Sahada o adaleti hakem, dışında da TFF sağlamakla mükelleftir.
Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde hakem, ne Emenike ne de Emre-Bilic kavgasında oyunun gerektirdiği adaleti tesis etmedi.
Aydınus, kuralları işletip Emenike’ye gösteremediği kartı, hiç değilse, “Lefter’in, Can Bartu’nun ve Fikret’lerin giydiği formayı böyle çıkarıp, gidemezsin” diye gösterebilirdi... Derdim Emenike’nin kart görmesinden ziyade, hakemin kafasının nasıl çalıştığına anlatmak. Yoksa, Bilic’in yerinde olsaydım moralmen çökmüş Emenike’nin 90 dakika sahada kalmasını isterdim.
Kafası 40 tilkiyle işgal edilmiş Aydınus, vaziyeti idare etme zihniyetiyle, sürekli rakiple uğraşan Bilic’i de sulh sağlanmışken kopup gelen Emre’yi görmezden geliyor. Aynı Aydınus, arkası dönükken Caner’i atmıştı ama! Ve sonrası ‘asırlık’ kulüplerin, ‘günübirlik’ vasat kaset savaşları...
YEDEK KULÜBESiNDEKi KADER ADAMI!
Bir iyi haber de maçın içinde geldi ve Kartal’ın en çok kazandıran Emre-Meireles-Topal’lı bloğunda Poertekizli sakatlanıp çıktı. Bitti mi, hayır! Formasını çıkarıp gitmek isteyen Emenike, sahaya döndürülse de oyundan koptu. Burada bir parantez açalım: Kartal’ın taraftarın isteğine rağmen cezalandırmadığı Emenike’ye Aydınus neden sarı vermedi?
SAKATLADI
Evet, bir çok iyi habere karşın Beşiktaş, Volkan’ı yere yatıracak tek pozisyon üretemedi. Bırakın Ba’yı, top toplayıcılar bile bir Beşiktaşlı’nın topuyla buluşamadı. Çünkü Tolgay’ın ayağının ayarı kötüydü. Sosa ise hem ağır kaldı hem de çok dikine düşünmedi. Töre, ilk 20 dakika Caner’i zorladı ancak atakları pozisyona dönüşmedi.
Necip, Brugge’e yaptığı ikramı Emenike’ye de yaptı ama malum Nijeryalı geri çevirdi. Ama aynı Necip, dezavantajına rağmen havadan geçit vermedi. Çıkana kadar iyi olan Tolga, yumruk yerine topa kafa atınca kendi kendisini sakatladı. İlk 45’te Kartal 2-0 geriye düşebilirdi.
BEŞİKTAŞ, özellikle Liverpool zaferinden sonra 'Varşova’da final’ düşleri kurarken ilk maçta 2-1 kaybettiği Belçika temsilcisi Club Brugge’e evinde de 3-1 mağlup olarak son 16’da Avrupa'ya veda etti.
Öncelikle bu aşamaya kadar verilen emeklerden ötürü teşekkür edelim ve sonra da elenmenin muhasebesine geçelim:
Elenmede Mustafa Pektemek’ten Tolga'ya kadar bir çok futbolcunun performansı neden olarak gösterilebilir. Ancak faturada en büyük bedel Slaven Bilic’e yazılmak zorunda.
Feyenoord, Arsenal, Tottenham ve Liverpool maçlarındaki başarısıyla takdir ettiğimiz Hırvat hoca, önceki gecenin en formsuz ismiydi.
Taraftarın da desteğiyle Beşiktaş, üç-beş dakika rakip alanı parselledi. Ancak, Brugge’ün her kontrada tehlike yaratması, siyah beyazlıları hücumlara çıkarken tedirgin etmeye başladı. Çıkarken topu kaptırmama duygusu takımın hızını keserken, zaten savunmada Mourinho’nun ‘otobüs düzeni’ni aratmayan ve kalecisini de libero gibi kullanan Brugge, pek gedik bırakmadı.
Buna rağmen Töre, topu ayağından daha erken çıkarsa ve Tolgay da defans arkasına sarkmaya her daim hazır Ba’yı görebilse pozisyon üretilebilirdi.
4-4-2 düzeni Pektemek’in kestirilemeyen hareketlerinden dolayı Kartal’da 15’ten sonra kaotik bir şekil alırken, derinlik kaybından ötürü Belçikalıların orta alanı rahat geçmelerini de sağladı.
Onca korner ve duran topu Beşiktaş resmen heba etti. En azından bir iki kez set oyunu planlamak varken ısrarla topu şişirip kaleci çalıştırdı siyah beyazlılar. Beşiktaş’ın ilk 45’i gol yemeden kapatması büyük şanstı.
DAHA 60’TA TESLİM OLDU
İlk maçtaki gibi Beşiktaş, ikinci 45’e golle başladı. Bu kez nefis gole imzayı Motta koydu. Bu aşamada soru şuydu: Beşiktaş oyunu tutabilecek mi, yoksa yaslanıp sıkıntı mı yaşayacaktı? Geçen maçta Ba, dün de Pektemek fişi çekemedi. Ve yine ilk maçtaki gibi Beşiktaş çok ama çok ucuz bir gol yedi. Ne ağır Franco’nun ne de kalesini terk etmekte direnen Tolga’nın o golü önlemesini beklemedim! Ama şoke olan takıma Bilic’in hemen müdahale etmesini bekledim.
Şunu kabul edelim ki Brugge, Töre’nin Belçika’da attığı o golden dünkü son dakikaya kadar doğruları yapan taraftı. Sistem değişikliğinin tutmadığını Bilic kabullenmeyince Motta’nın yarattığı şans da heba oldu. Hiç değilse 1-0’dan sonra Pektemek-Atiba değişikliğine gidilse tur atlanabilirdi. Ama en kötüsü de 30 dakika varken Beşiktaş’ın 70 bin taraftarıyla birlikte zihinsel olarak elenmeyi kabul etmesiydi.
Brugge, bir Liverpool değildi ama Bilic’in onu sandığı gibi bir Erciyes de değildi. Yine de Avrupa’da baharı gösteren Beşiktaş’a teşekkürler...
ÖZERKLİĞE DARBE
1-Taslak spor kulübü, anonim şirket ve gençlik kulübü ayırımı getiriyor. Tüm kulüpler Spor Genel Müdürlüğü’ne, haliyle de Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın denetimine giriyor. Özerk federasyonlar, siyasi müdahalelere resmen de açık hale gelebilecek. Oysa TFF’nin siyasetten azade olabilmesi için UEFA’nın da zoruyla bir statü çıkarılmıştı. Taslak, statüyle de çelişiyor.
2-Taslak, 5 yıl öncesine göre epey yumuşatılmış. Misal, kulüp yöneticilerine gelirin yüzde 25’ini aşan borçlanma müsadesi genel kurulun 3/4’ünün oyuna bağlanıyor. Genel kurulların, yönetimlerin hegemonyasında olduğu düşünülürse, ayakların yorgana göre uzatılması yine hayal olur.
BAHİSÇİ DE HİSSEDAR
Erciyes, oyunun boyunu uzatarak Beşiktaş’ı yormayı ve 2. devre de vurmayı planlıyordu.
Ancak, Kartal’ın devreye 3 gol sıkıştırması Şifo’nun hesabını bozdu. 3 gol de azimli ve verimli oyunun sonucuydu.
Misal “Baba yorgun” dediğimiz Demba Ba, ilk 45’teki temposuyla herkesi tekzip etti. Çift santrafor oynama konforundan mıydı acaba?
Müslüm Baba, “Yakarsa dünyayı garipler yakar” demişti ya, Beşiktaş’ta da rakipleri yakarsa Töre yakar! Yine kilidi o açtı.
Solda örümcek ağı bağlıyorken, Olcay birden şahlandı. Penaltısı tartışılır ama pozisyondaki ısrarı asla...
Necip, Sivas’taki uzun menzilli asistinin tesadüf olmadığını dün Ba’ya attığı pasla ıspatladı. Sonrası ise haftanın golü...
TÜRKİYE RAHATLADI
Yine de ceza sahasına gelen bir kaç topta gereksiz bir panik havası da sezilmedi değil. Faul gerekçesiyle sayılmayan Brugge golü, rakibin sonuca nasıl gideceği konusunda Kartallara iyi uyarıcı etki oldu.
TÖRE BENİ ŞAŞIRTMADI
Bilic’in Franco’yu kenarda tutup Necip’i yine stoperde tutması ve Oğuzhan’ı da ilk 11’de çıkarması Brugge’ün yapısı düşünüldüğünde doğru bir hamleydi.
Nitekim Oğuzhan-Töre ikilisinin işbirliğiyle genelde Brugge kalesine gidildi ancak tam istenilen kıvamda değildi bu gidişler.
Hal böyle olunca Kartal, kanatta bir tek Töre’nin ayağına bakıyor. E o da insan. Her hafta aynı futbolu oynayamaz ki dün adeta aktif dinlenmeye geçmişti. Ve Sosa... Fıtık mazereti var. Peki Bilic, bu halde onu oynatmaya mecbur mu? 23’te sakatlanıp çıkması onun adına talihsizlik Beşiktaş namına ise şanstı. Çünkü maalesef attığı toplar yine yerini bulmuyor, ikili mücadelelerde de ayakta kalamıyordu.
Sivas sahayı çok iyi tanzim edip siyah beyazlılara akın yapacak kulvar bırakmadı. Buna karşın, öyle aman aman olmasa da, golü atmaya Beşiktaş’tan daha çok namzetti. İngilizlerle çok oynamaktan olsa gerek, Kartal bir İngiliz golüyle öne geçti! Stoper Necip’ten uzun bir top ve Atiba’dan gelişine tek vuruş... İkisine de hürmetler...
KÖŞEYE SIKIŞAN BOKSÖR
İkinci 45, Sivasspor ile Cenk Gönen arasında geçti. Hiç bir gerekçe Beşiktaş’ın bu kadar sinik oynamasını haklı gösteremez. Serdar Kurtuluş, kötü oyunlarını yüksek rakıma bağladı. Kabul ancak kötü oyunun esas nedeni Beşiktaş’ın topu rakibe bırakıp, peşinden koşturmasıydı. Ba, Töre, Veli ve Serdar’ın ceza sınırında olması da ısırganlığı düşürüyor.
Sergen Yalçın’ın Sivas’ı, maçı çevirmek için ne gerekiyorsa yaptı. Bir boksör gibi Beşiktaş’ı ringde köşeye sıkıştırdı. Kanattan da geldi, cepheden de... Az farkla auta giden şutlar ve nihayetinde son saniyede direkte patlayan kafa vuruşu... Bilic, bu maçı kaybedilmiş sayıp, gelecek haftalara buna göre hazırlanmalı.