İnsülinoma: İnsülinoma, pankreasın insülin üreten kısmında büyüyen ve ender rastlanan bir tümör çeşidi. İnsülin, vücudumuzun kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için kullandığı bir hormon. Bu tümörler oluştuğunda kan şekeri seviyeniz düşük olsa bile insülin salgılayarak tehlikeli seviyelere düşmesine neden oluyor. Bu tümörleri bulmak zor olabilir çünkü semptomları diğer yaygın görülen hastalıklarda da görülebiliyor.
Guillain Barre Sendromu: Kesin nedeni bilinmese de vakaların üçte ikisinde bir mide mikrobu veya solunum enfeksiyonundan sonra ortaya çıkıyor. Ayrıca grip veya gıda zehirlenmesinden sonra görülmesiyle de biliniyor. Bağışıklık sistemi kasların hareketinden sorumlu sinirlere saldırarak vücutta yoğun bir kuvvetsizliğe neden oluyor. Bazı vakalarda tamamen felç noktasına kadar ilerleyebilir. Neyse ki bu sendrom zamanla kendiliğinden iyileşiyor.
Akromegali: Bu bir hormon bozukluğu. Vücut, genellikle hipofiz bezindeki kansersiz bir tümöre bağlı olarak normalde üretmesi gerekenden daha fazla büyüme hormonu salgılıyor. Büyüme hormonu, adından anlaşılacağı gibi, vücudun büyümesine yardımcı olan hormon. Bu hastalık ergenlik çağından sonra başlarsa ellerin, ayakların, çene kemiği ve alnın aşırı büyümesine yol açıyor. Kalp gibi hayati organların da boyutu büyüyebiliyor; bu da uzun vadede ciddi sağlık problemlerine yol açıyor.
Akçaağaç şurubu (idrar) hastalığı: Bu nadir görülen genetik hastalığın adı, idrar, ter ve kulak kiri gibi vücut sıvılarında aynı akçaağaç şurubu gibi bir koku duyulmasından geliyor. Sorun, vücudun protein üreten amino asit yapıtaşlarını ve bazı toksik maddeleri parçalama yetisinde bir bozukluk olduğunda ortaya çıkıyor. Bazı toksik birikmeler bu tatlı kokan vücut sıvılarıyla açığa çıksa da aynı zamanda vücutta da dolaşır ve tedavi edilmediği takdirde beyin hasarına yol açabiliyor. Genelde diyaliz gerekiyor ve karaciğer nakli tek çözüm.
Gilbert hastalığı: Vücutta oksijeni taşıyan kırmızı kan hücreleri yani alyuvarlar yalnızca dört ay kadar yaşıyor. Sonra parçalanıp karaciğer tarafından işleniyorlar. Gilbert hastalığında karaciğer bu parçalama sürecindeki gerekli adımlardan birini gerçekleştiremez. Bu genetik hastalığın yıllarca farkına varmadan yaşamak mümkün. Genelde stres, yorgunluk, susuz kalma veya alkol kullanımından sonra olmakla beraber en belirgin işaretlerinden biri olan yüz ve gözlerde sararma başladığında anlaşılıyor.
Tropikal Sprue: Bu hastalık çölyak hastalığını taklit ederek bazen doktorları yanıltsa da aslında tropik bölgelerde yaşayan veya seyahat eden insanların kaptığı bir enfeksiyondan kaynaklanıyor. Semptomlar arasında şiddetli ishal, kuvvet kaybı, ateş, gece körlüğü ve besin emilimi yetersizliği görülüyor. Hastalığa neden olan bakteri kesin olarak bilinmemekle beraber antibiyotik ve vitaminlerle tedavi edilebiliyor.
Bahar alerjilerini tanımlamak kolay. Ama iç mekân alerjilerinin sebebini belirlemek daha zor. Bunun nedeni evinizde birçok potansiyel alerjen kaynağı olması ve evde oldukça bunlara maruz kalmanız. Belirtilerinize dikkat etmeye çalışın. Günün hangi saati arttığına, evin neresinde olduğunuza, sıcaklık, nem ve kişi ya da hayvanların varlığı/yokluğu gibi faktörlere dikkat edin. Diğer birçoğu gibi bu çevresel faktörler mevsimsel çileniz hakkında aydınlanmanıza yardımcı olacak.
TETİKLEYİCİ FAKTÖR 1: SICAKLIK
Hava kışın büyük ölçüde kurur. Evlerimizdeki sıcaklık da bu kuruma etkisine katkıda bulunur. Sıcak hava burnunuzu, genzinizi ve gözlerinizi kurutarak hassasiyetini artırabilir.
Kurtarıcı seramik kap: Ortamı rutubetlendirmek ve havaya gereken nemi vermek probleminize çözüm olacak. Çoğu insan bu işin tek çaresinin nem aygıtları olduğunu zannetse de su dolu metal veya seramik bir kap da işinize yarar. Kabı kaloriferin üzerine koymanız yeterli. Kap ısındıkça su sıcak havaya doğru buharlaşacak ve nem katacak.
TETİKLEYİCİ FAKTÖR 2: TOZ
◊ Somon: Omega-3 yağ asidi zengini somon, saçlarınızı kuvvetli tutacak proteini ve saç derinizin nemli kalmasını ve beslenmesine yardımcı olan yağı sağlıyor. Omega-3 saç derisini kayganlaştırıyor, enflamasyonu ve kırılgan saçlara sebep olan kuruluğu azaltıyor. Somonun faydalarını görmek için haftada iki-üç kez tüketin.
◊ Yumurta: Yumurta besin maddelerini en yeterli sağlayan yiyecek olarak kabul ediliyor. Biotin, protein, demir, omega-6 yağ asitleri ve çinko zengini yumurta saçlarınızın uzamasına ve aynı zamanda daha sağlıklı görünmesine yardımcı oluyor. Biotin, saçın meydana geldiği keratinin altyapısının oluşmasını destekliyor. O yüzden omlet veya çırpılmış yumurta yaparken yumurtanın sarılarını atmayın. Kolesterol korkusundan dolayı yumurta beyazı giderek popülaritesini artırdı. Ancak saçlarınızın en iyi şekilde görünmesini sağlayan biotin, yumurtanın sarısında bulunuyor.
◊ Avokado: İçinde sağlıklı yağ barındıran bir diğer besin de avokado. Saçlarınızın parlak ve yumuşak kalmasını sağlayacak tekli doymamış yağları içeriyor. Saçlarınızın sağlığını desteklemek için öğünlerinize çeyrek veya yarım avokado ekleyin. Eğer avokado sevmiyorsanız saç maskesi olarak da kullanabilirsiniz. Ezdiğiniz avokadoyu zeytinyağı veya hindistancevizi yağıyla birleştirerek saçınızın uçlarına sürün. Saçlarınızın daha yumuşak olduğunu göreceksiniz.
◊ Ispanak:
Sağlıklı seviyede tutar
Ketentohumu
Lif bakımından zengin, omega-3 yağ asitleri ve fito kimyasal deposu olan ketentohumu, sağlıklı bir kolesterol seviyesinde kalmanıza yardımcı olabilir. Yulafınıza bir yemek kaşığı ketentohumu serpebilir veya favori smoothie tarifinize eklemeyi deneyebilirsiniz.
Yağ ve yumurta yerine kullanın
Avokado
Balık yağı
Esbabı mucibesi şu: Vücudu prostaglandin gibi ağrılı süreçlere sebep olan proteinleri daha az üretmesine yardımcı olarak ağrılı şişlikleri azaltır. Bunun nedeni de Omega-3.
Özellikle kireçlenmesi olanlarda, Omega-3 yağ asidi takviyeleri bazı ilaçlar kadar etkili olabiliyor. Bazı vakalarda boyun ve sırt ağrısı olan kişilerin Omega-3 takviyesi sayesinde ilaçlarının dozlarını bile düşürdüğü görülüyor.
Isı ve soğuk terapisi
Ağrıyı hafifletmenin harika bir yolu da, duştan geçiyor. Ilık tuz banyosu ağrı duyularınızı düşürüp zihninizin rahatlamasına yardımcı olur. Ağrı olan bölgeye lokal buz uygulaması da enflamasyonu azaltan bir yöntemdir. Ama önemli olan hangisini ne zaman uygulayacağınızı bilmektir. Bilek burkulması gibi incinme söz konusu olduğunda tam üzerine buz koyun. Eğer kronik sırt ağrınız varsa ısı daha iyi bir seçim olacaktır. Ağrıyan yere sıcak su tutun ya da sıcak bir duşu deneyin.
Kan basıncınızı düzenleme ve kalp sağlığınızı koruma konularında yaşam tarzınız büyük rol oynar. Yüksek tansiyon tanısı konmuş kişilerin kan basınçlarını düşürebilmek, kullandıkları ilaçları azaltabilmek, hatta belki ilaçtan tamamen kurtulabilmek için izleyebileceği birçok yöntem mevcut... Yüksek tansiyon şikâyeti olsun olmasın, sağlıklı bir yaşam sürebilmek için herkesin bu önemli tavsiyeleri dikkate alması lazım. Neticede doğru beslenme, hipertansiyonun ortaya çıkmasını önlemek için büyük önem taşıyor. İşte yaşam tarzınızı olumlu yönde geliştirmek için yapabileceğiniz 9 şey...
1) Beslenmenizin bol meyve, sebze ve tam tahıl içermesine özen gösterin.
2) Öğünlerinizin bir parçası olarak et yiyebilirsiniz. Ancak kırmızı ette haftada bir veya iki porsiyonu geçmeyin.
3) Minimum derecede işlenmiş veya işlenmemiş besinler tüketin.
4) Fast food tüketiminde ölçülü olun.
5) Öğün başına sodyum tüketiminiz 500 mg’dan az olsun.
6) Gün içinde sodyum tüketiminiz 1500 mg’dan fazla olmasın.
1. BUZ
Kendinizi bardağınıza ekstra buz koyup sonra da buzu çiğnerken buluyorsanız bu, demir eksikliği anlamına gelebilir. Özellikle önceden böyle bir alışkanlığınız olup olmadığına dikkat edin. Anemisi olanların canının neden buz çektiğini henüz tam olarak bilemiyoruz ama böyle bir durum varsa demir seviyenizi ölçtürün.
2. ET
Kırmızı ete karşı ansızın ve aşırı bir istek duyulması, yeteri kadar protein almadığınızın, B vitamini eksikliğinin veya düşük demir seviyesinin göstergesi olabilir. Âdet dönemindeki kadınların canı normalden daha fazla kırmızı et çekebilir. Bunun nedeni, hormonlardaki dalgalanma veya demir eksikliği olabilir.
3. SU
Susamanın, vücudun susuz kaldığının bir göstergesi olduğunu düşünebilirsiniz ve bu tabii ki olasılıklar arasındadır. Ancak eğer yeteri kadar su içtiğinizi düşünmenize rağmen hâlâ susuz hissediyorsanız bu, diyabet göstergesi olabilir. Diyabetli kişilerin kanında fazla şeker olur. Bu fazlalıktan kurtulmak için daha sık idrara çıkarlar ve bu da susuzluğa sebep olur. Böyle bir durumda kan testi yapması için doktorunuzla konuşun.
4. KAFEİN
Günde birkaç adet
Brezilya fındığı
‘Selenyum’, ideal tiroid fonksiyonu için önemli bir mineraldir. Brezilya fındığı, selenyum deposudur ve birkaç adedi önerilen günlük miktarı karşılamaya yardımcı olur.
Gün içinde atıştırın
Ay çekirdeği
Ay çekirdeği vücudunuzdaki tiroid hormonunu düzenlemeye yardımcı ‘tirozin’ aminoasidini içerir. Gün içinde biraz ay çekirdeği atıştırabilir veya smoothie’nizin içine atabilirsiniz.
En doğal haliyle tüketin