Şöyle diyor koç: “Bu gruba da ufak sakatlıkları bulunanlar ya da genç oyuncular dahil olur genellikle. Yardımcılarıma bir maçtan sonra ‘Yarın kimseye haber vermeyin’ dedim. Maçtan sonraki gün Ülker Arena’ya geldik ve baktık ki kimse yok. Ben şut attım. Bodiroga neden büyük oyuncuydu? Sadece takımı için uğraşan bir adam, nasıl böylesine büyük yıldız oldu? Çalışarak, çalışarak ve çalışarak...” Yıldız payesini çoktan almış Nani’nin ortaya koyduğu bu arzu, Obra’yı muhtemelen kıskandırır. Fazla söze gerek yok. Pereira, şanslı bir teknik adam...
“1971’de biz amatör kümede oynarken ‘Bit Nezihi’ lakaplı çok iyi bir hocamız vardı. İtalyanlar 4-4-2 sistemiyle oynamaya başladıkları zaman, bütün dünya ayağa kalktı. Bunu ‘ilk onlar icat etti’ denildi. Oysa çok iyi biliyorum ki, Diclespor, 50’li yıllarda 4-4-2’yi oynuyordu. Bir gün kulübe geldiğimde hoca bana ‘Bu 4-4-2 nedir? Herkes bahsediyor’ dedi. Dedim ki, ‘Bu, sizin 20 yıl evvel Dicle’de oynattığınız sistemdir’. Güldü bana.” Diyarbakır’ın ilk milli futbolcusu Şinasi Ötük, bu anekdotu Faruk Arhan’ın ‘Diyarbakırspor’ isimli kitabında anlatıyor. Ben bu topraklarda bir futbol icadı yapan başka bir isim duymadım.
SANAYiDE DE FUTBOLDA DA
Adnan Süvari, 60’larda sanayinin yaptığı ‘montaj’ işini, futbola uyarlayıp Batı’nın sistemini bize montajlamaya çalıştı ve büyük katkı verdi. 80’lerde Özal ile çağ atlarken(!), Mustafa Denizli de, aforoz edilme pahasına, ‘hücum futbolu’nu yeşil sahalara taşıdı. Fatih Terim ile büyük başarılar kazanıldı ama hoca ‘yenemiyorsan yenilme’ felsefesine ‘kaos futbolu’ denilmesine “Ne münasebet” dedi. Oysa gocunulacak değil, aksine futbol için çok da seksi bir tarif. Düşünün ki rakipler için ‘kestirilemez bir oyun sistemi’ keşfetmişsiniz; bu çok büyük bir iştir.
YEN BiR ‘BiT NEZiHi’ LAZIM
Fuat Çapa’yı 1 saatte yollamıştı çünkü. 18 çocuklu Rumeli göçmeni ailenin girişimci ferdi, Ankara’nın un krallığı gibi kulüp başkanlığının da zirvesini bırakmıyor. Ama bakın nasıl?..
ONA bir renk ismi verilse, tereddütsüz ‘Bay Kahverengi’ derdim. Kahverengi gözlükleri, kanverengi ceketi, kahverengi paltosu ve kahverengi boyalı saçlarıyla kendimi bildiğimden bu yana Gençlerbirliği’nin başkanı İlhan Cavcav... Ne yalan söyleyeyim ‘Baba’ havası veren ‘kahve tonlar, çocukluğumda Cavcav’a karşı bir çekince yaratmıştı...
‘Modern çağlar’da kazanılmış iki Türkiye Kupası’nda ‘büyük başkan’ olarak onun imzası bulunuyor.
Şampiyonluk niye yok?
Evvela karşıydı...
Çünkü “Şampiyonluk masrafların artması demek” diye düşünüyordu. Türkiye’nin ünlü un sanayicisi, namıdiğer Gençlerbirliği Başkanı; İlhan Cavcav... Şubat 2012’de fabrikasındaki söyleşimizdeyse, şampiyonluğa karşı çıkmamıştı; çünkü “Artık güzel para kazandırıyor” diyordu.
Beşiktaş namına alkış alan bir hareket var mı? Evet: Quaresma’nın rabonası. Ancak bu şık hareket dahil, Beşiktaş’ın hiç bir atağı düzgün son vuruşla sona ermedi. Gomez, ya bir adım eksik veya fazla attı vuruş anında.
İlk 20 dakika ‘Konya usulü tiki taka’ vardı. Normal, çünkü bir Aykut Kocaman takımı vardı; elbet topu seveceklerdi. Beşiktaş, 20’den sonra topu alsa da hucum hattındaki dağınıklık sebebiyle gol bulamadı.
Yekpare hareket eden Konya’yı açmak içim Kartal’ın kanat oyuncuları çizgiye sıfır oynadı. Ama ortaların çoğu karavanaydı.
İlk devre Sosa, devre dışıydı. Oğuzhan ise, devre sonlarına doğru devreye girdi. Fakat ikisi de vasatı aşamadığı için soyunma odasına golsüz girdi Güneş’in ekibi.
Özellikle Fenerbahçe ile kıyaslandığında ortaya büyük bir uçurum çıkıyor. Sarı lacivertliler, her pozisyonda ikişer iyi oyuncuya sahipken sarı kırmızılılar bir ön libero dahi bulmuş değil.
SÜPER Lig’de lider Beşiktaş’ın 9 puan gerisinde olan geçen sezonun şampiyonu Galatasaray, Ziraat Türkiye Kupası’nda ikide iki yapsa da özellikle Kastamonu deplasmanında yedek ağırlıklı kadronun ortaya koyduğu performansın beğenilmemesi gözleri sarı kırmızılıların kulübesine çevirdi.
Ve kulübeye bakıldığında aslında Galatasaray’ın bu sezonki pozisyonu da şaşırtıcı olmaktan çıkıyor. Mustafa Denizli, arkasını dönüp kulübesine baktığında Vitor Pereira ve Şenol Güneş kadar huzurlu değil.
MELO GiDİŞİYLE YARALAR AÇTI
En azından siyah beyazlı takım için böyle oldu.
Hakem Erkan Engin, kırmızı karttan 2 dakika önce Seyid’in düşürülmesine penaltı vermemesi Sivas Belediye namına ‘kırılma anı’ydı. Veli Kavlak’ın, geçen sezonki Adana Demirspor maçında olduğu gibi hakeme müdahale edip doğru kararlar vermesini beklemedim değil!
Skor ve esame üstünlüğü sağlayan Beşiktaş’ın konsantrasyonu ister istemez düştü. Karabük karşısında övdüğüm disiplin, Sivas’ta ilk 45’te taca atıldı. Ev sahibi Sivas Belediye, 10 kişi kalmasına rağmen, maç öncesi depolanan ‘Beşiktaş’a karşı oynama motivasyonu’ sayesinde başa baş bir oyun ortaya koydu.
GADDARLIK YAPMA MILOSEVIC
Bu topraklarda şampiyonluk, çok atandan ziyade az gol yiyenin kapısından geçiyor, ekseriyetle. İki gol de takım savunması zaafiyetinden kaynaklandı. İsteyen birinci golde Tolga’da da kabahat bulabilir ama bu sorunu çözmez.
Takım ileri çıkarken böylesi bir serseri topu hesap edemeyen savunmacılar, kaleciden önce sorgulanmaldır. Yine de soyunma odasına Beşiktaş, 2-2 girebilirdi; hakem Bilal’in elle oynadığına hükmetseydi...
KERİM İLE BAŞLASAYDI
Eksi derecelerde oynanan maça siyah beyazlıların ilk 45’te çok ısındığı söylenemez. Topu en fazla Quaresma ile sağ kanattan kullanan Beşiktaş’ın forvet hattında bir iletişim sorunu vardı. Karabük ile oynanan kupa maçından sonra Şenol Güneş’in bu maça Kerim ile başlamasını bekliyordum. Ancak hocanın tercihi yine Olcay oldu.
Grup garabeti devam ettikçe de bu kupayı herkes yedekleriyle oynayacak.
Olimpiyat kışına rağmen gelen bin kadar deli taraftar üşümemek için hiç susmazken, basın mensuplarının çoğu içeride TV’den takip etti maçı.
Zira hava ayaz mı, ayaz maç da yavan mı yavandı...
Güneş, idmanda bile pek yan yana oynatmadığı bir kadroyla çıktı.