BEŞİKTAŞ, derbiyi adeta idmana çevirmiş..
4 yıldır bileğini bükemediği Galatasaray’ın mecali yok.
Ancak 54. dakikada öne geçen de o mecalsizler!
Günay Güvenç, o golü yediği anda hepimizin düşünce balonlarında aynı isim yanıp sönmeye başladı: Tolga, Tolga, Tolga...
Kanatları iyi kullandı, göbekten iyi gitti ve kaleyi her gördüğünde de şutunu eksik etmedi. Tüm bunların sonucunda gol pozisyonları da buldu ama sevinç yaşayamadı.
Mustafa Denizli, dün akşam yorumcu olsaydı, "Galatasaray oyuna böyle devam edemez. Mutlak surette bir şeyler yapmalı ve daha ısırgan olmalı" derdi.
İlk 45'te sahanın en iyisi Muslera'ydı. Bir yandan toplar çıkardı diğer yandan da Galatasaray defansı ve orta sahası her sıkıştığında yüzünü ona döndü. Takımın hem kalecisi hem de ön liberosuydu. Denizli, Beşiktaş'ı yormak istemediyse şayet, sahada Galatasaray diye bir takım yoktu. Zira pozisyonu geçtim, sarı kırmızılı ekibin doğru düzgün atağı bile yoktu.
Beşiktaş'ta herkes iyi bir devre çıkardı. İkili mücadelelerde hep galip geldiler, iki beki de hucuma çok iyi katıldı. Quaresma, taşıdığı topların yanı sıra özverisiyle de biraz daha öne çıkan isimdi.
FUTBOL TOLGA'NIN TARAFTARI
Gol de olsaydı zaten ‘dört dörtlük’ olacaktı. Kanatları iyi kullandı, göbekten iyi gitti ve kaleyi her gördüğünde de şutunu eksik etmedi. Tüm bunların sonucunda gol pozisyonları da buldu ama sevinç yaşayamadı.
Mustafa Denizli, dün akşam yorumcu olsaydı “Galatasaray oyuna böyle devam edemez. Mutlak surette bir şeyler yapmalı ve daha ısırgan olmalı” derdi. İlk 45’te sahanın en iyisi Muslera’ydı. Bir yandan toplar çıkardı diğer yandan da Galatasaray defansı ve orta sahası her sıkıştığında yüzünü ona döndü. Takımın hem kalecisi hem de ön liberosuydu. Denizli, Beşiktaş’ı yormak istemediyse şayet sahada Galatasaray diye bir takım yoktu.
Zira pozisyonu geçtim, sarı kırmızılı ekibin doğru düzgün atağı bile yoktu.
TOLGA’DAN TARAF
Sahada ise en iyi anlaşacakları dil elbette ‘futbol dili’dir.
Ne var ki ilk 45’te kimse Olcay’ın futbol dilini çözemediği için Beşiktaş, soyunma odasına galip gidecekken 0-0’a razı oldu.
Olcay’ın son tercihte sağı solu belli olmuyor.
Dün akşam en çok ter döken ama bunu beceriyle süsleyemediği için de en çok saç baş yolduran isim oldu.
Bir hışımla geldi geçti, Hacıosmanoğlu Ethem İbrahim”...Hışımla geldi zira Trabzonspor’a göre hak edilmiş ama kendilerine verilmemiş ve 2011 sezonuna ait bir şampiyonluk kupası vardı ortada.
Churchill gibi, “Size sadece kan, zahmet, gözyaşı, ter vaat ediyorum” demedi. “Sahilde bir anıt yapıp kupayı orada sergileyeceğiz” dedi. Bu sözlerle gelen kongre zaferi, Trabzon gazetelerine de ‘Robin Hood’ adıyla manşete taşıyordu Ethem İbrahim Hacıosmanoğlu’nu...
Ne var ki Hacıosmanoğlu, geçen haftasonu koltuktan inerken sahilde de göze çarpan bir kupa falan yoktu...Trabzon Of’lu 12 çocuklu bir ailenin 11. çocuğu...
İlkokul 4. sınıfa kadar okuma yazma bilmişliği yoktur. Diploma ‘hayat üniversitesi’nden, felsefesi ise eniştesinden: “Okuma-yazmayı iki günde eniştemden öğrendim. Hayat felsefemin gelişmesinde çok önemlidir. Bir gün dedi ki ‘Kızıl meydanda yaptığını evinde yapacaksın, evinde yaptığını da Kızıl meydanda yapacaksın. Hâkim olduğun yerde istediğini yapıp, hâkim olmadığın yerde korkmayacaksın’ O günden beri korkusuzum.”
HENÜZ 7 YAŞINDA ELİNDE SİLAH
Çocukken tiyatro sahnesine çıkmış, yine çocukken (7-8 yaşında) de eline silah almaktan korkmamış. Cevap yöreseldir: “Her Karadenizli gibi silah merakım var.” Çocuğuna da ilk atışını 12 yaşında yaptırmıştır!
Gençliğinde az kavga etmemiş. Gözaltı ve sabıkası var, lakin mapusluğu yoktur. ‘Baba’ değil de ‘Ağır Abi’ yakıştırmasının altında aslında “Mafya mısınız” sorusu gizlidir. Yanıtlamaktan çekinmez: “Üçüncü sınıf mafya değil, delikanlıyım. Bizim oralardan mafya çıkmaz, delikanlı çıkar.” “Size neden mafya diyorlar” diye iyice kurcalandığında, ‘malum şahıs’ diye hitap ettiği Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a topu atar.CV’sinin ‘işler güçler’ kısmında ‘inşaatçı’ yazar. Kökler Osmanlı’ya gidiyor ve bir derebeylik kuracak kadar da araziler kalmış vakti zamanında.
Bugün ise, kendine ‘zengin’ demez.Trabzonspor-Gaziantepspor maçı sonrası hakem Çağatay Şahin ve arkadaşlarını 4 saat Avni Aker’de alıkoydurduğu gecenin sabahında,
Nihayet geçen hafta kalesine iki üç kez gelen Akhisar’a da boyun eğdi, bir çok gol pozisyonuna girmesine rağmen.
Oysa ki bu takım bulduğunu az affeden bir takımdı.
Ve bu takım, iyi oynayan bir takımdı.
Akhisar’a yenilirken bile güzel oynadı.
MARCEL Desailly, Milan günlerini anlattığı ve ‘Kaptan’ ismini verdiği otobiyografisinde Milanlı futbocuların maç öncesi ısınma hareketlerini soyunma odası koridorlarında yaptığını anlatır.
Zira ‘Beyefendiler’in kendilerine biçtiği rol assolistliktir ve son ana kadar hüsn-i cemallerinin görünmemesi gerekir...
Bizim topraklardaysa, ısınma anları belki de bir futbolcunun en mutlu olduğu anlardır.
Hal böyleyken bir an evvel kendini sahaya atmak ister futbolcu.
Dün Beşiktaş, soyunma odasına 2-0 mağlup girdiğinde de skor aldatıcıydı. Beşiktaş, tek kaleye çevirdiği maçta sadece iki kez gelen Akhisar’a teslim oldu.
Ahmet Cebe attığı topta Beşiktaş defansını hipnotize etti adeta ve Güray da golüyle ayılttı. Golden sonra maç Akhisar sahasında set oyunu şeklinde cereyan etti. Ve özellikle 30’dan sonra beraberlik, hatta galibiyete taşıyacak fırsatlar buldu siyah beyazlılar. Ancak, Quaresma 2 metreden topu dağlara taşlara vurursa demek o gün bahtınız da kapalı.
Nitekim müthiş baskı yediği sırada kontraya çıakan Akhisar, 2. golü buldu. Lakin golü Sami atmadı Tolga bariz bir hata yaparak ikram etti. Güneş, beklentilerin aksine ikinci devreye Töre ile değil, Tosun ile başladı. Akhisar, erken bir golün peşindeki Beşiktaş’ın coşkulu oynamasına müsade etmedi ve ilk devreye göre tempoya ayar vermede daha fazla rol aldı. Evet, Gomez ve Tosun iki fırsatı kullanamadı ama Egelilerin de çok öncesinde bir topu direkte patladı.
GOMEZ DÜŞÜŞTE