İSMAİL, Gomez’e yaptığı asisten önce arkadaşı Oğuzhan’a çalım attı.
Öyle bir hırsa sahipti ki, “Bu golü ben attıracağım” diyordu ,vücut dili...
Tribün üstünlüğüne de sahip olan Beşiktaş, ilk 45’te tam saha preslerakibine hiç pozisyon vermedi.
Oysa ki Akhisar’ın öndeki 5’lisi ligin en iyileri arasında.
Üç maçın biletleri yok sattı, gelecek yılın satışa çıkan 27 bin kombinesi de kısa sürede tükendi. Elbette bunda takımın şampiyonluğa koşmasının payı çok büyük.
Ama Türkiye’de iddia kalmadığında boş tribünlere oynandığı da malum. Siyah beyazlı yönetim de şampiyonluk yarışından bağımsız olarak, yeni stadından sürekli gelir elde etmek için 2013’te önemli bir anlaşmaya imza atmıştı.
Doğuş IMG ile yapılan anlaşma, ‘kazan kazan’ sloganıyla imzalanmıştı. 10 yıllık anlaşmayla firma, stat üzerinden 100 milyon Euro’luk gelir ürettiğinde kendisi de 2 milyon Euro pay alacaktı.
Bu anlaşma Beşiktaş camiasının bazı kesimlerinde muhalefetle karşılanmıştı. Ne var ki aradan geçen yaklaşık üç yıla rağmen anlaşma sadece kağıt üzerinde kaldı. Oysa, stat, tribün ve forma sponsorluk hakkını bu şirket pazarlayacaktı. Ancak Vodafone,Denizbank ve Spor Toto gibi üç büyük sponsoru da kulüp buldu.
İKİSİNİN de 3 puana ihtiyacı var. Yine de daha çok ihtiyacı olan Sivasspor... Ev sahibi, 1 puana razı gibi görünen; aslında 3 puanı hedefleyen bir kurguya sahipti: Kendi sahana yığınak yap; Beşiktaş’ı üzerine çek ve o beklenen kontrada da golü at! Bakkal, Güneş’in kapanan takımlar karşısındaki görece çaresizliğine oynadı. Güneş de rakibinin ne oynayacağını öngördü ve Quaresma’nın olmadığı günde bile kanatçı Töre ile değil, göbekçi Kerim ile başladı.
Dakikalar ilerledikçe Beşiktaş’ın oyunu kanatlara açması gerektiği netleşti. İsmail soldan zorladı ama son raddede marifetli işler yapamadı. Gomez’e tek ve en doğru topu Oğuzhan attı. Beşiktaş, ‘ikinci 45’ havasında oynar gibi oynadığı ilk 45’te, topu ayağından düşürmedi ancak pozisyon üretmekte sıkıntı yaşadı. Nadir yakalanan kontralarda eski süratinde değildi ve ayrıca bir iki kritik final pası hatası da yaptı. Sivasspor’da John Boye, ilk devre sahanın her yerine ayak basarak, siyah beyazlıları yıprattı...
BEDEL ÖDESE DE...
Kerim, maç başından bu yana kendisinden beklenen hareketi bir kez yaptı ve onda da Gomez, golü kaydetti. Klas Pas+Doğru Adam=Gol... Akabinde gelen penaltı golü, maçı bitirdi. Zira Sivas, sonrasında açık oynamayı tercih etse de kalite eksikliğinde erken cevap verip maça ortak olma şansı yakalayamadı.
Güneş’in, asist yapar yapmaz Kerim’i oyundan alması duygusal açıdan bakılırsa yanlış görülebilir fakat taktiksel açıdan doğru bir değişiklikti. Pereira’nın ezbere değişiklikler yapmakla eleştirildiği ligimizde Güneş’in dünkü Kerim-Töre değişikliği zamanlamasıyla ezber bozdu. Keza Gomez-Tosun ve Oğuzhan-Necip değişiklikleri de skoru tutma açısından makuldü. Beşiktaş, 2-0’dan sonra farkı açabilirdi ama sakatlıktan yeni dönen Töre’nin eski cevvalliği yoktu. Bursa maçında attığı golün Alexis’e büyük moral olduğu aşikâr. Dünün iyilerindendi. Azminin karşılığını ofansif bölgede alamasa da İsmail, savunmada kritk hamleler yaptı.
Çarşı da Gezi’de yürüyordu; “Stat yaptırılmaz” endişesi büyüyordu... Kökeni ‘sosyal demokrat’ olan kültür bakanına göre stat kayarak Dolmabahçe Sarayı’nı denize düşerecekti; 6. Filo’nun döküldüğü kıyıdan! Dönemin spor bakanı da ayak diretiyordu. Camia içinden ise, “İnönü yıkılmasın, yenilensin” diyenler vardı. Ama kimse de “Ben yenilerim” diyerek, arzusunu harekete geçirmiyordu.
Ben de 3 yıl boyunca çok eleştirdim. Ama ‘yapılmaması’ değil, mümkün olan en kısa zamanda ve en iyi şekilde ‘yapılması’ için. İlan edilen fiyatı, zamanı ve malzemeyi takip etmeye çalıştım...
DENİZLERE ÇIKAR YİNE
BEŞİKTAŞ, 1065 gün sonra evine döndü...
Yine, bu kez kırmızı halılar serilmiş ağaçlı yoldan yürüyerek; Üsküdar’dan, Kadıköy’den vapurla ve motorla geçerek; geçici yuvaları Halkalı’dan metroya, tramvaya binerek, geldiler siyah beyazlılar...
Evet, Türkiye Süper Ligi’ne Beşiktaş, yeniden döndü! Hoşgeldi...Eve dönüş, sanıldığı kadar kolay olmaz...
Fakat, o Fikret Orman, dün konuşurken, tabir caizse, iki pas üst üste yapmakta zorlandı. Ama kim yadırgayabilir ki... Çünkü yaklaşık 3 yıldır bu konuşmayı yapmayı bekliyordu...
Beklediğimden uzun olan konuşmasında “Atatürk’ün takımı olan, halkın takımı olan Beşiktaş’ımız evine döndü. Halkın takımı Beşiktaş’ımız, halkın Cumhurbaşkanı’nın önderliğinde açılışını yapacak” diyerek, ‘her tonda renk’ ile de paslaştı. Cumhurbaşkanı’nın, Şeref Bey Stadı ve altyapı devriminin piri S. Hamdi Tüzün’ü anması önemliydi.
HİBRİT ÇİMDE SELFIE
Bir çok yazar ve yorumcu da bu görüşü savundu.Ancak başkan Fikret Orman, şu minvalde bir tepki gösterdi: “Yenseydik tersi söylenecekti. Çizgiden çıkan topumuz var.”Öncelikle çizgiden çıkan topun hesabına girersek, Kasımpaşa’nın da dağlara taşlara vurduğu yüzde yüzlük pozisyonların lafını etmemiz lazım. Beşiktaş, geçen pazartesi akşamı 5-6 yiyebilirdi!Vaadedilen rakamların üzerine çıkılsa da (80-90 milyon dolara bitecekti, 120 milyonu buldu) çatı malzemesi değişse de duvarlarında henüz Beşiktaş logosu görmesek de (şu ana kadar logoyu sadece kamufle edilmiş baz istasyonlarının üzerinde gördüm!) Dolmabahçe’de ‘dostu düşmanı kıskandıracak’ bir stat yapıldı. Emeği geçen herkese teşekkür etmek bir borçtur. Nihayetinde bu topraklarda sel gider kum kalır ve tarih sayfalarında da başta Fikret Orman olmak üzere, statta alınteri olan Ahmet Nur Çebi ve Umut Güner ve mimar Bünyamin Derman’ın adı yazılır...
RIDVAN DİLMEN'İ ANLAYABİLSELERDİ
Üç yıldır siyah beyazlı taraftarlar statla yatıyor, statla kalkıyor. Stadın bitiş tarihi ve şampiyonluk yarışının kızıştığı dönemin üst üste gelmesi avantaj da olabilir, dezavataj da. Bunu belirleyecek olan yönetimdir. Kasımpaşa maçına kadar izlenen taktiğin abartılı olduğu ortaya çıktı. Stat açılış tarihi ilan edildiğinden beri Beşiktaş, sadece ‘üçlü/tekli/öncelikli bilet’i konuşuyor. Ama kimse Kasımpaşa biletini sormadı! F.Bahçe, Osmanlı’ya puan kaybettiğinde Rıdvan Dilmen, “Güntekin (Onay) bak!, yarın Beşiktaşlılar Kasımpaşa Stadı’nın tamamını dolduracak” dedi. Güntekin Onay ise, “Hocam nasıl olacak, artık Passolig var” deyince Dilmen, “Hallederler” dedi. Fakat, Beşiktaşlılar sadece kendi yerini doldurabildi. Teknik olarak imkânsız olup olmayacağı ayrı bir mevzu, ancak Dilmen, oluşması gereken bir ruhtan söz ediyor. Beşiktaşlılar ev sahibi tribünlere giremese bile, Tepebaşı’ndaki Beleştepe’yi en azından hınca hınç doldurabilirdi. Ama hayır, varsa yoksa Bursaspor ile oynanacak stat açılış maçı! Gelir için taraftarın yeni stada kanalize edilmesi yadırganamaz, ancak futbol takımının da stat gündemine angaje edilmesi pek makul bir strateji değil. Futbolcu istese de, Arena ziyareti Kasımpaşa maçı sonrasına bırakılmalıydı. Çünkü futbolda bir klişe olsa da doğruluğu su götürmez bir gerçek var: En önemli maç, önünüzdeki maçtır!
GÜNEŞ’İN DE ENDİŞELERİ VAR
FutbolcularIN, Arena’da selfie çektirirken kafasında 4 Nisan’daki Kasımpaşa değil, 11 Nisan’daki Bursa maçı vardı. Güneş’e, Mersin maçı sonrası, “Başakşehir’de iyi kötü bir hava yakaladınız. Arena’ya geçiş beklentilerin aksine ters tepebilir mi” diye sormuş, o da, endişeleri olduğunu; ama kararın da çoktan verildiğini söyledi. Aynı Güneş’in takımı pazar akşamı Arena’ya götürmemesini de beklerdim...
Bir husumetin yaşandığı Bursaspor ile açılışın yapılması da gizli bir stres barındırıyor. Taraftar ister ki gole ve galibiyete Beşiktaş imza atsın. Ve 42 bin kişiyle hiç test yapılmadan maça çıkılacak. Futbolcu da taraftar da acemilik çekecek; bu şampiyonluk maçı kadar önemli maçta. Beşiktaş, Kasımpaşa’yı yenseydi Arena’daki açılış stresi daha az olacaktı. Yönetim, bu hak edilen açılış şöleninde tadının bozulmaması için bile, takımı Kasımpaşa’ya konsantre etmeliydi...
KASIMPAŞA maçı birçok Beşiktaşlının gündemine dün akşam girdi.
Çünkü yeni stadın açılış tarihi ilan edildiğinden beri camia varsa yoksa 11 Nisan’daki Bursaspor maçına odaklanmış durumda.
F.Bahçe’nin bir gün önce berabere kalması da ister istemez Güneş’in ekibinde farkı açma arzusuyla bağlantılı bir stres de oluşturdu.
Bunlara bir de milli maç arası eklendiğinde, Beşiktaş için dün akşamki maç hiç de kolay değildi.