Ancak ‘geciktirilen sürpriz’ gerçekleşip Mustafa Denizli eşofmanları yeniden giydiğinde fikirler anında değişti: Süper Lig’de yarış yeniden başlıyor! Evet, 23 yıl sonra yeniden Galatasaray’ın başına geçen futbolumuzun Büyük Mustafa’sı ile kağıtlar tekrar karıldı ve büyük yarış puan farkından bağımsız olarak sil baştan oldu. Zira karşımızda liderle arasındaki 7 puanlık farkı önemsemeyen, ‘kara bulutları’ da ‘küçük bir sis’ olarak niteleyen iddialı bir isim var.
RAKİPLERİNİ DE MOTİVE EDECEK
BU HAFTADAN itibaren memleketin en önde gelen üç hocasından ikisi olan Mustafa Denizli ve Şenol Güneş’in de şampiyonluk yarışına tanıklık edeceğiz. Diğer yandaysa Vitor Pereira, iki ‘yerli ve milli’ hocaya kafa tutacak.
Denizli’nin G.Saray’ın dümenine geçmesi en azından psikolojik olarak rakiplerini etkileyecektir. Çünkü camiası ve kamuoyunu da yönetmesini iyi bilen; üç büyükte de mutlu son yaşamış bir tecrübe Denizli. Elbette bu güçlü rakip, Güneş ve Pereira’yı da daha çok motive edecektir... Üç hocanın artı ve eksilerine göz atalım:
VITOR PEREIRA
Hoca, Sosa’nın yerine de Necip’i seçti.
Lig başından beri büyükler içinde en az oyuncu kullanan hoca olan Güneş’in bu tercihi Beşiktaş’ın bütün hedefleri düşünüldüğünde doğruydu.
İdeal 11’deki bu değişiklik ister istemez siyah beyazlıların alışıldık oyun akışını sekteye uğrattı.
Cenk ve Kerim arzulu olsa da takım bankolarından tempo anlamında yeterli desteği alamadı.
Ancak onun adını karar vericiler değil, bizatihi kendisi getirir. Vural, “Göreve hazırım” diyerek, açıklamalar yapar. Ne yazık ki arayan, soran olmaz. Son olarak Hamza Hamzaoğlu’nu gönderen Galatasaray da Vural’ı gündemine dahi almadı.
O telefon yine çalmadı! Galatasaray da Yılmaz Vural’ı aramadı...
Yılmaz Vural, kimdir?
Cevap burada: http://www.yilmazvural.com/
Artan top kayıplarıyla başlayan dağınıklık ve geriden verilemeyen kaliteli destek, siyah beyazlıların inisiyatifi kaybetmesinin esas nedenleriydi. Soyunma odasına gitmeden önce Beşiktaş, yeniden kıpırdamaya başladı ve penaltıdan gol geldi. Penaltı mıydı peki? Empati yapan Beşiktaşlıların çoğunluğu, “Değildi” der. Hele ki Quaresma’nın rakibinin bacağına arkadan basıp sarı bile görmediği pozisyon da hatırlanırsa, hakkaniyet ölçüsünün kaçtığı rahatlıkla söylenebilir.
İkinci devre Beşiktaş, penaltı tartışmalarını gölgede bırakacak kadar gol şansı buldu fakat başta Gomez olmak üzere, kimse gününde değildi. Gomez, milli davet aldıktan sonra son vuruşta sıkıntı yaşar oldu. Bursa’da da problemliydi.
Güneş, Kerim’i zamanında alırken Tosun’da gecikti. Dün sahanın en iyisi Quaresma’ydı. Gomez atsa, Portekizli maçı en az iki asist ve arkadaşları da paylaşımcı olsaydı bir golle geceyi kapatabilirdi.
‘DERSİMİZ KAÇAN GOLLER’ DEMELİ
Güneş, bu hafta içinde Ümraniye’deki idmanlarda muhtemelen “Evlatlarım dersimiz kaçan goller” diyecektir. Hakikaten böyle de gol kaçırılmaz ki! Zira, Sivas, siyah beyazlıların hovardalığını cezalandıracak önemli fırsatlar da buldu.
Kollardaysa 2016’nın ev sahibi Fransa için tutulan yasın siyah bantları vardı.
Şu siyah bantları ne çok görür olduk! Keşke bütün dertler bir futbol topu olsa ve bir şutla auta atılsa...
Mücadele açısından hazırlık maçları standardının üzerinde bir ilk 45 izledik.
Çünkü herkes yazın Fransa’daki kadroda olmak istiyor.
ANAYASA Mahkemesi, önceki gün taraftarları çok yakından ilgilendiren bir karar aldı.
Yüksek Mahkeme, elektronik bilet, yani e-bilet’in devam etmesi yönünde karar verdi.
Ancak mahkeme çok önemli bir kararla, elektronik kart bilgilerinin kulüpler adına reklam ve pazarlanmasındaki yetkilerini kısmen veya tamamen üçüncü kişilere devredebileceğine ilişkin hükmü iptal etti.
Buna göre Türkiye Futbol Federasyonu, e-bilet işini bir başka kuruma devredemez! Bu iptal Passolig’i de tartışmalı hale getirdi.
İlk çeyrek saatlerde yaşadığı sıkıntıyı da devam ettirince Beşiktaş, daha oyunun başında soğuk terler dökmeye başladı.
Yine de siyah beyazlılar Gomez ile iki fırsat yakaladı.
Ama 20 dakika geride kaldığında net pozisyon hesabında Timsah 3-2 üstündü.
Neden?
Fakat bu demek değildi ki Kartal, leblebi gibi pozisyon buldu. Hayır, aksine Rus kalesine yığınak yapsa da saç baş yolduracak bir gol kaçırmadı. Niye? Töre’si ve Olcay’ı topu çok seviyor. 27’de Olcay, rakibini ekarte ettiği halde bir çalım daha atmak isteyince boştaki Gomez, dizini dövdü.
Güneş, geniş alan vermeyen rakibine karşı esasen golü Töre ile aradı. Lakin Töre, sık sık içeriye katettiği hiç bir denemede final yapamadığı gibi, basit top kayıplarıyla da kızdırdı. Yine yazalım: Beşiktaş’ta gole giden en kısa yol Gomez’in semtinden geçer. Ama Alman golcünün ilk devre tek şutu yok. Ne göbekten ne de kanattan beslenemedi.
Övülecek nokta sermayesini Fernandes ve Maicon’a yükleyen Lokomotiv’e şans verilmemesiydi.
RUS TARAFTAR SOYUNUNCA
İkinci 45’e Olcay-Quaresma değişikliğiyle giren Güneş, semeresini 15 dakikada aldı. Portekizlinin golünden sonra Lokomotiv’in vagonlarıyla bağlantısı zayıfladı, yani Beşiktaş’ın hızlı oyununa fırsat veren genişlikler oluştu. Takım ve tribün galibiyetten emin bir havada giderken Olimpiyat zemherisinde çırıl çıplak soyunan Rus taraftarlar çıkardıkları gerginlikle atmosferi değiştirip, konsantrasyonu bozdu. Yine de yenilen gol çok ucuzdu. Miranchuk, dört siyah beyazlının arasından Niasse’yi golle buluşturdu.