Kenan Başaran

Beşiktaş’ta her şey ‘milkport’ mu?

5 Eylül 2013
Beşiktaş lige 3’te 3 yaparak başladı. Biliç ve ekibi için de muhtemelen sürpriz olmuştur.

En azından Trabzonspor maçı için bir ‘beraberlik’ opsiyonu tanımışlardır kendilerine.Ve üstelik sol beksiz alındı bu 9 puan. Sezon başı en büyük handikap olarak görülen Olimpiyat Stadı, inadına taraftarı motive etti ve bu da takıma yansıdı. Yani Çarşı, Beşiktaş’ını Olimpiyat’ta ‘değerli bir yalnızlık’a terk etmedi. Aksine ‘değerli bir birliktelik’ yarattı. Anlaşılan o ki havalar güzel oldukça siyah beyazlıların çileli Halkalı seyahatleri de sürecek. Önder Özen ile yaptığım söyleşide, “Olimpiyat, bir stat nasıl yapılmamalının cevabıdır. Ancak çok meydan okuyasım var: Olacaksa orada olsun; bir şeyler gümbürdeyecekse orada gümbürdesin; bizim başımıza bir şey gelecekse orada gelsin; biz birilerinin başına birşey getireceksek da orada getirelim” demişti. Büyük başarıların arkasında büyük zorlukların yattığına kanıt zaten insanın yeryüzündeki çabasının ta kendisidir.

FERDİ’Yİ NİKAH MASASINA OTURTUN

Peki her şey ‘milkport’(!) mu? Hayır her şey sütliman değil. Almeida ve Fernandes’in kontrat meselesi haftalar ilerledikçe karın ağrıtacak. Özellikle Fernandes’in eline kalem bir an önce tutuşturulmalı. Buralardan gidecek bir Fernandes üzer ama bir ezeli rakibin formasıyla karşınıza çıkarsa bunu sindirmek pek kolay olmaz!. Hesap kitap yapılırken taraftarın duyguları da ihmal edilmesin. Ve ödemeler konusu... UEFA’dan lisans almak için futbolcuların geçmişe dair alacaklarını kapatan veya yeniden yapılandıran yönetim, bu disiplini elden bırakmamalı lakin bir gevşeme olduğunu biliyorum. Evet “Kimsenin parası Beşiktaş’ta kalmaz” ama mümkün olduğunca ödemeler de düzenli olsun ki iyi giden takıma da bir koltuk olsun.

LİG DE BAŞLADI, HESAP SORULACAKTI

“Yıldırım Demirören’den ne zaman hesap soracaksınız” sorusuna Orman, en son şu yanıtı vermişti: “Süper Lig’e kadar mühlet verdim”. Lig başlayalı 4 hafta oldu! Onu da geçtim, CAS kararı açıklandı ve Beşiktaş’ın alnına bir leke sürüldü. Bu leke bir iki kişinin omzuna yüklenemez. Bir yönetim zihniyetinin sonucu sürüldü bu leke. Sayın başkan şu hesap işini öyle ya da böyle artık kapatmak gerekmiyor mu?

1453 KARTAL SAĞA ÇEK!

Çarşı bildiğimiz Çarşı... 1982’den beri “Siyah, beyaz” diye gırtlak patlatırken, hayata dokunan toplumsal mevzularda da elini vicdanına koymaktan çekinmiyor. Gezi’deki duruşları da onca duruşlarından sadece biriydi. Gelecekte de benzer duruşlar sergileyeceklerinden kimsenin şüphesi yok. Çarşı, siyaset yapıyor mu? Alasını yapıyor fakat vicdansızca; partizanca değil!. Kim dereler akmasın, nükleer facialar gözardı edilsin diyebilir ve kim ırkçılık batağında meşin yuvarlağın peşinden koşabilir... Çarşı’nın siyaseti ‘mazlum’un ve ‘mağdur’un hakkına hukukuna sahip çıkmaktan öte bir şey değildir.

Yazının Devamını Oku

Her yer Atiba her yer mücadele!

2 Eylül 2013
ATİBA’dan bu sezon basket takımında da faydalanabilir! Nasılsa liseye kadar oynamışlığı da var.

Kanadalı, adeta Bilic’in ‘ilk yardım çantası’. Önliberoya, forvet arkasına sürdüğü gibi sağa sola da gönderebiliyor. ‘Gitarist’, Tromsö maçındaki ‘45’lik plağı dün 90’lık uzun çalara çevirdi ve Atiba’yı sol beke çekti. ‘Hani her yer Atiba her yer mücadele’! Endişelenmemek elde değil: Atiba sakatlanır veya cezalı olunca neyler Kartal? Bilic, neylerse iyi eyler ve ‘kış kış cinler kışkış’ diyelim!..
İlk 45: Soldaki personel değişikliğinin yanısıra Oğuzhan da Atiba’dan boşalan mevkide başladı. Forvet arkası alışkanlıktan olsa gerek bazı pasları aşırı ölçülü olunca ‘kaptırılan top’ hanesine yazıldı. Antep, Tromsö gibi kendi yarıalanında kurukalabalık olup uzun veya kontralarla çıktı. Cenk ile öne de geçebilirdi. Kartal, arkaya atılan toplara dikkat etmelidir. Beşiktaş, kaptırdığı her toptan sonra rakibe pres uyguladı ama bunu tam devre etkili yaptığı söylenemez. Atiba, sadece temel futbol bilgisiyle bile solda Ersan’dan daha verimli oldu. Nihayetinde ‘günümüz futbolu’nun gereği olarak ileri çıkıp Almeida’ya asisti de yaptı. Fernandes, ilk golde ‘ön asist’ ikincisinde de penaltıyı alan olarak yine sahanın piri oldu. Öncesinde Almeida’ya ısmarladıklarını ise hiç saymıyorum..

Ciğeri de güçlü

İkinci 45: Skora rağmen Beşiktaş, ciddiyeti ve presi eksiltmedi. Rakibin tehditkâr anlarında top yaparak tempoyu istediği gibi ayarladı. Oğuzhan, ‘ağır işçilik’ gerektiren pozisyonun hakkını fazlasıyla verdi. Tekniği kadar ciğeri de çok güçlüymüş. Rakibin Atiba’nın üzerine oynama hevesini Bilic, takım arkadaşlarını ona yakınlaştırarak kırdı. Muhammed’in direkten dönen serbest vuruşuna yazık oldu ama o vuruşun ona bırakılması da çok kıymetli. Umarım milli maç arası, iyi bir ritm yakalayan takıma kötü vurmaz...

MAÇIN İYİSİ

Fernande ile Oğuzhan arasında ayrım yapmak çok zor.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Bülent Uygun. Takımı hiç bir anda maça ortak olamadı.

Yazının Devamını Oku

Maç Beşiktaş'ın ya tur?

30 Ağustos 2013
BEŞİKTAŞ’ın CAS’taki akibetine dair ipucu Fenerbahçe kararıyla verilmiş ve maç bir mesai günü oynanıyor olsa da devasa Olimpiyat’ı neredeyse dolduran taraftara helal demek lazım, her şeyden önce...

İlk 45: Beşiktaş, önceki maçlara oranla daha hevesli başladı. Ama dakikalar geçtikçe heves biraz telaşa dönüştü!.. Gömülen rakibi açmak için oyunu kanatlara taşıdılar ancak o gol getiren ‘iyi orta’ bir türlü gelmedi. Ceza sahasına atılan uzun toplar da ya kepçelerken kaybedildi veya Töre’nin pozisyonunda olduğu gibi yanlış seçimlerle heba edildi. Ayrıca bazen fantastik hareketlerden bazen de hamle sorunundan ötürü bariz bir final pası sorunu yaşandı. Hiç bir duran toptan da ‘tehlike çanları’ çaldırılamadı.. Hazırlık ve Trabzon maçlarında gönülleri çok çabuk çelen Atiba, Erciyes’e karşı olduğu gibi Tromsö karşısında da ilk yarıda sıkıntılıydı. Yine de 34’teki bindirmesi arkadaşlarınca golle taçlandırılmalıydı. Almeida, biraz daka kıpırdar görünse de çokça kaçak dövüştü. Evet, oyun yine Oğuzhan’ı çağırıyor!..

Ozi kurtardı

İkinci 45: Bilic, bu bölüme defanstan ödün verip Ersan’ı aldı (hoş sol bekte mecburen oynadığı için pek ödün sayılmaz) ve beklendiği gibi Oğuzhan ile başladı. Hemen başlaması çok daha önemliydi. Ve Fernandes, duran topu eskisi gibi ölümcülleştirince ‘ölü’ Almeida bile dirildi. Portekizli’nin coşkulu sevinci de golü kadar mühimdi. Oğuzhan için fazla söze gerek yok. Yine soruyorum: Ozi’nin ‘yedek subay’lığı ne zaman bitecek? Genç oyuncunun bu tip golleri de çoğaltması gerek çünkü o kalibre var. Goller beklenenden de erken gelince takım stresten kurtuldu ve rakibe çok pozisyon vermedi.
Yine de yeşil sahadaki son düdük çaldığında Tromsö’nün tur umudu tükenmedi çünkü esas son düdüğü bugün maalesef CAS çalacak. “Kuraya gelmeyin” telefonunun geldiği söylense de dileyelim ki mahkeme sahada tur atlayandan yana düdük çalar!..

MAÇIN İYİSİ

90 dakika boyunca kesintisiz gırtlak patlatan taraftar.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Bu maçı arafta oynatan UEFA yönetimi.

Yazının Devamını Oku

TFF iflas etmiştir!

29 Ağustos 2013
UEFA ve CAS yargılamalarında yöneticiler hep pembe tablolar çizdi.

Maksat zaman kazanmaktı. “Önümüze polis fezlekesi konuldu”, “Suçlamalar mahkeme kararına dayanıyor” diyerek dert yandılar. Oysa sportif yargılamada fezleke de, iddianame de, mahkeme kararı da önünüze konulabilir. Ancak bütün bunlar bir çelişki gibi sunularak boş yere umut verildi.
Türkiye’de mahkemeler bağımsız mı, değil mi? Bu CAS’tan ziyade AİHM’e taşınabilecek bir sorudur. Misal, Yargıtay kararı olumsuz çıkarsa kulüpler AİHM’e gidip Türk yargı sistemini şikayet edebilir. UEFA ve CAS’ta ise sportif savunma yapmak daha doğru olacaktı. Kulüpler UEFA ve CAS savunmalarına iyi hazırlanmadı. UEFA’nın dosyayı kapatmadığı halde kapatılmış gibi davranıldı. İşin aslı vaziyet de zordu çünkü ortada verilmiş bir mahkeme kararı ve de bir yıl hapis yatmış yöneticiler tablosu vardı. CAS davasının erkene alınması da bir hataydı. Günü kurtarmak isterken gelecekten çok şey kaybedildi. Koşullar zaten aleyhteydi. 7-8 aylık CAS sürecinde Yargıtay cezayı onasa kaybedecek bir şey olmazdı ama bozsa çok şey kazanılabilirdi. Esasen geldiğimiz noktanın baş sorumlusu, sportif yargılamayı kitaba göre değil de siyasete göre yürüten TFF’dir. CAS kararı TFF ve siyasetin önerdiği ‘kişi kurum ayrımı’ ve ‘sahaya yansımadı’ reçetesinin iflasıdır. Şimdi buyurun Trabzonspor’a cevap verin!..

BEŞİKTAŞ’A NE OLACAK?

‘Almanya yenildiğinde Osmanlı da yenik sayıldı’ hesabı Fenerbahçe ceza aldığında Beşiktaş’ın da alacağı söylenebilir. Çünkü Fenerbahçe için geçerli olan gerekçeler, Beşiktaş için de ortada duruyor: Siyah beyaza da hüküm giydiren bir mahkeme kararı var. İki kulübün de ortak paydası İbrahim Akın!. Akın, Beşiktaş için de ‘aleyhte delil’ olacak. Dilerim Tromsö maçı bir hazırlık değil Avrupa maçı olur. Öte yandan Beşiktaş’ın görüp görebileceği dip budur. Maddiyatı da maneviyatı da epeyce hırpalanan 110 yıllık kulüp, tüm bunları geleceği yeniden inşa etmek için bir fırsata dönüştürebilir.

SİYAH: CAS’tan gelecek muhtemel kötü haber.
BEYAZ: Basketbola sponsorun bulunmuş olması.

Yazının Devamını Oku

Takım sosyalist değil!

27 Ağustos 2013
BEŞİKTAŞ, Trabzon maçıyla sezonu açtığı gibi kapatmış da! Tromsö, pabucun pahalı olduğunu gösterse de pek ders alınmamış.

İlk 45: Geri dörtlü top yapacak tamam ama, birileri de olgunlaşan o topu hücum bölgesine taşımalı. Her şeyi Fernandes’ten beklemek evvela vicdani değil. Hele ki sosyalist Bilic’in takımında sadece bir işçiye bu kadar yüklenmek hiç adil olmaz... Bilic sosyalist ama takım değil! Tromsö’de Escude, Kayseri’de Ersan’ın bireysel hataları tüm takımı yaktı. Ersan emaneten sol bektesin eyvallah fakat yaptığın hatanın makamla mevkiyle bir ilgisi yok. Futbolun ABC’si öyle bir geri pası kabul etmez. İlk devre boyunca Gökhan’ın yaptığı tek iş Bilic’ten bol bol taktik almak oldu ancak birini dahi uygulayamadı. Almeida, altıpas çeperinde bile kanat oynuyor! Bir ABC daha: Almeida topu kaleye vur! Ha o da “Pas geldi de vurmadık mı” diyebilir Demirel ile verkaça girerek. Portekizlinin az beslendiği de çok açık. Oğuzhan’ın ‘yedek subay’lığı daha ne kadar sürecek?

Ozi: Almeida golcüdür, pas verin!

İkinci 45: Rakip sahaya ısrarlı yerleşme ve biraz top çevirmeyle beraberlik hemen sağlandı. Sonrasında siyah beyazlılar yeniden bocalar gibi olurken imdada duran top yetişti ve Escude, ‘af kağıdı’nı aldı. Darısı Ersan’ın başına(!).. Bilic’in Almeida’yı kullanma biçimi sayesinde Beşiktaş forvetsiz ve on kişi oynamayı öğreniyordu ki Oğuzhan, hem ona hem de takımına Portekizlinin bir golcü olduğunu hatırlattı. Almeida, 90 dakika boyunca kendisine atılan ilk adam gibi topu gole çevirdi. Ozi’nin asisti gol kadar şıktı.
Siyah beyazlılar, lige yeni çıkmış ve yeniden kurulmuş Erciyes karşısında çok zorlandı. Kartal’ın da tek mazereti yeniden yapılanıyor olması. Ama aldığı üç puanda rakip defansın misafirperver ikramcılığının payını unutmamalı.
Fuat Çapa ise enseyi karartmasın. Sempatik bir takım kurmuş. Lazım olan biraz daha defansif disiplin...

MAÇIN İYİSİ

Fernandes ile Yasin büyük karakter ortaya koydular.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Yazının Devamını Oku

Babel ayağı

25 Ağustos 2013
TRANSFER sezonunun çarpıcı ekibi Kasımpaşa, ligin ilk maçında Kardemir’e kaybedince “Bu iş yıldız alarak olmuyor” homurtularına neden olmuştu.

7’de Kayserili Cleyton’un topu direkten dönmeyip de ağlarla buluşsa belki 90 dakika sonunda Şota’nın kellesi istenecekti. 9 ve 24’te gelen gollerle hem Gürcü hocanın hem de ‘fiyakalı kadro’nun talihi değişti. Topu ayağında tutmayı seven Paşa, skor avantajını da yakalayınca kontrolü tamamen ele geçirdi.
Ortasahası çabuk düşen, göbekte de gedikler veren Kayserispor ise mümkün olduğunca geniş alana yaydığı oyunda pozisyon üretmekte güçlük çekti.

BAŞALTINA MI OYNAYACAKLAR?

Prosinecki, ikinci bölüme etkisiz Nobre’nin yerine Mouche’yle başladı. Arjantinli 54’te takımını maça döndürcek pozisyonu bonkörce harcayıp maçın kırılma anını tayin etti. Hırvat hocanın Jaja hamlesini (84’te gol atsa da) ise Babel, boşa çıkardı ama ne çıkarma! Pas mı vermek istedi yoksa doğrudan kaleyi mi düşündü? Ne önemi var ki neticede Süper Lig’e değer katan bir gol vuruşuyla Paşa’nın galibiyetine cila attı.
Mahallenin varlıklı çocuğu Paşa’dan beklentiler yüksek. Üç yeni yabancısı da gol bulan Paşa’nın vasata oynama hakkı yok. Keza Kayseri’nin de. Ancak sarı kırmızılıların ‘başaltı’ rolünü bırakmaya pek niyeti yok. Prosinecki’nin kenardaki hırsı sahadaki takıma pek sirayet etmiyor. Paşa’nın 30 faulüne sadece 7 faulle karşılık vermiş olmaları da bunun kanıtlarından biri. Genel olarak temposu çok yüksek olmayan ama Babel golüyle hatır-
da kalacak bir mücadele izledik.

MAÇIN İYİSİ

Babel: Sadece yaptığı gol vuruşu bile alkışlanmasına yeterdi.

Yazının Devamını Oku

'Büyük ama en büyük' anlaşma değil!

24 Ağustos 2013
FİKRET Orman yönetimi Vodafone’a ıslak; daha doğrusu ‘dijital imza’yı nihayet attırdı.

Vodafone, yeni stada ve siyah beyazlı formanın göğsüne adını verme karşılığında 145 milyon dolar ödeyecek. Stat isim sponsorluğu 10+5, forma ise 3+2 şeklinde. ‘Artı’lı yıllar, taraflar memnun kalırsa yürürlüğe girecek.
145 milyon doların, 116 milyonu stat ismi için, 29’u ise forma sponsorluğu için ödenecek. Endüstriyel futbol penceresinden bakılınca Orman yönetimi büyük bir iş başardı. Bu imzanın atılmasının arkasında Beşiktaş’ın futbolunu pazarlama işini üstlenen IMG Doğuş’un payı da çok büyük...

Orman ‘Yanlış’ dedi

PEKİ bu anlaşma Orman’ın söylediği gibi Türkiye spor tarihinin en büyük anlaşması mıdır? İmza töreninde soruyu bizzat Orman’a ben sordum. Galatasaray’ın Türk Telekom ile yaptığı 10 yıllık anlaşmanın 135 milyon dolar olduğunu hatırlatıp, yıllık bazda sarı kırmızılıların gelirinin Beşiktaş’tan daha yüksek olduğunu söyledim.
Orman ise benim G.Saray’ın anlaşmasına dair bilgilerimin yanlış olduğunu, kendisinin sarı kırmızılıların anlaşmasının detaylarını bildiğini ve kendi anlaşmalarının daha ‘büyük’ olduğunu söyledi.

Maksat doğru bilgi

BENİM telafuz ettiğim Galatasaray rakamları dönemin başkanı Adnan Polat tarafından defalarca açıklanmıştı. Yine de dün sarı kırmızılı camiadan bir kaç kişiyle görüşüp bilgilerimi teyid ettim: Beşiktaş-Vodafone anlaşması yıllık bazda en büyük anlaşma değil! Üstelik, Beşiktaş stattaki reklam haklarını da Vodafone veriyor.

Yazının Devamını Oku

Menemen mi yediniz ?

23 Ağustos 2013
Kafamızı kuma gömmenin alemi yok. Beşiktaş’ın Tromsö maçlarının bir hükmünün olup olmadığı konusunda emin değilim.

CAS’ta görülen duruşma sonrası pek iyi sinyaller almadım. Yine de diliyorum ki bu maçlar Süper Lig için hazırlık olarak kayıtlara geçmez. CAS’tan olumlu bir kararın çıkacağı varsayımıyla maçın kritiğine geçelim...
İlk 45’e bakınca siyah beyazlı tayfanın geriden oyun kurma maharetinin yükselmeye başladığını, bol pas talimiyle hem rakip sondajı yaptığını hem de oyun kontrolünü eline aldığını söylemek olası. Az zamanda Bilic’in grubunun elemanları pas oyununda hatırı sayılır bir ilerleme kaydetmişe benziyor. Ne var ki özellikle yenik duruma düşen takım için bu kadar iyimser olamıyorum.

Yine mi kırılganlık?

Rize hazırlık ve Trabzon lig maçlarının aksine dün akşam gol çok erken geldi. Bu sayede geçen senenin en büyük problemi olan kırılganlığı da test etme şansı bulduk. 1-0’dan 2-1 geriye düştüğüne göre 2013-14 model Kartal’ın da Aybaba’nın ‘menemen’le beslenen Kartal’ı gibi kırılgan olduğu söylenebilir mi? Yenilen gollerin niteliğinden ötürü bunu söylemek erken. Çünkü ilk gol yan hakemin çizgi dışındaki pozisyonu penaltı olarak ‘ihbar’ etmesiyle geldi. İkinci golse takımın hanesine değil, sadece Escude’ye yazılır. Yaşını başını almış Fransızın yaptığı hata değil, ayıptı!. Bu hata aynı zamanda önde ısrarla basan rakibe karşı savunmanın ciddiyetten taviz vermemesi gerektiğini ilan etti. İlk devre disiplinli olunduğu için rakibe pozisyon verilmemişti.
Maçın ilk yarım saatinde inisayatifi ele alan Beşiktaş, devrenin bitimine 15 kaladan, beraberlik golünü yedikten 15 geçeye kadar rakibin top yapmasına mani olamadı. Gökhan Töre’nin girmesiyle yeniden baskın olmaya başlamışken dediğim gibi Escude ayıbına kurban gitti. Ancak, dünkü Beşiktaş da geriye düştükten sonra maçı çevirebileceği konusunda şüphe uyandırdı. Duygusal olduğu kadar fiziken de mecalleri kalmadı son bölümde...

MAÇIN İYİSİ

Ciss: Aldırdığı penaltı ve savunmasıyla öne çıktı.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Yazının Devamını Oku