da İzmir Kemeraltı’nda bir dükkan açar. Mehmet Duran, hem ticaret hem de üretim yaparak işi büyütür. İkinci kuşağın da sürece dahil olmasıyla askeri ürünlerin yanında bazı denizcilik okullarının kıyafetleri eklenir. 2000’li yıllarda ise baba Mehmet Duran, şirketi tamamen çocuklarına bırakır. Hakan, Volkan ve Serkan Duran kardeşler ise yönlerini personel giyime çevirir. Bugün Duran kardeşler, Serkan Personel Giyim ile birçok markayı giydiriyor. Dolaylı yoldan da ihracat yapıyor.

SERKAN Personel Giyim... Rekabetin oldukça yoğun olduğu sektörde merkezine farkındalığı ve kaliteyi alan bir işletme. Dönemin şartlarını fırsata çeviren ve kuşaklar arası uyumla da ayakta kalmayı başaran bir şirket. İkinci kuşaktan Serkan Duran ile hem Serkan Personel Giyim’in kuruluş hikayesini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. Sivas doğumlu baba Mehmet Duran’ın askeri sınavları kazanmasıyla her şeyin başladığını belirten Serkan Duran, hikayenin devamını şöyle anlattı:


EVİN BİR ODASINDA
“Babam Sivas’ın bir köyünden çıkar ve astsubay olur. İskenderun’da bulunduğu süreçte babama bir arkadaşı ek gelir için kapı açar. Çavuş ve onbaşı rütbelerinin nasıl yaptığını öğretir. Babam da annemin desteğiyle 1974 yılında evin bir odasında rütbe dikmeye başlar. Ev imkanlarında zamanla seri üretime geçilir. İki ağabeyim büyüyünce onlar da işe destek olur. Çeşitli kentlerde görev yapan babam gündüzleri askerlik akşamları ise rütbe üretimine devam eder.”


Yazının Devamını Oku

Her havada üretime devam

11 Kasım 2018
İyi bir eğitim alır. 1950’de okuldan arkadaşıyla Eklo’yu kurar.

 

Turan Muşkara, asansörden klimaya çeşitli ürünlerin ticaretini yapar. 1967’de ise yeni ortaklarla birlikte İMAS A.Ş.’yle brülör, asansör, klima ve su soğutma kulesinin üretim serüveni başlar. Bir dönem yaşanan grevler nedeniyle Turan Muşkara, 2 yıl üretimi durdurmak zorunda kalır. Defter tutarak çalışma hayatına dahil olan ikinci kuşaktan Talat Muşkara da İMAS’ı büyütmek için çalışır. Ancak, İMAS dışındaki bir ortaklığın iflasıyla tekrar sıkıntılı günler yaşanır. Ama ekonomi alanında aldığı eğitimin de katkısıyla Talat Muşkara, şirketi sektörünün önemli aktörlerinden biri haline getirir. Bugün üçüncü kuşağın da yönetimde olduğu İMAS’ta hedef ise soğutma, iklimlendirme ve havalandırma alanında farkındalık yaratan yerli üretimler.

İMAS Klima A.Ş... Yıllardır onca sıkıntıya rağmen ticari, endüstriyel, kurumsal binalar ile konutlar için soğutma, iklimlendirme ve havalandırma alanlarında yenilikçi ürünler ve çözümler geliştiren bir kurum. Zaman zaman dip görse de piyasadaki güçlü referansıyla bugünlere gelmeyi başaran bir şirket. İMAS Klima Yönetim Kurulu Başkanı Talat Muşkara ile hem şirketin kuruluş hikayesini hem gelecekle ilgili planlarını konuştuk. ‘Küçük Talat’ unvanlı dedesinin tarihte önemli bir isim olduğunu söyleyen torun Talat Muşkara, hikayenin devamını şöyle anlattı:


İLK ADIM 1950’DE

Yazının Devamını Oku

Gayrimenkulün hızlı balığı

4 Kasım 2018
Birçok kurumun beklemeye geçtiği atmosferde yatırım yapmaya devam ettiklerini söyleyen Azat Yeşil, 300 milyon TL yatırımla İzmir Bayraklı’da İzka Port’a başladıklarını söyledi.

 

FAİZ oranlarının yükselmesi, piyasalardaki belirsizlik, döviz kurundaki hareketlilik... Ve bunun gibi daha birçok olumuz gelişmeye rağmen İzmir’de gayrimenkul sektöründe yatırımlar devam ediyor. Maliyetlerde yüzde 30’a varan artışla an be an değişen fiyatlarla birlikte lokomotif sektörde de hızlı olanın kazançlı çıkacağı bir devir başladı. İzmir’de son dönemde ses getiren işlere imza atan İzka İnşaat, 250 milyon liralık yatırımla hayata geçirdiği ‘Park Yaşam Santorini’ projesinin kaba inşaatını 6 ayda tamamladı. Bayraklı’da ise İzka Port’a başlayan şirketin yönetim kurulu başkanı Azat Yeşil, “devir hız devri” diyerek hem yeni yatırımlarını, hem de sektördeki gelişmeleri değerlendirdi.

 


AYAKTA KALMANIN FORMÜLÜ
İzka İnşaat Yönetim Kurlu Başkanı Azat Yeşil, 539 konut ve hem dubleks hem de tek katlı müstakil 17 adet villadan oluşan Park Yaşam Santorini projesinin 6 ayda kaba inşaatını bitirdiklerini, peyzaj ve ince işçilik çalışmalarına da başladıklarını dile getirdi. Azat Yeşil, “Müşterilerimize projeyi 18 ayda teslim etmeyi taahhüt ediyoruz. Ama bu hızla 1 yılda tamamlanacak gibi duruyor. İnşaat maliyetleri sürekli yükseldiği için hızlı hareket etmek gerekiyor. Bu dönemde hızlı inşaat yapan para kazanacak. Hızla birlikte değişen fiyat dalgalanmalarından etkilenmiyoruz. Eskiden işçi bulmakta zorlanıyorduk. Ama projeler azalmaya başlayınca işçi ekipleri boşa çıkmaya başladı. Oradan aldığımız güçle de hızla konut üreterek yolumuza devam ediyoruz” dedi.

Yazının Devamını Oku

Gözde ilçelerde yatırım sürüyor

29 Ekim 2018
“Herkesin durduğu yerde biz yatırım yapıyoruz” diyen Taşçeken Group Yönetim Kurulu üyesi Cevdet Taşçeken, “Kriz varsa fırsat da var” dedi.

EGE ekonomisinin güçlü aktörlerinden turizm, bu yıl oldukça iyi bir sezonu geride bıraktı. 2019’dan da Egeli turizmciler hayli umutlu. Bölgenin iki önemli durağı Çeşme ve Bodrum, turizmin yanı sıra gayrimenkul sektöründe de hareketli bir yılı geride bırakmaya hazırlanıyor. Her iki bölgeye olan ilgi, gayrimenkul yatırımlarını da canlı tutuyor. Taşçeken Group, Çeşme’ye 400 milyon TL, Bodrum’a ise 110 milyon euroluk yatırım yaptı. İki ilçede villalar üreten şirketin rotasında ise İzmir kent merkezi yer alıyor. Taşçeken Group Yönetim Kurulu Üyesi Cevdet Taşçeken ile bölgedeki yatırımlarını konuştuk.


ÜÇ ANA SEKTÖRDE
Taşçeken Group’un inşaat, madencilik ve kuyumculuk-mücevherat olmak üzere üç ana sektörde faaliyet gösterdiğini aktaran Cevdet Taşçeken, “Temellerimizi inşaat sektörüyle atarak kurulduk. Yıllar içinde yatırımlarımızı farklı sektörlerde de yoğunlaştırdık. İnşaat alanında ağırlıklı Ege’de çalışıyoruz. 1990’dan bu yana 2 binin üzerinde konut ürettik. Butik ve özel projeler yaptık. Kuyumculuk ve mücevherat işimiz İsveç merkezli devam ediyor. Madencilik ise Sivas’ta” bilgisini verdi.


ÇEŞME 2019’DA TAMAM

Yazının Devamını Oku