Gol krallığında yarışan Demba Ba ve Cardozo yedekti. Yerlerine ‘mücadeleci’ adamlar tercih edilmişti: Pektemek ve Deniz... İlk 45 bittiğinde ikisi de takımları namına kaleye tek bir vuruş yapmamıştı.
Zaten devre de bir Sivok, bir de Özer’in pozisyonuyla kapandı.
Beşiktaş sabırlı, Trabzon ise hücuma çıkışta yavaş kaldığı için temposuz bir ilk bölüm izledik.
Birinci devre itibarıyla, siyah beyazda kendisine en çok lüzum duyulan haftalarda Töre tatil maçları havasında oynarken, Olcay arzusunu hünerle süsleyemiyor, Sosa’nın ise ne yapmak istediği anlaşılamıyordu.
ŞAPKA ÇIKARALIM
Şapka çıkarılacak bir ikinci devreye tanıklık ettik ve her şey Demba Ba’nın oyuna girmesiyle başladı. Buluştuğu ilk topu Hakan filelerinden çıkardı.
Ba girerken, Opare kenara geliyor ve yerine Olcay geçiyordu.
Töre yakın oynayarak Olcay ile dayanışmaya girdi ve Bilic’in riskini azalttı.
‘Güneşli Pazartesiler’ filmi bile benim bu duygumu yenmeme yetmemiştir. Ve futbolda siz rakiplerinizden sonra bir pazartesi günü oynuyorsanız, sendromunuzdan geçilmez! Sizden önce oynamış rakibin yenmesi de yenilmesi de ‘kazanma baskısı’ yaratıyor.
Bunun üstüne ligde geri sayımın yarattığı stresi ve karşılaşacağınız rakibin can derdinde olduğunu ekleyin....
4-4-2 mi başarıyı getirdi yoksa 5-1’le geçilen Erciyes ve Kasımpaşa’nın yapısı mı siyah beyazlıları bu sistemle farka koşturmuştu?
Dün akşam ilk 45’te sistemin orta olanda çok iyi işlediği söylenemez. Sosa ve Tolgay’da bir kavram karmaşası vardı.
Kartal’ın bir tek sağı işledi ki biri golle sonuçlanan iki etkili atak da buradan geliştirildi.
İlkinde Demba Ba ıska geçti ikincisinde Atiba isabet etti. İki pozisyonda da Pektemek’in katkısı mühim.
Birincisinde hazırlayıcı ikincisindeyse rakip savunmayı dağıtcı vazife gördü. Öyle ki Atiba golü ‘Demba Ba şarkısı’nı söyleye söyle attı!
Çok fazla pozisyon bulamasa da oyunu domine eden Karabük’tü.
Son 9 aylık bilançoya göre Türk Telekom Arena’dan 29.4 milyon TL kazanıldı.
31.05.2014 tarihli bilançodaki yıllık gelirse 64.2 milyon TL. Passolig nedeniyle bu sezon gelirler büyük kayba uğradığı için genel değerlendirmede 64.2 milyon TL’yi göz önüne alalım.
Görüldüğü üzere bu büyük gelire rağmen G.Saray yine de Avrupa’ya gidememe tehlikesi yaşayabiliyor.
100 bin kişilik de olsa statlar sizi zengin edemeyebiliyor.
Neden?
Çünkü kulüplerimiz 2., 3. veya 4. yıldız için bir kör dövüş içine girdiklerinden akılcı hareket etmiyor.
TFF de bugüne kadar bu çarpıklığa ‘veremediği kararlar’la su taşıdı. UEFA sopası onların da aklını başına getirdi ki kulüplerin vaziyetini gözler önüne sermek namına bir komisyon kurdular.
Kulüplerin zarar ziyana uğramaması için yapılacak en büyük devrim şudur:
Bu erken golden sonraki yarım saatlik bölüm o kadar sıkıcıydı ki hani Bilic ile Özen, geçen sezon Ümraniye’de karşılıklı iki takım çıkarıp gazozuna oynasaydı daha heyecanlı olurdu!
Topu Kartal’a veren Paşa, pusuya yattı ama beklediği hatayı bulamayınca mücadele, temponun yerlerde süründüğü bir şekil aldı.
Maç esasen Babel’in pozisyonu, akabindeyse Demba Ba’nın golüyle başladı.
Görüldüğü üzere Ba’yı ceza sahasında topla buluşturduğunuzda gol hemen hemen garanti.
Başakşehir maçında kıpırdayan Sosa’dan beklenen de bu tip toplar atmak, fazlası değil.
Karşılaşmanın dozajını artırmak isteyen Beşiktaş, savunması ne alan ne de adam savunmayınca, soyunma odasına ancak 2-1 önde gitmek zorunda kaldı.
İlk 45’te siyah beyazlı çift forvet, yeterince beslenemese de 2 pozisyonu da gole çevirip yüzde yüz verimlilikle oynadı.
Beşiktaşlı taraftarların kafalarında soru işaretleri vardı.
Bir sezon ‘sahtekârlık’, bir sezon da ‘şike’ suçlamasıyla Avrupa kupalarından men edildi.
Geçen çarşamba günü de ‘alacaklılar’, kulübün kapısına kamyonları park edip başkanın koltuğunu ve sandalyesini alıp gitmek istedi. Ve o saatlerde başkan kulübe gelmedi. Muhakkak ki başka yollardan çözüm için uğraşıyordu ama perşembe günü kameralar önünde söylediklerini kulübe gidip önce o haciz cüretinde bulunanların yüzüne söylemeliydi. Ne var ki hacizden çok başkanın Reza Zarrab ile yediği yemek camiayı sarstı.
Öncelikle Sezar’ın hakkı Sezar’a. Evet, ‘Beşiktaşlılık duruşu’nu ete kemiğe büründüren efsane başkan Süleyman Seba, Çakıcı’ların gölgesindeki kongrede başkan seçildi. Yönetimlerine aldığı bazı isimlerin defoları da büyüktü.
Objektif bir ‘Seba Tarihi’nde onun bu kusurları da not düşülecektir ki birileri düştüğü için biz bugün bunları konuşabiliyoruz.
Seba’nın Çakıcı ve benzerleriyle anılması da yanlış, Orman’ın Zarrab ile yemek yemesi de... ‘Hukuki’ olan her daim ‘adil’ olan değildir. Öyle olsa, o zaman kamyonlarla kapıya dayananlara da laf söyleyemezsiniz!
Şu çok açık ki bu kişi Beşiktaş adıyla bir imaj tazelemeye çalışıyor ve ne yazık ki buna da mahal veriliyor.
NE HATIRI NE DE PARASI
Bu ülke, Susurluk Skandalı için yeterli infiali gösterdi. İnsanlar, evlerinin ışıklarını açıp kapatarak ‘Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık’ dedi, 90’ların ortasında... Ne ki karanlığımız hiç azalmadı.
İnfiallerimiz için çok uzaklara gitmeye de lüzum yok.
Daha bir sene evvel bu ülke, Soma’da 301 insana mezar olan maden faciasının infialine kapıldı.
Öyle bir infialdi ki artık böyle bir acıya 301 yıl mahal verilmez diye düşündük. Ama daha 40’ı çıkmadan Soma’nın, insanlar yine öldü yer altında.
Hele Özgecan Aslan için kapıldığımız infial... Bin canımız alınmışçasına ayağa kalktık.
Erkekler, cinsiyetlerinden utandılar bu cinayet karşısında. Ve Özgecan cinayeti de da milat sayıldı; Susurluk gibi, Soma gibi...
Elbette üç günde silindi o miladın çizgisi ve kadınlar yine erkeklerin şiddetiyle ölmeye devam etti, ediyor.
Anladım ki biz ölüme değil, sadece bazı ölüm biçimlerine ‘duyarlılık’ gösteriyoruz.
Akıl, izan, etik ne varsa, hepsi de ligin pazardan itibaren tatil edilmesini gerektiriyordu. Ne var ki bu vahim olayda da yine ‘idare’ etme yolu seçildi. Sadece gelecek haftanın maçları ötelenerek tepki gösterildi.
‘Taraftarı gözünden okuyan’ süper kameralara rağmen bir grubun ettiği küfürler yine ‘sıra dayağı’ kafasıyla koca bir tribüne uygulanınca Beşiktaş, Başakşehir’in evinde ev sahibi olarak yarım yamalak tribünler önünde sahaya çıktı. Havadaki ‘barut kokusu’ yetmezmiş gibi, bir de karla karışık yağmur...
Bilic, eldivenleri Günay’a stoperdeki bir kontenjanı da Sivok’a verip sürpriz yaptı. Oyuna iyi başlayan ve pozisyonlar bulan Başakşehir olsa da, dakikalar ilerledikçe Beşiktaş, rengini belli etmeye başladı. Özellikle Sosa ile iki mutlak fırsattan yararlanamadı.
BA’NIN AYAĞI DEĞSİN Kİ
Bilic, 60’ta Oğuzhan ve Cenk Tosun’u oyuna alıp, orta sahayı Başakşehir’e verdi. Sahaya çok iyi yayılan ve kontraya da iyi çıkan Avcı ekibine karşı Hırvat hoca yüksek bir risk aldı. Zaten bu nedenle maç adeta ‘atan kazanır’ atmosferine büründü. Gol vuruşlarında iki taraf da becerikli olsa ortaya pekala 6-5’lik Karşıyaka-Adana Demirspor maçının Süper Lig versiyonu çıkabilirdi fakat kaleciler dün günündeydi.
BEŞİKTAŞ, Slaven Bilic’i tartışıyor.
Ligde geri sayıma geçilmişken Hırvat hocanın yeterli olup olmadığı ve sezon sonundaki akıbeti, şampiyonluk yarışının da önüne geçti.
Öyle ki siyah beyazlılar, Emre Belözoğlu’na kızarken bile bir parantez açıp “Ama Bilic de hatalı” diyebiliyor.
Rock’çılığı, küpesi, beresi, avukatlığı ve komünistliğiyle geçen sezona şampiyonluklar yaşatmış bir teknik adam kadar sıkı bir giriş yapan Bilic, özellikle kritik maçlarda ve derbilerde aldığı yenilgilerden sonra ‘şüphe’ler uyandırmaya başladı.
‘İlk senenin günahı olmaz’ diyenler de bu sezon fatura kesmekten imtina etmiyor.
9 hafta kala şampiyonluk iddiası süren, temmuzda başlayıp marta kadar süren ve içinde Liverpool zaferi olan bir Avrupa macerasına rağmen, Bilic, “Acaba” dedirtiyor; gelecek için...
KORİDORLARDA BİR FOTOĞRAFIM BİLE YOK!