Bu esasen memleketin ‘milli karakteri’. Yumurta kapıya dayanmadan ay-yıldızlı armayı taşıyan hiç bir takımımız işe asılmaz. Dün Danimarka karşısındaki bedenlerin aklının 9 Eylül’deki İzlanda maçında olduğu muhakkak. Galiba Mustafa Denizli bu yüzden hazırlık maçlarını hiç sevmez.
Milliler, Danimarka’nın kapısını çalmak için de golü yemeyi bekledi. Evvelinde ne iştah vardı ne de prese karşı çabukluk.
Rakip bekleriyle Onur’u zorlarken, bizim sağ-sol açıklar bile bunu yapamadı. Zaten yapsalar, rakip bekler o kadar cüretkâr olmazdı. Burak’ı pozisyona sokmak bir yana, ayağına top bile değdirilemedi.
DOĞRU MÜDAHALE
Merkez pek naifti. Galatasaraylıların bile homurdandığı Selçuk’tan Oğuzhan da rol çalmaya niyetli görünmedi. Zaten görünse Beşiktaş’ta kimse “On numara” diye bağırmazdı.
Hem kanatları çalıştırmak hem de ortaya sertlik kazandırmak isteyen Terim’in ikinci 45’e Ahmet-Olcan ve Oğuzhan-Emre değişikliğiyle başlması makuldu. İkinciyi yiyecekken beraberlik geldi.
ÜÇ PASTA...
Anlaşılan oyunlar bitmiş yapı paydos olmuş. Öyle ya, oyunların üzerinde bir yıl geçmiş ve zemin futbola müsait hale getirilememiş. Futbolcular dün ayak direyip patates tarlasından hallice Mersin Arena’ya çıkmasalar kim ne diyebilirdi? Ki Oktay ve Veli ilk devreyi çıkaramadılar. Söyler misiniz, bu zeminler üzerinde mi ‘marka değeri’ yükselecek? 2014-15 sezonuna adı verilen Süleyman Seba, böyle bir sahada değil siyah beyazlılar, rakip oyunculara bile kıyamazdı. “Alın üç puan sizin olsun, yeter ki can sağ olsun” derdi.
ARSENAL’DEN SONRA...
Arsenal ile iki yüksek tempolu maç oynayan Beşiktaş’ın boğucu Mersin havası ve batak saha zemininde maça sıkıntılı başlaması şaşırtıcı değildi.
Mersin’in daha mücadeleci göründüğü oyunda çıkışı uzun toplarda arayan Kartal, tertipli yaptığı tek ataktan golü bulup soyunma odasına öyle girdi.
SOLUN DEĞİL SAĞIN ÇARESİ
İkinci devre ev sahibi cüretkâr davranınca oyun ortasahız bir nizam aldı. Töre’nin kritik bir kaç top kaybı da bu anlayışı besledi. On numara rolünü dönüşümlü kullanan Töre ve Kerim, cehpeden forvet kaçıramadı bir türlü. İlk maçında ‘üçleme’yi kaçırsa da Cenk Tosun, Demba Ba’yı sağlam yedekleyeceğini gösterdi. Beşiktaş, geçen sezon uzun süre sola çare olsun diye Köybaşı’nı bekledi. Şimdi o, Kartal’ın sağına çare oldu, iyiden iyiye... En büyük sorun ise geçen seneden kalma: Maçın sonunda yine ecel terleri döküyor takım ve bu hiç yakışmıyor...
‘ON’U BEKLERKEN
BU elverişsiz deplasmandan üç puan çıkaran Beşiktaş, on numarasına kavuştuğu zaman çok daha zengin bir hücum gücüne sahip olacak. Bu arada Franco niye kesildi?
11 oyuncu gönderen Balkes, aralarında Alanzinho, Gökhan Ünal, Sercan Yıldırım gibi ‘yarım kalmış’ sözlerin de olduğu 14 yeni isim aldı. Ligde üçüncü sezonunu geçiren ve sempati şampiyonu olan Akhisar’daki sürkülasyon da az değil. 14 giden 9 da gelen var. Sezon sonu hangi takımda gelenin gideni arattığı göreceğiz.
Maça ev sahibi hızlı başladı. Akhisar epey bocalamışken Saidi Ntibazonkiza ile sürpriz bir gol çıkardı ve oyunun rengini de değiştirdi. Balkes, yarım saatlik dilimi bocalayarak geçirdi. Bir tek Alanzinho teslim olmamaya çalışıyordu ki beraberlik golü de onun ayağından geldi. Ancak, onu, onsesekiz içinde şutunu çekmeden önce çayını kahvesini içecek kadar boş bırakan Akhisar defansının hatası affedilemez.
Akhisar daha takım
Maçın ikinci bölümü Akhisar’ın kontrolünde geçti. Fark yapabileceği bir mücadelede galibiyet golünü ancak 76’da bulması sürpriz oldu. Mehmet Akyüz’e bir kez daha şapka çıkarırken Balıkesir’in medet umduğu ama yıllardır bal yapmayan arılara dönüşen Gökhan Ünal ve Sercan Yıldırım’a ise teessüf etmek lazım. Bu halleriyle ancak 2. Lig’de (PTT 1. Lig bile değil) oynarlar.
SÜPER Lig’de perde, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın 4. yıldız kavgasının gölgesinde 57. kez açılıyor. 4. yıldız demişken, Fenerbahçe çevresi, geçen sezonun bitiminde ligden önceki şampiyonlukların da hesaba katılması gerektiği söylemini dillendirdi. Evet, futbol bu topraklarda adı ‘Süper’e dönüştürülen deplasmanlı Türkiye 1. Ligi ile başlamadı. Ondan önce de ligler, şampiyonalar vs. düzenleniyordu.
Peki bu topraklarda futbol topu ilk ne zaman dönmeye başladı? Halihazırda yaşayan en yaşlı kulübümüz Beşiktaş’ın kuruluş yılı olan 1903’te mi? Elbette hayır. Beşiktaş’ta futbol faaliyetleri ancak 1910’da başlar. Galatasaray’da futbol siyah beyazlılardan çok daha önce başlar, keza Fenerbahçe’de de...
Ama bu demek değil ki bu topraklarda ayağı topa ilk dokunanlar sarı kırmızılı veya sarı lacivertliler... Onlar da değil ve yine bilinen tarihin de çok ama çok öncesinde meşin yuvarlağın macerası başlamıştır.
Memlekette ilk futbol müsabkası günümüzden bundan tam 134 yıl önce oynanmış. Evet, bizler bugüne kadar ilk maçın İzmir’de İngiliz denizcilerle Bornova’da yaşayan İngiliz gençleri arasında 1890’da oynandığını biliyorduk. Ancak futbol tarihçisi Mehmet Yüce, klişe tabirle, tarihin tozlu sayfalarında ve özellikle de gazete sayfalarında yaptığı titiz ve zorlu bir incelemeyle bu tarihi 1880 yılına kadar geri götürebildi. Üstelik yazarın bulduğu kaynaktan edindiği izlenime göre ilk futbol müsabakasının tarihi çok daha eskiye de dayanıyor olabilir...
Anlaşılan Portekizli düdük, Dünya Kupası’nda Robben’in tiyatral penaltısını yiyip façası bozulunca bir daha penaltı çalmamaya yemin etmiş. İçine Yunus Yıldırım kaçmış yani! Pektemek’in düşürülmesine penaltı çalsa oyunun senaryosu baştan aşağıya değişecekti. Motta’nın pozisyonu için İngiliz yorumcular da “Penaltı” dedi.
NEREYE GİDİYORSUN OLCAY ŞAHAN?
Her hücresiyle maça asılan ve rakibin baskısına iyi direnen Kartal, kontra ve uzun toplarla istediği pozisyonları buldu ama çoğu biraz heyecan biraz da yanlış tercihlerle harcandı. Golden ziyade ‘ucuz gol’ insanı yıkıyor. Yenilen golde herkes defansa bakacak ama siz iyisi mi Olcay’a bakın. Olcay’ın kademeye girmek yerine alıp başını gitmesi affedilir değildi. Olcay, dün genel olarak Motta’nın müşkül durumlara düşmesinde de zayıf savunmasıyla pay sahibi oldu.
BASKI VAR POZİSYON YOK
Arsenal, 2. devreye maçı koparmak için yüklenerek başladı. Önemli pozisyonlar yakaladı. Olcay-Töre değişikliğiyle Beşiktaş, Arsenal kalesine daha çok inmeye başladı. Ama aldığı riskten ötürü de geride az adamla yakalandı. Hakem ‘özür’ kabilinden Debuchy’yi atınca son çeyrekte daha rahat ileri çıkma şansı doğdu.
BEŞİKTAŞ, Arsenal’i eleyip tarihe geçer mi? İlk maçın verileri bize ışık tutabilir. Olimpiyat’ta Beşiktaş, rakibini bozdu. Sağından tehlike yemedi ama solundan ecel terleri döktü. Oyunu mükemmel daralttığı söylenemez ama kendisi de geniş alanda fırsat buldu. İstatistiklere göre Köybaşı, maçın en iyilerden. Ne var ki onu biraz da iyi gösteren Cazorla’nın hiç bindirmemesiydi. Buna karşın sağ yanda Alexis Sanchez, Motto’yı epey zorladı. Şililinin top sevdası Beşiktaş’ın şansıydı. İki ekip de cepheden daha çok şans aradı. Sağdan kaleyi hiç yoklamayan Arsenal, göbekten çalıştı. Sahada eski Özil olursa Arsenal’in, Everton karşısındaki Özil olursa Beşiktaş’ın avantajına olacak. İstanbul’da beraberliğe üzülen Beşiktaş, Londra’da top çevirip, presi koyup, kontra ve uzun toplarla da yüklenirse tarih yazabilir; elbet takımca savunmayı iyi yaparsa... Reçete çok ağır ama
tarih de böyle yazılır!
BEŞİKTAŞ GENİŞ OYNAMAYI SEVER
Beşiktaş’ın hücum girişimleri yüzde 90’ı geniş alanda gerçekleşti. Londra’da bu şansı daha da artacaktır. Duran top organizasyonu birde kaldı. Arsenal ise üç duran top organizasyonu yaptı. Kontra rakamları ise rövanşta muhtemeldir ki tersine olacak. Esasen İstanbul’daki ilk maçta da Beşiktaş’ın kontra oynaması bekleniyordu ama Slaven Bilic, cesur davranıp herkesi terse yatırdı.
ATAKLARIN NiTELiĞi NASILDI
BEŞİKTAŞ ARSENAL14 Toplam 1013 Geniş alan 51 Duran top 3
Kanunlar dinamik olmalıdır. Oysa bazı kanunlar çok çabuk donup ihtiyaca cevap veremez hal alıyor. Bakın Beşiktaş’ta aralarında başkanlık, yöneticilik ve kulübe sponsorluk yapmış 283 kişinin divan üyeliği bitti. Çünkü Beşiktaş’ın kanunu sayılan tüzük ‘üç kez mazeretsiz’ divana katılmayanların üyeliklerini düşürmeyi öngörüyor. Ve kanun uygulanıp yüzlerce kişi üyelikten düşürüldü. Kabahatin çoğunu üyelerde bulsam da, gördük ki 1 yıl önce değişen tüzük maddesi çarçabuk buz kesip camianın çoğunluğunca kabul edilmeyen bir sonuç doğurdu. Önümüzdeki kasımdaki olağanüstü tüzük kongresinde bu madde değiştirilecek.
E-bilete kaynaklık eden 6222 sayılı Sporda Şiddet Yasası da gözden geçirilmeli. Ayıp değil, daha önce de değiştirildi. Şike ve teşvik yapanlara ve olay çıkaran taraftarlara öngördüğü cezaların ne kadar abartılı olduğu 3 Temmuz sürecinde ortaya çıktı ve yapılan değişiklikle cezalar büyük oranda düşürüldü. Demek ki 6222 sayılı yasa ‘göklerden gelen bir emir’ değilmiş! Hayatın olağan akışına uymayan kısımları pekala değiştirilebiliyormuş.
İKİNCİ KART DA GEREK!
Statlarda şiddeti bitirme amacıyla çıkarılan e-bilet, amacından saptırılıp ticari bir ürüne dönüştürüldü. Bu yapılırken de futbol kültürüne büyük darbe vuruluyor. 7’den 77’ye herkes maça gidebilecek deniliyor ama futbolu seven BJK logolu bir kart sahibi, canı istediğinde bir G.Saray maçına giremiyor! Bunun için de TFF logolu ayrı bir kart almak, kulübün ve il güvenlik kurulunun da izin vermesi lazım. Böylece fanatizmin değirmenine de su taşınıyor.
E-biletin ticari markası Passolig’i alabilmeniz için tüm kişisel bilgilerinizi vermelisiniz. Bu bilgilere ilgili kurumun paydaşları da erişebiliyor. İşin özünde bir müşteri portföyü oluşturuluyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, insanların kişisel bilgilerinin rızası olmadan kullanılmasına izin vermiyor. Burada kritik kavram ‘rıza’dır.
REKLAMDA EKSİK BİLGİ
Herhangi bir bankadan kredi kartı alırken irademle bilgilerimi paylaşıyorum. Passolig’deyse mecburen rıza gösteriyorum. Çünkü temel arzum futbol maçını izlemek, yoksa dolaylı da olsa banka müşterisi olmak değil. Bana, “Beşiktaş’ını, Galatasaray’ını Trabzonspor’unu veya Bursaspor’unu izlemek istiyorsan tüm bilgilerini paylaş ve bu kartı da al. Yoksa stada giremezsin” deniliyor. Futbol aşkına yenik düşenler de istemese de sisteme dahil oluyor. Bu Tüketici Yasası’na aykırı.
SADECE 15 TL DEĞİL
Elbette. Kaldı ki e-bilete dayanak olan 6222 sayılı kanun bu ülkede Beşiktaş ile birlikte ilk olarak F.Bahçe’ye uygulandı! Evet, F.Bahçe e-bilete geçmek zorunda ama ‘Passolig’e değil! Kanun kulüplere e-bileti şart koşuyor ancak bunun şeklini şemalini belirlemiyor. Kulüpler bir kuru plastik kartla taraftarı e-bilete geçirmek yerine, işte bugün olduğu gibi taraftarının anne kızlık soyadını da verdirip banka müşterisi yaptı.
Passolig’i suçlamanın da alemi yok. Çünkü ona e-bileti istediği gibi formüle etme hakkını TFF verdi. Passolig’in gayesi bilet satmaktan ziyade bağlı kurumunun mevduat bankacılığı yapması için müşteri toplamak. Bu yüzden kart parasından da vazgeçebiliyor; Anadolu kulüplerine tanıtım bütçesi de verebiliyor. Süper Lig ve PTT 1. Lig dahil bugüne kadar 190 bin kişiyi sisteme aldılar. Sadece Süper Lig’de geçmiş sezonlarda toplam satılan bilet 375 bin civarındaydı. Ticari jargonla söylemek gerekirse bu rakam ‘Passolg’i kurtarmaz’.
Firmanın reklamları da dönmeye başladı. Taraftar adeta bir ‘canlı bomba’ gibi gösteriliyor. E-bilete meşruluk kazandırmak adına herkes potansiyel suçlu!
ŞİMDİ DE E-BELEŞ!
E-biletle ‘bedavacılık’ bitecek mi? Namümkün! Sosyal medyada dolaşan tweet’lerden de görüldüğü gibi Passolig alan taraftarlarına kombinelerini kendileri yükleyen kulüpler var! Düzen, kağıttan ‘e’ haline dönüşüyor, o kadar.
Esas muhatap TFF’dir. TFF özerk bir kuruluş olsa da, e-bilet için kamuoyuna açık herhangi bir ihale duyurusu yapmış mıdır, bunu bilmek lazım. Fişlenme iddialarına karşı gerek kulüpler gerekse ilgili firma “TC’mizi her yer yere veriyoruz” diye cevap veriyor. İyi güzel de bir futbol maçı izlemek için ben herhangi bir kurumun ayrıca müşterisi olmaz zorunda değilim. Dolaylı da olsa beni banka müşterisi yapmayacak bir kart seçeneği de sunulmalı.
İŞTE SEBA DURUŞU!
Tüzük kongresine katılmayan, dian başkanın “Üç kez mazaretsiz gelirseniz üyeliğiniz düşer” notuna itibar etmeyen ve sonunda divan üyelikleri düşen Beşiktaşlılar feryat figan. Ama bakın aramızdan yeni ayrılan efsane başkan Süleyman Seba, hastane yattığı bilindiği halde katılamadığı toplantıya mazeret bildirmiş. İşte ete kemiğe bürünmüş ‘Beşiktaş duruşu’. Zaten ‘Beşiktaş duruşu’ denen şey de esasen ‘Seba duruşu’dur. Hasılı, üyelikleri düşenlerin sızlanmaları pek kabul edilir değil!